Okullarda Şiddet

İnci

1907
Prenses
Son yıllarda basında ve toplumun farklı kurumlarında yer alan öğrenciler ve okullardaki şiddet içerikli davranışların artık buzdağının görünen tarafı olduğunu fark etmeye başladık. Büyük bir panikle, görünen bu kötü manzarayı önce "görmezden gelme eğilimi" ile çözülebileceğini düşünen Milli Eğitim Bakanlığı, şimdilerde çözüm yollarını belirlemek için sempozyumlar, paneller düzenleme yoluna gitmektedir. Oysa ki sorunun en önemli nedenlerinden birisi Milli Eğitim Bakanlığının politikasından kaynaklanmaktadır; Şöyle ki;

1.Yıllardır özellikle sınıf öğretmenliği ve rehber öğretmenlik alanlarına yapılan alan dışı atamalarla görevlendirilen öğretmenlerin büyük bir bölümü bu meslek grubunun taşıması gereken kişilik özelliklerini, ilgiyi ve mesleklerinin ihtiyacı olan nitelikleri taşımamaktadırlar. Bu durum, öğretmenlerin öğrencileriyle pedogojik bir ilişki kuramamalarına neden olmuştur. Kimse bu öğretmenlere öğrencilerinin sadece akademik gelişimlerinden değil kişisel gelişimleri konusunda da sorunlulukları olduğunu söylememiştir. Bakanlık bu görevlendirmeleri "öğretmen açığını kapatma" olarak algılamış görevlendirilen öğretmenler ise "sosyal ve iş güvencesi" olan bir mesleğe sahip olma olarak algılamışlardır.

Çözüm: Öğretmen yetiştiren okulların sayı ve kalitesini arttırmak, öğretmenlik formasyonu olmayan adayları kesinlikle öğretmen olarak görevlendirmemek. Aksi bir durum, geleceğimize bile bile dinamit koyup patlamasını beklemekten ibarettir.

2. Öğrenciler arasında çıkan sorunların temelinde sınıf içi iletişim sorunları gelir. Bu özellikle 6. sınıftan başlar lise son sınıfa kadar devam eder. Buradaki sorunlar sınıf rehber öğretmenleri ve gerekiyorsa psikolojik danışmanlar (okul rehber öğretmenleri) tarafından çözümlenmezse sorun okul dışına, ailelere ve hatta karakollara kadar ilerler. Bu aşamada çocukların öğretmenlerinden tek beklentileri; sınıf içinde çıkan sorunlarla ilgili olarak "adil" bir çözüm bulunması ve "sorunlarını ifade etmeleri için kendilerine fırsat verilmesidir".

Çözüm: Sınıf öğretmenliği görevi bu konuma uygun öğretmenlere verilmeli ve bu görevin getirdiği yükümlülükler konusunda ek ödemeler yapılarak görevin etkin işlemesi için teşvik edilmelidir. Öğrenciler arasında çıkan sorunlara, sorunlar büyümeden ilk müdahale eden sınıf rehber öğretmeni olmalıdır.

Psikolojik danışmanlar grup görüşmelerine ağırlık vermeli, gerekiyorsa zaman zaman sınıflara girerek sınıf içi grub dinamiğini gözlemlemelidir.

3. Öğrencilerin olumsuz davranış ve tutumları ile ilgili olarak alınacak tedbirler konusunda okul müdürleri, müdür yardımcıları bakanlık tarafından maddi ve manevî açıdan desteklenmelidir. Yaptırım uygulanması konusunda öğrenci ya da öğrencinin yakınından gelebilecek şiddetten korktuğu için olumsuz davranışları ya da şiddeti görmezden gelen idareci ve öğretmenler bulunmaktadır.

Çözüm: Bunun çözümü toplumun ekonomik ve sosyal sorunlarından kaynaklanan nedenlerine dayanmaktadır. Genel anlamda söylenebilecek tek şey hükümetin sosyal devlet anlayışını benimseyip uygulamaya koymaya başlamasıdır.

4. Toplumun ekonomik ve sosyal durumlarındaki dengesiz dağılım hem çocuklar arasındaki sınıf farklılığını arttırmış hem de ebeveynlerin değer yargılarını, istek ve ihtiyaç önceliğini değiştirmiştir.

Çocuklar için eğitimli olmaktan önce "paralı, güzel, havalı" olmak önemsenmektedir. Kolay ve rahat yollardan para kazanmak medya ve film sektörleri tarafından reyting uğruna adeta birer "değer" gibi empoze edilmektedir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren öğrenen,özümseyen, üreten, bir özellik taşıyan öğrenci günümüzde ezberleyen, unutan, taklit eden bir nitelik taşımaktadır. Artık çocuklarımız bilim adamı, edebiyatçı olmak yerine grup dansçısı, mankenlik gibi fiziki özelliklere dayanan mesleklere özenmektedirler.

Öğrenci velileri "çocuklarına özgürlük" anlayışını ya sınırsız özgürlük olarak ya da kapı dışına bile çıkarmama olarak algılayıp onların yaş dönemlerine uygun ebeveyn olamamaktadırlar. Özellikle sosyal ve ekonomik dengesizlikler ebeveynlerin çocuklarına olan yaklaşımlarını, davranışlarını ve tutumlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuğuna özel öğretmen tutarak, cep telefonu alarak ebeveynlik görevini yerine getirdiğini düşünen ebeveynlerden tutun da çalışmaktan çocuğunun, ne gece ne gündüz, evde, okulda neler yaptığından bile haberi olmayan ebeveyn grupları bulunmaktadır.

Çözüm: Başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığının evli, bekar, çocuk sahibi kişilere yönelik olarak teorik ve uygulamalı eğitim programları hazırlaması ve bunu sürekli kılması gerekiyor.

5. Bilgisayar kullanımının ailelerin bakış açısına göre değiştiğini görüyoruz. Okula devamsızlık yapan öğrencilerin büyük bir çoğunluğu internet kafelerde ya "chat" yaparak ya da bilgisayardaki grup oyunları ile vakit geçirmektedir. Yakın bir gelecekte (3-5 yıl sonra) bilgisayar oyunları bağımlılığı büyük bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır.

Çözüm: Çocukların bilgisayar kullanımı özellikle ilköğretim çağından itibaren ailenin gözetimi ve denetimi altında yapılmalıdır. Gereksiz kullanıma izin verilmemelidir. Bu konuda aileler okul ya da medya tarafından sık sık eğitici etkinliklerle uyarılmalıdır.

6. Okullardaki sosyal etkinliklerin sınırlı ya da paralı olması öğrencilerin kendilerini ifade edebilecekleri ortamlardan mahrum olmalarına neden olmaktadır. Bıçaklı saldırıların ya da farklı şiddet olaylarının basına yansıdığı kadarıyla sadece devlet okullarında görülmesi, sosyal etkinlik ya da sosyal tesis eksikliğini apaçık ortaya koymaktadır.

Çözüm: Eğitimin her türünün parasız olması ve devlet eliyle gerçekleştirilmesi. Sosyal tesis yapımına hız verilerek tüm öğrencilerin bu tesislerden eşit düzeyde yararlandırılması.

7. Parçalanmış ailelerdeki çocuklarda görülen sorunlu davranışların esas nedeni maddi kaynak yoksunluğu ve ebeveyn desteğidir.

Çözüm: Bu tip ailelerin çocuklarının eğitim, giyim ve kültürel ihtiyaçları milli eğitim bakanlığı tarafından karşılanmalıdır. Okul personeli ve özellikle psikolojik danışma ve rehberlik servisleri bu tip çocuklara psikolojik destek vermelidir.

8. Okullardaki çeteleşme faaliyetlerinin en yoğun olduğu dönem, ergenlik dönemi dediğimiz ve çocuğun özellikle bir gruba ait olma ihtiyacı içinde olduğu 15-18 yaş dönemidir. Ekonomik zorluklar, parçalanmış aileye mensub olmak, başarısızlık, sosyal yaşam eksikliği gibi nedenlerin birini ya da bir kaçını taşıyan öğrenciler kendilerini daha güçlü hissedebilecekleri ve birbirlerinden destek alabilecekleri gruplar oluştururlar. Bu grupların istek ve etkinlikleri, çocuk için giderek ailesinin istek ve etkinliklerinden daha önemli olmaya başlar. Nihayetinde gruptan dışlanmamak adına grup kararlarını ne pahasına olursa olsun uygulama yolunu seçer.

Çözüm: Parçalanmış aileler, öksüz ve yetim kalmış çocuklar için etkili bir politika geliştirilmelidir. Bu özellikleri taşıyan çocukların eğitim, barınma, psikolojik destek, sosyal ve kültürel etkinlikleri ile ilgili ihtiyaçları, çocuk, bir yetişkin oluncaya kadar devlet eliyle desteklenmelidir.

Sonuç olarak evlerde ya da kapalı kapılar ardındaki şiddet, o korkunç yüzünü okullarda da göstermeye başlamıştır. Ancak yukarıda da sözedildiği gibi çocuk ve gençlerdeki şiddet içerikli davranışların pek çok ve sarmal nitelikli nedenleri vardır. Bu nedenlerin aslında nerelerde başladığını özet olarak veren bu yazıdaki içerikten, toplumun tüm kesiminin bildiği düşünülebilir. Şiddetin ölümle bittiğini de yine hepimiz maalesef büyük acılar ve üzüntüler içinde görmekteyiz. Hepimizin fark edemediği şey ise "olağan birkaç olay" olarak niteleyerek, şiddeti yavaş yavaş "normalleştirmeye" başladığımızdır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst