nones
Bayan Üye
Paganizm
Bu ad, köylü anlamındaki Latince "paganus" sözcüğünden türetilmiştir. İlk olarak Hıristiyanlar tarafından, Roma çoktanrıcılığına ad olarak verilmiştir. Bilindiği gibi Hıristiyanlık, egemenlik savaşını Roma' da yapmıştı.
..Roma kentlerinde Roma'lı soyluların direnmelerine rağmen tapınaklar ve tanrılar için yapılan bayramlar kaldırılmışsa da kırsal bölgelerde ve köylüler arasında basta çoktanrıcılık olmak üzere eski gelenekler aşırı bir tutuculukla sürüyordu. Nitekim Hıristiyanlık, kırsal bölgelerde de tutunabilmek için Roma çoktanrıcılığına ödünler vermek zorunda kalmış ve Hıristiyan'ca yorumlamalarla onlardan pek çok şey almıştır. Hıristiyan bayramlarının bir çoğu eski Roma bayramlarıdır ve Hıristiyanlar' in resmi dili de hala Romalıların dili olan Latincedir. Bugün paganizm deyimi, bütün çoktanrıcılıkları ve günümüzde de geçerli olan Afrika, Polinezya, Melanezya, Kuzey ve güney Amerika yerlilerinin çoktanrıcılıklarının adıdır.
Paganlar
...çoğu zaman cadı ve Wiccan kavramları birbiriyle karıştırıldığı için, çoğu insan değişik inanç sistemlerine tanıdık olmayanlarla konuşurken kendini "pagan" ya da "neo pagan" olarak adlandırır. Çözülemeyen bir din olarak adlandırılan Wicca, kendi içinde çeşitli rütbe ve dereceleri olan bir inanç sistemidir. Burada anlatılmak istenen, mesela her Hıristiyan' in Katolik ya da Protestan olmaması gibi, her pagan da Wiccan değildir. Neo pagan genelde toprak bazlı inanç sistemlerini takip eden insanları tanımlamak amaçlı kullanılır.
Cadılar ve Engizisyon
Sinemaya da aktarılan Umberto Eco'nun "Gülün Adı" adlı romanının yedinci bölümünde rahip Jorge, Kilisenin felsefesini su sözlerle dile getirir: "Kilise Kanununun adi Tanrı Korkusudur. Halk devamlı korkmalıdır ki Tanrının gölgesi olan Kilise ayakta kalabilsin." Bu sözler ayni zamanda Engizisyonun temelini de oluşturur. Engizisyon bu amaçla kurulmuş ve görevini de yıllar boyunca acımasızca yerine getirmiştir. Engizisyon' un en çok hışmına uğrayanlarsa cadılardır.
Aslında cadılığın kökünde, Avrupa' ya kuzeyden gelen barbar kavimlerin doğaya ve bilinmeyene olan tutkusunu bastırarak halkı batıl inançlarla korkutmak isteyen Kilise' ye karşı bir protesto vardır. Bu protesto en çok İngiltere adasında kendisini göstermiş ve halkın yoğun tepkisiyle buraya Engizisyon girememiştir.
Günümüzde bu Witch kültü, bati Avrupa' da Hıristiyanlığa karşı pagan dinlerin yeniden ayaklanışı anlamındadır. Murray' in 1921' de yayınlanan The Witch-Cult in Western Europe adli araştırmasında, cadılarla cinler arasındaki bağlantı söyle tanımlanmıştır: "Bir zamanlar Avrupa' da yasayan cüce ırktan çok az elle tutulur bakiye kalmıştır günümüze.
Ama bu irk cinler ve perilerle ilgili birçok hikayede varlığını koruyabildi. Her yedi sende bir insani kurban etmelerinden başka bunların dini inançları ve gelenekleriyle ilgili bir bilgimiz yok. Cadıların, bu periler olarak bilinen irk ile güçlü bir bağlantısı olduğu kesindir. Tahminimce üç yüz yıl öncesine kadar, peri ırkına bağlı gelenekler devam etmiştir ve bu gelenekleri sürdürenlere de cadı (Witch) denmiştir." Fakat, Engizisyon papazları böyle düşünmemişlerdir. Cadılıkla suçlanan kişinin içine girdiği varsayılan cinleri çıkarmak için önce ellerini ayaklarını mengenelerle sıkıştırıyor, sonra kollarından ve bacaklarından geriyor ve sonunda cadının iyice kurtulabilmesi için onu bir direğe bağlayarak diri diri yakıyorlardı. Cadılıkla suçlanmak için de öyle olağanüstü bir sebebe gerek yoktu. Örneğin birinin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa bu işaret o kişinin Şeytan' la işbirliği yaptığına kesin bir kanıt sayılırdı. Ormanda biraz fazla dolaşıp yabani bitkileri toplayarak sebze çorbası yapan kadınlar da emri altındaki cinlere ziyafet vermekle suçlanıp alelacele Engizisyon heyetinin karşısına çıkarılıyorlardı. Eğer bir kadın kilisedeki ayin sırasında esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için ağzından çıkmaya çalıştığı düşünülürdü. Cinlere karışan genç kızlarla ilgili ilginç bir olay da 1692 yılında, ABD'nin Massachusetts eyaletinin Salem kasabasında meydana gelmiştir. Ann Putnam, Marry Wadden ve diğer kızların garip iddialarla ortalığı ayağa kaldırmaları sonucunda, bir tür Engizisyon mahkemesi kuruldu ve yobazlar kısa zamanda kasabada dehşet verici bir cadı avına giriştiler. yıllar sonra her şeyin bir düzmece olduğu anlaşıldığında ise çoktan is isten geçmişti. 1487 yılında yazılan bir kitapta cadıların nasıl meydana çıkarılacağı ve cinlerle ilişki kurduklarını itiraf etmeleri için hangi işkencelerin yapılacağı geniş bir şekilde anlatılmaktadır. Malleus Maleficarum (Cadıların Balyozu) adli bu üç ciltlik eserin "Acaba cinler kendi başlarına kötülük yapabilirler mi, yoksa illaki bir cadının yardımına mi gerek duyarlar?" adli bölümünde su görüşe varılır; "Tanrı'nın kulları olmaksızın da cinlerin etkisi vardır. Ama, bir yerde cinler faaliyet gösterecekse, orada mutlaka kendilerine yardim etsin diye birisini bulup kandırırlar ve onun vasıtasıyla kötülüklerini daha etkili bir biçimde yayarlar. Bu yüzden, cinlerle ilgili bir olaya tanık olan iyi bir Katolik, çevresindekileri dikkatlice incelemeli ve kimin cadı olduğunu tahmin edip yetkililere hemen bildirmelidir." Yazar, nedense aklini kadınlara fazlasıyla takmıştı. Cadıların kesinlikle kadınların içinden çıktığına inanıyordu. 1631 yılında yazılan Cautio Criminalis adli eserde ise bütün bu kepazeliklerin din adına yapılmasının utandırıcı olduğu belirtilmekteydi. Bir dedikodu yüzünden cadı diye damgalanan kadınları çırılçıplak soyup en mahrem yerlerine kadar inceledikten sonra öldüresiye işkence yapmanın ilahi adaletle bir ilgisi olmadığı da bu kitapta savunulmaktadır.
Sebt Günü ve Kutlamaları
Hz. Musa' ya bildirilen On Emir' den biri olan, Yahudilerin dinlenmek zorunda oldukları haftanın yedinci günü literatürlerde "Sabbat" olarak adlandırılır. Bu ayrıca büyücülerin Şeytan' in başkanlığında yaptıkları varsayılan gece oturumlarının da adidir. Günümüzde ise bu kelime Sebt olarak değiştirilmiştir. Sebt gününün devamlılığı hakkında değişken düşünceler vardır ama cadılığı kanıtlanmış biri 10000 civarı bir katilim olduğunu söylemiştir. Rivayete göre cadılar sebt gününe, vücutlarına havada uçmalarını sağlayacak özel bir krem sürerek ya da şeytanın sağladığı keçi, köpek veya oğlak gibi bir hayvanla giderlermiş. Bu konuda en bilinen ve ünlü yerler Almanya'da Harz dağlarındaki Brocken kasabası, Rusya'da Kiev yakınlarındaki Bald dağları, İsveç'te Blocula, Fransa'da Auvergne' de Département du Puy-de-Dôme'dir. Alışılmış tarihler olarak ise May Day arifesi (30 Nisan), ve All Hallows Eve (31 Ekim), ve 2 Şubat kış, 23 Haziran ilkbahar, 1 Ağustos yaz, 21 Aralık sonbahar mevsim festivalleri bilinir. Araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılan Sebt günündeki olaylar Şeytan'a sihirli şurup içirmek, onu kuyruğunun altından öpmek, dans etmek, ziyafet vermek, gelişigüzel eğlenmek ve ayinler seklindedir.
Bu ad, köylü anlamındaki Latince "paganus" sözcüğünden türetilmiştir. İlk olarak Hıristiyanlar tarafından, Roma çoktanrıcılığına ad olarak verilmiştir. Bilindiği gibi Hıristiyanlık, egemenlik savaşını Roma' da yapmıştı.
..Roma kentlerinde Roma'lı soyluların direnmelerine rağmen tapınaklar ve tanrılar için yapılan bayramlar kaldırılmışsa da kırsal bölgelerde ve köylüler arasında basta çoktanrıcılık olmak üzere eski gelenekler aşırı bir tutuculukla sürüyordu. Nitekim Hıristiyanlık, kırsal bölgelerde de tutunabilmek için Roma çoktanrıcılığına ödünler vermek zorunda kalmış ve Hıristiyan'ca yorumlamalarla onlardan pek çok şey almıştır. Hıristiyan bayramlarının bir çoğu eski Roma bayramlarıdır ve Hıristiyanlar' in resmi dili de hala Romalıların dili olan Latincedir. Bugün paganizm deyimi, bütün çoktanrıcılıkları ve günümüzde de geçerli olan Afrika, Polinezya, Melanezya, Kuzey ve güney Amerika yerlilerinin çoktanrıcılıklarının adıdır.
Paganlar
...çoğu zaman cadı ve Wiccan kavramları birbiriyle karıştırıldığı için, çoğu insan değişik inanç sistemlerine tanıdık olmayanlarla konuşurken kendini "pagan" ya da "neo pagan" olarak adlandırır. Çözülemeyen bir din olarak adlandırılan Wicca, kendi içinde çeşitli rütbe ve dereceleri olan bir inanç sistemidir. Burada anlatılmak istenen, mesela her Hıristiyan' in Katolik ya da Protestan olmaması gibi, her pagan da Wiccan değildir. Neo pagan genelde toprak bazlı inanç sistemlerini takip eden insanları tanımlamak amaçlı kullanılır.
Cadılar ve Engizisyon
Sinemaya da aktarılan Umberto Eco'nun "Gülün Adı" adlı romanının yedinci bölümünde rahip Jorge, Kilisenin felsefesini su sözlerle dile getirir: "Kilise Kanununun adi Tanrı Korkusudur. Halk devamlı korkmalıdır ki Tanrının gölgesi olan Kilise ayakta kalabilsin." Bu sözler ayni zamanda Engizisyonun temelini de oluşturur. Engizisyon bu amaçla kurulmuş ve görevini de yıllar boyunca acımasızca yerine getirmiştir. Engizisyon' un en çok hışmına uğrayanlarsa cadılardır.
Aslında cadılığın kökünde, Avrupa' ya kuzeyden gelen barbar kavimlerin doğaya ve bilinmeyene olan tutkusunu bastırarak halkı batıl inançlarla korkutmak isteyen Kilise' ye karşı bir protesto vardır. Bu protesto en çok İngiltere adasında kendisini göstermiş ve halkın yoğun tepkisiyle buraya Engizisyon girememiştir.
Günümüzde bu Witch kültü, bati Avrupa' da Hıristiyanlığa karşı pagan dinlerin yeniden ayaklanışı anlamındadır. Murray' in 1921' de yayınlanan The Witch-Cult in Western Europe adli araştırmasında, cadılarla cinler arasındaki bağlantı söyle tanımlanmıştır: "Bir zamanlar Avrupa' da yasayan cüce ırktan çok az elle tutulur bakiye kalmıştır günümüze.
Ama bu irk cinler ve perilerle ilgili birçok hikayede varlığını koruyabildi. Her yedi sende bir insani kurban etmelerinden başka bunların dini inançları ve gelenekleriyle ilgili bir bilgimiz yok. Cadıların, bu periler olarak bilinen irk ile güçlü bir bağlantısı olduğu kesindir. Tahminimce üç yüz yıl öncesine kadar, peri ırkına bağlı gelenekler devam etmiştir ve bu gelenekleri sürdürenlere de cadı (Witch) denmiştir." Fakat, Engizisyon papazları böyle düşünmemişlerdir. Cadılıkla suçlanan kişinin içine girdiği varsayılan cinleri çıkarmak için önce ellerini ayaklarını mengenelerle sıkıştırıyor, sonra kollarından ve bacaklarından geriyor ve sonunda cadının iyice kurtulabilmesi için onu bir direğe bağlayarak diri diri yakıyorlardı. Cadılıkla suçlanmak için de öyle olağanüstü bir sebebe gerek yoktu. Örneğin birinin yüzünde, kolunda veya kaba etinde belirgin bir beni veya ten lekesi varsa bu işaret o kişinin Şeytan' la işbirliği yaptığına kesin bir kanıt sayılırdı. Ormanda biraz fazla dolaşıp yabani bitkileri toplayarak sebze çorbası yapan kadınlar da emri altındaki cinlere ziyafet vermekle suçlanıp alelacele Engizisyon heyetinin karşısına çıkarılıyorlardı. Eğer bir kadın kilisedeki ayin sırasında esnerse, kutsal sözleri duyan içindeki cinin kaçmak için ağzından çıkmaya çalıştığı düşünülürdü. Cinlere karışan genç kızlarla ilgili ilginç bir olay da 1692 yılında, ABD'nin Massachusetts eyaletinin Salem kasabasında meydana gelmiştir. Ann Putnam, Marry Wadden ve diğer kızların garip iddialarla ortalığı ayağa kaldırmaları sonucunda, bir tür Engizisyon mahkemesi kuruldu ve yobazlar kısa zamanda kasabada dehşet verici bir cadı avına giriştiler. yıllar sonra her şeyin bir düzmece olduğu anlaşıldığında ise çoktan is isten geçmişti. 1487 yılında yazılan bir kitapta cadıların nasıl meydana çıkarılacağı ve cinlerle ilişki kurduklarını itiraf etmeleri için hangi işkencelerin yapılacağı geniş bir şekilde anlatılmaktadır. Malleus Maleficarum (Cadıların Balyozu) adli bu üç ciltlik eserin "Acaba cinler kendi başlarına kötülük yapabilirler mi, yoksa illaki bir cadının yardımına mi gerek duyarlar?" adli bölümünde su görüşe varılır; "Tanrı'nın kulları olmaksızın da cinlerin etkisi vardır. Ama, bir yerde cinler faaliyet gösterecekse, orada mutlaka kendilerine yardim etsin diye birisini bulup kandırırlar ve onun vasıtasıyla kötülüklerini daha etkili bir biçimde yayarlar. Bu yüzden, cinlerle ilgili bir olaya tanık olan iyi bir Katolik, çevresindekileri dikkatlice incelemeli ve kimin cadı olduğunu tahmin edip yetkililere hemen bildirmelidir." Yazar, nedense aklini kadınlara fazlasıyla takmıştı. Cadıların kesinlikle kadınların içinden çıktığına inanıyordu. 1631 yılında yazılan Cautio Criminalis adli eserde ise bütün bu kepazeliklerin din adına yapılmasının utandırıcı olduğu belirtilmekteydi. Bir dedikodu yüzünden cadı diye damgalanan kadınları çırılçıplak soyup en mahrem yerlerine kadar inceledikten sonra öldüresiye işkence yapmanın ilahi adaletle bir ilgisi olmadığı da bu kitapta savunulmaktadır.
Sebt Günü ve Kutlamaları
Hz. Musa' ya bildirilen On Emir' den biri olan, Yahudilerin dinlenmek zorunda oldukları haftanın yedinci günü literatürlerde "Sabbat" olarak adlandırılır. Bu ayrıca büyücülerin Şeytan' in başkanlığında yaptıkları varsayılan gece oturumlarının da adidir. Günümüzde ise bu kelime Sebt olarak değiştirilmiştir. Sebt gününün devamlılığı hakkında değişken düşünceler vardır ama cadılığı kanıtlanmış biri 10000 civarı bir katilim olduğunu söylemiştir. Rivayete göre cadılar sebt gününe, vücutlarına havada uçmalarını sağlayacak özel bir krem sürerek ya da şeytanın sağladığı keçi, köpek veya oğlak gibi bir hayvanla giderlermiş. Bu konuda en bilinen ve ünlü yerler Almanya'da Harz dağlarındaki Brocken kasabası, Rusya'da Kiev yakınlarındaki Bald dağları, İsveç'te Blocula, Fransa'da Auvergne' de Département du Puy-de-Dôme'dir. Alışılmış tarihler olarak ise May Day arifesi (30 Nisan), ve All Hallows Eve (31 Ekim), ve 2 Şubat kış, 23 Haziran ilkbahar, 1 Ağustos yaz, 21 Aralık sonbahar mevsim festivalleri bilinir. Araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılan Sebt günündeki olaylar Şeytan'a sihirli şurup içirmek, onu kuyruğunun altından öpmek, dans etmek, ziyafet vermek, gelişigüzel eğlenmek ve ayinler seklindedir.