Osmanlıca

ChaKMa_$eiTaN

Bayan Üye
Osmanlı Türkçesi (Osmanlıca)

Oğuz Türklerinin kullandığı dilin devamı olan ve Selçuklular’ın son zamanlarından Cumhûriyet devrine kadar 700 yıl kullanılan ve kesintisiz eserlerini veren Osmanlı Türklüğünün devlet ve resmî yazışma dili.
Kaşgarlı Mahmud, Dîvân’ında Oğuz ve Hâkâniye adlı iki edebî şîveden bahseder. Bunlardan Oğuz Türklerinin kullandığı Oğuzca; daha sonra Türklüğün İslâmî devresi içinde ve Osmanlı Hânedanına nispetle Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesi adını almıştır. “Osmanlıca” deyimi daha çok Osmanlıyı inceleyen müsteşrikler tarafından kullanılmıştır.

Eski Türkçe devresinden sonra, 13. asra kadar, Türk kültür târihi içindeki eserlerimiz; göçler ve yeni yeni kültür merkezlerinin ortaya çıkması sebepleriyle, Kuzey-Doğu (Kıpçak, Çağatay) ve Batı Türkçesi’ni de içine alarak “Müşterek Orta Asya Yazı Dili” ile verilmiştir.

Batı Türkçesi adını verdiğimiz Oğuz Türkçesi; Osmanlı Türkçesi-Azerî Ağzı ile birlikte olan müşterek devresini, hemen hemen 15. yüzyılın ortalarına kadar sürdürür. Ancak bu zamandan sonradır ki, Selçuklular devrinin sonunda yer alan ve Eski Anadolu Türkçesi adı ile andığımız her iki ağzın müşterek oldukları zaman görülen bazı ayrılıkların bir kısmı Osmanlı, bir kısmı da Azerî Türkçesi’nde umumîleşerek 16. yüzyıldan başlamak üzere iki ağzın kesin çizgilerle ayrılmasına sebep olur. Bunun yanında her iki şîvenin komşularından alınan kelimeleri, Arapça ve Farsça olanlar hariç, Azerî ve Osmanlı Türkçelerinde anlaşmada çıkacak, ikinci bir ayrılığı ortaya çıkarır.

Azerî Türkçesi daha çok Rusça ve Moğolca ile onlara yakın yerlilerin ve Hintçe’nin kollarından kelimeler alırken, Osmanlı Türkçesi de komşu Avrupa milletlerinin dillerinden kelimeler almıştır. Gerçekte, kurulan büyük bir imparatorluğun, sınırları içine aldığı pekçok milletin dilinden meydana gelen Osmanlı Türkçesi; topraklarla birlikte yeni kelimeler de fethederek onları millîleştirmiştir. Bu durum, Türkçe’nin karakteri icâbı da böyledir. Bu kelimeler daha çok, İtalyan, Yunan, Arnavut, Sırp, Romen, Bulgar vs. gibi milletlerin dillerinden girmiştir. Ancak bu milletlerin dillerinden alınan kelimeler, zamanla Türkçe’nin içinde yoğrulmuştur.

Arapça ve Farsça’dan gelen kelimeler ise yadırganmazlar. Çünkü Osmanlılar’da bu iki dile hiçbir zaman yabancı diller gözü ile bakılmaz. Bu sebepledir ki Türkçe başta olmak üzere, Arapça ve Farsça gramer unsurları Osmanlı Türkçesi’ne girmiş, yabancı kelimelerde herhangi bir ayrılık gözetilmediğinden, galat da olsalar, Türk zekâ ve kâbiliyetinin ürünü olan kelimeler ortaya çıkmıştır. Bu durum tamlamalarda da kendini gösterir (Bkz. İmparatorluk Dilleri).

İslâmî devre içerisinde Batı Türklüğünün dili olan Osmanlı Türkçesi, devre itibariyle Türk Dili tarihinin Orta ve Yeni Türkçe devreleri içine girmektedir. Tarihî Türkiye Türkçesi adını da verdiğimiz Osmanlı Türkçesi ilk devir eserlerinde; Türkî, Lisân-ı Türkî ve Türkmence olarak adlandırılır. Cevdet Paşa ve Fuad Paşa tarafından yazılan gramerin adı da Kavâid-i Osmâniye’dir. Cevdet Paşa, daha sonra Osmanlı lafzını bırakmış eserine Kavâid-i Türkiye adını vermiştir. Bu isim daha bazı gramer kitaplarında Lisân-ı Osmânî, Osmanlıca, Osmanlı Sarfı, Nahv-i Osmânî, Osmanlıca Dersleri gibi günümüze kadar gelmektedir. Ancak Süleyman Paşa ve Şemseddin Sâmî gibi zevâtın yazdığı gramerlerde İlm-i Sarf-ı Türkî ve Nev Usûl Sarf-ı Türkî gibi yine Türkî lafzına yer verilir. Deny ve Redhouse gibi batılılar ise, eserlerinde her iki kelimeyi de kullanmışlardır.

On üçüncü yüzyıldan yirminci yüzyıla kadar devam eden, alfabe olarak Arap menşeli İslâmî Türk alfabesine yer veren Osmanlıca’yı; 1) Eski Osmanlıca, 2) Klasik Osmanlıca, 3) Yeni Osmanlıca olarak üç devreye ayırmak gerekir.

Birinci devre; yukarıda da belirtildiği gibi Osmanlı Azerî Türkçelerinin birleştiği 13-15. yüzyılları içine alan, yabancı dillerden gelen kelimelerin az olduğu, açık Türkçe devresidir. Bu devreye Eski Anadolu Türkçesi veya İlk Osmanlı Türkçesi de denmektedir.

İkinci devre Klâsik Osmanlıca devridir ki 16-19. asırları içine almaktadır. Türkçe, bu devrede Arapça ve Farsça’dan gelen kelime ve gramer kaidelerine ziyadesiyle açılmıştır. Ancak bu durum, yazılan eserlerin mevzûuna ve işlenişine göre, dilin açık ve anlaşılır veya kapalı olması şekli, değişmektedir. Meselâ Bâkî’nin Dîvân’ını anlamak güç olabilir. Fakat Meâlimü’l-Yakîn adlı siyer kitabı gayet açıktır ve anlamada zorluk çekilmez. Ancak, belirli kültür seviyesine ulaşmamış bir insan, hangi devirde olursa olsun günlük kelimelerin dışında hiçbir şey anlamaz ve cehaletini, ortaya konan eserlere yüklemekten kendini alamaz. Bu durum göz önüne alındığı takdirde, elbette çobanın ve padişahın dili bir olmayacaktır. Çünkü dünyaları başkadır. Fakat daha çok 16. yüzyıldan itibaren Arapça ve Farsça’dan meydana gelen kelimeler ağırlık kazanmaya başlar; 17 ve 18. yüzyıllarda gittikçe koyulaşır, anlaşılmaz bir hâl alır. Türkçe kelimelerin, cümlenin sadece fiilinde kaldığı görülür. Nesir dilinde daha fazla anlaşılmazlık ortaya çıkar. Nazım dili ise, bir noktada ölçülü bir cümle yapısına sahip olduğu için, kendini pek kaybetmez.

Bu devre “Klâsik Osmanlıca” olarak adlandırılan devirdir. Ancak bunda büyüyen ve gelişen bir devletin, her sahada, dilindeki ihtişam ve ifade kabiliyetinin bulunması ve kültür seviyesi bakımından hayatının yükselmesi de büyük rol oynamıştır. Devrenin sonunda bu durum halk şiirinde de kendini göstermiştir. Fakat son iki yüzyılda halk şiirinin dili 1908’den sonra gerçekleştirilecek olan ikiliği ortadan kaldırmış ve halk diliyle yüksek zümre dili birbirine yaklaşmıştır.

Yeni Osmanlıca devresiyse, 19-20. asırları ve Cumhuriyet devrine kadar olan zamanı içine almaktadır. Osmanlıca’nın bu sonuncu devresi, gazeteci lisanının başladığı, Arapça ve Farsça tamlamaların çözüldüğü, Türkçe’nin kendi kaidelerine sahip çıkmaya başladığı devirdir. Fakat bu devrede de Arap ve Fars dillerinden gelen kelimelerin yanında, batı dillerinden pek fazla kelime alınmıştır. Hattâ bu durum Cumhuriyet devrinden sonra, günümüze kadar uzanmıştır.

Her ne şekilde olursa olsun Osmanlı Türkçesi’ne, kültür dili olması hasebiyle, bir yüksek zümre dili olarak bakmak mümkündür. Ancak “Arapça, Farsça ve Türkçe’nin karışımı bir dildir!” demek yanlıştır. Eğer öyle olsa idi, geride kalan kültür hazinesine Arapların ve Farsların da sahip çıkması gerekirdi. Halbuki bu hazine, sadece Türk milletinindir. Yalnız bu dil, zevk-i selim sahibi yüksek tabakanın dili olmuş ve halk dilinden ayrılmış olarak zuhur etmiştir. Yazı dili, aradığı açık ve anlaşılır şekle, ancak yirminci asrın başlarında kavuşmuştur. Böylece bu devirden sonra yazı ve halk dili birbirine yaklaşmış ve zamanla aradaki açığı kapatmıştır.

Osmanlıca içinde ele aldığımız ilk devre ise, sonda yer alan her iki devreden daha açık ve anlaşılır bir durum gösterir. Bu devrenin eserleri, bugün bile anlaşılır durumdadır. Fakat son devreye nispeten ilk devrede, sonradan kullanıştan düşen arkaik, eski kelimeler yer almaktadır. Bugün milletimizin zevkle okuduğu Yunus Divânı ve Mevlid gibi eserler bu devrin mahsulüdür. Her ne şekilde olursa olsun, Osmanlıca, 700 yıl süren uzun ömrü ile, Türklüğün en büyük yazı dili olmuştur


digerim02ne1.jpg


Méhmet Akif Ersoy'un şehitlere yazdığı şiir
 
---> Osmanlıca

Osmanlı Térimlerini bazı acıklamalari


-Acemi oğlanı : Acemi ocağına yeni alınmış,henüz eğitim görmekte ve yetişmekte olan genç yeniçeri adayı.
-Akağa : Sarayın haremindeki zenci olmayan hadım harem ağası.(Darüssaade ağası)
-Arpa Emini : Saraydaki padişah ahırının en üst düzeydeki yöneticisi.Ahır masraflarını ken disine emanet edilen paradan yapan kişi.
-Arz odası : Padişahların devlet büyüklerini ve yabancı elçileri kabul edip dinledikleri oda.
-Askeri Rüşdiye : Askeri ortaokul.
-Aşçıbaşı : Saray mutfaklarındaki aşçıların başı.

-Babıâli : ( Yüksek kapı anlamında) Osmanlılarda Sadaret (Başbakanlık),Dahiliye ve Hariciye (İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı) ve Şurayı Devlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu bina.
-Babüssaade Ağası : (Kapuağası/Sarayağası) Saraydaki hadım Darüssaade ağaları ile Akağaların ve Enderun memuriyetlerinin genel amiri.
-Baltacı : Sarayda harem muhafızlarına verilen ad. / Seferler sırasında askeri birliklerin önünde giden ve yolların kapanmasına neden olan ağaçları kesen eli baltalı olan,uzun sakal bırakıp meşin önlük giyen özel seçilmiş iri yapılı askerler.
-Baruthane Nazırı : Barut imalatı ile uğraşan baruthane nezaretinin yöneticisi.
-Başçıbaşı : Saraya ait inşaat işlerinde çalışan işçi başlarının (Başçı) başı olan kişi.
-Baş Çuhadar : Sarayda padişahın kaftan ve kürklerine bakan büyük memur. / Sadrazam ve vezirlerin ve diğer üst düzey görevlilerin yanında çalışan ve evrak iletme,mektup taşıma işi yapan görevlilerede çuhadar denirdi.
-Berberbaşı : Saray berberlerinin başı,yöneticisi.
-Beylerbeyi : Genel vali,Sancak beylerinin başı.Osmanlı imparatorluğunun Asya kıtasındaki sancak beylerinin başına "Anadolu Beylerbeyi",Avrupa kıtasındaki sancak beylerinin genel valisinide "Rumeli Beylerbeyi" denirdi.
-Bimarhane : Akıl hastanesi.(Tımarhane)
-Bina Emini : Osmanlılarda büyük ve resmi binalar yapılırken,inşaat masraflarını tutan,malzemeyi satın alan ve ustalarla işçilerin ücretlerini ödeyen,biri katip diğeride Ruznameci (Muhasebeci) olmak üzere iki yardımcısı bulunan görevli.
Bostancıbaşı : Padişahın mülkü olan bostanların ekilip,biçilme işini yürüten bostan işçilerinin başı. / Sarayın muhafazasına ve şehrin güvenliğine bakan askeri teşkilatın başı.

-Cariye : Düşman ülkelerine yapılan akınlarda ele geçirilerek veya yabancı ülkelerden kaçırılarak,mal gibi para ile alınıp satılan kız,kadın,kadın köle. ( Halayık,odalık,yataklık)

-Çelebi : Efendi,kibar,görgülü ve ince kişi.Eskiden "bay"yerine kullanılan bir ünvan.
-Çerakçı : Kandilleri ve mumları yakıp söndürmekle görevli kişi.
-Çeşnigir : Darphane-i Amire’de (darphane) çalışan ve basılan gümüş ve altın paraların ayarını kontrol eden kişi.

-Darül kurra : Cami,mescit gibi yerlerin hemen yanında yapılan kuran okuma yeri.
-Darüssaade Ağası : Osmanlı saraylarında harem dairelerindeki hadım edilmiş harem ağası.
-Darüşşafaka : Eski "Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye"(İslami Eğitim Cemiyeti) tarafından kurulmuş olan yetimler okulu.
-Defterdar : Osmanlı devletinin maliye işlerine bakan kişi, Devletin çeşitli resmi kurumlarının maliye işlerine bakan görevliler.
-Defter Emini : Osmanlılarda Defter-i Hakani idaresinde (Tapu ve kadastro genel müdürlüğü) çalışan ve tapu işlerine bakan yüksek görevli.
-Delme Mecra : Yerin altından giden ve insan eli ile yapılmış olan su galerisi,yer altı su isale hattı.
-Derviş : Tarikatlardan birine bağlı olan ve tekkede çile ile uğraşan,giyim ve yaşayışında tarikatının adetlerini güden kişi.
-Devşirme : Yeniçeri ocağına alınan gayri müslim çocuklar.
-Divan : Padişah ile devlet büyüklerinin bir araya gelerek devlet işlerini görüşmek üzere yaptıkları toplantı.
-Divanı Hümayun : Padişahın başkanlığında toplanan ve sadrazam,şeyhülislam gibi yüksek dereceli devlet görevlilerinin katıldığı ve devlet işleri ile halkın sorunlarının görüşüldüğü meclis.

-Ebced hesabı : Arab alfabesindeki her harfin bir sayıyı göstermesi kuralı ile harflerden seçilerek düzenlenmiş anlamlı dizilerle bir olayın meydana geldiği yılı belirtme yolu.
-Enderun : Saray teşkilatı.
-Erkânı harb : Kurmay sınıfından olan yüksek rütbeli asker.
-Evkaf : Vakıfların hepsi,tümü.Bu günkü Vakıflar Genel Müdürlüğü.
-Eyercibaşı : Padişahın ve saraydaki diğer yüksek görevlilerin atlarının eyerlerini yapan sınıfın yöneticisi.

-Fodla : Bir cins çörek,kurabiye.

-Gümrük Emini : Gümrüklerin hesap işlerine bakan yönetici.

-Hafız : Kur’an’ı ezberlemiş olan kişi.
-Harbiye Nezareti : Osmanlılarda milli savunmanın kara kısmı ile uğraşan nezaret.
-Harem-i Hümayun : Sarayların kadınlara mahsus olan kısmı,Harem dairesi.
-Harik havuzu : Yangın havuzu.Yangınlara müdahale etmek için gerekli olan suyun depo edildiği havuzlar.
-Hasodabaşı : Sarayda padişaha ait olan bölümlerin hizmetini gören kişilerin yöneticisi.
-Hattat : Mesleği Arap harfleri ile güzel yazı yazmak olan kimse.
-Hazine-i Hassa : Padişahın şahsi gelir ve malları.
-Hazine Kethüdası : Osmanlı devletinde sarayın Enderun dairesindeki hazinede bulunan değerli eşyanın korunması ve yönetimi ile görevli kimse.
-Haznedar : Saray hazinesini bekleyen,yöneten kimse.
-Hekimbaşı : Sarayda görev yapan hekimlerin başı,başhekim.
-Horasan Harcı : İçerisine yumurta akı katılarak yapılan bir çeşit harç.
-Humbara : Tunçtan yapılmış ve içindeki oyuğa patlayıcı doldurulmuş bomba.
-Humbaracı : Yeniçeri ocağının havan topu sınıfına ait topçu eri.

-İbnülemin : Güvenilir dost kişi.
-İhramcı : Hacıların Kâbe’ye giderken giydiği ve geniş beyaz yünlü çarşaftan ibaret olan ihram’ı üreten kişi.
-İmaret : Çoğunlukla bir cami bünyesinde yapılan, bazen bir camiden ayrı olarakta oluşturulan ve fakirlere özellikle yemek yardımı yapmak amacı ile kurulan ve vakıf niteliğinde olan kuruluş.
-İzam : Bir yerin büyüğü,büyük kişi,yönetici.

-Kadı : İslam hukuku olan şeriat’a göre hüküm veren yargıç.Tanzimata kadar askeri davalarla devleti ilgilendiren davalar hariç tüm davalara bakmışlardır.Tanzimattan sonra ise yalnızca evlenme,boşanma,nafaka ve miras davalarına bakmışlardır.Kadılık müessesesi medeni kanunla kaldırılmıştır.
-Kaldırımcı : Yol yapımından sorumlu olan esnaf.İşlerini genellikle götürü usülde yaparlar ve kullandıkları taşların temin edilmesini ve taşların kesim işlerinide kendileri yaparlardı.
-Kaldırımcı Kethüdası : Götürü usülde taş döşeyerek yol yapan kaldırımcı esnafının yaptığı işi denetliyen ve ölçümleme yaparak yapılan yolun bedelini tesbit edip,parasını kaldırımcı esnafına ödeyen kişi.
-Kalfa : Saraylarda ve büyük konaklarda halayıkların (Cariye) başı olan kadın.Padişah tarafından tayin edilirler,sarayda kendilerine ayrılan yerde otururlar ve sarayın iç hizmetlerinde çalışan cariyelere buyruk verirler ve özel günlerde cariyelerden farklı giyinirlerdi.
-Kapı Ağası : Padişahın sarayındaki akağaların en büyüğü.
-Kapıcıbaşı : Saray kapılarını bekleyen sınıfın yöneticisi.
-Kapıcılar Kahyası : Bir ilin veya bir resmi dairenin babıâli’de görülecek işlerini takip eden memur.
-Kapı Kethüdası : Valilerin,sancak beylerinin ve patrikhanenin babıâli ve diğer resmi dairelerdeki işlerini takip eden memur.
-Kapıkulu : Osmanlı devletinde Padişahın kumandası altındaki piyade ve süvari sınıfından olan ve bahşiş ve ulufe ile geçinen askerler.
-Kaptan-ı Derya : Donanmanın başı,deniz kuvvetleri baş kumandanı.
-Kasabbaşı : Sarayda hizmet gören kasabların başı.(Kethüdayı Kassaban)
-Kaside : Onbeş ila yüz beyitten oluşan ve tek kafiye düzenine göra kurulan ve ünlü kişilere övgü niteliği taşıyan nazım eser.
-Kassam : Kadı ve kazaskerlerin hizmetindeki görevlilerden biri.Ölen bir kişinin mal varlığını varislerine şeriat kurallarına göre paylaştıran görevli.
-Katip : Sarayda veya herhangi bir devlet kurumunda çalışan ve görevi yazı işlerine bakmak olan kişi.
-Kavas : Osmanlılarda vezirlerin yanında bulunan silahlı koruma görevlileri.1908 yılında kavas sistemi kaldırılmıştır.
-Kavasbaşı : Vezirleri korumakla görevli kavasların başı.
-Kazasker : En yüksek ilmi rütbe,günümüzün adalet bakanı.İmparatorkuğun Asya ve avrupa bölümlerindeki kadıların başı (Rumeli Kazaskeri,Anadolu Kazaskeri.)Kadı ve müderrislerin atama ve tayin işleri ile ordu mensupları ile ilgili davalara ve devleti ilgilendiren davalara bakmaktan sorumlu olan kişi.
-Kemankeş : Ok atıcı,okçu,yay kullanıp ok atan kişi.
-Kethüda : Kahya,yardımcı,üst düzey devlet görevlilerinin yardımcısı,saray hizmetinde çalışan belirli esnaf (Arabacılar, şamdancılar,kilerciler vs.) gruplarının başı olan kişi.
-Kıble taşı : Açık alanlarda oluşturulan namazgahlarda kıblenin yönünü belirtmek için dikilen taş.
-Kızlar Ağası : Saray hareminin ağası.(Darüssaade ağası)
-Kiler Kethüdası : Saraydaki Kilercibaşının emrinde çalışan ve vazifesi kiler görevlilerini teftiş etmek olan kahya.
-Kubbe : Yarım küre şeklinde olan ve bir yapıyı örten dam.
-Küfeki taşı : Basınç altında kaynaşmış kum taneciklerinden oluşmuş,işlenmesi nispeten kolay olan ve su geçirmeyen bir taş cinsi.
-Külliye : Medrese,hamam,imaret,şifahane ve çarşı gibi ek yapıları ile birlikte inşa edilen cami.
-Künk : Su nakli için isale hatlarında kullanılan pişmiş toprak tada çimentodan yapılmış boru.Osmanlılar döneminde toprak künkler kullanılır ve şebekeden su kaybını azaltmak için iç yüzeyleri sırla kaplanırdı.
-Kürkçübaşı : Padişahın kürklerini muhafaza etmekle görevli kişi.

-Lağımcı : Düşman kalelerini feth etmek için tünel kazıp,içine barut koyarak patlatan ve kale duvarlarının yıkılmasını sağlayan asker sınıfı.Su yollarının inşaatında su galerilerinin açılması işlerindede çalıştırılmışlardır.
-Lökün : Zeytinyağı ile kireç karışımından dövülerek yapılan bir çeşit sızdırmazlık macunu.( Çeşme musluklarının takılmasında ve su künklerinin birleşme yerlerinde suyun sızmaması için kullanılan macun)

-Mahlas : Eskiden bir şiirin son beytinde kullanılması adet olan,şairlerin kullandığı takma ad.
-Maksem : Su dağıtma sandığı ve lüleler yardımıyla suyun çevredeki çeşmelere ve diğer yapılara dağıtımının yapıldığı yer.
-Maliye Nazırı : Osmanlılarda devletin gelir ve giderlerinin tutulduğu maliye teşkilatının yöneticisi.
-Maslak : Ana su isale hattının kollara ayrıldığı yer.
-Medrese : Gelenek ve görenekçi usullerle eğitim yapan ve özellikle din ve hukuk adamı yetiştiren ve genellikle külliye şeklindeki camilerin bünyesinde yer alan ve bir avlu etrafına dizilmiş çok sayıda odadan oluşan okul.
-Mescit : İçinde cuma namazı ve bayram namazı kılınmayan küçük mahalle cami.
-Matbah Emini : Saray mutfaklarının hesabını tutan görevli
-Mevkufat : Bir zaman için tutulup alı konulmuş olan mal yada para.Bir şeyin gelirinden artıp hazineye mal edilen para.Bu görevi yerine getiren kişilerede mevkufatçı denirdi.
Mevlevihane : Mevlevilik tarikatına bağlı olanların, tarikat kurallarına göre toplandıkları ve içinde özel odaları ve tören yerleri bulunan bina.
-Mihrap : Camilerde kıble yönünde bulunan ve imama ayrılmış olan oyuk veya girintili yer.
-Molla : Büyük kadı, kadı’nın bir üst derecesi,eyalet kadısı.
-Mutasarrıf : Osmanlı yönetimindeki sancakların ( Vilayet ile kaza arasındaki yer.) en büyük mülki ve idari amiri. Derece olarak kaymakamdan büyük validen küçüktürler.
-Muvakkithane : Saat imali ve tamiri yapılan yer.
-Müderris : Eskiden medresede öğretmen,sonraları profesör anşamında kullanılmıştır.
-Müşir : Osmanlılarda askerlikte en yüksek rütbe,mareşal.
-Müştemilat : Eklenti-Ek bina.

-Nafia : İnşaat işleri.
-Naib : Vekil olarak birinin yerine geçen ve yerine geçtiği kişi adına işleri yürüten kişi.
-Nakkaş : Binaların duvar ve tavan gibi yerlerine ve kitaplar süslemeler yapan resimci,süsleme ustası.
-Nalıncı : Hamam gibi ıslak zeminlerde giymek için tahtadan yapılan yüksek tabanlı bir çeşit terlik olan nalın’ı (Takunya) imal eden kişi.
-Namazgah : Açıkta namaz kılmak için hazırlanmış yer.
-Nazır : Osmanlılarda bir idare bölümünün yada kurumun başında bulunan görevli.
-Nişancı : Osmanlı devletinde Padişah kaynaklı her türlü yazıya,padişahın imzası olan nişanını koyan veya padişahın tuğrasını çeken divanı hümayun üyesi memur.

-Reis-ül küttap : Tanzimattan önce Osmanlı imparatorluğunun dışişleri bakanına verilen ad.Sonraları Divanı hümayun’da yazı işlerini yürüten kalemlerin ve katiplerin şefi.
-Reis-ül ûlema : Şeyhülislamlık dairesinde ilmiye sınıfının başı olan memur.
-Rikab Kaymakamı : Sadrazam ordunun başında sefere çıktığı zaman kendisine vekalet eden görevli ( Sadaret kaymakamı )
-Ruzname : Günlük olayların yazıldığı defter,günlük gazete,günlük masrafların yazıldığı defter hazineye girip çıkan eşya yada paraların günlük işlendiği defter,askeri seferler sırasında olayların günlük yazıldığı defter.
-Ruznameci : Günlük defterleri kaleme alan kişi. / İnşaat masraflarının günlük hesabını tutan muhasebeci.

-Sadaret : Sadrazamlık makamı.
-Sadaret kaymakamı : Sadrazam,Serdarı ekrem ünvanı ile ordunun başında sefere çıktığı zaman onun yerine istanbulda kalıp vekaleten sadrazamın işlerini yapan vezir düzeyindeki görevli.
-Sadaret kethüdası : Sadrazamın birinci derecede yardımcısı.
-Sadrazam : Osmanlılarda padişahtan sonra gelen ikinci adam,en yetkili devlet görevlisi.Günümüz başbakanı.
-Sahilhane : Devlet ileri gelenlerine ait deniz kenarındaki konak,yalı.
-Saka : İşi,çeşme ve sarnıç gibi yerlerden su alarak evlere dağıtmak olan kişi.
-Saka başı : Osmanlılarda sarayda bulunan ve sarayın su ihtiyacının karşılanmasında ve seferler sırasında ordunun su ihtiyacının karşılanması işinde görev yapan saka’ların yöneticisi.
-Saka gediği : Sakalara verilen, çeşmelerden su alma imtiyazı.Bu imtiyaz yazılı bir senede bağlanır ve bu senet alınıp satılabilir veya varislere intikal edebilirdi.Sakaların su alabileceği çeşmelerde belirtilir ve sakalar her çeşmeden su alamazdı. Sakalara verilmiş olan bu imtiyaz 1869 yılında kaldırılmıştır.
-Sakalar kethüdası : Sakalar ocağının kahyası olup derece olarak sakabaşından sonra gelir.Görevi divan toplantılarında vezirlere ibrik ve havlu tutmaktır.
-Salma mecra : Kanalet şeklindeki üstü açık olan su isale hattı.
-Sarnıç : Su ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılan özel su toplama havuzu,su deposu.Üstü açık yada kapalı olabilir.
-Serasker : Padişah ve sadrazam sefere çıkmadığı zaman ordunun başında seferi yöneten vezire verilen ünvan. / 1826 yılında yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra kurulan Asakiri Mansurei Muhammediye ordusunun kumandanı.
-Serçavuş : Baş çavuş.
-Serdar : Ordu kumandanı.
-Serdarıekrem : Padişah sefere katılmadığı zaman ordu baş kumandanı olarak seferi idare eden sadrazama verilen ünvan.
-Sermimar : Mimarların başı,baş mimar.
-Seyyid ( seyit ) : Bir topluluğun ileri gelen kişisi,efendi.
-Sıbyan mektebi : Osmanlılarda ilköğretim okulu.
-Silahtar : Padişah ve vezir gibi devlet ileri gelenlerinin silahlarını koruyan ve bakım ve onarımını yapan görevli.
-Sipahi : Kapıkulu süvarilerinin birinci bölüğünü oluşturan askeri ocak.
-Sipahi ağası : Kapıkulu süvarilerinin birinci bölüğünü oluşturan sipahi ocağının kumandanı.
-Solak : Osmanlı kapıkulu teşkilatı bünyesinde yer alan ve görevi padişahın muhafızlığını yapmak olan koruma görevlisi.
-Su nazırı : Su işlerinin organizasyonundan sorumlu olan ve devşirme ve acemi oğlanlarından adam toplayarak gerekli işleri yaptıran görevli.
-Su nezareti : İlk defa Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulan ve su işlerinden sorumlu olan idare.Önceleri padişaha bağlı iken sonradan şehremaneti bünyesinde bir müdürlük haline sokulmuştur.
-Su yolcu : Su tesislerinin isale hatlarının bakım ve onarımından sorumlu olan kişi.
-Su yolcubaşı : Su yolcuların idaresinden ve çeşmelerin bakım ve onarımından sorumlu olan kişi.
-Sülüs : Arap alfabesi ile yazılan yazının bir çeşidi.

-Şadırvan : Halkın abdest alması için cami avlularına yapılan ve çok sayıda musluğu olan çeşme.
-Şamdancılar kethüdası : Saraydaki şamdanların bakım ve onarımından ve yakılıp söndürülmesinden,saraydaki ışık işlerinden sorumlu olan şamdancıların yöneticisi.(Şamdancıbaşı-Serşamdani)
-Şehzade : Padişah oğlu veya padişah ailesinden olan diğer erkeklerin oğullarından biri.
-Şehremaneti : Bu günkü belediye teşkilatının osmanlılar döneminde kurulan ilk şekli,şehrin temizlik ve güzelliği ile ilgilenen mahalli idare.
-Şehremini : Şehremaneti teşkilatının (Belediye) başında olan kişi.
-Şeyh : Tekke başkanı,tarikat lideri.
-Şeyhülislam : Osmanlılarda kabinede sadrazamdan sonra yer alan ve din işleri ile birlikte dünya işlerinede dini bakımdan karışan kimse.
-Şıkk-ı evvel defterdarı : 1.kısım ve 2. kısım olarak ikiye ayrılan defterdarlık teşkilatının 1.kısmı. 2. kısımada Şıkk-ı sani adı verilirdi.

-Tabaklar ahibabası : Deri imalatçılarının esnaf loncası başkanı.
-Tarikat : Tasavvufa dayalı olan çeşitli islam doktrinlerine verilen ad.
-Tekke : Belli bir tarikata üye olan kişilerin toplanıp ayin yaptıkları yer.
-Tersane çavuşu : Gemi yapılan yerin işçi başı.
-Tersane emini : Gemi yapılan yerin mali işlerinin sorumlusu.
-Tersane kethüdası : Gemi yapılan yerin yöneticisi.
-Topçubaşı : Topun yapımı,bakımı,taşınması,ikmali ve savaşlarda kullanılması ile görevli olan askeri ocağın komutanı.
-Tophane nazırı : Topların imal edildiği ve topçu askerlerin eğitiminin yapıldığı yerin komutanı.
-Tuğra : Padişahın adının yazılı bulunduğu ve karmaşık yazı tekniği ile yazılmış olan sembol.
-Tulumbacı : Yangın söndüren kişi,bu günkü itfaiyeci.
-Türbe : İçinde çoğunlukla ünlü kişilerin gömülü bulunduğu anıtsal mezar.
-Türbedar : Türbede hizmet gören ve türbeyi bekleyen kimse.

-Vakanüvis : Zamanın olaylarını kayıt etmekle görevli resmi devlet tarihçisi.
-Vakıf : Bir hizmetin sürekli yapılabilmesi için belli koşullarla resmi bir yoldan herhangi bir kimse tafından bırakılan mülk yada para.İlgili hizmet bu mülk yada paranın getirisi ile halka bedelsiz sunulur ve vakfın idaresi mütevelli denen bir kişi tarafından yürütülür.
-Valide Sultan : Padişah annesi.Padişah tahta çıkınca anasıda valide sultan ünvanını alır ve eski saraydan bir tören ile Topkapı sarayındaki özel dairesine taşınırdı.
-Vezir : Bakanlık ve valilik gibi önemli görevleri yerine getiren ve paşa ünvanlı olan kişi.
-Veziri azam : Sadrazam,günümüz başbakanı.
-Voyvoda : 17.asırda kullanılmaya başlanan ve reis,subaşı,ağa gibi çeşitli manalara gelen bir ünvan.

-Yaver : Devletin ileri gelenleri ile komutanların yanında bulunup onların emirlerini yazmakla ve yerine iletmekle görevli kimse.
-Yeniçeri : Orhan Gazi tarafından kurulan piyade sınıfı asker ocağının erleri.Başlangıçta çok başarılı hizmetler gören yeniçeri ocağı zamanla dejenere olmuş ve defalarca baş kaldırarak devletin başına dert olmuştur. Yeniçeri ocağı 1826 yılında II.Mahmud tarafından başka bir askeri ocak kurularak ( Nizami cedid) ortadan kaldırılmıştır.
-Yeniçeri Ağası : Yeniçeri ocağının komutanı.
-Yesari : Solak,sol elini kullanan. / Yesarizade : Solak kişinin soyundan gelen.

-Zaviye :Küçük tekke.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst