Nevşehir Hakkında Herşey

` nazLı ..

Bayan Üye
Nevşehir hakkında herşey

IHLARA VADİSİ

Nevşehir’den Aksaray’a gelmeden 11 km. kala sola, güzelyurt yoluna dönerek yada Derinkuyu'dan






sağa dönerek ıhlara vadisi'ne gidilebilir. Hangi yoldan giderseniz diğerinden dönün ve böylelikle her iki güzergahıda gezmiş olursunuz. Vadiyi bir uçtan öteki uca Melendiz çayı boyunca geçebilirsiniz. Uzunluğu yaklaşık 10 kilometre. Derinliği ise 80 metre. Bu kadar uzun bir yolu yürümek istemiyorsanız, köyü geçtikten sonra vadiye tepeden bakan lokantanın bulunduğu yere gidip, merdivenle aşağıya inebilirsiniz. Yüz metre derindeki vadiye merdivenle inip çıkmanın da biraz yorucu olacağını hatırlatalım. Kanyonun her iki yamacında kayalara yaklaşık 100 kilise oyulmuş. Kiliseler çoğunlukla 11. yüzyılda inşa edilmiş. En iyi durumda olup ziyarete açık bulunanları ise Eğritaş Kilisesi (Köyden yürüyerek veya merdivenle bir saatlik mesafede), Kokar Kilise (Çayın sol kıyısında, merdivene 1 km. uzaklıkta), Pürenli Seki Kilisesi, Ağaçaltı Kilisesi (Merdivenin hemen yakınında, Yılanlı Kilisesi (Köprüyle geçilen sağ tarafta), Bahattin Samanlığı Kilisesi (Belisırma Köyü girişinde, çayın sol kıyısında), Kırkdamaltı Kilisesi (Belisırma Köyüne 500 metre), Sümbüllü Kilise (Merdivenin sol tarafından 250 m. ileride). Direkli Kilise’dir (Belisırma Kilisesi karşısında manastır kilisesi).

Ihlara’da yapılacak gezinin aaaifli olduğu kadar yorucu da olduğunu hatırlatalım.

Hasandağı’ndan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıkan çatlaklar ve çökmeler kanyonu oluşturmuştur. Bu çatlaklardan yol bulan kanyonun bugünkü halini almasını sağlayan Melendiz çayına ilk çağlardan Kapadokya ırmağı anlamına gelen ‘Potamus Kapadukus” denilmekteydi. 14 km uzunluğundaki vadi ıhlara’dan başlar. Selime’de son bulur. Vadinin yüksekliği yer yer 100-150 m.dir. Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler bulunmaktadır. Bazı barınaklar ve kiliseler yer altı şehirlerinde olduğu gibi birbirine tünellerle bağlantılıdır.

Ihlara vadisi jeomorfolojik özelliklerinden dolayı keşiş ve rahipler için uygun bir inziva ve ibadet yeri, Savaş ve istila gibi olağanüstü zamanlarda ise gizlenme ve korunma yeri olmuştur. Ihlara vadisi kiliselerindeki süslemeler 6.yüzyılda başlayarak 13.yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir.

Vadi boyunca yer alan kiliseler iki gruba ayrılabilir. Ihlara’ya yakın olan kiliselerin duvar resimleri Kapadokya sanatından uzak, doğu etkisi taşırlar. Belisırma yakınında yer alanlar, Bizans tipi duvar resimleri ile süslüdür. Ihlara Bölgesi’nde Bizans Dönemi’ne ait bilinen kitabelerin sayısı oldukça azdır. Belisırma köyüne 500 m. uzaklıktaki Aziz georgios (Korkdamaltı) Kilisesi’nde Selçukul Sultanı II.Mesud (1282-1305) ve Bizans İmparatoru II.Andronikos’un adlarını içeren 13.yüzyıla ait freks üzerine yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. Bu kitabe bölgeyi ellerinde bulunduran Selçukluların hoşgörülü yönetiminin varlığını kanıtlamaktadır.

Ihlara Vadisi’nde yer alan ve resimleri en iyi korunmuş olan kiliseler Ağaçaltı, Pürenliseki, Kokar, Yılanlı ve Kırkdamaltı Kiliseleridir.

SOĞANLI VADİSİ

Yörenin az bilinen ve keşfedilmesi gereken gizemli vadisi . Soğanlı Vadisi olarak anılan yerleşim alanındaki peri bacaları şekil ve bulundukları ortam itibariyle farklılıklar gösterirken, doğa güzelliği ile de ziyaretçilerini büyülüyor.

soganli.jpg





Roma döneminden itibaren devamlı yerleşme görülen vadide yamaçları Romalılar mezarlık, Bizanslılar kilise olarak kullanmışlar. Soğanlı Köyünün kuzeye uzanan vadisi'nde en etkileyici yerlerin başında Kubbeli Kilise geliyor. Dev bir peri bacasının çok ustalıkla işlenmesi sonucu kubbeler oluşturulmuş. Kilisenin dışı mimari eseri, içi ise kayalar oyularak yapılmış şaşırtıcı tünel, merdivenler, dehliz ve koridorlarla içinden çıkılması güç bir labirenti andırıyor. Kilise, sesin nereden geldiğini belli etmeyen akustik bir yapıya sahip. 14. asırda son şeklini alan iki katlı Kubbeli Kilisenin iç kısımları diğer kiliselerde olduğu gibi fresklerle süslenmiş.

Bölgede 850 yılında 200 civarında bulunan kilise ve manastırdan günümüze 50 kadarı ulaşabilmiş. Ancak bunlardan bir kısmının kapı ve pencereleri örülerek güvercinlik olarak kullanılmış. Yöre toprağının zayıf olması nedeniyle kayalara oyularak yapılmış güvercin yuvalarında güvercin beslenmiş ve elde edilen gübreler ile toprağın zenginleştirerek verimi artırılmaya çalışılmış. Bu yuvaların yerleri ağaçlar, yabani ot ve çiçeklerden, demir oksit içeren topraktan elde edilen kök boyalarla boyanarak belirginleştirilmiş.Göremenin dışında ikinci büyük Rahip merkezidir. Freskler 9-13.yy.aittir. Vadideki bazı Kiliselerde ne zaman yapıldığına dair tarih vardır.

Bez Bebekler

Bölgenin en ünlü ürünü renk ahenk kumaşlarla yapılan şirin ve sempatik bez bebekler, tüm bölgeye hakim olmuş. Kapadokya'nın geneline yayılan otantik bez bebekler Soğanlının önemli gelir kaynaklarından biri sayılıyor. Geleneksel olarak evlerde köy kadınları tarafından yapılan, tahta bir iskelet üzerine sarılan pamuk ve renkli bezlerle çeşitli büyüklüklerde üretilirken en son olarak basit yüz makyajı ile tamamlanıp aaagahlardaki yerlerini alıyor. Bez bebeklerin yanı sıra renkli yünlerle dokunup motiflerle süslenen eldiven, çorap, halı, heybeler de ilgi görüyor.



bez%2520bebek.jpg


YERALTI ŞEHİRLERİ

Kapadokya gezisinin belkide en çok ilginizi çekecek bölümü.

Kapadokya’da yumuşak tüf kayalara oyularak yapılmış çok sayıda yeraltı şehri bulunuyor. Bunların başlıcaları Kaymaklı, Derinkuyu, Özkonak , Mucur, Örentepe,




Gümüşkent, Tatlarin, Ovaören ve Gökçetoprak’ta yer alıyor. Kaymaklı ve Derinkuyu yeraltı şehirleri en büyükleri.

Nevşehir’in 21 km. batısındaki Kaymaklı yeraltı şehri ile ondan 9 km. sonraki Derinkuyu yeraltı şehrini gezmek için girişten itibaren var olan yön levhalarını izliyorsunuz. Şehrin giriş katında hayvanların bağlandığı yerler bulunuyor. Sonra da yiyeceklerin depolandığı bir başka bölüme geçiliyor. Yeraltı şehrinin her bir bölümü diğerine dar tünellerle bağlanıyor. Ve her giriş değirmentaşı biçimindeki hareketli kaya kapılarla kapatılabiliyor, bu şekilde düşman saldırılarından korunuluyor. Yeraltı şehrinin şarap yapımında kullanılan odaları da var. Şehir toplam 40 metre derinlikte 8 kattan oluşuyor. Şehrin mükemmel bir doğal havalandırma sistemi var. Ortak mutfağı ikinci katta. Gerek Kaymaklı’daki, gerekse Derinkuyu’daki yeraltı şehirlerinin tüm katları henüz ziyarete açık değil. Kaymaklı’nın 20 metre derinlikteki 4




. katına, Derinkuyu’da ise 55 metre derinlikteki 8. katına inilebiliyor. Derinkuyu’nun toplam alanı 4.5 kilometrekare. Yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Kaymaklı ise Derinkuyu’nun aşağı yukarı yarısı kadar.

Yeraltı şehirlerinin yapımına hangi dönemde başlandığı kesin olarak bilinmiyor. Şehirlerin Hitit döneminde var olduğuna, Hristiyanlık döneminde de genişletildiği ve özellikle Arap akınlarına karşı korunmak amacıyla kullanıldığına ilişkin bilgiler var. Şehirlerin yiyecek depolamak amacıyla da kullanıldığı anlaşılıyor.

Ayrıca akılalmaz doğal havalandırma sisteminden dolayı uzaylılar tarafından yapılmış olabileceğini iddia edenler bile var.

Özkonak Yeraltı Şehri

Avanos'a 14 km. uzaklıktaki Özkonak kasabasında bulunan yeraltı şehri, İdiş Dağı'nın kuzey yamaçlarında volkanik, granit bünyeli tüf tabakalarının oldukça kalın olduğu bir yerde yapılmıştır. Yeraltı şehri henüz tam olarak temizlenmemiş olup temizlendiği kadarıyla ziyarete açılmıştır.

Kaymaklı Yeraltı Şehri

Nevşehir'e 20 km. mesafede bulunan Kaymaklı kasabasındadır. 8 katlı olup ilk katı erken dönem tarihlenmektedir. Roma ve Bizans dönemlerinde de diğer alanların oyularak genişletilmesi suretiyle yeraltı şehri haline dönüştürülmüştür. Bugün 4 katı ziyarete açıktır.
Tüf kayalara oyulmuş bu yeraltı şehri, bir kitlenin geçici olarak yaşayabilmesi için gerekli barınma şartlarına haizdir. Dar koridorlarla birbirlerine bağlanan oda ve salonlar, şarap depoları, su mahzenleri, mutfak ve erzak depoları, havalandırma bacaları, su kuyuları, kilise ve dışarıdan gelebilecek herhangi bir tehliaaai önlemek için kapıyı içten kapatan büyük sürgü taşları vardır.


Derinkuyu Yeraltı Şehri

Nevşehir- Niğde karayolu üzerinde ve Nevşehir'e 30 km. uzaklıkta bulunan Derinkuyu ilçesindedir. Kaymaklı yeraltı şehrinde olduğu gibi burada da büyük bir topluluğu içinde barındıracak ve ihtiyaçlarını karşılayacak mekânlar vardır. Bu yeraltı şehri 8 katlıdır. Kaymaklı yeraltı şehrinden farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri, vaftiz havuzu ve ziyaretçilerin ilgisini çeken kuyu mevcuttur.
Yeraltı şehirleri sadece Kappadokia bölgesinin jeolojik oluşumlarına özgü yapılar olup diğer bölgelerde bu tür örneklere rastlanmamaktadır.



Mazı Yeraltı Şehri

Antik adı "Mataza" olan Mazı köyü, Ürgüp'ün 18 km. güneyinde, Kaymaklı yeraltı şehrinin ise 10 km. doğusundadır.
Değişik yerlerde 4 girişi tespit edilebilmiştir; asıl girişi düzensiz taşlarla örülmüş koridor sağlamaktadır. Kısa koridordaki iri sürgü taşı, yeraltı şehrinin giriş çıkışını kontrol altına almaktadır. İç kısımdaki küçük oda, sürgü taşının rahat bir şekilde hareket etmesi için yapılmıştır. Yeraltı yerleşiminin geniş alanlarına yayılan ahırlar, diğerlerinden farksızdır. Ahırlardan kısa bir koridor vasıtasıyla yeraltı şehrinin kilisesine ulaşılmaktadır. Bu mekânın girişi sürgü taşı ile kapatılabilmektedir. Kilise apsisi, köşeye oyulmuştur ve cephesi kabartmalarla süslüdür.


Özlüce Yeraltı Şehri

Eski adı "Zile" olan Özlüce köyü merkezindeki yeraltı şehri, Nevşehir- Derinkuyu karayolu üzerindeki Kaymaklı kasabasının 6 km. batısındadır.
Girişte bazalttan yapılmış, birbirine geçmeli iki kemerli mekân bulunmaktadır. Daha sonra yine moloz taşlarla örülü 15 m. uzunluğunda bir geçit vasıtasıyla asıl tüf kayaya ulaşılmaktadır. Yeraltı şehrine girişi sağlayan taştan yapılmış mekânlar, asıl yeraltı şehrini oluşturan kaya oyma mekânlara nazaran daha yenidir. Bu koridorun bitiminde 1.75 m. çapında sert granit taştan yapılmış sürgü taşı bulunmaktadır.
Girişteki ana mekân, yeraltı yerleşiminin en geniş alanı olup iki bölümden ibarettir. Büyük mekânın sağında erzak depoları, solunda ise oturma odaları bulunmaktadır. Oldukça uzun olan galerilerin kenarlarında hücre tipi odalar, tabanlarda ise tuzaklar yer alır. Henüz ziyarete açılmamıştır.


Tatlarin Yeraltı Şehri

1991 yılında ziyarete açılan yeraltı şehri ise, mekânlarının büyüklüğü, erzak depolarının sayısının ve kiliselerin çokluğu nedeniyle askeri garnizon ya da manastır kompleksini akla getirir. Yeraltı şehri oldukça geniş alanlara yayılmış, ancak küçük bir kısmı temizlenebilmiştir. Halen iki katı gezilebilen yeraltı şehrinin en önemli özelliği diğer yeraltı şehirlerinde pek bulunamayan tuvalete sahip olmasıdır.


KERVANSARAYLAR

Kapadokya İpek Yolu’nun üzerindeydi. Ticaret yolu olan bu yolda konaklama kervansaraylar ile sağlanıyordu. Bölgede iki önemli kervansaray var ve her ikisi de ziyarete açık. Ağzıkarahan, Aksaray-Nevşehir yolu üzerinde, 1231’de Selçuklular tarafından inşa edilmiş. Saruhan ise Avanos’un 5 kilometre kuzeyinde, 1217 yılında Selçuklu Sultanı Alaattin aaakubat tarafından inşa ettirilmiş.

SARIHAN (Kervansaray)

Sarıhan kervansarayı, doğu-batı bağlantısını sağlayan Aksaray-Kayseri güzergahının Nevşehir sınırları içinde kalır. Avanos ilçesinin 5 km güneydoğusunda, Ürgüp'ün ise 6 km kuzeyinde, Damsa vadisinde yer alır. II. İzzettin aaakavus zamanında - belki de onun tarafından - 1249 yılında yaptırılan Sarıhan 2000 m²'lik bir alanı kaplamaktadır.




Sarıhan'da yapı malzemesi olarak sarı, pembe ve devetüyü renginde, oldukça düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Gerek anıtsal portalin, gerekse iç portalin kapı kemerlerinde iki renkli taşlar kullanılmış, böylece dekoratif bir görünüm sağlanmıştır. Üst kısımları yer yer yıkılan han, 1991 yılında restorasyonu tamamlanarak orijinal haline getirilmiştir. Selçuklu sultanları, sultanhanların en son örneklerinden olan Sarıhan'dan sonra han yaptırmamışlardır.

AĞZIKARAHAN (Kervansaray)

Aksaray Sultanhanı'ndan sonra Kapadokya'da ikinci durak Aksaray-Nevşehir karayolunun 15. km'sinde yer alan Ağzıkarahan'dır. Bulunduğu köyle aynı adı taşıyan kervansarayın, diğer adı da Hoca Mesud Kervansarayı'dır. Ağzıkarahan'ın 2 kitabesine göre yapımına zengin bir tüccar olan Hoca Mesud bin Abdullah tarafından 1231 yılında başlanmış, 1239'da tamamlanmıştır. Kervansaray'ın holü I. Alaaddin aaakubat, avlusu ise oğlu II. Gıyaseddin aaahusrev zamanında yapılmıştır.




Ağzıkarahan, portalleri, köşk mescidi, kuleleri ve diğer mimarî özelliklerinden dolayı kale görünümlü sultanhanlarını hatırlatmaktadır. Avlu ortasında anıtsal bir yapı gibi görünen ve dört kemer üzerine oturan köşk mescit, etrafında ise revaklı ve kapalı mekanlar yer alır. Ağzıkarahan süslemelerinde insan, hayvan ve bitkisel motiflerin tercih edilmemiş olması hana farklı bir özellik kazandırmıştır. Hanın dışında güney tarafında dikdörtgen planlı bir de hamamı bulunmaktadır. Ağzıkarahan, Karamanlılar ile Memreş adlı bir Türk beyi arasındaki çatışmada büyük tahribe uğramış, iki kulesi yıkılmış; 14. yüzyıl başlarında Kerimeddin Gazan Han tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Ağzıkarahan'a 17 km, Alayhan'a 12 km uzaklıkta olan Tepesidelikhan'ın diğer adı da Öresinhan'dır. Kapalı avlulu kervansaray grubundaki hanın kitabesi kayıp olduğundan kesin yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmemekle birlikte, 13. yüzyılın üçüncü çeyreğine ait olabileceği araştırmacıların ortak görüşüdür. Portali ve kubbesinin bir kısmı yıkılmıştır. Ancak, pandantifli kubbenin etrafında yer alan birbirine simetrik üçer sütunla destekli beşik tonuzlu mekanlar oldukça etkileyicidir.

Sultanların yaptırdığı ilk hanlardan olan ve Nevşehir'e 35 km uzaklıktaki Alayhan'ı, bugün Aksaray-Nevşehir yolu ikiye bölmüştür. Yazılı kaynaklarda adı geçen II. Kılıçarslan Kervansarayı'nın, bu han olması ihtimali bulunmaktadır. Genellikle açık ve kapalı bölümlerden oluşan sultanhanlarının bu örneğinin ne yazık ki açık bölümü tamamen yıkılmış, günümüze sadece üç sahınlı, yedi tonozlu kapalı bölümün bir kısmı kalabilmiştir. Geometrik motifli ve yedi sıralı mukarnaslı portalinde tek başlı, çift gövdeli arslan tasviri dikkati çeker.

Kervansaray Hakkında Genel Bilgi

Kervansaray kervanların ticâret yolları üzerindeki konak yeri.
Devlet veya hayırsever kişiler tarafından kurulan bu muhkem binalarda kervan ihtiyaçları ücretsiz karşılanırdı. Bunlar, bir şehir içinde olurlarsa, han adını alırdı.


İslamiyetin yayılış dönemlerinde askeri maksatla ve sınır emniyetini korumak için kurulan ribatlar, sonraki devirlerde ticari maksatla kullanıldı ve bu binalara, kervansaray adı verildi. Türklerin Müslüman olmasından sonra, genişleyen İslam toprakları üzerinde ortaya çıkan kervansaraylar, Selçuklular zamanında en gelişmiş şeklini aldı. Anadolu'da bulunan çeşitli ticaret yolları üzerinde yüze yakın kervansaray yapıldı.

Uzaktan bakılınca bir kale gibi görünen, içlerine girildiği zaman kervan kafilelerinin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilata sahib olan bu binalar, Selçuklu sultanları ve yüksek devlet görevlileri tarafından büyük ticaret yolları üzerinde her menzil için, yani 30-40 kilometrelik mesafede bir yaptırılmışlardı. Müslüman doğu ve Hıristiyan batı ülkeleri arasında bir köprü vazifesini gören Anadolu toprakları üzerine, İkinci Kılıç Arslan, Birinci Gıyaseddin aaahüsrev, Birinci İzzeddin aaakavus ve Birinci Alaeddin aaakubad gibi iktisadi ve ticari hayatın önemini bilen Selçuklu sultanları; Antalya ve Sinop gibi giriş ve çıkış limanlarıyla önemli ticaret merkezlerini birbirine bağlayan ticaret yolları üzerinde büyük kervansaraylar kurdular. Bu merkezlere yerleştirdikleri tüccarlara her türlü yardımda bulundular.

Anadolu'ya gelen yabancı tüccarlara da büyük kolaylıklar gösterdiler. Yollarda herhangi bir şekilde zarar gören, soyguna uğrayan ve malları denizde batan tüccarların zararlarını devlet hazinesinden tazmin ederek, bir nevi devlet sigortası kurduları. Antalya ve Alanya'dan (Alaiyye) başlayıp Isparta, Konya, Aksaray, Kayseri, Sivas, Erzincan ve Erzurum gibi büyük merkezlerden geçerek İran ve Türkistan'a ulaşan doğu-batı istikametindeki yol üzerinde; Konya-Akşehir istikametinden İstanbul'a ve Batı Anadolu vadilerine ulaşan yol üzerinde; Konya, Ankara, Çankırı, Kastamonu, Durağan, Sinop istikametindeki ve Sivas, Tokat, Amasya, Merzifon, Samsun hattıyla Sinop'a ulaşan güney-kuzey ve Elbistan, Malatya, Diyarbakır üzerinden Irak'a giden yollar üzerinde pek çok kervansaray yaptırdılar.

Selçuklular zamanında Anadolu'da kurulan yol güzergahları, Osmanlılar zamanında değişti. Bunun sonucu olarak bazı yerler ticari merkez olma durumunu kaybettiler.
Zaten Ümit Burnu yolunun bulunması ile Hindistan'a ulaşan ticaret yolunun ağırlık merkezi de Atlas Okyanusuna kaymıştı. Anadolu'da ticaretin önemini kaybetmesi üzerine, Selçuklular zamanındaki kervan yolları da ıssızlaştı. Mesela Osmanlı Devletine başşehir olan İstanbul'u, Suriye ve Irak'a bağlayan yol, Konya-Adana istikametini takib ettiği için, Antalya'dan Sivas'a veya Elbistan'dan Kayseri ve Sivas'a giden yollar, bu şehirleri birbirine bağlayan tali yol durumuna düştü. Bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar da ister istemez eski önemini kaybetti. Fakat yeni yol güzergahlarının ortaya çıkması üzerine Osmanlılar da, kervansaray yapımına devam ettiler. İstanbul'u, Suriye üzerinden Mekke ve Medine'ye bağlayan yol üzerinde hac farizasını ifa etmek için giden hacıların her türlü ihtiyaçlarını karşılamak üzere kervansaraylar kurdular.


Zengin ticari malları taşıyan kervanlar için hudut civarında düşman çapulcularından, içeride göçebe ve eşkıya baskınlarından koruyacak emniyetli konak yerleri sağlamak ve yolcuların kondukları ve geceledikleri yerlerde her türlü ihtiyaçlarını temin etmek maksadıyla kurulan kervansaraylarda; yatakhane ve aşhaneler, erzak ambarları, ticari eşya depoları, yolcuların hayvanları için ahırlar, samanlıklar, yolcuların namaz kılmaları için mescidler, kütüphaneler, misafirlerin yıkanması için hamamlar, abdest almaları için şadırvanlar, tedavileri için hastahane ve eczahaneler, ayakkabılarının tamiri ve fakir yolculara yenisinin yapılması için ayakkabıcılar, hayvanları nallamak için nalbantlar, bu teşkilat ve tesisleri idare edecek, gelir ve gider hesaplarını yapacak divan (büro) ve memurları vardı.

Umumiyetle Selçuklu sultanları ve devlet adamları tarafından yaptırılan bu muazzam kervansarayların hepsi vakıftı. Maddi büyüklükleri ve teşkilatları nisbetinde zengin gelir kaynaklarına da sahiptiler.

Bu suretle kervansaraylara inen ve konaklayan tüccar ve her türlü yolcu, zengin fakir; Müslüman gayri müslim kim olursa olsun, orada her türlü ihtiyacını ücretsiz olarak görebilirdi.
Kervansaraylarda hasta yolcular, sıhhat buluncaya kadar tedavi edilir, hayvanlarının tedavisi de baytar (veteriner) tarafından yapılır ve tedavi masrafları vakıf tarafından karşılanırdı. Fakir hastalar, öldüğü takdirde kefen masrafları da vakıf gelirlerinden ödenirdi.
Büyük ve muhkem binalar olan kervansaraylarda akşam olunca kapılar sıkıca kapatılır, vazifeliler tarafından kandiller yakılırdı. Kapı kapandıktan sonra hiç kimse dışarıya çıkarılmaz, fakat dışarıdan gelenler içeriye alınırdı. Şafak atınca davullar çalınır, herkes uyandıktan sonra hancılar; Ey ümmet-i Muhammed! Malınız, canınız, elbiseleriniz ve atınız tamam mı? diye sorarlar, herkes; Tamamdır. Allahü teala hayır sahibine rahmet eylesin. diyerek kervansarayı vakf edene dua ederlerdi. Herkes gerekli yol hazırlıklarını yaptıktan sonra kapılar açılır, misafirlere; Gafil gitmeyin, herkesi arkadaş etmeyin, yürüyün, Allah asan (kolay) getire. diye dua ve nasihatte bulunduktan sonra kervanlar uğurlanırdı.


Sulh zamanında ticari maksatlar için kullanılan kervansaraylar, harb zamanında o belde ahalisinin düşman hücumundan korunmak için sığındığı veya sefer esnasında ordunun konakladığı müstahkem yer olarak da kullanılırdı. Bilhassa hudut boylarına yakın kervansaraylar, hudut kalesi vazifesini görürdü. Aksaray yakınındaki Sultan Hanı, 20.000 askerle kuşatan bir Moğol komutanına iki ay dayanacak ve alınamayacak ölçüde muhkem idi.
İslam dininin misafirperverliğe ve hayırseverliğe verdiği ehemmiyet sonucu, ortaya çıkan kervansarayların bir benzeri, ortaçağ Avrupasında olmadığı gibi, düşüncesi bile mevcut değildi. İslam tarihinin önceki devirlerinde olduğu gibi, Osmanlılarda da bu güzel ve faydalı eserler uzun bir zaman halkın hizmetinde kullanıldılar




 
---> Nevşehir Hakkında Herşey

Peribacalarının oluşumu


KAPADOKYA'NIN KONUMU


bolge1x.jpg




Roma

İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönemyazarlarından Strabon Kapadokya Bölgesi'nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bu günkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibarettir.

VOLKANLARIN PATLAMASI VE JEOLOJİK OLUŞUM

Kaya yapısı:
Kapadokya Bölgesi'ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla

doga3.jpg



birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen'de ( 10 milyon yıl önce) başlayıp, holosen'e (Günümüze) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen'den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır.

Peri bacaları nasıl oluştu:

Urgup02.jpg



Vadi yamaçlarından inen sel suşarının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası" adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır.
Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üsy kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır.. Bu durum, peri bacalarının oluşumunda, rüzgar etkisinden çok yagmur sularının yüzeydeki akışının daha önemli oldugunu ortaya koymaktadır. Yağmur sularının bu denli etkili ve güçlü yüzey akıntısı olarak gelismesine ise en önemli etken bitki örtüsünün azlıgı ve tüflerin geçirimsiz olmasıdır.

Daha çok Paşabağı civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak, peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır. Ayrıca şapka kaya, zayıf tüfün erozyonunu geciktirerek peri bacalarının yüksekligini kontrol eder.

Peri bacalarının çapları ise 1 m ile 15 m arasında değişmektedir. Çatlak aralığının 1 m'den küçük olması veya 15 m'den büyük olması durumunda ise peri bacası gelişimi gözlenmemektedir.
Kapadokya Bölgesi'nde erozyonun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları en yoğun şekilde Avanos- Uçhisar-Ürgüp üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır.


peribacalari-olusum.jpg




Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır.



Peribacalarinin%2520olusumu.jpg



Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin, Güllüdere, Göreme, Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde gözlenir.


Kapadokya evleri

DIŞ ÇEVRE

Bazen bir çeşme ya da bir dinsel merkezin bulunduğu meydanı çevreleyen sokaklarla oluşan mahalleler yerleşmenin özelliğini yansıtırlar. Sokaklar topografik özelliklere uyar ve genellikle insanla beraber yüklü bir hayvanın geçebileceği ölçektedir. Bazı yerleşmelerde sokak üzerine taşan saçaklar kapalı, samimi ve değişken perspektifli mekân etkileri oluştururlar. Bu organik sokakları bölgesel özelliklere göre bazen ahşap payandalı ya da taş konsollu çıkmaları ile yapı kütleleri, bazen de yüksek bahçe ya da avlu duvarları sınırlar.
kap.ev



İÇ ÇEVRE

Bahçe, avlu ve avluyu çevreleyen mekânlardanoluşur. Her şey kullanıcının yaşama biçimi ve günlük eylemlerine göre tasarlanmıştır. Genel özellikler şöyle özetlenebilir:
*Pratiklik
*İşlevsellik
*Çevre koşullarına uyum
*Çözüme iç mekânla başlayıp dışa doğru geliştirmek ve bütünleştirmek
*Malzeme ve gereçleri en yakından seçmek
*Çözümde, strüktürde, görünüşte yalınlık
*İşlevsel çözümlerin planlamadaki önceliği




Evlerin plan şemaları ve kullanılan malzemeler Anadolu'nun değişik bölgelerinde değişik koşul ve bileşenlerde ortaya çıkmaktadır. Bunda iklim, çevresel koşullar, yöresel topografik durum gibi pek çok etken söz konusudur.

ESKİ KAPADOKYA EVLERİ PLAN TİPLERİ



kapoew.jpg


Kapadokya evinde plan, odaların bir sofa çevresine dizilmesiyle oluşur. Oda,
biçimi, büyüklüğü, nitelikleri pek az değişken bir yaşama birimidir. Odalar arası alan diyebileceğimiz sofa ise, her özelliğiyle değişkendir. Bu yüzden ev tipini sofa belirler. İç Sofalı Tipler: 18. yüzyıldan itibaren belirginleşmiş, ancak 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. Kentlerin kalabalıklaşması, arsanın küçülmesi ve değer kazanması daha içe dönük ve sıkışık planlamaları gerektirmiştir.

kap.ev3



Daha rahat yaşama biçiminin arzulanması, tozdan, soğuktan kaçılması, sofa alanını da her zaman kullanma ihtiyacı, bu tipin tercih edilmesinin sosyal nedenleri arasındadır. Bu derli toplu plan, daha çok sayıda odaya yer veriyor, yanyana gelen odalar sayesinde duvarlar azalıyor ve ekonomi sağlanıyordu. Bir başka görüşe göre ise orta sofalı plan tipi, Orta Asya'dan beri kullanılan bir tip olup Anadolu Türk mimarisinde daha çok medrese, cami, köşk gibi yapı türlerinde uygulanmışken 18. yüzyıldan


sofa.gif


itibaren önce büyük kentlerde yönetici evlerinde sonra da çevresinde tekrar uygulama alanı bulmuş bir ev tipidir. İç sofalı tipte bir yönde simetri görülür.

Şekil 1: İç Sofalı Tip

NASIL GEZİLİR?


KENDİ ARACINIZ İLE

Avanos gezi yerlerine çok yakındır. Elinize bir bölge haritası alarak kendiniz rahatlıkla gezebilirsiniz. Yollar tamamen asfalttır ve gezi güzergahı karışık değildir.

BELEDİYE OTOBÜSLERİ İLE

Avanos'tan gün boyunca bölgenin her tarafına, bazı yerlere her yarım saatte bazılarına ise saat başlarında tarifeli belediye otobüs seferleri vardır. Akşamları ise belli bir saatten sonra otobüs seferi yoktur. Bölgeyi bu şekilde gezmek için biraz fazla zaman ayırmanız gerekmektedir.

ARAÇ KİRALAYARAK

Bölge gezinizi araç kiralayarak yapabilirsiniz. Özellikle kişi sayınız fazla ise oldukça ekonomik olacaktır.
Ehliyetiniz yok ise yada araç kullanmaktan hoşlanmıyor iseniz, az bir farkla şöförlü olarakta kiralayabilirsiniz.



BÖLGE TURLARINA KATILARAK



Rehberli olarak yapılan günlük bölge turlarına katılabilirsiniz. Bu şekilde rehberinizden Kapadokya'nın görsel güzelliklerine ilave olarak tarihi ve oluşumu ile ilgili olarakta daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

YÜRÜYEREK

Yürümekten hoşlanıyorsanız Avanos İlçesinde bulunan ören yerlerini bu şekilde gezebilirsiniz. Avanos - Paşabağı - Zelve - Çavuşin bölgesi peribacalarının ve vadilerin en yoğun olduğu alandır. Karayolunun kenarında yol boyunca yürüyüş ve bisiklet yolu ayrılmıştır. Bundan dolayı trafik yönündende son derece emniyetlidir. Ayrıca bu güzergah yerli halkında sabah ve akşamları spor amaçlı yürüyüşlerini yaptığı alandır. Sıcak yaz günlerinde sabah erken saatleri tercih edebilirsiniz


KAPADOKYA BOLON TURLARI



Kapadokya'nın muhteşem manzarası eşliğinde Balon uçuşlarına katılabilirsiniz.



balloon_goreme_1.gif




Kısa tur

Yaklaşık 45 dk. uçuş - Sabah 5 civarı başlar, 7 civarı biter.

Uzun tur

Yaklaşık 1 saat 15 dk. uçuş - Sabah 5 civarı başlar, 8 civarı biter.

Genel bilgi

Sıcak hava Balonları, 28ºC'nin üzerinde ve aşırı rüzgarlı koşullarda uçamadığında,


baloons.jpg



uçuşlar meteorolojik koşulların uygun olduğu sabah saatlerinde yapılmaktadır. Sabah saat 5 civarı, araçlarımız yolcularımızı otellerinden alır ve kalkış alanına getirir. Balonlar yerde uçuşa hazırlanırken, yolcularımız açık büfe hafif bir kahvaltı yaparlar. Kısa süren bir hazırlıktan sonra balonlar gündoğumuna yakın uçuşa başlarlar. Sıcak hava balonlarında yönlendirme imkanı yoktur. Rüzgar yönünde hareket ederler. Fakat havanın değişik irtifalarında rüzgar yönleri farklı olabilir. Pilot, yükselip alçalarak gitmek istediği yöne uygun rüzgarı bulmaya çalışır. Uçuş süresince Balonlar yaklaşık 1000 feet lik yüksekliğe çıkarak güneş doğuşunu,vadi içlerine girerek peri bacalarını ve vadi manzaralarını yolcularımıza seyretme imkanı verir. Uçuş sonunda yolcularımız için şampanyalı bir kutlamamız vardır. Ayrıca uçuş hatırası olarak uçuş sertifikası ve balon şapkası verilmektedir. Balon uçuş macerası bitiminde yolcularımız tekrar kendi araçlarımızla konakladıkları otellerine bırakılır.



ZAMANTI'DA RAFTİNG

Kapdokya geziniz sırasında özellikle deniz kenarından uzak olma fikrine dayanamayanlar için çok güzel bir önerimiz var. Günübirlik sizin için tasarlanmış rafting programımıza katılın, Zamantı kanyonunun mavi sularını, coşkulu şelalelerini eski su değirmenlerini keşfedin



zamanti%2520rafting3.jpg
zamanti%2520rafting1.jpg


GÜNLÜK PROGRAM

7.30- 8.00 Otelden alınış ve Kapadokya'dan çıkış
9.30- 20 dk serinlemek ve kıyafet değişimi için Yahyalı'da mola
11.00- Emniyet takımlarını giyip hazırlanma ve 1-2 ° su sıcaklıgına alışma molası
11.30- Aralıklı verilecek molalarla 3-4 °'lik suda mavi kanyonda rafting, oyunlar ve
ardından hafif bir yemek
14.30- Kısa bir transferle Güney Şelale'ye varış
14.45- Nehir kenarında açık büfe öğle yemeği
15.30- Ünlü Kapuzbaşı Şelale'sini ziyaret
16.00- Kapadokya'ya depar
19.00- Otele varış

GÜNLÜK KİŞİ BAŞI FİYAT: 95 € (K.D.V.dahil)

- Depozit olarak 20 € ön ödeme otele yapılacaktır
- Fiyata yukarda ayrıntıları verilen tüm aktiviteler, güvenlik giysileri, ekipmanı, profesyonel
rehberlik dahildir
- Tura katılmak için min. yaş 8'dir.
- Ayrıca yüzme bilmeyenler için de müsaittir (ancak tur liderini önceden uyarınız)
- Min. 2 kişi olmak şartıyla hergün turumuz mevcuttur.
- Öğlen açık büfemizde salatalar, pilav, tavuk şiş, Medraft özel sosu, mevsim meyveleri,
portakal suyu, su ve çay bulunmaktadır. Ayrıca Vejeteryanlar için tavuk yerine
alternatifimiz mevcuttur.(diğer soft ve alkollu içecekler extra ücretledirilir.)
- Turlarımız Nisan - Kasım arası uygundur.
- Eğer herhangi sağlık probleminiz var ise lütfen bizi önceden bilgilendiriniz.
- Program ve tur sırasında alkol almak yasaktır.
- Tura getirmeniz gerekenler mayo, short, havlu,yedek giysi,güneş kremi,kaymayan,
kapalı,rahat ayakkabılar ya da sandalet ve "tüm macera hisleriniz"...
- Medraft tur boyunca sizi 1 milyon $ sigortalamaktadır


KAPADOKYA’YI AT SIRTINDA KEŞFEDİN

Araçların giremediği patika yollarda vadi uzantılarında, yemyeşil köy bağları arasında gezinirken, bu keşfi at sırtında yapmaya ne dersiniz? Çok iyi bir binici olmanıza gerek yok, hatta bu ilk deneyiminiz olabilir. Uzman rehberimiz size hatta çocuklarınıza liderlik ederken siz de, Kapadokya’nın gizli yollarını keşfetmeye devam edeceksiniz. At turlarına saatlik yada günlük katılabilirsiniz.


at%2520turlari.jpg



Göreme


Peri bacalarının içinde yerleşim sürdüğü 2000 nüfuslu bir kasaba. Yörede Hıristiyanlık öncesi dönemden kalan mezar odalarını kayalar üzerinde görüyoruz. Göreme Açık Hava Müzesi'nde küçüklü büyüklü çok sayıda kilise ile keşiş yemekhaneleri, mezar odaları, kiler ve mahzen göreceğiz. Müze alanındaki manastırlarda VII. Yüzyıldan XII. Yüzyıla kadar kilise mimarisini izlemek mümkün. Düztabanlı beşik tonozlu, tek veya 3 apsisli, merkezi haç planlı mimariye göre yapılmış kiliselerin fresklerinde de yerel üslupları yansıtan resimleri izleyebilirsiniz.

Göreme Milli Parkı

Volkanik tüften oluşmuş ilgi çekici manzara yapısı içerisinde Bizans Kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihinden önemli bir devri sergilemektedir. Bölgenin özelliklerinden burada yaşayanlar savaşların etkilerinden,merkezi idarenin otoritesinden uzak kalmayı başarabilmişlerdir.

Ana ulaşım yollarına uzaklığı ve engebeli bir alan olması ,gizlenmek isteyen veya dini inzivaya çekilenler için uygun korunma yeri olmuştur. Manastır hayatı 3. yüzyıl sonları ile 4. yüzyıl başlarında başlamış ve hızla yayılmıştır. Manastırlar, kiliseler, şapeller,yemekhaneler ve keşiş hücreleri ,depo ve şarap yapım yerleri bulunan mekanlar oyulmuş,duvar resimleri ile süslenmiştir.

GoremeKaranlikK.jpg




Ayrıca saha içerisinde , Ürgüp ,Avcılar, Üçhisar, Çavuşini, Yeni Zelve yerleşimleri, Göreme yöresinin geçmişteki kültürüne uygun tarım ve köy hayatını yansıtan tarihi ve doğal bütünlüğü sağlayan sahaları teşkil eder.

Yukarıda anlatılan; Göreme'nin eşsiz jeomorfolojik oluşumu , estetik manzara yapısının görsel değeri ile tarihi ve etnolojik yapısı Milli Parkın kaynak zenginliğinin ana başlıkları sayılabilir.

Uçhisar


Avanos-Göreme yolu üzerinde, Avanos'a 7 km uzaklıktadır. Bölgenin en yüksek noktasında yer alan ve en eski yerleşimin ne zaman başladığı bilinmeyen Uçhisar, yerleşim birimi açısından Ortahisar’a ve Ihlara Bölgesi’ndeki Selime Kalesi’ne benzemektedir.
Uçhisar’ın kale olarak kullanımı Hititler döneminden başlıyor. Bizanslarda Arap akınlarından korunmak için kale olarak kullanmışlardır.


uchisar.jpg



Uçhisar Kalesi’nin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik seyir noktasıdır. Kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmıştır. Odaların girişlerinde ise -tıpkı yer altı yerleşimlerinde olduğu gibi-giriş/çıkışı kontrol altına almaya yarayan sürgü taşları bulunmaktadır. Çok katlı bir özelliğe sahip olan Kale’nin bazı mekanları bugün yer yer göçtüğünden dolayı tüm mekanlara ulaşmak ne yazık ki mümkün olamamaktadır.

Uçhisar’ın doğu, batı ve kuzeyinde yeralan bazı peribacaları Roma Dönemi’nde mezarlık amacıyla oyulmuştur. Girişleri genellikle batı yönüne bakan mezarların iç kısımlarında ölülerin yatırıldığı klineler bulunmaktadır. Gerek Kale’nin eteklerinde gerekse Kale’de çok az sayıda kaya oyma kiliseler tespit edilebilmiştir. Bunun nedeni belki de çok sayıda kilise ve manastıra sahip olan Göreme’nin Uçhisar’a yakın olmasındandır. Kale’nin zirvesindeki Bizans Dönemi’ne ait basit kaya mezarlar ise oldukça tahrip olduklarından ve soyulduklarınden pek özellik arzetmezler.

Uçhisar Kalesinde Ortahisar ve Ürgüp’teki (Bşahisar) gibi kalesi olan yerleşimlerle savunma amacıyla çevreye uzanan uzun tünellerden bahsedimektedir. Fakat bu tüneller yer yer güçlüklerinden dolayı bugün esrarını hala korumaktadır.

Kale ve çevresindeki peribacalarına ve yamaçlara mezarların dışında çok sayıda güvercinlikler de inşa edilmişti. Yeterli toprağa sahip olmayan Uçhisarlı çiftçilerin az topraklarına karşılık çok ürüne ihtiyaçları vardı. güvercin gübresinin tarımda verimi arttırdığını bilen Uçhisarlılar peribacalarının içlerine ya da vadi yamaçlarına güvercinlik inşa ederek bu sorunu çözmeye çalışmışlardır.


Ortahisar




Nevşehir-Ürgüp karayolu üzerinde, Ürgüp'e 6 km. uzaklıktadır. En belirgin yapısı Etiler zamanında oyulmuş, 1200 m rakımlı 86 m yükseklikteki Ortahisar Kalesi'dir. Kale hem stratejik hem de yerleşim amacıyla kullanılmıştır. Kalenin eteklerinde Kapadokya'nın karakteristik sivil mimari örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca hemen hemen tüm vadilerin yamaçlarına oyulan kaya depolarında yörede yetişen patates ve elma, Akdeniz Bölgesi'nden getirilen portakal ve limon saklanmaktadır.

Ortahisar vadilerinde son derece ilginç manastır ve kiliseler bulunmaktadır. Bunlar Sarıca Kilise, Cambazlı Kilise, Tavşanlı Kilise, Balkan Deresi Kiliseleri, Hallaç Dere Manastırı’dır.


Ortahisar1.jpg




Ürgüp


Nevşehir’in 20 km doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin önemli merkezlerindendir. Tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi’nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır.


Urgup.jpg


Ürgüp ve civarındaki ilk yerleşim antik adı Tomissos olan Damsa Çayı’nın doğusundaki Avla Dağı etekleridir. İngiliz Arkeolog Ian Todd’un burada yaptığı yüzey araştırması sonucunda çok sayıda obsidiyenden ve sileksten Paleolitik Dönem’e ait aletler bulmuştur. Daha geç dönemlere ait en önemli kalıntılar ise Ürgüp kasaba ve köylerinde bulunan Roma Dönemi’ne ait kaya mezarlardır.

Bizans Döneminde de önemli bir dini merkez olan Ürgüp, köy, kasaba ve vadilerindeki kaya kiliselerin ve manastırların piskoposluk merkeziydi.

XI. yüzyılda Ürgüp, Selçuklular’ın önemli kentleri Konya’ya ve Niğde’ye açılan önemli bir kale konumundaydı. Bu döneme ait iki yapı kentin merkezindeki Altıkapılı ve Temenni Tepesi Türbeleri’dir. Bir anne ve iki kızına ait olan ve XIII. yüzyılda yaptırılan “Altı Kapılı Türbe”, altı cepheli, her cephesinde kemerli pencereli ve üstü açıktır. Ürgüp’ün Temenni Tepesi’nde bulunan iki türbeden birinin, 1268 yılında Vecihi Paşa tarafından yaptırılan ve halk arasında “Kılıçarslan Türbesi” olarak da anılan Selçuklu Sultanı IV. Rüknettin Kılıçarslan’a, diğerinin ise III. Alaaddin aaakubat’a ait olabileceği düşünülmektedir. Ancak araştırmacılara göre bu olasılıklar oldukça zayıftır.

Gülşehir

Nevşehir merkezi veya Avanos’dan asfalt bir yolla ulaşabilirsiniz, Kızılırmak'ın güney kenarında yeralan antik adı 'Zoropassos' olan Gülşehir'in eski adı ise 'Arapsun'dur. Damat İbrahim Paşa'nın Nevşehir'e yaptığı imari, bir başka Osmanlı Sadrazamı Karavezir Mehmet Seyyid Paşa da Gülşehir'e yapmış 30 haneli Gülşehir'i bir külliye ile donatmıştır. Külliye cami, medrese ve çesmeden oluşmaktadır. Açık Saray Ören Yeri Nevşehir-Gülşehir yolu üzerinde, Gülşehir'e 3 km uzaklıktaki Açık Saray Ören Yeri, tüf kayalar içine oyulmuş sayısız mekanları, Roma Dönemi kaya mezarları, 9. ve 10. yüzyıla tarihlenen kaya kiliseleri ile önemli bir piskoposluk merkeziydi. Halk arasında "Haci Bektas Veli Mescidi" olarak adlandırılan mekanın mihrabının günümüze kadar korunmuş bir İslami yapı olması açısından dikkat çekmektedir.Kareye yakın planlı mescidin batı kesiminde yüksekçe nişler yeralmaktadır. Bu ören yerinde bulunan mantar biçimindeki peribacalarının benzeri yoktur.


gulsehir.jpg



Aziz Jean Kilisesi


Gülşehir'in hemen girişinde yer alan ve iki katlı olan Aziz Jean Kilisesi'nin alt katında kilise, şarap mahzenleri, mezarlar, su kanalı ve görevlilere ait mekanlar, üst katında ise İncil'den alınmış sahnelerle süslenmiş bir diğer kilise yer almaktadır.Alt kata ait kilise, tek apsisli, haç planlı, haç kolları, beşik tonozludur. Merkezi kubbesi çökmüştür. Süsleme açısından direk ana kaya üzerine kırmızı asi boyası ile stilize hayvan, geometrik ve haç tasvirleri resmedilmiştir. Üst kattaki kilise ise tek apsisli ve beşik tonozludur. Ana apsisteki resimlerin dışında oldukça iyi korunmuş olan kilise siyah bir is tabakası ile kaplıydı. Kilise restorasyonu ve konservasyonu 1995 yılında yapıldıktan sonra bugünkü haline gelmiştir

Hacıbektaş

Avanos'a 45 km. uzaklıkta olan Hacıbektaş, Kırşehir yolu üzerindedir. Nevşehir'in ilçelerinden Hacıbektaş'ın eski ismi Sulucakarahöyük'tür. Kapadokya'daki din turizminin bir başka türünü, bu defa Hıristiyanlığı değil, Müslümanlığı ilgilendiren yönü vardır. Adından da anlaşılacağı üzere, Hacı Bektaş Veli'nin dergahının bulunduğu yer olması nedeniyle, Sulucakarahöyük olan adı Hacıbektaş'a çevrilmiştir. Her yıl 16-18 Ağustos tarihlerinde düzenlenen Hacıbektaş Alevi şenlikleri, oldukça ilgi görmekte ülkenin her yerinden gelen Aleviler, çeşitli sanatsal etkinliklere katılmaktadır. Hacı Bektaş Veli'nin dergahının bulunduğu mekan Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki eklerle bugünkü halini almış ve Cumhuriyet döneminde Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasıyla müze haline getirilmiştir. İçinde Hacı Bektaş-ı Veli ve Balım Sultan Türbeleri'nin bulunduğu külliyede; cami, çamaşırhane, hamam, aş evi, konuk evi ve çeşmeler yer alır. Müze olarak ziyarete açılan külliye birbiri ardına sıralanan üç avludan ibarettir:


Avlu (Nadar Avlusu)

Büyük, kemerli bir kapı ile avluya girilir. Hemen sağda 1902 yılında inşa edilmiş 'Üçler Çeşmesi" yer alır. Aynı avlu içinde çamaşırhane ve hamam da bulunmaktadır.

Avlu (Dergah Avlusu)

Buraya 'Üçler Kapısı 'olarak adlandırılan bir kapı vasıtasıyla girilir. Kapının hemen sağındaki Çeşme 1554 tarihinde yaptırılmıştır, 1875 yılında Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın kızı tarafından Mısır'dan gönderilen aslan heykelinin yerleştirilmesinden sonra 'Aslanlı Çeşme' adını almıştır. Bu avluda Osmanlı Sultanı II. Mahmut zamanında, 1834 yılında yaptırılan bir Cami, dergaha gelen misafir ve yolcuların karşılandığı Konuk Evi ve Aş Evi yer alır. Meydan Evi'nin bitişiğindeki Kiler Evi'nin alt katında dergahın kıymetli eşyaları ve yiyecekleri depo edilmiştir.

Avlu (Hazret Avlusu)

Altılar kapısından girilir. Girişte hasbahçe, sağ tarafta derviş ve baba mezarları bulunur. Karşı tarafta Selçuklu mimarisi özelliklerini arz eden ve Orhan Gazi zamanında yaptırılan Hacı Bektaş Veli Türbesi yer almaktadır. Türbeye Selçuklu motiflerinden oluşan mermer bir kapıdan girilmektedir. Hacı Bektaş'ın inzivaya çekildiği Çilehane ve Kırklar Meydanı bu bölümdedir. Hacı Bektaş'ın yeşil sandukalı türbesi, çeşitli şamdanlarla donatılmış, kalem işi süslemeler ve yazı motifleriyle süslenmiştir.










 
---> Nevşehir Hakkında Herşey

nevşehir akdeniz bölgesinde değildir cahilligine vererek konuyu iç anadolu bölümüne taşıyorum xD
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst