sEmih
Kayıtlı Üye
Osmanlı Devletinin ilk kuruluş yıllarında Ermeniler, Kilikya adı verilen Çukurova, Doğu Anadolu ve Kafkasya bölgesinde küçük beylikler ve krallıklar halinde veya dağınık bir şekilde İran, Gürcü ve Selçuklu Devletleri ile karışık ve bu devletlere bağlı olarak yaşıyorlardı.
1324 yılında, Orhan Gazi, Bursayı devletin merkezi ilan ettiğinde Kütahya bölgesine göç eden bazı Ermeniler dini liderleri ile beraber Bursaya nakledilmişlerdir. O zamana kadar Ortodoks Bizanstan büyük zulüm gören ve eziyet çeken Ermeniler, İstanbulun alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamandan getirilen Ermeni toplulukları İstanbulun Samatya semtine yerleştirilmişlerdir. Osmanlı Devletinin genişlemesi ile birlikte, Ortodoks baskısından kurtulan Ermeniler için refah devri başlamıştır. Fatih, din özgürlüğünü Ermenilere de vermiş, ayrıca bir patrikhane kurularak Ermeni Patriğinin de Ermenileri dini yönden idare etmesini sağlamıştır. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşın!da Şah İsmaili yendikten sonra Tebrizde bulunan birçok zanaatkar ve kuyumcuyu İstanbula yerleştirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Ermenilerin yaşadığı toprakları yani Doğu Anadolunun tamamını Osmanlı topraklarına katınca özellikle Van yöresinde yaşayan bu Hıristiyan topluluklar İstanbula göç etmişlerdir .
1821 yılından sonra, Ermeniler önemli devlet işlerinde ( saray, maliye...) görev almaya başlamışlardır. 1908 yılına kadar askerlikten muaf bu topluluklar, Türkçe yazmışlar, Türkçe okumuşlar, adlarını Türkçe koymuşlardır. Türk kültür ve geleneklerini tamamen yaşamışlardır.
OSMANLI DÖNEMİNDE ERMENİ İSYANLARI ve BU İSYANLARI DOĞURAN NEDENLER
Fransız İhtilalinin ortaya attığı milliyetçilik ateşi, Avrupa devletlerinde büyük yankılar uyandırdığı gibi, Osmanlı Devleti üzerinde de büyük etkileri olmuştur. Devletin esas kütlesi Türk olmakla beraber Rum, Bulgar, Sırp, Arap, Dürzi ve kendisine Ermeni adı veren halklardan oluşuyordu.
Osmanlı Devletinin zayıflaması sonucu topluluklar, güçlenen Çarlık Rusya ve Hıristiyan Avrupanın zararlı etkilerine duyarlı bir hale gelmeye başladılar.
Ermeni gençliğinin yetiştirilmesi ve Avrupa ülkelerinde okutulmaları uzun süreli Ermeni planı ve davasının bir parçası olmuştur. Osmanlı Devletinin önemli görevlerinde bulunan Daytan gibi zenginler, bu konuda, büyük ekonomik destek sağlamışlardır.
Çarlık Rusyasının amacı; Gürcüleri kullanarak Kafkaslara yerleştirdikleri gibi Ermenileri kullanarak Doğu Anadoluyu parçalamak, Ermeni Devleti kurdurmak, sonrada bu devleti kendi topraklarına katarak, Doğu Anadoluyu ele geçirmek, batıdan Bulgarlarla, doğrudan Ermenilerle Osmanlı Devletini sıkıştırmak ve parçalamaktır.
1878 Ayastefonos, ardından Berlin Anlaşmalarına göre: Osmanlı Devleti, Ermenilerin yaşadığı yerlerde ıslahat ( yenilik) yapacak, Ermenileri din ve mezheplerinde serbest bırakacaklardı. Devletin en zengin ve geniş dini özgürlüklerine sahip Ermeniler için antlaşmaya konan bu maddenin tek amacı, Ermeniler adına Osmanlı Devletine müdahale etmekti. Ruslar için bu madde kullanılarak Ermeniler üzerinden Osmanlı Devletini zayıflatabilmek, batılılar için ise doğabilecek her olay sonucunda kendileri için siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar elde edebilmek için araç olmuştur.
Ermeni Sorununun ortaya çıkması Berlin Antlaşması ile olmuş ve uluslar arası diplomasinin konusu haline gelmiştir .
İLK KURULAN ERMENİ KOMİTELERİ ve İSYANLARIN BAŞLAMASI
Avrupa Devletleri ve Rusya, Ermeni toplumunu kendi siyasi çıkarları için kullanmayı sürdürürken Ermeniler 1887 yılında İsviçrede Hınçak ( Çan Sesi) komitesini kurdular. Bu komite 1890 yılında merkezi İstanbul olmak üzere örgütlenmeye başladılar. Diğer bir kuruluş ise Taşnaksutyun ( Ermeni İhtilal Dernekleri İttifakı komitesi) dur. Merkezi Tiflis te kurulan bu dernek, Rus yanlısı olup, amaçları Anadolu topraklarında bir Ermenistan Devleti kurmak ve bunu Rusyaya bağlamaktı. Ermeniler ilk olayı 1890da Erzurumda başlatmış, Avrupanın dikkatini çekerek amaçlarına ulaşmışlardır . Ermeni davasını dünyaya unutturmamak ve dikkatleri daima üzerlerine çekmek için uğraşan Ermeniler Kumkapı olayını gerçekleştirmişler , daha sonra da Zeytun isyanını çıkarmışlardır. Bu isyanda 600 a******iz öldürülmüştür.
1891 yılında Vanda bulunan İngiliz Konsolosu, Rus vatandaşı bazı kişiler ve Amerikalı Misyonerlerle birlikte olay yaratacak hazırlıklara ve faaliyetlere girişmişlerdir. Ancak planladıkları isyan girişimi devletin aldığı önlemlerle bastırılmıştır.
Bu olaylardan başka 1890 yıllarında da I. ve II. Sason isyanları çıkartılmış, ancak sonuç alamamışlardır. Fakat Avrupa, Türkler Hıristiyanları kesiyor diye propaganda yapmıştır.
1896 yılında, Ermeni katiller Osmanlı Bankasını basmışlar, sadrazam Halil Rıfat Paşaya suikast girişiminde başarılı olamamışlardır. Fakat cuma selamlığına giden askeri birliğin üzerine atılan bir bomba çok sayıda günahsız askerin ölmesine sebep olmuştur.
1905 yılında yabancı elçiliklerin yardımları ile ülkeye giren terörist Ermeniler uzun bir çalışma sonucunda padişah Abdülhamit Cuma namazında çıkışta patlayan dinamit yüklü fayton 26 kişinin ölümüne ve 58 kişinin yaralanmasına neden olmuştur
Bilinen tarihi olaylar sonucunda meşrutiyet ilan edilir ve Ermeniler isteklerini ortaya koyarlar. Bu istekler; Doğu da altı il birleşecek ve başına da Avrupalı bir Genel Vali atanacak, onlarda askere alınacak ve memur, polis olabileceklerdir. Bu planı Ruslar hazırlamış, bir Ermeni Devleti kurarak Kafkaslardaki Müslümanlar ile Anadoludaki Müslümanların ilişkisini kesmeği amaçlamışlardır.
Devam eden siyasi olaylar sonucunda, 31 Mart Olayı ortaya çıkmış, uzun zamandan beri hazırlıklarını sürdüren Ermeniler, bu olaydan bir gün sonra Adana çevresindeki savunmasız Türk evlerine girmeye, insanları öldürmeye, ırza ve namusa saldırmaya başlamışlardır. 4 gün 4 gece süren bu katliamda halk kendini savunmuş ve Ermeni isyanı halk tarafından bastırılmıştır.
BALKAN SAVAŞINDAKİ ERMENİ FAALİYETLERİ
1908 devrimi sonrası eğer Adana olayları sayılmazsa, Ermeni sorunu yeniden Balkan Savaşının ardından alevlenmiştir. Osmanlı Devleti nin son derece zayıf bir durumda olduğunun açığa çıkması ve Balkanları kaybetmesi ile tüm gözler Ermenilere çevrilmiştir. Gerek dış devletler , gerek Osmanlı yöneticileri gerekse de Ermeni örgütleri yeni ortaya çıkan durumda inisiyatifi ellerine alabilmek için bir yarış içine girmişlerdir .
Ermenilerin reform talepleri doğrultusunda yaptıkları girişimler aslında Balkan Savaşı öncesinde de vardı. Ermeni örgütleri 1908 Meşrutiyet yönetiminden reformlar konusunda ciddi beklentilere sahiptiler. Fakat bekledikleri reformların hiç biri gerçekleşmedi.
Balkan Savaşı başladığı zaman, Ermeni gazeteleri ordudaki ermeni askerlerin firar etmeleri için yayına başlamışlar, ermeni çeteleri Trakyada Edirne, Keşan, Malkara ve Tekirdağ bölgesinde savunmasız ve yorgun askerleri katletmişler, ırzına geçilen kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar camilere doldurularak yakılmışlardır.
BALKAN SAVAŞINDAN SONRA YAPILAN ISLAHAT ÇALIŞMALARI
1913 Balkan Savaşından sonra Rusya ve Avrupalı Devletler, Osmanlı Devletine büyük bir baskıya başlamışlardır. Berlin Antlaşmasının 61. maddesi gereğince, Ermenilere verilen haklar ve ıslahat sözleri yerine getirilmediği, bu güne kadar Ermenilerden 300 bin kişi öldüğü ve bu nedenle çıkacak sonuçlardan Osmanlı Devletinin sorumlu olduğunu gerekçe olarak ileri sürmüşler, daha önce de defalarca dile getirdikleri reform taleplerini yeniden dile getirmişlerdir. Fakat gene bir sonuç alamamışlardır . Osmanlı Hükümeti sorunun çözümünden çok , özellikle yabancı güçlerin bölgeye yönelik hesaplarını boşa çıkarmak amacıyla birtakım reform hazırlıkları içersindedir . Büyük devletlerin elçileri, kendi aralarında anlaşarak bir ıslahat ( iyileştirme) projesi hazırlanmasını kararlaştırmışlardır. Bu projeye göre; Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ ve Sivas illeri Ermeni illeri haline getiriliyor ve bu illerin başına bir Avrupalı vali getiriliyordu.Ancak, bu proje I. Dünya Savaşının çıkması nedeniyle uygulanamamıştır.
I.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ ve SAVAŞ SIRASINDAKİ OLAYLAR; ERMENİ FAALİYETLERİ ve YABANCI DEVLETLERİN HESAPLARI
Almanya, Rusya, İngiltere ve Amerika bütün bu devletlerin her birinin Osmanlı toprakları üzerinde ayrı ayrı hesap ve emelleri vardı. Ermeni sorunun bu dönem ortaya çıkmasının nedenlerinden biride Rusyanın Doğu daki işini büyük ölçüde bitirmek , Ermenileri kullanarak Anadoluyu parçalamak, Osmanlı Devletini Doğu dan sıkıştırmak, Orta Doğu ya yani sıcak denizlere inmek istemeleri idi. Fakat İngilizlerin destekledikleri ve silahlandırdığı, güçlü olabilecek Ermenilerin kendi topraklarındaki Ermenilerle de birleşebileceğini ve bu durumun başlarına iş açabileceğini de düşünüyorlardı. Dağılma sürecine girmiş Osmanlı Devletnin Doğu Vilayetleri, başta Almanlar olmak üzere diğer güçlere kaptırmamak, buralarda egemenlik sahasını artırmak Rusyanın temel politikasıdır . İngiltere son zamanlarda Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü savunmaya başlamıştı. Çünkü İran ve Irakta bulunan petrol kaynaklarını ancak toprak bütünlüğünü sağlamış bir Osmanlı Devleti koruyabilirdi. Almanlar ise parçalanmış değil, bütün bir Osmanlı Devletinin zenginliklerini, özellikle petrolü sömürmek istiyorlardı. Amerikalılar ise misyoner okulları vasıtasıyla kendi kültürünü yaymaya çalışıyor, fakir ve yetimlerin yanında komitacılara yardım ediyorlardı.
21 Temmuz 1914 yılında, Osmanlı Hükümeti seferberlik ilan etti. Aynı günde , Tanaksutyun, Hınçak, Rangavar ve Veragöz gibi komitalar; kendi aralarında bir takım kararlar alarak isyan hareketlerine başladılar. Seferberlik devam ederken Maraşın Zeytun ilçesindeki Ermeniler kendi bölgelerini korumak için bir alay kurmak istediler , bu istek kabul edilmeyince dağa çıkarak isyan ettiler. Bu arada çok sayıda a******izi de katlettiler.
Ermeni çeteleri bütün Van Bölgesinde de baskın yapmışlar, kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi katletmişlerdir. Van ve çevresinde öldürdükleri insan sayısı otuz bin kişidir. Erzincan, Elazığ, Muş, Bitlis her yerde dağa çıkan Ermeniler herkesi katlediyordu. Türk Ordusu hem iç düşmanla hem de dış düşmanla savaşıyordu.
Seferberlikten sonra ancak 9 ay bu duruma dayanan devlet 11 Nisan 1915de TECHİR KANUNUnu kabul etmek zorunda kaldı.
14 Mayıs 1915 de ölüm- kalım mücadelesi veren Osmanlı Devleti, bu kanunu yalnız savaş bölgesindeki Ermeniler için uygulamış, gerideki Ermenilere bu kanun uygulanmamıştır. Kanunun çıkmasına kadar ki süre içinde Rusların işgal ettiği bölgelerde öldürülen insanlarımızın sayısı bir milyona ulaşmaktadır. Dünya tarihi incelendiğinde, hiçbir topluluk kendi devletine bu kadar kötülük yapmamıştır.
TECHİR KANUNUN UYGULANMASINDA ORTAYA ÇIKAN AKSAKLIKLAR
Bu kanun uygulanırken, sorumlu idarecileri tek düşündüren konu, geriye sürülecek Ermenilerin korunması için düzenli ordu birliği yerine gönüllü birliklerin ayrılabilmesidir.
Savaş her yerde sürerken, Çanakkale Savaşı başlamıştı. İstanbulda Ermenilerin çıkartabileceği olaylar ve karışıklıklar cepheye etki edebilirdi. Çünkü İstanbulda çok kalabalık bir Ermeni toplumu ve azılı Ermeni Komitacıları bulunmaktaydı. Alınan önlemler gereği komitacılar bir gecede toplanarak Konyaya gönderildi. Daha sonra Ankaraya Divan-ı Harbe gönderilen komitacılar, yolda kendilerini götüren jandarmalar tarafından öldürülmüşlerdir. Tutuklanan bu jandarmaların bir kısmı idam, bir kısmı da hapis cezasına çaptırılmışlardır .
Savaş sırasında, Rus orduları ilerlerken Ermeni alayları da Ruslarla beraber ilerliyor, katliamlarına da devam ediyorlardı. Rusyada Ekim İhtilali başlayıp; Rus askeri çözülüp kaçmaya başlayınca, geri çekilme olasılığına karşı Ermeniler, Erzincan halkını katletmek için hazırlıklarını tamamlayarak katliama başlamışlardır. Erzincandan Erzuruma çekilirken yol üstündeki bütün Türk köylerini yok etmişlerdir. Erzurumda öldürülenlerin sayısı on bin kişi, Kars çevresinde 14620 , Sarıkamış çevresinde 1970 kişidir .
I. DÜNYA SAVAŞI SONRASI OLAYLAR
I. Dünya Savaşının bitmesini müteakiben 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Anadolu işgal edilmiş, devlete ve Türk halkına büyük kötülük yapan Ermeniler geri dönerek, İtilaf Devletleri özellikle Fransızların yadımlarıyla silahlanarak Anadolu ya girmeye başlamışlardır. Doğu Anadoludan çekilen Osmanlı Odusunun bıraktığı boşluğu Ermeniler hemen doldurmaya ve yavaş yavaş Kars, Iğdır, Kağızman ve Sarıkamış bölgelerini işgal etmeye başlamışlardır. Kazım Karabekirin çabası ve TBMMnin izniyle 24 Eylül 1920de Türk Ordusu harekata geçti ve 30 Ekimde taarruz başladı.Kars ele geçirildiğinde orada bulunan altıbin kadar Ermeni yetimi Türk Ordusu tarafından koruma altına alındı. 17 Aralıkta Ermeniler Ateşkes koşullarını kabul ettiler ve daha sonra Gümrü antlaşmasını imzaladılar. Böylece Doğu sınırımız çizilmiş oldu.
LOZAN BARIŞ KONFERANSI SIRASINDA ERMENİ ÇABALARI
Lozan Barış Konferansı toplandığında, Ermeniler bir heyet ile Lozana gelmiş ve seslerini duyurmaya çalışmışlardır.Ancak Türk tarafının kararlı tutumu nedeniyle hiçbir şey elde edememişlerdir.
CUMHURİYET SONRASI ERMENİ FAALİYETLERİ
Türkiye için Ermeni sorunu bitmişti. Çünkü, çok sayıda Ermeni orduları çekilirken Anadoluyu terk etmiştir. Böylece Avrupa Devletlerinin ve Rusyanın kışkırtacağı, etkili olabileceği bir Ermeni topluluğu kalmamıştır . Fakat , bu seferde genç Cumhuriyet için yeni sorunlar çıkarmaya çalışmışlar, Cumhuriyetten sonra Ruslar, İngilizler, Fransızların teşviki ile Ermeni ve Siyasi Kürtçüler birleşerek bir dernek kurmuşlardır. Aralarında yaptıkları anlaşma ile Erivan ve Kilikya merkez olmak üzere iki Ermeni Devleti kurulacak, bunların arasında ise bir Kürt Devleti bulunacaktı. İngiliz- Fransız teşkilatının gizli yardımı ile 13 Şubat 1925de Şeyh Sait Ayaklanması ( Doğu İsyanı) başlatılmıştır. Bu isyanla Ortadoğu ile Rusya arasında tampon bir Kürt Devleti kurmak ve Türkiyeyi ekonomik yönden zayıflatarak, direncini kırarak İngiltere ile anlaşmaya zorlamaya çalışmışlardır.
Ayrıca, Hatay üzerindeki Türk emellerine set çekmek, Türkiye Cumhuriyetini zayıflatmak için Fransızların para ve desteği ile Dersim İsyanı çıkarılmış ve çok sayıda Türkün Türk askerinin ölmesine neden olmuştur.
II.DÜNYA SAVAŞI SONRASI ERMENİ FAALİYETLERİ
II.Dünya Savaşı sonrasında , Türkiyeden Boğazlar üzerinde egemenlik hakkı, Doğu Anadoluda Kars ve Ardahanı isteyen Ruslar, Türkiye ve Sovyetler Birliği arasındaki işbirliği antlaşmasını tek taraflı olarak bozmuşlardır.1944 yılından sonra Ruslar büyük bir propagandaya başlayarak Türkiyedeki Ermenilerin, Sovyetler Birliğine göç etmesini sağlamak istemişlerdir. Bu propaganda, sonucu 1947 yılına kadar 86 bin Ermeni Sovyet Rusyaya göç etmiştir .
Sovyetler Birliğinin amacı, Anadoluda kalan Ermenileri Sovyet Ermenisi adı altında toplamak, sonra konuyu Birleşmiş Milletlere götürerek toprak isteklerini gerçekleştirmek istemişlerdir.
ERMENİ SORUNU PERDE ARKASI
12 Eylül 1980 askeri harekatından sonra yakalanan birçok teröristin içinde Ermeni isimlerinin bulunması dikkat çekicidir.
Ermeni teröristler Türkiye içindeki faaliyetlerine devam ederken yurt dışındaki Ermeni militanlar Türk Devletinin temsilcilerini *****ce kurşunlamaya başlamışlardır. Ermeni militanların Türk elçilik görevlilerini öldürmelerindeki amaç nedir? Ermeniler, açık olarak Ermeni davasının dünya tarafından unutulmamasını sağlamak için eylem yaptıklarını ifade etmektedirler. Fransa gibi batı devletlerinin bunlara arka çıkmasının sebebi ve amacı Türkiyenin her zaman bu sorunlarla uğraşması siyasi bütünlüğünü sağlayıp Ortadoğuda bir güç olmasını engellemek ve Türkiyeyi yalnızlığa itmektir. Ermenilere karşı yapılacak silahlı bir mücadele, Ermenilerin istediği kozu ellerine verecektir. Elleri silahlı katiller Türkler bizi öldürüyor diye dünya kamuoyunu ayağa kaldıracak, Türkiyeye verilecek ekonomik ve askeri yardımları engellemeye çalışacaklardır. Hedefleri ekonomik bakımdan sıkıntıya düşecek Türkiyede sosyal patlamaların çabuklaşmasını sağlamaktır .
TÜRKLER TARİH BOYUNCA HER ZAMAN ERMENİLERE BASKI ve ZULÜM MÜ YAPMIŞLARDIR?
Ermeni propagandası soykırım iddiasını tarihi bir zemine oturtabilmek amacıyla, Türklerin tarih boyunca her zaman Müslüman olmayan ve Ermenilere kötü uygulamalar yaptığını söyleye gelmişlerdir. Çünkü, bu iddiada bulunmadıkça 600 yıldır Ermenilerle yaşayan Türklerin durup dururken, nasıl olurda bir günde Ermenilerle yaşayan Türklerin durup dururken, nasıl olurda bir günde Ermenileri topyekün yok etmeye karar verdikler sorusunu yanıtlayamayacakları düşüncesindedirler. Ermenileri bu iddiaya sarılmaya yönelten bir başka etken de sorunu çarpıtarak bir Hıristiyan- Müslüman mücadelesi ne dönüştürmek ve böylece Hıristiyan dünyasının desteğini peşinen kazanabilmek isteğindedir .
Ermenilerin uğradıkları Bizans zulmü nedeniyle, Türklerin Anadoluya girmelerini bir bayram havası içinde karşıladıklarını kendi tarihçileri yazmaktadır.
Nitekim, Selçuklular, Bizansın ezmeye ve yok etmeye çalıştıkları Ermeni Kilisesini korumaya çalışmış, Ermenileri Müslüman yapmak için hiçbir zaman zorlamamıştır.
Selçuklu Türklerinin, Ermenilere ne kadar iyi davrandıkları bazı Ermeni Beylerinin kendiliklerinden Müslümanlıkı kabul etmelerinden ve Türklerle beraber Bizansa karşı mücadele etmelerinden de bellidir.
Türklerin, Müslüman olmayanlara iyi davranmaları Türk- İslam felsefesinden gelmektedir.
Osmanlı Devletnin kuruluşu, gelişmesi ve özellikle İstanbulun alınması sonucu Bizansın yıkılmasıyla Ermeniler için tarihlerinin hiçbir döneminde yaşamadıkları yeni bir çağ başlamış, üzerlerindeki dinsel, siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel her türlü baskı kalkmış ve barış, güven, huzur ve refah dönemi başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet, Ermeni Patrikhanesini kuran fermanda, Patrikin, İmparatorlukta yaşayan bütün Ermenilerin hem dini hem dünyevi lideri olduğunu hükme bağlamıştır.
Ermeniler, Müslümanlara verilen tüm haklardan yararlandıkları gibi, bazı ayrıcalıklara da sahip olmuşlardır. Örneğin, askere alınmamışlardır.
Müslümanlarla, Müslüman olamayanlar arasındaki tek fark bazı vergilerde olmuştur. Müslüman olmayanlardan haraç ve cizye vergileri alınmış, buna karşılık Müslümanlardan alınan zekat ve öşür vergilerinden muaf tutulmuşlardır.
Ermeni toplumu, kendisine tanınan hak ve ayrıcalıkları başarıyla kullanarak hızla gelişmiş ve refaha kavuşmuş, ayrıca Türk- Osmanlı kültür, yaşam tarzı ve yönetim biçimi de benimseyerek kısa zamanda Osmanlıların güvenine layık olmuş ve Millet-i Sadık unvanına hak kazanmışlardır.
Ermeniler , Osmanlı -Türk sanat, kültür ve müziğe önemli katkılar yapmışlar, ünlü sanatçılar yetiştirmişlerdir.
Böylece, Ermeniler, Türkler başta olmak üzere, İmparatorluğun tüm unsurlarıyla 19.yüzyıl sonlarına kadar barış ve güven içinde yaşamışlar, Osmanlı yönetimiyle ilgili hiçbir şikayet ya da sorunları olmamıştır.
Gerçekler böyle olduğuna göre, Türklerin Müslüman olmayanlara ve Ermenilere kötü davrandıkları, baskı yaptıkları ve ezdikleri gibi iddiaları ileri sürmek için herhalde mantık, sağduyu ve tarih bilgisinden yoksun bulunmak ya da önyargılı olmak gerekir. Tarihin bu iddiayı yalandığı çok sayıda yabancı tarihçi ya da yazarın eserinde de ortaya konmuştur.
Ama Türkler tarafından Ermenilere yapıldığı iddia edilen soykırıma en güzel cevabı büyük önder Atatürk Nutukta vermiştir. Ermeni katliamı konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildir. Aksine güney bölgelerinde, yabancı kuvvetler tarafından silahlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cüret alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler. Maraş taki feci olay, bu yüzde çıkmıştı. Yabancı kuvvetlerle birleşen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi. Binlerce çaresi ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi. Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı .
........Canlarının ve bağımsızlıklarının korunmasından başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı uygulanan bu zulüm ve yok etmek politikası, medeni insanlığın dikkatini çekecek ve onları insafa getirecek nitelikte iken, aksinin yapıldığını iddia ederek ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif, nasıl ciddi olarak kabul edilebilirdi?
..........Mondros Ateşkes Antlaşmasından beri Ermeniler, gerek Ermenistan içinde, gerek sınıra yakın yerlerde, Türkleri toplu olarak öldürmekten bir geri durmuyorlardı. 1920 yılının sonbaharında Ermenilerce yapılan zulümler dayanılmaz bir kerteye gelmiştir .
.........Gümrü Antlaşması, Milli Hükümetin yaptığı ilk antlaşmadır.. Bu antlaşma ile, düşmanlarımızın hayallerinde, ta Harşit vadisine kadar uzanan Türk ülkelerini kendisine bağışlamış oldukları Ermenistan, Osmanlı Devleti nin 1877 seferiyle kaybetmiş olduğu yerleri , bize Milli hükümete terk ederek aradan çıkarılmıştır .
Avrupanın günümüzde de gündeme getirdiği sözde Soykırım iddiaları tamamen tarihsel gerçeklere aykırı olup; siyasi çıkarlar amacıyla ortaya atılmış ve Türkiyeyi Avrupada yalnız bırakma çabalarından başka bir şey olmadığı gibi, güçlü bir Türkiyenin bölgede istenmediğinin bir sonucudur.
Ermenilerin yaptığı katliamların tek bir cezası olabilirdi. Bunları bulundukları yerde dünya üzerinden silmekti. Ancak, aman dediği zaman bile elini kaldırmayan, adaletin, merhametin, acıma duygusunun çok aşırısını tarihi bir miras olarak ruhunda taşıyan Türk, dün onu yapmadı, bugünde yapmaz, yarında yapmayacaktır.Türkler, Türk olmanın gururu ve onuru ile yoluna devam edecektir.
1324 yılında, Orhan Gazi, Bursayı devletin merkezi ilan ettiğinde Kütahya bölgesine göç eden bazı Ermeniler dini liderleri ile beraber Bursaya nakledilmişlerdir. O zamana kadar Ortodoks Bizanstan büyük zulüm gören ve eziyet çeken Ermeniler, İstanbulun alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamandan getirilen Ermeni toplulukları İstanbulun Samatya semtine yerleştirilmişlerdir. Osmanlı Devletinin genişlemesi ile birlikte, Ortodoks baskısından kurtulan Ermeniler için refah devri başlamıştır. Fatih, din özgürlüğünü Ermenilere de vermiş, ayrıca bir patrikhane kurularak Ermeni Patriğinin de Ermenileri dini yönden idare etmesini sağlamıştır. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşın!da Şah İsmaili yendikten sonra Tebrizde bulunan birçok zanaatkar ve kuyumcuyu İstanbula yerleştirmiştir. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Ermenilerin yaşadığı toprakları yani Doğu Anadolunun tamamını Osmanlı topraklarına katınca özellikle Van yöresinde yaşayan bu Hıristiyan topluluklar İstanbula göç etmişlerdir .
1821 yılından sonra, Ermeniler önemli devlet işlerinde ( saray, maliye...) görev almaya başlamışlardır. 1908 yılına kadar askerlikten muaf bu topluluklar, Türkçe yazmışlar, Türkçe okumuşlar, adlarını Türkçe koymuşlardır. Türk kültür ve geleneklerini tamamen yaşamışlardır.
OSMANLI DÖNEMİNDE ERMENİ İSYANLARI ve BU İSYANLARI DOĞURAN NEDENLER
Fransız İhtilalinin ortaya attığı milliyetçilik ateşi, Avrupa devletlerinde büyük yankılar uyandırdığı gibi, Osmanlı Devleti üzerinde de büyük etkileri olmuştur. Devletin esas kütlesi Türk olmakla beraber Rum, Bulgar, Sırp, Arap, Dürzi ve kendisine Ermeni adı veren halklardan oluşuyordu.
Osmanlı Devletinin zayıflaması sonucu topluluklar, güçlenen Çarlık Rusya ve Hıristiyan Avrupanın zararlı etkilerine duyarlı bir hale gelmeye başladılar.
Ermeni gençliğinin yetiştirilmesi ve Avrupa ülkelerinde okutulmaları uzun süreli Ermeni planı ve davasının bir parçası olmuştur. Osmanlı Devletinin önemli görevlerinde bulunan Daytan gibi zenginler, bu konuda, büyük ekonomik destek sağlamışlardır.
Çarlık Rusyasının amacı; Gürcüleri kullanarak Kafkaslara yerleştirdikleri gibi Ermenileri kullanarak Doğu Anadoluyu parçalamak, Ermeni Devleti kurdurmak, sonrada bu devleti kendi topraklarına katarak, Doğu Anadoluyu ele geçirmek, batıdan Bulgarlarla, doğrudan Ermenilerle Osmanlı Devletini sıkıştırmak ve parçalamaktır.
1878 Ayastefonos, ardından Berlin Anlaşmalarına göre: Osmanlı Devleti, Ermenilerin yaşadığı yerlerde ıslahat ( yenilik) yapacak, Ermenileri din ve mezheplerinde serbest bırakacaklardı. Devletin en zengin ve geniş dini özgürlüklerine sahip Ermeniler için antlaşmaya konan bu maddenin tek amacı, Ermeniler adına Osmanlı Devletine müdahale etmekti. Ruslar için bu madde kullanılarak Ermeniler üzerinden Osmanlı Devletini zayıflatabilmek, batılılar için ise doğabilecek her olay sonucunda kendileri için siyasi ve ekonomik ayrıcalıklar elde edebilmek için araç olmuştur.
Ermeni Sorununun ortaya çıkması Berlin Antlaşması ile olmuş ve uluslar arası diplomasinin konusu haline gelmiştir .
İLK KURULAN ERMENİ KOMİTELERİ ve İSYANLARIN BAŞLAMASI
Avrupa Devletleri ve Rusya, Ermeni toplumunu kendi siyasi çıkarları için kullanmayı sürdürürken Ermeniler 1887 yılında İsviçrede Hınçak ( Çan Sesi) komitesini kurdular. Bu komite 1890 yılında merkezi İstanbul olmak üzere örgütlenmeye başladılar. Diğer bir kuruluş ise Taşnaksutyun ( Ermeni İhtilal Dernekleri İttifakı komitesi) dur. Merkezi Tiflis te kurulan bu dernek, Rus yanlısı olup, amaçları Anadolu topraklarında bir Ermenistan Devleti kurmak ve bunu Rusyaya bağlamaktı. Ermeniler ilk olayı 1890da Erzurumda başlatmış, Avrupanın dikkatini çekerek amaçlarına ulaşmışlardır . Ermeni davasını dünyaya unutturmamak ve dikkatleri daima üzerlerine çekmek için uğraşan Ermeniler Kumkapı olayını gerçekleştirmişler , daha sonra da Zeytun isyanını çıkarmışlardır. Bu isyanda 600 a******iz öldürülmüştür.
1891 yılında Vanda bulunan İngiliz Konsolosu, Rus vatandaşı bazı kişiler ve Amerikalı Misyonerlerle birlikte olay yaratacak hazırlıklara ve faaliyetlere girişmişlerdir. Ancak planladıkları isyan girişimi devletin aldığı önlemlerle bastırılmıştır.
Bu olaylardan başka 1890 yıllarında da I. ve II. Sason isyanları çıkartılmış, ancak sonuç alamamışlardır. Fakat Avrupa, Türkler Hıristiyanları kesiyor diye propaganda yapmıştır.
1896 yılında, Ermeni katiller Osmanlı Bankasını basmışlar, sadrazam Halil Rıfat Paşaya suikast girişiminde başarılı olamamışlardır. Fakat cuma selamlığına giden askeri birliğin üzerine atılan bir bomba çok sayıda günahsız askerin ölmesine sebep olmuştur.
1905 yılında yabancı elçiliklerin yardımları ile ülkeye giren terörist Ermeniler uzun bir çalışma sonucunda padişah Abdülhamit Cuma namazında çıkışta patlayan dinamit yüklü fayton 26 kişinin ölümüne ve 58 kişinin yaralanmasına neden olmuştur
Bilinen tarihi olaylar sonucunda meşrutiyet ilan edilir ve Ermeniler isteklerini ortaya koyarlar. Bu istekler; Doğu da altı il birleşecek ve başına da Avrupalı bir Genel Vali atanacak, onlarda askere alınacak ve memur, polis olabileceklerdir. Bu planı Ruslar hazırlamış, bir Ermeni Devleti kurarak Kafkaslardaki Müslümanlar ile Anadoludaki Müslümanların ilişkisini kesmeği amaçlamışlardır.
Devam eden siyasi olaylar sonucunda, 31 Mart Olayı ortaya çıkmış, uzun zamandan beri hazırlıklarını sürdüren Ermeniler, bu olaydan bir gün sonra Adana çevresindeki savunmasız Türk evlerine girmeye, insanları öldürmeye, ırza ve namusa saldırmaya başlamışlardır. 4 gün 4 gece süren bu katliamda halk kendini savunmuş ve Ermeni isyanı halk tarafından bastırılmıştır.
BALKAN SAVAŞINDAKİ ERMENİ FAALİYETLERİ
1908 devrimi sonrası eğer Adana olayları sayılmazsa, Ermeni sorunu yeniden Balkan Savaşının ardından alevlenmiştir. Osmanlı Devleti nin son derece zayıf bir durumda olduğunun açığa çıkması ve Balkanları kaybetmesi ile tüm gözler Ermenilere çevrilmiştir. Gerek dış devletler , gerek Osmanlı yöneticileri gerekse de Ermeni örgütleri yeni ortaya çıkan durumda inisiyatifi ellerine alabilmek için bir yarış içine girmişlerdir .
Ermenilerin reform talepleri doğrultusunda yaptıkları girişimler aslında Balkan Savaşı öncesinde de vardı. Ermeni örgütleri 1908 Meşrutiyet yönetiminden reformlar konusunda ciddi beklentilere sahiptiler. Fakat bekledikleri reformların hiç biri gerçekleşmedi.
Balkan Savaşı başladığı zaman, Ermeni gazeteleri ordudaki ermeni askerlerin firar etmeleri için yayına başlamışlar, ermeni çeteleri Trakyada Edirne, Keşan, Malkara ve Tekirdağ bölgesinde savunmasız ve yorgun askerleri katletmişler, ırzına geçilen kadınlar, çocuklar ve ihtiyarlar camilere doldurularak yakılmışlardır.
BALKAN SAVAŞINDAN SONRA YAPILAN ISLAHAT ÇALIŞMALARI
1913 Balkan Savaşından sonra Rusya ve Avrupalı Devletler, Osmanlı Devletine büyük bir baskıya başlamışlardır. Berlin Antlaşmasının 61. maddesi gereğince, Ermenilere verilen haklar ve ıslahat sözleri yerine getirilmediği, bu güne kadar Ermenilerden 300 bin kişi öldüğü ve bu nedenle çıkacak sonuçlardan Osmanlı Devletinin sorumlu olduğunu gerekçe olarak ileri sürmüşler, daha önce de defalarca dile getirdikleri reform taleplerini yeniden dile getirmişlerdir. Fakat gene bir sonuç alamamışlardır . Osmanlı Hükümeti sorunun çözümünden çok , özellikle yabancı güçlerin bölgeye yönelik hesaplarını boşa çıkarmak amacıyla birtakım reform hazırlıkları içersindedir . Büyük devletlerin elçileri, kendi aralarında anlaşarak bir ıslahat ( iyileştirme) projesi hazırlanmasını kararlaştırmışlardır. Bu projeye göre; Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ ve Sivas illeri Ermeni illeri haline getiriliyor ve bu illerin başına bir Avrupalı vali getiriliyordu.Ancak, bu proje I. Dünya Savaşının çıkması nedeniyle uygulanamamıştır.
I.DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ ve SAVAŞ SIRASINDAKİ OLAYLAR; ERMENİ FAALİYETLERİ ve YABANCI DEVLETLERİN HESAPLARI
Almanya, Rusya, İngiltere ve Amerika bütün bu devletlerin her birinin Osmanlı toprakları üzerinde ayrı ayrı hesap ve emelleri vardı. Ermeni sorunun bu dönem ortaya çıkmasının nedenlerinden biride Rusyanın Doğu daki işini büyük ölçüde bitirmek , Ermenileri kullanarak Anadoluyu parçalamak, Osmanlı Devletini Doğu dan sıkıştırmak, Orta Doğu ya yani sıcak denizlere inmek istemeleri idi. Fakat İngilizlerin destekledikleri ve silahlandırdığı, güçlü olabilecek Ermenilerin kendi topraklarındaki Ermenilerle de birleşebileceğini ve bu durumun başlarına iş açabileceğini de düşünüyorlardı. Dağılma sürecine girmiş Osmanlı Devletnin Doğu Vilayetleri, başta Almanlar olmak üzere diğer güçlere kaptırmamak, buralarda egemenlik sahasını artırmak Rusyanın temel politikasıdır . İngiltere son zamanlarda Osmanlı Devletinin toprak bütünlüğünü savunmaya başlamıştı. Çünkü İran ve Irakta bulunan petrol kaynaklarını ancak toprak bütünlüğünü sağlamış bir Osmanlı Devleti koruyabilirdi. Almanlar ise parçalanmış değil, bütün bir Osmanlı Devletinin zenginliklerini, özellikle petrolü sömürmek istiyorlardı. Amerikalılar ise misyoner okulları vasıtasıyla kendi kültürünü yaymaya çalışıyor, fakir ve yetimlerin yanında komitacılara yardım ediyorlardı.
21 Temmuz 1914 yılında, Osmanlı Hükümeti seferberlik ilan etti. Aynı günde , Tanaksutyun, Hınçak, Rangavar ve Veragöz gibi komitalar; kendi aralarında bir takım kararlar alarak isyan hareketlerine başladılar. Seferberlik devam ederken Maraşın Zeytun ilçesindeki Ermeniler kendi bölgelerini korumak için bir alay kurmak istediler , bu istek kabul edilmeyince dağa çıkarak isyan ettiler. Bu arada çok sayıda a******izi de katlettiler.
Ermeni çeteleri bütün Van Bölgesinde de baskın yapmışlar, kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi katletmişlerdir. Van ve çevresinde öldürdükleri insan sayısı otuz bin kişidir. Erzincan, Elazığ, Muş, Bitlis her yerde dağa çıkan Ermeniler herkesi katlediyordu. Türk Ordusu hem iç düşmanla hem de dış düşmanla savaşıyordu.
Seferberlikten sonra ancak 9 ay bu duruma dayanan devlet 11 Nisan 1915de TECHİR KANUNUnu kabul etmek zorunda kaldı.
14 Mayıs 1915 de ölüm- kalım mücadelesi veren Osmanlı Devleti, bu kanunu yalnız savaş bölgesindeki Ermeniler için uygulamış, gerideki Ermenilere bu kanun uygulanmamıştır. Kanunun çıkmasına kadar ki süre içinde Rusların işgal ettiği bölgelerde öldürülen insanlarımızın sayısı bir milyona ulaşmaktadır. Dünya tarihi incelendiğinde, hiçbir topluluk kendi devletine bu kadar kötülük yapmamıştır.
TECHİR KANUNUN UYGULANMASINDA ORTAYA ÇIKAN AKSAKLIKLAR
Bu kanun uygulanırken, sorumlu idarecileri tek düşündüren konu, geriye sürülecek Ermenilerin korunması için düzenli ordu birliği yerine gönüllü birliklerin ayrılabilmesidir.
Savaş her yerde sürerken, Çanakkale Savaşı başlamıştı. İstanbulda Ermenilerin çıkartabileceği olaylar ve karışıklıklar cepheye etki edebilirdi. Çünkü İstanbulda çok kalabalık bir Ermeni toplumu ve azılı Ermeni Komitacıları bulunmaktaydı. Alınan önlemler gereği komitacılar bir gecede toplanarak Konyaya gönderildi. Daha sonra Ankaraya Divan-ı Harbe gönderilen komitacılar, yolda kendilerini götüren jandarmalar tarafından öldürülmüşlerdir. Tutuklanan bu jandarmaların bir kısmı idam, bir kısmı da hapis cezasına çaptırılmışlardır .
Savaş sırasında, Rus orduları ilerlerken Ermeni alayları da Ruslarla beraber ilerliyor, katliamlarına da devam ediyorlardı. Rusyada Ekim İhtilali başlayıp; Rus askeri çözülüp kaçmaya başlayınca, geri çekilme olasılığına karşı Ermeniler, Erzincan halkını katletmek için hazırlıklarını tamamlayarak katliama başlamışlardır. Erzincandan Erzuruma çekilirken yol üstündeki bütün Türk köylerini yok etmişlerdir. Erzurumda öldürülenlerin sayısı on bin kişi, Kars çevresinde 14620 , Sarıkamış çevresinde 1970 kişidir .
I. DÜNYA SAVAŞI SONRASI OLAYLAR
I. Dünya Savaşının bitmesini müteakiben 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Anadolu işgal edilmiş, devlete ve Türk halkına büyük kötülük yapan Ermeniler geri dönerek, İtilaf Devletleri özellikle Fransızların yadımlarıyla silahlanarak Anadolu ya girmeye başlamışlardır. Doğu Anadoludan çekilen Osmanlı Odusunun bıraktığı boşluğu Ermeniler hemen doldurmaya ve yavaş yavaş Kars, Iğdır, Kağızman ve Sarıkamış bölgelerini işgal etmeye başlamışlardır. Kazım Karabekirin çabası ve TBMMnin izniyle 24 Eylül 1920de Türk Ordusu harekata geçti ve 30 Ekimde taarruz başladı.Kars ele geçirildiğinde orada bulunan altıbin kadar Ermeni yetimi Türk Ordusu tarafından koruma altına alındı. 17 Aralıkta Ermeniler Ateşkes koşullarını kabul ettiler ve daha sonra Gümrü antlaşmasını imzaladılar. Böylece Doğu sınırımız çizilmiş oldu.
LOZAN BARIŞ KONFERANSI SIRASINDA ERMENİ ÇABALARI
Lozan Barış Konferansı toplandığında, Ermeniler bir heyet ile Lozana gelmiş ve seslerini duyurmaya çalışmışlardır.Ancak Türk tarafının kararlı tutumu nedeniyle hiçbir şey elde edememişlerdir.
CUMHURİYET SONRASI ERMENİ FAALİYETLERİ
Türkiye için Ermeni sorunu bitmişti. Çünkü, çok sayıda Ermeni orduları çekilirken Anadoluyu terk etmiştir. Böylece Avrupa Devletlerinin ve Rusyanın kışkırtacağı, etkili olabileceği bir Ermeni topluluğu kalmamıştır . Fakat , bu seferde genç Cumhuriyet için yeni sorunlar çıkarmaya çalışmışlar, Cumhuriyetten sonra Ruslar, İngilizler, Fransızların teşviki ile Ermeni ve Siyasi Kürtçüler birleşerek bir dernek kurmuşlardır. Aralarında yaptıkları anlaşma ile Erivan ve Kilikya merkez olmak üzere iki Ermeni Devleti kurulacak, bunların arasında ise bir Kürt Devleti bulunacaktı. İngiliz- Fransız teşkilatının gizli yardımı ile 13 Şubat 1925de Şeyh Sait Ayaklanması ( Doğu İsyanı) başlatılmıştır. Bu isyanla Ortadoğu ile Rusya arasında tampon bir Kürt Devleti kurmak ve Türkiyeyi ekonomik yönden zayıflatarak, direncini kırarak İngiltere ile anlaşmaya zorlamaya çalışmışlardır.
Ayrıca, Hatay üzerindeki Türk emellerine set çekmek, Türkiye Cumhuriyetini zayıflatmak için Fransızların para ve desteği ile Dersim İsyanı çıkarılmış ve çok sayıda Türkün Türk askerinin ölmesine neden olmuştur.
II.DÜNYA SAVAŞI SONRASI ERMENİ FAALİYETLERİ
II.Dünya Savaşı sonrasında , Türkiyeden Boğazlar üzerinde egemenlik hakkı, Doğu Anadoluda Kars ve Ardahanı isteyen Ruslar, Türkiye ve Sovyetler Birliği arasındaki işbirliği antlaşmasını tek taraflı olarak bozmuşlardır.1944 yılından sonra Ruslar büyük bir propagandaya başlayarak Türkiyedeki Ermenilerin, Sovyetler Birliğine göç etmesini sağlamak istemişlerdir. Bu propaganda, sonucu 1947 yılına kadar 86 bin Ermeni Sovyet Rusyaya göç etmiştir .
Sovyetler Birliğinin amacı, Anadoluda kalan Ermenileri Sovyet Ermenisi adı altında toplamak, sonra konuyu Birleşmiş Milletlere götürerek toprak isteklerini gerçekleştirmek istemişlerdir.
ERMENİ SORUNU PERDE ARKASI
12 Eylül 1980 askeri harekatından sonra yakalanan birçok teröristin içinde Ermeni isimlerinin bulunması dikkat çekicidir.
Ermeni teröristler Türkiye içindeki faaliyetlerine devam ederken yurt dışındaki Ermeni militanlar Türk Devletinin temsilcilerini *****ce kurşunlamaya başlamışlardır. Ermeni militanların Türk elçilik görevlilerini öldürmelerindeki amaç nedir? Ermeniler, açık olarak Ermeni davasının dünya tarafından unutulmamasını sağlamak için eylem yaptıklarını ifade etmektedirler. Fransa gibi batı devletlerinin bunlara arka çıkmasının sebebi ve amacı Türkiyenin her zaman bu sorunlarla uğraşması siyasi bütünlüğünü sağlayıp Ortadoğuda bir güç olmasını engellemek ve Türkiyeyi yalnızlığa itmektir. Ermenilere karşı yapılacak silahlı bir mücadele, Ermenilerin istediği kozu ellerine verecektir. Elleri silahlı katiller Türkler bizi öldürüyor diye dünya kamuoyunu ayağa kaldıracak, Türkiyeye verilecek ekonomik ve askeri yardımları engellemeye çalışacaklardır. Hedefleri ekonomik bakımdan sıkıntıya düşecek Türkiyede sosyal patlamaların çabuklaşmasını sağlamaktır .
TÜRKLER TARİH BOYUNCA HER ZAMAN ERMENİLERE BASKI ve ZULÜM MÜ YAPMIŞLARDIR?
Ermeni propagandası soykırım iddiasını tarihi bir zemine oturtabilmek amacıyla, Türklerin tarih boyunca her zaman Müslüman olmayan ve Ermenilere kötü uygulamalar yaptığını söyleye gelmişlerdir. Çünkü, bu iddiada bulunmadıkça 600 yıldır Ermenilerle yaşayan Türklerin durup dururken, nasıl olurda bir günde Ermenilerle yaşayan Türklerin durup dururken, nasıl olurda bir günde Ermenileri topyekün yok etmeye karar verdikler sorusunu yanıtlayamayacakları düşüncesindedirler. Ermenileri bu iddiaya sarılmaya yönelten bir başka etken de sorunu çarpıtarak bir Hıristiyan- Müslüman mücadelesi ne dönüştürmek ve böylece Hıristiyan dünyasının desteğini peşinen kazanabilmek isteğindedir .
Ermenilerin uğradıkları Bizans zulmü nedeniyle, Türklerin Anadoluya girmelerini bir bayram havası içinde karşıladıklarını kendi tarihçileri yazmaktadır.
Nitekim, Selçuklular, Bizansın ezmeye ve yok etmeye çalıştıkları Ermeni Kilisesini korumaya çalışmış, Ermenileri Müslüman yapmak için hiçbir zaman zorlamamıştır.
Selçuklu Türklerinin, Ermenilere ne kadar iyi davrandıkları bazı Ermeni Beylerinin kendiliklerinden Müslümanlıkı kabul etmelerinden ve Türklerle beraber Bizansa karşı mücadele etmelerinden de bellidir.
Türklerin, Müslüman olmayanlara iyi davranmaları Türk- İslam felsefesinden gelmektedir.
Osmanlı Devletnin kuruluşu, gelişmesi ve özellikle İstanbulun alınması sonucu Bizansın yıkılmasıyla Ermeniler için tarihlerinin hiçbir döneminde yaşamadıkları yeni bir çağ başlamış, üzerlerindeki dinsel, siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel her türlü baskı kalkmış ve barış, güven, huzur ve refah dönemi başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmet, Ermeni Patrikhanesini kuran fermanda, Patrikin, İmparatorlukta yaşayan bütün Ermenilerin hem dini hem dünyevi lideri olduğunu hükme bağlamıştır.
Ermeniler, Müslümanlara verilen tüm haklardan yararlandıkları gibi, bazı ayrıcalıklara da sahip olmuşlardır. Örneğin, askere alınmamışlardır.
Müslümanlarla, Müslüman olamayanlar arasındaki tek fark bazı vergilerde olmuştur. Müslüman olmayanlardan haraç ve cizye vergileri alınmış, buna karşılık Müslümanlardan alınan zekat ve öşür vergilerinden muaf tutulmuşlardır.
Ermeni toplumu, kendisine tanınan hak ve ayrıcalıkları başarıyla kullanarak hızla gelişmiş ve refaha kavuşmuş, ayrıca Türk- Osmanlı kültür, yaşam tarzı ve yönetim biçimi de benimseyerek kısa zamanda Osmanlıların güvenine layık olmuş ve Millet-i Sadık unvanına hak kazanmışlardır.
Ermeniler , Osmanlı -Türk sanat, kültür ve müziğe önemli katkılar yapmışlar, ünlü sanatçılar yetiştirmişlerdir.
Böylece, Ermeniler, Türkler başta olmak üzere, İmparatorluğun tüm unsurlarıyla 19.yüzyıl sonlarına kadar barış ve güven içinde yaşamışlar, Osmanlı yönetimiyle ilgili hiçbir şikayet ya da sorunları olmamıştır.
Gerçekler böyle olduğuna göre, Türklerin Müslüman olmayanlara ve Ermenilere kötü davrandıkları, baskı yaptıkları ve ezdikleri gibi iddiaları ileri sürmek için herhalde mantık, sağduyu ve tarih bilgisinden yoksun bulunmak ya da önyargılı olmak gerekir. Tarihin bu iddiayı yalandığı çok sayıda yabancı tarihçi ya da yazarın eserinde de ortaya konmuştur.
Ama Türkler tarafından Ermenilere yapıldığı iddia edilen soykırıma en güzel cevabı büyük önder Atatürk Nutukta vermiştir. Ermeni katliamı konusundaki sözler, gerçeğe uygun değildir. Aksine güney bölgelerinde, yabancı kuvvetler tarafından silahlandırılan Ermeniler, gördükleri koruyuculuktan cüret alarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlara saldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle her tarafta insafsız bir şekilde öldürme ve yok etme siyaseti gütmekte idiler. Maraş taki feci olay, bu yüzde çıkmıştı. Yabancı kuvvetlerle birleşen Ermeniler, top ve makineli tüfeklerle Maraş gibi eski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi. Binlerce çaresi ve suçsuz ana ve çocukları işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte bir benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi. Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarını korumak için karşı koymuş ve kendilerini savunmuşlardı .
........Canlarının ve bağımsızlıklarının korunmasından başka bir şey istemeyen Müslümanlara karşı uygulanan bu zulüm ve yok etmek politikası, medeni insanlığın dikkatini çekecek ve onları insafa getirecek nitelikte iken, aksinin yapıldığını iddia ederek ondan vazgeçilmesini isteme gibi bir teklif, nasıl ciddi olarak kabul edilebilirdi?
..........Mondros Ateşkes Antlaşmasından beri Ermeniler, gerek Ermenistan içinde, gerek sınıra yakın yerlerde, Türkleri toplu olarak öldürmekten bir geri durmuyorlardı. 1920 yılının sonbaharında Ermenilerce yapılan zulümler dayanılmaz bir kerteye gelmiştir .
.........Gümrü Antlaşması, Milli Hükümetin yaptığı ilk antlaşmadır.. Bu antlaşma ile, düşmanlarımızın hayallerinde, ta Harşit vadisine kadar uzanan Türk ülkelerini kendisine bağışlamış oldukları Ermenistan, Osmanlı Devleti nin 1877 seferiyle kaybetmiş olduğu yerleri , bize Milli hükümete terk ederek aradan çıkarılmıştır .
Avrupanın günümüzde de gündeme getirdiği sözde Soykırım iddiaları tamamen tarihsel gerçeklere aykırı olup; siyasi çıkarlar amacıyla ortaya atılmış ve Türkiyeyi Avrupada yalnız bırakma çabalarından başka bir şey olmadığı gibi, güçlü bir Türkiyenin bölgede istenmediğinin bir sonucudur.
Ermenilerin yaptığı katliamların tek bir cezası olabilirdi. Bunları bulundukları yerde dünya üzerinden silmekti. Ancak, aman dediği zaman bile elini kaldırmayan, adaletin, merhametin, acıma duygusunun çok aşırısını tarihi bir miras olarak ruhunda taşıyan Türk, dün onu yapmadı, bugünde yapmaz, yarında yapmayacaktır.Türkler, Türk olmanın gururu ve onuru ile yoluna devam edecektir.