Esra ÖMEROĞLU - Münevver CAN YAŞAR
Prof. Dr.; - Uzm.; Gazi Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesi
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü
ANKARA
Giriş
Çocuklar doğdukları günden başlayarak inançlarını, tutumlarını ve davranışlarını şekillendiren bir aile ortamında yaşamaya başlarlar. Okul öncesi dönemde, büyüme ve gelişmenin her aşamasında çocuğu korumak, yetiştirmek, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, yaşam koşullarını iyileştirmek, gelişmesi için olanaklar sağlamak, ailenin olduğu kadar, yakın çevresinin, eğitim kurumlarının ve üyesi olduğu toplumun da görevidir.
Okul öncesi eğitim öncelikle ailede başlamaktadır. Çocuğun kişilik gelişimi yönünden istenilen noktaya ulaşması, etkileşim içinde olduğu farklı çevrelerin bu gelişime katkı derecesi ile yakından bağlantılıdır. Bu nedenle çocuğun yakın çevresi olan ailenin, erken yaşlardan itibaren çocuğun gelişimini ne denli destekleyebildiği ve onun ihtiyaçlarına ne denli yanıt verebildiği önemlidir (İşmen ve Yıldız, 1996, 30).
Okul öncesi eğitim aynı zamanda aile ile birlikte kurumlarda da verilmektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ve verilen eğitimin sürekliliğinin sağlanması için okul aile iş birliği şarttır. Okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanan eğitim programları ne denli kaliteli olursa olsun aile tarafından desteklenmedikçe çocuklarda kalıcı davranış değişiklikleri sağlamak ve okul öncesi eğitimin hedeflerine ulaşmak mümkün olamayacaktır. Bu iş birliğinde her iki tarafın da katılımının sağlanması gerekmektedir (Kağıtçıbaşı, 1996, 25; Coleman ve Churchill, 1997, 144).
Okul aile iş birliğinin başlangıcı için öncelikle okul öncesi eğitimcileri ailenin önemine inanmalıdırlar. Aileyi dışlamak yerine, okul öncesi kurumda verilen eğitimin aile tarafından desteklenirse kalıcı olacağını kabul etmeleri gerekir. Bu nedenle, çocuğun kuruma kayıt olduğu andan itibaren aileyle rekabet içine girmemek her anlamda iş birliğine hazır olmak hatta yardımlarını talep etmek önemlidir. Çocukların gelişimi ve eğitimi bütüncül olarak okul, aile ve toplum yaşamlarının bağlamları içinde düşünülmelidir (Kağıtçıbaşı, 1996, 25; Coleman ve Churchill, 1997, 144; Pehlivan, 1997, 4).
Aile Katılımını Planlama
Aile katılımı, anne babaların çocukların gelişim ve eğitimlerine katkıda bulunmaları için organize edilmiş etkinlikler bütünüdür. Aile katılımında, öncelikle ailenin çocukların eğitimi üzerinde etkilerinin önemini benimseyerek, aileleri destekleyici, onları çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda eğitici ve çocuklarının eğitimine katılmalarını sağlayıcı şekilde sistematik ve kurumsal eğitimle evdeki eğitimi paralelleştiren bir yaklaşım sergilenmelidir. Aile katılımı, çocuğun okuldaki, aile içindeki ve toplumdaki bütün yaşamlarını kapsayacak şekilde planlanmalı ve uygulanmalıdır. Planlamada okulun “Okulumuz ne tür bir aile katılımı programını izlemelidir?” sorusunu yanıtlaması çok önemlidir. Yanıt, okuldaki öğretmenlerin ve ebeveynlerin ilgilerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak verilebilir (Morrison, 1998, 419; Coleman, 1997, 14; Hohmann ve Weikart, 2000, 85).
Okul aile iş birliği süreci, ailelerin çocuklarını okula ilk kayıtlarını yaptırdıkları andan itibaren başlamıştır. Böylece öğretmenlerin “aile katılımı programı felsefelerini” belirledikten sonra ellerinde, kayıtlar sırasında edinilen çocuk ve aileye ilişkin temel bilgiler mevcut olacaktır. Çocuklar ve aileler ile ilgili elde edilen bu ilk bilgiler, aile katılımı programının genel çerçevesini oluşturacaktır.
Öğretmen, yıllık planda eğitim programına; yeni eğitim yılında gelecek çocukların ve ailelerinin özellikleri ve gereksinimlerinin ortalama olarak neler olabileceğini tahmin ederek ona göre aile katılımının nasıl sağlanacağı (aile katılım etkinliğinin adı, tarihi, konusu, varsa çağrılması düşünülen uzman konuk ve onunla ilgili hazırlıklar, ebeveynin sınıfa katılımı ile ilgili yapılması gerekenler, veli toplantıları, bülten tahtası, broşür, afiş hazırlıkları vb.) ile ilgili hazırlıklara ilişkin açıklamalara yer vermelidir. Öğretmen, eğitim yılı içinde yapacağı değişiklikleri değerlendirmede belirterek bunlara yıllık planında yer verebilir. Çalışmaların detaylandırılması, ihtiyaç belirleme çalışmalarının sonuçlarına göre yapılmalıdır (Kandır, 2002, 41).
Ailenin ihtiyaçlarını belirleme çalışması, ailenin içinde bulunduğu süreçteki ihtiyaçlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu tür bir çalışma, hem aile üzerinde odaklaşmalı hem de her bir aile üyesinin ihtiyaçlarını göz önünde tutan bir sistem içerisinde planlanmalıdır. Kapsamlı bir ihtiyaç belirleme çalışması düzenlenirken, ailenin ihtiyaçları kadar maddî ve manevî imkânları üzerinde de odaklanılmalı ve ikisi arasında denge kurulmalıdır. Ayrıca, okul ve toplumun ihtiyaçları da bu aşamada önemlidir (Ersoy, 2003, 125).
Ailenin ihtiyaçlarının belirlenmesinin yanı sıra, aileye sağlanacak hizmetlerin türü, içeriği, niteliği ve yöntem seçimi de önemlidir. Ancak hizmetlerin amacına ulaşması ve uygulanan programı ailenin kabul etmesini kolaylaştırması açısından ihtiyaç belirleme çalışması mutlaka yapılmalıdır. Toplantıların günü, saati, zamanı, konusu ve kurallar ailelerle birlikte belirlenmelidir. Aile katılımı etkinliklerinin önceden planlanması, gerekli hazırlıkların yapılmasını ve etkin katılımın sağlanmasını kolaylaştıracaktır (Can Yaşar, 2001, 367).
Ailelerle birlikte çalışırken ilk yapılacak şey ailenin farklılığını anlamaktır. Birbirinden ayrı kültürel bakış açıları ailelerdeki farklılıkların bir parçasıdır ve kültürel farklılıklar, okul-aile ilişkisini kurmaya çalışırken engeller yaratabilir. Hazırlanan aile katılım programı ailelerin; kültür seviyesi, yaşadıkları deneyimleri, davranışsal ve gelişimsel beklentileri ile uyum sağlamalıdır. Bir çocuğun ailesi ile ilgili bilgilenmek, duyarlı ve etkili okul-aile ilişkisinin gelişmesi için önemlidir (Coleman, 1997, 15; Hohmann ve Weikart, 2000, 69).
Aile Katılım Etkinlikleri
Başarılı bir programın çeşitli türlerde aile katılımını sağlama ve ailelere; dinleyici olma, evde görevi üstlenme, program destekleyicisi olma, danışmanlık ve karar verici olma gibi çeşitli rolleri verme özellikleri vardır. Her biri farklı yerlerde, farklı materyaller ve kaynaklar gerektiren ve farklı sonuçlara yol açan aile katılımı etkinlikleri şunlardır:
1. Bilgilendirme Toplantıları
Bu katılım şeklinde, anne babalar kendi çocuklarının gelişimlerini kolaylaştırabilmek için bazı bilgiler alırlar. Bilgi desteği, grup toplantıları (konferans, seminer, panel, sohbet toplantıları gibi) ve bireysel görüşmeler yoluyla yapılır. Bu yolla ailelerin, çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili bilgilerinin artırılması ve anne babalık yeteneklerinin desteklenmesi sağlanabilir. Toplantı konuları çocuk eğitimiyle ilgili olabileceği gibi aile çocuk iletişimini artıracak, çocuklarla evde yapılabilecek etkinlikler, oyuncak yapımı ve çocuk kitapları gibi konularda da olabilir (Hohmann ve Weikart, 2000, 80; Ömeroğlu vd., 2003, 441).
Öncelikle toplantının konusuna ve adına karar vermek gerekmektedir. Ailelerin gereksinimlerine yanıt verecek bir toplantı olması katılımı artıracağından ihtiyaç belirleme çalışmalarında çocuğun gelişimi ve eğitimine ilişkin olarak en çok gereksinim duyulan konu seçilmelidir. Genellikle bilgilendirme toplantılarında yapılan, bir uzman bulup onu konuşturmaktır. Burada ihtiyaç anne baba tarafından belirlenmediği için toplantıya katılım azdır ve anne babalar bu tür toplantılara bir daha katılmaz. Ailelerin kendi belirledikleri konularda toplantılara katılımı daha fazla olacaktır. Toplantı konuları seçilirken öncelikle ailelerin ve çocukların güçlü yönlerini destekleyecek pozitif başlıklar seçilmelidir. Bu, toplantıya katılan anne babaların başarısızlık korkusunu yenmelerini sağlayacaktır (Hornby, 2000, 41).
Toplantılar sırasında öğretmen, oldukça özel ve somut olmalı, değerlendirmelerini; sanat etkinlikleri, gözlem kayıtları ya da fotoğraf örnekleri ile desteklemelidir. Öğretmen, anne babaları konuşmaya teşvik etmeli ve grubu yönlendirmelidir. Çocukların diğer çocuklar ve aileler ile karşılaştırılmasından kaçınılmalıdır. Eğer bir sorun var ise gerçekçi bir şekilde yaklaşılmalı ve anne babayı iş birliği yapmaya davet etmelidir. “Nasıl yardım edebileceğimizi düşünüyorsunuz?” Anne babayı dinledikten sonra “... yapmayı deneyebiliriz bakalım ne olacak” denilebilir. Anlaşmazlık durumunda tartışmadan kaçınılmalıdır (Manning ve Schindler, 1997, 28).
Toplantı sonunda gelecek toplantı ile ilgili planlamalar bittikten sonra olumlu duygular ifade edilmeli, anne babalar iş birliğine davet edilmelidir.
Bireysel görüşmeler yapılarak ebeveynlerin çocuklar ile ilgili beklentileri öğrenilebilir. Bu beklentilerine ulaşmak için neler yapabilecekleri, çocukları ile ilgili karşılaştıkları problemleri nasıl çözecekleri konusunda tartışılabilir. Bu görüşmeler, öğretmenler tarafından planlanabileceği gibi anne babalardan gelen talep üzerine de düzenlenebilir. Bireysel görüşmeler sadece okulda ya da çocukta bir sorun olduğunda planlanmamalı, zaman zaman çocuk ve aile ile ilgili olumlu duygular ve çocuğun gelişimi için de yapılmalıdır. Önce, olumlu davranışlar konuşulmalıdır. Aileyi suçlayıcı ve yargılayıcı tavırlardan kaçınılmalı, sorunun aile ile birlikte çözülebileceği duygusu verilmelidir. Gereksiz sohbetlere yer verilmeden asıl konu tartışılmalıdır. Görüşme sırasında ortam gerginleşirse, görüşme başka bir tarihe ertelenebilir. Anne babalar grupla yapılan toplantılarda çocukları ile ilgili problemi rahatça paylaşamayabilir. Bireysel görüşmede karşılıklı etkileşime girildiği için sorunun kaynağına inilebilir ve çözüm yolları üretilebilir (Can Yaşar, 2001, 369; Ömeroğlu vd., 2003, 442).
2. Ev Ziyaretleri
Ev ziyaretleri, ebeveynlerin değerlerini, çocuğuna karşı tutum ve davranışlarını, çocuk ile ilgili beklentilerini öğrenmek ve aileyi tanımak için kullanılan en iyi yöntemlerden biridir. Öğretmen açısından güç olsa da çocukların evlerine yapılan ziyaretler çok önemli eğitim fırsatları sunmaktadır. Öğretmenin ziyaretleri çocuk ve aileyi daha iyi tanımasına fırsat vermektedir. Aile, ev ziyaretleri sırasında duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilmekte, çocuk ise öğretmeninin kendisi ile ilgilendiğini ve değer verdiğini düşünerek öz-saygısını geliştirebilmektedir (Hildebrand, 1981, 449-450).
Öğretmen, ev ziyaretleri sırasında anne babaların geleneksel tutumlarına ve değer yargılarına saygı göstermeli, duygu ve düşüncelerini paylaşarak onları desteklemelidir. Onlara, çocuklarını günlük yaşamlarının dışında değil içinde tutmaları konusunda rehberlik etmelidir. Ailelere, çocuklarıyla evde uygulayabilecekleri etkinlikler ve uyarıcı çevre düzenlemesi konusunda bilgiler verilebilir. Öğretmen, gözlemleri sonucu ailenin güçlü yanlarını ve aile-çocuk etkileşimini değerlendirip destekleyici etkinlikler planlamalıdır. Öğretmen tarafından ev ziyareti yoluyla evden alınan bilgiler sadece çocuğun gelişim ve eğitim yaşamını desteklemek amacıyla kullanılmalıdır (İşmen ve Yıldız, 1996, 32; Hohmann ve Weikart, 2000, 78).
3. Ailelerin Sınıf İçi ve Sınıf Dışı Etkinliklere Katılımı
Öğretmenler ve yöneticiler okul öncesi eğitim programı ve çocuğun gelişimi hakkında ailelere bilgi sunmanın en etkili yollarını düşünmek zorundadırlar. Ailelerin sınıf içi ve sınıf dışı etkinliklere katılmaları, sınıf ortamında çocuklarını gözlemeleri program hakkında bilgi edinmeleri açısından önemlidir. Kurulan iletişim biçimi ve sıklığı farklılıklar göstermelidir (Morrison, 1998, 418).
Okul öncesi eğitim kurumlarında ailelerle iletişim kurma amacıyla şu etkinlikler yapılabilir;
Selâmlaşma: Anne babalar çoğu zaman yaşam koşulları ile mücadele ederken toplantı, konferans gibi etkinliklere katılamayabilirler. Öğretmen iletişim için gün içindeki belirli zamanları kullanabilir. Öğretmen, aileler çocuklarını okula bırakmaya ve çocuklarını okuldan almaya geldikleri sırada onlarla karşılaşmaya ve selâmlaşmaya özen göstermeli, oluşan fırsatları değerlendirerek, onları birkaç dakika kurumda çocuklarıyla birlikte zaman geçirmeleri konusunda yüreklendirmelidir. Yapılan bu ayak üstü konuşmalarda o günkü program ve etkinlikler hakkında kısa konuşmalar yapılabilir. Bu, ailelerle iletişimin başlangıcı olacaktır (Manning ve Schindler, 1997, 28; Hohmann ve Weikart, 2000, 81).
Telefon Görüşmeleri: Telefon görüşmeleri, anne babalar tarafından memnunlukla karşılanan bir iletişim yoludur. Telefon görüşmeleri acil durumlarda sadece problemleri iletmek amacıyla değil, çocukların ve ailelerin ihtiyacı olduğu durumlarda ve olumlu duyguların paylaşılması amacıyla yapıldığında daha etkili olmaktadır. Öğretmenler tüm velilerin telefon listesini yapmalı ve bunu tüm velilere dağıtmalıdır. Öğretmen genel duyurular için listenin en başındaki veliyi arar. Öğretmenin aradığı veli de kendisinden sonra gelen veliyi arar ve sıralama bu şekilde devam eder. Bu telefon zinciri duyuruların hızla yayılmasını sağlamakla birlikte ebeveynler arasındaki ilişkilerin artmasına da yardımcı olur (Hornby, 2000, 36).
Bülten ve Bülten Tahtası: Bülten tahtaları ve hazırlanan bültenler ailelerin çocuklarını okula getirdikleri veya almaya geldikleri zaman okuyabilecekleri yerlere yerleştirilmelidir. Çocukların günlük yaptığı etkinlikler, ailelerin çocuklarıyla yapabilecekleri etkinlik ve oyun örnekleri, inceleme gezileri, konferans veya davetlerle ilgili duyurular, çocuk gelişimi ve eğitimi, çocuğun beslenmesi, oyun, ana baba tutumları gibi konular ile ilgili makaleler, gazete kupürleri, broşürler, afişler, haftalık yemek listesi, çocukların etkinlikler sırasında çekilen fotoğrafları ve acil telefon numaraları vb. ailelerin görebileceği bir yere yerleştirilen bülten tahtalarına asılabilir. Belli aralıklarla seçilen bu konulardaki yazılar birkaç sayfalık bültenler şeklinde basılıp çoğaltılarak ailelere dağıtılabilir (Seçkin ve Koç, 1997, 7; Hohmann ve Weikart, 2000, 81).
Haber Mektupları: Okul öncesi eğitim kurumlarında evlere günlük, haftalık veya 15 günlük arayla düzenli olarak haber mektupları gönderilebilir. Bunlar okul ve ev arasındaki iletişimi sağlayan önemli bir araçtır. Haber mektuplarında, çocuğun o gün ilk kez başarabildiği bir davranışı, evde çocukla yapılabilecek etkinlikleri, etkinlikler sırasında çekilmiş fotoğrafları, çocuğun okulda öğrendiği bir kavramın evde nasıl pekiştirileceği, basit oyuncakların yapımı gibi bilgiler yer alabilir. Ayrıca, düzenlenecek olan inceleme gezilerinin tarihleri ve planını gösteren takvim, gezi için gerekli olan izin belgeleri, okulda yapılacak proje çalışmaları için ailelerin evde kullanmadığı artık malzemelerin listesi gibi bilgiler ilave edilebilir (Hohmann ve Weikart, 2000, 81; Can Yaşar, 2001, 371; Ömeroğlu vd., 2003, 444).
Kitapçıklar: Kitapçıkları, öğretmen kendisi hazırlayabileceği gibi çocuklarla birlikte de hazırlayabilir. Kitapçıkların içeriği değişebilir. Çocukların en çok sevdiği yemeklerin tariflerinin bulunduğu kitapçıklar, çocukların ve okuldaki diğer personelin adreslerinin ve telefon numaralarının bulunduğu adres kitapçıkları, okuma yazmaya hazırlık çalışmalarını içeren kitapçıklar, gezi, gözlem sonucu hazırlanabilecek gezi kitapları, “Hoşlandığım şeyler”, “Nelere gülerim?”, “En Çok Görmek İstediklerim”, “Güldüğüm Şeyler” vb. durumlarla ilgili kitapçıklar hazırlanarak ailelere gönderilebilir (Hildebrand, 1981, 460; Aral vd., 2002, 171).
Broşürler: Çeşitli konularda (kazalar, beslenme, disiplin, iletişim vb.) ve etkinlikler ile ilgili broşürler hazırlanabilir. Broşürde, ailelere verilen mesajların ve bilgilerin kısa, basit, anlaşılır ve uygulanabilir olmasına, konularla ilgili resimlerin bulunmasına dikkat edilmelidir. Zaman zaman aşı, hastalıklar gibi sağlık ile ilgili konularda hazır broşürler kullanılabilir. Bütün ailelere hazırlanan broşürlerin ulaşması önemlidir.
Afiş: Afişte, çarpıcı bir resim ve bir de ana mesaj yer almalıdır. Hazırlanan afişler okulun girişi, sınıf kapısı gibi ailelerin görebileceği yerlere asılmalıdır. Afişler uzun süre asıldığı yerde kalmamalı, zaman zaman yenilenmelidir.
Fotoğraflar: Sınıfta gerçekleşen önemli olaylar, programdaki etkinlikler, yemek, kahvaltı veya okul dışı yapılan geziler sırasında çekilen fotoğraflar panoya asılarak sergilenebilir. Ayrıca ailelere de bu fotoğraflar verilebilir. Böylece aileler, sınıfta ve okulda yapılan etkinlikler hakkında bilgi sahibi olarak, çocuklarını daha iyi tanıma fırsatı bulacaklardır.
Video-Teyp Kayıtları: Sınıfta uygulanan etkinlikler sırasındaki önemli ve heyecan verici olaylar kasetlere kaydedilebilir. Bu kayıtlar, evlere gönderilerek, okuldaki çalışmalar ailelerle paylaşılarak, ailelerin bilgilenmesi sağlanabilir.
İki Yönlü Yazışmalar: Okuldan aileye, aileden okula iki yönlü bir iletişim sürecidir. Çoğu anne baba, öğretmenlerle mektupla iletişim kurmayı tercih ederken, bazıları ise okul-ev günlükleri veya defterleri aracılığı ile iletişim kurmayı tercih edebilir. Bu tür yazışmalar, günlük veya haftalık olarak yapılabilir. Bu yazışmalarla çocuğun okuldaki etkinliklere katılımı, sağlık durumu ve gelişim özelliklerine ilişkin konularda yazışma yoluyla, karşılıklı iletişim sağlanabilir. İki yönlü gerçekleşmesi gereken bu yazışmalar çocuk, aile ve okul açısından önemli konularda yapılmalıdır (Hornby, 2000, 37; Can Yaşar, 2001, 372).
Ebeveyn Kütüphanesi: Okul ortamındaki küçük bir odaya çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili kaynak kitapların, dergilerin ve uygun öykü kitaplarının bulunduğu bir bölüm hazırlanarak bir kütüphane oluşturulabilir. Anne babalar bu kaynaklardan yararlanmaları için teşvik edilebilir (Ömeroğlu vd., 2003, 445).
4. Evde Öğrenme
Öğretmenler, anne babalara sınıftaki çalışmalarla koordineli olarak evdeki öğrenme etkinliklerinde çocuklarına nasıl yardım edecekleri konusunda önerilerde bulunabilirler. Bu öneriler zaman zaman sözel olabileceği gibi ilgi çekici bir şekilde hazırlanmış, yapılacakları adım adım gösteren yazılı mesajlar şeklinde de olabilir. Bu yazılı materyallerde, anne babaların çocukları ile birlikte yapabilecekleri etkinlikler, oyunlar, tartışabilecekleri konu başlıkları, disiplin yöntemleri, çocuk yetiştirme ile ilgili tutumlarını destekleyebilecekleri mesajlar yer almalıdır. Ailelerle öncelikle eğitim materyali getirme konusunda çalışmalar yapılarak bu tür ödevlere alışmaları sağlanabilir. Sonuç olarak anne baba okuldaki çalışmalara teşvik edilir ve böylelikle çocuğuyla bir eğitimci gibi etkileşime girer. Bu tür yapılan etkinliklerin ertesi gün öğretmen tarafından sözel olarak ya da etkinliği kontrol ederek takibinin ve değerlendirmesinin yapılması gerekir (Coleman, 1997, 16; Manning ve Schindler, 1997, 28).
5. Ailenin Kurum Programına Katılımı
Aileleri çocuklarının eğitim gördüğü sınıflara dahil etmek, aile katılım programının en önemli fakat aynı zamanda en zor aşamalarındandır. Öncelikle öğretmen ailelere, sınıfta çocuklarının neler yaptıklarını, çocuklarla nasıl iletişim kurduğunu, onlarla nasıl konuştuğunu, hangi durumlarda yardım ettiğini, nasıl rehberlik ettiğini gözleme fırsatı sunmalıdır. Bunun sonucunda anne babalar öğretmeni model alarak, çocuk eğitimi konusundaki bilgi ve tutumlarını geliştirir ve evde çocuğunun gelişimini nasıl destekleyebileceklerini öğrenirler. Anne babalar, sınıf katılımı sırasında farklı özellikteki çocukların farklı yönlerini görerek insanlara nasıl bir tutum geliştirecekleri konusunda deneyim kazanırlar. Aile sınıfa katılımla kurumu, öğretmeni ve koşulları daha iyi görebileceği için beklentilerinde gerçekçi olmayı öğrenir ve okula, öğretmene güven duyar (Coleman ve Churchill, 1997, 145; Manning ve Schindler, 1997, 30; Gorham ve Nason, 1997, 24).
Aileler sınıf katılımına ilişkin olarak önceden; uygulanan eğitim programı, katılımın ne şekilde olacağı, çocuklarla nasıl iletişim kurulacağı, çocuklara hangi durumlarda nasıl rehberlik edileceği, çocukların özel durumları vb. konularda bilgilendirilmelidir. Öğretmen ve sınıfa katılacak olan aile bireyi önceden sınıfta yapacakları etkinlikler üzerine planlama yapmalıdır.
Anne babalar her zaman kişilikleri, maddî olanakları ve yaşam koşulları nedeniyle programa aktif olarak katılamayabilirler ya da katılmak istemezler. Anne babalar bu konuda zorlanmamalı, sınıf dışındaki etkinliklere katılmaları sağlanmalıdır. Öğretmen ve anne-babalar birlikte çalışarak kendi yetenekleri, ilgileri ve kariyerlerini kullanabilecekleri sınıf etkinlikleri geliştirmelidir (Coleman, 1997, 18).
Ailenin sınıfa katılımı;
• Sınıfı ve uygulanan program etkinliklerini gözleyerek,
• Şarkı, oyun, hikâye okuma gibi etkinliklerde öğretmen rolünü üstlenerek,
• Evde veya okulda eğitim materyali hazırlayarak,
• Kahvaltı, yemek ve oyunda rehberlik ederek,
• İnceleme gezileri veya kısa yürüyüşler gibi sınıf dışı etkinliklerde öğretmene yardımcı olarak,
• Dosyalama, kayıt tutma, sınıftaki eşyaların korunması, tamiri, gezi ve diğer etkinliklerde vb. konularda öğretmene yardımcı olarak,
• Meslekleriyle ya da özel yetenekleriyle ilgili konularda çocuklarla birlikte etkinliğe katılarak sağlanabilir (Bergman, 1990, 12-13; Coleman ve Churchill, 1997, 146; Hohmann ve Weikart, 2000).
6. Ailelerin Karar Verme Sürecine Katılımı
Okul öncesi eğitim kurumlarında ailenin programa başarılı bir şekilde katılması isteniyorsa kurumun amaçları, politikası ve etkinlikleri hakkında karar verirken ailenin katılımı gerekmektedir. Okul-aile birliklerinin okulla ilgili kararlarına, anne babaların aktif olarak katılması büyük önem taşımaktadır. Öğretmenler, anne babaların diğer anne babalarla etkileşimini desteklemek üzere; sohbet toplantıları, çaylar ya da anne babalara birlikte yapmaları gereken sorumluluklar vermelidir. Bu tür etkileşimler okul aile birliğine üyelikte birbirini temsil etmeyi kolaylaştıracak ve bunu destekleyecektir. Bu yolla aileler, çocuğun eğitimini etkileyen politikaların belirlenmesine, geliştirilmesine ve yerleştirilmesine, ayrıca malî desteğin sağlanmasına, eğitim materyalleri ve kaynaklarının teminine de yardımcı olacaklardır (Coleman, 1997, 15; Seçkin ve Koç, 1997, 8).
Sonuç
Okul öncesi eğitim kurumlarında, verilen eğitimin sürekliliğinin ve kalıcılığının sağlanması, aile katılımını destekleyen iyi hazırlanmış eğitim programları ile mümkündür. Okul yöneticileri ve öğretmenler, çocukların eğitiminin yalnızca okuldaki bölümü ile ilgilenmekle yetinmemeli, aileleri okulun ve eğitim sürecinin bir parçası olarak görmelidirler. Bu bakış açısı ile aileler yılda birkaç kez çocuklarının başarı durumlarını öğrenmek üzere ya da herhangi bir sorun olduğunda okula gelen bireyler olarak değil, “aynı amacı gerçekleştirmeye çalışan ortaklar” olarak görülmelidir.
Okul öncesi dönemde, çağdaş ve ekonomik toplumun gerektirdiği duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, yeteneklerini kullanma becerisine sahip ve öz denetim geliştirebilen çocuklar yetiştirebilmek ancak okul ve ailenin iş birliği ile mümkün olacaktır.
Ailelerin eğitim programlarına katılımları sonucu bilgi, davranış ve tutumlarında meydana gelecek istendik değişiklikler, toplum bilincini ve duyarlılığını geliştirerek toplumun eğitim politikalarına katkıda bulunacaktır.
Prof. Dr.; - Uzm.; Gazi Üniversitesi Meslekî Eğitim Fakültesi
Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü
ANKARA
Giriş
Çocuklar doğdukları günden başlayarak inançlarını, tutumlarını ve davranışlarını şekillendiren bir aile ortamında yaşamaya başlarlar. Okul öncesi dönemde, büyüme ve gelişmenin her aşamasında çocuğu korumak, yetiştirmek, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, yaşam koşullarını iyileştirmek, gelişmesi için olanaklar sağlamak, ailenin olduğu kadar, yakın çevresinin, eğitim kurumlarının ve üyesi olduğu toplumun da görevidir.
Okul öncesi eğitim öncelikle ailede başlamaktadır. Çocuğun kişilik gelişimi yönünden istenilen noktaya ulaşması, etkileşim içinde olduğu farklı çevrelerin bu gelişime katkı derecesi ile yakından bağlantılıdır. Bu nedenle çocuğun yakın çevresi olan ailenin, erken yaşlardan itibaren çocuğun gelişimini ne denli destekleyebildiği ve onun ihtiyaçlarına ne denli yanıt verebildiği önemlidir (İşmen ve Yıldız, 1996, 30).
Okul öncesi eğitim aynı zamanda aile ile birlikte kurumlarda da verilmektedir. Bu nedenle okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması ve verilen eğitimin sürekliliğinin sağlanması için okul aile iş birliği şarttır. Okul öncesi eğitim kurumlarında uygulanan eğitim programları ne denli kaliteli olursa olsun aile tarafından desteklenmedikçe çocuklarda kalıcı davranış değişiklikleri sağlamak ve okul öncesi eğitimin hedeflerine ulaşmak mümkün olamayacaktır. Bu iş birliğinde her iki tarafın da katılımının sağlanması gerekmektedir (Kağıtçıbaşı, 1996, 25; Coleman ve Churchill, 1997, 144).
Okul aile iş birliğinin başlangıcı için öncelikle okul öncesi eğitimcileri ailenin önemine inanmalıdırlar. Aileyi dışlamak yerine, okul öncesi kurumda verilen eğitimin aile tarafından desteklenirse kalıcı olacağını kabul etmeleri gerekir. Bu nedenle, çocuğun kuruma kayıt olduğu andan itibaren aileyle rekabet içine girmemek her anlamda iş birliğine hazır olmak hatta yardımlarını talep etmek önemlidir. Çocukların gelişimi ve eğitimi bütüncül olarak okul, aile ve toplum yaşamlarının bağlamları içinde düşünülmelidir (Kağıtçıbaşı, 1996, 25; Coleman ve Churchill, 1997, 144; Pehlivan, 1997, 4).
Aile Katılımını Planlama
Aile katılımı, anne babaların çocukların gelişim ve eğitimlerine katkıda bulunmaları için organize edilmiş etkinlikler bütünüdür. Aile katılımında, öncelikle ailenin çocukların eğitimi üzerinde etkilerinin önemini benimseyerek, aileleri destekleyici, onları çocuk gelişimi ve eğitimi konusunda eğitici ve çocuklarının eğitimine katılmalarını sağlayıcı şekilde sistematik ve kurumsal eğitimle evdeki eğitimi paralelleştiren bir yaklaşım sergilenmelidir. Aile katılımı, çocuğun okuldaki, aile içindeki ve toplumdaki bütün yaşamlarını kapsayacak şekilde planlanmalı ve uygulanmalıdır. Planlamada okulun “Okulumuz ne tür bir aile katılımı programını izlemelidir?” sorusunu yanıtlaması çok önemlidir. Yanıt, okuldaki öğretmenlerin ve ebeveynlerin ilgilerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak verilebilir (Morrison, 1998, 419; Coleman, 1997, 14; Hohmann ve Weikart, 2000, 85).
Okul aile iş birliği süreci, ailelerin çocuklarını okula ilk kayıtlarını yaptırdıkları andan itibaren başlamıştır. Böylece öğretmenlerin “aile katılımı programı felsefelerini” belirledikten sonra ellerinde, kayıtlar sırasında edinilen çocuk ve aileye ilişkin temel bilgiler mevcut olacaktır. Çocuklar ve aileler ile ilgili elde edilen bu ilk bilgiler, aile katılımı programının genel çerçevesini oluşturacaktır.
Öğretmen, yıllık planda eğitim programına; yeni eğitim yılında gelecek çocukların ve ailelerinin özellikleri ve gereksinimlerinin ortalama olarak neler olabileceğini tahmin ederek ona göre aile katılımının nasıl sağlanacağı (aile katılım etkinliğinin adı, tarihi, konusu, varsa çağrılması düşünülen uzman konuk ve onunla ilgili hazırlıklar, ebeveynin sınıfa katılımı ile ilgili yapılması gerekenler, veli toplantıları, bülten tahtası, broşür, afiş hazırlıkları vb.) ile ilgili hazırlıklara ilişkin açıklamalara yer vermelidir. Öğretmen, eğitim yılı içinde yapacağı değişiklikleri değerlendirmede belirterek bunlara yıllık planında yer verebilir. Çalışmaların detaylandırılması, ihtiyaç belirleme çalışmalarının sonuçlarına göre yapılmalıdır (Kandır, 2002, 41).
Ailenin ihtiyaçlarını belirleme çalışması, ailenin içinde bulunduğu süreçteki ihtiyaçlarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu tür bir çalışma, hem aile üzerinde odaklaşmalı hem de her bir aile üyesinin ihtiyaçlarını göz önünde tutan bir sistem içerisinde planlanmalıdır. Kapsamlı bir ihtiyaç belirleme çalışması düzenlenirken, ailenin ihtiyaçları kadar maddî ve manevî imkânları üzerinde de odaklanılmalı ve ikisi arasında denge kurulmalıdır. Ayrıca, okul ve toplumun ihtiyaçları da bu aşamada önemlidir (Ersoy, 2003, 125).
Ailenin ihtiyaçlarının belirlenmesinin yanı sıra, aileye sağlanacak hizmetlerin türü, içeriği, niteliği ve yöntem seçimi de önemlidir. Ancak hizmetlerin amacına ulaşması ve uygulanan programı ailenin kabul etmesini kolaylaştırması açısından ihtiyaç belirleme çalışması mutlaka yapılmalıdır. Toplantıların günü, saati, zamanı, konusu ve kurallar ailelerle birlikte belirlenmelidir. Aile katılımı etkinliklerinin önceden planlanması, gerekli hazırlıkların yapılmasını ve etkin katılımın sağlanmasını kolaylaştıracaktır (Can Yaşar, 2001, 367).
Ailelerle birlikte çalışırken ilk yapılacak şey ailenin farklılığını anlamaktır. Birbirinden ayrı kültürel bakış açıları ailelerdeki farklılıkların bir parçasıdır ve kültürel farklılıklar, okul-aile ilişkisini kurmaya çalışırken engeller yaratabilir. Hazırlanan aile katılım programı ailelerin; kültür seviyesi, yaşadıkları deneyimleri, davranışsal ve gelişimsel beklentileri ile uyum sağlamalıdır. Bir çocuğun ailesi ile ilgili bilgilenmek, duyarlı ve etkili okul-aile ilişkisinin gelişmesi için önemlidir (Coleman, 1997, 15; Hohmann ve Weikart, 2000, 69).
Aile Katılım Etkinlikleri
Başarılı bir programın çeşitli türlerde aile katılımını sağlama ve ailelere; dinleyici olma, evde görevi üstlenme, program destekleyicisi olma, danışmanlık ve karar verici olma gibi çeşitli rolleri verme özellikleri vardır. Her biri farklı yerlerde, farklı materyaller ve kaynaklar gerektiren ve farklı sonuçlara yol açan aile katılımı etkinlikleri şunlardır:
1. Bilgilendirme Toplantıları
Bu katılım şeklinde, anne babalar kendi çocuklarının gelişimlerini kolaylaştırabilmek için bazı bilgiler alırlar. Bilgi desteği, grup toplantıları (konferans, seminer, panel, sohbet toplantıları gibi) ve bireysel görüşmeler yoluyla yapılır. Bu yolla ailelerin, çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili bilgilerinin artırılması ve anne babalık yeteneklerinin desteklenmesi sağlanabilir. Toplantı konuları çocuk eğitimiyle ilgili olabileceği gibi aile çocuk iletişimini artıracak, çocuklarla evde yapılabilecek etkinlikler, oyuncak yapımı ve çocuk kitapları gibi konularda da olabilir (Hohmann ve Weikart, 2000, 80; Ömeroğlu vd., 2003, 441).
Öncelikle toplantının konusuna ve adına karar vermek gerekmektedir. Ailelerin gereksinimlerine yanıt verecek bir toplantı olması katılımı artıracağından ihtiyaç belirleme çalışmalarında çocuğun gelişimi ve eğitimine ilişkin olarak en çok gereksinim duyulan konu seçilmelidir. Genellikle bilgilendirme toplantılarında yapılan, bir uzman bulup onu konuşturmaktır. Burada ihtiyaç anne baba tarafından belirlenmediği için toplantıya katılım azdır ve anne babalar bu tür toplantılara bir daha katılmaz. Ailelerin kendi belirledikleri konularda toplantılara katılımı daha fazla olacaktır. Toplantı konuları seçilirken öncelikle ailelerin ve çocukların güçlü yönlerini destekleyecek pozitif başlıklar seçilmelidir. Bu, toplantıya katılan anne babaların başarısızlık korkusunu yenmelerini sağlayacaktır (Hornby, 2000, 41).
Toplantılar sırasında öğretmen, oldukça özel ve somut olmalı, değerlendirmelerini; sanat etkinlikleri, gözlem kayıtları ya da fotoğraf örnekleri ile desteklemelidir. Öğretmen, anne babaları konuşmaya teşvik etmeli ve grubu yönlendirmelidir. Çocukların diğer çocuklar ve aileler ile karşılaştırılmasından kaçınılmalıdır. Eğer bir sorun var ise gerçekçi bir şekilde yaklaşılmalı ve anne babayı iş birliği yapmaya davet etmelidir. “Nasıl yardım edebileceğimizi düşünüyorsunuz?” Anne babayı dinledikten sonra “... yapmayı deneyebiliriz bakalım ne olacak” denilebilir. Anlaşmazlık durumunda tartışmadan kaçınılmalıdır (Manning ve Schindler, 1997, 28).
Toplantı sonunda gelecek toplantı ile ilgili planlamalar bittikten sonra olumlu duygular ifade edilmeli, anne babalar iş birliğine davet edilmelidir.
Bireysel görüşmeler yapılarak ebeveynlerin çocuklar ile ilgili beklentileri öğrenilebilir. Bu beklentilerine ulaşmak için neler yapabilecekleri, çocukları ile ilgili karşılaştıkları problemleri nasıl çözecekleri konusunda tartışılabilir. Bu görüşmeler, öğretmenler tarafından planlanabileceği gibi anne babalardan gelen talep üzerine de düzenlenebilir. Bireysel görüşmeler sadece okulda ya da çocukta bir sorun olduğunda planlanmamalı, zaman zaman çocuk ve aile ile ilgili olumlu duygular ve çocuğun gelişimi için de yapılmalıdır. Önce, olumlu davranışlar konuşulmalıdır. Aileyi suçlayıcı ve yargılayıcı tavırlardan kaçınılmalı, sorunun aile ile birlikte çözülebileceği duygusu verilmelidir. Gereksiz sohbetlere yer verilmeden asıl konu tartışılmalıdır. Görüşme sırasında ortam gerginleşirse, görüşme başka bir tarihe ertelenebilir. Anne babalar grupla yapılan toplantılarda çocukları ile ilgili problemi rahatça paylaşamayabilir. Bireysel görüşmede karşılıklı etkileşime girildiği için sorunun kaynağına inilebilir ve çözüm yolları üretilebilir (Can Yaşar, 2001, 369; Ömeroğlu vd., 2003, 442).
2. Ev Ziyaretleri
Ev ziyaretleri, ebeveynlerin değerlerini, çocuğuna karşı tutum ve davranışlarını, çocuk ile ilgili beklentilerini öğrenmek ve aileyi tanımak için kullanılan en iyi yöntemlerden biridir. Öğretmen açısından güç olsa da çocukların evlerine yapılan ziyaretler çok önemli eğitim fırsatları sunmaktadır. Öğretmenin ziyaretleri çocuk ve aileyi daha iyi tanımasına fırsat vermektedir. Aile, ev ziyaretleri sırasında duygu ve düşüncelerini daha rahat ifade edebilmekte, çocuk ise öğretmeninin kendisi ile ilgilendiğini ve değer verdiğini düşünerek öz-saygısını geliştirebilmektedir (Hildebrand, 1981, 449-450).
Öğretmen, ev ziyaretleri sırasında anne babaların geleneksel tutumlarına ve değer yargılarına saygı göstermeli, duygu ve düşüncelerini paylaşarak onları desteklemelidir. Onlara, çocuklarını günlük yaşamlarının dışında değil içinde tutmaları konusunda rehberlik etmelidir. Ailelere, çocuklarıyla evde uygulayabilecekleri etkinlikler ve uyarıcı çevre düzenlemesi konusunda bilgiler verilebilir. Öğretmen, gözlemleri sonucu ailenin güçlü yanlarını ve aile-çocuk etkileşimini değerlendirip destekleyici etkinlikler planlamalıdır. Öğretmen tarafından ev ziyareti yoluyla evden alınan bilgiler sadece çocuğun gelişim ve eğitim yaşamını desteklemek amacıyla kullanılmalıdır (İşmen ve Yıldız, 1996, 32; Hohmann ve Weikart, 2000, 78).
3. Ailelerin Sınıf İçi ve Sınıf Dışı Etkinliklere Katılımı
Öğretmenler ve yöneticiler okul öncesi eğitim programı ve çocuğun gelişimi hakkında ailelere bilgi sunmanın en etkili yollarını düşünmek zorundadırlar. Ailelerin sınıf içi ve sınıf dışı etkinliklere katılmaları, sınıf ortamında çocuklarını gözlemeleri program hakkında bilgi edinmeleri açısından önemlidir. Kurulan iletişim biçimi ve sıklığı farklılıklar göstermelidir (Morrison, 1998, 418).
Okul öncesi eğitim kurumlarında ailelerle iletişim kurma amacıyla şu etkinlikler yapılabilir;
Selâmlaşma: Anne babalar çoğu zaman yaşam koşulları ile mücadele ederken toplantı, konferans gibi etkinliklere katılamayabilirler. Öğretmen iletişim için gün içindeki belirli zamanları kullanabilir. Öğretmen, aileler çocuklarını okula bırakmaya ve çocuklarını okuldan almaya geldikleri sırada onlarla karşılaşmaya ve selâmlaşmaya özen göstermeli, oluşan fırsatları değerlendirerek, onları birkaç dakika kurumda çocuklarıyla birlikte zaman geçirmeleri konusunda yüreklendirmelidir. Yapılan bu ayak üstü konuşmalarda o günkü program ve etkinlikler hakkında kısa konuşmalar yapılabilir. Bu, ailelerle iletişimin başlangıcı olacaktır (Manning ve Schindler, 1997, 28; Hohmann ve Weikart, 2000, 81).
Telefon Görüşmeleri: Telefon görüşmeleri, anne babalar tarafından memnunlukla karşılanan bir iletişim yoludur. Telefon görüşmeleri acil durumlarda sadece problemleri iletmek amacıyla değil, çocukların ve ailelerin ihtiyacı olduğu durumlarda ve olumlu duyguların paylaşılması amacıyla yapıldığında daha etkili olmaktadır. Öğretmenler tüm velilerin telefon listesini yapmalı ve bunu tüm velilere dağıtmalıdır. Öğretmen genel duyurular için listenin en başındaki veliyi arar. Öğretmenin aradığı veli de kendisinden sonra gelen veliyi arar ve sıralama bu şekilde devam eder. Bu telefon zinciri duyuruların hızla yayılmasını sağlamakla birlikte ebeveynler arasındaki ilişkilerin artmasına da yardımcı olur (Hornby, 2000, 36).
Bülten ve Bülten Tahtası: Bülten tahtaları ve hazırlanan bültenler ailelerin çocuklarını okula getirdikleri veya almaya geldikleri zaman okuyabilecekleri yerlere yerleştirilmelidir. Çocukların günlük yaptığı etkinlikler, ailelerin çocuklarıyla yapabilecekleri etkinlik ve oyun örnekleri, inceleme gezileri, konferans veya davetlerle ilgili duyurular, çocuk gelişimi ve eğitimi, çocuğun beslenmesi, oyun, ana baba tutumları gibi konular ile ilgili makaleler, gazete kupürleri, broşürler, afişler, haftalık yemek listesi, çocukların etkinlikler sırasında çekilen fotoğrafları ve acil telefon numaraları vb. ailelerin görebileceği bir yere yerleştirilen bülten tahtalarına asılabilir. Belli aralıklarla seçilen bu konulardaki yazılar birkaç sayfalık bültenler şeklinde basılıp çoğaltılarak ailelere dağıtılabilir (Seçkin ve Koç, 1997, 7; Hohmann ve Weikart, 2000, 81).
Haber Mektupları: Okul öncesi eğitim kurumlarında evlere günlük, haftalık veya 15 günlük arayla düzenli olarak haber mektupları gönderilebilir. Bunlar okul ve ev arasındaki iletişimi sağlayan önemli bir araçtır. Haber mektuplarında, çocuğun o gün ilk kez başarabildiği bir davranışı, evde çocukla yapılabilecek etkinlikleri, etkinlikler sırasında çekilmiş fotoğrafları, çocuğun okulda öğrendiği bir kavramın evde nasıl pekiştirileceği, basit oyuncakların yapımı gibi bilgiler yer alabilir. Ayrıca, düzenlenecek olan inceleme gezilerinin tarihleri ve planını gösteren takvim, gezi için gerekli olan izin belgeleri, okulda yapılacak proje çalışmaları için ailelerin evde kullanmadığı artık malzemelerin listesi gibi bilgiler ilave edilebilir (Hohmann ve Weikart, 2000, 81; Can Yaşar, 2001, 371; Ömeroğlu vd., 2003, 444).
Kitapçıklar: Kitapçıkları, öğretmen kendisi hazırlayabileceği gibi çocuklarla birlikte de hazırlayabilir. Kitapçıkların içeriği değişebilir. Çocukların en çok sevdiği yemeklerin tariflerinin bulunduğu kitapçıklar, çocukların ve okuldaki diğer personelin adreslerinin ve telefon numaralarının bulunduğu adres kitapçıkları, okuma yazmaya hazırlık çalışmalarını içeren kitapçıklar, gezi, gözlem sonucu hazırlanabilecek gezi kitapları, “Hoşlandığım şeyler”, “Nelere gülerim?”, “En Çok Görmek İstediklerim”, “Güldüğüm Şeyler” vb. durumlarla ilgili kitapçıklar hazırlanarak ailelere gönderilebilir (Hildebrand, 1981, 460; Aral vd., 2002, 171).
Broşürler: Çeşitli konularda (kazalar, beslenme, disiplin, iletişim vb.) ve etkinlikler ile ilgili broşürler hazırlanabilir. Broşürde, ailelere verilen mesajların ve bilgilerin kısa, basit, anlaşılır ve uygulanabilir olmasına, konularla ilgili resimlerin bulunmasına dikkat edilmelidir. Zaman zaman aşı, hastalıklar gibi sağlık ile ilgili konularda hazır broşürler kullanılabilir. Bütün ailelere hazırlanan broşürlerin ulaşması önemlidir.
Afiş: Afişte, çarpıcı bir resim ve bir de ana mesaj yer almalıdır. Hazırlanan afişler okulun girişi, sınıf kapısı gibi ailelerin görebileceği yerlere asılmalıdır. Afişler uzun süre asıldığı yerde kalmamalı, zaman zaman yenilenmelidir.
Fotoğraflar: Sınıfta gerçekleşen önemli olaylar, programdaki etkinlikler, yemek, kahvaltı veya okul dışı yapılan geziler sırasında çekilen fotoğraflar panoya asılarak sergilenebilir. Ayrıca ailelere de bu fotoğraflar verilebilir. Böylece aileler, sınıfta ve okulda yapılan etkinlikler hakkında bilgi sahibi olarak, çocuklarını daha iyi tanıma fırsatı bulacaklardır.
Video-Teyp Kayıtları: Sınıfta uygulanan etkinlikler sırasındaki önemli ve heyecan verici olaylar kasetlere kaydedilebilir. Bu kayıtlar, evlere gönderilerek, okuldaki çalışmalar ailelerle paylaşılarak, ailelerin bilgilenmesi sağlanabilir.
İki Yönlü Yazışmalar: Okuldan aileye, aileden okula iki yönlü bir iletişim sürecidir. Çoğu anne baba, öğretmenlerle mektupla iletişim kurmayı tercih ederken, bazıları ise okul-ev günlükleri veya defterleri aracılığı ile iletişim kurmayı tercih edebilir. Bu tür yazışmalar, günlük veya haftalık olarak yapılabilir. Bu yazışmalarla çocuğun okuldaki etkinliklere katılımı, sağlık durumu ve gelişim özelliklerine ilişkin konularda yazışma yoluyla, karşılıklı iletişim sağlanabilir. İki yönlü gerçekleşmesi gereken bu yazışmalar çocuk, aile ve okul açısından önemli konularda yapılmalıdır (Hornby, 2000, 37; Can Yaşar, 2001, 372).
Ebeveyn Kütüphanesi: Okul ortamındaki küçük bir odaya çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili kaynak kitapların, dergilerin ve uygun öykü kitaplarının bulunduğu bir bölüm hazırlanarak bir kütüphane oluşturulabilir. Anne babalar bu kaynaklardan yararlanmaları için teşvik edilebilir (Ömeroğlu vd., 2003, 445).
4. Evde Öğrenme
Öğretmenler, anne babalara sınıftaki çalışmalarla koordineli olarak evdeki öğrenme etkinliklerinde çocuklarına nasıl yardım edecekleri konusunda önerilerde bulunabilirler. Bu öneriler zaman zaman sözel olabileceği gibi ilgi çekici bir şekilde hazırlanmış, yapılacakları adım adım gösteren yazılı mesajlar şeklinde de olabilir. Bu yazılı materyallerde, anne babaların çocukları ile birlikte yapabilecekleri etkinlikler, oyunlar, tartışabilecekleri konu başlıkları, disiplin yöntemleri, çocuk yetiştirme ile ilgili tutumlarını destekleyebilecekleri mesajlar yer almalıdır. Ailelerle öncelikle eğitim materyali getirme konusunda çalışmalar yapılarak bu tür ödevlere alışmaları sağlanabilir. Sonuç olarak anne baba okuldaki çalışmalara teşvik edilir ve böylelikle çocuğuyla bir eğitimci gibi etkileşime girer. Bu tür yapılan etkinliklerin ertesi gün öğretmen tarafından sözel olarak ya da etkinliği kontrol ederek takibinin ve değerlendirmesinin yapılması gerekir (Coleman, 1997, 16; Manning ve Schindler, 1997, 28).
5. Ailenin Kurum Programına Katılımı
Aileleri çocuklarının eğitim gördüğü sınıflara dahil etmek, aile katılım programının en önemli fakat aynı zamanda en zor aşamalarındandır. Öncelikle öğretmen ailelere, sınıfta çocuklarının neler yaptıklarını, çocuklarla nasıl iletişim kurduğunu, onlarla nasıl konuştuğunu, hangi durumlarda yardım ettiğini, nasıl rehberlik ettiğini gözleme fırsatı sunmalıdır. Bunun sonucunda anne babalar öğretmeni model alarak, çocuk eğitimi konusundaki bilgi ve tutumlarını geliştirir ve evde çocuğunun gelişimini nasıl destekleyebileceklerini öğrenirler. Anne babalar, sınıf katılımı sırasında farklı özellikteki çocukların farklı yönlerini görerek insanlara nasıl bir tutum geliştirecekleri konusunda deneyim kazanırlar. Aile sınıfa katılımla kurumu, öğretmeni ve koşulları daha iyi görebileceği için beklentilerinde gerçekçi olmayı öğrenir ve okula, öğretmene güven duyar (Coleman ve Churchill, 1997, 145; Manning ve Schindler, 1997, 30; Gorham ve Nason, 1997, 24).
Aileler sınıf katılımına ilişkin olarak önceden; uygulanan eğitim programı, katılımın ne şekilde olacağı, çocuklarla nasıl iletişim kurulacağı, çocuklara hangi durumlarda nasıl rehberlik edileceği, çocukların özel durumları vb. konularda bilgilendirilmelidir. Öğretmen ve sınıfa katılacak olan aile bireyi önceden sınıfta yapacakları etkinlikler üzerine planlama yapmalıdır.
Anne babalar her zaman kişilikleri, maddî olanakları ve yaşam koşulları nedeniyle programa aktif olarak katılamayabilirler ya da katılmak istemezler. Anne babalar bu konuda zorlanmamalı, sınıf dışındaki etkinliklere katılmaları sağlanmalıdır. Öğretmen ve anne-babalar birlikte çalışarak kendi yetenekleri, ilgileri ve kariyerlerini kullanabilecekleri sınıf etkinlikleri geliştirmelidir (Coleman, 1997, 18).
Ailenin sınıfa katılımı;
• Sınıfı ve uygulanan program etkinliklerini gözleyerek,
• Şarkı, oyun, hikâye okuma gibi etkinliklerde öğretmen rolünü üstlenerek,
• Evde veya okulda eğitim materyali hazırlayarak,
• Kahvaltı, yemek ve oyunda rehberlik ederek,
• İnceleme gezileri veya kısa yürüyüşler gibi sınıf dışı etkinliklerde öğretmene yardımcı olarak,
• Dosyalama, kayıt tutma, sınıftaki eşyaların korunması, tamiri, gezi ve diğer etkinliklerde vb. konularda öğretmene yardımcı olarak,
• Meslekleriyle ya da özel yetenekleriyle ilgili konularda çocuklarla birlikte etkinliğe katılarak sağlanabilir (Bergman, 1990, 12-13; Coleman ve Churchill, 1997, 146; Hohmann ve Weikart, 2000).
6. Ailelerin Karar Verme Sürecine Katılımı
Okul öncesi eğitim kurumlarında ailenin programa başarılı bir şekilde katılması isteniyorsa kurumun amaçları, politikası ve etkinlikleri hakkında karar verirken ailenin katılımı gerekmektedir. Okul-aile birliklerinin okulla ilgili kararlarına, anne babaların aktif olarak katılması büyük önem taşımaktadır. Öğretmenler, anne babaların diğer anne babalarla etkileşimini desteklemek üzere; sohbet toplantıları, çaylar ya da anne babalara birlikte yapmaları gereken sorumluluklar vermelidir. Bu tür etkileşimler okul aile birliğine üyelikte birbirini temsil etmeyi kolaylaştıracak ve bunu destekleyecektir. Bu yolla aileler, çocuğun eğitimini etkileyen politikaların belirlenmesine, geliştirilmesine ve yerleştirilmesine, ayrıca malî desteğin sağlanmasına, eğitim materyalleri ve kaynaklarının teminine de yardımcı olacaklardır (Coleman, 1997, 15; Seçkin ve Koç, 1997, 8).
Sonuç
Okul öncesi eğitim kurumlarında, verilen eğitimin sürekliliğinin ve kalıcılığının sağlanması, aile katılımını destekleyen iyi hazırlanmış eğitim programları ile mümkündür. Okul yöneticileri ve öğretmenler, çocukların eğitiminin yalnızca okuldaki bölümü ile ilgilenmekle yetinmemeli, aileleri okulun ve eğitim sürecinin bir parçası olarak görmelidirler. Bu bakış açısı ile aileler yılda birkaç kez çocuklarının başarı durumlarını öğrenmek üzere ya da herhangi bir sorun olduğunda okula gelen bireyler olarak değil, “aynı amacı gerçekleştirmeye çalışan ortaklar” olarak görülmelidir.
Okul öncesi dönemde, çağdaş ve ekonomik toplumun gerektirdiği duygu ve düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, kendi kendine karar verebilen, kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, yeteneklerini kullanma becerisine sahip ve öz denetim geliştirebilen çocuklar yetiştirebilmek ancak okul ve ailenin iş birliği ile mümkün olacaktır.
Ailelerin eğitim programlarına katılımları sonucu bilgi, davranış ve tutumlarında meydana gelecek istendik değişiklikler, toplum bilincini ve duyarlılığını geliştirerek toplumun eğitim politikalarına katkıda bulunacaktır.