meridyen2
Kayıtlı Üye
Nasıl 3 Boyutlu Görüyoruz?
Rahman (olan Allah)'ın yaratmasında hiçbir "çelişki ve uygunsuzluk" göremezsin. İşte gözünü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
Gözümüzün 2 boyutlu olarak gördüğü nesneleri beynimiz üç boyutlu olarak algılamaktadır. Bu algının nasıl oluştuğunu araştırmak için yapılan bilimsel çalışmalar, beynin mükemmel bir tasarıma sahip olduğunu ortaya koymuştur. Görmedeki bu mükemmelliği anlayabilmek için biraz daha detaylı inceleyelim.
İki gözümüzün olması, gördüğümüz bir objeyi 2 farklı açıdan algılamamızı sağlar. Gözler arasındaki aralık 5 cm.'den biraz daha fazla olduğu için iki retinada oluşan görüntüler birbirlerinden farklıdır. Bir objenin, iki farklı açıdan elde edilen görüntüleri beynin görme merkezinde birleştirilir. Üçüncü boyut algısı da beyinde devreye girer ve böylece insan bir objenin görüntüsünü üç boyutlu görür. Üçüncü boyutu, bilinenin aksine, doğrudan gözler sağlamaz, beyin sağlar. Üçüncü boyut bir algıdır ve bütün algılama işlemleri beyin düzeyinde gerçekleşir. Bu sayede derinlik ve cisimler arasındaki mesafe algılanır.
Eğer iki gözde, ayrı ayrı oluşan görüntüler, beyinde tam olarak birleştirilmeseydi dünyayı çift ve iki boyutlu görecektik. Bu da şu gerçeği ortaya çıkarmaktadır; dış dünya üç boyutlu değildir. Herşey aynen bir sinema perdesinde olduğu gibi, iki boyutludur. Bu iki boyutlu görüntüden, her bir gözümüz için birer adet mevcuttur. Gözlerimizden bir tanesi aynı nesneyi belli bir açıdan iki boyutlu olarak görürken diğer gözümüz aynı nesneyi farklı bir açıdan iki boyutlu olarak görür. Bu olağanüstü bir durumdur, çünkü; bugüne kadar gördüğümüz herşey yani vücudumuz, evimiz, arabamız, arkadaşlarımız kısaca herşey birbirinin aynısı olan iki boyutlu, iki görüntüden oluşmaktadır.
Bu bilimsel gerçek 1848 yılında İngiliz fizikçi Charles Wheatstone tarafından ortaya çıkarılmıştır. Derinliği algılamanın mantığı üzerine araştırma başlatan Wheatstone, stereoskopik görmenin temel ilkelerini atmıştır. Stereoskopik görüntü oluşturma, düz bir yüzeyde üst üste (biraz farklı açılardan) çizilmiş iki resmi her iki göz için farklı filtre edip, her göze kendi açısından çekilmiş görüntüyü sunmak ve derinlik algısı oluşturmaktır.
Görüntüler arasındaki fark çok basit bir deneyle ispatlanabilir. Bir ağacın dallarına önce iki gözünüzle sonra tek gözünüzle bir süre bakın. Daha sonra iki gözünüzü tekrar açın, dallar daha derin gözükecektir.
Bir başka deney daha yapabiliriz. Tek gözünüzü kapadıktan sonra bir dikiş iğnesine iplik geçirmeye çalışın. Büyük olasılıkla bunu yapmakta zorlanacaksınız. Çünkü tek gözle derinlik algısı olmayacağından, iğne ile iplik arasındaki küçük mesafe farkını algılayamayacak ve ipliği deliğe geçiremeyeceksiniz. Birbirlerinden bağımsız olarak gören gözlerin görüntülerinin tek bir görüntü haline getirilmesi, bunu yaparken iki boyutlu görüntülere üçüncü bir boyut eklenmesi olağanüstü bir durumdur. ((Harun Yahya, Hayalin Diğer Adı Madde)
Her gözün gördüğü görüntü retinada ortadan ikiye ayrılır. Bu bölümlerden gelen sinyaller ayrı ayrı yollardan beyne ulaşır ve burada tekrar birleştirilir. Bu görüntülerin parçalanması ve tekrar birleştirilmesi için mükemmel bir geometrik uyumun yanısıra birbirini izleyen kompleks işlemler gerekmektedir. Bu noktada daha ilginç olan bir olay ise beynin parçalanan görüntüyü orjinaline uygun olarak tekrar birleştirmesi ve bu görüntüde hiçbir kayma, karmaşa, kopukluk bulunmamasıdır. Bütün bu mucizevi olaylar insanın iradesi dışında gerçekleşmektedir:
Görme olayı biraz daha detaylı incelendiğinde, göz ile beynin büyük bir uyum içinde hareket ettiği daha iyi anlaşılacaktır. Bu işlemlerden birkaçı şu şekildedir
İki ayrı gözün retinasından gelen sinyallerin üst üste çakıştırılması.
Bu görüntülerin karşılaştırılarak derinliğin algılanması.
Çizgi ve sınırların fark edilmesi.
Görme merkezinde renk analizi.
Beyinde parlaklığın algılanması.
Retinadan gelen görüntünün parçalanıp tekrar birleştirilmesi ve görsel hafızayla tamamlanması.
Görüntünün ters çevrilmesi.
Kör noktaya düşen görüntünün, boşluk olarak kalmaması için doldurulması.
Dış dünya dediğimiz herşey, beynimizin birkaç santimetrekarelik bir bölümünde, karanlık bir ortamda elektrik sinyallerinin yorumlanmasından ibarettir. Küçük bir et parçasının, iki boyutlu görüntüleri üç boyutlu hale çevirmesi, derinliği, gölgeleri, renkleri kendi başına ayırt edebilmesi imkansızdır. Bu muhteşem sistemi yoktan vareden yaratan ve yapacaklarını ona ilham eden yerlerin ve gögün Rabbi Yüce Allah'tır.
Maddeyi iki boyutlu olarak yaratıp, iki farklı açıdan görmemizi sağlayan da, bunları birleştirerek üç boyutlu bir şekilde algılattırarak bize mekan ve derinlik hissini yaşatan da alemlerin Rabbi Allah'tır.
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Mü'minun Suresi, 78)
(makale harun yahya)
Rahman (olan Allah)'ın yaratmasında hiçbir "çelişki ve uygunsuzluk" göremezsin. İşte gözünü çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)
Gözümüzün 2 boyutlu olarak gördüğü nesneleri beynimiz üç boyutlu olarak algılamaktadır. Bu algının nasıl oluştuğunu araştırmak için yapılan bilimsel çalışmalar, beynin mükemmel bir tasarıma sahip olduğunu ortaya koymuştur. Görmedeki bu mükemmelliği anlayabilmek için biraz daha detaylı inceleyelim.
İki gözümüzün olması, gördüğümüz bir objeyi 2 farklı açıdan algılamamızı sağlar. Gözler arasındaki aralık 5 cm.'den biraz daha fazla olduğu için iki retinada oluşan görüntüler birbirlerinden farklıdır. Bir objenin, iki farklı açıdan elde edilen görüntüleri beynin görme merkezinde birleştirilir. Üçüncü boyut algısı da beyinde devreye girer ve böylece insan bir objenin görüntüsünü üç boyutlu görür. Üçüncü boyutu, bilinenin aksine, doğrudan gözler sağlamaz, beyin sağlar. Üçüncü boyut bir algıdır ve bütün algılama işlemleri beyin düzeyinde gerçekleşir. Bu sayede derinlik ve cisimler arasındaki mesafe algılanır.
Eğer iki gözde, ayrı ayrı oluşan görüntüler, beyinde tam olarak birleştirilmeseydi dünyayı çift ve iki boyutlu görecektik. Bu da şu gerçeği ortaya çıkarmaktadır; dış dünya üç boyutlu değildir. Herşey aynen bir sinema perdesinde olduğu gibi, iki boyutludur. Bu iki boyutlu görüntüden, her bir gözümüz için birer adet mevcuttur. Gözlerimizden bir tanesi aynı nesneyi belli bir açıdan iki boyutlu olarak görürken diğer gözümüz aynı nesneyi farklı bir açıdan iki boyutlu olarak görür. Bu olağanüstü bir durumdur, çünkü; bugüne kadar gördüğümüz herşey yani vücudumuz, evimiz, arabamız, arkadaşlarımız kısaca herşey birbirinin aynısı olan iki boyutlu, iki görüntüden oluşmaktadır.
Bu bilimsel gerçek 1848 yılında İngiliz fizikçi Charles Wheatstone tarafından ortaya çıkarılmıştır. Derinliği algılamanın mantığı üzerine araştırma başlatan Wheatstone, stereoskopik görmenin temel ilkelerini atmıştır. Stereoskopik görüntü oluşturma, düz bir yüzeyde üst üste (biraz farklı açılardan) çizilmiş iki resmi her iki göz için farklı filtre edip, her göze kendi açısından çekilmiş görüntüyü sunmak ve derinlik algısı oluşturmaktır.
Görüntüler arasındaki fark çok basit bir deneyle ispatlanabilir. Bir ağacın dallarına önce iki gözünüzle sonra tek gözünüzle bir süre bakın. Daha sonra iki gözünüzü tekrar açın, dallar daha derin gözükecektir.
Bir başka deney daha yapabiliriz. Tek gözünüzü kapadıktan sonra bir dikiş iğnesine iplik geçirmeye çalışın. Büyük olasılıkla bunu yapmakta zorlanacaksınız. Çünkü tek gözle derinlik algısı olmayacağından, iğne ile iplik arasındaki küçük mesafe farkını algılayamayacak ve ipliği deliğe geçiremeyeceksiniz. Birbirlerinden bağımsız olarak gören gözlerin görüntülerinin tek bir görüntü haline getirilmesi, bunu yaparken iki boyutlu görüntülere üçüncü bir boyut eklenmesi olağanüstü bir durumdur. ((Harun Yahya, Hayalin Diğer Adı Madde)
Her gözün gördüğü görüntü retinada ortadan ikiye ayrılır. Bu bölümlerden gelen sinyaller ayrı ayrı yollardan beyne ulaşır ve burada tekrar birleştirilir. Bu görüntülerin parçalanması ve tekrar birleştirilmesi için mükemmel bir geometrik uyumun yanısıra birbirini izleyen kompleks işlemler gerekmektedir. Bu noktada daha ilginç olan bir olay ise beynin parçalanan görüntüyü orjinaline uygun olarak tekrar birleştirmesi ve bu görüntüde hiçbir kayma, karmaşa, kopukluk bulunmamasıdır. Bütün bu mucizevi olaylar insanın iradesi dışında gerçekleşmektedir:
Görme olayı biraz daha detaylı incelendiğinde, göz ile beynin büyük bir uyum içinde hareket ettiği daha iyi anlaşılacaktır. Bu işlemlerden birkaçı şu şekildedir
İki ayrı gözün retinasından gelen sinyallerin üst üste çakıştırılması.
Bu görüntülerin karşılaştırılarak derinliğin algılanması.
Çizgi ve sınırların fark edilmesi.
Görme merkezinde renk analizi.
Beyinde parlaklığın algılanması.
Retinadan gelen görüntünün parçalanıp tekrar birleştirilmesi ve görsel hafızayla tamamlanması.
Görüntünün ters çevrilmesi.
Kör noktaya düşen görüntünün, boşluk olarak kalmaması için doldurulması.
Dış dünya dediğimiz herşey, beynimizin birkaç santimetrekarelik bir bölümünde, karanlık bir ortamda elektrik sinyallerinin yorumlanmasından ibarettir. Küçük bir et parçasının, iki boyutlu görüntüleri üç boyutlu hale çevirmesi, derinliği, gölgeleri, renkleri kendi başına ayırt edebilmesi imkansızdır. Bu muhteşem sistemi yoktan vareden yaratan ve yapacaklarını ona ilham eden yerlerin ve gögün Rabbi Yüce Allah'tır.
Maddeyi iki boyutlu olarak yaratıp, iki farklı açıdan görmemizi sağlayan da, bunları birleştirerek üç boyutlu bir şekilde algılattırarak bize mekan ve derinlik hissini yaşatan da alemlerin Rabbi Allah'tır.
O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir; ne az şükrediyorsunuz. (Mü'minun Suresi, 78)
(makale harun yahya)