nones
Bayan Üye
Yaşadığımız olaylar aslında Tanrının bizle konuşmasıdır.
Biz olaylar yoluyla kendimizi tanırız. Kim olduğumuzu görürüz.
Ve asıl amaç tabii ki sonunda Tanrısal bir varlık olduğumuzu görmektir.
O bizimle olaylar aracılığıyla konuşur aslında. Bu dili öğrenmek pek de ala mümkündür. O zaman da hayat azap verici bir angarya olmaktan çıkar, keyifli bir eğlenceye dönüşür.
Hani sabah kalkar kalkmaz eline büyük gazete bulmacalarını alıp bir kenara çekilen bulmaca meraklıları gibi.
Nasıl bir yerden bir yere giderken, trafik işaretleri, bizi gideceğimiz yere, en kısa en rahat ve güvenli bir şekilde ulaştırıyorsa, olaylar da iyi yorumlandığında bizi hedefimize götürür. Aynı zamanda bu anlayış içsel bir uyum ve güç duygusu yaratır.
Olayların dili derken iki durumu kast ediyoruz, birincisi insanlarla iletişim sırasında yaşadığımız sorunların dilini çözmek, diğeri de olayların dili.
Yani kazlar, iflaslar, aksilikler, çeşitli tatsızlıklar gibi durumları.
Bu yazıda daha çok insanlarla yaşadığımız sorunların dilini çözmekten söz edeceğiz.
Bir kere her durumda karşılaştığımız sorunu bizim kendimize çektiğimizi bileceğiz. Ve bu duruma illa da sorun etiketi koyma alışkanlığından vaz geçeceğiz. Bu durum sadece bir “durum”dur. Ya da buna bir tür “ gösterge” diyebiliriz. Yani nasıl arabamızın benzin durumunun ne olduğunu bize gösteren bir kadran varsa, herhangi bir insanla yaşadığımız sıkıntının da size göstermeye çalıştığı bir şey vardır.
Hiçbir dışsal enerji, sizin içinizde o olayın benzeri bir enerji olmadan meydana gelmez.
Hani bazı insanlar, “ bunlar hep gelir beni bulur!” diye şikayet ederler ya! Öyledir, öfkeliyseniz hep kendinize sonuçta öfke duyacağınız olayları çekersiniz. Bu da ancak sizin gibi öfkeli insanlarla mümkün olur.
Şimdi bu durumda iki şey yapabilirsiniz, Ya o insana ve o insanı sizinle o koşulda bir araya getiren kadere kızar, şikayet eder durursunuz, ( ki bu aslında sizin kendinizi zayıf ve aciz ilan etmenin bir başka yoludur.) Ya da o durumdan “en iyi şekilde” yararlanırsınız.
Nedir bu “en iyi “ şekil?
O kişinin size bir ayna tuttuğunu kabul etmek.
O zaman siz o kişiye kızmayı bırakır, konunun üzerinde düşünürsünüz.
O zaman şöyle yapmalı;
1)Aranızda sorun olan o insan, sizde hangi duyguyu tetikliyor ona bakın.
2) Bu duyguyu geçmişte genellikle kimle yaşadınız?
3) Bu kişiler sonunda anne- babaya çıkar.
4) Sonra neden bu duyguyu hissetmeyi seçmiş olduğunuza bakın. En zor kısmı işte burasıdır. Zaten bu kısmı özgürlüğe uzanan eşiktir.
5) Hissettiğiniz bu duyguya sahip çıkın, kabul edin ve ifade edin. Bunu dile getirin kendi kendinize,
6) Sonra neden bunu seçtiğinizi sorun kendinize. Neden güçsüz ve çaresiz hissetmeyi seçtiğinizi sorun. Bunun size ne kazandırdığına ve ne kaybettirdiğini sorun.
7) Ve sonunda ben böyle hissetmeyi kendim seçtim deyin ve ilave edin, çünkü..
8) Çünkü o hissettiğiniz negatif duygunun tersini pozitifini hissetmeyi öğrenmek için.
9) Sonra kendinizi kutlayın. Bu oyunu oynamayı seçtiğinizi, buna hakkınız olduğunu ve artık ( eğer istemiyorsanız) bu acizlik oyununu değiştirmiş olduğunuzu ilan edin.
Biz olaylar yoluyla kendimizi tanırız. Kim olduğumuzu görürüz.
Ve asıl amaç tabii ki sonunda Tanrısal bir varlık olduğumuzu görmektir.
O bizimle olaylar aracılığıyla konuşur aslında. Bu dili öğrenmek pek de ala mümkündür. O zaman da hayat azap verici bir angarya olmaktan çıkar, keyifli bir eğlenceye dönüşür.
Hani sabah kalkar kalkmaz eline büyük gazete bulmacalarını alıp bir kenara çekilen bulmaca meraklıları gibi.
Nasıl bir yerden bir yere giderken, trafik işaretleri, bizi gideceğimiz yere, en kısa en rahat ve güvenli bir şekilde ulaştırıyorsa, olaylar da iyi yorumlandığında bizi hedefimize götürür. Aynı zamanda bu anlayış içsel bir uyum ve güç duygusu yaratır.
Olayların dili derken iki durumu kast ediyoruz, birincisi insanlarla iletişim sırasında yaşadığımız sorunların dilini çözmek, diğeri de olayların dili.
Yani kazlar, iflaslar, aksilikler, çeşitli tatsızlıklar gibi durumları.
Bu yazıda daha çok insanlarla yaşadığımız sorunların dilini çözmekten söz edeceğiz.
Bir kere her durumda karşılaştığımız sorunu bizim kendimize çektiğimizi bileceğiz. Ve bu duruma illa da sorun etiketi koyma alışkanlığından vaz geçeceğiz. Bu durum sadece bir “durum”dur. Ya da buna bir tür “ gösterge” diyebiliriz. Yani nasıl arabamızın benzin durumunun ne olduğunu bize gösteren bir kadran varsa, herhangi bir insanla yaşadığımız sıkıntının da size göstermeye çalıştığı bir şey vardır.
Hiçbir dışsal enerji, sizin içinizde o olayın benzeri bir enerji olmadan meydana gelmez.
Hani bazı insanlar, “ bunlar hep gelir beni bulur!” diye şikayet ederler ya! Öyledir, öfkeliyseniz hep kendinize sonuçta öfke duyacağınız olayları çekersiniz. Bu da ancak sizin gibi öfkeli insanlarla mümkün olur.
Şimdi bu durumda iki şey yapabilirsiniz, Ya o insana ve o insanı sizinle o koşulda bir araya getiren kadere kızar, şikayet eder durursunuz, ( ki bu aslında sizin kendinizi zayıf ve aciz ilan etmenin bir başka yoludur.) Ya da o durumdan “en iyi şekilde” yararlanırsınız.
Nedir bu “en iyi “ şekil?
O kişinin size bir ayna tuttuğunu kabul etmek.
O zaman siz o kişiye kızmayı bırakır, konunun üzerinde düşünürsünüz.
O zaman şöyle yapmalı;
1)Aranızda sorun olan o insan, sizde hangi duyguyu tetikliyor ona bakın.
2) Bu duyguyu geçmişte genellikle kimle yaşadınız?
3) Bu kişiler sonunda anne- babaya çıkar.
4) Sonra neden bu duyguyu hissetmeyi seçmiş olduğunuza bakın. En zor kısmı işte burasıdır. Zaten bu kısmı özgürlüğe uzanan eşiktir.
5) Hissettiğiniz bu duyguya sahip çıkın, kabul edin ve ifade edin. Bunu dile getirin kendi kendinize,
6) Sonra neden bunu seçtiğinizi sorun kendinize. Neden güçsüz ve çaresiz hissetmeyi seçtiğinizi sorun. Bunun size ne kazandırdığına ve ne kaybettirdiğini sorun.
7) Ve sonunda ben böyle hissetmeyi kendim seçtim deyin ve ilave edin, çünkü..
8) Çünkü o hissettiğiniz negatif duygunun tersini pozitifini hissetmeyi öğrenmek için.
9) Sonra kendinizi kutlayın. Bu oyunu oynamayı seçtiğinizi, buna hakkınız olduğunu ve artık ( eğer istemiyorsanız) bu acizlik oyununu değiştirmiş olduğunuzu ilan edin.