ashli
Bayan Üye
...Padişahın İstekleri...
Çok eskiden bir padişah varmış. Bu padişah bir gün vezirini çağırmış.
- Şu parayla bana bir koç alacaksın! Bu koçun etinden yemek, derisinden kürk diktirmek isterim. Verdiğim parayı geri getirirken koçu da yanı başında diri görmek isterim. Sana kırk gün izin veriyorum. Eğer isteğim gerçekleşmezse kırk birinci günü boynunu keseceğim…
Vezir odasına gitmiş kara kara düşünmeye başlamış. Padişahın buyruğunu nasıl yerine getireceğini bilemiyormuş. Düşünmüş, taşınmış hiçbir çare bulamamış. Bir çare bulmak için uzak ülkelere gitmeye karar vermiş. Hemen hazırlıklara başlamış. Gün doğmak üzereyken saraydan ayrılmış.
Durup dinlenmeden yol almaya başlamış. Derken bir çiftçiyle karşılaşmış. Ona dert yanmaya başlamış:
- Öyle yorgunum ki yürüyecek halim kalmadı. Şu yokuşun başına kadar sen beni taşı. Köye kadar da ben seni taşırım, demiş.
Çiftçi, bu adamın sözlerine aldırış etmemiş. Hiç konuşmadan yürümüşler. Bir süre sonra önlerine bir orman çıkmış. Vezir:
- Bu ormana tek girip çift çıkmaya ne dersin? Diye sormuş.
Çiftçi bu soruya da yanıt vermemiş.
Bir süre daha yürümüşler, bir evin önünde durmuşlar. Kapıda bir kız oturuyormuş.
Çiftçi ilk kez konuşmuş:
- Burası benim evimdir.
Vezir gülümsemiş:
- Ev güzel dumanı eğri, demiş.
Aldığı bu yanıt, çiftçinin canını çok sıkmış. Vezire karşılık vermeden evine girmiş.
Vezir de yalnız kalmış. Sonunda gidip köy odasında konuk olmuş.
Akşam olduğunda çiftçi akşam yemeğine oturmuş. Yemek sırasında çiftçinin on üç yaşındaki kızı, babasına sormuş:
- Baba, bugün yanındaki sakallı adam kimdi?
Babası:
- Bilmiyorum kızım, onunla yolda karşılaştım. Bana bir şeyler söyledi ama hiçbir şey anlamadım, demiş.
Kız büsbütün meraklanmış.
- Neler söyledi, demiş.
Çiftçi anlatmış:
- Bana: “Yokuşun başına kadar sen beni taşı, köye kadar ben seni taşıyayım.” Dedi. Hiç tanımadığım bir adamın bana kendisini taşıtmak istemesine öfkelendim, yanıt vermedim. Az sonra ormana vardık. Bana: “Bu orman tek girelim, çift çıkalım.” Dedi. Bu sözlerden de bir şey anlamadım. Sonra burayı göstererek : “Bu, benim evim.” Dedim. Bana: “Evin güzel ama dümeni eğri.” Dedi. Elimden bir kaza çıkmasın diye hemen içeriye girdim. Deli mi ne?
Babasının sözlerini dinleyen kız:
-Dikkatsizlik etmişsin baba, gerçekte o adamın her sözünün bir anlamı var. Sana onun ne demek istediğini anlatayım istersen.
Vezirin sözlerinin anlamını kızından öğrenen çiftçi, doğru köy odasına koşmuş. Vezire:
- Kusura bakma Tanrı misafiri, demiş. Bugün söylediklerini pek kavrayamamıştım. Yemekte düşündüm ve ne demek istediğini anladım. “ Yokuşun başına kadar sen beni taşı, köye kadar da ben seni taşıyayım.” Demekle yokuşun başına kadar sen konuş, köye kadar da ben konuşurum, demek istemiştin. Ormana tek girip çift çıkalım demekle, birer değnek yapmamızı önerdin. Evime, eğri demekle, kızının burnu eğri demek istemiştin değil mi?
Çiftçinin sözlerini dinleyen vezir:
- Bildin ama bunlar senin aklının işi değil. Söyle, bunları kim öğretti? Diye sormuş.
Çiftçi, düşünmüş, taşınmış:
- Küçük kızım öğretti, demiş.
Vezir , bu kızı merak etmiş:
- Getir şu kızını da bir göreyim. Onun aklı bizimkiden çok. Benim de bir derdim var, belki o bir çare bulur, demiş.
- Çiftçi hemen evine dönerek kızını almış, köy odasına getirmiş.
Küçük kızı çok seven yaşlı vezir:
- Senin gibi akıllı bir çocuğa sahip olduğu için baban çok şanslı yavrum, demiş. Madem ki bu kadar akıllısın, benim derdime de bir çare bul bakalım!
Küçük kız sormuş:
- Derdiniz nedir ki?
Vezir derdini anlatmaya başlamış:
- Padişah bana bir miktar para vererek dedi ki: “şu parayla bana bir koç alacaksın! Bu koçun etinden yemek, derisinden kürk diktirmek isterim. Verdiğim parayı geri getirirken koçu da yanı başında diri görmek isterim. Sana kırk gün izin veriyorum. Eğer isteğim gerçekleşmezse kırk birinci günü boynunu keseceğim.” İşte benim derdim bu.
Küçük kız vezirin sözlerine kahkahalarla gülmüş.
Vezir şaşkınlıkla sormuş:
- Söylesene a kızım bunda gülecek ne var? Eğer padişahın istediklerini kırk günde yapamazsam, benim boynumu uçurtacak. Benim gibi yaşlı bir adamın başı kesilirse sevinir misin?
Küçük kız toparlanmış:
- Padişahın istediğini yamaktan kolay bir şey yok ki amca, demiş. Siz üzülmeyin, ben sizi kurtarırım!
Vezir gözlerini sevinçle parlayarak sormuş:
- A benim güzel kızım, demiş. Söyle ne yapmalıyım?
Küçük kız anlatmaya başlamış:
- O para ile yünü kırpılmamış bir koç alırsın. Yününü kırpıtır, iki liraya satarsın. Bir lirasını saklar, öteki lira ile kürk yaptırırsın. Koçun kuyruğundan bir parça et keserek lira ile beraber bir tabağa koyar, padişaha götürürsün. Oldu mu?
Vezir kızın aklına hayran olmuş, sevinçle köyden ayrılmış.
Bir süre saraya varmış. Padişahın emirlerini bir bir yerine getirmiş.
Padişah sevinmesine sevinmiş ama bu aklı kimden aldığını vezirine sormuş. Vezir kem küm etmiş ama padişah sıkıştırınca, doğruyu söylemek zorunda kalmış. O zaman padişah bu akıllı kızı görmek istemiş.
Hemen kızı köyden getirtip padişahın karşısına çıkarmışlar.
Padişah kıza dönerek:
- Çok akıllı bir kız olduğunu öğrendim. Bakalım aklını bana kanıtlayabilecek misin? Kanıtlayamazsan kendini zindanda bil!
Küçük kız bu sözlere gülmüş:
- Sevgili padişahım, ben Allah’tan başka kimseden korkmam! Soracaklarınızın karşılığını alırsınız, demiş.
Küçük kızın yürekliliğinden çok etkilenmiş ve çok sevmiş olduğu bu kıza istediğini anlatmaya başlamış:
- Beni iyi dinle! Ahırımdaki kısrağıma üç gün içinde iki tay doğurtacaksın! Şu kavanoza doksan dokuz tane altın koyup ağzını mühürleyerek sana vereceğim. Sen onu burada, gözünün önünde açıp içinden yüz altın çıkaracaksın! Bir deseni biraz sonra karşımda yetmişlik bir kadın olarak istiyorum. Bütün bunları yapabilmen için benden bir tek şey isteyebilirsin. Ancak isteyeceğin şey sadece iki kelimelik olacak.
Küçük kız atılmış:
- İstediklerinizi yapacağım sultanım, demiş. Önce sizden iki kelimelik istekte bulanayım.
Padişah:
- İsteğini hemen yapacağım!
Kız:
- Güneşi söndürün! Demiş.
Bu isteğe çok şaşıran padişah öfkeyle bağırmış:
- Ben güneşi söndürebilir miyim hiç! Yapabileceğim bir şey istemelisin!
- Güneşi söndürmek olacak iş değil de sizin istediğiniz olacak şey mi padişahım?
Bu yanıtı haklı bulan padişah kızın aklına hayran olmuş. babasına bir çift **** ile bir tarla, kendisine de kasabadaki okula gidip gelirken binmesi için altın bir at arabası armağan etmiş.
O günden sonra padişah olmayacak isteklerde bulunmamış.
Küçük kız da babası ve annesiyle birlikte mutlu bir yaşam sürmüş.