Debresif
Bayan Üye
Kuran ayi: Ramazan
On bir ayin kirliligi üstümüzde. Bu kirlilik el kirine, ayak kirine benzemez. Onlari yikarsin gider. Bu kirlilik yürek kiri, zihin kiri, akil kiri, hepsinden öte tasavvur kiri.
Bilinç kirlenmesi çagin amansiz bir hastaligi. Bilinci ve yüregi kirlenen insan, bu kirliligi bir biçimde elinin dokunduguna bulastiriyor. Sözü, düsünceyi, duyguyu kirletiyor. Kirli zihinle Kuran okusa, zihnindeki kirlenmisligi ona da bulastiriyor. Ibadet etse, tadini alamiyor. Tipki dünyanin en nefis yemegi pis bir kaba konulunca nasil yenilmez oluyorsa, iste öyle...
Bilinç ve akil, kâlp ve duygu kirliligi kirlenmis bir organ kadar kolay temizlenmiyor. Yikarsin gider diyemiyorsunuz. Bu, digerinden bin beter bir kirlilik. Kirlilik manevi olunca, ondan arinmanin yolu ve yordami da manevi olmak zorunda.
Iste ibadetler, insani arindirmanin, onu yaratan Allah tarafindan belirlenmis yöntemleri. Allah tarafindan belirlenmis; çünkü insani yaratan, onun zaaflarini herkesten, hatta kisinin kendisinden de daha iyi bilir. Kuranin dedigi gibi O hiç yarattigini bilmez mi?
Bildigi içindir ki, insani manevi kir ve paslarindan temizleyecek reçeteleri de en güzel O yazar. Vahiy, iste bu reçetelerden olusmus ilahi bir sifa hazinesidir.
Ibadetler kendi baslarina amaç degildirler. Onlar, gerçeklestirecekleri daha üst amaçlar için araç kilinmislardir. Oruç ibadeti de öyle... Her ibadetin amaç ve hikmeti vardir, fakat bu amaç ve hikmeti, bazen o ibadeti emreden ilahi mesajin içerisinde açikça yazili olarak bulursunuz; bazen de, derin düsünme ve tüme varim yöntemiyle vahyi okuma sonucunda bulursunuz.
Oruç ibadetinin amaci, birincisine girer. Bizzat orucu emreden ayet söyle baslar: Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kilindigi gibi, size de farz kilindi! Bu ilahi talimatin hemen ardindan, oruç ibadetinin insanda gerçeklestirmek istedigi amaç açikça yer alir: Leallekum tettekûn: Umulur ki, sorumluluk suuruna ulasirsiniz.
Evet, orucun amaci, insanda sorumluluk suurunu uyandirmasi, diri tutmasidir.
Kime karsi sorumluluk suuru?
Önce insanin kendi varolusuna karsi sorumluluk suuru... Çünkü insan yaratilmislarin taci, Allahin saheseri olarak bir amaç ugruna yaratilmistir. Dolayisiyla kendi varolusunun amacini sormak, aramak ve bulmak zorundadir. Iste insanin kendisine karsi sorumlulugu budur.
Insan kendisine karsi sorumlulugunun bilincine varirsa, Allaha karsi sorumlulugunun bilincine de varacaktir. Iste bu, Kurânî ifadesiyle takvadir. Bu bilinç kendisinde yer ettikten sonra insan, diger insanlara, tabiata ve esyaya karsi sorumlulugunu da idrak edecektir.
Bu anlamda oruç tutmak, insanin kendi iç dünyasina karsi olan sorumlulugunu yerine getirmesi anlamini tasir. Zayiflayan ruhun beslenmesi için ruhun doyurulmasi... Çünkü on bir ay boyunca bedene yapilan yatirim ruhu, akli, bilinci geri plana itmis, onlari zayif birakmistir. Oysa ki insani insan eden eti kemigi degildir. O halde mesele insani insan eden degerlerin takviye edilmesi, onlarin beslenmesi ve yüceltilmesidir.
Insan, kendisini insan eden yerlerini beslediginde karanlikta kalan gönlü aydinlanacak, akli aydinlanacak, bilinci aydinlanacak ve görmeyen gönül gözü görmeye, gönül kulagi isitmeye, gönül burnu koku almaya baslayacaktir. Bu manevi gelisme, insan bilincini yüceltecek ve insan ibadeti sayesinde Rabbiyle arasindaki iliskiyi aktif hale getirecektir.
Iste bu iliskide insandan yükselen ubudiyyet (kulluk) olacaktir.
Allahtan buna karsilik olarak inen ise rububiyyet (Rablik) olacaktir.
Insandan yükselen dua olacaktir...
Allahtan inen icabet olacaktir...
Insandan yükselen soru olacaktir...
Allahtan inen cevap olacaktir...
dresini bulan her yükselis bir miraç olacaktir. Tabi bunun Allah tarafindan verilen karsiliginda ise nüzul yer alacaktir. Ve iste vahiy, insanoglunun varlik sorularina Allahin verdigi bir cevaptir ve Allahin insana tenezzül buyurmasinin bir sonucudur.
Son vahiy, Mekkede, Hira daginda bir Ramazan gecesi inmeye baslamisti. Biz müminler vahyin dogum ayi oldugu için Ramazani aylarin sultani bilmisizdir. Çünkü o, sözlerin sultani olan vahyin insanoglunun kararan ufkunu aydinlattigi aydir.
O halde Ramazan aslinda Kuran ayidir ve bu ay tüm kutsalligini vahiyden almistir. Bunun insana verdigi mesaj su olsa gerektir:
Vahiy indigi ayi böylesine mübarek kiliyorsa, indigi geceyi bin aydan/bir ömürden (bin ay= 83 yil) daha hayirli kiliyorsa, ey insanoglu ya Kuran vahyi senin yüregine, hayatina, evine, sehrine ve ülkene inerse senin degerini kaça katlar, bunu hiç düsündün mü?
Ramazan, Kuranla bütünlesme ayi olmali. Kuran sadece elimizde ve dilimizde degil, yüregimizde, aklimizda, hepsinden öte hayatimizda olmali.
Kuranin hayatimizda olmasi için, tasavvurumuzu, aklimizi ve kisiligimizi Kurana insa ettirmeliyiz. Zaten yüce olan Kurani yüceltmeye kalkismak gibi bir saskinligi birakip, Kuranin bizi yüceltmesi için yapmamiz gerekeni yapmali, hiç olmazsa bu Ramazanda Ey Rabbim! Ben, bana gönderdigin mesaji simdiye dek açip okuyup anlamadigim için, senden af diliyorum! diyerek, Kuran vahyine imha olmus iç dünyamizi insa ettirmeliyiz.
Bunu sadece kendimiz için degil, vahyin isigina muhtaç diger insanlar ve bu topraklarda mahzun ve mükedder olan imanin gelecegi için de yapmaliyiz.
Hos geldin Ramazan, nahos olan bizleri de hos et!
On bir ayin kirliligi üstümüzde. Bu kirlilik el kirine, ayak kirine benzemez. Onlari yikarsin gider. Bu kirlilik yürek kiri, zihin kiri, akil kiri, hepsinden öte tasavvur kiri.
Bilinç kirlenmesi çagin amansiz bir hastaligi. Bilinci ve yüregi kirlenen insan, bu kirliligi bir biçimde elinin dokunduguna bulastiriyor. Sözü, düsünceyi, duyguyu kirletiyor. Kirli zihinle Kuran okusa, zihnindeki kirlenmisligi ona da bulastiriyor. Ibadet etse, tadini alamiyor. Tipki dünyanin en nefis yemegi pis bir kaba konulunca nasil yenilmez oluyorsa, iste öyle...
Bilinç ve akil, kâlp ve duygu kirliligi kirlenmis bir organ kadar kolay temizlenmiyor. Yikarsin gider diyemiyorsunuz. Bu, digerinden bin beter bir kirlilik. Kirlilik manevi olunca, ondan arinmanin yolu ve yordami da manevi olmak zorunda.
Iste ibadetler, insani arindirmanin, onu yaratan Allah tarafindan belirlenmis yöntemleri. Allah tarafindan belirlenmis; çünkü insani yaratan, onun zaaflarini herkesten, hatta kisinin kendisinden de daha iyi bilir. Kuranin dedigi gibi O hiç yarattigini bilmez mi?
Bildigi içindir ki, insani manevi kir ve paslarindan temizleyecek reçeteleri de en güzel O yazar. Vahiy, iste bu reçetelerden olusmus ilahi bir sifa hazinesidir.
Ibadetler kendi baslarina amaç degildirler. Onlar, gerçeklestirecekleri daha üst amaçlar için araç kilinmislardir. Oruç ibadeti de öyle... Her ibadetin amaç ve hikmeti vardir, fakat bu amaç ve hikmeti, bazen o ibadeti emreden ilahi mesajin içerisinde açikça yazili olarak bulursunuz; bazen de, derin düsünme ve tüme varim yöntemiyle vahyi okuma sonucunda bulursunuz.
Oruç ibadetinin amaci, birincisine girer. Bizzat orucu emreden ayet söyle baslar: Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kilindigi gibi, size de farz kilindi! Bu ilahi talimatin hemen ardindan, oruç ibadetinin insanda gerçeklestirmek istedigi amaç açikça yer alir: Leallekum tettekûn: Umulur ki, sorumluluk suuruna ulasirsiniz.
Evet, orucun amaci, insanda sorumluluk suurunu uyandirmasi, diri tutmasidir.
Kime karsi sorumluluk suuru?
Önce insanin kendi varolusuna karsi sorumluluk suuru... Çünkü insan yaratilmislarin taci, Allahin saheseri olarak bir amaç ugruna yaratilmistir. Dolayisiyla kendi varolusunun amacini sormak, aramak ve bulmak zorundadir. Iste insanin kendisine karsi sorumlulugu budur.
Insan kendisine karsi sorumlulugunun bilincine varirsa, Allaha karsi sorumlulugunun bilincine de varacaktir. Iste bu, Kurânî ifadesiyle takvadir. Bu bilinç kendisinde yer ettikten sonra insan, diger insanlara, tabiata ve esyaya karsi sorumlulugunu da idrak edecektir.
Bu anlamda oruç tutmak, insanin kendi iç dünyasina karsi olan sorumlulugunu yerine getirmesi anlamini tasir. Zayiflayan ruhun beslenmesi için ruhun doyurulmasi... Çünkü on bir ay boyunca bedene yapilan yatirim ruhu, akli, bilinci geri plana itmis, onlari zayif birakmistir. Oysa ki insani insan eden eti kemigi degildir. O halde mesele insani insan eden degerlerin takviye edilmesi, onlarin beslenmesi ve yüceltilmesidir.
Insan, kendisini insan eden yerlerini beslediginde karanlikta kalan gönlü aydinlanacak, akli aydinlanacak, bilinci aydinlanacak ve görmeyen gönül gözü görmeye, gönül kulagi isitmeye, gönül burnu koku almaya baslayacaktir. Bu manevi gelisme, insan bilincini yüceltecek ve insan ibadeti sayesinde Rabbiyle arasindaki iliskiyi aktif hale getirecektir.
Iste bu iliskide insandan yükselen ubudiyyet (kulluk) olacaktir.
Allahtan buna karsilik olarak inen ise rububiyyet (Rablik) olacaktir.
Insandan yükselen dua olacaktir...
Allahtan inen icabet olacaktir...
Insandan yükselen soru olacaktir...
Allahtan inen cevap olacaktir...
dresini bulan her yükselis bir miraç olacaktir. Tabi bunun Allah tarafindan verilen karsiliginda ise nüzul yer alacaktir. Ve iste vahiy, insanoglunun varlik sorularina Allahin verdigi bir cevaptir ve Allahin insana tenezzül buyurmasinin bir sonucudur.
Son vahiy, Mekkede, Hira daginda bir Ramazan gecesi inmeye baslamisti. Biz müminler vahyin dogum ayi oldugu için Ramazani aylarin sultani bilmisizdir. Çünkü o, sözlerin sultani olan vahyin insanoglunun kararan ufkunu aydinlattigi aydir.
O halde Ramazan aslinda Kuran ayidir ve bu ay tüm kutsalligini vahiyden almistir. Bunun insana verdigi mesaj su olsa gerektir:
Vahiy indigi ayi böylesine mübarek kiliyorsa, indigi geceyi bin aydan/bir ömürden (bin ay= 83 yil) daha hayirli kiliyorsa, ey insanoglu ya Kuran vahyi senin yüregine, hayatina, evine, sehrine ve ülkene inerse senin degerini kaça katlar, bunu hiç düsündün mü?
Ramazan, Kuranla bütünlesme ayi olmali. Kuran sadece elimizde ve dilimizde degil, yüregimizde, aklimizda, hepsinden öte hayatimizda olmali.
Kuranin hayatimizda olmasi için, tasavvurumuzu, aklimizi ve kisiligimizi Kurana insa ettirmeliyiz. Zaten yüce olan Kurani yüceltmeye kalkismak gibi bir saskinligi birakip, Kuranin bizi yüceltmesi için yapmamiz gerekeni yapmali, hiç olmazsa bu Ramazanda Ey Rabbim! Ben, bana gönderdigin mesaji simdiye dek açip okuyup anlamadigim için, senden af diliyorum! diyerek, Kuran vahyine imha olmus iç dünyamizi insa ettirmeliyiz.
Bunu sadece kendimiz için degil, vahyin isigina muhtaç diger insanlar ve bu topraklarda mahzun ve mükedder olan imanin gelecegi için de yapmaliyiz.
Hos geldin Ramazan, nahos olan bizleri de hos et!