Hadis kaynaklarında böyle bir rivayete rastlayamadık.
Namaz kılmayanda hayır yoktur. sözünde bir hakikat vardır. Çünkü imandan sonra İslam dininin en önem verdiği husus namazdır. Değil namazı kılmayanlarda, namazı düzgün olmayan bir şekilde kılanlarda da hayır yoktur. Nitekim bir hadis rivayetine göre Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
İnsanların içinden ilk önce ortadan kalkacak olan şey emanettir. En son kalan ise namazdır. Ancak nice namaz kılanlar var ki onlarda bir hayır yoktur. (Kenzul-Ummal, h. no: 5491).
Namaz kılmayanda hayır yoktur. ifadesinden iki türlü hayırsızlığı anlayabiliriz. Birisi, namaz kılmayanın kendine hayrı yoktur; hep zararına çalışıyor. Bir diğer manası da namaz kılmayana ihtiyatla yaklaşmak gerektiğine işarettir. Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin,
"Namaz kılmayan haindir!.."(Şualar, On Dördüncü Şua)
ifadesi konumuza ışık tutmaktadır:
Namaz kılmayanlarla fazla arkadaşlık kurmak konusunda dikkatli olmak iyi olur. Çünkü eğer biz onları namaza götüremezsek, onlar bizi namazdan uzaklaştırabilir veya tam vaktinde kılmamıza engel olabilirler. Ancak kendine güvenen bir kimse eski arkadaşını namaza alıştırmak için arkadaşlığı sürdürebilir.
Diğer taraftan, hak ve hukukta namaz kılanla kılmayan arasını ayırt etmeden adil davranmak gerekir. Ancak prensip olarak namaz kılmamakla Allaha karşı hıyanet eden kimsenin kullara karşı hıyanet içinde bulunması daha güçlü bir ihtimaldir.
Kuşkusuz her namaz kılanın dürüst olduğunu söylemek de mümkün değildir. Nitekim bir hadis rivayetine göre, Efendimiz (asm) buyuruyor ki;
Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.(Kenzul-Ummal, h. No: 8435).
Diğer bir rivayette mealen şu ifadelere yer verilmiştir:
Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.(a.g.e, h. No: 8436).
Öyle anlaşılıyor ki, Müslümanların bir kısmı, ibadetlerde -dış görünüşü itibariyle- gelenekten gelen ritüelleri yaparken bile, hayal mertebesinden öteye geçmezler. Hakiki takva mertebesine ulaşamadıkları için ufak bir menfaat anında Allaha karşı saygılarını kaybedebiliyorlar.
Evet, bütün ahlakî değerlerini Hz. Muhammed (a.s.m)den alan müminler, onun terbiyesini hafife aldıkları an, bütün meziyetlerini kaybederler...
Namaz kılmayanda hayır yoktur. sözünde bir hakikat vardır. Çünkü imandan sonra İslam dininin en önem verdiği husus namazdır. Değil namazı kılmayanlarda, namazı düzgün olmayan bir şekilde kılanlarda da hayır yoktur. Nitekim bir hadis rivayetine göre Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
İnsanların içinden ilk önce ortadan kalkacak olan şey emanettir. En son kalan ise namazdır. Ancak nice namaz kılanlar var ki onlarda bir hayır yoktur. (Kenzul-Ummal, h. no: 5491).
Namaz kılmayanda hayır yoktur. ifadesinden iki türlü hayırsızlığı anlayabiliriz. Birisi, namaz kılmayanın kendine hayrı yoktur; hep zararına çalışıyor. Bir diğer manası da namaz kılmayana ihtiyatla yaklaşmak gerektiğine işarettir. Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin,
"Namaz kılmayan haindir!.."(Şualar, On Dördüncü Şua)
ifadesi konumuza ışık tutmaktadır:
Namaz kılmayanlarla fazla arkadaşlık kurmak konusunda dikkatli olmak iyi olur. Çünkü eğer biz onları namaza götüremezsek, onlar bizi namazdan uzaklaştırabilir veya tam vaktinde kılmamıza engel olabilirler. Ancak kendine güvenen bir kimse eski arkadaşını namaza alıştırmak için arkadaşlığı sürdürebilir.
Diğer taraftan, hak ve hukukta namaz kılanla kılmayan arasını ayırt etmeden adil davranmak gerekir. Ancak prensip olarak namaz kılmamakla Allaha karşı hıyanet eden kimsenin kullara karşı hıyanet içinde bulunması daha güçlü bir ihtimaldir.
Kuşkusuz her namaz kılanın dürüst olduğunu söylemek de mümkün değildir. Nitekim bir hadis rivayetine göre, Efendimiz (asm) buyuruyor ki;
Kişinin namazına, orucuna bakmayın; konuştuğunda, doğru konuşup konuşmadığına, kendisine emniyet edildiğinde, güvenilirliğini ortaya koyup koymadığına; dünya kendisine güldüğünde, takvayı elden bırakıp bırakmadığına (menfaat anındaki tavrına) bakıp öyle değerlendirin.(Kenzul-Ummal, h. No: 8435).
Diğer bir rivayette mealen şu ifadelere yer verilmiştir:
Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.(a.g.e, h. No: 8436).
Öyle anlaşılıyor ki, Müslümanların bir kısmı, ibadetlerde -dış görünüşü itibariyle- gelenekten gelen ritüelleri yaparken bile, hayal mertebesinden öteye geçmezler. Hakiki takva mertebesine ulaşamadıkları için ufak bir menfaat anında Allaha karşı saygılarını kaybedebiliyorlar.
Evet, bütün ahlakî değerlerini Hz. Muhammed (a.s.m)den alan müminler, onun terbiyesini hafife aldıkları an, bütün meziyetlerini kaybederler...