Osmanlı Devleti'nde Son Dönem Fikir Hareketleri - Fikir hareketleri hakkında bilgiler

AySe^^

Bayan Üye
Osmanlı Devleti'nde Son Dönem Fikir Hareketleri
  • Osmanlıcılık
  • İslâmcılık
  • Türkçülük
  • Garbcılık (Batıcılık)
19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu'nda
virgs.gif
yaygın bir kanaata göre Osmanlıcılık
virgs.gif
İslamcılık
virgs.gif
Batıcılık
virgs.gif
Türkçülük
virgs.gif
Meslekçilik ve Sosyalizm ana başlıkları altında toplanabilecek fikir akımları görülür. Bu akımların temsilcilerinin ortak noktası; İmparatorluğu içinde bulunduğu durumdan kurtarmak ve eski görkemli günlerdeki durumuna getirmek amacıyla çaba sarfetmiş olmalarıdır. Aynı gaye ile hareket eden bu fikir akımları
virgs.gif
yönetim açısından farklılaştıkça birbirlerinden uzaklaşmış ve bazen de çatışma içine girmişlerdir. Buna rağmen bu dönemdeki fikirleri kesin çizgilerle birbirlerinden ayırmak çok zordur. Ancak düşünürlerinin etrafında toplandıkları yayın organları vasıtasıyla bir ayrıma gidilebilmektedir.


Osmanlıcılık
Osmanlıcılık
virgs.gif
Osmanlı İmparatorluğu içindeki tüm etnik grupların üzerinde bir "Osmanlılık" duygusunu ve bu duyguya paralel olarak bir "Osmanlı Milletini" ortaya çıkararak Osmanlı Devleti'nin menfaatleri doğrultusunda gayret sarfetmelerini sağlamaya yönelik bir düşünce akımıdır. Bu düşüncenin savunulmaya başlandığı Tanzimat döneminde
virgs.gif
İmparatorluk içindeki değişik etnik grupların Batı devletlerinin desteğini alarak bağımsızlığa yöneldikleri göz önüne alınırsa; Osmanlıcılık fikrini ileri süren devlet adamlarının bu yolla iç çekişmeleri yavaşlatmak ve dış baskıları da hafifletmeye çalıştıkları görülecektir.

Bir Osmanlı milleti oluşturma politikası Sultan II. Mahmut'un
"Ben tebaamın Müslüman olanını camide
virgs.gif
Hristiyan olanını kilisede
virgs.gif
Yahudi olanını havrada farkederim. Aralarında başka bir güna fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi gerçek evladımdır."

diyordu. 1839'da ilan edilen "Gülhane Hattı Hümayunu"nda bu fikir prensip olarak da tespit edilmiş oldu. Dolayısıyla Osmanlıcılık fikrinin esas gelişimi dönemi de Tanzimat'tan sonradır. Ancak
virgs.gif
Osmanlı devlet adamlarının bu tezlerini sistematik olarak savundukları söylenemez. Bununla birlikte; Yeni Osmanlılar ve Jön Türkler
virgs.gif
pek çok konuda birbirlerinden farklı düşünmelerine karşın; "Osmanlıcılık" fikrinin ana programı şu şekilde özetlenebilir: Bütün Osmanlılar hukuken eşittir. Hukuk ve hürriyetleri teminat altına alınır. Toplum zulümden kurtulup
virgs.gif
ezel" ve beşer" olan adalete mazhar edilir. Bütün Osmanlı vatandaşları vatan sevgisi ile birleştirilir. Bu maksadın sağlanması için meşruti idareye getirilecektir. Bu maksatların elde edilmesi için şiddet yoluna baş vurulmaz
virgs.gif
fitne çıkarılmaz ve ikna yoluyla çalışılır.

Dikkat çekici olan
virgs.gif
İslamcıların ve Batıcılar'ın da Osmanlıcılığı savunuyor olmasıdır. Örneğin; Osmanlıcılığın gerekli bir politika olduğunu savunan İslamcı Süleyman Nazif "Cengiz Hastalığı" adlı makalesinde
virgs.gif

"Bizim damarlarımızda bugün hususi bir kan vardır ki o da Osmanlı kanıdır" derken; Batıcı Celal Nuri
virgs.gif
Osmanlıcılığı eleştirenleri kınarken "...Bunun gibi Osmanlıcılık
virgs.gif
yani anasırın müsavatı siyaseti de bırakılamaz. Böyle bir sakim (yanlış) politika milletleri herc-ü merc (altüst) edeceği gibi Avrupa'yı hususuyla bazı akvam-ı Osmaniye'ye hamilik eden düvel-i muazzamayı aleyhimize sevk eder..."

der.
Yusuf Akçuraoğlu ise; Üç Tarz-ı Siyaset adındaki eserinde Osmanlıcılık fikrini gerçekçi bulmadığını
"...muhtelif cins ve dine mensup olup şimdiye kadar birbirleriyle kavga ve savaştan hali kalmayan unsurların şimdiden sonra kaynaşmalarının mümkün olmadığı..."
yolundaki sözleri ile ifade etti. Atatürk de Osmanlıcılık fikrinin uygulanamayacağını şu sözleri ile ortaya koymuştur:
"...Osmanlı İmparatorluğu içindeki muhtelif kavimler hep milli akidelere sarılarak
virgs.gif
milliyet mefküresinin kuvvetiyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu
virgs.gif
onlardan ayrı ve onlardan yabancı bir millet olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık... Anladık ki kabahatimiz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak kendi benliğimize ve milletimize bu hürmeti gösterelim. Bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin şikarıdır (ganimetidir)."

Osmanlıcılık fikrinin en önemli hedefleri Mithat Paşa ve arkadaşlarının da gayretleriyle 1876'da Kanun-ı Esasî'nin ilanıyla gerçekleşti. Fakat Osmanlıcılığın zaferi olarak görülen bu hareket uzun sürmedi. II. Abdülhamid'in
virgs.gif
Osmanlıcılık fikrinin zararlı olduğu kanaatına varması; Meşrutiyet idaresine ara vermesi ve yeniden bütün yetkileri kendisinde toplayarak İslamcılık fikrini ön plana çıkarması ve özellikle toplumun temel nüvesini oluşturan Türklerin Osmanlıcılık fikrine sıcak bakmaması bu fikrin öneminin kaybolmasına sebep olmuştur.


İslâmcılık
İslamiyet
virgs.gif
Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan başlamak üzere belirleyici bir etkiye sahip olmuştur. Fakat "İslamcılık" adıyla ortaya çıkan düşünce akımının amacı ve işlevi çok farklıdır.

Bir düşünce akımı kimliğiyle İslamcılığın tam olarak ne zaman başladığını söylemek mümkün değildir. İslamcılık
virgs.gif
yoğun olarak II. Abdülhamid döneminde kendisi ve rakipleri tarafından tartışılmaya başlandı. II. Abdülhamid
virgs.gif
İslamcılık politikasıyla hem Balkanlardaki "Panislavizm"i etkisiz duruma sokmak
virgs.gif
hem de içeride siyasal rakiplerinin halk içindeki gücünü kırmak istiyordu. Fakat
virgs.gif
zaman zaman aynı silah kendisine karşı da kullanıldı.

İslamcılara göre
virgs.gif
Osmanlı İmparatorluğu'nda bir çöküş durumu vardı. Bunun sebebi
virgs.gif
Batıcıların ileri sürdüğü gibi İslamiyet'ten kaynaklanmıyordu. Çünkü aslında İslamiyet bilime ve yeniliklere açık bir dindir. Demokrasi
virgs.gif
meşruti rejim ve en geniş özgürlükler İslamiyet'in özünde vardır. Bu yüzden İslamcılar meşrutiyete karşı değillerdir. Ancak
virgs.gif
rejimin memleket şartlarına uydurulması taraftarıdırlar.


Said Halim Paşa'ya göre İslamlaşmak demek; İslam'ın
virgs.gif
itikad
virgs.gif
ahlak
virgs.gif
içtimaiyat ve siyaset sistemini daima zaman ve muhitin ihtiyacına en muvafık bir surette tefsir ve bunlara uymaktır.

İslamcılar çoğunlukla "Sırat-el-mustakim"
virgs.gif
"Sebilürreşat" ve "Beyan-ul hakim" gibi dergilerin etrafında toplandılar ve yazıları ile devletin çöküş sebebini arayıp kurtuluş yollarını önerdiler. Akımın önemli temsilcilerinden M. Şemsettin Günaltay'a göre
virgs.gif
çöküşün sebebi Cinci Hoca
virgs.gif
Seyyit Mustafa gibi dar görüşlü kafalardaki adamlardır. Bunların yerine ilimli
virgs.gif
çağdaş düşünce ile silahlanmış bir İslamcılığın kurtarıcı olabileceğini savunur. Kalkınmanın metot ve bilgi işi de olduğunu belirten Günaltay
virgs.gif
"cahil gericilikle cahil ilericilik" arasında zarar bakımından hiçbir fark görmez. Bu nedenle "her şeyden önce küflü kafalar yıkanmalıdır" der.

İslamcılar
virgs.gif
Batı'nın Osmanlı Devleti'nden ileride olduğunu kabul etmişlerdi. Bu yüzden Batı'nın teknik ilericiliğinin alınmasının şart olduğunu savundular. Buna karşılık ahlak ve maneviyat bakımından zayıf olduğunu ileri sürüp Batı taklitçiliğine karşı çıktılar. Şemsettin Günaltay
virgs.gif

"Avrupa yalnız kendisini düşünür. Amacı başka ülkeleri sömürmektir. Avrupa'dan merhamet beklemek boşunadır. Kendimiz uyanalım."
der.
Çareyi millette bulan İslamcılardan biri de Mehmet Akif'tir. O da Batı'nın teknolojik üstünlüğünü kabul eder. Batı tekniğinin alınmasını isterken taklitçiliği reddeder;
"...Dini taklit
virgs.gif
adetleri taklit
virgs.gif
kıyafeti taklit
virgs.gif
selamı taklit
virgs.gif
kelamı taklit hülasa her şeyi taklit bir milletin fertleri de insan taklidi demektir ki
virgs.gif
kabil değil gerçek bir sosyal topluluk vücuda getiremez
virgs.gif
binaenaleyh yaşayamaz..."

der.
Milletlerarası politika alanında Batı'nın Osmanlı İmparatorluğu ve diğer Müslüman ülkelere uyguladığı zorba politikaları engellemenin tek yolu olarak "İttihad-ı İslam"ı görürler. Ancak böyle bir birleşmenin kısa sürede başarılmasının mümkün olmadığını da bilirler. Diğer düşünce akımlarından Batıcıları
virgs.gif
körü körüne bir taklitçilik peşinde olduğu için tenkid ederler. Başlangıçta Osmanlıcılığa olumlu bakmalarına karşın Balkan Savaşı'ndan sonra bu konudaki düşüncelerini değiştirirler

Sonuç olarak
virgs.gif
İslamcılık akımı Osmanlı İmparatorluğu'nun
virgs.gif
bu metotla önce kendi birliğini ardından bütün İslam dünyasının kurtuluşunu İslamcı rönesans formülüne bağlamıştı. Bu memleketlerin yeniden kalkınmaları ve yükselmeleri ancak ve ancak İslamlaşmakla mümkündü.


Türkçülük
Türkçülük diğer akımlara oranla daha geç ortaya çıkmasına karşılık Milli Mücadele'nin başarıya ulaştırılması ve Cumhuriyetin örgütlenmesinde rol oynayan en önemli akımdır.
Yusuf Akçura
virgs.gif
Türkçülük akımının başlangıcını
virgs.gif
Mustafa Celaleddin Paşa'nın 1869'da Sultan Abdülaziz'e sunduğu bir kitaba kadar geri götürmektedir. Fakat
virgs.gif
ilk defa sosyolojik bir metotla
virgs.gif
eksik
virgs.gif
çekingen ve dağınık fikirlerin toplanması ve bir sistem haline getirilmesi II. Meşrutiyet döneminde sağlanmıştır. Kasım 1908'de Rusya'dan kaçarak İstanbul'a gelen bazı Türkçülerin kurdukları "Türk Derneği" bu akımın beşiği olmuştur. Türk Derneği'nin kendi kendisini kapatmasından sonra Türkçüler bu kez Ağustos 1911'de kurulan "Türk Yurdu Cemiyet"inde toplanmaya başladılar. Fakat Türkçülüğün asıl örgütlenmesi bu derneğin de kendisini feshederek Asker" Tıbbiyelerin öncülüğünde 3 Temmuz 1911'de kurulan "Türk Ocağı" derneğinde gerçekleşti. Derneğin resmi kurucuları şair Mehmet Emin (Yurdakul)
virgs.gif
Ağaoğlu Ahmet ve Dr. Fuat Sabit (veznedar) Beylerdir. Balkan Harbi'nden sonra seçilen yönetim kurulunda Hamdullah Suphi Tanrıöver (Reis)
virgs.gif
Akçuraoğlu Yusuf (İkinci Reis)
virgs.gif
Halis Turgut
virgs.gif
Hüseyin Ragıp
virgs.gif
Dr. Akil Muhtar (Özden) ve Dr. Hüseyin Ertuğrul Beylerden oluşmaktadır.

Özellikle Balkan Savaşı'ndan sonra Osmanlıcılık akımının başarısız olmasıyla ortaya çıkan ideal boşluğunu dolduran Türkçülük akımının amacını genel hatları ile şu şekilde özetlemek mümkündür: Osmanlı bayrağı altında bilinçsiz bir şekilde yaşayan Türkleri milli bir duygu ile bilinçlendirmek
virgs.gif
milliyetini idrak ettirmek. Türk milletini İslam beynelmilliyetine kuvvetli bir unsur olarak yeniden sokmak. Aynı zamanda sarsılmış olan Osmanlı Saltanatı'nın dayanaklarını yeniden kuvvetlendirmek. Modernleşmek. Ancak körü körüne bir Batı taklitçiliği içine girmemek
virgs.gif
özellikle Tanzimat kafasının Türk toplumunu özünden uzaklaştırma hususunda büyük zararları olmuştur. Bu yüzden
virgs.gif
Batılılaşmanın ilk şartı olarak millet haline gelmek ilkesi görülmüştür. Bu aşamadan sonra
virgs.gif
Türk milletini Batı medeniyeti camiası içinde durmadan ilerleyen
virgs.gif
hiçbir milletten geri kalmayan bir seviyeye yükseltmektir. Bu noktada Batı medeniyetine dahil olmak
virgs.gif
milletlerarası hayat içinde yaşamaktır. Milli hüviyetinden ve şahsiye-tinden taviz vermek değildir.

Siyasal amaçlara ulaşabilmek için
virgs.gif
millî bir iktisadi politikanın izlenmesi ve özellikle kapitülasyonlardan kurtulmak gerekmektedir. Bu yüzden Ziya Gökalp
virgs.gif
Tekin Alp gibi yazarlar "Türk Yurdu"
virgs.gif
"İktisadiyat Mecmuası" gibi dergilerde "Millet Nedir? Millî İktisat Neden İbarettir"; "İktisad-ı Millî; "Milli İktisada Doğru" vb. yazılar yazarak kamuoyunu aydınlatmaya çalıştılar.

Siyasal bağımsızlığın sağlanması için
virgs.gif
önce kültürel bağımsızlığın sağlanması gerektiğini ifade ettiler. Dilde sadeleşmeye
virgs.gif
tarih bilincini aşılamaya çalıştılar. Bu hususta Mehmet Emin Bey'in "Cenge Giderken" adındaki şiiri;

"Ne mutlu bana ki Türk yaratıldım
Gönlümün en yüksek gururudur bu
Ne esir edildim
virgs.gif
ne de satıldım


Türk benliği
virgs.gif
Türk şuurudur bu"

Hem kolay anlaşılır bir dilde oluşu
virgs.gif
hem de Türklüğü övüşü itibarı ile dikkat çekicidir.

Bütün bunların gerçekleştirilmesinden sonra Türkçülük akımının son amacı;
"Asya'da birbirine bitişik olarak yayılmış olan Türk illerini Osmanlı bayrağının gölgesinde toplayarak büyük ve kuvvetli bir İLHANLIK"
teşkil etmektir.
Ziya Gökalp "Turan" adındaki şiirinde Türkçülük akımının bu amacını şöyle açıklar.
Vatan ne Türkiye'dir Türklere
virgs.gif
ne Türkistan

Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir; TURAN.
Sonuç olarak Türkçüler için Osmanlı ancak siyasî bir organizasyondur. Sosyal bir gerçeğin adı değildir. Öyleyse bu organizasyonu sağlam bir sisteme oturtmak gerekmektedir. Balkan Savaşları
virgs.gif
gayrimüslimlerin ayrılmasını sağlamıştır. Ortadoğu'da Araplar kendi organizasyonları ile meşguldür. O halde devlet ancak Türk milletini bilinçlendirip güçlendirmekle kurtarılabilir. Bu ideal Millî Mücadele ile gerçekleşecektir.


Garbcılık (Batıcılık)
Tanzimat'tan sonra devleti kurtarmak ve modernleştirmek yolunda ortaya çıkan fikir akımlarından biri de Garpçılıktır. Fikrin kökenini ıslahat faaliyetlerinin başlangıcı ile bütünleştirmek mümkündür. Bu yüzden
virgs.gif
I. Meşrutiyet'e gelinceye kadar Batılaşma hareketinin önderleri
virgs.gif
ya padişahların bizzat kendileri ya da onların desteklediği devlet adamlarıdır. Durum böyle olunca
virgs.gif
hareketin kapsamı Gülhane Hatt-ı Hümayunu gibi hükümdarla tebaa arasındaki münasebetlerin yeni hukuk esaslarına göre ayarlanmasından ibaret kaldı. Bunun en önemli sebebi de Osmanlılar ve Avrupalıların karşılıklı siyasî ve sosyal münasebetlerinde
virgs.gif
inanç ve kültür farklılığının mevcudiyeti ve Osmanlı Müslüman toplumunun kendisini kültürel bakımdan Avrupalılardan üstün saymasıydı.

I. Meşrutiyet
virgs.gif
Batılılaşma hareketlerinde bir dönüm noktasını teşkil eder. Bu akımın etrafında toplananlar
virgs.gif
fikirlerini çoğunlukla "İçtihad" dergisinde ortaya atarlar. Ancak
virgs.gif
Garpçıların da kendi aralarında tam bir fikir birliği içinde oldukları söylenemez. Gerilemenin bir dizi gerekçeleri arasında "aydınları" baş sorumlu tutmaları ve "kendisine nur verilmeyenden nur istemeye hakkımız yoktur" ifadeleri dikkat çekicidir. Bununla birlikte iyimserdirler. Uçurumun kenarına gelmiş tek İslam Devleti'nin her şeye rağmen kalkınabileceğine inanmışlardır. Bir şartla ki
virgs.gif
sosyal inkılap yapılsın. Bu ilmî bir metotla olabilir.

Batıcılara göre Osmanlı Devleti'nin en büyük problemi Batılı olmamaktan kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile tek kuruluş yolu vardır o da bu yüzyılın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medenî bir devlet ve millet halini almaktır. Yani ilmî manasıyla "Garplılaşmaktır" "Nur ondadır." Ona gitmek mecburidir. "Çünkü ikinci bir medeniyet yoktur." Batıcılar bu noktada ikiye ayrıldılar. Batı'nın bir bütün olduğunu gülü ve dikeni ile benimsenmesini savunan Abdullah Cevdet ve arkadaşları birinci grubu oluşturur. Bu noktada Abdullah Cevdet Batıyla çatışmayı "Bal kabağının Krupp güllesiyle çarpışması" olarak değerlendirir ve tatlı fakat boş bir hayal olduğunu ifade eder.
İkinci grubu oluşturan Celal Nuri ve arkadaşları ise Batının yalnız teknolojisinin alınması gerektiğini
virgs.gif
Osmanlı Devleti hakkında düşmanca duygular besleyen Batıya kültürel açıdan karşı çıkılmasının kaçınılmaz olduğunu savunur.

Batıcıların belli başlı tezlerini şu şekilde özetlemek mümkündür.
Batılaşmak
virgs.gif
yani Batı devletlerine benzer bir hale gelmek kaçınılmazdır.

İmparatorluğun gelişmesine ve ilerlemesine din
virgs.gif
tek başına bir engel değildir. Fakat İslamiyet'in yanlış yorumlanması ve bir dizi batıl itikatların gelişmesi kalkınmaya engel olmaktadır.

Özel teşebbüsün desteklenmesi gerekmektedir.
Batıcılar "İttihad-ı Anasır" yani Osmanlı birliğine taraftardırlar. Bu anlamda Tanzimat ve Tanzimatçılığı savunmaktadırlar.
Bu görüşlerin yanı sıra Batıcılar o dönem için radikal diyebileceğimiz fikirleri de savunmaktadırlar. Bunların arasında padişahın tek eşli olması
virgs.gif
fes'in atılarak şapkanın benimsenmesi
virgs.gif
kadınların diledikleri tarzda giyinmelerine ve dolaşmalarına izin verilmesi
virgs.gif
mevcut alfabenin atılarak Latin harflerinin kabul edilmesi
virgs.gif
okuyuculuk
virgs.gif
üfürücülük
virgs.gif
falcılık vb. davranışların yasaklanması
virgs.gif
medreselerin kapatılarak batı kolejleri tipinde okulların açılması
virgs.gif
birer tembellik yuvası olan tekke ve zaviyelerin kapatılması.

Batıcılık düşüncesini savunanlar siyasî partilerden doğrudan destek görmediler. Ancak
virgs.gif
fikirlerinin önemli bir kısmı Cumhuriyet'in ilanından sonra uygulama alanı buldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nda II. Meşrutiyetin ilanından itibaren başlayan özgürlükçü hava içinde çeşitli siyasal düşünce ve eylemlerin yanında "Sosyalizm"düşüncesi de gündeme geldi. Ancak son derece zayıf bir akım olarak kaldı. Parti
virgs.gif
1908 yılı sonundaki grev hareketleri ve 1909 yılında parlamento da uzun tartışmalara sebep olan "işçi sendikaları" tartışmalarından sonra Eylül 1910'da "Osmanlı Sosyalist Fır-kası" adı ile kuruldu. Parti
virgs.gif
beyannamesinde "Sosyalizm"in Osmanlı İmparatorluğu'nda uygulamasını istemiştir. Gerek beyanname ve gerekse parti programındaki fikirler sosyalizmin klasik açıklamalarından öteye gitmemiştir.

Osmanlı Sosyalistleri fikirlerini partinin kuruluşundan önce şubat 1910'da Hüseyin Hilmi (Sosyalist Hilmi) tarafından çıkarılmaya başlanan "İştirak" dergisinde açıklamışlardır. Ayrıca çok şikayetçi oldukları "basın hürriyetinin" fena uygulanması yüzünden kısa ömürlü olan günlük gazeteleri de vardı.
Parti
virgs.gif
işçi meselelerinin tartışılması üzerinde kurulmasına rağmen; partinin parlamento içinde işçi sorunları
virgs.gif
ya da sosyalist düşüncelerin tartışılması gibi konularda hiçbir katkısı olmadı. Bunun belki de en önemli sebebi
virgs.gif
partinin milletvekilinin bulunmaması ve parlamentodan da partiye hiçbir katılımın olmamasıdır.

Osmanlı sosyalistleri insicamlı ve devamlı olmayan fikirleri içinde Batılaşma meselesini sosyalizmin gerçekleşmesine bağlamıştır. Bu bakımdan
virgs.gif
iki devrelik bir program teklif ettikleri görülmektedir. Birinci devre siyasidir. Diğer devrenin ise sosyalist olması gerekir. Siyasi devre 10 Temmuz 1908'de meşrutiyetle gerçekleşmiştir. Bu devrede kısa açıklamalar yapan sosyalistler ihtilâlci ve savaşçı düşüncelerini ortaya koymaktan çekinmediler.

"10 Temmuz hürriyeti gerçi harben...feth olunmadı
virgs.gif
alındı."

Osmanlı sosyalistlerine göre "Hürriyet ancak harp ve darp ile" büyük fedakarlıklarla
virgs.gif
"parça parça feth olunur". Bu bakımdan 10 Temmuz sosyalist bir hareket değildir. O halde yeni bir devrime gerek vardır. Ancak
virgs.gif
devrimden sonra nasıl bir uygulamaya geçileceği ya da toplum refahının arttırılacağı konusunda her hangi bir çözüm yolu önermemiştir. çünkü
virgs.gif
yeterli bilgi birikimi
virgs.gif
kadrosu ve alt yapısı yoktur.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst