Hiphop_girL
Bayan Üye
Kavramlar insanlar tarafından algılanmış, depolanmış ve anlamlandırılmış uyarılardır. Uyarılar kavramlaştırma ile enformasyon haline dönüşmektedir. Burada uyarı kantite ve kalite olarak daha genişletilmiş ve anlamlı hale getirilmiştir. Kavramlar düz uyarı ile enformasyon arasında ayırım yapabilmemize olanak sağlar.
Kavramlar çevremizde belirli ilişkiler içinde olabilen şeyler hakkında depolanmış bilgilerdir. Hayal kurmayı veya diğer karmaşık düşünsel davranışları bir kenara koyarak ve dikkatimizi sadece fiziksel olgulara yoğunlaştırırsak, etrafımızdaki nesneler ve bunların ilişkileri konusunda sürekli olarak kavramlar oluşturduğumuzu söyleyebiliriz.
Burada beynin çeşitli enformasyonunu kombine ederek yeni bir enformasyon oluşturma yeteneği olan kavramlaştırma (conceptualisation) ve kavramlar (concepts) özel bir önem taşımaktadır.
İnsan dış çevresinde fizik olarak var olan şeyleri gözleyerek onları tanır ve adlandırır. Burada varolan şeyler fizikseldir ve bunları gözleyerek tanıdığımızdan varlıkları ve adlandırılmaları konusunda bir sorunumuz olmaz. Diğer taraftan, var olduklarına inandığımız fakat gözleyemedeğimiz varlıklar da bulunmaktadır. Bu varlıklar fizik dünyaya dahi ait olabilirler. Örneğin kütle, enerji, moment ve özellikle olasılık gibi kavramlar varlıklarını somut bir şekilde gözleyemediğimiz fakat etkilerini gözleyebildiğimiz kavramlardır. Bu tür kavramlara bir orta çağ deyimi olan fakat bu sorunu doğrudan yansıtan ONTOLOJİK varlıklar olarak adlandıracağız.
Ontolojik yaklaşıma göre bazı olgular fizik olarak varolmadıkları halde kollektif bir algılama ile var sayılmaktadırlar. Bu şekilde var edilen ontolojik varlıklar bir evren oluşturur ve bu evrene doğal evrenden farklı olarak SOSYAL EVREN adı vereceğiz. Örneğin bir Budistin sosyal evrenindeki ontolojik varlıklar ile bir Müslümanın veya Bir Hristiyanın ontolojik varlıkları ve bir anlamda ontolojik gerçekleri farklı olacaktır. Hukuk, adalet, devlet, demokrasi, dürüstlük, disiplin, sadakat, özgürlük, zerafet, sistem, olasılık, kütle, enerji bu şekilde sayısız çoğaltılabilecek ontolojik varlıklardır. Bir afrika yerlisinin zerafeti algılayışı ile bir Fransızın algılayışı arasında, veya bir eskimonun sadakati algılayışı ile bir Siciyalının algılayışı arasında fark bulunmaktadır. Bir kızılderilinin özgürlük anlayışı ile bir üniversite hocasının özgürlük anlayışalrı faklıdır. Bu nedenle ontolojik varlıklar, onları kollektif bilinçleri ile var eden sosyal gurupların onları nasıl algıladığına aşırı bağlıdırlar. Bir toplum içindeki bireyler arasındaki cinsel, etnik, dinsel, mesleksel, statüsel farklılıklar aynı olguları farklı olarak algılamalarına yol açmaktadır. Belirli bir davranışa erkekler kayıtsız kalabilirken kadınları üzebilir veya bunun tersi gözlenir. Askerler için disiplinsizlik olan bir olgu sanatçılara göre yaratıcılık olabilir. Aynı ontolojik olguların ve bunları adlandıran sözcüklerin kişiler tarafından farklı algılanması sözsel haberleşmede SEMANTİK sorununu ortaya çıkarmaktadır.
Ontolojik varlıkların en yoğun gözlendiği entellktüel alan matematiktir. Burada, sayılar da dahil hemen hemen bütün kavramlar ontolojik olarak var olmaktadır. Bu nedenle matemakçilerin dünyayı algılayış ve yorumlayış şekilleri genelde diğer disiplinlerden farklı olmaktadır. Bir matemakçi için matematik başka disiplinlere yardımcı olacak bir hesap ve analiz tekniği değil, insan aklının var ettiği bir mantık, estetik ve düzen harikasıdır.
SEMANTİK DİSTORSİYON, SEMANTİK DEFORMASYON VE SEMANTİK EKSTERMİNASYON
Ontolojik kavramlar kollektif bilinç aracılığı ile semantik olarak varedildiği gibi semantik olarak çarpıtılabilir (Semantik Deformasyon) ve semantik olarak yok edilebilir (Semantik Eksterminasyon), örneğin bilim varoluşu kavramamızın ve açıklamamızın sosyolojisini yansıtan ontolojik bir kavramdır. ALTERNATİF TIP diye bir kavram ortaya atıldığında , sağlığın bilimsel olarak korunması olan Tıbbın alternatifinden değil bilimin semantik bir alternatifinden sözedilmekte, bilime alternatif olan bir ontoloji yaratılmakta ve bilim semantik olarak distorsiyona uğratılmaktadır. Bu kavramı ve uygulamaları ciddiye alanların sayısı çoğladığında bilim giderek semantik olarak ekstermine edilen bir kavram haline dönüşmektedir. ENFORMATİK uzmanlığı ve TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ paradigması bu tür semantik deformasyonların fazlaca gözlendiği tartışma alanlarıdır. Bunları ilerde ayrıntıları ile tekrar inceleyeceğiz. Sonu LOJİ ile biten sözcükler semantik olarak bir bilim dalını çağrıştırır. Buna karşı ASTROLOJİ bir bilim dalı değildir ve bazı Batı ülkelerinde varlığı gözlenen Astroloji Fakültesi kurumları tipik bir semantik deformasyon örneğidir.
PARADİGMA
Bilimin gözlemlediği olguları kavramlaştırarak anlamlı bir bütün etrafında birleştirip bir algılama çerçevesi haline getirmesine bir PARADİGMA adı verilmektedir. Örneğin Öklit geometrisi ve buna uymayan Riemann geometrisi bir paradigmadır, Newton fiziği ve buna uymayan, kuantum mekaniği bir paradigmadır, Pazar ekonomisi ve bunun karşıtı , Komuta ekonomisi bir paradigmadır, Bilimsel İşletmecilik (Scientific Management) ve buna karşı Toplam Kalite Yönetimi bir paradigmadır. Fen bilimlerinde paradigmalar farklı başlangıç aksiyom ve postulalarından kaynaklanır, sosyal bilimlerde ise paradigmalar farklı filozfik ve semantik ontolojilerden kaynaklanmaktadır. Batı olarak adlandırılan toplumsal model, bireyin kendisinden güçlü bir topluma karşı bireyselliğinin ve haklarının korunarak kendisini. çevresini,toplumunu ve doğayı değiştirebilmesi felsefesine dayanırken doğu toplumları bireyin toplumun süren düzeni ve doğa ile uyum halinde olması felsefesine dayanmaktadır. İşletme yönetiminde merkezcil, buyurgan, bürokratik modeller paradigması yaygın bir kabul görürken buna karşı merkezkaç, katılımcı, demokratik yönetim paradigması giderek yandaş ve saygınlık kazanmaktadır.
Paradigma ontolojisisnin bir sonucu olarak biimsel model ve önerilerin özellikle sosyal bilimlerde tartışılamaz gerçekler olmadığını, özel anlayış ve kavramlaştırmalar çerçevesinde oluşan tartışılabilir yorumlar olduğunu söyleyebiliriz.
Kavramlar çevremizde belirli ilişkiler içinde olabilen şeyler hakkında depolanmış bilgilerdir. Hayal kurmayı veya diğer karmaşık düşünsel davranışları bir kenara koyarak ve dikkatimizi sadece fiziksel olgulara yoğunlaştırırsak, etrafımızdaki nesneler ve bunların ilişkileri konusunda sürekli olarak kavramlar oluşturduğumuzu söyleyebiliriz.
Burada beynin çeşitli enformasyonunu kombine ederek yeni bir enformasyon oluşturma yeteneği olan kavramlaştırma (conceptualisation) ve kavramlar (concepts) özel bir önem taşımaktadır.
İnsan dış çevresinde fizik olarak var olan şeyleri gözleyerek onları tanır ve adlandırır. Burada varolan şeyler fizikseldir ve bunları gözleyerek tanıdığımızdan varlıkları ve adlandırılmaları konusunda bir sorunumuz olmaz. Diğer taraftan, var olduklarına inandığımız fakat gözleyemedeğimiz varlıklar da bulunmaktadır. Bu varlıklar fizik dünyaya dahi ait olabilirler. Örneğin kütle, enerji, moment ve özellikle olasılık gibi kavramlar varlıklarını somut bir şekilde gözleyemediğimiz fakat etkilerini gözleyebildiğimiz kavramlardır. Bu tür kavramlara bir orta çağ deyimi olan fakat bu sorunu doğrudan yansıtan ONTOLOJİK varlıklar olarak adlandıracağız.
Ontolojik yaklaşıma göre bazı olgular fizik olarak varolmadıkları halde kollektif bir algılama ile var sayılmaktadırlar. Bu şekilde var edilen ontolojik varlıklar bir evren oluşturur ve bu evrene doğal evrenden farklı olarak SOSYAL EVREN adı vereceğiz. Örneğin bir Budistin sosyal evrenindeki ontolojik varlıklar ile bir Müslümanın veya Bir Hristiyanın ontolojik varlıkları ve bir anlamda ontolojik gerçekleri farklı olacaktır. Hukuk, adalet, devlet, demokrasi, dürüstlük, disiplin, sadakat, özgürlük, zerafet, sistem, olasılık, kütle, enerji bu şekilde sayısız çoğaltılabilecek ontolojik varlıklardır. Bir afrika yerlisinin zerafeti algılayışı ile bir Fransızın algılayışı arasında, veya bir eskimonun sadakati algılayışı ile bir Siciyalının algılayışı arasında fark bulunmaktadır. Bir kızılderilinin özgürlük anlayışı ile bir üniversite hocasının özgürlük anlayışalrı faklıdır. Bu nedenle ontolojik varlıklar, onları kollektif bilinçleri ile var eden sosyal gurupların onları nasıl algıladığına aşırı bağlıdırlar. Bir toplum içindeki bireyler arasındaki cinsel, etnik, dinsel, mesleksel, statüsel farklılıklar aynı olguları farklı olarak algılamalarına yol açmaktadır. Belirli bir davranışa erkekler kayıtsız kalabilirken kadınları üzebilir veya bunun tersi gözlenir. Askerler için disiplinsizlik olan bir olgu sanatçılara göre yaratıcılık olabilir. Aynı ontolojik olguların ve bunları adlandıran sözcüklerin kişiler tarafından farklı algılanması sözsel haberleşmede SEMANTİK sorununu ortaya çıkarmaktadır.
Ontolojik varlıkların en yoğun gözlendiği entellktüel alan matematiktir. Burada, sayılar da dahil hemen hemen bütün kavramlar ontolojik olarak var olmaktadır. Bu nedenle matemakçilerin dünyayı algılayış ve yorumlayış şekilleri genelde diğer disiplinlerden farklı olmaktadır. Bir matemakçi için matematik başka disiplinlere yardımcı olacak bir hesap ve analiz tekniği değil, insan aklının var ettiği bir mantık, estetik ve düzen harikasıdır.
SEMANTİK DİSTORSİYON, SEMANTİK DEFORMASYON VE SEMANTİK EKSTERMİNASYON
Ontolojik kavramlar kollektif bilinç aracılığı ile semantik olarak varedildiği gibi semantik olarak çarpıtılabilir (Semantik Deformasyon) ve semantik olarak yok edilebilir (Semantik Eksterminasyon), örneğin bilim varoluşu kavramamızın ve açıklamamızın sosyolojisini yansıtan ontolojik bir kavramdır. ALTERNATİF TIP diye bir kavram ortaya atıldığında , sağlığın bilimsel olarak korunması olan Tıbbın alternatifinden değil bilimin semantik bir alternatifinden sözedilmekte, bilime alternatif olan bir ontoloji yaratılmakta ve bilim semantik olarak distorsiyona uğratılmaktadır. Bu kavramı ve uygulamaları ciddiye alanların sayısı çoğladığında bilim giderek semantik olarak ekstermine edilen bir kavram haline dönüşmektedir. ENFORMATİK uzmanlığı ve TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ paradigması bu tür semantik deformasyonların fazlaca gözlendiği tartışma alanlarıdır. Bunları ilerde ayrıntıları ile tekrar inceleyeceğiz. Sonu LOJİ ile biten sözcükler semantik olarak bir bilim dalını çağrıştırır. Buna karşı ASTROLOJİ bir bilim dalı değildir ve bazı Batı ülkelerinde varlığı gözlenen Astroloji Fakültesi kurumları tipik bir semantik deformasyon örneğidir.
PARADİGMA
Bilimin gözlemlediği olguları kavramlaştırarak anlamlı bir bütün etrafında birleştirip bir algılama çerçevesi haline getirmesine bir PARADİGMA adı verilmektedir. Örneğin Öklit geometrisi ve buna uymayan Riemann geometrisi bir paradigmadır, Newton fiziği ve buna uymayan, kuantum mekaniği bir paradigmadır, Pazar ekonomisi ve bunun karşıtı , Komuta ekonomisi bir paradigmadır, Bilimsel İşletmecilik (Scientific Management) ve buna karşı Toplam Kalite Yönetimi bir paradigmadır. Fen bilimlerinde paradigmalar farklı başlangıç aksiyom ve postulalarından kaynaklanır, sosyal bilimlerde ise paradigmalar farklı filozfik ve semantik ontolojilerden kaynaklanmaktadır. Batı olarak adlandırılan toplumsal model, bireyin kendisinden güçlü bir topluma karşı bireyselliğinin ve haklarının korunarak kendisini. çevresini,toplumunu ve doğayı değiştirebilmesi felsefesine dayanırken doğu toplumları bireyin toplumun süren düzeni ve doğa ile uyum halinde olması felsefesine dayanmaktadır. İşletme yönetiminde merkezcil, buyurgan, bürokratik modeller paradigması yaygın bir kabul görürken buna karşı merkezkaç, katılımcı, demokratik yönetim paradigması giderek yandaş ve saygınlık kazanmaktadır.
Paradigma ontolojisisnin bir sonucu olarak biimsel model ve önerilerin özellikle sosyal bilimlerde tartışılamaz gerçekler olmadığını, özel anlayış ve kavramlaştırmalar çerçevesinde oluşan tartışılabilir yorumlar olduğunu söyleyebiliriz.