LoKuMuM<3
Bayan Üye
Halife Bağdat'ta sarayının balkonunda otururken basvezirinin büyük bir heyecanla koşarak geldigini görür. Hemen yanina gelmesini ister, merak eder bu heyecanin nedenini. Vezir ellerine yapisir, aglamakli bir sesle
- Yalvariyorum, bana izin ver, hemen sehirden gideyim.
- Neden?
- Az önce saraya gelmek için büyük meydandan geçiyordum, yürürken bana birinin baktigini hissettim, döndüm ve tam arkamda Ölüm'ü gördüm!
- Ölüm'ü mü gördün? der iyice meraklanan Halife.
- Evet O'ydu, hemen tanidim. Simsiyah giyinmisti, boynunda yine siyah bir atkisi vardi. Gözlerini bana dikmisti, sanki beni korkutmak istiyor gibiydi. Cok eminim beni ariyordu. Ne olur izin ver hemen gideyim buradan. En iyi ati alacagim ve dogru Semerkand'a gidecegim. Hemen yola çikarsam aksama varmadan Semerkand'ta olurum.
- Gerçekten Ölüm müydü gördügün, emin misin?
- Cok eminim, Halifem. Simdi seni nasil görüyorsam
O'nu da öyle gördüm. Senin sen oldugundan nasil eminsem, onun da ölüm oldugundan o kadar eminim. Ne olur izin ver hemen gideyim. Vezirini seven Halife tam ikna olmamasina ragmen izin vermis gitmesi için.
Vezir kosarak kendi evine gitmis, en iyi atini eyerlemis ve dörtnala sehirden çikmis, karanlik basmadan Semerkand'a ulasmak kararindaymis. Veziri gittikten sonra Halife'nin içi hiç rahat etmemis, biraz sarayinda dönüp dolanmis, sonra birden karar vermis. Zaman zaman yaptigi gibi kiyafet degistirmis ve sarayin arka kapisindan çikip halkin arasina karismis. Yabanci
bir gezgin gibi agir agir büyük meydana gelmis, biraz yürüdükten sonra bir kösede durmus ve tam o sirada o da tanimis Olüm'ü. Anlamis ki Veziri yanilmamis, Olüm, taninmasi çok kolay bir kilik içinde yavas yavas yaklasiyormus. Yaklasirken zaman zaman bir yasli adamin sirtina dokunuyor, elinde yükleriyle giden bir kadinin kolunu hafifçe tutuyormus. Insanlar hiçbir
sey farketmiyorlarmis. Bazen kosan bir çocuk fazla yanina yaklasinca Olüm ona dokunmamak için kenara çekiliyormus.
Halife Olüm'e dogru yürümeye baslamis.
Olüm de onu kiligini degistirmis olmasina ragmen tanimis ve saygiyla egilerek selam vermis. Halife iyice yanina yaklasip kulagina egilmis,
- Sana bir sey sormak istiyorum, demis.
- Seni dinliyorum Sayin Halife.
- Benim basvezirim henüz gençtir, sagliklidir ve bildigim kadariyla çok namuslu ve dürüst bir insandir.
Bu sabah saraya gelirken onu çok korkutmussun. Neden öyle baktin ona.
Ölüm sakin bir sesle cevap vermis:
- Ben onu korkutmak istemedim. Onu korkutacak bakislarla da bakmadim. Meydanda kalabaligin arasinda tesadüfen yanyana geldik, onu aramiyordum. Ama birdenbire karsilasinca sasirdim ve ona bakarken saskinligimi gizleyemedim. Onun gözlerimde gördügü sadece saskinlikti.
- Neden bu kadar sasirdin? diye sormus Halife.
- Onu burada Bagdat'ta görecegimi hiç sanmiyordum.
Onun Semerkand'ta olacağini saniyordum, çünkü onunla randevumuz bu aksam hava karardığı sırada Semerkand'ta.
- Yalvariyorum, bana izin ver, hemen sehirden gideyim.
- Neden?
- Az önce saraya gelmek için büyük meydandan geçiyordum, yürürken bana birinin baktigini hissettim, döndüm ve tam arkamda Ölüm'ü gördüm!
- Ölüm'ü mü gördün? der iyice meraklanan Halife.
- Evet O'ydu, hemen tanidim. Simsiyah giyinmisti, boynunda yine siyah bir atkisi vardi. Gözlerini bana dikmisti, sanki beni korkutmak istiyor gibiydi. Cok eminim beni ariyordu. Ne olur izin ver hemen gideyim buradan. En iyi ati alacagim ve dogru Semerkand'a gidecegim. Hemen yola çikarsam aksama varmadan Semerkand'ta olurum.
- Gerçekten Ölüm müydü gördügün, emin misin?
- Cok eminim, Halifem. Simdi seni nasil görüyorsam
O'nu da öyle gördüm. Senin sen oldugundan nasil eminsem, onun da ölüm oldugundan o kadar eminim. Ne olur izin ver hemen gideyim. Vezirini seven Halife tam ikna olmamasina ragmen izin vermis gitmesi için.
Vezir kosarak kendi evine gitmis, en iyi atini eyerlemis ve dörtnala sehirden çikmis, karanlik basmadan Semerkand'a ulasmak kararindaymis. Veziri gittikten sonra Halife'nin içi hiç rahat etmemis, biraz sarayinda dönüp dolanmis, sonra birden karar vermis. Zaman zaman yaptigi gibi kiyafet degistirmis ve sarayin arka kapisindan çikip halkin arasina karismis. Yabanci
bir gezgin gibi agir agir büyük meydana gelmis, biraz yürüdükten sonra bir kösede durmus ve tam o sirada o da tanimis Olüm'ü. Anlamis ki Veziri yanilmamis, Olüm, taninmasi çok kolay bir kilik içinde yavas yavas yaklasiyormus. Yaklasirken zaman zaman bir yasli adamin sirtina dokunuyor, elinde yükleriyle giden bir kadinin kolunu hafifçe tutuyormus. Insanlar hiçbir
sey farketmiyorlarmis. Bazen kosan bir çocuk fazla yanina yaklasinca Olüm ona dokunmamak için kenara çekiliyormus.
Halife Olüm'e dogru yürümeye baslamis.
Olüm de onu kiligini degistirmis olmasina ragmen tanimis ve saygiyla egilerek selam vermis. Halife iyice yanina yaklasip kulagina egilmis,
- Sana bir sey sormak istiyorum, demis.
- Seni dinliyorum Sayin Halife.
- Benim basvezirim henüz gençtir, sagliklidir ve bildigim kadariyla çok namuslu ve dürüst bir insandir.
Bu sabah saraya gelirken onu çok korkutmussun. Neden öyle baktin ona.
Ölüm sakin bir sesle cevap vermis:
- Ben onu korkutmak istemedim. Onu korkutacak bakislarla da bakmadim. Meydanda kalabaligin arasinda tesadüfen yanyana geldik, onu aramiyordum. Ama birdenbire karsilasinca sasirdim ve ona bakarken saskinligimi gizleyemedim. Onun gözlerimde gördügü sadece saskinlikti.
- Neden bu kadar sasirdin? diye sormus Halife.
- Onu burada Bagdat'ta görecegimi hiç sanmiyordum.
Onun Semerkand'ta olacağini saniyordum, çünkü onunla randevumuz bu aksam hava karardığı sırada Semerkand'ta.