Silencio
Kayıtlı Üye
Oscarı hak etmeyenleri sizin belirlediğiniz özel dosyanın ikinci bölümünde yönetmenleri, aktörleri ve aktrisleri ele alıyoruz. İlk bölümde en iyi film kategorisindeki alternatifleri okumuştuk, şimdi sırada filmleri film yapan kişilerin ta kendisinde. Zevk almanız umuduyla, iyi okumalar!
1938
Kazanan: Spencer Tracy Boys Town
Kazanması Gereken: James Cagney Angels with Dirty Faces
Birbiri ardına gelen yanlış ödüllerin ilki sanırım burada. Spencer Tracy harika bir oyuncudur ancak art arda alınan iki ödül onun sonraki ödül performanslarını kötü etkilerken James Cagney harika bir altın kalpli mafya tiplemesi çıkardığı sene herkesten çok farklı bir ateşle oynamıştı. Ama Akademi ne yazık ki Cagneyi bu rolüyle değil de daha sonraki Yankee Doodle Dandy filmi ile ödüllendirmeyi tercih etti. Büyük hataydı, büyük! (Tolga Karakayalı)
1939
Kazanan: Robert Donat Goodbye Mr. Chips
Kazanması Gereken: James Stewart Mr. Smith Goes to Washington
James Stewartın yozlaşmış politikacılara yönelik taşlama rolü fazla politik kaçmış olabilir. Laurence Oliviernin harika Heathcliff rolü (Wutheering Heighs) veya Clark Gableın eğlenceli Rhett Buttler rolü (Gone With The Wind) de ödül kazanabilirdi o yıl ama Stewart ayarında bir oyuncu masum bir adamı tüm samimiyeti ile canladırıyorsa neredeyse masumiyetin kendisi haline gelebilirdi ve elbette sonuç tam da bu olmuştu. Robert Donat da hiç fena değildi ve Goodbye Mr. Chips de kötü bir film değil aa Capra iyimserliği ile Stewartı izlemenin keyfi hiçbir şeyde yok. (Tolga Karakayalı)
1940
Kazanan: James Stewart The Philadelphia Story
Kazanması Gereken: Charlie Chaplin The Great Dictator
Bir önceki senenin özrü için ödüllendirilen Stewart, aslında çok da ilginç bir oyunculuk ortaya koymamıştı. Oysa dünya balonu ile dans eden Hitler pozisyonundaki Charlie Chaplin gerçekten de mükemmel bir fiziksel komedi ortaya koymuştu. Kaldı ki iki filmi de izlediğinizde Chaplinin tüm filmi sırtladığını görürsünüz ama The Philadelphia Storyde Katherine Hepburn ve Cary Grant arasında zaten müthiş bir ateş varken James Stewartın filmi sırtlamasına gerek yoktur. (Tolga Karakayalı)
1940
Kazanan: Ginger Rogers Kitty Foyle
Kazanması Gereken: Joan Fontaine Rebecca
Rebeccada Joan Fontainein ortaya koyduğu çocuk-kadın ikinci Mrs. De Winter gerçekten de harika değil mi? Fontaine, gerçekten eşine az rastlanır bir oyuncu. Halen hayatta olduğu için en iyi kadın oyuncu ödülü sahibi en yaşlı aktrist diyebileceğimiz Fontaine, ne yazık ki kırklı yıllar sona erince artık çok fazla rol bulamamış veya sinemadan uzaklaşmış olsa da Rebeccada tam anlamıyla büyüleyici. Genelde eski filmleri izlerken karşımıza çıkan abartılı oyunculuklardan çok uzak, hatta neredeyse günümüze yakışır bir performansla Fontaine, o yıl ödülü hak eden isimdi. Akademi, Ginger Rogersı ne akla hizmet tercih etti bilinmez ama Kitty Foyle ve bu filmdeki rolüyle Ginger Rogers unutuldu unutulacakken Rebecca ve Joan Fontaine gün geçtikçe büyülemeye devam ediyor. (Tolga Karakayalı)
1940
Kazanan: John Ford The Grapes of Wrath
Kazanması Gereken: Alfred Hitchcock Rebecca
Bence Hitch, her aday olduğunda ödül almalıydı ve birkaç kez daha aday olmalıydı ama Akademi, her zaman olduğu gibi yanlış tercihleri ile Hitchi hiç ödüllendirmedi. John Ford, harika bir yönetmendir ama The Grapes of Wrath onun en iyi işlerinden değildi. Akademinin yanlış zamanlaması ve ödüllerinin gözden kaçacak gibi değil. Ertesi sene John Fordu bu sefer de How Green Was My Valley ile ödüllendirip Citizen Kane ile Orson Wellesi ödülsüz bıraktı. John Ford, en iyi işlerinden olan The Informer ile daha evvel ödül almıştı ama en iyi işlerinden olan The Searchers ile ödülsüz kaldı daha sonra. İşte buna adaletsizlik denir. Alfred Hitchcock ise harika filmler çekmeye devam etse de asla yönetmen ödülü alamadı. (Tolga Karakayalı)
1944
Kazanan: Leo McCarey
Kazanması Gereken: Otto Preminger Laura
Billy Wilder ve Alfred Hitchcocka rağmen Laurada Otto Preminger öyle muazzam bir iş ortaya koymuştu ki bu işçiliğin ödülsüz kalmasını insanın aklı almıyor. Premingerin filmi kara filmler içinde her şeyiyle mükemmel olan örneklerden biridir ve de hele o insanın aklına kazınan melodiyi kullanma biçimiyle gerçekten insanı şaşkına çevirecek kadar güçlü bir filmdi. McCareyi bugün cidden hatırlayan var mı bilinmez ama Wilder ve Hitchcocku tanımayan yoktur. Preminger, kariyeri zikzaklı olsa da gerçekten iyi filmler kotarmayı bilmişti. Asla ödül alamadı. Bu, elbette onun değil Akademinin ayıbıydı. (Tolga Karakayalı)
1947
Kazanan: Olivia de Havilland To Each His Own
Kazanması Gereken: Celia Johnson Brief Encounter
1947de sinema tarihinin en özel aşk filmlerinden biri olan Brief Encounter en iyi film kategorisinde aday bile gösterilmedi. O yıl adaylar arasında Brief Encounterla kıyaslanmayacak The Razor Edge ve The Yearling bulunmaktaydı. İncelikli abartısız bir performansla filme damgasını vuran Celia Johnsonda kadın oyuncu katagorisinde aday olmakla yetinmek zorunda kaldı. Ödülü ise melankolik ve sıradan Oscar performansı gerçekleştiren Olivia de Havilland kazandı. (Gökhan Gök)
1951
Kazanan: Judy Holiday Born Yesterday
Kazanması Gereken: Bette Davis - All About Eve
1951 yılında Oscar tarihinin en garip kararlarından biri verildi. O yıl en iyi kadın oyuncu dalında sinema tarihinin en özel performanslarından ikisi mevcuttu. Yarış Sunset Blv.daki isterik performasıyla Gloria Swanson ile All About Evedeki Betty Davis arasında geçeceği düşünülürken Oscarı Born Yesterdayde kimsenin hatırlamadığı bir performans ile Judy Holidaye kazandı. (Gökhan Gök)
1959
Kazanan: Charlton Heston Ben Hur
Kazanması Gereken: Jack Lemmon Some Like It Hot
Elektirikli, enerjik bir komedi oyunculuğu Lemmonınki. Her filmde ve her rolde mükemmeli yakalayan Lemmonı kadın kıyafetleri içinde, bir mafya babası ile flört ederken izlemenin keyfini Akademi alamamış olmalı ki Ben Hurda dolanan Charlton Hestonı tercih etmişti. Hestonı ve Lemmonı oyuncu olarak karşılaştırdığınızda hangi akıllı kalkıp da Hestonın daha iyi olduğunu düşünür ki? Billy Wilderın zeka fışkıran komedisini her zaman Ben Hura tercih ederim zaten ama Lemmonın Hestona yenilmesi cidden daha ağır bir kararmış gibime geliyor. (Tolga Karakayalı)
1960
Kazanan: Billy Wilder The Apartment
Kazanması Gereken: Alfred Hitchcock Psycho
Billy Wilder iyi bir yönetmendir ve The Apartment gayet de iyi bir film ama Alfred Hitchcock ve Psycho ile kıyas kabul etmez. Wilder, kariyerindeki pek çok filme yönetmen ödülü kazanabilirdi; Double Indemnity gibi kara filmler veya Some Like It Hot gibi komedilerle dolu kariyere buna müsait. Ancak çok, çok yetenekli olan Wilder ne yazık ki The Apartment ile sinemanın en mahir yönetmenlerinden olan Hitchcocku hem de en güzel filmlerinden biri olan Psycho ile yendi. Bir kez daha Akademi, hata yaptı ve bu hatası büyük oldu. (Tolga Karakayalı)
1962
Kazanan: Sophia Loren Two Women
Kazanması Gereken: Audrey Hepburn Breakfast at Tiffanys
1961 yılı En İyi Kadın Oyuncu heykeli Marilyn Monroe, Brigitte Bargot ve Jane Fonda ile yarışan döneminin seks sembolü isimlerinden biri olan Sophia Lorene verilmişti. Lorenin Kızım ve Ben filmindeki performansı elbette takdir edilmeliydi. Ama bana kalırsa Oscar daha doğru bir adrese gidebilirdi. Unutulmaz bir Broadway müzikali olan Breakfast at Tiffanysdeki Holly Golightly karakteriyle heykelcik Audrey Hepburne verilmeliydi. 1953te Roman Holiday ile canlandırdığı Prenses Ann karakteriyle Oscarı kucaklamış olsa da Hepburnü moda ve güzelliğin simgesi, stil ikonu olarak tanıtan ve sevdiren kariyerindeki bu en önemli filme gereken önemin verilmemesi ve Audreynin heykeli alamaması oldukça üzücü (Özge Yağmur)
1968
Kazanan: Carol Reed Oliver!
Kazanması Gereken: Stanley Kubrick 2001: A Space Odyssey
Kabul, Stanley Kubricki tekrar tekrar anacağım. Ne var ki söylemeden olmaz; Kubrick bir dahiydi. Özellikle 2001de ortaya koyduğu yönetmenlik Reedin Oliver!daki yönetmenliğinden kat be kat daha iyiydi. The Fallen Idol ve The Third Man ile sadece aday olabilen Reedin aslında en iyi filmleri o ikisiydi. Her iki adaylıkta da Joseph L. Mankiewicze yenildi. Akademi, orada yaptığını burada örtmeye kalktı ve Kubricki ödülsüz bıraktı. Sinemada daha sonraki yıllara kalan yönetmenliğin hangisi olduğunu tartışmaya gerek yok herhalde. (Tolga Karakayalı)
1968
Kazanan: Katharine Hepburn Guess Whos Coming to Dinner
Kazanması Gereken: Anne Bancroft The Graduate
1968de Mike Nicholsun cüretkar başyapıtı The Graduate en iyi film katagorisinden yenik ayrıldı. Kazanan In the Heat If the Night olması yüreklere su serpse de Katharine Hepburnün gözü kapalı oynayacağı bir rolle Anne Bancroftun performansı yerine tercih edilmesini kabul edemeyiz. (Gökhan Gök)
1969
Kazanan: John Wayne True Grit
Kazanması Gereken: Dustin Hoffman & John Voight Midnight Cowboy
Sadece ata binebildiği için oyunculuk yapan Wayne, berbat ötesi bir oyuncudur. Kariyerinde sadece bir çeşit rol vardır; John Wayne! Kendi kendisini oynadığı filmleri nasıl olup da bugüne ulaştı derseniz John Ford etkisinden bahsederim sadece. Ama 1969da Midnight Cowboydaki Hoffman ve Voight, Waynein ünlendiği western filmleri ters yüz eden bir drama ile Amerikan rüyasına karanlık bir bakış atarlarken cidden çok, çok iyiydiler. Akademi, o filmi üç dalda ödüllendirme cesaretini gösterdi ve tarihin en haklı ve doğru kararlarından birini verdi. Oyuncuları nasıl oldu da görmezden geldiği ise tam bir muamma. (Tolga Karakayalı)
1971
Kazanan: Martin Friedkin The French Connection
Kazanması Gereken: Stanley Kubrick A Clockwork Orange
Friedkinin filmi çok şık bazı yönetmenlik hamleleri ve cidden müthiş bir kurgu anlayışı ile kotarılmıştır ama aslında ödülün kime ait olduğu şüpheye gerek bırakmayacak denli açıktır. Kubrick, bir kez daha ödülden edilmiştir. A Clockwork Orange, pek çoklarını korkutacak kadar provokatifti ve benzer nedenlerle nice harika film ve yönetmen ödülsüz kaldı. Bu ödül tercihinin bir de Akademinin en özgürlükçü olduğu ve genelde doğru kararlar verdiği yıllarda gerçekleşmiş olması da akıl almaz bir şey. Kubrickin hakkı kaç kez yenilebilir ki? (Tolga Karakayalı)
1974
Kazanan: Ellen Burstyn Alice Doesnt Live Here Anymore
Kazanması Gereken: Gena Rowlands A Woman Under Influence
1974de sinema tarihinde ender rastlanan ulaşılması zor bir eşikte performans gösteren Gena Rowlands, A Woman Under Influence ile adaylıkta kaldı. Ödülü kazanan ise bekar anne rolüyle iyi bir performans gerçekleştirse de Rowlandsı geçerek hak yiyen Ellen Burstyn oldu. Burstynin bu ödülünün vebalini 2001 yılında Requirem for a Dream ile sınırda performasının ödüllendirilmeyerek ödedi. (Gökhan Gök)
1978
Kazanan: Jane Fonda Coming Home
Kazanması Gereken: Ingrid Bergman Autumn Sonata
Evet, bazen aslında iyi olan ödül kararları vardır. Ellen Burnstynin Alice Doesnt Live Here Anymore ile aldığı ödül gibi ama o yıl bir de Geena Rowlandsın A Woman Under the Influence filmindeki rolünü görürseniz ödül keşke paylaştırılsaymış dersiniz. Daha sonra değineceğim Joodie Fosterın The Accuseddaki ödülü için de buna benzer bir durum söz konusu. Jane Fondaya gelirsek; hiç şüphe yok ki Fonda, Coming Home filminde gerçekten çok, çok iyi bir performans sunuyor ama Autumn Sonatayı izleyip de hayran kalmayan, Ingrid Bergmanın kendine verilen rolü aşan performansını takdir etmeyen yoktur muhtemelen. Sinemadaki son rolünde Bergman, gerçekten mükemmel bir performans sunmuş. Ne var ki sadece adaylıkla yetinip ödülü Fondaya kaptırmış. (Tolga Karakayalı)
1979
Kazanan: Robert Benton Kramer vs. Kramer
Kazanması Gereken: Francis Ford Coppola Apocalypse Now
Coppola, son iyi ve aslında en iyi filmi ile gişede öyle battı ki kimse bu filmden bir şey beklemiyordu sanırım ama tarihin en iyi savaş filmiydi Apocalypse Now. Cannesda aldığı en iyi film ödülü ardından filmin estetik yetkinliği üzerinde hiç tartışma kalmadı. Coppola, Joseph Conradın Afrikadaki sömürgecilik faaliyetleri için yazdığı kitaptan bir Vietnam Savaşı hikayesi çıkarmayı bildi ve insanın aklını durduracak bir film ortaya koydu. Robert Bentonın aile draması ise kadın düşmanı olduğu kadar seksenlerdeki bir dizi başkaca aile dramasına ve onların ödüller almasına imkan sağlayacak bir dönemeç oldu. Bentonın pek de mahir bir yönetmen olmadığı ortada; asıl soru nasıl olup da Akademinin Apocalypse Now filmini görmezden geldiği. (Tolga Karakayalı)
1985
Kazanan: Sydney Pollack Out of Africa
Kazanması Gereken: Akira Kurosawa Ran
Akademinin seksenli yıllar boyunca verdiği bir dizi kötü karardan biri daha. Elinizde Akira Kurosawa varsa ne demeye Sydney Pollackla uğraşırsınız ki? Tamam, Pollack da fena iş çıkarmamıştı ama Ran, tam anlamıyla bir görsel şaheserdi. İnsanın böyle bir film daha görebileceğine inanması çok zor. Kurosawanın birbirinden harika filmlerle dolu filmografisindeki elmaslardan biri hiç şüphe yok ki. (Tolga Karakayalı)
1985
Kazanan: Geraldine Page A Trip to Beautiful
Kazanması Gereken: Whoopi Goldberg The Color Purple
Bir başka kariyer ödülü de Geraldine Pagein aldığı ödül. Spielbergün kadri kıymeti bilinmeyen filmi The Color Purple ile kariyerine başlayan Whoopi Goldberg gerçekten de sağlam bir performans ortaya koymuştu. İzleyenin unutamayacağı bu korkak çocuk-kadın rolünde Goldberg, daha sonra ünleneceği komedi rollerine dair hiçbir ipucu vermez ve devamlı olarak mendillerinizi hazırda bekletmeniz gerekir. 11 daldaki adaylığının hiçbirini ödüle çeviremeyen filmin başrolünde Goldberg, yılların oyuncusu Pageden daha üstün bir performans ortaya koymuştu ama Akademi, yıllarca ödüllendiremediği Pagee veda öpücüğü vermeyi tercih etti. (Tolga Karakayalı)
1988
Kazanan: Joodie Foster The Accused
Kazanması Gereken: Glenn Close Dangerous Liaisions
1988 senesi için en iyi kadın oyuncu adayları göz kamaştırıcı; Joodie Foster, Glenn Close, Meryl Streep ve Sigourney Weaver (bu kadınlar arasında Melani Griffithin ne işi var bilinmemektedir). Joodie Fosterın the Accuseddaki tecavüz kurbanı rolü gerçekten çok başarılı bir performans olsa da Meryl Streep ve Sigourney Weaverın karakter çalışmaları da yabana atılacak cinsten değildi. Ne var ki Glenn Close, yüzünü, ses tonunu, gözlerini kullanarak öyle bir Marquis de Merteuille yaratmıştı ki oyunculukta sınırların ne olamayacağını gösterir gibiydi. Foster çok iyi olsa da Close mükemmeldi. Ödülü her an Fosterdan geri alıp Closea vermeli sanki. (Tolga Karakayalı)
1989
Kazanan: Jessica Tandy Driving Miss Daisy
Kazanması Gereken: Michelle Pfeiffer The Fabolous Baker Boys
Bir başka kariyer ödülü de Jessica Tandyee gitti. Jessica Tandynin yaşlı, ırkçı kadın rolü komediye yaslanan bir duygusallığı uyandırabiliyordu belki ama Michelle Pfeifferın caz şarkıcısı Sussie Diamond performansı gerçekten bambaşka bir şeydi. Karakterinin duygusal derinliğini yakalayan, müzik performanslarını da hakkıyla canlandıran Michelle Pfeiffer, kariyerindeki harika rollerinden birinde insanı büyülemeyi başarıyordu. (Tolga Karakayalı)
1989
Kazanan: Jessica Tandy Driving Miss Daisy
Kazanması Gereken: Isabelle Adjani Camille Claudel
1990 iyi filmlerin bir arada olduğu çok hak yenilen bir sene oldu. Oscarı kazanan en sıradan filmlerden biri Driving Miss Daisy oldu. Spike Leenin başyapıtı Do the Right Thing en iyi film kategorisinde aday bile değildi. Bağımsız sinemanın 90lardaki eşik noktalarından Sex, Lies and Videotape senaryo dalında aday gösterildi, zaten ödülünü Dead Poets Societynin sıradanlığına karşı kaybetti. Isabelle Adjaninin Camille Claudeldeki sıradışı performansı yerine Driving Miss Daisy yarattığı gümbürtüyle Jessica Tandye Oscar kazandırdı. (Gökhan Gök)
1990
Kazanan: Kevin Costner Dances With Wolves
Kazanması Gereken: Martin Scorsese Goodfellas
Akademinin oyuncudan yönetmene evrilenleri ne kadar sevdiği malum. Ne var ki bu sevginin orantısızlığı can yakıcı sonuçlara sebep olabiliyor. Revizyonist westernlerden Dances with Wolves kötü yönetilmiş bir film değil elbette ama kabul edilmeli ki Scorsesenin en iyi işlerinden olan Goodfellas, doksanlı yıllar sinemasını tanımlayan bir sinema olayı oldu; hızlıydı, konuşkandı, komikti, iyi oynanmıştı, nefes kesiyordu Akademinin nasıl olup, nasıl yaptığını ve Scorseseyi bunca zaman görmezden geldiğini anlamak zor. (Tolga Karakayalı)
1994
Kazanan: Robert Zemeckis Forrest Gump
Kazanması Gereken: Woody Allen, Krystof Kieslowski, Robert Redford, Quentin Tarantino
Ve yine o sene diğer tüm adaylar daha iyiydi diyeceğim. Tamam Zemeckis de fena bir yönetmenlik çıkarmamıştı, eli yüzü düzgündü ama yukarıda Allah var; Bullets Over Broadwayde Woody Allen, Rougeda Krystof Kieslowski, The Quiz Showda Robert Redford ve Pulp Fictionda Quentin Tarantinonun ortaya koydukları yönetmenlik filmleri tamamen tanımlamayan ve çok ince bir işçilik değil miydi? Orta karar bir iş ödül alırken harika işleri ödülsüz bırakmak fazlasıyla insafsız bir yaklaşım değil mi? (Tolga Karakayalı)
2001
Kazanan: Julia Roberts Erin Brockovich
Kazanması Gereken: Ellen Burstyn Requiem for a Dream
Sinema tarihinin en çok iz bırakan performansları genelde psikolojik ağırlıklı filmlerden çıkıyor.Tüm zamanların en sarsıcı filmlerinden biri olan Requiem for a Dream ile yine sarsıcı bir performansa imza atan Ellen Burstynin filmden sonra kafasını kazıttığını ve kendisini Portekizde bir manastıra kapattığı dedikodularını duymuştuk.Sadece bu dedikodular bile bu muhteşem ötesi performansın neden ödüllendirilmediği konusunda sinirleri bozmaya yetiyor. (Faruk Aydın)
2001
Kazanan: Ron Howard A Beautiful Mind
Kazanması Gereken: David Lynch Mulholland Drive
A Beautiful Mind, cidden aday olduğu her dalın en kötüsüydü. Yönetmen dalında Jackman, Altman ve Ridley Scottın yanında bir de öyle bir isim vardı ki herkesi ezip geçiyordu. David Lynch, gerçeküstücü sinema diliyle Los Angelesın kabuslara evrilen hikayesini anlattığında sinemanın büyüsünü yeniden yaratıyordu. Sadece Silencio Tiyatrosundaki sahneler için bile ödüller alması gereken Lynch, bu sofistike ve estetik harikası filmiyle Akademinin boyunu aştı elbette. (Tolga Karakayalı)
2002
Kazanan: Denzel Washington Training Day
Kazanması Gereken: Russell Crowe A Beautiful Mind
İkiz Kule saldırılarının olduğu sene, tarihin en büyük üçkağıtlarından birine tanıklık etmiştik. Bana göre, Akıl Oyunlarındaki performansıyla ayakta alkışlanması gereken Russell Crowe yerine siyahi bir oyuncuya, Denzel Washingtona ödül verildi. Training Dayi ve Denzel Washingtonı severim. İyi bir oyuncudur. O film de Ethan Hawke da çok iyiydi ancak hiçbiri John Nashi canlandıran Crowedan iyi değildi. Elbette bu seçimde, Russell Croweun daha bir yıl önce Gladyatör ile ödül kazanmış olması da büyük rol oynadı. (Umut Çelik)
2005
Kazanan: Hilary Swank Million Dollar Baby
Kazanması Gereken: Annette Bening (Being Julia) veya Kate Winslet (Eternal Sunshine of the Spotless Mind)
Oscar ödüllerinde mutlaka haketmiyor ya dediğimiz film, oyuncu, yapımcı olmuştur. Benim naçizane 2005 senesi Oscarlarına hücceten bir gönül kırıklığım vardır (Jamie Foxx hariç). Bana göre Million Dolar Baby 4 dalda Oscar alacak kalibrede bir film değildi. Yarışan dallardaki bütün filmlerde ve oyuncularda bu filme gelene kadar alnının akıyla Oscarı alacak işler/kişiler vardı. Hadi Akademinin o sene basireti bağlandı diğer üç Oscar sehven gitti diyelim (şu dediğime kendim de inanmıyorum şu an, Clint Eastwood tapınma ritüeline Aviatorı ve Finding Neverlandı kurban etti reziller) fakat Hillary Swank nedir ki? Rakipleri arasında Annette Bening ve Kate Winslet var, biri Being Julia da diğeri Eternal Sunshine of the Spotless Mind da yardırmış, ödül bu ovarreted ablaya gitsin. Aynı filmin yardımcı oyuncu Oscarı da kıyak müessesesinin eseri. Morgan Freeman dev aktördür fakat Closerda Clive Owen performansı diye de bir şey vardı o sene. Ve son olarak buradan sesleniyorum: Hilary Swank umarım o Oscarın hayrını görmemişsindir. (Sümüklü Papatya)
2006
Kazanan: George Clooney Syriana
Kazanması Gereken: Jake Gyllenhaal Brokeback Mountain
Gyllenhaalı çok sevdiğimden midir yoksa Brokeback Mauntainı izlerken çok ağladığımdan mıdır bilmiyorum ama Gyllenhaalı her izlediğimde bir heteroseksüelden eşcinsel bir karakterin hiç bu kadar iyi çıkacağını tahmin edemezdim.Kariyerine gereken önemi vermese de Gyllenhaal hem iyi bir karakter oyuncusu hem de Brokeback Mountainın vazgeçilmezi. (Faruk Aydın)
2012
Kazanan: Jennifer Lawrance Silver Linings Playbook
Kazanması Gereken: Emmanuelle Riva Amour
Belki Akademi yaşlı oyunculara defalarca kariyer ödülü vermiştir ama Amerikalı olmayan veya İngilizce konuşmayan oyunculara o kadar da düşkün değil. Emmanuelle Rivanın çok çok modern oyunculuğu aday olması ile bile büyük bir başarı kazanmış sayılabilecek olsa da Jennifer Lawranceın fazla sevimli rolünden ve performansından daha sağlam bir tercih olabilirdi ödül için. Ne var ki Akademi, gencecik bir aktristi ödüllendirip sıkıntıya giren endüstrisini sevindirmeyi tercih etti. Elbette Harvey Weinstein faktörü de epey etkili oldu bunda. Reklamın gücü sağ olsun. (Tolga Karakayalı)
1938
Kazanan: Spencer Tracy Boys Town
Kazanması Gereken: James Cagney Angels with Dirty Faces
Birbiri ardına gelen yanlış ödüllerin ilki sanırım burada. Spencer Tracy harika bir oyuncudur ancak art arda alınan iki ödül onun sonraki ödül performanslarını kötü etkilerken James Cagney harika bir altın kalpli mafya tiplemesi çıkardığı sene herkesten çok farklı bir ateşle oynamıştı. Ama Akademi ne yazık ki Cagneyi bu rolüyle değil de daha sonraki Yankee Doodle Dandy filmi ile ödüllendirmeyi tercih etti. Büyük hataydı, büyük! (Tolga Karakayalı)
1939
Kazanan: Robert Donat Goodbye Mr. Chips
Kazanması Gereken: James Stewart Mr. Smith Goes to Washington
James Stewartın yozlaşmış politikacılara yönelik taşlama rolü fazla politik kaçmış olabilir. Laurence Oliviernin harika Heathcliff rolü (Wutheering Heighs) veya Clark Gableın eğlenceli Rhett Buttler rolü (Gone With The Wind) de ödül kazanabilirdi o yıl ama Stewart ayarında bir oyuncu masum bir adamı tüm samimiyeti ile canladırıyorsa neredeyse masumiyetin kendisi haline gelebilirdi ve elbette sonuç tam da bu olmuştu. Robert Donat da hiç fena değildi ve Goodbye Mr. Chips de kötü bir film değil aa Capra iyimserliği ile Stewartı izlemenin keyfi hiçbir şeyde yok. (Tolga Karakayalı)
1940
Kazanan: James Stewart The Philadelphia Story
Kazanması Gereken: Charlie Chaplin The Great Dictator
Bir önceki senenin özrü için ödüllendirilen Stewart, aslında çok da ilginç bir oyunculuk ortaya koymamıştı. Oysa dünya balonu ile dans eden Hitler pozisyonundaki Charlie Chaplin gerçekten de mükemmel bir fiziksel komedi ortaya koymuştu. Kaldı ki iki filmi de izlediğinizde Chaplinin tüm filmi sırtladığını görürsünüz ama The Philadelphia Storyde Katherine Hepburn ve Cary Grant arasında zaten müthiş bir ateş varken James Stewartın filmi sırtlamasına gerek yoktur. (Tolga Karakayalı)
1940
Kazanan: Ginger Rogers Kitty Foyle
Kazanması Gereken: Joan Fontaine Rebecca
Rebeccada Joan Fontainein ortaya koyduğu çocuk-kadın ikinci Mrs. De Winter gerçekten de harika değil mi? Fontaine, gerçekten eşine az rastlanır bir oyuncu. Halen hayatta olduğu için en iyi kadın oyuncu ödülü sahibi en yaşlı aktrist diyebileceğimiz Fontaine, ne yazık ki kırklı yıllar sona erince artık çok fazla rol bulamamış veya sinemadan uzaklaşmış olsa da Rebeccada tam anlamıyla büyüleyici. Genelde eski filmleri izlerken karşımıza çıkan abartılı oyunculuklardan çok uzak, hatta neredeyse günümüze yakışır bir performansla Fontaine, o yıl ödülü hak eden isimdi. Akademi, Ginger Rogersı ne akla hizmet tercih etti bilinmez ama Kitty Foyle ve bu filmdeki rolüyle Ginger Rogers unutuldu unutulacakken Rebecca ve Joan Fontaine gün geçtikçe büyülemeye devam ediyor. (Tolga Karakayalı)
1940
Kazanan: John Ford The Grapes of Wrath
Kazanması Gereken: Alfred Hitchcock Rebecca
Bence Hitch, her aday olduğunda ödül almalıydı ve birkaç kez daha aday olmalıydı ama Akademi, her zaman olduğu gibi yanlış tercihleri ile Hitchi hiç ödüllendirmedi. John Ford, harika bir yönetmendir ama The Grapes of Wrath onun en iyi işlerinden değildi. Akademinin yanlış zamanlaması ve ödüllerinin gözden kaçacak gibi değil. Ertesi sene John Fordu bu sefer de How Green Was My Valley ile ödüllendirip Citizen Kane ile Orson Wellesi ödülsüz bıraktı. John Ford, en iyi işlerinden olan The Informer ile daha evvel ödül almıştı ama en iyi işlerinden olan The Searchers ile ödülsüz kaldı daha sonra. İşte buna adaletsizlik denir. Alfred Hitchcock ise harika filmler çekmeye devam etse de asla yönetmen ödülü alamadı. (Tolga Karakayalı)
1944
Kazanan: Leo McCarey
Kazanması Gereken: Otto Preminger Laura
Billy Wilder ve Alfred Hitchcocka rağmen Laurada Otto Preminger öyle muazzam bir iş ortaya koymuştu ki bu işçiliğin ödülsüz kalmasını insanın aklı almıyor. Premingerin filmi kara filmler içinde her şeyiyle mükemmel olan örneklerden biridir ve de hele o insanın aklına kazınan melodiyi kullanma biçimiyle gerçekten insanı şaşkına çevirecek kadar güçlü bir filmdi. McCareyi bugün cidden hatırlayan var mı bilinmez ama Wilder ve Hitchcocku tanımayan yoktur. Preminger, kariyeri zikzaklı olsa da gerçekten iyi filmler kotarmayı bilmişti. Asla ödül alamadı. Bu, elbette onun değil Akademinin ayıbıydı. (Tolga Karakayalı)
1947
Kazanan: Olivia de Havilland To Each His Own
Kazanması Gereken: Celia Johnson Brief Encounter
1947de sinema tarihinin en özel aşk filmlerinden biri olan Brief Encounter en iyi film kategorisinde aday bile gösterilmedi. O yıl adaylar arasında Brief Encounterla kıyaslanmayacak The Razor Edge ve The Yearling bulunmaktaydı. İncelikli abartısız bir performansla filme damgasını vuran Celia Johnsonda kadın oyuncu katagorisinde aday olmakla yetinmek zorunda kaldı. Ödülü ise melankolik ve sıradan Oscar performansı gerçekleştiren Olivia de Havilland kazandı. (Gökhan Gök)
1951
Kazanan: Judy Holiday Born Yesterday
Kazanması Gereken: Bette Davis - All About Eve
1951 yılında Oscar tarihinin en garip kararlarından biri verildi. O yıl en iyi kadın oyuncu dalında sinema tarihinin en özel performanslarından ikisi mevcuttu. Yarış Sunset Blv.daki isterik performasıyla Gloria Swanson ile All About Evedeki Betty Davis arasında geçeceği düşünülürken Oscarı Born Yesterdayde kimsenin hatırlamadığı bir performans ile Judy Holidaye kazandı. (Gökhan Gök)
1959
Kazanan: Charlton Heston Ben Hur
Kazanması Gereken: Jack Lemmon Some Like It Hot
Elektirikli, enerjik bir komedi oyunculuğu Lemmonınki. Her filmde ve her rolde mükemmeli yakalayan Lemmonı kadın kıyafetleri içinde, bir mafya babası ile flört ederken izlemenin keyfini Akademi alamamış olmalı ki Ben Hurda dolanan Charlton Hestonı tercih etmişti. Hestonı ve Lemmonı oyuncu olarak karşılaştırdığınızda hangi akıllı kalkıp da Hestonın daha iyi olduğunu düşünür ki? Billy Wilderın zeka fışkıran komedisini her zaman Ben Hura tercih ederim zaten ama Lemmonın Hestona yenilmesi cidden daha ağır bir kararmış gibime geliyor. (Tolga Karakayalı)
1960
Kazanan: Billy Wilder The Apartment
Kazanması Gereken: Alfred Hitchcock Psycho
Billy Wilder iyi bir yönetmendir ve The Apartment gayet de iyi bir film ama Alfred Hitchcock ve Psycho ile kıyas kabul etmez. Wilder, kariyerindeki pek çok filme yönetmen ödülü kazanabilirdi; Double Indemnity gibi kara filmler veya Some Like It Hot gibi komedilerle dolu kariyere buna müsait. Ancak çok, çok yetenekli olan Wilder ne yazık ki The Apartment ile sinemanın en mahir yönetmenlerinden olan Hitchcocku hem de en güzel filmlerinden biri olan Psycho ile yendi. Bir kez daha Akademi, hata yaptı ve bu hatası büyük oldu. (Tolga Karakayalı)
1962
Kazanan: Sophia Loren Two Women
Kazanması Gereken: Audrey Hepburn Breakfast at Tiffanys
1961 yılı En İyi Kadın Oyuncu heykeli Marilyn Monroe, Brigitte Bargot ve Jane Fonda ile yarışan döneminin seks sembolü isimlerinden biri olan Sophia Lorene verilmişti. Lorenin Kızım ve Ben filmindeki performansı elbette takdir edilmeliydi. Ama bana kalırsa Oscar daha doğru bir adrese gidebilirdi. Unutulmaz bir Broadway müzikali olan Breakfast at Tiffanysdeki Holly Golightly karakteriyle heykelcik Audrey Hepburne verilmeliydi. 1953te Roman Holiday ile canlandırdığı Prenses Ann karakteriyle Oscarı kucaklamış olsa da Hepburnü moda ve güzelliğin simgesi, stil ikonu olarak tanıtan ve sevdiren kariyerindeki bu en önemli filme gereken önemin verilmemesi ve Audreynin heykeli alamaması oldukça üzücü (Özge Yağmur)
1968
Kazanan: Carol Reed Oliver!
Kazanması Gereken: Stanley Kubrick 2001: A Space Odyssey
Kabul, Stanley Kubricki tekrar tekrar anacağım. Ne var ki söylemeden olmaz; Kubrick bir dahiydi. Özellikle 2001de ortaya koyduğu yönetmenlik Reedin Oliver!daki yönetmenliğinden kat be kat daha iyiydi. The Fallen Idol ve The Third Man ile sadece aday olabilen Reedin aslında en iyi filmleri o ikisiydi. Her iki adaylıkta da Joseph L. Mankiewicze yenildi. Akademi, orada yaptığını burada örtmeye kalktı ve Kubricki ödülsüz bıraktı. Sinemada daha sonraki yıllara kalan yönetmenliğin hangisi olduğunu tartışmaya gerek yok herhalde. (Tolga Karakayalı)
1968
Kazanan: Katharine Hepburn Guess Whos Coming to Dinner
Kazanması Gereken: Anne Bancroft The Graduate
1968de Mike Nicholsun cüretkar başyapıtı The Graduate en iyi film katagorisinden yenik ayrıldı. Kazanan In the Heat If the Night olması yüreklere su serpse de Katharine Hepburnün gözü kapalı oynayacağı bir rolle Anne Bancroftun performansı yerine tercih edilmesini kabul edemeyiz. (Gökhan Gök)
1969
Kazanan: John Wayne True Grit
Kazanması Gereken: Dustin Hoffman & John Voight Midnight Cowboy
Sadece ata binebildiği için oyunculuk yapan Wayne, berbat ötesi bir oyuncudur. Kariyerinde sadece bir çeşit rol vardır; John Wayne! Kendi kendisini oynadığı filmleri nasıl olup da bugüne ulaştı derseniz John Ford etkisinden bahsederim sadece. Ama 1969da Midnight Cowboydaki Hoffman ve Voight, Waynein ünlendiği western filmleri ters yüz eden bir drama ile Amerikan rüyasına karanlık bir bakış atarlarken cidden çok, çok iyiydiler. Akademi, o filmi üç dalda ödüllendirme cesaretini gösterdi ve tarihin en haklı ve doğru kararlarından birini verdi. Oyuncuları nasıl oldu da görmezden geldiği ise tam bir muamma. (Tolga Karakayalı)
1971
Kazanan: Martin Friedkin The French Connection
Kazanması Gereken: Stanley Kubrick A Clockwork Orange
Friedkinin filmi çok şık bazı yönetmenlik hamleleri ve cidden müthiş bir kurgu anlayışı ile kotarılmıştır ama aslında ödülün kime ait olduğu şüpheye gerek bırakmayacak denli açıktır. Kubrick, bir kez daha ödülden edilmiştir. A Clockwork Orange, pek çoklarını korkutacak kadar provokatifti ve benzer nedenlerle nice harika film ve yönetmen ödülsüz kaldı. Bu ödül tercihinin bir de Akademinin en özgürlükçü olduğu ve genelde doğru kararlar verdiği yıllarda gerçekleşmiş olması da akıl almaz bir şey. Kubrickin hakkı kaç kez yenilebilir ki? (Tolga Karakayalı)
1974
Kazanan: Ellen Burstyn Alice Doesnt Live Here Anymore
Kazanması Gereken: Gena Rowlands A Woman Under Influence
1974de sinema tarihinde ender rastlanan ulaşılması zor bir eşikte performans gösteren Gena Rowlands, A Woman Under Influence ile adaylıkta kaldı. Ödülü kazanan ise bekar anne rolüyle iyi bir performans gerçekleştirse de Rowlandsı geçerek hak yiyen Ellen Burstyn oldu. Burstynin bu ödülünün vebalini 2001 yılında Requirem for a Dream ile sınırda performasının ödüllendirilmeyerek ödedi. (Gökhan Gök)
1978
Kazanan: Jane Fonda Coming Home
Kazanması Gereken: Ingrid Bergman Autumn Sonata
Evet, bazen aslında iyi olan ödül kararları vardır. Ellen Burnstynin Alice Doesnt Live Here Anymore ile aldığı ödül gibi ama o yıl bir de Geena Rowlandsın A Woman Under the Influence filmindeki rolünü görürseniz ödül keşke paylaştırılsaymış dersiniz. Daha sonra değineceğim Joodie Fosterın The Accuseddaki ödülü için de buna benzer bir durum söz konusu. Jane Fondaya gelirsek; hiç şüphe yok ki Fonda, Coming Home filminde gerçekten çok, çok iyi bir performans sunuyor ama Autumn Sonatayı izleyip de hayran kalmayan, Ingrid Bergmanın kendine verilen rolü aşan performansını takdir etmeyen yoktur muhtemelen. Sinemadaki son rolünde Bergman, gerçekten mükemmel bir performans sunmuş. Ne var ki sadece adaylıkla yetinip ödülü Fondaya kaptırmış. (Tolga Karakayalı)
1979
Kazanan: Robert Benton Kramer vs. Kramer
Kazanması Gereken: Francis Ford Coppola Apocalypse Now
Coppola, son iyi ve aslında en iyi filmi ile gişede öyle battı ki kimse bu filmden bir şey beklemiyordu sanırım ama tarihin en iyi savaş filmiydi Apocalypse Now. Cannesda aldığı en iyi film ödülü ardından filmin estetik yetkinliği üzerinde hiç tartışma kalmadı. Coppola, Joseph Conradın Afrikadaki sömürgecilik faaliyetleri için yazdığı kitaptan bir Vietnam Savaşı hikayesi çıkarmayı bildi ve insanın aklını durduracak bir film ortaya koydu. Robert Bentonın aile draması ise kadın düşmanı olduğu kadar seksenlerdeki bir dizi başkaca aile dramasına ve onların ödüller almasına imkan sağlayacak bir dönemeç oldu. Bentonın pek de mahir bir yönetmen olmadığı ortada; asıl soru nasıl olup da Akademinin Apocalypse Now filmini görmezden geldiği. (Tolga Karakayalı)
1985
Kazanan: Sydney Pollack Out of Africa
Kazanması Gereken: Akira Kurosawa Ran
Akademinin seksenli yıllar boyunca verdiği bir dizi kötü karardan biri daha. Elinizde Akira Kurosawa varsa ne demeye Sydney Pollackla uğraşırsınız ki? Tamam, Pollack da fena iş çıkarmamıştı ama Ran, tam anlamıyla bir görsel şaheserdi. İnsanın böyle bir film daha görebileceğine inanması çok zor. Kurosawanın birbirinden harika filmlerle dolu filmografisindeki elmaslardan biri hiç şüphe yok ki. (Tolga Karakayalı)
1985
Kazanan: Geraldine Page A Trip to Beautiful
Kazanması Gereken: Whoopi Goldberg The Color Purple
Bir başka kariyer ödülü de Geraldine Pagein aldığı ödül. Spielbergün kadri kıymeti bilinmeyen filmi The Color Purple ile kariyerine başlayan Whoopi Goldberg gerçekten de sağlam bir performans ortaya koymuştu. İzleyenin unutamayacağı bu korkak çocuk-kadın rolünde Goldberg, daha sonra ünleneceği komedi rollerine dair hiçbir ipucu vermez ve devamlı olarak mendillerinizi hazırda bekletmeniz gerekir. 11 daldaki adaylığının hiçbirini ödüle çeviremeyen filmin başrolünde Goldberg, yılların oyuncusu Pageden daha üstün bir performans ortaya koymuştu ama Akademi, yıllarca ödüllendiremediği Pagee veda öpücüğü vermeyi tercih etti. (Tolga Karakayalı)
1988
Kazanan: Joodie Foster The Accused
Kazanması Gereken: Glenn Close Dangerous Liaisions
1988 senesi için en iyi kadın oyuncu adayları göz kamaştırıcı; Joodie Foster, Glenn Close, Meryl Streep ve Sigourney Weaver (bu kadınlar arasında Melani Griffithin ne işi var bilinmemektedir). Joodie Fosterın the Accuseddaki tecavüz kurbanı rolü gerçekten çok başarılı bir performans olsa da Meryl Streep ve Sigourney Weaverın karakter çalışmaları da yabana atılacak cinsten değildi. Ne var ki Glenn Close, yüzünü, ses tonunu, gözlerini kullanarak öyle bir Marquis de Merteuille yaratmıştı ki oyunculukta sınırların ne olamayacağını gösterir gibiydi. Foster çok iyi olsa da Close mükemmeldi. Ödülü her an Fosterdan geri alıp Closea vermeli sanki. (Tolga Karakayalı)
1989
Kazanan: Jessica Tandy Driving Miss Daisy
Kazanması Gereken: Michelle Pfeiffer The Fabolous Baker Boys
Bir başka kariyer ödülü de Jessica Tandyee gitti. Jessica Tandynin yaşlı, ırkçı kadın rolü komediye yaslanan bir duygusallığı uyandırabiliyordu belki ama Michelle Pfeifferın caz şarkıcısı Sussie Diamond performansı gerçekten bambaşka bir şeydi. Karakterinin duygusal derinliğini yakalayan, müzik performanslarını da hakkıyla canlandıran Michelle Pfeiffer, kariyerindeki harika rollerinden birinde insanı büyülemeyi başarıyordu. (Tolga Karakayalı)
1989
Kazanan: Jessica Tandy Driving Miss Daisy
Kazanması Gereken: Isabelle Adjani Camille Claudel
1990 iyi filmlerin bir arada olduğu çok hak yenilen bir sene oldu. Oscarı kazanan en sıradan filmlerden biri Driving Miss Daisy oldu. Spike Leenin başyapıtı Do the Right Thing en iyi film kategorisinde aday bile değildi. Bağımsız sinemanın 90lardaki eşik noktalarından Sex, Lies and Videotape senaryo dalında aday gösterildi, zaten ödülünü Dead Poets Societynin sıradanlığına karşı kaybetti. Isabelle Adjaninin Camille Claudeldeki sıradışı performansı yerine Driving Miss Daisy yarattığı gümbürtüyle Jessica Tandye Oscar kazandırdı. (Gökhan Gök)
1990
Kazanan: Kevin Costner Dances With Wolves
Kazanması Gereken: Martin Scorsese Goodfellas
Akademinin oyuncudan yönetmene evrilenleri ne kadar sevdiği malum. Ne var ki bu sevginin orantısızlığı can yakıcı sonuçlara sebep olabiliyor. Revizyonist westernlerden Dances with Wolves kötü yönetilmiş bir film değil elbette ama kabul edilmeli ki Scorsesenin en iyi işlerinden olan Goodfellas, doksanlı yıllar sinemasını tanımlayan bir sinema olayı oldu; hızlıydı, konuşkandı, komikti, iyi oynanmıştı, nefes kesiyordu Akademinin nasıl olup, nasıl yaptığını ve Scorseseyi bunca zaman görmezden geldiğini anlamak zor. (Tolga Karakayalı)
1994
Kazanan: Robert Zemeckis Forrest Gump
Kazanması Gereken: Woody Allen, Krystof Kieslowski, Robert Redford, Quentin Tarantino
Ve yine o sene diğer tüm adaylar daha iyiydi diyeceğim. Tamam Zemeckis de fena bir yönetmenlik çıkarmamıştı, eli yüzü düzgündü ama yukarıda Allah var; Bullets Over Broadwayde Woody Allen, Rougeda Krystof Kieslowski, The Quiz Showda Robert Redford ve Pulp Fictionda Quentin Tarantinonun ortaya koydukları yönetmenlik filmleri tamamen tanımlamayan ve çok ince bir işçilik değil miydi? Orta karar bir iş ödül alırken harika işleri ödülsüz bırakmak fazlasıyla insafsız bir yaklaşım değil mi? (Tolga Karakayalı)
2001
Kazanan: Julia Roberts Erin Brockovich
Kazanması Gereken: Ellen Burstyn Requiem for a Dream
Sinema tarihinin en çok iz bırakan performansları genelde psikolojik ağırlıklı filmlerden çıkıyor.Tüm zamanların en sarsıcı filmlerinden biri olan Requiem for a Dream ile yine sarsıcı bir performansa imza atan Ellen Burstynin filmden sonra kafasını kazıttığını ve kendisini Portekizde bir manastıra kapattığı dedikodularını duymuştuk.Sadece bu dedikodular bile bu muhteşem ötesi performansın neden ödüllendirilmediği konusunda sinirleri bozmaya yetiyor. (Faruk Aydın)
2001
Kazanan: Ron Howard A Beautiful Mind
Kazanması Gereken: David Lynch Mulholland Drive
A Beautiful Mind, cidden aday olduğu her dalın en kötüsüydü. Yönetmen dalında Jackman, Altman ve Ridley Scottın yanında bir de öyle bir isim vardı ki herkesi ezip geçiyordu. David Lynch, gerçeküstücü sinema diliyle Los Angelesın kabuslara evrilen hikayesini anlattığında sinemanın büyüsünü yeniden yaratıyordu. Sadece Silencio Tiyatrosundaki sahneler için bile ödüller alması gereken Lynch, bu sofistike ve estetik harikası filmiyle Akademinin boyunu aştı elbette. (Tolga Karakayalı)
2002
Kazanan: Denzel Washington Training Day
Kazanması Gereken: Russell Crowe A Beautiful Mind
İkiz Kule saldırılarının olduğu sene, tarihin en büyük üçkağıtlarından birine tanıklık etmiştik. Bana göre, Akıl Oyunlarındaki performansıyla ayakta alkışlanması gereken Russell Crowe yerine siyahi bir oyuncuya, Denzel Washingtona ödül verildi. Training Dayi ve Denzel Washingtonı severim. İyi bir oyuncudur. O film de Ethan Hawke da çok iyiydi ancak hiçbiri John Nashi canlandıran Crowedan iyi değildi. Elbette bu seçimde, Russell Croweun daha bir yıl önce Gladyatör ile ödül kazanmış olması da büyük rol oynadı. (Umut Çelik)
2005
Kazanan: Hilary Swank Million Dollar Baby
Kazanması Gereken: Annette Bening (Being Julia) veya Kate Winslet (Eternal Sunshine of the Spotless Mind)
Oscar ödüllerinde mutlaka haketmiyor ya dediğimiz film, oyuncu, yapımcı olmuştur. Benim naçizane 2005 senesi Oscarlarına hücceten bir gönül kırıklığım vardır (Jamie Foxx hariç). Bana göre Million Dolar Baby 4 dalda Oscar alacak kalibrede bir film değildi. Yarışan dallardaki bütün filmlerde ve oyuncularda bu filme gelene kadar alnının akıyla Oscarı alacak işler/kişiler vardı. Hadi Akademinin o sene basireti bağlandı diğer üç Oscar sehven gitti diyelim (şu dediğime kendim de inanmıyorum şu an, Clint Eastwood tapınma ritüeline Aviatorı ve Finding Neverlandı kurban etti reziller) fakat Hillary Swank nedir ki? Rakipleri arasında Annette Bening ve Kate Winslet var, biri Being Julia da diğeri Eternal Sunshine of the Spotless Mind da yardırmış, ödül bu ovarreted ablaya gitsin. Aynı filmin yardımcı oyuncu Oscarı da kıyak müessesesinin eseri. Morgan Freeman dev aktördür fakat Closerda Clive Owen performansı diye de bir şey vardı o sene. Ve son olarak buradan sesleniyorum: Hilary Swank umarım o Oscarın hayrını görmemişsindir. (Sümüklü Papatya)
2006
Kazanan: George Clooney Syriana
Kazanması Gereken: Jake Gyllenhaal Brokeback Mountain
Gyllenhaalı çok sevdiğimden midir yoksa Brokeback Mauntainı izlerken çok ağladığımdan mıdır bilmiyorum ama Gyllenhaalı her izlediğimde bir heteroseksüelden eşcinsel bir karakterin hiç bu kadar iyi çıkacağını tahmin edemezdim.Kariyerine gereken önemi vermese de Gyllenhaal hem iyi bir karakter oyuncusu hem de Brokeback Mountainın vazgeçilmezi. (Faruk Aydın)
2012
Kazanan: Jennifer Lawrance Silver Linings Playbook
Kazanması Gereken: Emmanuelle Riva Amour
Belki Akademi yaşlı oyunculara defalarca kariyer ödülü vermiştir ama Amerikalı olmayan veya İngilizce konuşmayan oyunculara o kadar da düşkün değil. Emmanuelle Rivanın çok çok modern oyunculuğu aday olması ile bile büyük bir başarı kazanmış sayılabilecek olsa da Jennifer Lawranceın fazla sevimli rolünden ve performansından daha sağlam bir tercih olabilirdi ödül için. Ne var ki Akademi, gencecik bir aktristi ödüllendirip sıkıntıya giren endüstrisini sevindirmeyi tercih etti. Elbette Harvey Weinstein faktörü de epey etkili oldu bunda. Reklamın gücü sağ olsun. (Tolga Karakayalı)