EGE’NİN ORTAKÇI TOPLUMLARINDAN KALMA BİR KADIN – ATA GELENEK ÖRNEĞİ: AYAZLAMA
(Bir Belge)
Bu mektubumda sizlere, bizim yörede hala yaşamakta olan bir etkinlikten söz et etmek istiyorum. Umarım ki, bir kültür değerini tanıtmak için işe yarar. Bu gelenek yöremizdeki diğer kesimlerden ziyade biz Kızılbaş Tahtacılar arasında yaşamakta olan bir gelenektir.
Niçin böyle denmiştir, böyle denmesi için hangi sebepler etkili olmuştur bunu bilemiyorum ama biz bu geleneğe Ayazlama diyoruz.
Ayazlama düğünlerin son günü gerçekleştirilen ve tümüyle kadınlara ait olan bir etkinliktir. Bu gelenek sünnet düğünleri de dahil olmak üzere bütün düğünlerde mutlak yerine getirilir.
Düğün sahiplerinin Anaları Ayazlamanın yapılacağı gün, diğer adıyla “Değre” dediğimiz Üç eteğini mutlaka giyer. Değre, yöremiz Kızılbaşlığında son derece önemlidir ve erkan ile giyilip çıkartılır. Bu elbiseyi kadın birinci kez gelin olduğunda duvakla birlikte giyer. İkinci kez çocuklarına ya da komşularına ait bu gibi önemli günlerde, üçüncü olarak da “Hakka yürüdüğü”nde giyer. Bizde kadınlar, değresiyle toprağa verilirler.
Hiçbir kadın değresini kendi kendine giymez. Değreyi ona mutlaka müsahipli olan bir başka kadın giydirir. Giydirme işlemini yapacak kadın bunu bir sıraya göre yerine getirir. Önce bir gülbank okur ve ilkin alttan sof ya da “köynek” giydirir. Sonra gülbankla değre giydirilir. Daha sonra da yine gülbankla başı bağlanır.
Ön hazırlıkları, her evin kadını önceden yapar. Her kadın eşiyle konuşur ve Ayazlama saatinde gözden kaybolmamasını söyler. Eğer, erkeğin herhangi bir şekilde işi varsa ve iş köy dışında ise ve bu önceden biliniyorsa, erkek kendi yerine gerekli görevleri yerine getirmek üzere vekil tayin eder. Bu gibi hazırlıklar Ayazlama günü için son derece önemlidir.
Ayazlama, her düğünün son günü yapılır. En önemli özelliği bugünün tümüyle evli kadınlara ait olmasıdır. Bizde düğünler ortak bir iş bölümüyle olur ve herkes birbiriyle böylesi bir günde yardımlaşır. İlk günler erkeklerindir. Diğer hizmetlilerle birlikte kadınlar düğünün bütün işlerini yürütürler.
Sıra son güne gelince o gün kurallar kökten değişir. O gün evli kadınlara aittir ve kadın ne düğün yerinde, ne de evinde hiçbir işe bakmaz. Her kadının eşi o gün için hizmet görevlisidir.
Düğün yerinde olacaklar olur ama o gün düğün sahiplerinin erkekleri dışındaki erkeklerden hiç kimse Ayazlama yerine sokulmazlar. Kadınları hiç kimse rahatsız etmez. Küçük çocuklar da dahil olmak üzere o gün her evin işi erkeğin boynundadır.
Ayazlama günü yaşlı ya da genç bütün evli kadınlar, Ayazlamanın yapılacağı yerde toplanırlar. Her kadın evinden gelirken “düğün lokması”yla birlikte gelir. Ancak düğün sahipleri de düğün için kestikleri koç ya da danaların en değerli yerlerini Ayazlama günü için saklarlar ve o gün onlardan çok çeşitli yemek yapar ve meydana getirirler.
Ayazlama yerinde erkan ile şenlik açılır ve giderek bir şölen havasına bürünür. Yakın tarihlere kadar Ayazlama gününün tüm eğlencesini de, yani sazını sözünü de kadınların kendileri yerine getirirlerdi. Şimdilerde oraya özel olarak çalgıcı getirtiyorlar.
Şölenin havasına girilmesiyle birlikte diledikleri saate kadar süren coşkulu ve eğlenceli saatler başlar. Her kadın için o yerde, her şey serbesttir. Hiçbir davranışı için kınanmaz, ayıplanmaz. Ayazlamanın en önemli yanlarından birisi kadının kendi evinden, her hangi bir şikayeti olması halinde, Ayazlama’da onun gündeme getirmesidir. Bu onun eşi de olabilir, kayınbabası ya da kayınvalidesi ya da herhangi biri de olabilir. O konuda ne düşünüyorsa meydana çıkar dilediği gibi konuşur. Hiç kimse müdahele etmez.
Özellikle eşler arasında herhangi bir sorun varsa, bu sorun ne kadar olumsuz olursa olsun, kadın diliyorsa onu o gün konu eder ve hesap sorar. Eşini dilerse evden ya da o saatte nerede bulunuyorsa oradan getirterek, ona herkesin önünde hesap sorar. Hiçbir erkek çağrıldığı halde oraya gemlemezlik edemez. Ortada karşısına çıkan şikayetin konusu ne olursa olsun, kadına hiçbir şey yapamaz. Onun ifade ettiklerinin dışına da çıkamaz. Ayazlama’da ne olursa olsun, her erkek eşini hoş tutmak zorundadır. Şikayetlerinden dolayı eşinin rızalığını almak her erkeğin boynunun borcudur. Dahası, Ayazlamanın bittiği saatte erkek gelip Ayazlama Meydanı’ndan eşini alıp götürmek durumundadır. Eğer kendisi yoksa veya orada değilse, o saatte orada bulunmak ve eşini alıp getirmek üzere vekilini Ayazlama yerine göndermek zorundadır.
Başlangıçta erkanı yaşlılar açar.Dem ya da dolu için önceden belirlenen sakiler hep meydan yerinde olurlar. Önce dolu ile meydan açılır. Yaşlı bir kadın bir dolu gezdirir. Dolular birbirine sunma biçiminde olur. Dolu üçlendiğinde şenlik başlar. Dolular genellikle müsahipli analar tarafından sunulur. Müsahipsizler, hiçbir şekilde kurala saygısızlık etmezler.
Gece herkes evine gider ama meydan öylece bırakılır. Ertesi günü, konu komşu toplanıp Meydana gelir ve Meydanı elbirliği ile toplayıp temizlerler.
(Bir Belge)
Bu mektubumda sizlere, bizim yörede hala yaşamakta olan bir etkinlikten söz et etmek istiyorum. Umarım ki, bir kültür değerini tanıtmak için işe yarar. Bu gelenek yöremizdeki diğer kesimlerden ziyade biz Kızılbaş Tahtacılar arasında yaşamakta olan bir gelenektir.
Niçin böyle denmiştir, böyle denmesi için hangi sebepler etkili olmuştur bunu bilemiyorum ama biz bu geleneğe Ayazlama diyoruz.
Ayazlama düğünlerin son günü gerçekleştirilen ve tümüyle kadınlara ait olan bir etkinliktir. Bu gelenek sünnet düğünleri de dahil olmak üzere bütün düğünlerde mutlak yerine getirilir.
Düğün sahiplerinin Anaları Ayazlamanın yapılacağı gün, diğer adıyla “Değre” dediğimiz Üç eteğini mutlaka giyer. Değre, yöremiz Kızılbaşlığında son derece önemlidir ve erkan ile giyilip çıkartılır. Bu elbiseyi kadın birinci kez gelin olduğunda duvakla birlikte giyer. İkinci kez çocuklarına ya da komşularına ait bu gibi önemli günlerde, üçüncü olarak da “Hakka yürüdüğü”nde giyer. Bizde kadınlar, değresiyle toprağa verilirler.
Hiçbir kadın değresini kendi kendine giymez. Değreyi ona mutlaka müsahipli olan bir başka kadın giydirir. Giydirme işlemini yapacak kadın bunu bir sıraya göre yerine getirir. Önce bir gülbank okur ve ilkin alttan sof ya da “köynek” giydirir. Sonra gülbankla değre giydirilir. Daha sonra da yine gülbankla başı bağlanır.
Ön hazırlıkları, her evin kadını önceden yapar. Her kadın eşiyle konuşur ve Ayazlama saatinde gözden kaybolmamasını söyler. Eğer, erkeğin herhangi bir şekilde işi varsa ve iş köy dışında ise ve bu önceden biliniyorsa, erkek kendi yerine gerekli görevleri yerine getirmek üzere vekil tayin eder. Bu gibi hazırlıklar Ayazlama günü için son derece önemlidir.
Ayazlama, her düğünün son günü yapılır. En önemli özelliği bugünün tümüyle evli kadınlara ait olmasıdır. Bizde düğünler ortak bir iş bölümüyle olur ve herkes birbiriyle böylesi bir günde yardımlaşır. İlk günler erkeklerindir. Diğer hizmetlilerle birlikte kadınlar düğünün bütün işlerini yürütürler.
Sıra son güne gelince o gün kurallar kökten değişir. O gün evli kadınlara aittir ve kadın ne düğün yerinde, ne de evinde hiçbir işe bakmaz. Her kadının eşi o gün için hizmet görevlisidir.
Düğün yerinde olacaklar olur ama o gün düğün sahiplerinin erkekleri dışındaki erkeklerden hiç kimse Ayazlama yerine sokulmazlar. Kadınları hiç kimse rahatsız etmez. Küçük çocuklar da dahil olmak üzere o gün her evin işi erkeğin boynundadır.
Ayazlama günü yaşlı ya da genç bütün evli kadınlar, Ayazlamanın yapılacağı yerde toplanırlar. Her kadın evinden gelirken “düğün lokması”yla birlikte gelir. Ancak düğün sahipleri de düğün için kestikleri koç ya da danaların en değerli yerlerini Ayazlama günü için saklarlar ve o gün onlardan çok çeşitli yemek yapar ve meydana getirirler.
Ayazlama yerinde erkan ile şenlik açılır ve giderek bir şölen havasına bürünür. Yakın tarihlere kadar Ayazlama gününün tüm eğlencesini de, yani sazını sözünü de kadınların kendileri yerine getirirlerdi. Şimdilerde oraya özel olarak çalgıcı getirtiyorlar.
Şölenin havasına girilmesiyle birlikte diledikleri saate kadar süren coşkulu ve eğlenceli saatler başlar. Her kadın için o yerde, her şey serbesttir. Hiçbir davranışı için kınanmaz, ayıplanmaz. Ayazlamanın en önemli yanlarından birisi kadının kendi evinden, her hangi bir şikayeti olması halinde, Ayazlama’da onun gündeme getirmesidir. Bu onun eşi de olabilir, kayınbabası ya da kayınvalidesi ya da herhangi biri de olabilir. O konuda ne düşünüyorsa meydana çıkar dilediği gibi konuşur. Hiç kimse müdahele etmez.
Özellikle eşler arasında herhangi bir sorun varsa, bu sorun ne kadar olumsuz olursa olsun, kadın diliyorsa onu o gün konu eder ve hesap sorar. Eşini dilerse evden ya da o saatte nerede bulunuyorsa oradan getirterek, ona herkesin önünde hesap sorar. Hiçbir erkek çağrıldığı halde oraya gemlemezlik edemez. Ortada karşısına çıkan şikayetin konusu ne olursa olsun, kadına hiçbir şey yapamaz. Onun ifade ettiklerinin dışına da çıkamaz. Ayazlama’da ne olursa olsun, her erkek eşini hoş tutmak zorundadır. Şikayetlerinden dolayı eşinin rızalığını almak her erkeğin boynunun borcudur. Dahası, Ayazlamanın bittiği saatte erkek gelip Ayazlama Meydanı’ndan eşini alıp götürmek durumundadır. Eğer kendisi yoksa veya orada değilse, o saatte orada bulunmak ve eşini alıp getirmek üzere vekilini Ayazlama yerine göndermek zorundadır.
Başlangıçta erkanı yaşlılar açar.Dem ya da dolu için önceden belirlenen sakiler hep meydan yerinde olurlar. Önce dolu ile meydan açılır. Yaşlı bir kadın bir dolu gezdirir. Dolular birbirine sunma biçiminde olur. Dolu üçlendiğinde şenlik başlar. Dolular genellikle müsahipli analar tarafından sunulur. Müsahipsizler, hiçbir şekilde kurala saygısızlık etmezler.
Gece herkes evine gider ama meydan öylece bırakılır. Ertesi günü, konu komşu toplanıp Meydana gelir ve Meydanı elbirliği ile toplayıp temizlerler.