On İki İmamlar

---> On İki İmamlar

İMAM HASAN

İkinci imam olan İmam Hasan, 624 yılında Medine’de doğdu. İmam Hasan’ı ve İmam Hüseyin’i Hz. Peygamber çok severdi. Onlar için bir çok hadis söylemiştir. Ne acıdır ki, Hz. Peygamberin bu sevgili torunlarının başlarına gelmedik kalmadı. Hz. Muhammed’e içten içe duyulan öfke onun hakka yürümesinden sonra onun Ehlibeytine yöneldi. İmam Hasan da bu münafıkların, eskinin putperest bezirganlarının düşmanlığını kazandı. Bu düşmanlığın sonunda da eşi Cude eliyle trajik bir şekilde şehit edildi (670 yılında).

İmam Hasan’ı şehadete götüren süreç daha Hz. Peygamber hayattayken başlamıştı. Bilindiği üzere İslamiyet, Hz. Muhammed’in ve Hz. Ali’nin soylu mücadeleleri sonucu kendisini topluma kabûl ettirmişti. Hz. Peygamberin adaleti, doğruyu temsil etmesi, Hak kelamını, gerçeği dile getirmesi ile bir çok boş inanç yıkılıyordu. Putperestlerin çoğuda çıkarları gereği müslüman oluyorlardı. Ama bunların müslümanlıkları sözde idi. Kalplerinde eski putperestlikleri devam ediyordu. Hz. Peygamber bunun bilincindeydi. Bunların sonunda doğruyu göreceklerine inanıyordu. Ama bu putperestler doğruyu görmek şurda kalsın, Hz. Peygamberin vefatından sonra kendi eski cahiliye döneminde kalma gereklerini dayatıyorlardı. Bunu İslamiyet adına dayatıyorlardı. Başta Hz. Ali olmak üzere Ehlibeyt ve çevresi bunları görüyor ve bu olumsuzluklara karşı mücadele ediyorlardı. Bu putperestlerin gözü öylesine kararmıştı ki; Ehlibeyt’e yapılan onca haksızlık ve zulüm yetmemiş, sıra onları yok etmeye gelmişti. Bunun sonucunda Hz. Ali şehit ediliyordu. Hz. Ali’nin şehadetinden sonra Ehlibeyt taraftarları İmam Hasan etrafında birleşiyorlardı. Bu durum Muaviye lânetlisinin hoşuna gitmiyordu. Burada bu Muaviye denilen melûnun aslını anlatmak gerek. Muaviye Mekke zenginlerinden Ebu Süfyan’ın oğludur. Bu Ebu Süfyan ki, Hz. Peygambere karşı en çok savaşan kişilerden biridir. Hz. Muhammed’in kazandığını gördüğü anda da hemen tövbe edip, müslüman olmuştu. Şimdi inançlı her insana sormak gerekir. Ebu Süfyan mı daha çok hakkı temsil ediyor yoksa Hz. Ali mi? Muaviye mi doğruyu temsil ediyor yoksa İmam Hasan mi? Asırlardır insanlar bu gerçeği dile getirimekten korkuyorlar. Korktukları için de haksızlık bir türlü giderilmiyor. Bizim inancımız odur ki, eninde sonunda insanlık gerçeği görecek.

İşte böylesi koşulların ortasında, İmam Hasan, bilincinde olduğu ağır sorumluluğunun gereğini yerine getiriyor, insanları aydınlatmaya devam ediyordu. Gününü, dünya malına tamah göstermez, kendi nefsini terbiye ve eğitimle geçiren İmam Hasan’ın varlığı Muaviye için tehlikeydi. İmam Hasan insanlığa Hak yolunu göstermek/öğretmek ile meşgulken, Muaviye onu ortadan kaldırmanın planlarını yapıyordu. Muaviye öylesine sinsi, kurnazdı ki; İmam Hasan’ı kendi eşi eliyle öldürtmeyi başardı. Muaviye’nin sadık hizmetkârlarından Mervan, bu planın uygulayıcısıydı. Mervan, İmam Hasan’ın eşi Cude’yi çeşitli vaatler vererek - ki bunlar arasında onu Muaviye’nin sarayına gelin edeceğini - yani yeride – söylüyordu.- Bunun sonucunda Cude haini İmam Hasan’ın yemeğine zehir koymak suretiyle onu şehit etti. İmam Hasan gibi bir şahsiyetin, böylesi bir ihanetin sonucu şehit edilmesinin takdiri ilahiden başka manası olamaz. Çünkü İmam Hasan, dedesi Hz. Muhammed’in, babası Hz. Ali’nin ve annesi Hz. Fatma’nın bir çok özelliğini taşıyordu. Böylesine güzel bir kişilik, masum bir insan katlediliyordu. Cude’nin başına gelenlerde ders vericidir. Rivayet edilir ki, Muaviye Cude için şöyle demiştir: "kendi eşini, İmam Hasan gibi munis bir adamı öldüren birisinin bize gereği yok." Bunun sonucunda Cude, Mervan tarafından boğularak öldürülüyordu.
 
---> On İki İmamlar

İMAM HÜSEYİN

İmam Hüseyin, milâdî takvime göre, 625 (626) Medine’de doğmuştur. 10 ekim 680’de Kerbelâ’da şehit edilmiştir. İmam Hüseyin, İslâm peygamberi Hz. Muhammed’in torunudur. Birinci imam Hz. Ali’nin oğlu ve aynı zamanda üçüncü imamdır.

İmam Hüseyin, yaşantısıyla, davranışlarıyla, cesaretiyle sadece İslâm âleminde değil, bütün insanlık için görkemli bir abidedir. İmam Hüseyin’in yaşadığı dönemde zalim Emevi egemenliği hüküm sürüyordu. Emevi iktidarını kurumlaştıran Muaviye, İmam Hüseyin’in babası Hz. Ali’yi ve abisi ikinci İmam Hasan’ı kendi iktidarı için tehlikeli görmüş ve binbir entrikayla onları şehit etmişti. Muaviye ölünce yerine oğlu Yezid’i tayin etmişti. Oğul Yezid’te babasının kanlı iktidarını korumak istiyordu. Muaviye, Hz. Peygamberle yıllarca savaşmış olan, Mekkeli müşriklerin önderi olan bir ailedendi. Hz. Peygamberin hicretinden sonraki dönemde İslâmiyet’in gelişmesi ile beraber bu aile artık Müslümanları yenemeyeceğini görünce takkiye yaparak İslamiyet’i seçmişlerdi. Oysa bilinir ki; bu ve benzer ailelerin amacı gelişen İslâmiyet’in değerlerine sahip olmaktı. Bunlar bu amaçla İslâmiyet’i benimsiyorlardı. Dolayısıyla İslâmiyet’in ilk temsilcileri olanları, yani gerçek Müslümanları saf dışı bırakıyorlardı. Bu müşrikler günümüze değin sürecek bir çatışmanın tohumlarını o zaman başarıyla ektiler. İşte sevgili İmam Hüseyin, böylesi bir çağda ya dedesinin, babasının ve abisinin yolunda gidecekti, yani Hak yolunu bütün zorluklarına rağmen taviz vermeden savunacaktı, ya da müşriklerin temsilcisi Yezid’e boyun eğip, biat edecekti.

İmam Hüseyin, Emevi iktidarının halkı baskı ve zulüm altında inlettiği bu dönemde Küfe kentindeki halktan bir davet aldı. Bu davette Küfeliler artık Yezid’in zulmünden bıktıklarını ve kendisini önder (Halife) olarak kabul ettiklerini belirtiyorlardı. İmam Hüseyin insanları dolayısıyla Küfelileri iyi tanıyordu. Ve giderse başına neler geleceğini biliyordu. Bütün bunlara rağmen İmam Hüseyin kendisine bağlı ailesi ve bir grupla Küfe şehrine doğru yola çıktı. İmam Hüseyin`in yola çıktığını haber alır almaz hemen planlara başlayan Yezid, onu durdurmanın ve kendisine biat ettirmenin yollarını aradı. Yezid 5 (beş) bin kişilik bir orduyla Kerbelâ çölünde İmam Hüseyin’e pusu kurdu. Ordunun komutanları, İmam Hüseyin’e Yezid’e biat ettiğini beyan etmesini istediler. İmam Hüseyin Yezid’e boyun eğmekten ve onun kanlı zulüm iktidarını tanımaktansa şehit olmayı yeğlediğini kararlılıkla Yezid’in gözlerini para hırsı bürümüş askerlerine ve korkup sözlerinin arkasında durmayan Küfelilere haykırdı. Bundan sonrası dünyanın gördüğü en haksız savaşlardan biriydi. Bir tarafta İslâmın peygamberinin torunu, diğer tarafta kanlı iktidarın temsilcileri. İmam Hüseyin’in gücü 72 kişiydi. Yezid’in askerleri ise 5 000. İmam Hüseyin ve arkadaşları şerefli bir şekilde Yezid’in askerlerine karşı direndiler. Ama güç dengelerinin eşitsiz olduğu bu savaşta yenildiler.

İmam Hüseyin aldığı onlarca kılıç ve ok darbesi sonucu yaralı düştü. Yezid’in askerleri vahşete doymuyordu. Ve Yezid’in komutanlarından Şimr İmam Hüseyin`in mübarek başını keserek bir tepsi içinde Şam’daki sarayında Yezid’e sundu. Daha sonra sevgili imamın başı Şam sokaklarında gezdirildi.

Tarihe Kerbelâ olayı olarak geçen bu hadise İslâm aleminde safları netleştirmişti. İmam Hüseyin sadece yaşantısıyla değil, şahadetiyle bütün insanlığa bir mesaj vermiştir. İmam Hüseyin bir semboldür. Yiğitliğin, fedakârlığın, mazlum olmanın sembolü. İmam Hüseyin, verdiği mesajda sonu ne olursa olsun asla ama asla Yezid’e, dolayısıyla zalime ve onun zulmüne boyun eğmeyeceğini bütün dünyaya şahadetiyle kanıtlamıştır. İnsanlık var oldukça İmam Hüseyin var olacaktır.
 
---> On İki İmamlar

İMAM ZEYNEL ABİDİN


Dördüncü imam olan Zeynel Abidin, 659 yılında Medine’de doğmuştur. Şehadet tarihi hakkında çeşitli rivayetler vardır. Kesin olan İmam Zeynel Abidi’nin zehirletilerek şehit edildiğildir.

İmam Zeynel Abidin, Kerbelâ şehidi olan babası İmam Hüseyin’in yolunda gitti yaşamı boyunca.

Kerbelâ katliamı sırasında ağır hasta olan Zeynel Abidin, İmam Hüseyin’in kendisine ait kutsal emanetleri vermesiyle daha da önem kazanmıştı. Yezid ordusunun komutanı Şimr her ne kadar Zeynel Abidin’i öldürmek istemiş ise de başta halası Hz. Zeynep’in çabası olmak üzere kurtulmuştur.

İmam Zeynel Abidin, her daim için fikirleri ve hareketleri ile örnek bir kişi oldu. Düşmanlarının bile takdirini kazanacak kadar yardımsever, alçakgönüllü, bilgili, cesur bir şahsiyettir Zeynel Abidin.

İmam Zeynel Abidin, her daim fakirlere, ihtiyacı olanlara yardım ediyordu. Fakat bu yardımı alanlar mahçup olmasın, kendisini yanlış anlamasınlar diye geceleri yüzüne nikap sürerek, kim olduğunu söylemeden yapardı. Fakirler bu cömert insanın kim olduğunu hep merak etmişler ama bir türlü öğrenememişlerdi. Ta ki Zeynel Abidin şehit edilene kadar. Çünkü Zeynel Abidin’in şehadetinden sonra kimse kapılarını çalmadı ve böylece onlar da kendilerine yardım edenin Zeynel Abidin olduğunu öğrenmiş oldular. Dolayısıyla o kutsal İmam, Hak için yapıyordu yaptıklarını, gösteriş için değil. Bu haliyle de hâlâ insanlığa örnek olmayı sürdürüyor Zeynel Abidin.

İmam Zeynel Abidin, her daim kinden, kibirden, kirlilikten kaçınmıştır. Kendilerine söven birisine; "eğer ben dediğin gibiysem, Allah’ın beni yargılamasını dilerim. Ama dediğin gibi değilsem, dilerim Allah seni bağışlasın" demişti.

İmam Zeynel Abidin’in oğlu beşinci imam Muhammed Bakır, babası için şunları söylemiştir: "Babam Zeynel Abidin, beş kimse ile arkadaşlık kurmamayı, konuşmamayı bana tavsiye etti. Onlar da şu kimselerdir:

Fasık (münafık) ile arkadaşlık kurma ki, kendisine en çok muhtaç olduğun zaman sana yardım etmeyip yalız bırakır.
Cimri ile arkadaşlık olma ki, kendisine en çok muhtaç olduğun zaman, sana yardım etmeyip yalnız bırakır.
Yalancı ile dost olma ki, yakını uzak ve uzağı yakın gösterip seni yanıltır.
Ahmakla arkadaş olma ki, sana yardım edeyim derken, zarar verir de farkında bile olmaz. Onun için, ‘akılsız dostun olacak yerde, akıllı düşmanın olsun’ derler.
Akrabası ile ilgisini kesen kimse ile arkadaş olma ki, bu gibi kişiler Kuran-ı Kerim’in üç yerinde lânete layık görülmüşlerdir. Düşün ki, akrabasına iyilik etmeyen kişi (ondan utanan, kendi gerçekliğinden utanan), sana nasıl iyilik edebilir?"
İmam Zeynel Abidin’in şu hikmet dolu sözleri, insanlık yaşadığı müddetçe ve dünya döndükçe haklılığını ve yol göstericiliğini sürdürmeye devam edecek.

"Yol gösterici olmayan insanlar, ahmak ve faydasızdır."

"Zararlı yemeklerden sakınan insanın, sonu ateş olan günahlardan sakınmamasına hayret ederim."

"Durmadan gülüp duran insanin , gafilliğine veya aklının az olduğuna hükmedebilirsiniz."

"İnsanlara düşmanlık etmekten uzak dur."

"İnsanların meclisi, insanı düzeltmeye doğru götürür."

"Müminin mümin kardeşinin yüzüne sevgi ve muhabbet ile bakması, ibadettir."

Bilinmesi gereken, dördüncü imam Zeynel Abidin’in diğer imamlar gibi hakkı ve hakkaniyeti temsil ettiğidir. Doğruluğu temsil ettiği için zalimlerce, dünya malına yenilen, kinli, kibirli kimselerin hedefi olmuş, şehit edilmiştir. Dördüncü İmam Zeynel Abidin, yol göstericiliğini ve örnek kişiliği ile günümüze de ışık tutmaya devam ediyor.
 
---> On İki İmamlar

MUHAMMED BAKIR


Beşinci imam olan İmam Muhammed Bakır, 676 yılında doğdu. 733 yılında ise şehit edildi. Beşinci imam Muhammed Bakır, dördüncü imam Zeynel Abidin’in oğludur. İmam Muhammed Bakır, yaşamı boyunca atalarının soylu yolunu onurlu bir şekilde devam ettirdi. Ecdadına karşı işlenen zulümler kendi döneminde de devam etti. Nihayetinde o saygıdeğer imam, bütün zorluklara göğüs gererek doğru bildiği yoldan dönmedi ve bu yol uğruna şehit edildi.

Beşinci imam Muhammed Bakır, Emevi devleti’nin zulümlerinin doruğa ulaştığı bir zamanda yaşadı. Ömrünün bir kısmını bu zalimlerin zindanlarında geçirdi. İmam Muhammed Bakır diğer imamlar gibi, yüzlerce kişiyi eğitmiş, onlara doğru yolu göstermiş, ilim, irfan öğretmiştir. Bunlar arasında Ehli sünnetin önder kabul ettiği şahsiyetlerde vardır. Bunların en bilineni Azam Ebu Hanife’dir.



Beşinci imam Muhammed Bakır, bilgelikte çağının en üstünüydü. Zaten Bakır adı da bilimde, bilgide en derinleşen, yoğunlaşan bilgiyi kavrayan manasındadır. İşte bu insanlığa yol gösteren bilgilerden bir küçük örnek:

"Rızkın gerileyince bil ki kusurundadır."

"Bir kimsenin kalbine kibirlik girerse, illa aklında az veya çok eksiklik var demektir."

Oğlu altıncı imam Caferi Sadık’a şöyle nasihat etmiştir:

"Hiç bir hayrı, doğruyu küçümseme."

"Hiç bir günahı küçümseme."

"Allah evliyasını da insanlar içinde gizlemiştir. Hiç bir insanı küçümseme, hor görme. Belki o küçümsediğin kul, hakkın velisi olabilir."

"Dünyayı gözünde küçük gören, benim gözümde büyük görünür."

"Allah’a en sevimli gelen şey, dua edilerek kendisinden bir şeyin istenilmesidir."

"İster rahatta, ister sıkıntıda olsun her daim Allah’ı zikretmeli."

"İlmi ilim sahibinden öğreniniz. Alimler size ilim öğrettiği gibi, siz de diğer insanlara öğretiniz."

"Kendisinde mevcut olan bir kusuru başkasında arayan ve kendi işlemekte olduğu ayıbı başkasına yapmasını söyleyen kimse ne kadar hatalıdır."

"Dünya uykuda gördüğün rüyaya benzer. uyandığın vakit hiç bir şey kalmamıştır."
 
---> On İki İmamlar

CAFERİ SADIK

Altıncı İmam Olan Caferi Sadık, 699’da Medine’de dünyaya geldi. Babası beşinci İmam Muhammed Bakırdır.

İmam Caferi Sadık, tarihin en önemli dönemlerinden biri olan Emevi saltanatının çöküşü ve Abbasi saltanatının başlaması döneminde yaşadı. Caferi Sadık, saltanat sahiplerinin kendisine sunduğu bütün teklifleri reddetti. Caferi Sadık bu dönemde ilmi toplantılar düzenledi, dersler verdi. Bu derslere ve toplantılara binlerce insan katıldı. Caferi Sadık bütün kutsal imamlarda olduğu gibi derin bir bilgiye sahipti. Caferi Sadık bu bilgilerinin öğrencileri vasıtasıyla bütün insanlığa ulaşması için çalıştı. Altıncı imam olan Caferi Sadık salt dini bilgiler değil, insanlığın sorunlarına çözüm için diğer alanlarda dersler verdi. Caferi Sadık’ın bu dersleri sonucu onlarca ilim sahibi insan yetişti. Hatta bazı Sünni alimler bile onun öğrencisi olmakla övünürlerdi.

Altıncı imam Caferi Sadık, öğretmenliğinin yanı sıra ahlâklı kişiliği ile kendisiyle tanışan insanları etkiliyordu. Onunla tanışan, onun derslerine, sohbetlerine katılan bir çok insan onun etkisinde kalmış, bilgisinden, davranışlarından etkilenmiştir.

Tabi ki bu insanlığı güzelliğe davet eden sevgili imam saltanat sahiplerinin hoşuna gitmiyordu. Saltanat sahipleri onu sık sık taciz edip, baskılar uyguluyorlardı. Sonunda onu zehirletip şehit ettiler (766). Caferi Sadık şahadetinden sonra da Alevilere önderliğini sürdürdü. Ehlibeyt sevdalıları onun "Buyruk"’larına uymaya devam ediyor.

Bazıları cahillikten ya da art niyetten İmam Caferi Sadık’ı yanlış tanıtıyor, yanlış algılıyor, yanlış değerlendiriyorlar. Olayın özü; Caferi Sadık’sız bir Alevilik düşünülemez.
 
---> On İki İmamlar

İMAM MUSA-İ KAZIM

Yedinci imam olan Musa Kazım, 745 yılında doğmuştur ve 799 yılında şehit edilmiştir. Altıncı imam Caferi Sadık’ın oğlu olan yedinci imam Musai Kazım, yaşamı boyunca çok ağır zulümler gördü. Musai Kazım, Ehlibeyt’in nurlu yolunu bütün zulümlere, sapmalara karşın layıkıyla temsil etti. Yedinci imam Musa Kazım, ataları gibi geceleri tek tek fakirlerin, yardıma muhtaçların evlerini ziyaret eder, onlara gereken yardımı yapardı. Tıpkı ataları gibi bunları kendini tanıtmadan, kibirlenmeden yapardı.

Emevi saltanatı yıkılıp yerine Abbasiler geçince, Ehlibeyt ve taraftarları rahat edeceklerini sandılar. Kısa bir süre geçmeden Abbasiler de Emevileri aratmayacak zalimliklere başvurdular. Abbasi yöneticilerinin korkusu halkın Ehlibeyt evlatlarını yönetimde görmek istemesiydi. Kaldı ki; Abbasiler Ehlibeyt taraftarları sayesinde iktidar olmuşlardı. İktidarlarını başta Ebu Müslim Horasani olmak üzere, Ehlibeyt önderlerine borçluydular. Çünkü Emevi saltanatını yıkan en önemli darbeyi vuran büyük Alevi önderlerinden olan Ebu Müslim Horasani’dir. Ama ne acıdır ki; Abbasiler başta Ebu Müslim olmak üzere bir çok kişiyi katlettiler.

Ehlibeyt taraftarları Emevi saltanatı yıkılınca büyük bir sevinç duymuşlardı. Artık inançlarını özgürce yaşayacaklarına inanıyorlardı. Çünkü Abbasiler Ehlibeyt taraftarlarının sayesinde iktidara gelmişlerdi. Ehlibeyt taraftarlarının gücü iktidarı tek başına almaya kâfi gelmiyordu. Onlarda böyle bir ara yol bulmuşlardı. Kaldı ki; Abbasiler çok büyük sözler vermişlerdi. Ama iktidarını sağlamlaştırınca işin rengi değişti. İşte yedinci imam Musa Kazım böyle bir dönemde yaşıyordu. O saygıdeğer imam, iktidarın karanlığına karşın halkı aydınlatmaya çalışıyordu.

Abbasi halifesi Harun Reşid döneminde saraydaki ahlâksızlık ve umarsızlık doruğa çıkmıştı. Harun Reşid ve bir avuç yandaşı lüks ve sefa içinde yaşarken, halk açlıktan kırılıyordu. Düşünce ve ruhen de yoksullaşan halk yedinci imam Musa Kazım etrafında toplanıyordu. Kendi iktidarının tehlikede olduğunu bilen Harun Reşid, Musa Kazım’ı zindana attı. Neticede sevgili imamı 799 yılında zehirleterek şehit etti.

Musa Kazım’dan sözler:

. Dedem Hz. Ali buyurdular: "Meclisin başında ancak üç sıfata sahip olan kimse oturabilir: Bir şey sorduklarında cevap veren, halkın söz bulup konuşamadığı zaman konuşan, mecliste oturanların maslahatına uygun olan görüşü ortaya koyan. Bu üç sıfattan birine sahip olmaksızın meclisin başında oturan kimse ahmaktır."

· Dedem Hz. Ali buyurdular, "İhtiyaçlarınızı karşılamak istediğinizde ehlinden isteyin." "Ya Ali, ehli kimlerdir?" diye sorulduğunda buyurdular: "Allah’ın, Kur’anda beyan ettiği kimselerdir." Allah buyuruyor ki: "Hiç şüphesiz temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünmektedir." (97)

· Dedem İmam Zeynel Abidin buyurdular : "Salih kimselerle oturmak insanı doğruluğa götürür, alimlerin adabına uymak aklı çoğaltır, adil yöneticilere itaat etmek izzetin kemalidir; (ticaretle) malını artırmak ise yiğitliğin kemalidir. İstişare edene doğru yolu göstermek nimetin hakkını eda etmektir.

· Dedem Hz. Ali ashabına buyurdular “Gizlide ve açıkta Allah’tan korkmayı, sevinç ve gazap halinde adaletli olmayı, fakirlik ve zenginlikte ticaret yaparak mal kazanmayı size tavsiye ediyorum. İlişkisini kesenle ilişki kurun. Zulmedeni affedin. Mahrum kalana bağışta bulunun. Bakışınız ibret, susmanız fikir, sözünüz zikir ve tabiatınız da cömertlik olmalıdır.

· Dedem İmam Zeynel Abidin buyurdular : Yeryüzünün, doğusunda ve batısında, denizinde ve karasında, ovasında ve dağında bulunan güneş ışığının ulaştığı şeylerin hepsinin, Evliyaların yanındaki değeri, öğleden sonra oluşan ve çabuk kaybolup giden gölgeye benzer ."

· Dedem İmam Zeynel Abidin buyurdular "Bu dünyayı ehline bırakacak hür bir kişi yok mudur? Canınızın değeri ancak cennettir; öyleyse onu başka bir şeye satmayın. Kim Allah’ın nimetlerinden sadece dünyaya razı olursa değersiz bir şeye razı olmuştur."

· Akıllı kimse, isteğine uygun olsa bile yalan söylemez

· Resulullah’ın kılıcının kabzasında şöyle yazılmıştı: Allah katında, insanların en çok haddi aşıp isyan edeni, (kısasta) vurandan başkasını vuran ve katilden başkasını öldüren kimsedir.

· Zamandan ve ehlinden öğüt al. Çünkü zaman hem kısadır, hem de uzun. Dünyanın geleceği geçmişine benzer; öyleyse ondan ibret al.

· Bütün insanlar yıldızları görür; ama yıldızların rotası ve dönüş yerlerini bilenden başkası onlara bakıp kendi yolunu bulamaz. Böylece sizler de hikmet öğreniyorsunuz, ama onunla amel edenlerden başkası hidayete erişemez.

· Hz. İsa (Mesih) buyurdular: " İmanın tadına varmanız ve meyvesinden yararlanmanız için onu halis ve kâmil hale getirin. Şu söylediğim bir gerçektir ki, eğer karanlık bir gecede katran yağı ile yanan bir çıra bulsanız onun kötü kokusu, ışığından yararlanmanızı engellemez. Böylece hikmeti de kimde bulursanız onu alın, o adamın ona rağbetsiz olması size engel olmamalıdır.

· Ahiret şerefine ancak sevdiğiniz şeyleri terketmekle nail olabilirsiniz. Tövbe etmek için yarını beklemeyin. Çünkü yarından önce bir gece ve gündüz vardır; Allah’ın kaza ve kaderi her gece ve gündüz caridir. Şu söylediğim bir gerçektir ki: Borçlu olmayan, borçlu olandan -borcunu iyi bir şekilde ödeyebilse dahi- daha huzurlu ve kaygısızdır. Bunun gibi günah işlemeyen kimse de günah işleyenden, her ne kadar halis tövbe edip Allah ’önse dahi daha çok huzurludur. Küçük günahlar Şeytan’ın tuzaklarındandır. Şeytan, günahlarınızın toplanması ve ardından sizi kuşatması için onları gözünüzde küçük ve basit gösterir.

· İnsanlar hikmet hususunda iki kısımdır: Biri onu diliyle iyice açıklar ve ameliyle de tasdik eder; diğeri ise diliyle onu iyice ortaya koyarken kötü ameliyle onu zayi eder.

· İncil’de şöyle yazılmıştır: "Birbirlerine acıyanlara ne mutlu; onlar kıyamet günü rahmete uğrayacak olanlardır. Halk arasında arabuluculuk yapanlara ne mutlu; onlar kıyamet günü Allah’a yakın olan kimselerdir. Kalpleri temiz olanlara ne mutlu; onlar kıyamet günü muttaki olan kimselerdir. Dünyada tevazu edenlere ne mutlu; onlar kıyamet günü sultanlık kürsüsüne çıkan kimselerdir."

· Hayâ imandan kaynaklanır; iman da cennettendir. Çirkin söz ise haksızlıktan kaynaklanır, haksızlık ise cehennemdendir.

· Konuşmacılar üç kısımdır: Kâr eden, salim kalan ve helak olan. Kâr eden, Allah’ı zikir eden kimsedir; salim kalan, susan kimsedir; helak olan da batıla dalan kimsedir. Allah çirkin söz söyleyen, kötü dilli olan, söylediğine ve söylenilenlere itina etmeyen hayâsız kimselere cenneti haram kılmıştır.

· Korku ve ümit içerisinde olmayan, mü’min değildir. Korktuğu ve ümit ettiği şey için çalışmayan da korku ve ümit içerisinde değildir.

· Bedenin aydınlanması göze bağlıdır. Göz aydın olursa bedenin hepsi aydın olur. Ruhun aydınlanması da akla bağlıdır; kul akıllı olursa Rabbini tanır ve Rabbini tanıdığında da dinini öğrenir; Rabbini tanımazsa dini de kalmaz. Bedenin ancak ruh ile ayakta kalması gibi din de ancak halis niyetle kalıcı olur. Halis niyet de ancak akıl ışığıyla sebat bulur.

· Ziraat yumuşak yerde yapılır; kayanın üzerinde değil. Hikmet de mütevazi kalpte yerleşir ve hayatını sürdürür; kibir kalpte değil. Allah, tevazuyu aklın, kibiri de cehaletin nişanı kılmıştır. Allah, tevazu etmeyeni alçaltır, tevazu edeni ise yüceltir.

· Yaşantı ancak iki kişi için hayırlıdır: "Dinleyip anlayana ve konuşan alime."

· Allah, Hz. Davud’a şöyle vahyetti: "De ki, benimle kendi aralarında dünyaya aldanmış bir alimi vasıta kılmasınlar.

· Dostlarına karşı kibirlenmekten ve onlara ilmin ile övünmekten sakın. Zira böyle yaparsan Allah sana gazap eder. Allah’ın gazabından sonra da artık ne dünyanın sana faydası olur ve ne de ahiretinin. Dünya hayatında, oturduğu ev kendisine ait olmayan ve her an için göç etmeyi bekleyen kimse gibi ol.

· Akıllı adam, sevilmeyecek bir iş yaptığında Allah’tan utanmalı ve Allah ona bazı nimetler tahsis ettiğinde de başkalarını onda ortak kılmalıdır.

· İki iş karşına çıkar da hangisinin daha hayırlı ve daha doğru olduğunu bilmezsen, onlardan hangisinin heva ve hevesine daha yakın olduğuna bak ve ona muhalefet et; çünkü doğru işlerin çoğu, heva ve hevese muhalif olan şeylerdir.

· Allah kime üç şeyi ikram ederse, ona lütfetmiştir: "Heva ve hevesinin hakkından gelecek akıl, cehaletini yenecek ilim, fakirlik korkusuna yetecek zenginlik.

· İnsanlar dört kısımdır: Heva ve hevesine uyan kararsız kişi; ilmi arttıkça kibri artan, ilmi ve okumasını kendisinden aşağıdakilere bir üstünlük ve imtiyaz vesilesi kılan kimse; ibadetleri kendisinden az olanları tahkir eden ve başkaları tarafından saygı görmek isteyen cahil abid; hak yolunu tanıyan, o yolda kıyam etmek isteyen fakat çeşitli nedenlerden dolayı aciz veya mağlub olan, ilmiyle amel etmeye gücü yetmeyen ve bu durumla da daima mahzun ve kederli olan basiret sahibi alim; işte bu, zamanının en faziletli ve üstün kişisidir.

· Çok gam, ihtiyarlık getirir.

· Acelecilik, cehaletin ta kendisidir.

· Emaneti eda etmek ve doğruluk, rızık getirir. Hıyanet ve yalan, fakirlik ve nifak doğrur.

· Zındık, Allahı ve Resulünü inkar eden yani Allah'a ve Resul'üne düşmanlık eden kimselerdir.

· İlk zındık olan şeytandır. Hz. Adem’e karşı kibirlenip şöyle dedi: "Ben ondan daha hayırlıyım, beni ateşten halkettin, onu ise balçıktan (99) yarattın" (100). Şeytan, Rabbinin emrinden çıkıp mülhid oldu. Ve onun soyu bu ilhadı, kıyamete kadar birbirlerinden miras aldılar."

· Allah’ı tanıyan kimsenin, Allah’ı rızık vermeyi geciktiren bilmemesi, kaza ve kaderinde de O’nu suçlamaması gerekir.

· Mü’min, iman ve bela açısından terazinin iki kefesi gibidir; imanı arttıkça belası da çoğalır.

· Kim Allah’ın künhü hakkında konuşursa helak olur. Kim riyaset talep ederse helak olur. Kim de bencilliğe kapılırsa helak olur.

· Üç şey gözü aydınlatır: Yeşilliğe bakmak, akar suya bakmak ve güzel yüze bakmak.

· Güzel komşuluk, komşuya eziyet etmemek değildir; güzel komşuluk, eziyete tahammül etmektir.

· Kendinle kardeşin arasındaki saygınlığı yok etme; ondan birazını baki bırak. Çünkü saygınlığın yok olması, hayânın yok olmasıdır.

· Zulümün hakka galip olduğu zamanda hiç kimsenin başka birisine, - onda iyilik görmedikçe- iyi zanda bulunması doğru değildir.

· Eşin ve küçük çocuk hariç diğer hiçbir kimsenin ağzından öpmek câiz değildir.

· Zamanınızı dörde ayırmaya çalışın: Bir bölümünü Allah’la münacat etmeye, bir bölümünü geçiminizi sağlamaya, bir bölümünü ayıplarınızı size bildiren kardeşlerinizi ve gönüllerinde size karşı samimiyetleri olan güvenilir insanları ziyaret etmeye ve bir bölümünü de haramlar dışındaki zevklere ki, bu (sonuncu) bölümle, diğer üç bölümü yapmaya kadir olursunuz.

· Yiğitliği lekelemeyecek ve israf da olmayacak miktarda helal şeylerden yararlanmakla dünyadan kendiniz için bir pay ayırın; bunu da dini işleriniz için yardımcı kılın. Çünkü şöyle bir hadis nakledilmiştir: "Kim dünyasını, dini için veya dinini dünyası için terkederse bizden değildir."

· İnsanlar, önceden yapmadıkları yeni günahlar icat ettikçe Allah da onlara tanımadıkları yeni belaları musallat eder.

· Yönetici adil olduğunda, onun Allah katında mükâfatı olur; senin de şükretmen gerekir. Yönetici zalim olduğunda da onun günahı olur; senin de sabretmen gerekir.

· Ebu Ahmed el-Horasani, İmam Kâzım’a sordu : "Küfür mü daha kadimdir, yoksa şirk mi?" İmam buyurdular ki : Küfr, şirkten daha kadimdir; ilk kâfir olan, İblis’tir. Nitekim Kur’an şöyle buyuruyor: "(Şeytan) secde etmekten çekindi, tekebbür etti ve kâfirlerden oldu." Küfür bir şeydir; ama şirk, birini (yani Allah’ı) isbat ederek diğerini O’na ortak koşmaktır."

· İmam Kazım, iki kişinin birbirlerine sövdüğünü görünce şöyle buyurdu: "Sövmeyi ilk başlatan daha zalimdir; kendi günahı ve arkadaşının günahı -mazlum olan kendi haddini aşmadıkça- onun üzerinedir."

· Güçsüze yardım etmen en iyi sadakadır.

· Zulmün zorluğunu, (ancak) zulme uğrayan kimse anlar.
 
---> On İki İmamlar

İMAM ALİ RIZA


Sekizinci imam Ali Rıza 770 yılında doğmuştur. 818 yılında diğer imamların yolunda olduğu için, toplumun yanlışa küfre sapmasını engellediği için, haksızlıklara karşı olduğu için şehit edilmiştir. Sekizinci imam Ali Rıza ecdadlarının aydınlık yolunu insanlığa sunmak için çalıştı yaşamı boyunca. İmam Ali Rıza diğer imamların bıraktığı yerden göreve devam etti.



Sekizinci imam Ali Rıza Abbasi döneminde yaşadı. Abbasi halifesi Harun Reşid kendisinden sonra devlet yönetimini iki oğlu arasında paylaştırdı. Bu oğullardan Memun Ehlibeyt yanlısıydı. İmam Ali Rıza’yı hilafete veliaht atadı. Bu durum Abbasi ileri gelenleri tarafından isyana sebep oldu. Memun İmam Ali Rıza’yı yanına alarak isyanı bastırmak için yola koyuldu. Bu yolculuk sırasında İmam Ali Rıza yediği yiyeceklere zehir konulması sebebiyle şehit düştü. Memun’un buradaki rolü daha günümüzde bile tam olarak anlaşılamamıştır. Ama anlaşılan bir şey var. O da; kutsal imamların zalimlerin, sapmışların, küfür sahiplerinin karşısında olduklarıdır. Sevgili imamlar karanlığa karşı ışığı, zalimliğe karşı adaleti, yanlışa karşı dogruyu, saplantılara karşı hakikati temsil ediyorlardı. Bu durum zalimlerin, saltanat sahiplerinin, haksızların tahammül etmeyecekleri bir durumdu.



Aradan ne kadar zaman geçmiş olursa olsun On İki İmamların insanlığa yol göstericiliği devam ediyor. Zatan On İki İmamların zaman ve mekân sorunu yok. Onlar her daim, her yerde hazır ve nazırdırlar. Gerçeği görüp anlamak için bakmak yeter. Kalplerinde, ruhlarında kini, kibri, bencilliği atamayanlar, kendilerini fani dünyanın geçici zevkleri ile kandıranlar, tarihi kendi yaşamları ile başlatıp, kendi yaşam süreleri ile hesaplayanlar içinse bakmak yetmez. Her halûkârda On İki İmamlar, insanları doğruya davet etmeyi günümüzde de sürdürüyorlar.



"Herkesin dostu aklıdır. Cehalet de düşmanıdır."

. Mü’min, kendisinde üç haslet olmadıkça mü’min olmaz: Rabbinden bir hikmet, Peygamber’inden bir hikmet ve im******* bir hikmet. Rabbinden olan hikmet, sırrı gizlemektir. Peygamber’inden olan hikmet, halkla iyi geçinmektir. İm******* olan hikmet de sıkıntı ve zorluklarda sabırlı olmaktır.

2. Nimet sahibi olan kimse, ailesine huzurlu bir geçim sağlamalıdır.

3. Peygamberlerin sıfatlarından biri de temizliktir.

4. Susmak, hikmet kapılarından bir kapıdır. Boş yere konuşmamak, muhabbet kazandırdığı gibi her hayrın da kılavuzudur.

5. Boş işler, boş sözleri gerektirir.

6. Büyük kardeş baba yerindedir.

7. Adil insan, sahip olduklarından gaflete düşmeyen kimsedir.

8. Sözünü ettiğin kimse hazırsa künyesini, hazır değilse ismini zikret.

9. Herkesin dostu onun aklıdır; düşmanı ise cehaletidir.

10. İnsanlara muhabbet beslemek aklın yarısıdır.

11. Allah dedikoduyu, malı zayi etmeyi ve her şey için insanlara ağız açmayı sevmez.

12. Müslümanda on haslet olmadıkça aklı kemale ermez: "İyiliği umulmalı, kötülüğünden emin olunmalı, başkalarının az iyiliğini çok görmeli, kendisinin çok hayrını az saymalı, ihtiyacı olanların müracaatından bıkmamalı, ömür boyu ilim talep etmekten yorulmamalı, Allah yolunda fakir olmayı zengin olmaya tercih etmeli, Allah yolunda aşağı olmayı düşmanların içerisinde aziz olmaktan üstün bilmeli, tanınmamayı meşhur olmaya üstün tutmalı, onuncusu ve en önemlisi olan ise ilk karşılaştığı herkesi kendisinden daha iyi ve daha takvalı bilmesidir.

13. İnsanlar iki kısımdır: Kendisinden daha iyi ve takvalı olan; ve kendisinden daha kötü ve daha aşağı olan. (Nazarında) Kendisinden daha kötü ve daha aşağı olan biriyle karşılaştığında şöyle demelidir: "Belki onun iyiliği gizlidedir ve bu onun yararınadır. Benim iyiliğim ise açıktadır; bu da benim zararımadır." Ama kendisinden daha hayırlı ve daha takvalı birini gördüğünde de, ona ulaşmak için karşısında tevazu etmelidir. Bunu yaparsa makamı yücelir, iyilikleri temiz olur, ismi iyi anılır ve zamanının efendisi olur.

14. Bir adam, "Kim Allah'a tevekkül ederse O, ona yeter." ayetinin manası için İmam : "Tevekkülün dereceleri vardır. Bir derecesi; bütün işlerinde O'na güvenmen, O’nun tüm işlerine razı olman, hiçbir hayır ve hiçbir hususta senin hakkında kusur (haksızlık) etmediğini ve hükmün de O'nun elinde olduğunu bilmendir. Öyleyse O’na tevekkül et ve işleri O'na bırak. Diğer bir derecesi de; ilminin kuşatmadığı gayb-ı ilahi'ye iman etmendir; o gaybın ilmini Allah'a ve O'nun eminlerine bırakman, gayb ve gayb olmayan her şeyde Allah'a güvenmendir."

15. Bencilliğin dereceleri vardır: Bazen bencillik insanın kötü amelini onun için süsler, insan onu iyi görür, ondan hoşlanır ve iyi bir iş yaptığını zanneder. Bazen de insan Rabbine iman eder ve bununla Allah'a minnette bulunur. Oysa imanı için de Allah'a minnet borçludur.

16. Kulların en seçkini, en iyisi, iyi iş yaptığında hoşnut olan, kötü iş yaptığında mağfiret dileyen, kendisine bir nimet verildiğinde şükreden, sıkıntıya düştüğünde sabreden ve sinirlendiğinde de affeden kimsedir.

17. Tevekkül, Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmamaktır.

18. Evlenirken yemek vermek sevaptır.

19. İmanın dört hükmü vardır: Allah'a tevekkül etmek, Allah'ın kazasına rıza göstermek, Allah'ın emrine teslim olmak ve işleri Allah'a bırakmak.

20. Bir yudum suyla bile olsa sıla-ı rahimde bulun. En iyi sıla-i rahim, akrabaya eziyet etmemektir. Allah Teâla kitabında buyurmuştur: "Sadakalarınızı minnet ve eziyet ederek batıl etmeyin." (103)

21. Ailesini geçindirmek için rızık peşinde olan kimsenin mükâfatı, Allah yolunda cihat eden kimsenin mükâfatından daha fazladır.

22. Asaletinde güvenilirlik, tabiatında kerem, ahlakında sebat, nefsinde şeref ve kalbinde Allah korkusu bulunmayan kimseden, dünya ve ahiret işlerinden hiçbiri için hayır bekleme.

23. Karşı karşıya gelen iki gruptan, ancak affı çok olan grup Allahtan yardım görür.

24. Cömert, yemeğini yesinler diye halkın yemeğini yer. Ama cimri, yemeğini yemesinler diye halkın yemeğini yemez.

25. Biz tıpkı Resulullah gibi verdiği sözü yerine getirmeyi kendisi için borç bilen bir Ehl-i Beytiz.

26. Güçsüze yardım etmek en iyi sadakadır.

27. İmam Rıza’ya, Halife Me'mun’un meclisinde sordular. ’’ Gece ve gündüzden hangisi daha önce yaratıldı? İmam ’’Cevabı Allah'ın kitabından mı vereyim, yoksa senin bildiğin muhasebe yoluyla mı?" İlk önce muhasebe yoluyla verin dediler." dedi. Bunun üzerine İmam "Siz dünyanın Tali'inin (104) yengeç olduğunu ve yıldızların da en yüksek derecede olduğunu söylemiyor musunuz?", Evet, söylüyoruz dediler. İmam "Buna göre, Zühal (Saturn gezegeni), Terazi burcunda, Müşteri (Jupiter) Yengeç’te, Merih Oğlak’ta, Venüs Balık’ta, Ay Boğa’da, Güneş de göğün ortasında olup Koç burcunda olduğunda, o zaman ancak gündüz olur." Evet, öyledir, Şimdi de Allah’ın Kitabından cevap verin" dediler. İmam şu ayeti okudu "Ne Güneş’in, Ay’a erişip yetişmesi yaraşır, ne de gece gündüzden öne geçer." Yani gündüz geceden öncedir. (104)

28. Akıl Allah’ın bir armağanıdır. Edep zahmetle elde edilir; zahmetine katlanan onu elde eder. Ama zahmet ve zorluğa katlanarak akıl elde etmeye çalışan, ancak cehaletini artırır.

29. Zayıf kişi, güçlü kişinin elini öpmemelidir. Çünkü bu ona tapmak gibidir.

30. Anne ağzından, kız kardeş yanağından, İmam da iki gözü arasından öpülür.

31. Allah'ın dostlarını ve dostlarının dostlarını sevmek, Allah’ın düşmanlarından nefret etmek, onlardan ve önderlerinden beraat etmek dinî vazifelerdendir.

32. Anne ve babaya iyilik etmelisin. Müşrik iseler, onlara itaat etmeyerek, dünyada onlarla iyi geçineceksin. Çünkü Allah şöyle buyurmuştur: "Bana ve anne- babana şükret; dönüş yalnız banadır. Onlar anne ve baba, hakkında bilgin olmayan şeyi bana şirk koşman için çalışırlarsa, onlara itaat etme." (106) Hz. Ali buyurmuştur: "Onlar (Ehl-i Kitap), alim ve rahipler için ne oruç tutuyor, ne de zikir ediyorlardı; sadece Allah'a karşı masiyet etmelerini emrettikleri zaman, onlara itaat ediyorlardı." (107) Resulullah şöyle buyurdular: "Kim Allah'a itaatin dışında bir mahluka itaat ederse kâfir olmuş, Allah'tan başkasını ilah edinmiştir."

33. Allah bağışlar, zulmetmez. Kullara zulmedeceğini ve onları saptıracağını bildiği kimseye, itaat etmeyi farz kılmaz. Kâfir olacağını ve Allah’ı bırakıp şeytana ibadet edeceğini bildiği kulları da peygamberliğe seçmez. İslam, imandan başkadır. Her mü’min müslümandır, ama her müslüman mü’min değildir.
 
---> On İki İmamlar

Muhammed Taki

Dokuzuncu imam olan İmam Muhammed Taki, 811 yılında doğmuştur. 835 yılında ise şehit edilmiştir. İmam Muhammed Taki, genç yaşına rağmen büyük bilgi sahibiydi. Onun bilgisini kıskananların başında devrin kadısı Yahya geliyordu. Kadı Yahya, dokuzuncu imam Muhammed Taki’yi toplum içinde küçük düşürmek, ona gösterilen sevgiyi, ilgiyi kırmak için toplantılar tertiplerdi. Bu toplantılarda Muhammed Taki, bilgisiyle adeta orada bulunanları büyülerdi.

Dokuzuncu imam Muhammed Taki, kendi ecdadlarının yolundan gitti. Ve bu yol uğruna şehit edildi.

Bir gün bir şahıs seyyid olduğunu yani Hz. Ali soyundan olduğunu söylemişti. Kendi aralarında bundan nasıl emin olacakları tartışması yapıldı. Ve sonunda İmam Muhammed Taki’ye sorulmasına karar verildi. İmam Muhammed Taki de, bunu bilmenin ancak bir yolu olduğunu bu yolun da, seyyid olduğu iddiasında bulunan kişinin aslanlara görünmesi olduğudur. Eğer aslanlar o kişiye dokunmazsa, o kişi seyyiddir. Bunu duyan şahıs hemen seyyid olmadığını itiraf etti. Kuşku sahipleri ise bu defa Muhammed Taki’yi denemeye karar verdiler. Aslanların kafesine konulan dokuzuncu imam Muhammed Taki’ye aslanların saldırması bir yana aksine onlar gelip imamın önünde kedi durumuna geldiler.

Dokuzuncu imam Muhammed Taki, diğer imamlar gibi insanlığa hizmetini sürdürmeye devam ediyor.



“İlim bir hazine, susmak ve sormak ise onun anahtarıdır.”



“Halk, başındaki insanların düzelmesi ile düzelir. ”



“Söven sövülür, kızan belaya çatar.”



“Fırsatlar bir ganimettir.”

İlim bir hazine, susmak ve sormak ise onun anahtarıdır.

- Halk, başındaki insanların düzelmesi ile düzelir.

- Söven, sövülür, kızan belaya çatar.

- Fırsatlar bir ganimettir.

- Allah, Peygamberlerden birine vahyetti: "Dünyadan el çekmen (zahid olman), sana peşin bir rahatlık kazandırır. Her şeyden kopup bana yönelmen, seni bana aziz kılar. (Sonuçta bunların hepsi kendin içindir.) Ama benim için düşmanımla düşman veya dostumla dost oldun mu?

- Bizim (Ehli Beyt’in) hem canımız ve hem de malımız Allah'ın, tatlı bağışlarından ve emanet edilen ödünçlerindendir. Dilediği şeyden, bizi memnunluk ve hoşnutlukla faydalandırır. Dilediği şeyi de, ecir ve sevap karşısında bizden alır. Kimin sabırsızlığı, sabrına galip gelirse, ecri yok olur. Biz bu durumdan Allah'a sığınırız.

- Kim bir işe şahit olur da onu sevmezse o işte bulunmayan kimse gibi olur. Kim de bir işte bulunmayıp da o işe razı olursa, o işte bulunan kimse gibi olur.

- Kim bir konuşanı dinlerse, ona tapmış gibi olur. Konuşan Allah’tan konuşursa, dinleyen Allah'a tapmış olur; konuşan Şeytan'ın dilinden konuşursa, dinleyen Şeytan'a tapmış gibi olur.

- İmam Taki’ye ’’Samed"in manası nedir?” diye sordum. İmam: "Samed boşluğu olmayandır" dedi. İmam’a "Samedden maksat içi olmayandır diyorlar" dedim. İmam: "İçi olan her şeyin boşluğu da vardır" diye buyurdular. (Aktaran : Davud ibni Kasım)

- Bir işi sağlamlaşmadan önce açıklamak, o işin bozulmasına sebep olabilir.

- Mü’min, Allah’tan olan bir başarıya, nefsinden olan bir öğütçüye ve nasihatçının da nasihatını kabul etmeye muhtaçtır.

- Tövbeyi geciktirmek, aldanmaktır. Vazifeleri hep sonraya ertelemek ise şaşkınlıktır. (Günah işlemek amacıyla) Allah'a karşı bahane aramak, helak olmaya sebep olur. Günah işlemekte ısrar etmek, kendini Allah'ın tuzağından güvende bilmenin sonucudur. (Oysa) “...Allah'ın tuzak kurmasından, hüsrana uğrayan topluluktan başkası güvende olmaz." (144)

- Bu dünyada biz dostlarımızla birbirimizden ayrıyız. Ama (ahirette) kimin fikri ve inancı, arkadaşının fikir ve inancının aynısı olursa, nerede olursa olsun o da onunla birlikte olur. Asıl yerleşme yurdu, ahiret yurdudur.”

- Kulların şükrü kesilmezse, Allah’ın bol bağış ve ihsanda bulunması kesilmez.

- İmam Muhammed Taki’ye sordular. ’’Zina yapan bir kişinin zina yaptığı kadınla evlenmesi hakkında ne dersin; bu helal mıdır?" İmam cevap verdi. "Kendisinden veya başkasından hamile olup olmadığı anlaşılana kadar sabretmelidir. Çünkü, onun kendisiyle ilişkide bulunduğu gibi başkasıyla da ilişkide bulunması mümkündür. Hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra isterse onunla evlenebilir. Bu kadın, bir kişinin, ilk önce hurmasını haram olarak yediği ve daha sonra da onu satın alarak hurmasını helal olarak yediği bir hurma ağacına benzer."

- Adamın biri: "Bana nasihat edin" deyince İmam Taki,: "Kabul eder misin?" diye sordu. O adam: "Evet, kabul ederim" dedi. Bunun üzerine İmam : "Sabrı kendine yastık et, fakirlikten çekinme, şehvetleri (lezzetleri) terket, heva ve hevese muhalefet et ve bil ki, Allah'ın gözünden uzaklaşamazsınız. Öyleyse nasıl bir halde olacağına dikkat et”.
 
---> On İki İmamlar

İmam Ali Naki


Onuncu imam Ali Naki, 829 yılında doğmuştur. 868 yılında şehit edilmiştir. İmam Ali Naki’de diğer imamlar gibi yaşamı boyunca bu yolun gereklerini yerine getirmek için çalıştı. Ehlibeyt belki dünyevi anlamda İslamiyet’e yöneticilik yapmadı. Ama İslamiyet’in inanç yönünü belirleyen ve İslamiyet’in aydınlık yolunun insanlar tarafından bu kadar kabullenilmesinde Ehlibeyt önderdir. Zaten Oniki İmamlar’ın ve diğer Ehlibeyt önderlerinin şehit edilmeleri, baskı ve zulüm görmeleri de bu manadadır. Çünkü Emevi ve Abbasi halifeleri, yönetimde oldukları tarih boyunca hep zevk u sefa için çabaladılar. İstisnalar kaideyi bozmuyor. Dünya malına tamah gösteren, kendini dünyevi zevklerin yerine getirilmesi için yaşatan bu kanlı saltanat sahipleri, her daim karşılarında Ehlibeyt’in ulu şahsiyetlerini buluyorlardı. Bu yöneticilerin çoğunluğu iktidar mücadelesi için çok kötü hâllerde öldürüldüler.

İşte bu saltanat sahiplerinden olan Abbasi halifesi Müttevekil, onuncu imam Ali Naki’yi küçük düşürmek için sarayına çağırdı. Aslında çağırma değil, emirdi. İmam Ali Naki saraya gitti. Bu sırada zevk alemlerine dalmış olan Müttevekil, İmam Ali Naki’ye içecek ikram etti. İmam Ali Naki bunu kabul etmedi. O güne değin kimse halifeyi reddetmemişti. Halife bu defa şiir oku dedi. İmam Ali Naki şiirde yetersiz olduğunu söyledi. Halife Müttevekil bağırarak okumasını emretti. Onuncu imam Ali Naki, tarihe geçen şu mısraları okudu:

“İnsanlar korunmak için dağ tepelerine tırmandılar

Yiğit kişilerdi ama o tepeler sağlamadı onlara yenildiler

Yüceldiler sonra düşürüldüler çukurlara yerleştiler

Ne de kötü yerlerdi onların yerleştikleri yerler

Gömülüp gittiler sonra da bir feryat eden bağırdı artlarından

Nerede bilezikler, nerede taht-taç, nerede süsler-püsler?

Hani vaktiyle nazlarla, nimetlerle perdelenirdi o yüzler

Mezar, bu soruya açık seçik cevap veriyor ve diyor ki;

Şimdi o yüzlerde kurtlar oynaşmada

Kurtlara yem olmuş o yüzler

Nice zaman yediler, içtiler, geçindiler

Şimdi ise dünya onları yer içer

Nice zaman evlerde barındılar, oturup mutlandılar

Şimdi ise evlerden de ayrıldılar, ehilden ayalden de geçip gittiler

Bunca zaman hazineler yığdılar, mallar biriktirdiler

Derken mallarını mülklerini düşmanlarına dağıttılar, bittiler.

Evleri bomboş, içindekilerse mezarlarında yatıyorlar

Göçtüler göçtüler.”

Bu şiirin manası açıktır. Nitekim o toplantıda bulunanlar ağlamaya başladılar. Ehlibeyt’in nuru bir kez daha onuncu imam Ali Naki şahsında bütün kötülüklere galip geliyordu.
 
---> On İki İmamlar

Imam Hasan Askeri

On birinci imam Hasan Askeri 846 yılında doğmuştur. 874 yılında ise şehit edilmiştir. İmam Hasan Askeri, yaşamı boyunca diğer imamların yolunda gitti. Ve bu yolda şehit edildi. O da diğer imamlar ve Ehlibeyt önderleri gibi işkence, zulüm ve baskı gördü.

Daha önce on ikinci imam Mehdi’nin doğacağı hadisler ile söylenmişti. Bu sebepten dolayı Abbasi yönetimi İmam Hasan Askeri’yi sürekli baskı altında tuttu. O sevgili imamı, yıllarca zindanlarda tuttu. Bütün bunlar kâfi gelmeyince de onu zehirleterek şehit ettiler. On birinci imam Hasan Askeri şöyle sesleniyor insanlığa:

“Dikkat eyle şimdi. Belki şeytan öbür iman kardeşlerinden senin yüce, daha üstün olduğuna dair kalbine bir şüphe salabilir. Kendini daha üstün saydığın kişi, eğer senden daha yaşlı ise onun daha uzun ömürlü olması nedeniyle, geçen zaman boşluğunda senden fazla hayırlı işler yapmış olacağını düşün. Yok eğer senden küçükse, bende ondan daha çok suç işlemişimdir, ondan fazla isyan etmişimdir. O halde, o benden çok daha iyi. O kişi seninle yaşıtsa, ben işlediğim suçları biliyorum ama onun suçlu olmadığına şüphem var. Nasıl olurda şüpheyi doğrudan daha üstün tutarım diye düşün”.

Bu sözler yüzlerce ciltte anlatılacak şeyleri üç beş satır ile insanın beynine silinmeyecek şekilde işliyor. Bunu Ehlibeyt dışında daha kim başarır?

On birinci imam Hasan Askeri şöyle devam ediyor öğütlerine:

“Sana öğüt verir gibi görünse de, cahilin sohbetinden uzak dur. Sana düşmanca davransa bile, akıllı adama ters düşmemeye çalış. Çünkü cahil, sana iyilik edeyim derken kötülük yapar.

Akıllı düşmana gelince, onun insanlık duygusu, bazen düşmanlığın önünü alabilir. İnsanlara düşmanlık etmekten uzak dur. Çünkü, ne yumuşak huylu insanların hilesinden, ne de alçak kişilerin ihanetinden hiç bir zaman emin olamazsın.”.

1. Münakaşa etme; yoksa değerin yok olur. Şaka yapma; yoksa başkaları sana karşı cür’et kazanır (heybetin sarsılır).

2. Kim mecliste mak******* aşağı bir yerde oturmaya razı olursa, yerinden kalkıncaya kadar Allah ve melekleri ona salat ederler.

3. Affedilmeyecek günahlardan biri de, kişinin “Keşke, sadece bu günahımdan sorguya çekilsem” (yani, bu günah önemli değil) demesidir. Daha sonra şöyle buyurdular: İnsanlar arasında şirk, karıncanın karanlık gecede siyah bir deri üzerindeki ayak izinden daha gizlidir.

4. Bismillahirrahmanirrahim, Allah’ın ism-i a’zam’ına, gözün siyahının beyazına olan yakınlığından daha yakındır.

5. İyilerin, iyileri sevmesi, iyiler için sevaptır. Kötülerin, iyileri sevmesi ise, iyiler için bir üstünlüktür. Kötülerin iyilere düşmanlığı, iyiler için bir ziynettir. İyilerin kötülere düşmanlığı ise, kötüler için bir aşağılanmadır.

6. Yanından geçtiğin herkese selam vermen ve mecliste mak******* aşağıda oturman tevazudandır.

7. Musibetlerden biri de, gördüğü iyiliği gizleyen ve kötülüğü açığa vuran komşudur.

8. İbadet, çok oruç tutmak ve çok zikir etmek değildir; ibadet, Allah’ın yarattıklarının hikmetini çok düşünmektir.

9. İki yüzlü ve iki dilli olan kul ne de kötü kuldur; yüzüne karşı kardeşini över, arkasında ise dedikodu eder. Kardeşine bir nimet ulaşırsa onu kıskanır, bir belaya uğrarsa onu yalnız bırakır.

10. Öfke, her kötülüğün anahtarıdır.

11. En huzursuz insanlar, kin güden kimselerdir.

12. İnsanların en takvalısı, şüpheli olan işlere teşebbüs etmeyen kimsedir. İnsanların en abidi, farzları eda eden kimsedir. İnsanların en zahidi, haramları terkeden kimsedir. İnsanların en çok çaba göstereni, günahları terkeden kimsedir.

13. Şüphesiz, siz kısalan bir süre ve sayılı günler içerisinde yer almışsınız; ölümse ansızın gelir. Hayır eken, saadet biçer. Kötülük eken de pişmanlık biçer. Her ekici, ektiğine ulaşır. Ağır davranan, nasibinden mahrum kalmadığı gibi, haris de nasibinden fazlasını elde edemez. Kime hayır verilirse, o hayrı Allah bağışlamıştır. Kim de şerden korunursa onu da Allah korumuştur.

14. Mü’min mümine bereket, kafire ise hüccettir.

15. Ahmağın kalbi ağzındadır; hikmet sahibi olan kimsenin ağzıysa kalbindedir.

16. Garantilenmiş rızık, seni farz bir işten alıkoymasın.

17. Abdestli olduğunda haddini aşan, abdestini bozan kimse gibidir.

18. Hakkı terkeden her güçlü, zelil olur; hakka sarılan her zelil de, izzet kazanır.

19. Cahil ile dost olan ıstırap çeker.

20. İki hasletten üstün bir şey yoktur: Allah’a iman etmek ve kardeşlere faydalı olmak.

21. Evladın küçüklükte babaya karşı saygısızlığı, büyüdüğünde ona karşı gelmesine sebep olur.

22. Mahzun bir şahsın yanında, sevinçli olduğunu göstermek edepsizlik sayılır.

23. Hayattan daha iyisi, kaybettiğinde hayata nefret ettiğin şeydir. Ölümden daha kötüsü ise, başına geldiğinde ölümü arzuladığın şeydir.

24. Cahile nefsinin isteklerine karşı durmasını sağlamak ve bir şeye alışkan olanı alışkanlığından vazgeçirmek, mucize gibi bir iştir.

25. Tevazu, kıskanılmayan bir nimettir.

26. Bir kimseyi zahmete sokacak bir şeyle ona ikramda bulunma.

27. Kardeşine gizlide öğüt veren onu süslemiş, halkın önünde öğüt veren de onu kötülemiştir.

28. Allah’ın nimetiyle kuşatılmayan hiç bir bela yoktur.

29. Müminin, kendisini alçaltacak şeye ilgi göstermesi ne de kötüdür.

30. Tevfik veren Allah’tır, O bize yeterlidir ve O, ne güzel sahiptir.

31. İmamet konusunda delil isteyen bir kişiye “ Kim nişane ve açık bir delil isterse, istediği şey ona verilir. Daha sonra nişane ve delil istediği İmamdan yüz çevirirse, ona iki kat azap edilir. Kim sabrederse Allah tarafından te’yid edilir. İnsanlar, gönderilen semavi kitapların yolunu seçmek üzere yaratılmışlardır. Allah’tan doğruluğu niyaz ediyoruz. Sonuç, ya Hakka teslim olmaktır veya helak olmaktır.”

32. Allah, akıllı kimseleri muhatap almaktadır. İnsanlar benim hakkımda birkaç gruba ayrılmışlardır. Bir grup kurtuluş yolu üzere olan gerçeği bulan, hakka sarılan, aslın dalına tutunan şek ve şüphe etmeyen, benden başka sığınılacak bir önder tanımayan kimselerdir. Bir diğer grup ise, Hakk ehlinden olmayan kimselerdir. Bunlar deniz yolcusu gibidirler ki, deniz dalgalandığında sarsılır, sakinleştiğinde de sakinleşirler. Diğer bir grup da, Şeytan’ın kendilerine galip olduğu kimselerdir. Bunların işleri de kıskançlıklarından dolayı hak ehline itiraz edip karşı çıkmaktır. Öyleyse sen sağa-sola yönelen kimseyi terket. Çünkü çoban koyunlarını toplamak istediğinde onları az bir çabayla toplar. Sakın sırları (149) ifşa etme ve riyaset talep etme. Bunlar insanı helak olmaya götüren hasletlerdir.”

33. Sizlere Allah’tan korkmayı, dininiz hususunda şüpheli şeylerden kaçınmayı, Allah için çaba göstermeyi, doğru konuşmayı, size güvenip yanınızda emanet bırakan kimseye ister iyi olsun, ister kötü emanetini iade etmeyi, secdeleri uzatmayı ve iyi komşuluk (150) yapmayı tavsiye ediyorum; işte Muhammed bunlarla gönderilmiştir. Onların, (hangi inançtan olurlarsa olsunlar ) (150) cenaze merasimlerine katılın, hastalarını ziyaret edin, (komşuluk) haklarını ödeyin.

34. Sizden biri, dininde vera’lı, doğru konuşan, emaneti sahibine veren ve halka karşı güzel ahlaklı olduğunda “. Bu ise bizi hoşnut eder. Allah’tan korkun, bizlere süs olun, utanç vesilesi olmayın. Muhabbetleri bize doğru çekin; her çeşit kötülüğü bizden uzaklaştırın. Çünkü biz, hakkımızda söylenen her iyiliğin ehliyiz ve hakkımızda söylenen her kötülükten uzağız. Allah’ın kitabında, bizim hakkımız, Hz. Resulullah’a yakınlığımız ve Allah tarafından da tertemiz (masum) kılındığımız açıklanmıştır. Bizden başka, hak olarak hiç kimse bu makamı iddia edemez.

35. Allah’ı ve ölümü çok anın. Kuran’a inanın ve ona uyun. Peygambere salavat getirin. Çünkü Peygamber’e salavat getirmenin on sevabı vardır. Size yaptığım tavsiyeleri unutmayın. Selamımı size ileterek sizi Allah’a emanet ediyorum.
 
---> On İki İmamlar

Muhammed Mehdi

On ikinci imam Muhammed Mehdi 869 yılında doğdu. On ikinci imam Muhammed Mehdi’nin doğacağı, hadislerle daha önceleri söylenmişti. Bunun farkında olan Abbasiler, İmam Hasan Askeri’yi sürekli gözetim altında tuttular. İmam Muhammed Mehdi bu sebeplerden dolayı gizlenmek zorunda kaldı. Buna “Gaybet-i Suğra” yani küçük gizleniş, kaybolunuş denir. Bu sürenin ne kadar olduğu rivayet. İmam Muhammed Mehdi, bu süre zarfında sadece ashabıyla konuşur. İkinci gizlilik ve kayboluş dönemi ise günümüze dek sürmektedir. Buna “Gaybet-i Kübra” yani büyük gizleniş denir. Bu inanca göre on ikinci imam Muhammed Mehdi, haksızlıklara, kötülüklere, zalimliklere karşı ortaya çıkacaktır.

İslam tarihinde sadece Aleviler için değil, Ehli Sünnet cemaati için de en çok tartışılan konuların başında Mehdilik konusu gelir. Nitekim tarih boyunca ve günümüzde de bir çok kişi Mehdilik iddiasında bulunuyor.

Bir çok hadiste geçtiği gibi, kıyametten önce İmam Muhammed Mehdi gelecektir ve haksızlıkları giderecektir. Bu konuda oldukça kafa karıştırıcı yayınlar, söylemler, rivayetler mevcut. Bunlara pek rağbet edilmemesi gerektiği kanısındayız. Bilinmesi gerekenleri kısaca özetlemeye çalıştık.

12. İMAM Hz. MUHAMMED MEHDİ

İmam Mehdi, Kâim, Hüccet, Bakıyyetullah ve Sahibi Zaman, lakabıyla da tanınan İmam Muhammed Mehdi, İmam Hasan- ül Askeri’nin oğludur. Babasının şehit edilmesinden sonra onun vasiyeti ile 12. İmam oldu. Annesinin adı, Hz. İsa’nin havarisi Şum’un neslinden olan Rum Kayseri’nin oğlu Yuşa’nın kızı Saykal veya Susen adı ile de bilinen Nergis’dir. Başka bir kaynağa göre de annesi bir Cariyedir. Muhtemelen 30 Temmuz 869 tarihinde bir Cuma günü Irak / Samara’da dünyaya geldi. İmam Mehdi rivayetlere göre Samara’da bir mağaraya girerek sır oldu.

Rivayete göre İmam Mehdi’nin doğumu ile birlikte bir çok kerametler (mucizeler) gerçekleşir. Doğduğunda babası onu sol elinin üzerinde oturttu ve sağ eliyle de arkasından tutarak “Konuş” dedi. Bunun üzerine Hz. Mehdi konuşmaya başladı ve: (151) Allah birdir, Muhammed onun elçisidir. Allahın rahmeti onların üzerinde olsun’’ dedi. Sonra Hz. Ali ve diğer İmamlara salavat (152) getirdi. İktidarın İmamlara karşı düşmanlık niyetleri bilindiğinden İmam Mehdi’nin doğumu bir süre gizli tutuldu. Bunun nedeni Abbasi Halifelerin Ehli Beyt düşmanlığı o noktaya varmıştı ki, Hz. Hüseyin’in türbesi yıktırılmış ve türbe ziyaretini önlemek için o bölgeye giden yollarda karakollar oluşturmuş ve askerleri Hz. Hüseyin’in mezarını ziyaret eden birisini bulsalar hemen yakalıyor, öldürüyor veya ağır işkencelere tabi tutuyorlardı” (153). Ehl-i Beyt’e karşı olan baskı o dereceye varmıştı ki, tanınmış kimseler dahi zalim Abbasi yöneticilerinin korkusundan kızlarını Ehl-i Beyt soyundan gelen gençlere vermekten sakınıyorlardı.

Örneğin Hz. Ali’nin soyundan olan Muhammed bin Salih adlı kişi, İbrahim bin Müdebbir İsa bin Musa Cehrumi’nin kızıyla evlenmek istediğini ona bildirdiğinde İsa bu isteği reddederek şöyle dedi: “Allah’a yemin ediyorum ki senin soyunu tanımadığın için seni reddetmiyorum; çünkü bu soydan daha üstün bir soy tanımıyorum. Bu yüzden bu akrabalık herkes için bir iftihardır. Ama kendi can ve malım hususundan Mütevekkil ve oğlundan korkuyorum.” (154)

İmam Mehdi ile ilgili çok geniş kesimler çeşitli fikirler yürütürler. İmam Mehdi’nin kıyamet habercisi olduğunu yorumlayan ve buna inanan insanlar olduğu gibi, onun gelişi ile dünyanın yanlış siyasi politikalardan ve onların etkilerinden kurtulacağını, dünyaya hak ve hukukun egemen olacağını, zalimin artık zulüm yapamayacağını, mazlumun ahının alınacağını, haksız yere artık kan dökülmeyeceğini, dünyanın bir nevi sömürüsüz ve sancısız bir yaşam yeri olacağını, dünyanın bir nevi güllük ve gülistanlık haline dönüşeceğine inanırlar. Elbette herkes tüm yazdığımız ve kategorize ettiğimiz boyutta geniş bir açılım gözetmezler. Ancak buna benzer bir beklenti içerisinde olacağını da unutmamak gerekir. Gerçi, İmam Mehdi’yi kıyametin habercisi olarak algılayan ve ona inanan geniş bir kesim, kıyamet habercisi olarak Allah tarafından çeşitli görevler için yaratılmış 5 büyük melekten biri olan, düdüğü ile kıyameti başlatacak olan ‘’İsrafil’’ adlı meleğin aslında bu iş için görevlendirdiği konusunda bir ikircim de yaşarlar. Bu vesile ile üzerinde henüz tam bir bütünlük arz etmeyen bu konu hakkında daha fazla yorum ve açılım yapmanın uygun düşmediği kanaatindeyiz.

Aleviler ise bu konuda genellikle İmam Mehdi’yi kıyamet habercisi olmaktan ziyade, kurtuluş ve adalet habercisi olarak inanır ve algılarlar. 12 İmamlara bağlılık ve onu İslam inancının / öğretisinin bir parçası olarak görmeyen ve bu konuda Alevilerle aralarında ciddi bir fikir (inanç) farklılığı yaşıyan Sünni kesimi ise İmam Mehdi konusunda genellikle Aleviler gibi düşünürler. Sünni kesimin, diğer İmamları atlayıp sadece İmam Mehdi’nin gelişi konusunda Alevilerle örtüşen / uzlaşan inanç taşımaları olumlu görülmekle birlikte, İmam Mehdi’nin geldikten sonra oluşacağı dünya ve yaşam alanı konusunda, başka deyimle yeni oluşum alanı ve biçimi konusunda aralarında ciddi bir farklı beklenti olduğunu da eklememiz gerekir. Bir kısım Sünni insanın söz konusu Mehdi’nin kimliği konusunda da Alevilerin Mehdi’sini kast etmediklerini belirtmekte yarar var. Diğer bir deyimle Alevilerin Mehdi’si, Ehli Beyt soyundan gelen, 11. İmam olan Hasan – ül Askeri’nin oğlu olan ve Samara’da bir mağaraya girip SIR olan, gün ve saati geldiğinde tekrar gelecek olan 12. İmam, Muhammed Mehdi’dir. Aleviler bunun dışında bir Mehdi’yi tanımaz ve inanmazlar. Sünnilerin Mehdi’sinin ise, Sünni inanç alanının bekledikleri ve inandıkları Mehdi’yi tarif etme konusunda bu kadar net tanımla(ya)madıkları zaman zaman görülmektedir.

Anadolu’da yaşayan Hristiyanların, aynı beklenti konusunda Mehdi olarak Hristiyan inancına göre göğe çekilen Hz. İsa’yı tarif ettiklerini, buna isim olarak Mesih dediklerini, bir kısmın da Mehdi ve Mesih’in birlikte gelecekleri biçiminde inançları vardır. Elbette onların, gelecek olan Mesih veya Mehdi’den beklentilerinin de farklı olacağını eklemekte yarar var.

Alevilerin böyle inanmalarını gerektiren bir kaç Hadis ve alıntıya yer verelim.

Ebu Nazre’den aktarılmıştır. ’’Cabir bin Abdullah’ın yanında oturuyorduk….. Resulullah buyurdu ……“Ümmetimin sonunda bir halife olacak, o malı saymadan serpercesine dağıtacaktır. (155)

İbn-i Abbas’tan aktarılmıştır : Resulullah buyurdu: “Allah bu dini Ali ile başlattı. Ali katledilince, bozulacak ve onu Mehdi’den gayri hiç kimse doğrultamayacaktır.” (156)

İbn-i Abbas’tan aktarılmıştır: Resulullah buyurdu. “Bir ümmet ki, ben onun başında, İsa onun sonunda ve Mehdi de onun ortasındadır, nasıl helâk olabilir?” (157)

Abdullah bin Haris bin Cazi Zabidi’den aktarılmıştır : Resulullah buyurdu: “Doğudan bir grup insan çıkacak ve Mehdi için ortamı hazırlayacaklardır.” (158)

İmam Sadık buyurdu ki: Halk imamlarını yitirecek, ama o hac mevsiminde hazır olacak ve halkı görecek, halk ise onu görmeyecektir. (159)

Esbağ bin Nebate’den akatarılmıştır. Emir’ül-Müminin Ali’nin huzurlarına gittim, düşünceye daldığını ve parmaklarıyla yeri kazdığını görünce: Sizi düşünceli görüyorum dedim, yere rağbetiniz mi var? dedim. İmam: “Hayır vallahi, hiçbir zaman yere ve dünyaya rağbet göstermedim. Dünyaya benim soyumdan gelecek 11. evlâdım hakkında düşünüyorum. O Mehdi’dir, zulüm ve küfürle dolu olan yeryüzünü adaletle, eşitlikle dolduracak; onun bir gaybet dönemi olacaktır ki insanlar o dönemde şaşkınlık içinde olacaklar; kimileri bu dönemde sapar, kimileri de hidayet bulur.” dedi. (160)

Resulullah buyurdu: “Mehdi benim soyumdandır; ismi benim ismim ve künyesi benim künyem, şekli benim şeklim, tavrı benim tavrımdır, halkı benim dinime teşvik ve Rabbimin kitabına davet eder. Ona itaat eden bana itaat etmiştir ve ona muhalefet eden bana muhalefet etmiştir, onun gaybetini inkâr eden beni inkâr etmiştir.” (161)

Abdurrahman bin Selit’ten aktarılmıştır. ‚’İmam Hüseyin buyurdu ki: “12 hidayet imamı bizdendir; ilki Ali bin Ebu Talip’tir; sonuncusu ise 9. evlâdımdır. Hak üzere kıyam edecek olan odur. Yeryüzü öldükten sonra, Allah onun vasıtasıyla tekrar onu ihya edecektir ve müşrikler istemese de Allah hak dini diğer dinlere muzaffer kılacaktır. Onun gaybete çekildiği dönemde bazı kavimler mürtet olacak, bazıları ise dine bağlı kalacaktır; onlara eziyetler olacak ve onlara denilecek ki: ‘Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaat ne zaman vuku bulacaktır?’ Biliniz ki, onun gaybetindeki eziyetlere ve tekziplere sabretmek, Resulullah ile beraber kılıçla cihad etmek gibidir.” (162)

Salih bin Ukbe babasından, o da İmam Muhammed Bâkır’dan, o da babaları vasıtasıyla Resulullah’dan nakletmektedir: “Mehdi benim evlâtlarımdandır, onun gaybet dönemi olacaktır. Bu dönemde ümmetten birçoğu delâlete düşecektir. O, peygamberlerin nişaneleriyle gelecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.” (163)

Hasan bin Halid’den aktarılmıştır, İmam Ali Rıza buyurdular: “Benim 4. evladım…. Allah onun vesilesiyle yeryüzünü bütün zulüm ve haksızlıklardan temizleyecektir. Halkın, doğumunda tereddüt ettiği gaybet sahibi odur. O, zuhur ettiğinde yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak, halkın arasında adalet ölçüsünü kuracak, böylece hiç kimse başkasına zulmetmeyecek ve yeryüzü ona itaat edecektir……..’ Bu konuda Ayette şöyle geçer: ‘Eğer istersek onlara gökten bir ayet nazil ederiz de hepsinin boynu onun karşısında eğilir.’ (164) ‘Yakın bir mekândan bir münadi, o gün nida eder ve onlar da o hak sesi duyarlar. İşte o gün huruç günüdür. Yani oğlum Kaim Mehdi’nin huruç günüdür.” (165)

İslam Şii kaynaklarına göre İmam Mehdi :

1- “İmamlar on iki tanedir” diyen Hadis sayısı: 271.

2- “İmamların sayısı, İsrail Oğulları’nın nakîblerininin (başkanlarının) sayısı miktarıncadır” diyen Hadis sayısı: 40.

3- “On iki imamın ilki, Hz. Ali’dir” diyen Hadis sayısı: 133.

4- “On iki imamın ilki Hz. Ali, sonuncusu ise Mehdi’dir” diyen Hadis sayısı: 91.

5- “İmamlar on iki tanedir; onların sonuncusu Mehdi’dir” diyen Hadis sayısı: 94.

6- “İmamlar on iki tanedir; onlardan dokuzu İmam Hüseyin’in evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 139.

7- “İmamlar on iki tanedir; onlardan dokuzu İmam Hüseyin’in evlâtlarındandır; dokuzuncusu ise onların Kaimidir” diyen Hadis sayısı: 107.

8- On iki imamın isimlerini açıklayan Hadis sayısı: 50.

9- Mehdi’nin zuhurunu müjdeleyen Hadis sayısı: 657.

10- “Mehdi, Ehl-i Beyt’tendir; Mehdi’nin ismi, Resulullah’ın isminin ve künyesi de onun künyesinin aynısıdır” diyen Hadis sayısı: 389.

11- “Mehdi, insanlar arasında Resulullah’a en çok benzeyen kimsedir” diyen Hadis sayısı: 48.

12- Mehdi’nin yüz ve boyunu tarif eden Hadis sayısı: 21.

13- “Mehdi, Hz. Ali’nin evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 214.

14- “Mehdi, Hz. Fatıma’nın evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 192.

15- “Mehdi, Hz. Hüseyin’in evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 185.

16- “Mehdi, Hz. Hüseyin’in İmam olan 9 evlâdındandır” diyen Hadis sayısı: 160.

17- “Mehdi, Hz. Hüseyin’in 9. evlâdıdır” diyen Hadis sayısı: 148.

18- “Mehdi, Ali bin Hüseyin’in evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 185.

19- “Mehdi, İmam Muhammed Bâkır’ın evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 103.

20- “Mehdi, İmam Sadık’ın evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 103.

21- “Mehdi, İmam Sadık’ın altıncı evlâdıdır” diyen Hadis sayısı: 99.

22- “Mehdi, İmam Musa bin Cafer’ın evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 101.

23- “Mehdi, İmam Musa bin Cafer ’ın 5. evlâdıdır” diyen Hadis sayısı: 98.

24- “Mehdi, İmam Ali bin Musa er-Rıza’nın evlâtlarından 4.südür” diyen Hadis sayısı: 95.

25- “Mehdi, İmam Muhammed Takî’nin evlâtlarından 3.südür” diyen Hadis sayısı: 90.

26- “Mehdi, İmam Ali Nakî’nin evlâtlarındandır” diyen Hadis sayısı: 90.

27- “Mehdi, Ebu Muhammed Hasan Askerî’nin oğludur” diyen Hadis sayısı. 146.

28- “Babasının ismi Hasan’dır” diyen Hadis sayısı: 147.

29- “Cariyelerin hanımefendisinin oğludur” diyen Hadis sayısı: 9.

30- “Mehdi, On iki imamın sonuncusudur” diyen Hadis sayısı: 136.

31- “Mehdi, yeryüzünü adaletle dolduracaktır” diyen Hadis sayısı: 123.

32- “Onun (Mehdi) iki gaybeti olacaktır” diyen Hadis sayısı: 10.

33- “Onun uzun bir gaybeti olacaktır.” diyen Hadis sayısı: 91.

34- Gaybetinin nedenini açıklayan Hadis sayısı: 7.

35- Gaybeti döneminde halkın ondan yararlanması hakkındaki Hadis sayısı: 7.

36- “Gerçekten o, (Mehdi ) uzun ömürlüdür.” diyen Hadis sayısı: 318.

37- “Görünümü gençtir” diyen Hadis sayısı: 8.

38- “Doğumu gizli olacaktır” diyen Hadis sayısı: 14.

39- “Onun üzerinde hiç kimsenin biati olmayacaktır” diyen Hadis sayısı: 10.

40- “Allah’ın düşmanlarını öldürecek, yeryüzünü şirk vs.’den temizleyecektir” diyen Hadis sayısı: 19.

41- “O, Allah’ın emrini aşikâr edecek, İslâm’ı yeryüzünde yayacak ve dünyaya hâkim olacak...” diyen Hadis sayısı: 47.

42- “O, insanları Kur’an’a ve sünnete sevk edecektir” diyen Hadis sayısı: 15.

43- “O, Allah’ın düşmanlarından intikam alacaktır” diyen Hadis sayısı: 4.

44- “Peygamberlerden onda birtakım sünnetler vardır” diyen Hadis sayısı: 23.

45- “O, kılıçla kıyam edecektir” diyen Hadis sayısı: 7.

46- “Onun siyeri ile ilgili Hadis sayısı: 30.

47- Onun zühdü ile ilgili Hadis sayısı: 4.

48- Adaleti ve devletindeki emniyetin yaygınlığıyla ilgili Hadis sayısı: 7.

49- İlmi hakkındaki Hadis sayısı: 5.

50- Cömertlik ve bağışıyla ilgili Hadis sayısı: 13.

51- “Allah Tealâ, onun eliyle peygamberlerin mucizesini aşikâr edecek ve onların mirasları onunla birliktedir” diyen Hadis sayısı: 5.

52- “Şiddetli bir imtihandan sonra zuhur edecektir” diyen Hadis sayısı: 24.

53- “İsa bin Meryem (a.s)’a imamlık yapacaktır” diyen Hadis sayısı: 25.

54- Bayrağının sahibi ve onda yazılan yazı ile ilgili Hadis sayısı: 6.

55- Doğumu, tarihi ve annesinin durumu ile ilgili Hadis sayısı: 214.

56- Babasının hayatı dönemindeki mucizeleri ile ilgili Hadis sayısı: 9.

57- Babasının hayatı döneminde onu gören kimselerle ilgili rivayet sayısı: 19.

58- Gaybet-i Suğra (Küçük Gizlilik) döneminde onu görme şerefine erişen kimseler hakkındaki rivayet sayısı: 25.

59- Gaybet-i Suğra dönemindeki bazı mucizelerini anlatan rivayet sayısı: 27.

60- Gaybet-i Suğra döneminde, elçi ve naiplerinin hâletleri ile ilgili rivayet sayısı: 22.

61- Gaybet-i Kubra dönemindeki mucizeleri ile ilgili rivayet sayısı: 12.

62- Gagbet-i Kubra döneminde onu gören kimseler ile ilgili rivayet sayısı: 13.

63- Zuhurunun niteliğini anlatan rivayet sayısı: 12.

64- Onun zuhurundan önceki durum, fitne ve günahların çokluğu ile ilgili Hadis sayısı: 37.

65- Bazı zuhur alâmetleri ile ilgili hadis sayısı: 29.

66- Gökten onun ve babasının ismiyle duyulacak ses ile ilgili Hadis sayısı: 27.

67- Onun zuhurundan önceki zamanda fiyatların çok yüksek olması, hastalıkların çoğalması vb. şeylerle ilgi Hadis sayısı: 23.

68- Süfyanî’nin hurucu, ay tutulması vs. şeyler ile ilgili Hadis sayısı: 38.

69- Deccal’ın hurucu hakkındaki Hadis sayısı: 12.

70- Zuhur edeceği yıl, ay ve gün hususunda vakit belirlemenin caiz olmaması ile ilgili Hadis sayısı: 7.

71- Zuhur edeceği yer ile ilgili Hadis sayısı: 17.

72- Yeryüzünün doğu ve batısını fethetmesiyle ilgili Hadis sayısı: 12.

73- Bütün milletlerin İslâm üzere toplanmasıyla ilgili Hadis sayısı: 7.

74- Yerin servet ve madenlerini dışarı çıkarmasıyla ilgili Hadis sayısı: 10.

75- Gök ve yeryüzü bereketlerinin açığa çıkmasıyla ilgili Hadis sayısı: 12.

76- Üç yüz on üç kişinin onun yanında bulunmasıyla ilgili Hadis sayısı: 25.

77- Yeryüzünün adaletle dolmasıyla ilgili Hadis sayısı: 129.

78- Hz. İsa’nın yere inmesi ve Hz. Mehdi ile birlikte zikir yapması ile ilgili Hadis sayısı: 29.

79- Deccal’ı öldürmesiyle ilgili Hadis sayısı: 6.

80- Süfyanî ile savaşıp onu öldürmesiyle ilgili Hadis sayısı: 2.

81- Onun zamanında yeryüzünün bayındırlığıyla ilgili Hadis sayısı: 5.

82- Onun asrında işlerin kolaylaşması ve akılların kemale erişmesiyle ilgili Hadis sayısı: 7.

83- Ashabının faziletleriyle ilgili Hadis sayısı: 14.

84- Ashabının güç ve kuvvetleriyle ilgili Hadis sayısı: 5.

85- Zuhurundan sonra hilâfetinin süresiyle ilgili olan Hadis sayısı: 18.

86- Yiyeceği, içeceği ve giyimiyle ilgili Hadis sayısı: 4.

87- Halkı davet ettiği şeyler hakkındaki Hadis sayısı: 7.

88- Kaim’i inkâr etmenin haram olması hakkındaki Hadis sayısı: 9.

89- Fereci beklemenin faziletiyle ilgili Hadis sayısı: 23.

90- Mehdi’ye karşı takipçilerinin bazı görevleriyle ilgili Hadis sayısı: 54.

91- Onu idrak etme ve onu imam edinmekle ilgili Hadis sayısı: 10.

92- Gaybeti döneminde, ona inananların faziletleriyle ilgili Hadis sayısı: 23.

93- Ona salât ve selâm göndermenin niteliğiyle ilgili Hadis sayısı: 6

94- Ondan nakledilen bazı dualarla ilgili Hadis sayısı: 13.




alıntıdır...
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst