Bir gün içkiye mübtelâ olan bâzı gençler, torbalarına içki şişeleri koyarak, kıra içki içmeye gidiyorlardı. Giderken, Hasan Sezâî'nin dergâhının önünden geçmeleri îcâbetti. Sezâî Efendi onları görerek;
"Evlâtlar, nereye gidiyorsunuz. Torbaların içindeki şişelerde ne var?" diye sordu.
Gençler, mûziplik olsun diye ve hâllerini gizlemek için gülerek;
"Efendi baba! Kıra gezmeye gidiyoruz. Şişelerimizde de şerbet var." dediler.
Hasan Sezâî tebessüm edip;
"Peki öyle olsun." buyurdu.
Gençler ayrılıp gittiler. Kıra vardıklarında sofralarını kurdular. Şişelerindeki içkiyi içmeye başladıklarında hepsi birden çok şaşırdı. Çünkü şişelerin içindeki içkilerin hepsi şerbet olmuştu. Sonra yolda Sezaî Efendi ile karşılaştıklarını ve konuşmalarını hatırladılar. Bu hâlin, o büyük zâtın bir kerâmeti olduğunu anlayıp, tövbe ettiler, artık bir daha içki içmediler.
"Evlâtlar, nereye gidiyorsunuz. Torbaların içindeki şişelerde ne var?" diye sordu.
Gençler, mûziplik olsun diye ve hâllerini gizlemek için gülerek;
"Efendi baba! Kıra gezmeye gidiyoruz. Şişelerimizde de şerbet var." dediler.
Hasan Sezâî tebessüm edip;
"Peki öyle olsun." buyurdu.
Gençler ayrılıp gittiler. Kıra vardıklarında sofralarını kurdular. Şişelerindeki içkiyi içmeye başladıklarında hepsi birden çok şaşırdı. Çünkü şişelerin içindeki içkilerin hepsi şerbet olmuştu. Sonra yolda Sezaî Efendi ile karşılaştıklarını ve konuşmalarını hatırladılar. Bu hâlin, o büyük zâtın bir kerâmeti olduğunu anlayıp, tövbe ettiler, artık bir daha içki içmediler.