Nazar Boncuğunun Tarihçesi

matrock_guzel

Bayan Üye
Nazar Boncuğu - Eski bir anadolu inancının camdaki yansımaları
İnsanlık tarihi boyunca her kültürde ve dinsel inançta göz figürü kötülükleri savan güçlü bir tılsım olarak kabul edilmiştir...


Bu figüre Musevi Hıristiyan ve İslam kültürlerinin yanı sıra Budist ve Hindu toplumlarda da rastlıyoruz. Bu ortak gelenek Anadolu'nun 3000 yıl öncesine dayanan cam sanatında yeni bir kimlik kazanır. Anadolulu bir cam ustası göz figürünün gücünü ateşin gücüyle birleştirerek yepyeni bir tılsım yaratır:
Nazar Boncuğu


O zamandan bu yana insanlar kötülüklerden korumak istedikleri her şeye nazar boncuğu iliştire gelmiştir. Yeni doğmuş bebeklerden bindikleri ata hatta evlerinin kapılarına bile...
Nazar boncuğu geleneği Anadolu'da hâlâ yaşamaktadır. Sayıları giderek azalan nazar boncuğu ustalarının hünerli elleriyle biçimlendirdiği ışıltılı göz boncukları Anadolu'dan dünyanın dört bucağına yayılmaktadır.

Nazar BoncuÇu bugün sadece Türkiye'de İzmir'e baÇlı Görece ve Kurudere köylerinde bu işe gönül vermiş son bir kaç usta tarafından yapılmaktadır. Bu ustalar evrensel bir inancın sihirli nesnelerini şaşırtıcı bir cam işleme tekniÇiyle üretmektedirler.

Bu sanat binlerce yıllık süreç içinde çok az deÇişime uÇramıştır. 3000 yıllık Antik Akdeniz Cam Sanatı tüm incelikleriyle Anadolu nazar boncuÇu fırınlarında yaşamaktadır.

Bugün bu geleneÇi yaşatan az sayıdaki boncuk ustasının kökeni 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluÇunun daÇılmaya başlamasıyla İzmir ve çevresine yerleşen Arap asıllı cam ustalarına dayanmakta. Anadolu'da unutulmaya yüz tutmuş olan cam işleme tekniÇi bu tarihten sonra göz sembolüyle birleşerek yeniden hayat bulur.

Önceleri Araphan ve Kemeraltın'da ocak kurup hal hal ve nazar boncuÇu yapan ustalar fırınların çıkardıÇı dumanın çevre sakinlerini rahatsız etmesi ve yangın tehlikesi yaratması üzerine bu bölgeden sürülürler. 1930'larda büyük miktarlarda tükettikleri çam odununun bol olduÇu Görece'ye 1950'lerde ise Kurudere köyüne yerleşirler.

Günümüzde kullanılan fırınların yapısı ve çalışma tekniÇi eskisiyle bire bir aynıdır. Sabahın erken saatlerinde çam odunuyla yakılan fırın atık camların ve özel olarak hazırlanan renklendirici kimyasalların fırın içindeki gözlere yerleştirilmesinin ardından çok kısa sürede 900 C derecelik bir sıcaklıÇa ulaşır. Bu sadece ateş tuÇlası kil ve samandan yapılmış olan fırınlardaki üstün teknolojinin bir göstergesidir. Her gün inanılmaz bir ısı düzeyine yükselip soÇuyan fırınların üzerindeki kil sıva hem ideal bir ısı yalıtımı saÇlamakta hem de daÇılıp parçalanmasını önlemektedir. Çam odunu ise yandıÇında yüksek ısı vermesi çok az kül bırakması cama parlaklık ve şeffaflık kazandırması nedeniyle özellikle tercih edilmektedir.

Gözleri ateşe odaklanmış ustalar çelik çubuklarıyla hızlı ama telaşsız çalışırlar... Sessizlik içinde bilmediÇimiz bir oyunu oynar gibidirler... Birkaç kesin hareketle erimiş cama biçim verilir. Kullanılan araçların adları bile mistik bir törende okunan duaların yankıları gibidir. Ana parçayı oluşturan camın sarıldıÇı çubuÇun adı Asabe... Nazar BoncuÇu üzerine gözleri kondurmada kullanılan şiş Merdan... Erimiş cama biçim verilen yassı demirin adı ise Metleke... Ve bu ayin sürer gider..

Nazar boncuÇu'nun renklendirilmesi Sümer tabletlerinde anlatılanlardan çok farklı deÇildir. Bakır tozu kepek ve sofra tuzu camla karıştırılıp eritildiÇinde mavi renk kalay çinko kurşun ve cam karışımına bakır tozu eklendiÇinde ise çeşitli tonlarda yeşil elde edilir. Cama opal karıştırılırsa kaliteli beyaz renge ulaşılır. Ama her ustanın uzun yıllar sonunda edindiÇi renklere ilişkin çok özel sırları da vardır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst