Peygamberİmİzİn Hanimlari

-oZKan-

Ceo
Admin
Kardeşlerim..
Bu başlıkta sırasıyla mübarek annelerimizi tanıyacağız..
Peygamber [s.a.v]imizin hanımlarını hergün bir annemiz olmak üzere inceleyeceğiz inşallah.
Formumuza hayırlara vesile olsun inşallah..
 
* HAZRETİ HATİCE ANNEMİZ [R.A] *
Hz. Hatice, Hz. Muhammed [s.a.v]in temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan hanımlarının ilki.O, Arapların en asil kavmi olan Kureyş kavminden ve Kureyş kavminin de, en asil, pak ailelerinden idi.Babası Huveylid, annesi Fâtımadır
Hz. Haticenin baba tarafından soyu Kusayda Peygamberimizin baba tarafından soyu ile birleştiği gibi, annesi tarafından da soyu yine Peygamberimizin baba tarafından dedesi olan Lüeyde bileşmektedir.
Hz. Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı.Ücretle tuttuğu adamlarla Şama ticaret kervanları düzenlerdi.Hz. Muhammedin doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece kendisine güvenilen bir insan olduğunu öğrenince, O na ticaret ortaklığı önerdi.Hz. Muhammed [s.a.v] Hz. Haticenin bu teklifini kabul etti.Hz. Hatice Onun başkanlığında bir ticaret kervanını Şama gönderdi.Aynı zamanda kölesi Meysereyide Onunla beraber gönderdi.Meysere, yolculuk sırasında Hz. Muhammed[s.a.v]de harikulade hallere şâhid oldu. Gittikleri yerde, Peygamberimiz[s.a.v] satacaklarını sattı ve alacaklarını da aldı. Ondan sonra geri döndüler.Hz. Hatice bu ticaret kervanından çok memnun oldu.Daha önce gönderdiği ticaret kervanlarına nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde etti. Hz. Peygamber hakkında Meysereyi de dinleyince, O na olan itimadı ve sevgisi daha da arttı.O na anlaştıkları ücretten fazlasını verdi ve Hz. Muhammed[s.a.v]e evlenme teklifinde bulundu.Hz. Peygamber durumu amcası Ebu Talibe anlattı.Ebu Talib Hz. Haticeyi Hz. Muhammed için istedi.İki aile anlaştı.Düğünleri o zamanın örf ve adetlerine göre, Hz. Haticenin evinde yapıldı.Düğünde Ebû Talib ve Hz. Haticenin amcası Amr b. Esed birer konuşma yaptılar.İkiside konuşmalarında hikmetli ifadelerde bulundular ve evlenecekler hakkında güzel şeyler söylediler.Ondan sonra misafirlere ikram yapıldı, yemekler yenildi.Ebû Talib nikâhlarını kıydı.Mehir olarak 500 dirhem altın tesbit edildi.O zaman, rivâyetlerin ekseriyetine göre, Hz. Muhammed[s.a.v] 25 ve Hz. Hatice 40 yaşında idiler.Aralarında 15 yaş fark vardı.Bazı rivâyetlerde bu yaş farkının daha az olduğu kayıtlıdır.Rasûlullahın evlendiği ilk kadın, Huveylidin kızı Haticedir.Hz. Hatice ilk olarak Atik b. Azizle evlendi, ondan bir kızı oldu.Onun ölümünden sonra, Temimoğullarından Ebû Hale ile evlendi. Ondan da bir oğlu ve bir kızı oldu.Onun da ölümünde sonra, Rasûlullah[s.a.v] ile evlendi.Hz. Haticenin Rasûlullahden Fâtıma, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rûkiyye adında dört kızı, Kâsım ve Abdullah adında da iki oğlu dünyaya geldi. Kelbînin rivâyet ettiğine göre, önce Zeynep, sonra Kâsım, sonra Ümmü Gülsüm, daha sonra Fâtıma, ondan sonra Rûkiyye ve en sonunda Abdullah dünyaya geldi.Ali b. Aziz el-Cürcânîde, Kâsımın Zeynepten daha önce doğduğunu nakletmiştir.Hz. Hatice[r.a], Rasûlullah[s.a.v]e Peygamberliğinden evvel son derece saygı gösterip onu mutlu ettiği gibi, Peygamberliği dönemindede, ona ilk inanan, onunla beraber namaz kılıp ona ilk cemaat olan kişi vasfını kazandı.Daima Hz. Muhammede destek oldu, ona moral verdi, son derece güzel davranış ve sözleri ile, onun başarılarına katkıda bulunmaya çalıştı.Hz. Hatice, Allahın selâmına ve Rasûlullahin övgüsüne nâil olacak derecede faziletli ve şerefli bir kadındı.O, imanda, sabırda, iffette, güzel ahlâkta, kısacası her yönü ile örnek olan bir anneydi.Rasûlullah [s.a.v]
* Hristiyan kadınlarının en hayırlısı İmrânın kızı Meryem, müslüman kadınlarının en hayırlısı ise, Hüveylidin kızı Haticedir * buyurdu.Bu konudaki diğer bir hadisinin meali şöyledir:
* Dünya ve âhirette değerli dört kadın vardır. İmranın kızı Meryem Firavun'un karısı Asiye, Hüveylidin kızı Hatice ve Muhammedin kızı Fâtıma *
Bir gün Cebrâil [a.s.] Rasûlullah [s.a.v]e gelerek şöyle buyurdu:
* Haticeye Allahın selâmlarını söyle. Rasûlullah [s.a.v]: Ya Hatice, bu Cebrâildir, sana Allahtan selam getirdi deyince, Hz. Hatice, Allahın selamını büyük bir memnuniyetle kabul etti ve Cebrâile de iadei selâmda bulundu *.
Allahın rızasını, yuvasının mutluluğunu, dünya ve âhiretin huzur ve saadetini düşünen bütün anneler için en güzel örneği teşkil eden Hz. Hatice [r.a.], nübüvvetin onuncu yılında, Ramazan ayında vefât etti ve Mekkedeki Hacun kabristanına defnedildi...

Kaynaklar :
* a.g.e. s. 302
* İbn İshak, es-Sîre, Nesr
* İslâm Tarihi, Mekke Devri, 96
* İbn Ishak, a.g.e., 59
* İbn, Sad Tabakat, VIII, 9
* İbn Hacer, el-İsâbe, 539
* İbn İshak, a.g.e., 229
* İbn el-Esir, Usdül-Gâbe, I, 434
* İbn Hişâm, es-Sîre,, I, 257

[devamı hergün eklenecektir]
 
* HZ.AİŞE [R.A.] VALİDEMİZ *
Müminlerin annesi...
Hz.Ebubekirın kızı.612 yılında Mekkede doğdu Annesi Ümmü Ruman binti Amir Ibn Umeyrdir. Çok küçük yaşta müslüman olmuştur.Künyesi Ümm-i Abdullah dır.Resulullah ona Hümeyra lakabını vermiş;
* Dininizin yarısını bu Hümeyradan alınız * buyurmuşlardır.
* Nikahı
Resulullah, ilkzevceleri Hatcetül Kübra hayatta iken başka bir kadınla evlenmemişti.Ölümünden sonra bir müddet daha evlenmedi.Osman İbn Mazun hanımı Hz. Hule binti Hakim, Resulullaha gelerek evlenme konusunu dile getirdi.Resulullah kiminle evleneyim diye sorduğu zaman, Hule:
- Kız da vardır dul kadın da vardır, hangisinmi istersiniz? Dul kadın Sude bint-i Zema, kız ise Ebubekirin kızı Ayşe. Emr ederseniz ben gidip bir ağız yoklayayım.
Hule Zatı Risaletpenahilerinin gönlünün isteğini öğrendikten sonra Hz.ebubekirin evine geldi ve meseleyi kendisine anlattı.O zaman Hz.Ebubekir Resulullah ile din kardeşi olarak sözleşmişti.Cahiliye devrinde söz kardeşlerinin çocukları arasında nikah caiz değildi.Bu yüzden Hz.Hulenin sözüne Hz.Ebubekir hayretle:
- Resulullah benim söz kardeşimdir, bu nasıl olur? der.
Hule meseleyi Resulullaha aktardığında Allah Resulü buyururlar:
-Ebu Bekir benim din kardeşimdir, bu şekilde kardeşler arasında nikah caizdir.
Hz.Ayşenin Resulullaha nikahlanması 620 yılında oldu.Nikahın kıyılmasından iki yıl geçtikten sonra zifaf olmuştur. Nikahını Hz.Ayşe anlatıyor:
* Ben nikah olacağım zaman çocuklarla oynuyordum.Annem benim evden dışarı çıkmama bir şey demezdi o zamana kadar benim nikahdan haberim yokdu *
* Hicret ve Resulullahın Evine Gidişleri
Resulullah Medineyi Münevvereye vardıktan sonra Zeyd İbni Harise ve kölesi Ebu Rafii ile aile efradını getirtmek için görevlendirdi.Bunlara iki deve ve ihtiyaçlarını tedarik etmek için 500 dirhemde para verdiler.Bir hayli sıkıntıdan sonra Hz.Ayşe annesi ve kızkardeşleriyle birlikte Medineye vardı ve Benu Haris mahallesinde kendi akrabalarının ve yakınlarının yanına yerleşti.Medine havası muhacirlere yaramamış, bir çoğu hastalanmıştı.Hz.Ebubekirde ağır hastalanmış ve ona Hz.Ayşe bakmıştı.İyileşmesinin ardından Ayşe rahatsızlanmış ve yatağa düşmüş, hastalığının şiddetinden saçlarının tamamı dökülmüştü.Bir müddet sonra bu hastalıklar atlatılmıştı.Hz.Ebubekir Resulullaha haber göndererek Ayşeyi niçin eve almadığını sorar. Resulullah Mehriyeyi ödemek için paraları olmadığını bildirirler.Bunun üzerine Hz.Ebubekir ödünç olarak 500 dirhem ona verir.Zatı Saadetleri de bu parayı Hz.Ayşeye gönderir. Bu şekilde Hz.Ayşe koca evine gitme hazırlığı başlar.623 yılında Şevval ayında Resulullahın evine gelir.Hz.Aişe, Medinede Peygamberimizin muharebelerine katıldı ve diğer sahabe hanımları gibi harpte yaralıların tedavisiyle bizzat uğraştı.Uhud gazasında sırtında su ve yiyecek taşıyıp yardım için Peygamber Efendimizin herp yanında kalmıştı.Hatta, peygamberimizin Uhudda müşrüiklerin taşlarıyla yaralanan mübarek yüzlerine, hasır yakıp, külünü basarak kanlarının durmasını sağlamıştı.Hz.Aişe bir ara Uhudda kılıçla cepheye gitmek istemişsede, Resulullah buna müsaade etmemiştir.
* İftira
Hz. Aişe anlatıyor:
Resulullah sefere çıkmak istediği zaman, kadınları arasında kura çeker, hangisinin ismi çıkarsa onunla giderdi.Benî Mustalik gazasından önce yaptığı gazadada aramızda kura çekti, benim ismim çıktı, bundan dolayı Resulullah ile beraber çıktım ve bu, hicab örtünme âyetinin indirilmesinden sonra idi.Onun için bir hevdece deve üzerine konulan kapalı taşıyıcıya konuldum, dönüşte Resulullah Medineye yaklaşınca bir yerde konakladı, sonra da yola çıkmaya nida ettirdi.Yola çıkmaya seslendikleri sırada ben kalktım ve yürüyüp ordugahı geçtim, tuvalete gittim, yerime dönerken göğsümü yokladım, ne göreyim Zafâr boncuklarından bir dizim vardı, kopmuş düşmüş, bunun üzerine döndüm, kaybolan dizimi aradım, bunu aramak beni alıkoydu.Benim yol nakliyemi yapmakta olan grup varmışlar, hevdeci yüklenmişler ve beni içinde zannetmişler.Çünkü hafif idim, henüz küçük yaşta bir taze idim beni hevdecte sanmışlar, deveyi çekmişler gitmişler.Döndüğüm zaman orada kimseyi bulamadım, bundan dolayı belki beni aramak için dönerler dedim, oturdum. Derken uyumuşum, Safvân b. Muattal ordunun arkasına kalır, insanların eşyalarını araştırır, bir şey kalmış ise kaybolmaması için diğer konak yerine götürürdü, beni görünce tanımış
* Allahtan geldik ve yine O na döneceğiz * [Bakara, 2/156] demesiyle uyandım, hemen feracemle yüzümü örttüm, devesinden indi, ben bininceye kadar çekildi, bindim.Sonra deveyi çekti, yürüdü, öğle sıcağında orduya yetiştik; inmişler, bağrışıyorlardı.İndikleri zaman benibulamadıklarından insanlar çalkalanmış, o sırada imiş ben üzerlerine varıverdim, artık herkes beni konuşmuş.Beni lakırdıya almış, helak olan helak olmuş. Resulullah Medineye ayak bastı ve bana bir ağrı, sızı meydana geldi.Fakat rahatsız olduğum zamanlar Peygamber den tanıyageldiğim alaka ve lütfu bu defa görmedim, ancak yanıma giriyor, nasıl o? diyordu.Bu beni işkillendirdi, henüz söylenen sözlerden haberim yoktu, nihayet nekahet dönemine geldim.Bir gece Mıstahın annesi ile hacetimiz için dışarı çıktım, işimiz biter bitmez yine Mıstahın annesi ile odama doğru döndük.Derken Mıstahın annesi mırtı, yani yün çarşafı içinde sürçtü dedi.Ben buna itiraz ettim Bedirde bulunmuş bir zata sövüyor musun? dedim, Haberin yok mu dedi, ne var dedim. Ben dedi, şehadet ederim ki, sen hakikaten Habersiz mümin hanımlar dansın .Sonra ifkçilerin dediklerini anlattı. Derhal hastalık üstüne hastalığım arttı, hemen ağlayarak döndüm. Sonra Resulullah girdi ve nasıl o? dedi. Bana izin ver ,ana babamın yanına gideyim dedim.İzin verdi, ben de anama babama gittim.Anneme: Ey anne, dedim, insanlar neler söylüyorlar? Kızcağızım! dedi, kendini üzme, vallahi bir erkeğin yanında sevgili parlak bir kadın olsun ve ortakları bulunsunda aleyhinde çok laf etmesinler, pek azdır.Daha dedi, bu ana kadar söylenilen sana malum olmadı mı? Ben ağlamaya başladım ve bütün gece sabahı ettim, yine ağlıyordum.Ağlarken babam yanıma geldi, anneme, bu niye ağlıyor dedi.Bu ana kadar söylenilenden bilgisi yokmuş dedi.Babam da ağladı. sus kızım dedi. O gün durdum, göz yaşım dinmiyordu, ana babama ağlamak ciğerimi parçalayacak gibi geliyordu.İkiside yanımda oturmuş, ben ağlıyorken Resulullah üzerimize geliverdi, selam verdi, sonra oturdu.Hakkımda söylenilen söylenileliden beri yanımda oturmamıştı ve bir ay olmuş Allah Teâlâ ona benim bu işimle ilgili vahiy indirmemişti. Sonra dedi ki: Ey Aişe! Hal önemli, senden bana şöyle şöyle söz yetişti, şimde sen bu durumdan temiz ve beri isen Allah, muhakkak seni aklayacak ve eğer bir günaha düştünse Allaha istiğfar ile tevbe et.Çünkü kul tevbe edince Allah Teâlâ tevbeyi kabul eder Ne zaman ki Peygamber konuşmasını bitirdi, göz yaşlarım boşandı, sonra babama Tarafımdan Resulullaha cevap ver dedim. Vallahi ne diyeceğimi bilmiyorum dedi.Bunun üzerine anneme, dedim,Tarafımdan Resulullaha cevap ver.O da Vallahi ne diyeyim, bilmiyorum, dedi.Ben henüz küçük yaşta bir taze idim, Kurân'dan çok okuyamazdım.Yani çok delil getirebilecek halde değildim.Dedim ki: Vallahi ben anladım.Siz bunu işitmişsiniz, hatta gönüllerinizde yer etmiş, inanmışsınız.Şimdi ben size beriyim desem inanmayacaksınız ve eğer benim muhakkak tertemiz olduğumu Allah bilip dururken size kötü bir itirafta bulunsam hemen tasdik edeceksiniz.Vallahi benimle size başka bir mesel bulamıyorum, ancak Yusufun babası o salih kulun ki ismini zikretmemiştim dediği gibi
* Artık bana düşen güzel bir sabırdır.Sizin anlattığınıza göre, yardımına sığınılacak ancak Allahtır * [Yusuf, 12/18] dedim, sonra dönüp yatağıma yattım. O halde ben vallahi biliyordum ki, Allah Teâlâ muhakkak beni temize çıkarır.Fakat vallahi, hakkımda vahy-i metlüvu Kur'ân âyet indireceğini zannetmiyordum.Benim işim nefsime göre, Allah Teâlânın öyle okunup tilâvet olunacak bir emir ile tekellüm buyuracağı dereceden çok hakir idi.Ve fakat umuyordum ki, Resulullah uykuda bir rüya görür de Allah, beni onunla temize çıkarır.Allah bilir ya, Resulullah yerinden kalkmamıştı, ehl-i beyitten kimse de dışarı çıkmamıştı.Allah Teâlâ, Peygamberine vahyi indiriverdi, ona vahyedilirken olagelen hal hemen geliverdi ki, kış günüde bile vahyin ağırlığından dolu danesi gibi ter dökülürdü.Bunun üzerine, bir örtü örtüldü ve başının altına bir yastık konuldu.Vallahi ben telaş etmedim, aldırmadım, çünkü beraatimi, suçsuzluğumu biliyordum.Fakat Resulullah açılıncaya kadar, insanların dediklerine hak verecek bir vahiy gelivermek korkusundan, anamın babamın canları çıkacak zannettim.Ne zaman ki Resulullah açıldı, gülüyordu, ilk söylediği kelime şu oldu: Müjde ey Aişe! Rahat ol, vallahi Allah, seni katî olarak akladı dedi. Hamd, Allaha ne sana, ne de ashabına dedim.Annem, dedi Kalk ona! Ben, Vallahi ne ona kalkarım, ne de beraetimi indiren Allahdan başkasına hamd ederim dedim.Burada Allah Teâlâ den itibaren on âyet indirmişti.Bunun üzerine Ebu Bekir Vallahi bundan sonra artık Mıstaha infak etmem dedi.Çünkü ona yakınlığı ve fakirliği sebebiyle nafaka veriyordu.Bu sebeple de Allah Teâlâ şu âyeti indirdi.
* İçinizden faziletli olanlar yakınlara vermemeye yemin etmesinler.Allahın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? * [Nur, 24/22],Bunun üzerine Ebu Bekirde Evet, vallahi, Allahın beni mağfiret etmesini severim dedi Mıstaha yine nafakası verilmeye devam edildi.Netice olarak özrüm nazil olunca Resulullah kalktı minbere çıktı, bunları anlattı ve Kurânı okudu ve minberden indiği vakitte Abdullah b. Ubeyye, Mıstaha, Hamneye ve Hassana had cezası vurdu.
* Resulullahın Vefatı
Peygamberimiz 632 senesinde hastalandı bu hastalığı onüç gün sürdü.Bu sürenin beş günlük bölümünü diğer hanımlarının yanında sekiz günlük bölümünü ise Hz.Aişe validemizin evinde geçirdi.Haziran ayının beşinde pazartesi günü öğleden önce, mübarek başı, Hz.Aişe validemizin göğsüne yaslanmış olarak vefat etti.Resulullahın vefatınmdan sonra Ashab-ı Kiram, Hz.Aişe vaidemize müminlerin annesi adını vererek, ona büyük hürmet göstermişlerdir.Resul-i Ekremin Hz.Ayşeye muhabbeti fazla idi.Resulullah buyurdu:Hak Teala ile benim aramda bulunan meselede -kadınlar arasında eşitliği gözetmek hususunda imkanı olduğu nisbette dikkat edip adaletten ayrılmadım.Fakat Ayşeye karşı sevgimin fazla olmasına mani olmak kudret ve imkanım dahilinde değildir.Hak Teala bunun için beni afv eylesin.
* Son Kırk Yılı
Resulullahın vefatından sonra kırk yıla yakın bir müddet daha yaşamış ve pek çok hadis rivayet etmiştir.Hz. Âişenin bu son kırk yıllık hayatındaki en önemli olay Cemel Vakasıdır.Hz. Osmanın karışıklık çıkaran entrikacı asiler tarafından şehid edilmesinden sonra halîfe olan Hz. Ali, katilleri bulmak ve kısas yapmak hususunda günün şartları gereği olarak sabırla hareket etmeyi uygun bulmuştu.Bu yumuşak davranıştan yüz bulan asiler taşkınlıklarını artırarak fenalıklarına devam ettiler.Durum böyle endişe verici bir hâl alınca Ashâb-ı Kiram'ın büyüklerinden bir kısmı Talha, Zübeyr Mekkeye giderek o sırada hac için orada bulunan Hz. Âişeyi ziyaret edip, olaylara el koymasını ve kendilerine yardımcı olmasını istediler.Hz. Âişede acele etmemelerini, sabırla bir köşeye çekilip Hz. Aliye yardımcı olmalarını tavsiye etti.Ashâb-ı Kirâmın büyükleri de Hz. Âişenin tavsiyesine uyarak, askerleriyle Irak ve Basraya gitmeyi uygun gördüler.Hz. Âişeye de: Ortalık düzelinceye ve halifeye kavuşuncaya kadar bizimle beraber bulun, bize destek ol, çünkü sen müslümanların annesi ve Resulullahın muhterem zevcesisin, herkes seni sayar dediler.Hz. Âişe de, müslümanların rahat etmesi ve Ashâb-ı Kirâmın korunması için onlarla birlikte Basraya hareket etti.Bu gidişi asiler, Hz. Aliye başka türlü anlattılar.Bu arada Hz. Aliyi de zorlayarak Basraya gitmesini sağladılar.Hz. Alide Basraya gelince Hz. Âişeye bir haberci yollayarak, olaylar ve yolculuğu hakkındaki düşüncelerini sordu.Hz. Âişe, fitneyi önlemek ve sulhu sağlamak için Basraya geldiğini; öncelikle katillerin yakalanmasını istediklerini halife Hz. Aliye bildirdi.Bu görüşü Hz. Alide uygun bularak sevindi.Memnun olan her iki taraf üç gün sonra birleşmeyi kararlaştırdılar.Bu barış haberini ve memnunluğu işiten münafıklar birleşmeye engel olmak için, gece karanlık basınca, her iki tarafa da ayrı ayrı askerlerle saldırdılar.Taraflara da: Bakın, karşınızdakiler sözünde durmadı deyip bu gece baskını ile ortalığı karıştırdılar.Karanlıkta neye uğradıklarını bilemeyen müslümanlar harb etmeye başladılar.Her iki taraf da karşısındakini suçluyordu. İşte bu iki müslüman grup arasında meydana gelen çatışmaya Cemel vakası denir.Bu vakada Hz. Aişenin ictihadı Hz. Alinin ictihadına uymamıştı.Buna rağmen galib olan Hz. Ali, müminlere anneliği Kuran-ı Kerim ayeti ile sabit olan Hz. Aişeye ikram ve izzette bulundu.Aliyi sevmek imandandır hadisini haber veren Hz. Âişede Hz. Aliyi çok severdi.Daha sonra Hz. Alinin şehâdetine üzüldü ve çok ağladı.Çünkü, sahâbiler birbirlerini çok severlerdi.Hayatının son devrelerini müctehid olarak bilhassa kadınlara mahsus hallere dair fıkhî hükümlerde fetvalar vererek geçirdi.676 yılında Medine-i Münevverede vefat etti.Cenazesini Ashâbtan Ebû Hureyre kıldırdı.Vasiyyeti üzerine Medinede el-Bakî kabristanına defnedildi.
* Giyimleri
Kırmızı gömlek ve siyah örtü giymekle beraber, turuncu elbiseyi tercih ederdi. Ehrama girerken altın yüzük taktığı sarı elbise giymiş olduğu görünmüştür. Arada sırada ipek de giyerdi.Çok kanaatkar olduğu için yalnız bir çiftayakkabısı vardı, bunu temizler temizler giyerdi.Bir fistanı vardı, kıymet itibarı ile 5 dirhem ederdi, fakat bu fistan zamanında o kadar kıymetli idi ki gelinler, düğünlerinde gelir bunu emanet alırlardı.Elbise hususunda çok titiz idi, bir ara yeğeni Hafza ince bir başörtü ile yanına gelmişti.Hz.Ayşe onun baş örtüsünü tutup buyurdu:Sen bilmiyormusun Cenab-ı Hak Sure-i Nur da ne buyurmuştur? Sonra kendisine kalın bir başörtüsü verdi.
* İlmi ve İçtihadları
Hz. Ayşeden baş diğer hatunlarıda Resulullahın mubarek ağızlarından bire çok söz duymuşlarsada, hiç biri bu sözün hakiki ruhuna Hz.Ayşe gibi nüfuz edememişlerdir.Hz.Ayşe körü körüne taklide muhalifdi.
* Kadınlar camiye gidebilir mi?
Resulullah kadınların camiye gelip de, camide namaz kılmalarına müsaade etmiş olduklarından. Hz.Aişe bu işin daimi olarak caiz olduğuna karar vermiştir. Fakat Hz.Aişe kadınların dönem içinde camiye gitmelerinin mahzurlu olabileceğini işaret ederek Resulullah bu hususu hissetmiş olsalardı, her halde o zaman kadınların camiye gitmelerini men ederdi.Nitekim İsrail oğullarının kadınları men edilmişlerdir dedi.İslamda ibadetlere şirk karıştırmaktan men eylemede titiz idi.
* Kabenin örtüsü kullanabilinir mi?
Kabenin anahtarcı başısı olan Şeybe İbn-i Osman bir ara, Kabenin örtüsünü kaldırdıktan sonra pis ve kirli ellerle tutulmasın diye:Toprağa gömelim diyince. Hz.Ayşe bunun Kabenin örtüsünün zamanla mukaddesleştirileceğinide göz önüne alarak, uygun görmedi ve buyurdu:Kabenin örtüsünü istediğiniz gibi kullanırsınız, isterseniz satar, onun parasını da fakire fukaraya verirsiniz.
İlim elde etmekle kalmamış, bir çok meselede de içtihad etmişti.

Kaynaklar
* Kadın Sahabiler
* Şamil İslam Ansiklopedisi
 
HZ.CUVEYRİYE BİNTİ HARİS [R.A.] ANNEMİZ *
Müminlerin annesi...
Hz.Cuveyriye, Mustalikoğulları kabilesinin başkanı Harris b. Ebi Dirarın kızıdır. İlk ismi kendini beğenmek manasında Berre idi.Resulullah tarafından kadıncık, kızcağız manasına gelen Cüveyriye ismini aldı.
* İlk evliliği :
Mustalak kabilesinden amca oğlu Mesafi İbni Safvan ile evlenmiş ve dul kalmıştı.
* Zatı Saadetleriyle Evliliği :
Hicretin altıncı yılında Mustakiloğulları Medeneye saldırı için hazırlık yapmaya başladılar.Durumu öğrenen Resulullah onlardan önce davranarak onlardan önce davrandılar.Bütün erkekler, kadınlar ve çocuklar esir olarak alındı. Esirlerin arasında bulunan, kabile reisinin kızı Cüveyriye için, dokuz okkiye altın kurtuluş fidyesi olarak tespit edildi.Cuveyriye yirmi yaşlarındaydı. Kurtuluş fidyesini temin edemeyince Hz.Peygamberimize gelerek:
- Ey Allahın Peygamberi, benim başıma gelen felaketi biliyorsun.Sabit beni dokuz okkiye kurtuluş fidyesi ile serbest bırakacak.Beni kurtar.
Resulullah cevap olarak buyurdular ki:
- Ondan daha hayırlı bir teklifim var, kabul eder misin?
- Teklifiniz nedir ya Resulullah?
- Hem o parayı verip seni azat edeceğim, hem de seninle evlenmek istiyorum.
- Memnuniyetle kabul ederim.
- Ben de kabul ettim.Bu haber hemen yayıldı.Yüz cibvarında bulunan esirleri ellerinde tutan sahabiler, Biz Allah elçisinin hısımlarını nasıl esir olarak tutabiliriz diyerek tüm esirleri serbest bıraktılar.Bu manzara karşısında serbest kalanlar ve diğer Müstakiloğulları İslama girdiler. Zatı Saadetleri Cuveyriyeyi babasına teslim edip, ondan istedi. Hz.Ayşe bu durum için, şöyle buyurur:
* Ben Cuveyriye kadar, kendi kavmine hayır bereket getiren bir hatun görmedim *
* Ahlak ve Adetleri :
Gayet metin, izzeti nefis sahibi bir hatun idi.Hz.Cuveyriye çok oruç tutar ve çok namaz kılardı.Hayrı sever, kendisi aç durur, yoksulları doyururdu. Bir gün rsulullah onu sabah namazını kıldıktan sonra dua ve zikirle uzun zaman meşgul olurken görmüş ve kendisine şöyle buyurmuştu.
* Ben senden sonra üç kere, dört kelime söyledim ki, bugün sabahtan beri senin söylediklerinle tartılsa, onlardan daha ağır gelir.Dikkat et, o kelimeleri sana da öğreteyim : Subhanallahi edede halkıhi Allahı yaratıklarının sayısınca tesbih ederim.Subhanallahi rıza nefsihi Allahı razı olacağı şekilde tesbih ederim.Subhanallahi zinete arşıhi Allahı arşının ağırlığınca tesbih ederim Subhanellahi midade kelimatihi Allah kelimelerinin adedince tesbih ederim *
Bir Cuma günü Zatı Saadetleri, yanına gelmişlerdi o gün Hz.Cuveyriye oruçluydu.Zatı Saadetleri buyurdular:
- Yarın sen oruç tutacakmısın?
- Hayır.
- Dün oruçlumuydun.
- Hayır
- Öyle ise iftar et.
Hz.Cuveyriyedan altmış beş hadis rivayet edilmiştir.
* Vefatı :
Hz.Cuveyriye hicri 50 de, 65 yaşında vefat ettiler.Namazını Medine valisi Mervan İbni Hakem kıldırdı ve Bakıy mezarlığında defnedildi.

Kaynak :
* Kadın Sahabiler
* Şamil İslam Ansiklopedisi
 
* HZ .HAFSA [R.A] *

Müminlerin annesi...
Hz.Peygamberimizin risaletinden beş sene önce doğdu.Hz.Ömer kızı. Annesi büyük sahabi Osman b. Mazun kızkardeşi Zeynep. İslamı ne zaman kabul ettiği bilinmemektedir. Hz.Ömerin İslamı kabülünden sonra bütün aile ve yakınlarının müslüman olduğu bilgisinden yola çıkılarak onun da babasıyla birlikte müslüman olduğu söylenebilinir
* İlk evliliği
Müminlerin annesi Hz.Hafsa daha önce Huneys b.Huzafe es Sehmi ile evlenmişti.Huzfe Habeşistana hicret eden müslümanlardandır.Hz.Hafsanın da bu hicrete katıldığı yolunda rivayetler bulunmaktadır.Habeşistandan dönen Huzafe daha sonra eşi Hz.Hafsa ile birlikte Medineye hicret etti.Hz.Huneys b.Huzafe Uhud savaşına katılmış ve ciddi biçimde yaralanmıştı. Bu yara sonucu Medinede şehit oldu.
* Zatı Saadetleriyle Evliliği
Hz.Hafsa beyinin yarasını bizzat kendisi tedavi etmeye çalışmıştır.Beyinin vefatına çok üzülür ve yas tutar.Nihayet Hz.Ömer dul kalan kızını Hz.Ebubekire nikahlamak ister cevapsız kalır, bu kez o günlerde eşi Resulullahın kızı Rukiyenin vefatı ile yalnız kalan Hz.Osman nikahlamak istersede, Resulullah'ın kızı Ümmü Gülsüm ile evlenmeyi uman Hz.Osman bire süre düşündükten sonra:
- Şu günlerde evlenme doğru değil, diyerek özür diler.
Gerçek bir mümüne yakışacak şekilde kızını salih bir mümine nikahlamak için çaba harcayan Hz.Ömer, neticeye ulaşamayınca büyük bir üzüntüyle Hz.Peygambere gider.Söz sırasında:
- Ya Resulullah, Osmana şaşıyorum.Hafsayı nikahlamayı teklif ettim yanaşmadı, diye dert yanınca.
Hz.Peygamberimiz:
- Sana Osmandan daha hayırlı bir damat, Osmana da senden daha hayırlı bir kaynata tavsiye edeyim mi?
Hz.Ömer:
- Evet ya Resulullah.
Hz.Peygamberimiz buyururlar:
- Sen kızın Hafsayı bana nikahlarsın, ben de kızım Ümmü Gülsümü Osmana nikahlarım.Bu teklif karşısında bütün dünyalar Hz.Ömer olmuştu.Allah Resulu ile akrabalık kurmak hususunda büyük bir istek duymasına rağmen teklif etmek cesaretini gösteremiyordu.Çünkü Hz.Hafsa, Hz.Ayşenin deyimiyle, Tam babasının kızı yani biraz sert idi.Resulullah bu teklifi ile Hz.Ömerin duyduğu şiddetli arzuyu gerçekleştirerek hem aralarındaki yakınlığı pekiştirmek, hem de onun İslama yaptığı hizmetleri ödüllendirmek istemişti. Resulullah ile Hz.Hafsanın düğünü hicri üçüncü yılını ortalarında yapıldı. Dörtyüz dirhem mehir verildi. Zatı Saadetleri bir ara Hafsayı boşamak istemiş ancak Cebrailin O çok oruç tutan çok namaz kılandır.Senin cennette de zevcendir emriyle talaktan geri dönmüştür.
* Tahrim Hadisesi
Hz.Peygamberin eşleri içersinde birbiriyle en iyi anlaşanları Hz.Hafsa ile Hz.Ayşe idi.Hatta ikisinin sebeb oldukları bir takım olaylar üzerine Tahrim Sûresi gelmişti.Zatı Risaletpenahileri helvayı ve balı çok severlerdi.İkindi nemazından sonra hanımlarının yanına gelirlerdi.Bir ara Hz.Hafsanın yanlarına gelmişlerdi. Her zamankinden fazla evde kalınca, kadınlık tabiatının bir eseri olarak, Hz.Ayşenin içine bir kurt düşer, işi kurcalmağa kalkar.Anlaşılıki, bir kadın Hz.Hafsa bir mikdar bal hgediye göndermiştir.Zatı Saadetleride oturup balı yemişlerdir.Hz.Ayşe meseleyi Hz.Sudeye anlatır ve kendisinede şunu öğretir:
- Zatı Saadetleri senin yanına geleceklerdir, geldiği zaman, söyle Ye resulullah siz Magafir mi yediniz?
Hz.Sude bu soruyu Resulullaha sorunca, buyurdular:
- Hafsanın evinde bir az bal yedim.
- Yediğiniz bal muhtemlen yabani arı balı idi.
Resulullah, bir ara yine Hz.Hafsanın evine geldiklerinde kendine bal ikram edilmek istendiğinde:
- Canım bal yemek istemiyor, bundan böyle de bal yemeyeceğim, buyurdular.
Zatı Saadetleri bal yememeğe karar verince, Vahy gelip aşağıdaki Ayeti Kerime nazil olur:
* Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını gözeterek Allahın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun? * [Tahrim Sûresi/1]
Bu hadiseden sonra, Zatı Saadetleri Hz.Hafsaya tenbih edip kendisine açtığı gizli bir sırrı kimseye söylememesini tenbihler.Hakat Hz.Hafsa Hz.Ayşeden gizleyemez.Bunun üzerine aşağıdaki ayeti kerime nazil kılındı:
* Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti.Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygambere açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti.Peygamber bunu ona haber verince eşi: Bunu sana kim bildirdi? dedi.Peygamber: Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi, dedi * [Tahrim 3]
Bu şekilde, Resulullah üzülünce, Hz.ayşe ve Hz.Hafsa ikisi birlikte bir çare aramağa başlarlar bunun üzerine ikisi hakkında aşağıdaki ayet-i kerime nazil olur:
* Eğer ikiniz de Allaha tevbe ederseniz, yerinde olur.Çünkü kalpleriniz sapmıştı.Ve eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir.Bunların ardından melekler de ona yardımcıdır *[Tahrim/4]
* Ahlak ve Adetleri
Hz.Hafsa dini hususlara kuvvetli bağlı idi, çok geceleri ibadetle geçirir, gündüzleri oruç tutardı.Ömrünün sonuna kadar orucunu bırakmadı.Biraz hiddetli, çabuk kızardı.Bazen, Zatı saadetleriyle çekişmeğe bile cesaret ederlerdi.Sahih-i Buharide Hz.Ömerden Hz.Hafsa hakkında bir rivayet nakl edilmiştir:
* Cahiliye devrinde kadına pek önem verilmezdi. Bir ara benim bir işim oldu, karım bu konuda konuşmak isteyince bağırarak: - Sana ne oluyor, bu işe sen nasıl karışırsın? Karım:
- Sen bana söz söyletmek istemiyorsun, halbuki senin kızın Resulullaha karşı söz söyleyip cevap bile veriyor. Bende bu sözü duyduktan sonra Hafsaya gittim ve sorup, mesele nedir diye anlamak istedim.
- Annen böyle söylediğine göre, demek sen Resulullaha karşı geliyormuşsun? Sakın bundan böyle bunun gibi hareket yapayım demeyesin.Yoksa azabı İlahiden kurtulamazsın, diye kendisini korkuttum. *

* Vefatı
Hz.Hafsa hicri 45 yılında Medinede vefat etmiştir.

KAYNAK:
* Kadın Sahabiler
* Şamil İslam Ansiklopedisi
 
* HZ. SUDE BİNT-İ ZEMA *
Müminlerin annesi...
İsmi Sude idi.Babası Zema İbni Kays, annesi ise Şemmus bint-i Kays idi.
* İlk evliliği
Kendi amcazadesi Kekran Ibn-i amr ile evlenmişti.Sekran Habeşistandan Mekkeye geldiği zaman Hz.Sude de onun yanında idi.Her ikisininde İslama intisabları aynı zamanda olmuştu. Sekranın Mekkede vefatından sonra, iddet müddetinin sona ermesini müteakip Resulullah haber gönderip nikahlanma isteğini ilettiler.Hz. Sudenin ilk kocasından Abdurrahman isimli bir oğlu olup, Cilevla savaşında şehit olmuştu.
* Zatı Saadetleriyle Evliliği
Hz.Sude, Hz.Haticeden sonra Resulullahın evlendiği ilk hatun idi.Bu sıralar Hz.Haticenin vefatı nedeniyle Peygamberimiz pek üzgün idiler, yalmnızlık çekmekteydiler.Hz.Osman Ibn-i Mazunun karısı Hz.Hule kendilerine:
- Ya Resulullah, yeniden evlenmezmisiniz? diye sorar.Resulullah bu sorusunu nazari itibare alınca, durum Hz.Sudeye iletildi, oda memnuniyetle kabul ederek.
- Fakat usulü gereğince birde babama sorayım, dedi. Kısa zamanda bütün hazırlıklar tamamlandı, 400 dirhem mukabilinde Zatı Risaletpenahileriyle nikahlandı. Resulullahın vefatından sonra evden hiç çıkmadı.
* Ahlak ve Adetleri
Hz.Ömer Ibn-i Hattab , bir kese içinde Hz.sudeye para göndermişti.Hz. Sude:
- Bu da ne? buyurdular.
- Paradır.
- Hurma gibi keseye mi girdi para? dedi ve hepsini hemen orada ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Hz.Ayşe r buyuruyor:
- Ben hiç kıskanması olmayan kadın görmedim, yalnız Hz.Sude de kıskançlıktan eser yoktu.Sude kadar da hiç bir kadını kendime bu kadar yakın hissetmedim. Zannederimki, onunla benim ruhumuz iki ayrı vucudda bulunan bir tek ruh gibidir.Hz.Sude çabuk kızardı.Bazen en ufak şeye bile kızar, gücenirdi.Fakat aynı zamanda latifeden de hoşlanırdı.Çok kere Resulullahı güldürecek sözler söylerdi.Bir ara Zatı Risaletpenahilerine:
- Dün akşam ben sizin arkanızda namaz kılıyordum. siz rukuda o kadar geciktiniz ki, ben burnumdan kan geliyor zannettim, bunun için de kan dökülmesin diye burnumu tutmak zorunda kaldım. Bunu duyan Zatı Saadetleri gülümsediler.
* Vefatı
Hz.Sude Hz.Ömerın hilafetinin son yıllarına doğru vefat eder.
Bir gün Resulullah huzurunda mubarek zevceleri sorar:
- Ya Resulullah, bizden hangimiz en evvel size kavuşur, dersiniz?
Resulullah buyururlar:
- Hanginizin eli en büyük ise...
Bunun için Resulullahın vefatından sonra hatunlar ellerini ölçer,Hz.Sudenin eli hepsinden büyük çıkar.Fakat aralarında ilk önce Hz.Zeynep vefat edince mesele anlaşılır.Eli büyükden maksat çok sadaka ve hayrat veren, eli açık olan demekmiş.Aralarında bu vasfı en çok taşıyan Hz.Zeynep idi.


KAYNAK:
* Kadın Sahabiler
* Sahihi Buhari
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst