Tabii ki okunması gereken Türkçe kitaplar 10la sınırlı değil. Türk Edebiyatına giriş yapacaklar için okumaya başlayabilecekleri kitapları listeledik.
Yorumlar kısmında bu listede yer almayan ama sizin favori listenizde yer alan kitapları paylaşabilirsiniz.
1. Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali (1943)
Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, Bu öyle olmayabilirdi! düşüncesi.
Kürk Mantolu Madonna
2. Yenişehirde Bir Öğle Vakti Sevgi Soysal (1973)
İşte ben, bu alışkanlıklarından biri olmak istemem. Senin düzenle olan bağlarından biri. Sabahki diş fırçan, ya da kolunun altına sürdüğün deodorant, ya da yumurtalı şampuan olmak istemem. Bunların günlük mutluluğunda, rahatlığında belki sadece ufak bir payları var. İşte ben bu gündelik mutluluğun daha büyük bir payı olmak istemem. Yani daha rahat olman, korkmaman için örneğin, destek olamam sana. Düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister, bu cesareti gösterebildikten sonra zaten karanlıktan korkmayan biri olursun. O zaman yine beni seversen, bu sevgi kabulümdür. Tamam mı?
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
3. Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar (1949)
Sıkı bir nüfus siyasetine,sıkı bir istihsal siyasetine başlamamız lazım. Birtakım mekteplerimiz var; birçok şeyler öğretiyoruz. Fakat hep eksik olan bir memur kadrosunu doldurmak için çalışıyoruz. Bu kadro dolduğu gün ne yapacağız? Çocuklarımızı muayyen yaşlara kadar okutmayı âdet edindik. Bu çok güzel bir şey! Fakat günün birinde bu mektepler sadece işsiz adam çıkaracak, bir yığın yarı münevver hayatı kaplayacak o zaman ne olacak? Kriz?
Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar
4. Puslu Kıtalar Atlası İhsan Oktay Anar (1995)
Bütün bu sorular onun hiç mi hiç merakını uyandırmıyor, cevapları da onu zerre kadar ilgilendirmiyordu. İstediği şey, eski güzel, rahat, endişesiz ve tekdüze günlere dönmekti. İnsanların dünya karşısındaki kayıtsızlığını da işte tam bu anda kendi zihninde yakaladı ve babasının sözlerine bir anlam vermeyi başardı: Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ıstırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, Dünyanın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuranın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şehadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünyanın şahidi olmaktı.
Puslu Kıtalar Atlası
5. Gölgesizler Hasan Ali Toptaş (1995)
Göz göre göre yok olmuştu o; kendi görünürlüğünün derinliklerine çekilmişti. Her gün her yerde karşılaşılacaktı eskisi gibi, sesi işitilip kokusu duyulacak, ama asla ona ulaşılamayacaktı. Herhalde kendi varlığına karışarak yok olmak en akıllıca yöntemdi. Belki de bu yüzden delirmisti Cennetin oğlu; kendini kendine gömebilmesi icin delirmesi, delirmesi için de herkesten akıllı davranması gerekmişti.
Gölgesizler
6. Tutunamayanlar Oğuz Atay (1972)
Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende alçaklık korkusu var. Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim. Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor. Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
Tutunamayanlar
7. Yorgun Savaşçı Kemal Tahir (1965)
Savaş meydanlarında ölümü kondurmamak nasıl yaşamanın kanunuysa, en umulmadık yerde yaşamayı alt etmesi de ölümün kanunu
Yorgun Savaşçı
8. Bir Gün Tek Başına Vedat Türkali (1975)
Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan, kendi kendini öğütür, bitirir.
Bir Gün Tek Başına - Vedat Türkali
9. Bir Düğün Gecesi Adalet Ağaoğlu (1979)
Bir insan narkoz almadan, kesilip biçilecek yerini uyuşturmadan kendini kendi eliyle ameliyat eder, bunu da ölmeden başarırsa, insanoğlu için yaşamın en güç yanını, adı yapayalnız olmak denen şeyi de başarır.
Adalet Ağaoğlu - Bir Düğün Gecesi
10. Aylak Adam Yusuf Atılgan (1959)
- Ku.ya.ra ile A.da.ko, dedi.
Ne o? Bir ilkçağ trajedisinin adı mı?
Bütün çağların trajedisi bu, Ku-ya-ra; Kumda yatma rahatlığı. A-da-ko: Ağaç dalı kompleksi. Şimdi kumda yattığım için ku-ya-ra diyorum. Kuyara alışılmış tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır. Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen günlerin kolaylığı. Ya a-da-ko? Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır. Buna ben ağaç dalı kompleksi diyorum. Genç hastalığıdır. Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir. İnsanların ağaç dallarını budayıp, gövdeye yaklaştırdıkları gibi, yakınları onun içindeki bu adakoyu da budarlar. Onu gövdeden ayırmamak için ellerinden geleni yaparlar. Kimi insana yapılsa yararı olmaz. Asi daldır o. Ayrılır. Balta işlemez ona.
Yorumlar kısmında bu listede yer almayan ama sizin favori listenizde yer alan kitapları paylaşabilirsiniz.
1. Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali (1943)
Kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. Yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. Bunun sebebi herhalde, Bu öyle olmayabilirdi! düşüncesi.
Kürk Mantolu Madonna
2. Yenişehirde Bir Öğle Vakti Sevgi Soysal (1973)
İşte ben, bu alışkanlıklarından biri olmak istemem. Senin düzenle olan bağlarından biri. Sabahki diş fırçan, ya da kolunun altına sürdüğün deodorant, ya da yumurtalı şampuan olmak istemem. Bunların günlük mutluluğunda, rahatlığında belki sadece ufak bir payları var. İşte ben bu gündelik mutluluğun daha büyük bir payı olmak istemem. Yani daha rahat olman, korkmaman için örneğin, destek olamam sana. Düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister, bu cesareti gösterebildikten sonra zaten karanlıktan korkmayan biri olursun. O zaman yine beni seversen, bu sevgi kabulümdür. Tamam mı?
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti
3. Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar (1949)
Sıkı bir nüfus siyasetine,sıkı bir istihsal siyasetine başlamamız lazım. Birtakım mekteplerimiz var; birçok şeyler öğretiyoruz. Fakat hep eksik olan bir memur kadrosunu doldurmak için çalışıyoruz. Bu kadro dolduğu gün ne yapacağız? Çocuklarımızı muayyen yaşlara kadar okutmayı âdet edindik. Bu çok güzel bir şey! Fakat günün birinde bu mektepler sadece işsiz adam çıkaracak, bir yığın yarı münevver hayatı kaplayacak o zaman ne olacak? Kriz?
Huzur - Ahmet Hamdi Tanpınar
4. Puslu Kıtalar Atlası İhsan Oktay Anar (1995)
Bütün bu sorular onun hiç mi hiç merakını uyandırmıyor, cevapları da onu zerre kadar ilgilendirmiyordu. İstediği şey, eski güzel, rahat, endişesiz ve tekdüze günlere dönmekti. İnsanların dünya karşısındaki kayıtsızlığını da işte tam bu anda kendi zihninde yakaladı ve babasının sözlerine bir anlam vermeyi başardı: Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ıstırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı. Oysa Uzun İhsan Efendi, Dünyanın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kuranın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şehadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı. Dünyaya şahit olmanın yolu ise maceranın kendisinden başka bir şey değildi. Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünyanın şahidi olmaktı.
Puslu Kıtalar Atlası
5. Gölgesizler Hasan Ali Toptaş (1995)
Göz göre göre yok olmuştu o; kendi görünürlüğünün derinliklerine çekilmişti. Her gün her yerde karşılaşılacaktı eskisi gibi, sesi işitilip kokusu duyulacak, ama asla ona ulaşılamayacaktı. Herhalde kendi varlığına karışarak yok olmak en akıllıca yöntemdi. Belki de bu yüzden delirmisti Cennetin oğlu; kendini kendine gömebilmesi icin delirmesi, delirmesi için de herkesten akıllı davranması gerekmişti.
Gölgesizler
6. Tutunamayanlar Oğuz Atay (1972)
Çok yükseğe çıkamam; bende yükseklik korkusu var. Kimseyi yarı yolda bırakamam; bende alçaklık korkusu var. Hayatta silgim hep kalemimden önce bitti. Çünkü kendi doğrularımı yazacağım yere, tuttum başkalarının yanlışlarını sildim. Beklenen hep geç geliyor; geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor. Kimseye göstermem üzüntümü. Gündüz gülerim, geceleri yalnız ağlarım.
Tutunamayanlar
7. Yorgun Savaşçı Kemal Tahir (1965)
Savaş meydanlarında ölümü kondurmamak nasıl yaşamanın kanunuysa, en umulmadık yerde yaşamayı alt etmesi de ölümün kanunu
Yorgun Savaşçı
8. Bir Gün Tek Başına Vedat Türkali (1975)
Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan, kendi kendini öğütür, bitirir.
Bir Gün Tek Başına - Vedat Türkali
9. Bir Düğün Gecesi Adalet Ağaoğlu (1979)
Bir insan narkoz almadan, kesilip biçilecek yerini uyuşturmadan kendini kendi eliyle ameliyat eder, bunu da ölmeden başarırsa, insanoğlu için yaşamın en güç yanını, adı yapayalnız olmak denen şeyi de başarır.
Adalet Ağaoğlu - Bir Düğün Gecesi
10. Aylak Adam Yusuf Atılgan (1959)
- Ku.ya.ra ile A.da.ko, dedi.
Ne o? Bir ilkçağ trajedisinin adı mı?
Bütün çağların trajedisi bu, Ku-ya-ra; Kumda yatma rahatlığı. A-da-ko: Ağaç dalı kompleksi. Şimdi kumda yattığım için ku-ya-ra diyorum. Kuyara alışılmış tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır. Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen günlerin kolaylığı. Ya a-da-ko? Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır. Buna ben ağaç dalı kompleksi diyorum. Genç hastalığıdır. Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir. İnsanların ağaç dallarını budayıp, gövdeye yaklaştırdıkları gibi, yakınları onun içindeki bu adakoyu da budarlar. Onu gövdeden ayırmamak için ellerinden geleni yaparlar. Kimi insana yapılsa yararı olmaz. Asi daldır o. Ayrılır. Balta işlemez ona.