ölüme Bağli Tasarruf Ve Temliklerde Tenkis Def’i

Salvo

Kayıtlı Üye
I-GİRİŞ/ MÜLKİYET HAKKI VE TENKİS


1982 Anayasasının 35. maddesi, Kişilerin Hak ve Ödevleri başlıklı bölümünün 35.maddesinde mülkiyet hakkını düzenler. Madde metni : “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”

Yine 22.11.2001 kabul tarihli, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Yasasının 683. maddesinde, mülkiyet hakkı ve kapsamının tarifi yapılmıştır : “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.”

Gerek Anayasanın 35.maddesinin ikinci fıkrasında geçen “kanunla sınırlanabilir” ve gerek Medeni Yasanın 683.maddesinde geçen “hukuk düzeninin sınırları içinde” ibareleri, bir diğer deyişle kişilerin mülkiyet hakları üzerindeki serbestçe tasarruf yetkilerine yine yasalarca getirilen sınırlamalar içerisinde uygulamada en çok karşılaştığımız tahditlerden biri miras hukukunda karşımıza çıkar ve Medeni Yasanın 505.maddesinde ifadesini bulur : “Mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası, kardeşleri veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir. Bu mirasçılardan hiç biri yoksa, miras bırakan mirasının tamamında tasarruf edebilir.”

Bir diğer deyişle, murisin ölüme bağlı kazandırmaları, mirasçısı var ise, 506. maddede belirlenen saklı paylar nisbetinde tahdit edilmiş ve tenkise tabi olacakları düzenlenmiştir. Burada parantez açarak belirtmek gerekir ki 505 ve 506.maddeler ve bu çerçevede tenkisi düzenleyen aynı yasanın 560 ve devamı hükümleri, murisin saklı payın zedelenmesi hususu dışında “hukuka uygun” sağlararası ve ölüme bağlı kazandırmaları halinde gündeme gelecektir. Murisin sair sebeplerle hukuka uygun olmayan ve yasa ihlali kapsamında değerlendirilebilecek her türlü tasarruflarının, ilgili oldukları konular çerçevesinde başkaca yaptırımlara da (iptal gibi) konu olabileceği tabiidir.

Özetlemek gerekirse, murisin sağlar arası veya ölüme bağlı kazandırıcı işlemleri , tasarruf nisabı sınırlarını aşarak, saklı paylı mirasçılarının saklı paylarını zedelediği nisbette, sağlararası tasarruflar 565.maddede aranan koşulların varlığı halinde, 570.maddede belirtilen usul ve sıraya göre, tenkise tabi olurlar.

Ancak tenkis talep hakkı, kamu düzenini korumak amaçlı olarak, sonsuza dek varlığını sürdüren bir hak olarak kabul edilemez. Bu düşünceyle Yasanın 571/ilk maddesi hükmü, tenkis talep hakkının kullanılmasını, bir ve on yıllık hak düşürücü sürelerle sınırlamıştır : “Tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden on yıl geçmekle düşer.”

Burada eklemek gerekir ki, eski yasadaki bir ve on yıllık süreler zamanaşımı süresi iken, yeni yasada zamanaşımı kaldırılmış ve süreler “Hak düşürücü” süre olarak düzenlenmiştir. Kuşkusuz bunun diğer anlamı da, yargılamalar esnasında davaların taraflarınca ileri sürülmeseler dahi, hakimin re’sen 571.m.deki süreleri gözetmek zorunda olacağıdır.

Tenkisteki bir ve on yıllık hak düşürücü sürelerden kasıt, saklı payları ihlal edilen mirasçıların, murisin saklı payı giderme kastı içeren tasarrufuna vakıf oldukları günden itibaren bir ve her halukarda vasiyetnamelrde açılma tarihi, diğer tasarruflardaysa mirasın açıldığı tarihi takip eden on yıllık süreler içinde davalarını açmaları gerekliliğidir. Yani, bir ve on yıllık hak düşürücü sürelerin geçirilmesinden sonra, saklı payı ihlal edilen mirasçılar, aktif taraf ehliyeti sahibi sıfatıyla tenkis davacısı olamayacaklardır.


II-TMK.M.571/son – TENKİS DEF’İ ve KOŞULLARI

TMK.nun 571. maddesinin son fıkrasında ise, saklı payı ihlal edilen mirasçılar lehine, çalışmamızın da asıl konusu olan ve bir-on yıllık hak düşürücü sürelere tabi olmayan bir def’i olanağı tanınmıştır.

Yasanın 571.maddesinin son fıkrası şöyle der: “Tenkis iddiası, def'i yoluyla her zaman ileri sürülebilir.”

Metnin anlamı, lafzından da anlaşılacağı gibi, aşağıda açıklanacak koşullar altında, tenkisin def’i olarak mirasçılarca ileri sürülmesi halinde, hak düşürücü süreden söz edilemeyeceğidir.

Tasarruf konusu mal ve kıymetleri elinde bulunduran saklı paylı mirasçı, bunların kendisinden istenmesi halinde saklı payına el atma varsa, bir ve on yıllık zamanaşımı süreleri dolmuş olsa bile, tenkis def’ini ileri sürerek, ölüme bağlı tasarrufları ifadan kaçınma olanağına kavuşacaktır.

Hak düşürücü (eski yasada zamanaşımı ) sürelerden tanınan bu muafiyet halinin ise, tasarrufun tenkisi gerektiğini ileri sürecek yasal mirasçıların, uygulamada pasif taraf ehliyetine, yani davalı olmaları haline münhasır olduğunu ve yine sağlar arası tasarruflarda değil, ölüme bağlı tasarruflarda gündeme geleceğini söylemek mümkündür.

“Saklı paylı mirasçı miras bırakanın tasarruflarıyla ilgili olarak açılan davalarda talep olunan mal ve kıymetler saklı payını zedeliyorsa, zamanla sınırlı olmaksızın def’i yoluyla bunların saklı payına dahil olduğunu ileri sürmekle yetinir. (Y.2.HD. 5.7.1983 T. 5725-6179) Şu halde tenkis def’i, sağlararası temliklerde değil, mutlaka ölüme bağlı tasarruf ve temliklerle ilgili, bunların ifalarının talep edilmesi halinde gündeme gelir.” (1)

Bunların dışında, tenkis def’i ancak eda davalarında söz konusu olabilecektir.

“Tenkise tabi teberru henüz ifa edilmiş olmadığı sürece, mahfuz hisseli mirasçı, kendisine karşı açılacak bir eda davasında (miras taksimi davasında da) tenkisi def’i olarak ileri sürebilir. Bu takdirde teberrua nail olanın eda davasında hakim, tenkis def’ini nazara alacak ve teberruu tenkis ederek karar verecektir. Tenkis def’i henüz ifa edilmemiş teberrular için sözkonusu olduğu cihetle uygulama alanını, sağlararası teberrulardan çok, ölüme bağlı teberrularda bulur.” (2)

Tenkis def’inin ileri sürülebilmesi için, yine eşyanın tabiatına uygun olarak karşımıza çıkan bir diğer somut gerçeklik de, tenkis def’ine konu olacak eşyanın (terekenin) mirasçıların zilyetliğinde bulunuyor olmasıdır. Bir diğer ifadeyle, eşyanın, terekeden çıkmamış olması , yine ölümle birlikte tereke varislerin elbirliği mülkiyetine yasa gereği geçmiş sayılacağından, varislerden en az birinin zilyetliğinin gerekli ve yeterli olacağıdır.

“Tenkis def’inin ileri sürülebilmesi için, bunu beyan eden saklı pay sahibi mirasçının terekeye zilyed olması şarttır. Miras bırakanın ölümü anında, tereke eşyasının mülkiyet ve zilyetliği kanunen ve doğrudan doğruya mirasçılara geçtiğinden, birden çok mirasçıdan yalnız birinin, tereke eşyasına fiili hakimiyeti, iştirak nedeniyle yeterlidir. Zira bu zilyetlik, bütün mirasçılar adına kabul edilir. Bu durumda, lehlerine tasarruf yapılanlar, malların zilyedi olan saklı pay sahibi mirasçılar aleyhine, miras sebebi ile istihkak veya vasiyetin yerine getirilmesi davalarını açmaları gerekir. Böyle bir durumda saklı pay sahibi mirasçı, davalı durumundadır. İstenen maların kendi saklı payı içerisinde bulunduğunu, hakimin tenkisi yaparak karar vermesini, def’i yolu ile ileri sürer. Tenkisin def’i yolu ile ileri sürülmesi imkanı, ancak henüz yerine getirilmemiş tasarruflar hakkında söz konusudur. Bu nedenle asıl uygulama alanını, kural olarak, miras bırakanın yerine getirmiş olduğu sağlar arası kazandırmalarda değil, ölüme bağlı kazandırmalarda bulacaktır (Dipnot:Necip Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukukuna Giriş, 1966, shf: 271)” (3)

Tenkisin def’i olarak yargılamanın hangi aşamasında ileri sürülebileceği hususundaysa, görüş ve uygulama birliği yoktur. Daha doğru ifade etmek gerekirse, esasen uygulamada, tenkis iddiasının def’i olarak ileri sürülmesiyle ilgili pek az sayıda içtihada tesadüf edilebilmiştir.

Yargıtay 2.HD. bir kararında (30.03.1998 T. 2369-3874), tenkis def’inin zamanaşımı ile sınırlı olmaksızın her zaman ileri sürülmesi olanaklı ise de, davaya cevap süresi içinde dermeyan edilmeyerek, bilahare ileri sürülmesi ve davacının savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında itirazda bulunması halinde, def’inin yasa maddesinde her zaman ileri sürülebilir olmasının, savunmanın genişletilmesi yasağı ilkesini ortadan kaldırıcı nitelikte olmadığından bahisle, hükme esas alınmaması gerektiği noktasında yerel mahkeme kararını bozduğu görülmüştür. Ancak aynı ilama ; “ Sağlar arası veya ölüme bağlı kazandırma ile kendisine belirli mal verilen kişi işlemin geçersizliği hakkında açılacak davalarda tenkis isteği def'i yolu ile herzaman istenebilir. Def'i yolu ile istek, zamanla sınırlı değildir. Miras hukuku ile ilgili konularda genel hükümlere bağlılığa riayet edilmemiştir. Örnek olarak taşınmazların mirasçılar arasında paylaştırılması pay satışı Medeni Kanunun 611-612. maddesi gereği yazılı olmak koşuluyla geçerli kabul edilmiştir. Medeni Kanunun 513/Son fıkrasındaki def'inin zamanla sınırlı tutulmaması miras hukukundan kaynaklanan gereksinimler nedeniyledir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre özel hüküm olan bu kural usulün 202. maddesi ile öngörülen kuralın istisnasıdır. (Bak.İmre; T.Miras Hukuku 1960 Sh.650-420-Kocayusufpaşaoğlu Miras Hukuku 1987/sh.418) Belirtilen kaynaklar sınırlı değildir. Bu konu taktirinde hakim ve istisnai görüştür. Def'i yolu ile ileri sürülen tenkis isteğinin dikkate alınmasında yasal kurallara aykırılık yoktur. İşin esasının incelenmesi gerekir. Sayın çoğunluğun 1. madde de belirtilen bozma gerekçesine katılmıyorum.” gerekçesiyle muhalefet şerhi eklenmiştir ki, şu ana dek incelenen hususlar karşısında, ben de muhalefet şerhi sahibi üyenin görüşünün doğru olduğu inancındayım.

Yine belirtmek gerekir ki; tenkis def’i olanağına sahip yasal mirasçıların, yasanın aradığı hak düşürücü süreler içinde olmak kaydıyla tenkis davası açmalarına da bir engel yoktur.


III-SONUÇ:


Özetlemek gerekirse, tenkis def’i, henüz ifa edilmemiş ölüme bağlı tasarruflarda, eşya varislerden en az birinin zilyetliğinden çıkmamış olmak koşuluyla, tenkis davasına ilişkin hak düşürücü süreleri düzenleyen 571.maddenin birinci fıkrasında yazılı bir ve on yıllık hak düşürücü sürelerle sınırlı olmaksızın, saklı paylı mirasçılar aleyhine açılacak eda davalarında her zaman ileri sürülebilecek ve tenkis davasındaki davacı haklarını aynen sağlayacak bir def’idir.


Av.Şehper Ferda DEMİREL
Balıkesir Barosu




İLGİLİ YARGITAY KARARLARI:

1-“Tenkis İddiası Def’an Her Zaman Dermeyan Olunabilir: Tenkis iddiasının def’an her zaman dermeyan olunabilir (MK.m.513/2) nitelikte oluşu da, henüz tenfiz isteği ile karşı karşıya olmayan mirasçının, tenkis davası açmasına engel olarak düşünülemez.Zira terekenin açılmasından sonra kısa bir süre geçtiği için bu davada ispat kolaylıkları bulunacağı tabiidir. Mahfuz hisseli mirasçının yıllar sonra karşılacağıbir tenfiz davasında, def’i yoluyla tenkis isteğinin ispat zorluklarından kaçınması kadar doğal bir hal olamaz.” (Yargıtay 2.HD.15.03.1990 T., 2066-2812)

2-“Tenkis Def'i Ancak Eda Davalarında İleri Sürülebilir:Tenkis iddiası, def'an her zaman ileri sürülebilirse de, bu ancak eda davalarında sözkonusu olabilir.İstek vasiyetin tenfizine ilişkin bulunduğuna göre, buna karşı tenkis def'inde bulunulamaz. Bu sebeple vasiyetin tenfizine karar verilmesi gerekirken bir kısım davalıların tenkis def'inde bulunduklarından söz edilerek isteğin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...” (Yarg.2.HD, 15.05.1984 T. E:4434, K:4612)

3-“Tenkis Def’i Ancak Eda Davalarında İleri Sürülebilir: Tenkis iddiası def’an her zaman ileri sürülebilirse de, bu ancak eda davalarında sözkonusu olabilir. İstek vasiyetin tenfizine ilişkin olduğuna göre, buna karşı tenkis def’inde bulunulamaz.” (Yargıtay 2.HD.,19.04.1984, 3331-3717)

4-“Tenkis def’i zamanaşımı süreleriyle bağlı kalmaksızın her zaman ileri sürülebilir. (MK.m.513/son) “ Yargıtay 2.HD., 5.7.1983 T., 5725-6179


YARARLANILAN KAYNAKLAR:


(1) (Ali İhsan Özuğur, Açıklamalı, İçtihatlı, Tenkis Muvazaa Mirasta İade Davaları, Eylül 1999, shf. 627)

(2) (Kemal Oğuzman, Miras Hukuku, 1991, shf. 295)

(3) (K.Gültekin Tüfek, Miras Hukukunda Tenkis ve İade Davaları, 1977, shf. 133-134)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst