leylmira
Bayan Üye
Eğer Onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla, o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin
Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, Onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor,
Ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa
dünyanın en güzel yeri Onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse
hayat Onunla güzel ve onsuz müptezelse
elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, Onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar
her şiirde anlatılan Oysa
her filmin kahramanı O
her roman Ondan söz ediyor, her çiçek Onu açıyorsa
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire Onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi Ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken keşke O anlatsa diye iç geçiriyorsanız kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep Onun yüzü suyu hürmetine uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa dışarıda yer yerinden oynuyor ve içeride bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa Her gidişte ayaklarınız Geri dön diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla
O halde yarın sizin gününüz!..
Çok yaşayın ve de siz de görünüz.
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla, o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin
Onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, Onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain
Sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor,
Ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa
dünyanın en güzel yeri Onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse
hayat Onunla güzel ve onsuz müptezelse
elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, Onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar
her şiirde anlatılan Oysa
her filmin kahramanı O
her roman Ondan söz ediyor, her çiçek Onu açıyorsa
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire Onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi Ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken keşke O anlatsa diye iç geçiriyorsanız kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız Onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep Onun yüzü suyu hürmetine uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa dışarıda yer yerinden oynuyor ve içeride bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa Her gidişte ayaklarınız Geri dön diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla
O halde yarın sizin gününüz!..
Çok yaşayın ve de siz de görünüz.
Can Dündar