ashli
Bayan Üye
"Keşke"lerden korkarım...
Çünkü bir yanıyla insanı suyun dibine çeken,ayağına bağlanmış koca bir kaya parçası gibidirler...
Her "keşke şöyle olsaydı,keşke böyle yapsaydım" deyişinde biraz daha batarsın.
Her "keşke" deyişinde gücün biraz daha tükenir,gelecek biraz daha uzaklaşır,geçmiş daha sıkı yakana yapışır...
"Keşke"lerden korkarım ...
Çünkü bir yablarıyla da yalandırlar,söyleyeni kendine inandıran en "havalı" yalanlardandırlar...
" Keşke affedebilseydim seni" dersin sözgelimi...
E,affet o zman,şimdi affet!Ne duruyorsun!İstiyorsan affedersin,keşkesi var mı?
"Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler" dersin sözgelimi...
"Topu taca atma"nın, kendi sorumluluğunu yok saymanın,çoktan verilmiş bir kararın altına ince ve intikamcı bir sızı yerleştirmenin en cilalı yoludur bu...
Yanlış anlamayın sakın!
Pişmanlık apaçık ve insanca bir histir.
Hele sessiz pişmanlıklar vardır;boynu bükük,gözleri buğulu ve soylu pişmanlıklar vardır ki,yakışır insana...
Ve elbette güzel "keşke"ler de vardır!
Zaman tam en güzel yerinden yakalamışken bizi,birdenbire içimizden fışkıran özleme ayak uydurup "keşke burada olsaydı"diye yazıklanmak mesela böyledir.
Benim itici bulduğum "keşke"lerse ruh gastritleri,vesvese illetleri ve kaderle didişmekten yorulmayan hırsların mızıldanmalarıdır.
KEŞKE defterimizden silebilseydik bu "keşke"leri...
Hele o hep bir şeyleri kaçıracakmış korkusuyla yaşayıp sonunda yine de hep "kaçırdığın" duygusuyla hesaplaşmanın güçlüğü!
Ne zordur!
Nasıl da hırpalayıcıdır!
Hep geleceği planlayıp,hep geleceği arzulayıp "bugün"ü elinden kaçırmışsındır.
Hayallerinin "aşk"ının peşinde koşturup bir gün bile sevinemeden yaşamışsındır.
Ya da kof kahkahların sarhoşluğuna kanıp hem aşkı hem de Tanrı'nın güzelim kıvılcımını,sevinci ıskalamışsındır...
Sevmek yerine sevgi üzerine uzun bolu gevezelikler yapmayı tercih etmişsindir.
Sevinmek yerine seni sevindirene tırnaklarını geçirmeyi tercih etmişsindir.Sonunda hem onu elinden kaçırmış hem de bütün tırnaklarını kırmışsındır
Sonradan yıkılmaktan çok yaşamaktan korktuğun için daha ilk baştan yıkıp dökmüşsündür...
Duygularına teslm olup "sürünmek"ten ölesiye korktuğun için baston gibi yürümeyi seçmişsindir.
Gündüzü aydınlığı için değil ,geceden korktuğun için sevmişsindir...
Ve geceyi "karanlığında " kaybolmak için değil,ağlaklıklarına meze yapmak için sevmişsindir.
Sonunda ne gece kalmıştır ne gündüz.Vakti ve ışığı belirsiz ve tükenmek bilmeyen bir hayat koşuşturmacasından başka bir şey yoktur artık elinde...
Ne okuduğun kitapların dipnotlarına bakmışsındır uzun uzun ne de saksıdaki çiçeklerin toğrağına...
Sevgilinin gözbebeklerine de sevdiğin şehre de uzun uzun sadece bir kez ,o da veda ederken bakmışsındır.
Ne kadar berrak bir çağrıdır orada gördüklerin ve fakat ne kadar geçtir!...
Bu durumda "keşke"ler fayda eder mi?
Hiç sanmam.
Ama hala özenle sakladığımız ve üşüdüğümüzde üzerimize çekmeyi sevdiğimiz bebeklik battaniyelerimiz gibidir bu yazıklanmalar...
En azından "iç titremelerimizi"dindirirler.
Yavaş yavaş...
Haşmet Babaoğlu
Çünkü bir yanıyla insanı suyun dibine çeken,ayağına bağlanmış koca bir kaya parçası gibidirler...
Her "keşke şöyle olsaydı,keşke böyle yapsaydım" deyişinde biraz daha batarsın.
Her "keşke" deyişinde gücün biraz daha tükenir,gelecek biraz daha uzaklaşır,geçmiş daha sıkı yakana yapışır...
"Keşke"lerden korkarım ...
Çünkü bir yablarıyla da yalandırlar,söyleyeni kendine inandıran en "havalı" yalanlardandırlar...
" Keşke affedebilseydim seni" dersin sözgelimi...
E,affet o zman,şimdi affet!Ne duruyorsun!İstiyorsan affedersin,keşkesi var mı?
"Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler" dersin sözgelimi...
"Topu taca atma"nın, kendi sorumluluğunu yok saymanın,çoktan verilmiş bir kararın altına ince ve intikamcı bir sızı yerleştirmenin en cilalı yoludur bu...
Yanlış anlamayın sakın!
Pişmanlık apaçık ve insanca bir histir.
Hele sessiz pişmanlıklar vardır;boynu bükük,gözleri buğulu ve soylu pişmanlıklar vardır ki,yakışır insana...
Ve elbette güzel "keşke"ler de vardır!
Zaman tam en güzel yerinden yakalamışken bizi,birdenbire içimizden fışkıran özleme ayak uydurup "keşke burada olsaydı"diye yazıklanmak mesela böyledir.
Benim itici bulduğum "keşke"lerse ruh gastritleri,vesvese illetleri ve kaderle didişmekten yorulmayan hırsların mızıldanmalarıdır.
KEŞKE defterimizden silebilseydik bu "keşke"leri...
Hele o hep bir şeyleri kaçıracakmış korkusuyla yaşayıp sonunda yine de hep "kaçırdığın" duygusuyla hesaplaşmanın güçlüğü!
Ne zordur!
Nasıl da hırpalayıcıdır!
Hep geleceği planlayıp,hep geleceği arzulayıp "bugün"ü elinden kaçırmışsındır.
Hayallerinin "aşk"ının peşinde koşturup bir gün bile sevinemeden yaşamışsındır.
Ya da kof kahkahların sarhoşluğuna kanıp hem aşkı hem de Tanrı'nın güzelim kıvılcımını,sevinci ıskalamışsındır...
Sevmek yerine sevgi üzerine uzun bolu gevezelikler yapmayı tercih etmişsindir.
Sevinmek yerine seni sevindirene tırnaklarını geçirmeyi tercih etmişsindir.Sonunda hem onu elinden kaçırmış hem de bütün tırnaklarını kırmışsındır
Sonradan yıkılmaktan çok yaşamaktan korktuğun için daha ilk baştan yıkıp dökmüşsündür...
Duygularına teslm olup "sürünmek"ten ölesiye korktuğun için baston gibi yürümeyi seçmişsindir.
Gündüzü aydınlığı için değil ,geceden korktuğun için sevmişsindir...
Ve geceyi "karanlığında " kaybolmak için değil,ağlaklıklarına meze yapmak için sevmişsindir.
Sonunda ne gece kalmıştır ne gündüz.Vakti ve ışığı belirsiz ve tükenmek bilmeyen bir hayat koşuşturmacasından başka bir şey yoktur artık elinde...
Ne okuduğun kitapların dipnotlarına bakmışsındır uzun uzun ne de saksıdaki çiçeklerin toğrağına...
Sevgilinin gözbebeklerine de sevdiğin şehre de uzun uzun sadece bir kez ,o da veda ederken bakmışsındır.
Ne kadar berrak bir çağrıdır orada gördüklerin ve fakat ne kadar geçtir!...
Bu durumda "keşke"ler fayda eder mi?
Hiç sanmam.
Ama hala özenle sakladığımız ve üşüdüğümüzde üzerimize çekmeyi sevdiğimiz bebeklik battaniyelerimiz gibidir bu yazıklanmalar...
En azından "iç titremelerimizi"dindirirler.
Yavaş yavaş...
Haşmet Babaoğlu