meridyen2
Kayıtlı Üye
Peygamber ahlakıyla ahlaklanmak
Müslümanlarla iman etmeyen insanlar arasındaki en önemli fark, Müslümanın kendisinin Allah tarafından Ona kulluk etmek üzere yaratıldığını bilmesi ve tüm hayatını Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla yaşamasıdır.
Allah Kuranda dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bildirir. Günlük hayatta ise, hangimizin Kurana uygun tavır göstereceğini denemek üzere Allah pek çok olay yaratır. Bu olaylar karşısında insan, gaflete düşebilir, pek çok konuda eksik düşünebilir, yanlış bir karar verebilir, öfkelenebilir, hatalı bir tavır sergileyebilir. Kuran'a baktığımızda, müminlerin asla hata yapmayan insanlar değil, aksine hata yapan, ama anında tevbe ederek bağışlanma dileyen kimseler olduklarını görürüz. Allah'a karşı içi titreyerek bir korku duyan mümin, yaşadığı her an her tavrın en güzeline ulaşmak için çabalar durur. Elbetteki hata yapmamak için her konuda vicdanını en iyi şekilde kullanır. Ancak buna rağmen unutup yanılabilir ya da hata yapabilir. Fakat asıl önemli olan, yapılan hatadan samimiyetle, bir daha asla tekrar etmemeye karar vererek vazgeçmektir.
Olaylar karşısında Allahın en çok hoşnut olacağı hal ve tavrı bulmak; müminin hayatını nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmek için, Peygamberimiz (sav) ve diğer peygamberler hepimize örnektirler. Allah Kuranda Peygamberimiz (sav)in çok güzel bir ahlaka sahip olduğunu şöyle bildirmiştir:
"Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin. Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır. Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler. Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını'. Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir." (Kalem Suresi, 17)
Peygamber Efendimiz (sav)in ahlakını, onun hangi koşullarda nasıl bir tavır gösterdiğini öğrenmenin amacı, ona benzemeye çalışmak; takvada, tavırda, ihlasda, tevazuda, temizlikte, iman şevkinde onu örnek almaktır. Günümüzde insanların pek çoğu, kendilerine birçok insanı örnek almakta; onların tavırlarına özenmekte, onlar gibi konuşup, onlar gibi davranmaya çalışmaktadır. Oysa özenilmesi, benzemeye çalışılması gereken kişiler, Peygamberimiz (sav), Kuranda bildirilen diğer peygamberler ve salih müminlerdir. Elçiler, Allah'ın emirlerini yerine getiren, insanları Allah'ın hak yoluna çağıran ve tüm hayatlarıyla, insanlara iman ahlakını öğreten mübarek insanlardır. İnsan, herhangi bir zorlukla, nefsinin hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında hemen Peygamberimiz (sav) olsaydı, bu durumda nasıl davranırdı diye düşünmeli; bu şekilde doğrusunu görerek Kurana uygun olmayan bir tavırdan hemen vazgeçmelidir. Müslümanın şuuru, Allahın izniyle tamamen açıktır. Yapılan tavrın hangisinin Kurana uygun olduğunu akıl ve vicdanla hemen kavrar. Her şeyi Kurana göre değerlendirdiği için dengeli bir ruh hali içerisindedir. Verdiği tepkiler, söylediği sözlerin hepsi Kurana uygundur. İyiye ve güzele çağrıldığında hemen ona icabet eder. Allaha teslim olur. Her şeyin Allah tarafından en hayırlı şekilde yaratıldığını ve yine hayırla sonuçlanacağını bilir.
İnsanın bir kere iman edip, sonra hayatını hiç hata yapmadan geçirmesi mümkün olmayabilir. Çünkü dünya bir imtihan ve eğitim yeridir. Mümin her geçen gün ahlakını bir önceki güne göre daha güzel hale getirmektedir. Dahası mümin hata yaptığında her defasında Allah'a karşı aczini fark ederek Allah'a daha da içten bir kalple yönelir. Buna karşılık Allah Kuran'da, her türlü hatayı yapsa dahi pişmanlıkla, samimi ve dürüst olarak tevbe eden ve davranışlarını düzelten kullarını bağışlayacağını vaat etmiştir:
Rabbiniz sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O da, (Kendisi'ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır. (İsra Suresi, 25)
Allah hiç kimseye gücünün yettiğinin üzerinde bir şey yüklememiş, samimi olan kişilerin unutup veya yanılıp yaptığı tüm hatalarını bağışlayacağını vaat etmiştir. Bu, inananlara Rabbimiz'in çok büyük bir müjdesidir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
(makale harun yahya)
Müslümanlarla iman etmeyen insanlar arasındaki en önemli fark, Müslümanın kendisinin Allah tarafından Ona kulluk etmek üzere yaratıldığını bilmesi ve tüm hayatını Allah'ın rızasını kazanmak amacıyla yaşamasıdır.
Allah Kuranda dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bildirir. Günlük hayatta ise, hangimizin Kurana uygun tavır göstereceğini denemek üzere Allah pek çok olay yaratır. Bu olaylar karşısında insan, gaflete düşebilir, pek çok konuda eksik düşünebilir, yanlış bir karar verebilir, öfkelenebilir, hatalı bir tavır sergileyebilir. Kuran'a baktığımızda, müminlerin asla hata yapmayan insanlar değil, aksine hata yapan, ama anında tevbe ederek bağışlanma dileyen kimseler olduklarını görürüz. Allah'a karşı içi titreyerek bir korku duyan mümin, yaşadığı her an her tavrın en güzeline ulaşmak için çabalar durur. Elbetteki hata yapmamak için her konuda vicdanını en iyi şekilde kullanır. Ancak buna rağmen unutup yanılabilir ya da hata yapabilir. Fakat asıl önemli olan, yapılan hatadan samimiyetle, bir daha asla tekrar etmemeye karar vererek vazgeçmektir.
Olaylar karşısında Allahın en çok hoşnut olacağı hal ve tavrı bulmak; müminin hayatını nasıl yaşaması gerektiğini öğrenmek için, Peygamberimiz (sav) ve diğer peygamberler hepimize örnektirler. Allah Kuranda Peygamberimiz (sav)in çok güzel bir ahlaka sahip olduğunu şöyle bildirmiştir:
"Sen, Rabbinin nimetiyle bir mecnun değilsin. Gerçekten senin için kesintisi olmayan bir ecir vardır. Ve şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. Artık yakında göreceksin ve onlar da görecekler. Sizden, hanginizin 'fitneye tutulup-çıldırdığını'. Elbette senin Rabbin, kimin Kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir; ve kimin hidayete erdiğini de daha iyi bilendir." (Kalem Suresi, 17)
Peygamber Efendimiz (sav)in ahlakını, onun hangi koşullarda nasıl bir tavır gösterdiğini öğrenmenin amacı, ona benzemeye çalışmak; takvada, tavırda, ihlasda, tevazuda, temizlikte, iman şevkinde onu örnek almaktır. Günümüzde insanların pek çoğu, kendilerine birçok insanı örnek almakta; onların tavırlarına özenmekte, onlar gibi konuşup, onlar gibi davranmaya çalışmaktadır. Oysa özenilmesi, benzemeye çalışılması gereken kişiler, Peygamberimiz (sav), Kuranda bildirilen diğer peygamberler ve salih müminlerdir. Elçiler, Allah'ın emirlerini yerine getiren, insanları Allah'ın hak yoluna çağıran ve tüm hayatlarıyla, insanlara iman ahlakını öğreten mübarek insanlardır. İnsan, herhangi bir zorlukla, nefsinin hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında hemen Peygamberimiz (sav) olsaydı, bu durumda nasıl davranırdı diye düşünmeli; bu şekilde doğrusunu görerek Kurana uygun olmayan bir tavırdan hemen vazgeçmelidir. Müslümanın şuuru, Allahın izniyle tamamen açıktır. Yapılan tavrın hangisinin Kurana uygun olduğunu akıl ve vicdanla hemen kavrar. Her şeyi Kurana göre değerlendirdiği için dengeli bir ruh hali içerisindedir. Verdiği tepkiler, söylediği sözlerin hepsi Kurana uygundur. İyiye ve güzele çağrıldığında hemen ona icabet eder. Allaha teslim olur. Her şeyin Allah tarafından en hayırlı şekilde yaratıldığını ve yine hayırla sonuçlanacağını bilir.
İnsanın bir kere iman edip, sonra hayatını hiç hata yapmadan geçirmesi mümkün olmayabilir. Çünkü dünya bir imtihan ve eğitim yeridir. Mümin her geçen gün ahlakını bir önceki güne göre daha güzel hale getirmektedir. Dahası mümin hata yaptığında her defasında Allah'a karşı aczini fark ederek Allah'a daha da içten bir kalple yönelir. Buna karşılık Allah Kuran'da, her türlü hatayı yapsa dahi pişmanlıkla, samimi ve dürüst olarak tevbe eden ve davranışlarını düzelten kullarını bağışlayacağını vaat etmiştir:
Rabbiniz sizin içinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz salih olursanız, şüphesiz O da, (Kendisi'ne) yönelip dönenleri bağışlayıcıdır. (İsra Suresi, 25)
Allah hiç kimseye gücünün yettiğinin üzerinde bir şey yüklememiş, samimi olan kişilerin unutup veya yanılıp yaptığı tüm hatalarını bağışlayacağını vaat etmiştir. Bu, inananlara Rabbimiz'in çok büyük bir müjdesidir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir. "Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma. Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Rabbimiz, kendisine güç yetiremeyeceğimiz şeyi bize taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bizi esirge, Sen bizim mevlamızsın. Kafirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara Suresi, 286)
(makale harun yahya)