Derin42
Bayan Üye
Eşyaya vurulan fanilik mührü, insanoğlu içinde geçerlidir. Hayat denilen kredi bir gün bittiğinde kaçınılmaz son gerçekleşir.Kuşkusuz tadını çıkarmakta olduğumuz şu hayatın herhangi bir yerinde ölümü tadacağız. Evrende her şey buna işaret ediyor:Sararan yapraklar
Batan güneş
Solan gül
Susan bülbül
Kuruyan pınar
Savrulan kül
Kainatta cari olan bu kevni ayetlere rağmen dünya hayatı bize ölümü unutturmak üzere dizayn edilmiştir; bize düşen görev ise hatırlamaktır Çünkü ölüme ayarlı hayatlar anlamlıdır Hayat anlamını kaybetmişse insan sadece yer yüzünde bir yüktür Tüm beklentilerini dünyaya bağlayanlar için ölüm felakettir Bunun içindir ki; Sekülerizm ölümü hayatın dışına itti Modernizme göre ölüm, doğanın korkunç cezasıdır Ölüm düşüncesi kalkarsa, bu defa insanlar yaşadıkları hayatı sonsuzlaştırmak isteyecektir Şayet ölüm gerçeği rahatsızlık veriyorsa, yaşamda ciddi problem var demektir Çağın insanı ölümle başı belada Bu güne kadar ölümü öldürme girişimleri hep hüsranla sonuçlandı
#alinti
Peki, nedir bu ölüm?
Ölüm bir hiçlik midir? Hayatın dışına çıkmak mıdır, yoksa deruni bir hayata dahil olmak mıdır? Bir ceza mıdır, yoksa ödül müdür? Ölüm bir kurtuluş mudur veya kurtuluşa giden yolda bir yok oluş mudur?
Şimdi ölüm üzerine felsefe yapmak üzerimize görev değil Ancak fena aleminde bu mutlak gerçeği fark etmek durumundayız Hem de tüm derinliği ile
Ölüm bir sırdır Var olmanın sırrı da; ölümdür Ölüm muammasını çözmek mi? Onu geçiyoruz, o malum gerçek Mukadderat, mutlaka gerçekleşecektir Ölümün üzerindeki esrar perdesi vahyin ışığı ile kaldırabiliyoruz Görüyoruz ki; kimi için zeval olan ölüm, kimi için de zirvedir Bazılarının felah ve ferahı olurken çoğununda helakı olabiliyor
Özetle ölüm; hasret yurdundan, vuslat yurduna intikaldir ALLAHın çağrısına icabettir Kefen, hayat sahnesinde inen son perdedir
Ölüm; yeniden dirilmek için toprağa düşmektir Ölüm bir oluştur Bir geçiştir Bir dönüştür Yaşarken ALLAH ile beraberliği yakalayanlar için, ruhun ten kafesinden kurtuluşudur
Ölüm; son uyanıştır Düşlerden, hayallerden, uyuşmuşluktan, uyutulmuşluktan uyanmaktır Yeni bir hayata doğrulmaktır Önemli olan ise Azrailin kabzı, İsrafilin Suru ile değil, Cebrailin soluğu ile uyanmaktır
Ölüm; son nokta değil üç noktadır
Ölümü düşünmek, kendini fark etmektir İlahi adaletin tecellisi için ölüm gereklidir Gündemlerinde ölüm olanların hayatında zulüm olmaz Günahlar yaşamda yer bulamazlar Çünkü günahlara karşı önemli bir dezenfektedir Hırslarımızı yenmek, öfkelerimizi frenlemek, şehvetlerimizi dizginlemek, arzularımızı kontrol için ölüme müracaat edeceğiz
Ölüm; dünyanın kasvet ve gafletlerine direnen ruhlar için bir özgürlüktür Ölümle aramızdaki mesafeyi kısa tutabilirsek; hayatın bağ ve bağlantıları özgürlüğümüzü kısıtlamayacaktır Ecele soğuk durulan tul-i emele teslim olmaktan kurtulamadılar Yaşarken ölü, ölü iken yaşayanlar vardır Yaşarken ölenler, kalbi mühürlenenler ve ruhlarını satanlardır Ölü iken yaşayanlar ise vahye şahitlik edenler ve şehadet şerbetini içenlerdir Önemli olan öldükten sonra yaşayabilmektir Ölümsüz eserler bırakmaktır Yaşarken ölenlerden olmamaktır
Nasıl ölmeleri gerektiğinin sırrını çözenler, nasıl özgürleşebileceklerinin de çözümüne ulaşmış oldular Artık onları kimse sömürgeleştiremez
Yaşarken ölüm bilinci ni kuşananlar, görürler ki, ölüm denen olgu gerçek yaşamın ta kendisidir Ölümü ciddiye almayıp istiskal edenler, ölmeden önce sürünürler Ölümden kaçarlar fakat gizlenemezler, korunamazlar
Müstekbirlerden, mütekebbirlerden ölüme direnenler oldu Yazgı değişmedi Sonrasında da sonuç değişmedi Ölenler mumyaları, külleri, eşyaları, ehramları, sfenksleri, ikonları, türbeleri, anıt mezarları, büstleri, heykelleri, lahitleri, hatıraları ile yaşatılmak istense de, bunlar mezarın içindeki gerçeği ve kaderi değiştirmiyor Bir defa ölmeye gör, irade yok İnsiyatif yok İmkan yok
Ölümün üzerindeki gayb perdesini kurcalayanlar, kehanet veya cehalet duvarına başlarını çalanlar neyi çözebildiler? Astrolojik ve parapsikolojik yöntemlerle ecele tarih belirleyenler, hangi şeytanın güdümünde olduklarının farkına ne zaman varacaklar?
Genelde insanlar iki sınıftır: Ölümden korkanlar ile ölüme koşanlar Bir tarafta ölümü özleyenler diğer tarafta ölümü öteleyenler Şimdilerde ölüm özlenesi bir durum olmaktan çok uzak Emr-i Hak vaki olduğunda korunamayacağımıza göre, hangi konumda bu emri karşılamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor Ölümün bizi nerede beklediğini bilemediğimize göre, onu her yerde beklemek durumundayız Her bir gün son günümüz ola bilir
Kaldı ki ölümü korkunç gösterenlere rağmen alışmak gerekiyor Çünkü Azrail blöf yapmıyor Müslümanca ölme sanatını ve seviyesini yakalayabilmeliyiz
Hayatta başarılı olmanın yolları nı Mutlu olmanın teknikleri ni Kazanmanın yöntemleri ni Kişisel gelişim dersleri ni, yeterince öğrendik Birazda; mutlu, başarılı, temiz, onurlu, özgür ve güzel bir ölümün nasıl gerçekleştiğini öğrenmemiz gerekmiyor mu? Evet, öncelikle ölmeyi öğrenmek Çünkü bu bir tercih konusudur:
Ey iman edenler, ALLAH tan nasıl korkup sakınmak gerekiyorsa öylece korkun-sakının ve siz ancak Müslüman olmaktan başka ( bir tutum üzerinde ) ölmeyin. ( Ali İmran-102 )
Nasıl ölmek istediğimize karar vereceğiz Hangi ölümü tercih ettiklerini belirleyenler yaşam tarzlarınıda netleştirmiş olurlar Ölmeden önce Hayy ve Kayyum olanın hayat kitabı ile hayat bulanlar, ölümleri ile de övgüye mahzar olurlar Vahyin nuruna kapalı bir kalp ise zaten ölüdür
Sürekli ölümle sıcak temas halinde olmamız gerekiyor Tüm yalınlığı ile seyredip, dokunmamız lazım; soğuk duş etkisi yapsa da Yoksa bu rehavet ve ataletten başka türlü nasıl kurtulabiliriz? Konfora, lükse, savurganlığa ve savrulmaya karşı ölüme tutunacağız
Hz. Aişe (r.a.) ya kalbinin katılığından şikayet eden bir hanıma o söyle diyor:
Ölümü çok hatırla, kalbin yumuşar.
Ölümün eksene alındığı bir hayatta, yürüyüş illiyyin edir Hayat merkezli bir ölümün varacağı yer ise; siccin dir
Ölümün moduna girerek diri kalabiliriz Yeniden direniş ve diriliş için ölümle iletişimin güzel ve güçlü olması gerekir Yaşama tutkulu, ölüme uzak duranların durumu kötüdür
RasulALLAH (s.a.v ) korkulan akıbete işaret ediyor:
Aç insanların sofraya üşüştükleri gibi düşmanımız olan insanların size karşı birleşip saldırmaları yakındır. Biri sordu:
Acaba o gün sayıca az mı olacağız?
Hayır bilakis siz o gün sayıca çok olacaksınız. Fakat selin sürüklediği çer-çöp gibi dağınık olacaksınız. ALLAH düşmanlarınızın kalbinde sizin korkunuzu çıkaracaktır. Sizin kalplerinizede vehen atacaktır.
Vehen nedir ya RasulALLAH ?
Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur. ( Ebu Davud )
Öyle ki artık ölümü kanıksadık Ölüm bize işlemez oldu Ölüm rutine geçti Sarsmıyor, ürpertmiyor Üzerinde durmaya değmeyen sıradan bir olguya dünüştü En yakınlarımızın ölümü bile etkilemez oldu; bir nedamet, bir hareket görülmüyor Ölümden sonrası yatırımlarda bulunan kim? Ölümsüz eserler bırakan kim?
Gazetelerdeki ölüm ve taziye ilanları ilgimizi çekmiyor Çünkü reklam ve rekabet dünyasının aboneleriyiz Ölümü eskittik Yoğunuz, yorgunuz ölümü anmaya vaktimiz yok! Ölenleri gönderdiğimiz gibi, ölümü de hayatımızdan çıkardık Dostlarımızın dünyaya kapanan gözleri, biz yaşayanların gözlerini açmıyor
Doğum günleri kutluyoruz, ölüm günlerini yaşamdan silmek istercesine
Ağaran saçımız, kırışan alnımız, yükselen koleströlümüz, hipertansiyonumuz.azlan romatizmamız, tıkanan damarlarımız ölüm sinyalleri gönderiyor Duyan, gören, ilgilenen kim?
Ölüm meleğinin randevusuz geleceğini, her an bir sürpriz yapacağını unutuyoruz. Kimse kendisine kefeni yakıştırmıyor Herkes erken diyor
Gündemimizde, günlüklerimizde neden ölüme yer yok? Oysaki dünya işlerimizi bitirmeden, Azrail işimizi bitirebilir
Ölümü dışarıda tuttukça savruluyoruz Gözümüz dünyadan başka bir şey görmez oluyor Unutuyoruz, ölümü hesaba katmayan, ölümü göze almayan onurlu ve özgür bir yaşama kavuşamaz Kaliteli ölümler için kaliteli hayatlar lazım
Dünyada bir yolcu gibi olma bilinci köreldi Artık herkes hancı, kims yolcu belli değil
Ölenlerimize ağıt yakan çok, öğüt alan yok
Bize nasihat et ey ALLAHın Rasulü diyen Hz. Ömer (s.a) e hitaben, Peygamberimiz (s.a.v ):
Öğüt verici olarak ölüm sana yeter, ey Ömer!
Ölüm susmayan bir nasihatçı, artık oda etki etmiyor
Kuşkusuz ölüm kapımızı çalacak, fakat o anı belirleyen biz olmayacağız Azrail ( a.s ) pazarlık payı bırakmıyor Vekaleten ölüm yok Niyabeten ölüm yok Sehven ölüm yok Ölümün ihalesi, hilesi, şikesi, tatili, iptali de yok Takdim, tehir yok İmtiyaz, iltimas yok
Erken ölüm yoktur, tıpkı ötelenmiş ölümün olmaması gibi Ölüm saati ile kimse oynayamaz Uzatma dakikaları yoktur Yaşlılıkla, emeklilikle doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisi yoktur
Ölüm bizi eşitleyecektir Teneşire ünvansız, ünüformasız gideceğiz Ölüm kişiye özeldir, paylaşılmaz Ölüm sınır, sınıf tanımaz Yalnız sırayı bozmaz
Her gün ölümün arefesindeyiz, ölümden sonrası bayram mıdır, hüsran mıdır cevap aramıyoruz
Ölüme ilaç aramayın! Ölümün kendisi ilaçtır Hedonizme, Konformizme, Modernizme karşı en etkili ilaç Şehveti, öfkeyi, ihtiras ve nefreti teskin eden ilaç
Mezar kapısını kapatmaya yeltenmeyin Çünkü en kalıcı, son kalıcı, tek kalıcı konut; kabirdir
Ölüm düşündürücüdür Ölüm dönüştürücüdür Tabii ki; akleden kalbi olanlar için Uyku, ölümün provasıdır Ölümle barışık olmayı, ölüme yakın durmayı bizlere öğretiyor
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki; İslamsız geçen günler ölü zamanlardır
Kuransız, zikirsiz evler kabristan hükmündedir Duyarsız, duasız yürekler haraptır
ALLAHın Kitabını ölü kitabı haline getirenleri siz yaşıyor sayabilir misiniz?
Ruhlarını şirk ve zulümle kirletenleri, siz onların cesetlerini zemzemle yıkasanız da, Kabenin örtüsü ile kefenleseniz de, Hacerül-Esvedi mezar taşı yapsanız da, Kabenin eşiğine gömseniz de gidecekleri yer bellidir
Vahiyle dirilmeyenlerin imanla ölmeleri ne kadar mümkün?
Müminler için hayatta şaşmaz ilke şudur: Ömürde, ölümde ALLAH içindir
Deki; hayatım da, ölümüm de alemlerin rabbi ALLAH içindir. ( Enam-162 )
Hayatı ve ölümü yaratan O değil mi? Elbette her şey Onun için ve Ona göre olacaktır
Hayat ve ölümün ALLAH için olması ne demektir? Bunu kimden öğreneceğiz? Sorunun cevabını almak için Kerbelaya gitmemiz gerekiyor Evlad-ı Rasulun akan kanları ve göz yaşları bize cevaptır Hüseyinin açtığı çığır ve Zeynebin yükselen çığlığı her şeyi açıklıyor Hüseyin (r.a ) bağırıyor:
Eğer , Hz. Muhammed (s.a.v )in dini, benim kanım yere dökülmeden hayatını sürdüremeyecekse ben şehadete hazırım.
Onursuz bir hayatı yaşamaktansa, şerefli bir ölümü tercih ederim.
Bu yolda, şu ölümden daha ötesi var mı?
Öyleyse hoş geldi, sefa geldi ölüm! [/color]
Çünkü onlar için zulüm ve zillet altında yaşamak her gün ölüm demekti Bir defa ölmek yeter, bu dünya tekrar tekrar ölmeye değmez
Ölümü sevenler, ölünce sevinirler En şerefli ölüm; şehadettir
Yani; ölümün Musabcası, Hamzacası, Hüseyincesi
Ölü toprağı serpilmişlere verilen mesaj: Ölüme selam Ölüm onların değil, onlar ölümün peşindedirler Hoş geldin Ölüm meleği diyorlardı
Bize gelince, hep başkasının ölümünü konuştuk Kendi ölümümüz bizi meşgul etmedi Başkasının cenaze namazını kıldık Kendi cenaze namazımızı gıyabi olarak kılabilirdik, düşünemedik
Mezar taşlarını okuduk geçtik, kendi mezar taşlarımıza nasıl bir not düşeceğimizi bilemedik
Vasiyetin sünnet olduğunu haturlamaz olduk
Er kişi niyetine , Hatun kişi niyetine denilmezden önceki niyetimizi, samimiyetimizi sorgulamadık
Bu arada baktık ki; Kuran bize soruyor; Eynel meferr- Kaçış nereye?
Bu ağır soruyu nasıl cevaplayacağımızda yine Kuran öğretiyor:
Fefirru ilALLAH- ALLAHa koşun
Biliyoruz ki;ölüm genetiktir Geri döndürülmez bir gerçekliktir
Yarın bizi bize soracaklar Mutlak sorgu odan önce yüzleşebilsek tüm yaptıklarımızla Toplu tevbe seanslarımız olsa Bu gün benim son günüm bilinci ile her gün yeniden doğsak, inanıyorum ki, hayatın kontrolünü elimize alabiliriz O zaman her gün diri bir kalp, diri bir ruh ve diri bir irade ile sorumluluklarımıza sarılırız
Yaşarken ölümle sözlü olduğumuzu sakın unutmayalım
Ölümün hakkını vermemiz lazım Bunun için hayata yeni bir format atmanın tam zamanıdır
Hz. Muhammed ( s.a.v ) in parmak bastığı gerçeğe dönelim:
Akıllı kimse, kendini sorguya çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. ( Tirmizi ) [/color] [/COLOR]
Kainatta cari olan bu kevni ayetlere rağmen dünya hayatı bize ölümü unutturmak üzere dizayn edilmiştir; bize düşen görev ise hatırlamaktır Çünkü ölüme ayarlı hayatlar anlamlıdır Hayat anlamını kaybetmişse insan sadece yer yüzünde bir yüktür Tüm beklentilerini dünyaya bağlayanlar için ölüm felakettir Bunun içindir ki; Sekülerizm ölümü hayatın dışına itti Modernizme göre ölüm, doğanın korkunç cezasıdır Ölüm düşüncesi kalkarsa, bu defa insanlar yaşadıkları hayatı sonsuzlaştırmak isteyecektir Şayet ölüm gerçeği rahatsızlık veriyorsa, yaşamda ciddi problem var demektir Çağın insanı ölümle başı belada Bu güne kadar ölümü öldürme girişimleri hep hüsranla sonuçlandı
#alinti
Peki, nedir bu ölüm?
Ölüm bir hiçlik midir? Hayatın dışına çıkmak mıdır, yoksa deruni bir hayata dahil olmak mıdır? Bir ceza mıdır, yoksa ödül müdür? Ölüm bir kurtuluş mudur veya kurtuluşa giden yolda bir yok oluş mudur?
Şimdi ölüm üzerine felsefe yapmak üzerimize görev değil Ancak fena aleminde bu mutlak gerçeği fark etmek durumundayız Hem de tüm derinliği ile
Ölüm bir sırdır Var olmanın sırrı da; ölümdür Ölüm muammasını çözmek mi? Onu geçiyoruz, o malum gerçek Mukadderat, mutlaka gerçekleşecektir Ölümün üzerindeki esrar perdesi vahyin ışığı ile kaldırabiliyoruz Görüyoruz ki; kimi için zeval olan ölüm, kimi için de zirvedir Bazılarının felah ve ferahı olurken çoğununda helakı olabiliyor
Özetle ölüm; hasret yurdundan, vuslat yurduna intikaldir ALLAHın çağrısına icabettir Kefen, hayat sahnesinde inen son perdedir
Ölüm; yeniden dirilmek için toprağa düşmektir Ölüm bir oluştur Bir geçiştir Bir dönüştür Yaşarken ALLAH ile beraberliği yakalayanlar için, ruhun ten kafesinden kurtuluşudur
Ölüm; son uyanıştır Düşlerden, hayallerden, uyuşmuşluktan, uyutulmuşluktan uyanmaktır Yeni bir hayata doğrulmaktır Önemli olan ise Azrailin kabzı, İsrafilin Suru ile değil, Cebrailin soluğu ile uyanmaktır
Ölüm; son nokta değil üç noktadır
Ölümü düşünmek, kendini fark etmektir İlahi adaletin tecellisi için ölüm gereklidir Gündemlerinde ölüm olanların hayatında zulüm olmaz Günahlar yaşamda yer bulamazlar Çünkü günahlara karşı önemli bir dezenfektedir Hırslarımızı yenmek, öfkelerimizi frenlemek, şehvetlerimizi dizginlemek, arzularımızı kontrol için ölüme müracaat edeceğiz
Ölüm; dünyanın kasvet ve gafletlerine direnen ruhlar için bir özgürlüktür Ölümle aramızdaki mesafeyi kısa tutabilirsek; hayatın bağ ve bağlantıları özgürlüğümüzü kısıtlamayacaktır Ecele soğuk durulan tul-i emele teslim olmaktan kurtulamadılar Yaşarken ölü, ölü iken yaşayanlar vardır Yaşarken ölenler, kalbi mühürlenenler ve ruhlarını satanlardır Ölü iken yaşayanlar ise vahye şahitlik edenler ve şehadet şerbetini içenlerdir Önemli olan öldükten sonra yaşayabilmektir Ölümsüz eserler bırakmaktır Yaşarken ölenlerden olmamaktır
Nasıl ölmeleri gerektiğinin sırrını çözenler, nasıl özgürleşebileceklerinin de çözümüne ulaşmış oldular Artık onları kimse sömürgeleştiremez
Yaşarken ölüm bilinci ni kuşananlar, görürler ki, ölüm denen olgu gerçek yaşamın ta kendisidir Ölümü ciddiye almayıp istiskal edenler, ölmeden önce sürünürler Ölümden kaçarlar fakat gizlenemezler, korunamazlar
Müstekbirlerden, mütekebbirlerden ölüme direnenler oldu Yazgı değişmedi Sonrasında da sonuç değişmedi Ölenler mumyaları, külleri, eşyaları, ehramları, sfenksleri, ikonları, türbeleri, anıt mezarları, büstleri, heykelleri, lahitleri, hatıraları ile yaşatılmak istense de, bunlar mezarın içindeki gerçeği ve kaderi değiştirmiyor Bir defa ölmeye gör, irade yok İnsiyatif yok İmkan yok
Ölümün üzerindeki gayb perdesini kurcalayanlar, kehanet veya cehalet duvarına başlarını çalanlar neyi çözebildiler? Astrolojik ve parapsikolojik yöntemlerle ecele tarih belirleyenler, hangi şeytanın güdümünde olduklarının farkına ne zaman varacaklar?
Genelde insanlar iki sınıftır: Ölümden korkanlar ile ölüme koşanlar Bir tarafta ölümü özleyenler diğer tarafta ölümü öteleyenler Şimdilerde ölüm özlenesi bir durum olmaktan çok uzak Emr-i Hak vaki olduğunda korunamayacağımıza göre, hangi konumda bu emri karşılamamız gerektiğini bilmemiz gerekiyor Ölümün bizi nerede beklediğini bilemediğimize göre, onu her yerde beklemek durumundayız Her bir gün son günümüz ola bilir
Kaldı ki ölümü korkunç gösterenlere rağmen alışmak gerekiyor Çünkü Azrail blöf yapmıyor Müslümanca ölme sanatını ve seviyesini yakalayabilmeliyiz
Hayatta başarılı olmanın yolları nı Mutlu olmanın teknikleri ni Kazanmanın yöntemleri ni Kişisel gelişim dersleri ni, yeterince öğrendik Birazda; mutlu, başarılı, temiz, onurlu, özgür ve güzel bir ölümün nasıl gerçekleştiğini öğrenmemiz gerekmiyor mu? Evet, öncelikle ölmeyi öğrenmek Çünkü bu bir tercih konusudur:
Ey iman edenler, ALLAH tan nasıl korkup sakınmak gerekiyorsa öylece korkun-sakının ve siz ancak Müslüman olmaktan başka ( bir tutum üzerinde ) ölmeyin. ( Ali İmran-102 )
Nasıl ölmek istediğimize karar vereceğiz Hangi ölümü tercih ettiklerini belirleyenler yaşam tarzlarınıda netleştirmiş olurlar Ölmeden önce Hayy ve Kayyum olanın hayat kitabı ile hayat bulanlar, ölümleri ile de övgüye mahzar olurlar Vahyin nuruna kapalı bir kalp ise zaten ölüdür
Sürekli ölümle sıcak temas halinde olmamız gerekiyor Tüm yalınlığı ile seyredip, dokunmamız lazım; soğuk duş etkisi yapsa da Yoksa bu rehavet ve ataletten başka türlü nasıl kurtulabiliriz? Konfora, lükse, savurganlığa ve savrulmaya karşı ölüme tutunacağız
Hz. Aişe (r.a.) ya kalbinin katılığından şikayet eden bir hanıma o söyle diyor:
Ölümü çok hatırla, kalbin yumuşar.
Ölümün eksene alındığı bir hayatta, yürüyüş illiyyin edir Hayat merkezli bir ölümün varacağı yer ise; siccin dir
Ölümün moduna girerek diri kalabiliriz Yeniden direniş ve diriliş için ölümle iletişimin güzel ve güçlü olması gerekir Yaşama tutkulu, ölüme uzak duranların durumu kötüdür
RasulALLAH (s.a.v ) korkulan akıbete işaret ediyor:
Aç insanların sofraya üşüştükleri gibi düşmanımız olan insanların size karşı birleşip saldırmaları yakındır. Biri sordu:
Acaba o gün sayıca az mı olacağız?
Hayır bilakis siz o gün sayıca çok olacaksınız. Fakat selin sürüklediği çer-çöp gibi dağınık olacaksınız. ALLAH düşmanlarınızın kalbinde sizin korkunuzu çıkaracaktır. Sizin kalplerinizede vehen atacaktır.
Vehen nedir ya RasulALLAH ?
Dünya sevgisi ve ölüm korkusudur. ( Ebu Davud )
Öyle ki artık ölümü kanıksadık Ölüm bize işlemez oldu Ölüm rutine geçti Sarsmıyor, ürpertmiyor Üzerinde durmaya değmeyen sıradan bir olguya dünüştü En yakınlarımızın ölümü bile etkilemez oldu; bir nedamet, bir hareket görülmüyor Ölümden sonrası yatırımlarda bulunan kim? Ölümsüz eserler bırakan kim?
Gazetelerdeki ölüm ve taziye ilanları ilgimizi çekmiyor Çünkü reklam ve rekabet dünyasının aboneleriyiz Ölümü eskittik Yoğunuz, yorgunuz ölümü anmaya vaktimiz yok! Ölenleri gönderdiğimiz gibi, ölümü de hayatımızdan çıkardık Dostlarımızın dünyaya kapanan gözleri, biz yaşayanların gözlerini açmıyor
Doğum günleri kutluyoruz, ölüm günlerini yaşamdan silmek istercesine
Ağaran saçımız, kırışan alnımız, yükselen koleströlümüz, hipertansiyonumuz.azlan romatizmamız, tıkanan damarlarımız ölüm sinyalleri gönderiyor Duyan, gören, ilgilenen kim?
Ölüm meleğinin randevusuz geleceğini, her an bir sürpriz yapacağını unutuyoruz. Kimse kendisine kefeni yakıştırmıyor Herkes erken diyor
Gündemimizde, günlüklerimizde neden ölüme yer yok? Oysaki dünya işlerimizi bitirmeden, Azrail işimizi bitirebilir
Ölümü dışarıda tuttukça savruluyoruz Gözümüz dünyadan başka bir şey görmez oluyor Unutuyoruz, ölümü hesaba katmayan, ölümü göze almayan onurlu ve özgür bir yaşama kavuşamaz Kaliteli ölümler için kaliteli hayatlar lazım
Dünyada bir yolcu gibi olma bilinci köreldi Artık herkes hancı, kims yolcu belli değil
Ölenlerimize ağıt yakan çok, öğüt alan yok
Bize nasihat et ey ALLAHın Rasulü diyen Hz. Ömer (s.a) e hitaben, Peygamberimiz (s.a.v ):
Öğüt verici olarak ölüm sana yeter, ey Ömer!
Ölüm susmayan bir nasihatçı, artık oda etki etmiyor
Kuşkusuz ölüm kapımızı çalacak, fakat o anı belirleyen biz olmayacağız Azrail ( a.s ) pazarlık payı bırakmıyor Vekaleten ölüm yok Niyabeten ölüm yok Sehven ölüm yok Ölümün ihalesi, hilesi, şikesi, tatili, iptali de yok Takdim, tehir yok İmtiyaz, iltimas yok
Erken ölüm yoktur, tıpkı ötelenmiş ölümün olmaması gibi Ölüm saati ile kimse oynayamaz Uzatma dakikaları yoktur Yaşlılıkla, emeklilikle doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisi yoktur
Ölüm bizi eşitleyecektir Teneşire ünvansız, ünüformasız gideceğiz Ölüm kişiye özeldir, paylaşılmaz Ölüm sınır, sınıf tanımaz Yalnız sırayı bozmaz
Her gün ölümün arefesindeyiz, ölümden sonrası bayram mıdır, hüsran mıdır cevap aramıyoruz
Ölüme ilaç aramayın! Ölümün kendisi ilaçtır Hedonizme, Konformizme, Modernizme karşı en etkili ilaç Şehveti, öfkeyi, ihtiras ve nefreti teskin eden ilaç
Mezar kapısını kapatmaya yeltenmeyin Çünkü en kalıcı, son kalıcı, tek kalıcı konut; kabirdir
Ölüm düşündürücüdür Ölüm dönüştürücüdür Tabii ki; akleden kalbi olanlar için Uyku, ölümün provasıdır Ölümle barışık olmayı, ölüme yakın durmayı bizlere öğretiyor
Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki; İslamsız geçen günler ölü zamanlardır
Kuransız, zikirsiz evler kabristan hükmündedir Duyarsız, duasız yürekler haraptır
ALLAHın Kitabını ölü kitabı haline getirenleri siz yaşıyor sayabilir misiniz?
Ruhlarını şirk ve zulümle kirletenleri, siz onların cesetlerini zemzemle yıkasanız da, Kabenin örtüsü ile kefenleseniz de, Hacerül-Esvedi mezar taşı yapsanız da, Kabenin eşiğine gömseniz de gidecekleri yer bellidir
Vahiyle dirilmeyenlerin imanla ölmeleri ne kadar mümkün?
Müminler için hayatta şaşmaz ilke şudur: Ömürde, ölümde ALLAH içindir
Deki; hayatım da, ölümüm de alemlerin rabbi ALLAH içindir. ( Enam-162 )
Hayatı ve ölümü yaratan O değil mi? Elbette her şey Onun için ve Ona göre olacaktır
Hayat ve ölümün ALLAH için olması ne demektir? Bunu kimden öğreneceğiz? Sorunun cevabını almak için Kerbelaya gitmemiz gerekiyor Evlad-ı Rasulun akan kanları ve göz yaşları bize cevaptır Hüseyinin açtığı çığır ve Zeynebin yükselen çığlığı her şeyi açıklıyor Hüseyin (r.a ) bağırıyor:
Eğer , Hz. Muhammed (s.a.v )in dini, benim kanım yere dökülmeden hayatını sürdüremeyecekse ben şehadete hazırım.
Onursuz bir hayatı yaşamaktansa, şerefli bir ölümü tercih ederim.
Bu yolda, şu ölümden daha ötesi var mı?
Öyleyse hoş geldi, sefa geldi ölüm! [/color]
Çünkü onlar için zulüm ve zillet altında yaşamak her gün ölüm demekti Bir defa ölmek yeter, bu dünya tekrar tekrar ölmeye değmez
Ölümü sevenler, ölünce sevinirler En şerefli ölüm; şehadettir
Yani; ölümün Musabcası, Hamzacası, Hüseyincesi
Ölü toprağı serpilmişlere verilen mesaj: Ölüme selam Ölüm onların değil, onlar ölümün peşindedirler Hoş geldin Ölüm meleği diyorlardı
Bize gelince, hep başkasının ölümünü konuştuk Kendi ölümümüz bizi meşgul etmedi Başkasının cenaze namazını kıldık Kendi cenaze namazımızı gıyabi olarak kılabilirdik, düşünemedik
Mezar taşlarını okuduk geçtik, kendi mezar taşlarımıza nasıl bir not düşeceğimizi bilemedik
Vasiyetin sünnet olduğunu haturlamaz olduk
Er kişi niyetine , Hatun kişi niyetine denilmezden önceki niyetimizi, samimiyetimizi sorgulamadık
Bu arada baktık ki; Kuran bize soruyor; Eynel meferr- Kaçış nereye?
Bu ağır soruyu nasıl cevaplayacağımızda yine Kuran öğretiyor:
Fefirru ilALLAH- ALLAHa koşun
Biliyoruz ki;ölüm genetiktir Geri döndürülmez bir gerçekliktir
Yarın bizi bize soracaklar Mutlak sorgu odan önce yüzleşebilsek tüm yaptıklarımızla Toplu tevbe seanslarımız olsa Bu gün benim son günüm bilinci ile her gün yeniden doğsak, inanıyorum ki, hayatın kontrolünü elimize alabiliriz O zaman her gün diri bir kalp, diri bir ruh ve diri bir irade ile sorumluluklarımıza sarılırız
Yaşarken ölümle sözlü olduğumuzu sakın unutmayalım
Ölümün hakkını vermemiz lazım Bunun için hayata yeni bir format atmanın tam zamanıdır
Hz. Muhammed ( s.a.v ) in parmak bastığı gerçeğe dönelim:
Akıllı kimse, kendini sorguya çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. ( Tirmizi ) [/color] [/COLOR]