meridyen2
Kayıtlı Üye
Peygamberimiz (s.a.v.)'in Şehit Edilememesi Yüce Allah'ın Büyük Bir Mucizesidir
Peygamberimiz (s.a.v.)in hakka ve doğruya olan daveti, haksızlık ve zulümden menfaat sağlayan, makam ve mevkilerini kaybetmekten korkan birtakım kimselerin, Efendimiz (s.a.v.) ve beraberindeki müminler aleyhinde çeşitli tuzaklar kurmalarına neden olmuştur. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.)in anlattığı gerçekler onların sahip oldukları dünyevi menfaatlerin büyük çoğunluğunun bir anda değerini kaybetmesine neden olmuştur. Kibirli oldukları için de o zamana kadar taptıkları putlara bağlılıkta direnmişler, inandıkları batıl değerlerden taviz vermek istememişlerdir. Bunun yerine kendilerince Peygamberimiz (s.a.v.)i ya din ahlakını yaşamaktan vazgeçirmek ya da şehit etmek konusunda aralarında görüşmüşlerdir. Oysa iman etmeyenlerin bilmedikleri gerçek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Yüce Allahın koruması altında olduğudur.
Peygamberimiz (s.a.v.) Allahın rızasını herşeyden üstün tutan, Allahın rahmetini ve cennetini asıl karşılık olarak gören, çok güçlü imana sahip bir Müslümandır. Peygamberimiz (s.a.v.)i hak davasından vazgeçirmek için pek çok düzen kuran müşriklerin ileri gelenleri, bu amaçlarına ulaşamayınca Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in aleyhinde onu sürgün etmek, tutuklamak en sonunda da şehit etmek üzere hain planlar kurmaya başlamışlardır. Bu yüzden aralarında sürekli Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in durumunu görüşmüşlerdir. İslami kaynaklarda bu tarihi gerçek şöyle aktarılmaktadır:
İbni İshakın ifadesine göre; Kureyş kabilesi biraraya gelip Resulullah (s.a.v.) hakkında istişarede bulunup birbirine şöyle dediler: Bu şahsın durumunun hangi raddeye geldiğini görüyorsunuz. Bunun üzerine müzakereye başladılar. İçlerinden biri: Onu bir yere hapsedelim, kimse ile görüşmesine de meydan vermeyerek ölünceye kadar oradan çıkarmayalım! Kendisine ölmeyecek kadar yiyecek verelim!...
Fakat bu teklif itirazlara uğradı. Böyle bir hareket kargaşalık çıkarabilirdi. Onlardan birisi: Onu hapsetmeyelim, Onu Mekkeden çıkaralım... dediyse de bu da uygun görülmedi. Çünkü: Muhammed (s.a.v.) Arapların herhangi bir aşiretine gider, o güzel sözleriyle onları kendine ilhak ettirir, onları arkasından sürükler ve bizden intikam alır... denildi. Bunun üzerine Ebu Cehil şöyle dedi: Muhammed (s.a.v.)i öldürmekten başka çare yok. (Siret Ansiklopedisi, Üçüncü Cilt, sf. 104)
YÜCE ALLAH İNKARCILARIN TUZAKLARINI BOZULMUŞ OLARAK YARATIR
Hadislerde, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)in en büyük düşmanlarından biri olarak bilinen Ebu Cehilin, Allahın elçisini şehit etmek için sürekli fırsat kolladığı da rivayet edilmektedir. İmam Buhari, bu konuyla ilgili olarak İbni Abbastan şu bilgiyi nakletmiştir:
Ebu Cehil: Eğer Muhammed (s.a.v.)i Kabede namaz kılarken görürsem boynunu ezeceğim! dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: Eğer bunu yapsaydı, melekler gelip herkesin gözü önünde onu yakalayacaklardı. (İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (s.a.v.) el-Hasaisül-Kübra, Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 317)
İbni İshak, Beyhaki ve Ebu Nuaym da İbni Abbastan şu bilgiyi nakletmişlerdir:
...Resulullah (s.a.v.) secdeye varınca Ebu Cehil büyük bir taş alıp ona doğru yöneldi. Taşı atmak üzere yaklaşınca, korkudan rengi atmış, eli taşa yapışmış bir halde geri döndü. Korkusundan elindeki taşı başka bir yere fırlattı. Kureyşliler bunu görünce şöyle dediler: Neyin var, ne oldu, anlat bakalım! Şu cevabı verdi: Ona yaklaştığımda, kocaman bir deve gördüm. Hayatımda başı ve boynu o kadar büyük olan başka bir deve görmemiştim. Eğer taşı atmaya yeltenseydim, deve beni azı dişleriyle paramparça ederdi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: Onun gördüğü Cebrail (as)dı. Bana yaklaşsaydı, Cebrail (as) onu tutup bir tarafa fırlatacaktı. (İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (s.a.v.) el-Hasaisül-Kübra, Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 317)
İman etmeyenlerin ve müşriklerin kurdukları bu planlar bir Kuran ayetinde de şu şekilde haber verilmiştir:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Ayette buyurulduğu gibi, Rabbimiz düzen kurucuların en hayırlısıdır ve onların tüm tuzaklarından sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i koruyup temize çıkarmıştır. Allahın ... onların hileli düzenleri size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi, 120) ayetinin bir hükmü olarak mucizevi şekilde Peygamberimiz (s.a.v.)e de hiçbir zarar verememişlerdir.
Tüm gücün sahibi olan Yüce Allah, Kuranda, ...Göklerin ve yerin orduları Allahındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih Suresi, 4) ayetiyle haber verdiği gibi yeryüzündeki tüm insanları da, orduları da kudreti altında tutandır. İman etmeyenler, Allahın sonsuz gücünü gereği gibi takdir edemedikleri için Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e ellerini uzatma cüretini göstermişlerdir. Bunun karşılığında Allah, iman etmeyenlerin Peygamberimiz (s.a.v.)e kurdukları tuzakları bertaraf etmek için, Kuranda, Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran Suresi, 54) ayetiyle haber verildiği gibi en kusursuz düzeni kurmuştur. İman etmeyenler kendilerinin de iyiliğine ve güzel ahlakına bizzat şahit oldukları Allahın elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)e karşı gizlice planlar kurarlarken, Allahın onları işittiğinden ve gördüğünden habersiz bunu yapmışlardır. Böylece münafıklar ve ileri gelen inkarcılar asıl kendilerinin en büyük tuzağa düşeceklerini anlamamışlardır:
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Yüce Allahın Koruması Altında Mübarek Bir Şahıstır
Müşrikler ve iman etmeyenler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i şehit etmek için hain planlarını uygulayabilecek hem maddi hem manevi imkanlara sahip olmalarına rağmen hiçbir zaman başarılı olamamışlardır. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Yüce Allahın koruması altında hareket eden mübarek bir şahıstır. Hadislerde Peygamberimiz (s.a.v.)in, kendisini şehit etmek için tüm kabilelerden genç, güçlü ve silahlı kişilerin bulunduğu anlatılmaktadır. Bunların yanı sıra Peygamberimiz (s.a.v.)i kılıçla şehit etmeye gelen çok sayıda kişi de vardır. Hadislerde bu kişilerin hep birlikte, aynı anda Hz. Muhammed (s.a.v.)e saldırarak onu şehit etmeyi planlandıkları aktarılır. Buna rağmen Peygamberimiz (s.a.v.)in şehit edilememesi, Allahın, iman etmeyenlerin ve müşriklerin tuzaklarını her defasında boşa çıkarması Peygamberimiz (s.a.v.)in yaşadığı çok büyük mucizelerdendir.
Peygamberimiz (s.a.v.)in üstünlüğünü gereği gibi anlamayan iman etmeyenler, aslında, herşeyin tek hakimi Allahı gereği gibi takdir edememişlerdir. Allahın inayeti altındaki Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i mağlup edebileceklerini düşünmeleri elbette onlar için büyük gaflettir. Çünkü onlar, sonu baştan belli, onların yenilgisiyle neticelenecek, nafile bir mücadelenin içine girmişlerdir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur:
Allah, yazmıştır: Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de. Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah bir başka ayette ise, Peygamberimiz (s.a.v.)e kimsenin zarar veremeyeceğini, Allahın, Cibrilin, meleklerin ve salih müminlerin onun dostu, yardımcısı, destekçisi olduğunu şöyle haber vermektedir:
Eğer sizler Allaha tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve müminlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler. (Tahrim Suresi, 4)
Sayın Adnan Oktar 12 Haziran 2011 tarihli A9 TV röportajında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in şehit edilememesinin büyük bir mucize olduğunu şöyle açıklamıştır:
ALTUĞ BERKER: Hocam siz Irak, Afganistan ya da Libya gibi ülkelerde yaşananlarla ilgili; Türk-İslam Birliği kurulduğunda kimse bu tip şeylere cesaret edemez. Bu birliğin gücü kendi başına caydırıcı olur diyorsunuz, her zaman. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in hayatından bir bölüme rastlamıştım bir kitapta. Hicretin beşinci senesinde Medineye on beş gece uzaklıkta olan Dumetül-Cendel bölgesinde, bazı Arap kabileleri birleşmiş ve oradan geçen Müslüman yolculara, kafilelere zarar veriyor, zulmediyorlarmış. Peygamberimiz (s.a.v.) bunu haber almış, 1000 kişilik orduyla yola çıkmış. Düşmanlara bu ordunun haberi bile yetmiş. Oradaki eşkıyalar dağılıp, yok olmuşlar. Ortalıkta kimse yokmuş ve Peygamberimiz (s.a.v.)in ordusu oraya ulaştığında dağılıp gitmişler. Bir tek kişi kalmış, o da davet üzerine Müslüman olmuş. Peygamberimiz (s.a.v.) iki gece orada konaklayıp, düşman gelir belki diye beklemiş ama kimse gelmemiş. MaşaAllah, Müslümanların ismi bile yetmiş, savaşa gerek kalmamış.
ADNAN OKTAR: Bir kere Peygamberimiz (s.a.v.)in ömrü boyunca şehit edilememesi, çok büyük harikadır. Arap toplumundaki o müşriklerin tek bir amacı var, Peygamber (s.a.v.)i öldürmek. Savaş oluyor, savaşta dört tarafından sarılıyor; tek kişi olarak ortada kalıyor, dört tarafından sarılıyor, saatlerce savaş devam ediyor, hiçbir şey olmuyor. Normal bir durum mu? Mucize bu.
Bence bu tek başına yeterli. Bir insan, bir topluluğun arasına dalıyor, dört taraftan sarılıyor ve adamların hepsinin amacı onu şehit etmek. Hiçbir şey olmuyor ve zırh da kullanmıyor. Çünkü Allah ayette, seni koruyacağım diyor. Peygamberimiz (s.a.v.) çift zırh giyiyordu üst üste, o ayet indikten sonra, iki zırhı da çıkardı, zırhsız kaldı. Savaşa giriyor, hiçbir şey olmuyor. Nasıl olur? Adamların elinde köz var, kılıç var, ok var, yay var. Mutlaka bir şey yaparlar. Dört taraftan sarılmak ne demek? Arkasını göremiyor, sağı, solu, önü, her tarafı sarılı. Böyle bir durumda, yüzlerce kişinin içinde ne olur?
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 86. sayı (Ağustos 2011) 26. sayfada yayınlanmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)in hakka ve doğruya olan daveti, haksızlık ve zulümden menfaat sağlayan, makam ve mevkilerini kaybetmekten korkan birtakım kimselerin, Efendimiz (s.a.v.) ve beraberindeki müminler aleyhinde çeşitli tuzaklar kurmalarına neden olmuştur. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v.)in anlattığı gerçekler onların sahip oldukları dünyevi menfaatlerin büyük çoğunluğunun bir anda değerini kaybetmesine neden olmuştur. Kibirli oldukları için de o zamana kadar taptıkları putlara bağlılıkta direnmişler, inandıkları batıl değerlerden taviz vermek istememişlerdir. Bunun yerine kendilerince Peygamberimiz (s.a.v.)i ya din ahlakını yaşamaktan vazgeçirmek ya da şehit etmek konusunda aralarında görüşmüşlerdir. Oysa iman etmeyenlerin bilmedikleri gerçek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Yüce Allahın koruması altında olduğudur.
Peygamberimiz (s.a.v.) Allahın rızasını herşeyden üstün tutan, Allahın rahmetini ve cennetini asıl karşılık olarak gören, çok güçlü imana sahip bir Müslümandır. Peygamberimiz (s.a.v.)i hak davasından vazgeçirmek için pek çok düzen kuran müşriklerin ileri gelenleri, bu amaçlarına ulaşamayınca Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in aleyhinde onu sürgün etmek, tutuklamak en sonunda da şehit etmek üzere hain planlar kurmaya başlamışlardır. Bu yüzden aralarında sürekli Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in durumunu görüşmüşlerdir. İslami kaynaklarda bu tarihi gerçek şöyle aktarılmaktadır:
İbni İshakın ifadesine göre; Kureyş kabilesi biraraya gelip Resulullah (s.a.v.) hakkında istişarede bulunup birbirine şöyle dediler: Bu şahsın durumunun hangi raddeye geldiğini görüyorsunuz. Bunun üzerine müzakereye başladılar. İçlerinden biri: Onu bir yere hapsedelim, kimse ile görüşmesine de meydan vermeyerek ölünceye kadar oradan çıkarmayalım! Kendisine ölmeyecek kadar yiyecek verelim!...
Fakat bu teklif itirazlara uğradı. Böyle bir hareket kargaşalık çıkarabilirdi. Onlardan birisi: Onu hapsetmeyelim, Onu Mekkeden çıkaralım... dediyse de bu da uygun görülmedi. Çünkü: Muhammed (s.a.v.) Arapların herhangi bir aşiretine gider, o güzel sözleriyle onları kendine ilhak ettirir, onları arkasından sürükler ve bizden intikam alır... denildi. Bunun üzerine Ebu Cehil şöyle dedi: Muhammed (s.a.v.)i öldürmekten başka çare yok. (Siret Ansiklopedisi, Üçüncü Cilt, sf. 104)
YÜCE ALLAH İNKARCILARIN TUZAKLARINI BOZULMUŞ OLARAK YARATIR
Hadislerde, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)in en büyük düşmanlarından biri olarak bilinen Ebu Cehilin, Allahın elçisini şehit etmek için sürekli fırsat kolladığı da rivayet edilmektedir. İmam Buhari, bu konuyla ilgili olarak İbni Abbastan şu bilgiyi nakletmiştir:
Ebu Cehil: Eğer Muhammed (s.a.v.)i Kabede namaz kılarken görürsem boynunu ezeceğim! dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: Eğer bunu yapsaydı, melekler gelip herkesin gözü önünde onu yakalayacaklardı. (İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (s.a.v.) el-Hasaisül-Kübra, Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 317)
İbni İshak, Beyhaki ve Ebu Nuaym da İbni Abbastan şu bilgiyi nakletmişlerdir:
...Resulullah (s.a.v.) secdeye varınca Ebu Cehil büyük bir taş alıp ona doğru yöneldi. Taşı atmak üzere yaklaşınca, korkudan rengi atmış, eli taşa yapışmış bir halde geri döndü. Korkusundan elindeki taşı başka bir yere fırlattı. Kureyşliler bunu görünce şöyle dediler: Neyin var, ne oldu, anlat bakalım! Şu cevabı verdi: Ona yaklaştığımda, kocaman bir deve gördüm. Hayatımda başı ve boynu o kadar büyük olan başka bir deve görmemiştim. Eğer taşı atmaya yeltenseydim, deve beni azı dişleriyle paramparça ederdi. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: Onun gördüğü Cebrail (as)dı. Bana yaklaşsaydı, Cebrail (as) onu tutup bir tarafa fırlatacaktı. (İmam Suyuti, Olağanüstü Yönleriyle Peygamberimiz (s.a.v.) el-Hasaisül-Kübra, Çeviri: Naim Erdoğan İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 317)
İman etmeyenlerin ve müşriklerin kurdukları bu planlar bir Kuran ayetinde de şu şekilde haber verilmiştir:
Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
Ayette buyurulduğu gibi, Rabbimiz düzen kurucuların en hayırlısıdır ve onların tüm tuzaklarından sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i koruyup temize çıkarmıştır. Allahın ... onların hileli düzenleri size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır. (Al-i İmran Suresi, 120) ayetinin bir hükmü olarak mucizevi şekilde Peygamberimiz (s.a.v.)e de hiçbir zarar verememişlerdir.
Tüm gücün sahibi olan Yüce Allah, Kuranda, ...Göklerin ve yerin orduları Allahındır: Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Fetih Suresi, 4) ayetiyle haber verdiği gibi yeryüzündeki tüm insanları da, orduları da kudreti altında tutandır. İman etmeyenler, Allahın sonsuz gücünü gereği gibi takdir edemedikleri için Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e ellerini uzatma cüretini göstermişlerdir. Bunun karşılığında Allah, iman etmeyenlerin Peygamberimiz (s.a.v.)e kurdukları tuzakları bertaraf etmek için, Kuranda, Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir düzen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i İmran Suresi, 54) ayetiyle haber verildiği gibi en kusursuz düzeni kurmuştur. İman etmeyenler kendilerinin de iyiliğine ve güzel ahlakına bizzat şahit oldukları Allahın elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)e karşı gizlice planlar kurarlarken, Allahın onları işittiğinden ve gördüğünden habersiz bunu yapmışlardır. Böylece münafıklar ve ileri gelen inkarcılar asıl kendilerinin en büyük tuzağa düşeceklerini anlamamışlardır:
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Yüce Allahın Koruması Altında Mübarek Bir Şahıstır
Müşrikler ve iman etmeyenler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i şehit etmek için hain planlarını uygulayabilecek hem maddi hem manevi imkanlara sahip olmalarına rağmen hiçbir zaman başarılı olamamışlardır. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Yüce Allahın koruması altında hareket eden mübarek bir şahıstır. Hadislerde Peygamberimiz (s.a.v.)in, kendisini şehit etmek için tüm kabilelerden genç, güçlü ve silahlı kişilerin bulunduğu anlatılmaktadır. Bunların yanı sıra Peygamberimiz (s.a.v.)i kılıçla şehit etmeye gelen çok sayıda kişi de vardır. Hadislerde bu kişilerin hep birlikte, aynı anda Hz. Muhammed (s.a.v.)e saldırarak onu şehit etmeyi planlandıkları aktarılır. Buna rağmen Peygamberimiz (s.a.v.)in şehit edilememesi, Allahın, iman etmeyenlerin ve müşriklerin tuzaklarını her defasında boşa çıkarması Peygamberimiz (s.a.v.)in yaşadığı çok büyük mucizelerdendir.
Peygamberimiz (s.a.v.)in üstünlüğünü gereği gibi anlamayan iman etmeyenler, aslında, herşeyin tek hakimi Allahı gereği gibi takdir edememişlerdir. Allahın inayeti altındaki Peygamber Efendimiz (s.a.v.)i mağlup edebileceklerini düşünmeleri elbette onlar için büyük gaflettir. Çünkü onlar, sonu baştan belli, onların yenilgisiyle neticelenecek, nafile bir mücadelenin içine girmişlerdir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur:
Allah, yazmıştır: Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim de. Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah bir başka ayette ise, Peygamberimiz (s.a.v.)e kimsenin zarar veremeyeceğini, Allahın, Cibrilin, meleklerin ve salih müminlerin onun dostu, yardımcısı, destekçisi olduğunu şöyle haber vermektedir:
Eğer sizler Allaha tevbe ederseniz (ne güzel); çünkü kalpleriniz eğrilik gösterdi. Yok eğer ona karşı birbirinize destekçi olmaya kalkışırsanız, artık Allah, onun mevlasıdır; Cibril ve müminlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasından melekler de onun destekçisidirler. (Tahrim Suresi, 4)
Sayın Adnan Oktar 12 Haziran 2011 tarihli A9 TV röportajında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in şehit edilememesinin büyük bir mucize olduğunu şöyle açıklamıştır:
ALTUĞ BERKER: Hocam siz Irak, Afganistan ya da Libya gibi ülkelerde yaşananlarla ilgili; Türk-İslam Birliği kurulduğunda kimse bu tip şeylere cesaret edemez. Bu birliğin gücü kendi başına caydırıcı olur diyorsunuz, her zaman. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in hayatından bir bölüme rastlamıştım bir kitapta. Hicretin beşinci senesinde Medineye on beş gece uzaklıkta olan Dumetül-Cendel bölgesinde, bazı Arap kabileleri birleşmiş ve oradan geçen Müslüman yolculara, kafilelere zarar veriyor, zulmediyorlarmış. Peygamberimiz (s.a.v.) bunu haber almış, 1000 kişilik orduyla yola çıkmış. Düşmanlara bu ordunun haberi bile yetmiş. Oradaki eşkıyalar dağılıp, yok olmuşlar. Ortalıkta kimse yokmuş ve Peygamberimiz (s.a.v.)in ordusu oraya ulaştığında dağılıp gitmişler. Bir tek kişi kalmış, o da davet üzerine Müslüman olmuş. Peygamberimiz (s.a.v.) iki gece orada konaklayıp, düşman gelir belki diye beklemiş ama kimse gelmemiş. MaşaAllah, Müslümanların ismi bile yetmiş, savaşa gerek kalmamış.
ADNAN OKTAR: Bir kere Peygamberimiz (s.a.v.)in ömrü boyunca şehit edilememesi, çok büyük harikadır. Arap toplumundaki o müşriklerin tek bir amacı var, Peygamber (s.a.v.)i öldürmek. Savaş oluyor, savaşta dört tarafından sarılıyor; tek kişi olarak ortada kalıyor, dört tarafından sarılıyor, saatlerce savaş devam ediyor, hiçbir şey olmuyor. Normal bir durum mu? Mucize bu.
Bence bu tek başına yeterli. Bir insan, bir topluluğun arasına dalıyor, dört taraftan sarılıyor ve adamların hepsinin amacı onu şehit etmek. Hiçbir şey olmuyor ve zırh da kullanmıyor. Çünkü Allah ayette, seni koruyacağım diyor. Peygamberimiz (s.a.v.) çift zırh giyiyordu üst üste, o ayet indikten sonra, iki zırhı da çıkardı, zırhsız kaldı. Savaşa giriyor, hiçbir şey olmuyor. Nasıl olur? Adamların elinde köz var, kılıç var, ok var, yay var. Mutlaka bir şey yaparlar. Dört taraftan sarılmak ne demek? Arkasını göremiyor, sağı, solu, önü, her tarafı sarılı. Böyle bir durumda, yüzlerce kişinin içinde ne olur?
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 86. sayı (Ağustos 2011) 26. sayfada yayınlanmıştır.