Derin42
Bayan Üye
* *Ölen insanların mezara gömülme işi, ilk insan Adem a.s. ın çocuklarından itibaren başlamıştır. Yeryüzünde ilk olarak ölen ve öldürülen insan Habil, insan öldüren İlk katil de Kabildir. Habil’in güzel amellerini, kardeşi Kabil kıskanmış ve bu kıskançlığı neticesinde onu öldürmüştür. Zaten bütün kötülükler, kıskançlıktan yapılır. Kabil katilliğine Pişmanlık duymuş, kardeşinin cesedinin ortada kalması nedeniylede, ne yapacağını bilemediğinden şaşırıp kalmıştır. Allah iki karga göndermiş ve Onun gözü önünde Kargaların gerçekleştirmiş oldukları olay vasıtasıyla, ölene yapılması gereken muamelenin ne olduğunu öğretmiştir. Bu konuyu, Maide suresi 27-31. ayetlerinde Allah şöyle bildiriyor.
* وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ {27}* لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ {28}* إِنِّي أُرِيدُ أَن تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ وَذَلِكَ جَزَاء الظَّالِمِينَ {29}* فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ {30}* فَبَعَثَ اللّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءةَ أَخِيهِ قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَـذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءةَ أَخِي فَأَصْبَحَ مِنَ النَّادِمِينَ {31}
* * * “Onlara Adem’in iki oğluna ait şu gerçek olayı anlat. Bir gün Allah’a birer sunuda bulunmuşlardı da birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. (Sunusu kabul edilmeyen) “Seni kesinkes öldüreceğim dedi. Öteki Allah sadece kendinden çekinenlerinkini kabul eder. Dedi.* Ve devamla şöyle dedi.
* * *Beni öldürmek için el kaldırsan; seni öldürmek için ben el kaldırmam. Ben varlıkların sahibi olan Allah’tan korkarım.
* * Dilerim ki benim günahımı kendi günahınla birlikte sırtlanasın da cehennemi boylayasın. Zalimlerin cezası işte budur.
* * İçinden bir dürtü onu, kardeşini öldürmeye itti ve öldürdü. Böylece kaybedenlere yani zarar edenlere karıştı gitti.
* * Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazık bana, ne kadar aciz kaldım?! Şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömemedim?" dedi. Sonra ettiğine pişman oldu.“ Maide 5/27-31
* *Çeşitli devirlerde cesetlere ne gibi işlem¬ler yapıldığı konusundaki bilgiler kısıtlıdır, ancak,İlk insandan itibaren insanlar ölülerini, zamana ve coğrafyaya göre, ayrı ayrı çağlarda değişik şekillerde defnetmişlerdir. Kabir uygulamasının, ölenin cesedinin kokması neticesinde etrafın sağlığını tehdit etme endişesi, Ruhun bedenden uzaklaşmasıyla cesedin ortada bırakılmaması ve onun bir nevi korunması olabilir.*
* *Ölüm fikrindeki tarihî değişimlere para¬lel olarak her toplum, gerek kendi mimarisi, gerekse onun etrafında örülü inançlar bakımından kabre farklı değerler yükle¬miştir. Mesela,* kaba taş çağında yaşamış olan insanların, ayaklarını ka¬rına çekilmiş vaziyette ve çeşitli günlük kullanım eşyalarıyla birlikte kabirlere gö¬müldükleri, bazı merkezler¬de insanların evlerde zemine açılan çu¬kurlara, bazen de kilden yapılmış bir kü¬pe konarak defnedildikleri bilinmektedir. Eski Hint-Avrupa kültürlerinde ise ceset¬ler yakıldıktan sonra külleri ya kutsal ka¬bul edilen nehirlere bırakılmakta veya bir kaba konularak saklanmakta ya da kapla birlikte toprağa gömülmektedir. Her şeye rağmen her devirde yaygın olan uygulama, cesetleri, top¬rağa çukur açılarak oluşturulan kabirle¬re gömme şeklinde olmuştur. Yahudilikte ki kabir anlayışı ise, ölümle ruh bedeni terk etmiş, ceset kirlenmiş ve Ruhsuz beden et yığını halini almış olduğundan, ölünün bir an evvel toprağa gömülmesi gerekir. (T.D.V. Kabir maddesi)
* * Ancak ölen bir insanın, ister suçu için, ister kendisinin cahilce vasiyeti için, isterse insanlar tarafından kendisine bir kutsiyet vermek için olsun, (böyle bir düşünce zaten batıldır.) bir insanın yakılması veya yakılarak küllerinin bir yerde saklanması veya yakıp sonra küllerinin gömülmesi gibi hususlarından hiç birisi, Allah’ın Dininde asla caiz değildir. Tamamen batıldır. Allah’ın Dinine göre, ölen insan Müslüman ise, yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır ve mutlaka olduğu gibi toprağa gömülür. Müslüman değilse gene toprağa gömülür ama, müslümana yapılan işlemler yapılmaz. Allah Teala şöyle buyuruyor.
* * *“Onlardan biri ölürse namazını asla kılma. Mezarı başında da bulunma. Çünkü onlar Allah’ı ve elçisini göz ardı ettiler yani görmemezlikten geldiler ve fasık olarak öldüler”.
* * *“ Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah onları dünyada bunlarla azaba uğratmak ve ruhlarının da, üzüntü içinde kâfir olarak çıkmasını ister”. (Tevbe 9/84-85)
* *Netice olarak, bütün dinlerde ve her devirde İnsanlar, ölülerini kabirlere gömmmüşler ve zaman zaman kabir ziyaretleri yapmışlardır. Çoğukez dinlerin esaslarına uyularak hareket edilmiştir. çeşitli devirlerde, bazen o kabir sahibinin yakınları tarafından, bazende bir kısım insanlar tarafından çeşitli kabirler* abartılarak, cahilane bir vaziyette ayrı değerler verilmiştir. Bu durumlar günümüzde mezarlara yapılan tazimlerden ve geçmişle ilgili olarak yapılan kazıların tarihi kalıntılarından, daha açık görülmektedir. Aslında kabir olarak birinin bir diğerinden farkı yoktur. Hepsinde kalan birer ölüdür. Ancak içerisindekilerden Müminler cennet bahçelerinde, mümin olmayanlar ise, cehennem çukurlarındadırlar. Buna göre ölüden dirilerin birşey istemeleri, tamamen batıldır ve şirktir. Ölene birşey sorsan hiç bir cevap veremez. Allah Teala şöyle buyurmaktadır.
Allâh'ı bırakıp da kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvardıklarından habersizdirler. (Ahkâf 46/5)
* “Sakın Allah ile birlikte başkasını tanrı edinme, yoksa yerildiğin, kendi başına bırakıldığın gündür”. (İsra 17/22)
* * * Herkim olursa olsun, ölen insanın dünyaya ait işi bitmiş ve sadece dünyada yapması gerekirken yapmadığı ve yapmaması gerekirken yaptığı amellerinin hesabı ile başbaşa kalmıştır. Ölü diri için dua edemez. Ancak diriler ölülerine dua ederler. Bunun için insanların, Allah yerine ölülerden medet dilemesi, asla kabul edilmez. İnsana şah damarından daha yakın olan Allah’tan başkasına yalvarma asla olmaz. Bu durum açıkça Allah’a şirk koşmaktır. Kur’an’da bu konuları anlatan birçok ayet mevcuttur. Mümin bunlara son derece dikkat etmelidir. Bu cümleden olarak „şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır“ sözü tamamen uydurmadır ve tamamen batıldır. Ne kur’an nede sünnette böyle bir emir yoktur. Allah’ın kesin emri; Allah ve Resulüne uyunuz. Allah ve Resulüne itaat ediniz.
alıntı
* وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ ابْنَيْ آدَمَ بِالْحَقِّ إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِن أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الآخَرِ قَالَ لَأَقْتُلَنَّكَ قَالَ إِنَّمَا يَتَقَبَّلُ اللّهُ مِنَ الْمُتَّقِينَ {27}* لَئِن بَسَطتَ إِلَيَّ يَدَكَ لِتَقْتُلَنِي مَا أَنَاْ بِبَاسِطٍ يَدِيَ إِلَيْكَ لَأَقْتُلَكَ إِنِّي أَخَافُ اللّهَ رَبَّ الْعَالَمِينَ {28}* إِنِّي أُرِيدُ أَن تَبُوءَ بِإِثْمِي وَإِثْمِكَ فَتَكُونَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ وَذَلِكَ جَزَاء الظَّالِمِينَ {29}* فَطَوَّعَتْ لَهُ نَفْسُهُ قَتْلَ أَخِيهِ فَقَتَلَهُ فَأَصْبَحَ مِنَ الْخَاسِرِينَ {30}* فَبَعَثَ اللّهُ غُرَابًا يَبْحَثُ فِي الأَرْضِ لِيُرِيَهُ كَيْفَ يُوَارِي سَوْءةَ أَخِيهِ قَالَ يَا وَيْلَتَا أَعَجَزْتُ أَنْ أَكُونَ مِثْلَ هَـذَا الْغُرَابِ فَأُوَارِيَ سَوْءةَ أَخِي فَأَصْبَحَ مِنَ النَّادِمِينَ {31}
* * * “Onlara Adem’in iki oğluna ait şu gerçek olayı anlat. Bir gün Allah’a birer sunuda bulunmuşlardı da birininki kabul edilmiş, diğerininki edilmemişti. (Sunusu kabul edilmeyen) “Seni kesinkes öldüreceğim dedi. Öteki Allah sadece kendinden çekinenlerinkini kabul eder. Dedi.* Ve devamla şöyle dedi.
* * *Beni öldürmek için el kaldırsan; seni öldürmek için ben el kaldırmam. Ben varlıkların sahibi olan Allah’tan korkarım.
* * Dilerim ki benim günahımı kendi günahınla birlikte sırtlanasın da cehennemi boylayasın. Zalimlerin cezası işte budur.
* * İçinden bir dürtü onu, kardeşini öldürmeye itti ve öldürdü. Böylece kaybedenlere yani zarar edenlere karıştı gitti.
* * Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermesi için, yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazık bana, ne kadar aciz kaldım?! Şu karga kadar olup kardeşimin cesedini gömemedim?" dedi. Sonra ettiğine pişman oldu.“ Maide 5/27-31
* *Çeşitli devirlerde cesetlere ne gibi işlem¬ler yapıldığı konusundaki bilgiler kısıtlıdır, ancak,İlk insandan itibaren insanlar ölülerini, zamana ve coğrafyaya göre, ayrı ayrı çağlarda değişik şekillerde defnetmişlerdir. Kabir uygulamasının, ölenin cesedinin kokması neticesinde etrafın sağlığını tehdit etme endişesi, Ruhun bedenden uzaklaşmasıyla cesedin ortada bırakılmaması ve onun bir nevi korunması olabilir.*
* *Ölüm fikrindeki tarihî değişimlere para¬lel olarak her toplum, gerek kendi mimarisi, gerekse onun etrafında örülü inançlar bakımından kabre farklı değerler yükle¬miştir. Mesela,* kaba taş çağında yaşamış olan insanların, ayaklarını ka¬rına çekilmiş vaziyette ve çeşitli günlük kullanım eşyalarıyla birlikte kabirlere gö¬müldükleri, bazı merkezler¬de insanların evlerde zemine açılan çu¬kurlara, bazen de kilden yapılmış bir kü¬pe konarak defnedildikleri bilinmektedir. Eski Hint-Avrupa kültürlerinde ise ceset¬ler yakıldıktan sonra külleri ya kutsal ka¬bul edilen nehirlere bırakılmakta veya bir kaba konularak saklanmakta ya da kapla birlikte toprağa gömülmektedir. Her şeye rağmen her devirde yaygın olan uygulama, cesetleri, top¬rağa çukur açılarak oluşturulan kabirle¬re gömme şeklinde olmuştur. Yahudilikte ki kabir anlayışı ise, ölümle ruh bedeni terk etmiş, ceset kirlenmiş ve Ruhsuz beden et yığını halini almış olduğundan, ölünün bir an evvel toprağa gömülmesi gerekir. (T.D.V. Kabir maddesi)
* * Ancak ölen bir insanın, ister suçu için, ister kendisinin cahilce vasiyeti için, isterse insanlar tarafından kendisine bir kutsiyet vermek için olsun, (böyle bir düşünce zaten batıldır.) bir insanın yakılması veya yakılarak küllerinin bir yerde saklanması veya yakıp sonra küllerinin gömülmesi gibi hususlarından hiç birisi, Allah’ın Dininde asla caiz değildir. Tamamen batıldır. Allah’ın Dinine göre, ölen insan Müslüman ise, yıkanır, kefenlenir, cenaze namazı kılınır ve mutlaka olduğu gibi toprağa gömülür. Müslüman değilse gene toprağa gömülür ama, müslümana yapılan işlemler yapılmaz. Allah Teala şöyle buyuruyor.
* * *“Onlardan biri ölürse namazını asla kılma. Mezarı başında da bulunma. Çünkü onlar Allah’ı ve elçisini göz ardı ettiler yani görmemezlikten geldiler ve fasık olarak öldüler”.
* * *“ Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin. Allah onları dünyada bunlarla azaba uğratmak ve ruhlarının da, üzüntü içinde kâfir olarak çıkmasını ister”. (Tevbe 9/84-85)
* *Netice olarak, bütün dinlerde ve her devirde İnsanlar, ölülerini kabirlere gömmmüşler ve zaman zaman kabir ziyaretleri yapmışlardır. Çoğukez dinlerin esaslarına uyularak hareket edilmiştir. çeşitli devirlerde, bazen o kabir sahibinin yakınları tarafından, bazende bir kısım insanlar tarafından çeşitli kabirler* abartılarak, cahilane bir vaziyette ayrı değerler verilmiştir. Bu durumlar günümüzde mezarlara yapılan tazimlerden ve geçmişle ilgili olarak yapılan kazıların tarihi kalıntılarından, daha açık görülmektedir. Aslında kabir olarak birinin bir diğerinden farkı yoktur. Hepsinde kalan birer ölüdür. Ancak içerisindekilerden Müminler cennet bahçelerinde, mümin olmayanlar ise, cehennem çukurlarındadırlar. Buna göre ölüden dirilerin birşey istemeleri, tamamen batıldır ve şirktir. Ölene birşey sorsan hiç bir cevap veremez. Allah Teala şöyle buyurmaktadır.
Allâh'ı bırakıp da kıyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvardıklarından habersizdirler. (Ahkâf 46/5)
* “Sakın Allah ile birlikte başkasını tanrı edinme, yoksa yerildiğin, kendi başına bırakıldığın gündür”. (İsra 17/22)
* * * Herkim olursa olsun, ölen insanın dünyaya ait işi bitmiş ve sadece dünyada yapması gerekirken yapmadığı ve yapmaması gerekirken yaptığı amellerinin hesabı ile başbaşa kalmıştır. Ölü diri için dua edemez. Ancak diriler ölülerine dua ederler. Bunun için insanların, Allah yerine ölülerden medet dilemesi, asla kabul edilmez. İnsana şah damarından daha yakın olan Allah’tan başkasına yalvarma asla olmaz. Bu durum açıkça Allah’a şirk koşmaktır. Kur’an’da bu konuları anlatan birçok ayet mevcuttur. Mümin bunlara son derece dikkat etmelidir. Bu cümleden olarak „şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır“ sözü tamamen uydurmadır ve tamamen batıldır. Ne kur’an nede sünnette böyle bir emir yoktur. Allah’ın kesin emri; Allah ve Resulüne uyunuz. Allah ve Resulüne itaat ediniz.
alıntı