` nazLı ..
Bayan Üye
Bazı insanlar da öfkelerini açıkça ortaya koyma yolunu seçebilirler. Fakat bu seçimde bazı etkenler önemli rol oynar. Diğer bir ifadeyle, öfke yaşantısı ve öfkenin ifade edilmesi hedefe ve duruma göre değişir. Birçok insan kendilerinden daha üst statüde olan kişilere ve otorite durumundaki kimselere öfkelerini ifade etmede çoğu zaman zorlanırlar (Cüceloğlu 1991; Tavris 1982). İnsanlar genellikle hoşlanmadıklara kişilere daha fazla öfkelenmek eğilimindedirler. Fakat öfkelerini de daha çok yakınlarına, arkadaşlarına ve sevdiklerine ifade ederler. Averill (1983)’e göre insanların öfkelerini sevdiklerine ve arkadaşlarına, tanımadıklarından ve yabancılardan daha fazla ifade etmesinin nedenleri;
Arkadaşlarımızla ve sevdiklerimizle daha sık ilişki içinde olmamız,
Arkadaşlarımızı ve sevdiklerimizi kendimize daha yakın bulduğumuz için, onların beklentilerimiz doğrultusunda olmayan davranışları nedeniyle kolayca incinebilmemiz ve
Arkadaşlarımızın ve sevdiklerimizin öfkemize nasıl tepki vereceklerini bilmemizdir.
İnsanların öfkelendikleri zaman gösterdikleri tepkiler incelenmiş ve aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır:
Ø Öfkenin doğrudan ifadesi (Öfkenin sözel olarak dile getirilmesi)
Ø Olumlu iletişim kurma, düzeltici yönde davranma,
Ø Tepki vermeden önce düşünme,
Ø İnsanlara yönelik fiziksel saldırı,
Ø Nesnelere yönelik fiziksel saldırı (hırsızlık),
Ø Sözel saldırı (aşırı eleştiricilik, kusur buluculuk, önyargılılık, sorun çıkarma, kuşkucu ve suçlayıcı sözler, alay etme, yargılama)
Ø Bağırma,
Ø Beden dili (doğrudan davranışsal öfke işaretleri –yumruk sallama, işaret parmağını sallama, kaşlarını çatma, küçümseyen bakışlar)
Ø Bastırma,
Ø İçe kapanma,
Ø Kendini eleştirme,
Ø Öfkesini kontrol etme,
Ø Depresyon,
Ø Suçluluk duygusu,
Ø Ağlama,
Ø Dikkati başka konuya çekme,
Ø Pasif saldırgan davranışlar gösterme – küsmek, surat asma gibi,
Ø Psikosomatik belirtiler (kalp hastalığı, yüksek kan basıncı gibi),
Hedefi sosyal olarak izole etmek -kendisini veya öfke duyduğu kişiyi dışlamak
İnsanlar kızgınlık duygularıyla başa çıkmak için bilinçli ya da bilinçsiz bazı yollar kullanırlar. Bu yollar; ifade etme, bastırma ve sakinleştirmedir.
Kızgınlık duygularını saldırganlıkla değil de kişinin kendisini (düşünce ve duygularını yansıtacak şekilde) ortaya koyacak şekilde ifade etmesi, bunlar içinde en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, kişi istediklerinin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık şekilde ve karşısındakini incitmeyecek bir şekilde aktarabilmeyi öğrenmelidir.
Kendini ortaya koyabilmek, diğer deyişle düşünce ve duyguları karşıdakine açık, dolaysız bir şekilde aktarabilmek, saldırganlıktan, ısrarcılıktan, tacizkârlıktan, aşırı talepkârlıktan çok farklı bir davranıştır. Kendini açıkça ortaya koyabilmek demek, kişinin kendisine ve karşısındakine saygılı olabilmesi demektir.
İkinci yol, kızgınlığın bastırılıp, daha sonra olumlu duygulara ya da başka yöne yönlendirilmesidir. Kişi kızgınlığını içinde tutup, onu düşünmemeye çalışıyor ve dikkatini daha olumlu bir şeylere yönlendiriyorsa, bu yolu kullanıyor demektir. Amaç, kişinin kızgınlığını ketleyip bastırması ve daha yapıcı davranışlara dönüştürmesidir. Bazen işe yarasa da kızgınlık duygularına sürekli olarak bu şekilde yaklaşmak, çok sağlıklı olmayabilir. Bu yaklaşımdaki tehlike şudur: eğer açık bir biçimde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendine döner ve hipertansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar (ülserler, alerjiler vb.) ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir.
İfade edilemeyen kızgınlık başka sorunlara da yol açabilir. Bunlardan biri bu duygunun dolaylı, pasif agresif yollarla (çeşitli yolarla intikam alma, zıtlaşma vb.) ifade edilmesi ya da sürekli olarak alay eden, düşmanca bir kişilik geliştirilmesidir. Diğerlerini sürekli olarak, aşağılayan, her şeyi eleştiren ve alaycı ifadeleri sıkça kullanan kişilerin, kızgınlıklarını yapıcı bir şekilde ifade etmeyi öğrenmedikleri düşünülür. Bu tür kişilerin kişiler arası ilişkilerde çok başarılı olamamalarına hayret etmemek gerekir.
Kızgınlık yaşandığında kişinin kendisini sakinleştirmeye çalışması, üçüncü seçenektir. Bu da sadece kişinin, dışsal davranışlarını değil, içsel tepkilerini de kontrol edebilmesi anlamındadır. Yani kişi, nefes alıp verişlerini, kalp atış hızını kontrol ederek, kendisini fizyolojik olarak sakinleştirip, içindeki kızgınlık duygusunu hafifletir, katlanılabilir hale getirebilir.
Kızgınlık neticesinde ortaya çıkan öfkeyi doğru ifade etme becerisi kazanmaya “öfke kontrolü” denir. Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır.
Öfkeyle başa çıkma, onun bastırılmasını ve saklanmasını değil, tanınmasını gerektirir. Öfkenin tanınması, öfkeye neden olan ve öfke ifadesini etkileyen biyolojik ve fizyolojik yapının, bireyin mantıklı ve mantık dışı inançlarının, içinde yaşadığı ortamın ve aile, kültür gibi çevresel etkenlerin bilinmesidir. Bireyler ancak öfkelerini tanıdıklarında, öfkesinin zararlarından kurtulabilir ve onu kendileri için yapıcı bir şekilde ifade edebilirler.
Öfke kontrolünü öğreten pek çok yöntem vardır. Doğru yöntem, kişiden kişiye değişir. Doğru yöntemi belirlerken; kişinin kendi kişiliğine, yaşam tarzına uygun olanı seçmesi ve seçtiği yöntemi uygularken günlük yaşamında fazladan sıkıntı hissetmemesi göz önüne alınması gereken temel faktörlerdir.
Arkadaşlarımızla ve sevdiklerimizle daha sık ilişki içinde olmamız,
Arkadaşlarımızı ve sevdiklerimizi kendimize daha yakın bulduğumuz için, onların beklentilerimiz doğrultusunda olmayan davranışları nedeniyle kolayca incinebilmemiz ve
Arkadaşlarımızın ve sevdiklerimizin öfkemize nasıl tepki vereceklerini bilmemizdir.
İnsanların öfkelendikleri zaman gösterdikleri tepkiler incelenmiş ve aşağıdaki gibi gruplandırılmıştır:
Ø Öfkenin doğrudan ifadesi (Öfkenin sözel olarak dile getirilmesi)
Ø Olumlu iletişim kurma, düzeltici yönde davranma,
Ø Tepki vermeden önce düşünme,
Ø İnsanlara yönelik fiziksel saldırı,
Ø Nesnelere yönelik fiziksel saldırı (hırsızlık),
Ø Sözel saldırı (aşırı eleştiricilik, kusur buluculuk, önyargılılık, sorun çıkarma, kuşkucu ve suçlayıcı sözler, alay etme, yargılama)
Ø Bağırma,
Ø Beden dili (doğrudan davranışsal öfke işaretleri –yumruk sallama, işaret parmağını sallama, kaşlarını çatma, küçümseyen bakışlar)
Ø Bastırma,
Ø İçe kapanma,
Ø Kendini eleştirme,
Ø Öfkesini kontrol etme,
Ø Depresyon,
Ø Suçluluk duygusu,
Ø Ağlama,
Ø Dikkati başka konuya çekme,
Ø Pasif saldırgan davranışlar gösterme – küsmek, surat asma gibi,
Ø Psikosomatik belirtiler (kalp hastalığı, yüksek kan basıncı gibi),
Hedefi sosyal olarak izole etmek -kendisini veya öfke duyduğu kişiyi dışlamak
İnsanlar kızgınlık duygularıyla başa çıkmak için bilinçli ya da bilinçsiz bazı yollar kullanırlar. Bu yollar; ifade etme, bastırma ve sakinleştirmedir.
Kızgınlık duygularını saldırganlıkla değil de kişinin kendisini (düşünce ve duygularını yansıtacak şekilde) ortaya koyacak şekilde ifade etmesi, bunlar içinde en sağlıklı yoldur. Bunu yapabilmek için, kişi istediklerinin ne olduğunun farkına varmalı, bunları açık şekilde ve karşısındakini incitmeyecek bir şekilde aktarabilmeyi öğrenmelidir.
Kendini ortaya koyabilmek, diğer deyişle düşünce ve duyguları karşıdakine açık, dolaysız bir şekilde aktarabilmek, saldırganlıktan, ısrarcılıktan, tacizkârlıktan, aşırı talepkârlıktan çok farklı bir davranıştır. Kendini açıkça ortaya koyabilmek demek, kişinin kendisine ve karşısındakine saygılı olabilmesi demektir.
İkinci yol, kızgınlığın bastırılıp, daha sonra olumlu duygulara ya da başka yöne yönlendirilmesidir. Kişi kızgınlığını içinde tutup, onu düşünmemeye çalışıyor ve dikkatini daha olumlu bir şeylere yönlendiriyorsa, bu yolu kullanıyor demektir. Amaç, kişinin kızgınlığını ketleyip bastırması ve daha yapıcı davranışlara dönüştürmesidir. Bazen işe yarasa da kızgınlık duygularına sürekli olarak bu şekilde yaklaşmak, çok sağlıklı olmayabilir. Bu yaklaşımdaki tehlike şudur: eğer açık bir biçimde ifade edilemezse, bir süre sonra bu duygu kişinin kendine döner ve hipertansiyon, psikosomatik rahatsızlıklar (ülserler, alerjiler vb.) ya da depresyon gibi sorunlara yol açabilir.
İfade edilemeyen kızgınlık başka sorunlara da yol açabilir. Bunlardan biri bu duygunun dolaylı, pasif agresif yollarla (çeşitli yolarla intikam alma, zıtlaşma vb.) ifade edilmesi ya da sürekli olarak alay eden, düşmanca bir kişilik geliştirilmesidir. Diğerlerini sürekli olarak, aşağılayan, her şeyi eleştiren ve alaycı ifadeleri sıkça kullanan kişilerin, kızgınlıklarını yapıcı bir şekilde ifade etmeyi öğrenmedikleri düşünülür. Bu tür kişilerin kişiler arası ilişkilerde çok başarılı olamamalarına hayret etmemek gerekir.
Kızgınlık yaşandığında kişinin kendisini sakinleştirmeye çalışması, üçüncü seçenektir. Bu da sadece kişinin, dışsal davranışlarını değil, içsel tepkilerini de kontrol edebilmesi anlamındadır. Yani kişi, nefes alıp verişlerini, kalp atış hızını kontrol ederek, kendisini fizyolojik olarak sakinleştirip, içindeki kızgınlık duygusunu hafifletir, katlanılabilir hale getirebilir.
Kızgınlık neticesinde ortaya çıkan öfkeyi doğru ifade etme becerisi kazanmaya “öfke kontrolü” denir. Öfke kontrolünde temel amaç; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır.
Öfkeyle başa çıkma, onun bastırılmasını ve saklanmasını değil, tanınmasını gerektirir. Öfkenin tanınması, öfkeye neden olan ve öfke ifadesini etkileyen biyolojik ve fizyolojik yapının, bireyin mantıklı ve mantık dışı inançlarının, içinde yaşadığı ortamın ve aile, kültür gibi çevresel etkenlerin bilinmesidir. Bireyler ancak öfkelerini tanıdıklarında, öfkesinin zararlarından kurtulabilir ve onu kendileri için yapıcı bir şekilde ifade edebilirler.
Öfke kontrolünü öğreten pek çok yöntem vardır. Doğru yöntem, kişiden kişiye değişir. Doğru yöntemi belirlerken; kişinin kendi kişiliğine, yaşam tarzına uygun olanı seçmesi ve seçtiği yöntemi uygularken günlük yaşamında fazladan sıkıntı hissetmemesi göz önüne alınması gereken temel faktörlerdir.