' Kontes..
Bayan Üye
Evladınızın elindeki diplomalara rağmen iletişim yetenekleri zayıf, kültürel seviyesi düşük, dini duyguları gelişmemiş, sanatsal yönü olmayan, hımbıl ve tombul bir vücuda sahip, içsel uyumu bozulmuş, eli hiçbir işe yakışmayan, çevresiyle uyumsuz birisi olarak hayat mücadelesinde bocalamasını ister misiniz? Eğer istemiyorsanız bu yazıyı dikkatli okuyun.
“Eti senin, kemiği benim” sözünü annelerimizden ve babalarımızdan sıkça duymuşuzdur. Bu deyim ebeveyn olarak çocuklarımızın eğitim süreçlerinde sorumluluk üstlenmek istemeyişimizin diğer bir deyişle eğitim öğretime soğuk oluşumuzun bir göstergesidir âdeta.
Halbuki, Türkiye gibi eğitim sistemi 1940’lı yılların koşullarında şekillenmiş ve güncellenmemiş bir ülkede anne ve baba her zamankinden daha fazla çocuğunun eğitimi ile ilgilenmek durumundadır.
Çoğunuzun zekâsını doğru keşfedin
Her şeyden önce şu soruyu kendimize sormalıyız: “Okul çocuğumuzun neyini eğitiyor?” Gerçekten de eğitim sistemimiz çocuklarımızı hayata hazırlayan, onları hayatta başarılı ve mutlu olmalarını sağlayacak yeteneklerle donatan işlerliğe sahip değil. Ne acıdır ki bizim okullarımız ve öğretmenlerimiz zekâyı sadece matematik ve dil yetenekleri açısından tek yönlü olarak algılamakta ve bunların üzerine odaklanmakta, çocuğa hayat sürecinde lazım olacak diğer yetenekleri ihmal etmektedirler.
Ancak insan gibi olağanüstü bir varlığın zihinsel fonksiyonlarını sadece kavramlar ve sayılar ile düşünebilme yeteneği ile değerlendirmek ona yapılacak en büyük haksızlıktır. Kaldı ki hayatın içinde IQ’su yüksek, okul derslerinde başarılı, matematiği yüksek, ama ticari hayatta kârını zararını bilememekten dolayı başarısız, Türkçe ders notları yüksek, ama insanlarla iletişiminde yetersiz insanlara rastlamışızdır.
Ölçü dil ve sayısal düşünme değil
İdeal bir okul çocuğunun sadece dili kullanabilme ve sayısal düşünebilme yeteneğini değil, aynı zamanda ruhsal ve manevî yönünü, sanatsal kabiliyetlerini, bedensel yeteneklerini, iletişim özellikleri ve bunun gibi hayatta ona lazım olacak, onu mutluluğa ve başarıya taşıyacak nitelikleri de geliştirebilmeli, eğitebilmelidir.
Bu durumda okuldan kaynaklanan bu eksikliği gidermek de biz velilere düşmektedir. Peki bizler çocuklarımızda neyi nasıl eğiteceğiz?
Son dönemde yapılan araştırmalar zekâya bakış ve onun ele alınış biçimini oldukça değiştirdi. Eskiden zekâ dediğimizde IQ olarak da adlandırılan dili kullanabilme ve sayısal düşünebilme yeteneklerini ihtiva eden soyut zekâ kastedilmekteydi.
Günümüzde ise geçerli olan çoklu zekâ kuramı, zekânın tek yönlü olmadığını farklı zekâ çeşitlerinin var olduğunu ve bunların hepsinin eğitilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Peki nedir Yüce Allah’ın insana bahşettiği harikulade özellikleri içeren bu zekâ çeşitleri.
Sizde hangi zekâ ağır basıyor?
Birincisi ve en önemlisi ruhsal zekâdır. Kişinin manevî dünyanın dinamiklerini, kurallarını anlayabilme ve Yüce Allah ile iletişimini daha iyi bir noktaya taşıyabilme yeteneğini içermektedir. Ruhsal zekâsı en gelişmiş olanlar Allah’ın veli kullarıdır.
Diğer bir zekâ çeşidi ise bedensel zekâdır, diğer bir deyişle yaşam yolundaki aracımız olan vücudumuzu en verimli şekilde kullanabilme yeteneği. Bedensel zekâsı gelişmiş insanlar yorulmayan, dirençli, dinamik, sportif insanlardır.
Üçüncüsü ise çevresel zekâdır. İnsan-oğlunun en mükemmel özelliği; içinde bulunduğu çevresel süreçleri okuyabilme, onları yönetebilme ve onlara uyum sağlayabilme yeteneği olarak da tarif edebileceğimiz bu yetenek; doğayla barışık, çevreye duyarlı, tarımsal etkinliklerde bulunan insanlarda daha fazladır.
İçsel zekâ ise kişinin düşünce, duygu ve davranışlarının oluşum süreçleri olarak da adlandırılan, içsel süreçlerine nüfuz edebilmesi, onları iyi okuyup onları yönlendirebilme yeteneğidir. İçsel zekâsı gelişmiş olan insanlar empati yeteneği gelişmiş, dingin, nefsine hâkim insanlardır.
Sosyal zekâ ise adından da anlaşılacağı üzere insanlar ile iletişim kurabilme, bu iletişimi sürdürebilme ve yönlendirebilme yeteneğine işaret etmektedir. Sosyal zekâsı gelişmiş insanlar, kişiler arası süreçlerde başarılı, sevilen, çok aranılan bireylerdir.
Mekanik zekâ ise el becerisine sahip olma yeteneğidir. Başka kişilerin yapamadığı sökme takma gibi beceri isteyen işleri yapabilme özelliğidir. Mekanik zekâya sahip insanlar bozulan araç ve gereçlerini başkalarının yardımına gerek kalmadan tamir edebilen hobi sahibi, zanaatta başarılı insanlardır.
Sanatsal zekâ ise işitsel yeteneklere dayanan müzik zekâsı ile görsel-dokunsal yetenekler gerektiren resim zekâsı olarak ikiye ayrılmıştır. Bu zekâya sahip olan insanlar yaşam ile ilgili algılamalarını musiki, resim, ebru, hat gibi sanatlar aracılığıyla dışa vuran hayatı zenginleştiren kişilerdir.
Çocuklara karşı ebeveynlik borcu
Allah’ın (c.c.) bizlere hayata hazırlamak üzere emanet olarak verdiği çocuklarımızda gerek dünya gerekse ahiret hayatında mutlu ve başarılı bireyler olabilmeleri açısından çok önemli bu özellikleri geliştirmek, biz velilerin onlara karşı ebeveynlik borcudur. Zira yukarıda saydığımız özellikler evlatlarımızın yaşam sürecinde sorunları çözebilmeleri, engelleri aşabilmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri açısından son derece önem arz etmektedir.
Bu arada şu soruyu duyar gibiyim “İyi de hocam nasıl ?” Eminim ki bu soruya hepimizin yaşam tecrübelerinden hareketle bulabileceğimiz cevaplar vardır, bizler onları bulalım, gereklerini yerine getirelim. Sonrasında “Bildikleri ile güzel işler yapanlara bilmediklerini öğretirim” vaadi gereğince bilmediklerimizi de öğreniriz.
Evet! Değerli anne ve babalar, yeni eğitim ve öğretim döneminde hepimize çok şey düşüyor. Çocuklarımızın eğitim ve öğretim noktasında sağlıklı bireyler olabilmesi için artık görev başına koşalım.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu
“Eti senin, kemiği benim” sözünü annelerimizden ve babalarımızdan sıkça duymuşuzdur. Bu deyim ebeveyn olarak çocuklarımızın eğitim süreçlerinde sorumluluk üstlenmek istemeyişimizin diğer bir deyişle eğitim öğretime soğuk oluşumuzun bir göstergesidir âdeta.
Halbuki, Türkiye gibi eğitim sistemi 1940’lı yılların koşullarında şekillenmiş ve güncellenmemiş bir ülkede anne ve baba her zamankinden daha fazla çocuğunun eğitimi ile ilgilenmek durumundadır.
Çoğunuzun zekâsını doğru keşfedin
Her şeyden önce şu soruyu kendimize sormalıyız: “Okul çocuğumuzun neyini eğitiyor?” Gerçekten de eğitim sistemimiz çocuklarımızı hayata hazırlayan, onları hayatta başarılı ve mutlu olmalarını sağlayacak yeteneklerle donatan işlerliğe sahip değil. Ne acıdır ki bizim okullarımız ve öğretmenlerimiz zekâyı sadece matematik ve dil yetenekleri açısından tek yönlü olarak algılamakta ve bunların üzerine odaklanmakta, çocuğa hayat sürecinde lazım olacak diğer yetenekleri ihmal etmektedirler.
Ancak insan gibi olağanüstü bir varlığın zihinsel fonksiyonlarını sadece kavramlar ve sayılar ile düşünebilme yeteneği ile değerlendirmek ona yapılacak en büyük haksızlıktır. Kaldı ki hayatın içinde IQ’su yüksek, okul derslerinde başarılı, matematiği yüksek, ama ticari hayatta kârını zararını bilememekten dolayı başarısız, Türkçe ders notları yüksek, ama insanlarla iletişiminde yetersiz insanlara rastlamışızdır.
Ölçü dil ve sayısal düşünme değil
İdeal bir okul çocuğunun sadece dili kullanabilme ve sayısal düşünebilme yeteneğini değil, aynı zamanda ruhsal ve manevî yönünü, sanatsal kabiliyetlerini, bedensel yeteneklerini, iletişim özellikleri ve bunun gibi hayatta ona lazım olacak, onu mutluluğa ve başarıya taşıyacak nitelikleri de geliştirebilmeli, eğitebilmelidir.
Bu durumda okuldan kaynaklanan bu eksikliği gidermek de biz velilere düşmektedir. Peki bizler çocuklarımızda neyi nasıl eğiteceğiz?
Son dönemde yapılan araştırmalar zekâya bakış ve onun ele alınış biçimini oldukça değiştirdi. Eskiden zekâ dediğimizde IQ olarak da adlandırılan dili kullanabilme ve sayısal düşünebilme yeteneklerini ihtiva eden soyut zekâ kastedilmekteydi.
Günümüzde ise geçerli olan çoklu zekâ kuramı, zekânın tek yönlü olmadığını farklı zekâ çeşitlerinin var olduğunu ve bunların hepsinin eğitilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Peki nedir Yüce Allah’ın insana bahşettiği harikulade özellikleri içeren bu zekâ çeşitleri.
Sizde hangi zekâ ağır basıyor?
Birincisi ve en önemlisi ruhsal zekâdır. Kişinin manevî dünyanın dinamiklerini, kurallarını anlayabilme ve Yüce Allah ile iletişimini daha iyi bir noktaya taşıyabilme yeteneğini içermektedir. Ruhsal zekâsı en gelişmiş olanlar Allah’ın veli kullarıdır.
Diğer bir zekâ çeşidi ise bedensel zekâdır, diğer bir deyişle yaşam yolundaki aracımız olan vücudumuzu en verimli şekilde kullanabilme yeteneği. Bedensel zekâsı gelişmiş insanlar yorulmayan, dirençli, dinamik, sportif insanlardır.
Üçüncüsü ise çevresel zekâdır. İnsan-oğlunun en mükemmel özelliği; içinde bulunduğu çevresel süreçleri okuyabilme, onları yönetebilme ve onlara uyum sağlayabilme yeteneği olarak da tarif edebileceğimiz bu yetenek; doğayla barışık, çevreye duyarlı, tarımsal etkinliklerde bulunan insanlarda daha fazladır.
İçsel zekâ ise kişinin düşünce, duygu ve davranışlarının oluşum süreçleri olarak da adlandırılan, içsel süreçlerine nüfuz edebilmesi, onları iyi okuyup onları yönlendirebilme yeteneğidir. İçsel zekâsı gelişmiş olan insanlar empati yeteneği gelişmiş, dingin, nefsine hâkim insanlardır.
Sosyal zekâ ise adından da anlaşılacağı üzere insanlar ile iletişim kurabilme, bu iletişimi sürdürebilme ve yönlendirebilme yeteneğine işaret etmektedir. Sosyal zekâsı gelişmiş insanlar, kişiler arası süreçlerde başarılı, sevilen, çok aranılan bireylerdir.
Mekanik zekâ ise el becerisine sahip olma yeteneğidir. Başka kişilerin yapamadığı sökme takma gibi beceri isteyen işleri yapabilme özelliğidir. Mekanik zekâya sahip insanlar bozulan araç ve gereçlerini başkalarının yardımına gerek kalmadan tamir edebilen hobi sahibi, zanaatta başarılı insanlardır.
Sanatsal zekâ ise işitsel yeteneklere dayanan müzik zekâsı ile görsel-dokunsal yetenekler gerektiren resim zekâsı olarak ikiye ayrılmıştır. Bu zekâya sahip olan insanlar yaşam ile ilgili algılamalarını musiki, resim, ebru, hat gibi sanatlar aracılığıyla dışa vuran hayatı zenginleştiren kişilerdir.
Çocuklara karşı ebeveynlik borcu
Allah’ın (c.c.) bizlere hayata hazırlamak üzere emanet olarak verdiği çocuklarımızda gerek dünya gerekse ahiret hayatında mutlu ve başarılı bireyler olabilmeleri açısından çok önemli bu özellikleri geliştirmek, biz velilerin onlara karşı ebeveynlik borcudur. Zira yukarıda saydığımız özellikler evlatlarımızın yaşam sürecinde sorunları çözebilmeleri, engelleri aşabilmeleri ve hedeflerine ulaşabilmeleri açısından son derece önem arz etmektedir.
Bu arada şu soruyu duyar gibiyim “İyi de hocam nasıl ?” Eminim ki bu soruya hepimizin yaşam tecrübelerinden hareketle bulabileceğimiz cevaplar vardır, bizler onları bulalım, gereklerini yerine getirelim. Sonrasında “Bildikleri ile güzel işler yapanlara bilmediklerini öğretirim” vaadi gereğince bilmediklerimizi de öğreniriz.
Evet! Değerli anne ve babalar, yeni eğitim ve öğretim döneminde hepimize çok şey düşüyor. Çocuklarımızın eğitim ve öğretim noktasında sağlıklı bireyler olabilmesi için artık görev başına koşalım.
Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu