meridyen2
Kayıtlı Üye
Müslüman Bütün Kalbiyle Allaha Teslim Olur
Teslimiyet için imani olgunluk neden gereklidir?
Teslimiyet eksikliği niçin insanı yıkıma sürükler?
Kesin bilgi ile iman etmenin en büyük şartı olan teslimiyet, Yüce Allahın ve ahiretin varlığına, aklı, kalbi ve vicdanıyla kesin olarak kanaat getiren her insan için çok kolay kazanılacak bir özelliktir. Çünkü Yüce Allah insanın fıtratını Zatına sevgi, inanç, güven ve bağlılık duyulmasına yatkın şekilde yaratmıştır. Bu nedenle asıl zor ve insanın fıtratına aykırı olan Yüce Allaha teslim olmamaktır. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimiz, bir rahmet ve şifa olarak indirdiği Kuranda bu fıtrat üzerine yarattığı kullarına teslimiyet kazandıracak ve müminlerin teslimiyetini artıracak ahlak özelliklerini de bildirerek, kullarının üzerinden zorlukları almış ve bu şekilde onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
Teslimiyet Eksikliği İnsanı Büyük Bir Yıkıma Sürükler
İman eden insanla, tam iman etmemiş bir insan arasındaki en büyük farklardan biri teslimiyettir. Bu farkı belirleyen özellikler şunlardır:
Tam teslim olmayan bir kişi kendisini besleyenin, büyütenin, sahip olduklarını verenin Yüce Allah olduğunu kavrayamamıştır. Yanlış bir zanna kapılarak çevresindeki insanların ve olayların onu sahip olduğu duruma getirdiğini sanmaktadır.
Teslimiyetsiz bir kişi için hayat bir karmaşadır. Kendisi de dahil olmak üzere, etrafındaki herşeyin tesadüfler sonucunda işlediğini sanır. Bu durumda hiçbir zaman gerçek bir güvenlik ve huzur duyamaz. Çünkü her an başına bir şey gelebilir, onu üzecek olaylar olabilir.
İman etmenin kalbe verdiği huzurdan yoksun olan kişi, zamanının önemli bir bölümünü gelecekle ilgili endişeler duyarak geçirir. Sağlığını yitirmesi, işten atılması, çevresinde bulunan bir insanın yaşamını yitirmesi gibi henüz gerçekleşmemiş ama gerçekleşme ihtimali olan yüzlerce, hatta binlerce konuyu düşünerek, hayatının kötü olacağı kaygısını taşır. Her biri için ayrı ayrı endişelenmek durumunda kaldığı için kişi, karamsar, gelecek korkusu taşıyan, psikolojik saplantılar sahibi biri haline gelir.
Karamsar ruh hali, teslimiyetsiz kişinin fiziksel görüntüsüne de yansıyarak olduğundan daha yaşlı, sağlıksız bir bedene, mat ve donuk bakışlara sahip olmasına neden olur. Ayrıca tüm bu sebepleri bağımsız ve kontrolsüz zannettiği için farkında olmadan yüzlerce bağımsız faktörü ilah edinerek Yüce Allaha şirk koşar. (Allahı tenzih ederiz.) Şirk ise Yüce Allahın asla affetmeyeceğini bildirdiği çok büyük bir günahtır. (Nisa Suresi, 48)
Başlarına gelen olayların Allahtan olduğunu düşünmeyen bu kişiler, karşılarına çıkan tüm aksaklıkları ve sorunları kendilerinin çözeceklerini sanarak müthiş bir sıkıntıya girerler. Oysaki her ne yaparlarsa yapsınlar, Allah dilemedikçe hiçbir konuya çözüm getirmeleri mümkün olmaz. Çözüm bulduklarında, bu da yine ancak Allahın emri ile gerçekleşir. Bu nedenle teslimiyetli bir insan, tüm çözümleri dener, elinden gelen tüm gayreti gösterir, ancak sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bildiği için, bunları huzur ve rahatlık içinde yapar.
Yüce Allaha güvenmeyen, Onu dost edinememiş, kaderini kendisinin çizdiği (Allahı tenzih ederiz) yanılgısına kapılan bu insanlar, aslında teslim olamamanın getirdiği karanlık ruh hali ile cehennem ortamının benzerini çok değer verdikleri dünyada yaşamaya başlarlar. Onların bu yanlış zanları ve direnmeleri nedeniyle hem dünyayı hem de ahireti kaybettikleri bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
İnsanlardan kimi, Allaha bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü döner. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)
Sayın Adnan Oktar Allaha teslimiyetin önemini anlatıyor
ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 24. ayet; şeytandan Allaha sığınırım. Cenab-ı Allah diyor ki; De ki: Eğer babalarınız, çocuklarınız, yani aileye insanlar titizdir ya, kardeşleriniz, eşleriniz, karısıysa kocası, kocasıysa karısı, aşiretiniz, arkadaş çevresi, kazandığınız mallar, ticaret, insanların en çok kafayı taktığı konulardan birisi, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret, hep az kar getireceğinden çekiniyor insanlar, ve hoşunuza giden evler, sizlere Allahtan, Onun Resûlünden, yani Allahın Mehdisi olan Peygamberimiz (s.a.v.)den, ve Onun yolunda cehd etmekten, yani Allah yolunda İttihad-ı İslamı oluşturmak için gayret etmekten, daha sevimli ise, artık Allahın emri gelinceye kadar bekleyin. Ölüm sizi alıp götürünceye kadar. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez diyor Allah. Müslüman ne yapacak? Bütün bu sayılanları kenarda bırakıp, bütün kalbiyle Allaha teslim olup, Allah yolunda cehd edecek, gayret edecek; İttihad-ı İslam için, Müslümanların birliği için, Türk-İslam Birliğinin asrımızda oluşması için gayret edecek, inşaAllah. Kuran bunu farz kılmış, Allah bunu farz kılmış ayette. (Sayın Adnan Oktarın 12 Mart 2012 tarihli A9 TV sohbetinden)
Müslümanların Allaha Güven ve Teslimiyeti Tamdır
Mümin, her işin Allaha ait olduğunu bilir. Herşeyin bir amaç ile yaratıldığından, her olayın hayır ve hikmetle sonuçlanacağından emindir. Her bir varlığın, gerçekleşen her olayın, Allahın bilgisi dahilinde olduğuna iman etmiştir. Yüce Allah, ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
Onun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. (Hud Suresi, 56)
Göklerde ve yerde bulunanlar Onundur; hepsi Ona gönülden boyun eğmiş bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26)
Mümin, Allaha dayanıp güvenmekle Allaha tevekkül etmiş olur. Tevekkül eden kişi, Allahı vekil kılmıştır. Allaha yönelip, Ona dua edip, tevekkül ettikten sonra, endişe edecek hiçbir şey olmadığını bilmektedir. Allah, mümin için mutlaka en hayırlı sonucu oluşturacaktır. Kurandaki, Allaha tevekkül et, vekil olarak Allah yeter (Ahzab Suresi, 3) hükmüyle Rabbimiz müminlere bu güvenceyi vermektedir.
Allaha güvenen, kendisini Ona teslim eden insan, nefsinin ve şeytanın kışkırtmalarından da korunmuş olur. Kuranda bu gerçek, Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur (Nahl Suresi, 99) hükmü ile haber verilmektedir.
Allahı takdir edebilen bir insan, zaten Allahtan başka Kendisine güvenilecek, Kendisinden yardım beklenecek başka bir varlık olmadığını da bilmektedir. Vekil kılınmaya layık olan, Kendisine tevekkül edene mutlaka yardım edecek olan yalnızca Allahtır. Allahtan başka Yaratıcı, yardımcı ve vekil yoktur.
Teslimiyet İmani Olgunluk Gerektirir
Yüce Allaha teslim olmak, Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. Onun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2) ayetiyle bildirildiği gibi imani olgunluğa erişmiş müminlerin önemli bir özelliğidir. Çünkü;
Teslimiyet, Allahtan çok korkmak, Ona her şeyden ve herkesten çok bağlanmak ve Onu çok sevmekle mümkündür. Bir insanın Allaha gerçek anlamda teslim olması ise ancak, kendisine yalnızca Allahı dost ve veli edinmesi ile mümkün olabilir.
Yalnızca kamil iman sahipleri kendileri de dahil olmak üzere tüm varlıkların Allahın denetiminde olduğunu, her şeyin tek Yaratıcısı, tek sahibi ve tek hakiminin Yüce Allah olduğunu kavrayarak Ona teslim olmanın huzurunu yaşarlar.
İmani olgunluğa erişmiş bir mümin, her insanın Rabbimize muhtaç olduğunu bilip, Allahın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını ve her işi bir kader ile yarattığını anlayarak kendi bedenini ve ruhunu Allaha emanet eder ve tam teslim olur.
Kamil iman sahipleri hayatları boyunca karşılarına çıkan her olayın Allahın izni ile gerçekleştiğini ve tüm bunların özel hikmetlerle yaratıldığını bilirler. Bu nedenle de her ne olursa olsun, teslimiyetli tavırlarından taviz vermez ve her zaman için Allaha karşı boyun eğici, itaatli ve şükredici bir tavır içerisinde olurlar. Müminlerin bu tavırları ise, Yüce Allahın beğendiği ve razı olduğu Kuran ahlakının en güzel biçimde yaşanmasına vesile olur.
Allah, insanları hayatları boyunca kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allahın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de ahirette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
Sıkıntılardan Kurtulmak İçin Yüce Allaha Teslim Olmak Gerekir
Sorunlar, acılar, zorluklar, beklentiler ya da istekler birbirlerinden ne kadar farklı olursa olsun, dünyanın dört bir yanındaki tüm insanların sıkıntılarının çözümü tektir. Çözüm Allaha yönelmek, Allahı çok sevip, Allaha güvenip, herşeyi Allahtan istemektedir. Olayların içinde kaybolup bir çıkış yolu aramaktansa, çözüm o olaydan dışarı çıkıp, sonucunu ve yardımı Allahtan beklemektedir. Unutmamak gerekir ki;
Allah bir kimseyi severse, onu dilediği herkese sevdirir.
Allah bir kimseye rahmetini, nimetini açarsa; tüm dünyada, tüm insanlarda ona karşı rahmetiyle ve nimetiyle tecelli eder.
Bir insan Allahın koruması altında olursa, kimse ona zarar vermeye güç getiremez.
Allah bir kimseye mutluluk, neşe, huzur, bereket verirse, hiçbir şey ya da hiçbir insan, bunları engellemeye güç yetiremez.
Allah bir insanın yolunu açarsa, bir kişiye kolaylık dilerse, hiçbir olay ya da hiçbir insan bu yolu kapayamaz.
Dünya üzerinde her nereye gidilirse gidilsin, Allahtan bağımsız, canlı cansız hiçbir varlık yoktur. Herşey ve herkes Yüce Rabbimize boyun eğmiştir. Her biri, her an Allahın emrine uymakta ve Rabbimizin buyruğunu yerine getirmektedir. İşte, dünyanın en büyük sorunlarıyla, acılarıyla ya da sıkıntılarıyla yüzleşen bir insanın dahi, bu kesin ve değişmez gerçeği asla unutmaması gerekir.
Bir insan bu gerçeği bildiği ve bu gerçeğe inanarak yaşadığı takdirde; sorunlar, konular her ne olursa olsun, gerçek çözümün bilgisinin şuurunda olacaktır. Allaha teslim olup Allahı dost ve vekil edinmekten, Allaha güvenmekten, Allahtan yardım istemekten ve Allahın en güzelini yaratacağından emin olmak, herşeyin tek ve kesin çözümüdür. Elbetteki insan fiili olarak elinden gelen her yolu deneyecek, tüm sebeplere sarılacak, gücünün yettiği en fazla çabayı harcayacaktır. Ama bunların sadece birer dua mahiyetinde olduğunu asla unutmayacak ve çözümün yalnızca Allaha yönelmek ve teslim olmak olduğunu bilecektir. Allah Kuranda pek çok insanın zaman zaman gaflete düştüğü bu önemli gerçeği kullarına şöyle hatırlatmaktadır:
Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allaha sarılın, sizin Mevlanız Odur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)
Müminlerin imtihanı Allahtan bir rahmet olarak çok kolay yaratılmıştır. Fakat bu kolaylık yalnızca samimi iman eden ve kadere tevekkül edenler içindir. Hakkıyla iman eden, samimiyetle Allaha teslim olan bir Müslüman, karşısına çıkarılan görüntülerin sürekli değişmesini ibretle, heyecanla, şükürle, tefekkürle seyreder. Koltuğa oturup bir filmi seyreden kişinin rahatlığı içinde, onun için hazırlanmış olan kaderi güven ve sevinçle takip eder. Bazen hareketli, bazen ürkütücü, bazen nefse hoş gelen, bazen sakin görüntülerden oluşan bu kader görüntülerinin tamamında bir iman zevki, iman heyecanı vardır. Ürkütücü görüntüler, özel hazırlanmış görüntülerdir. En ince detayına kadar planlıdır. Ama sonuçta bunların tümü Allahın bilgisi dahilinde ve Onun kontrolündedir.
(makale harun yahya)
Teslimiyet için imani olgunluk neden gereklidir?
Teslimiyet eksikliği niçin insanı yıkıma sürükler?
Kesin bilgi ile iman etmenin en büyük şartı olan teslimiyet, Yüce Allahın ve ahiretin varlığına, aklı, kalbi ve vicdanıyla kesin olarak kanaat getiren her insan için çok kolay kazanılacak bir özelliktir. Çünkü Yüce Allah insanın fıtratını Zatına sevgi, inanç, güven ve bağlılık duyulmasına yatkın şekilde yaratmıştır. Bu nedenle asıl zor ve insanın fıtratına aykırı olan Yüce Allaha teslim olmamaktır. Her türlü eksiklikten münezzeh olan Rabbimiz, bir rahmet ve şifa olarak indirdiği Kuranda bu fıtrat üzerine yarattığı kullarına teslimiyet kazandıracak ve müminlerin teslimiyetini artıracak ahlak özelliklerini de bildirerek, kullarının üzerinden zorlukları almış ve bu şekilde onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
Teslimiyet Eksikliği İnsanı Büyük Bir Yıkıma Sürükler
İman eden insanla, tam iman etmemiş bir insan arasındaki en büyük farklardan biri teslimiyettir. Bu farkı belirleyen özellikler şunlardır:
Tam teslim olmayan bir kişi kendisini besleyenin, büyütenin, sahip olduklarını verenin Yüce Allah olduğunu kavrayamamıştır. Yanlış bir zanna kapılarak çevresindeki insanların ve olayların onu sahip olduğu duruma getirdiğini sanmaktadır.
Teslimiyetsiz bir kişi için hayat bir karmaşadır. Kendisi de dahil olmak üzere, etrafındaki herşeyin tesadüfler sonucunda işlediğini sanır. Bu durumda hiçbir zaman gerçek bir güvenlik ve huzur duyamaz. Çünkü her an başına bir şey gelebilir, onu üzecek olaylar olabilir.
İman etmenin kalbe verdiği huzurdan yoksun olan kişi, zamanının önemli bir bölümünü gelecekle ilgili endişeler duyarak geçirir. Sağlığını yitirmesi, işten atılması, çevresinde bulunan bir insanın yaşamını yitirmesi gibi henüz gerçekleşmemiş ama gerçekleşme ihtimali olan yüzlerce, hatta binlerce konuyu düşünerek, hayatının kötü olacağı kaygısını taşır. Her biri için ayrı ayrı endişelenmek durumunda kaldığı için kişi, karamsar, gelecek korkusu taşıyan, psikolojik saplantılar sahibi biri haline gelir.
Karamsar ruh hali, teslimiyetsiz kişinin fiziksel görüntüsüne de yansıyarak olduğundan daha yaşlı, sağlıksız bir bedene, mat ve donuk bakışlara sahip olmasına neden olur. Ayrıca tüm bu sebepleri bağımsız ve kontrolsüz zannettiği için farkında olmadan yüzlerce bağımsız faktörü ilah edinerek Yüce Allaha şirk koşar. (Allahı tenzih ederiz.) Şirk ise Yüce Allahın asla affetmeyeceğini bildirdiği çok büyük bir günahtır. (Nisa Suresi, 48)
Başlarına gelen olayların Allahtan olduğunu düşünmeyen bu kişiler, karşılarına çıkan tüm aksaklıkları ve sorunları kendilerinin çözeceklerini sanarak müthiş bir sıkıntıya girerler. Oysaki her ne yaparlarsa yapsınlar, Allah dilemedikçe hiçbir konuya çözüm getirmeleri mümkün olmaz. Çözüm bulduklarında, bu da yine ancak Allahın emri ile gerçekleşir. Bu nedenle teslimiyetli bir insan, tüm çözümleri dener, elinden gelen tüm gayreti gösterir, ancak sonucu yaratacak olanın Allah olduğunu bildiği için, bunları huzur ve rahatlık içinde yapar.
Yüce Allaha güvenmeyen, Onu dost edinememiş, kaderini kendisinin çizdiği (Allahı tenzih ederiz) yanılgısına kapılan bu insanlar, aslında teslim olamamanın getirdiği karanlık ruh hali ile cehennem ortamının benzerini çok değer verdikleri dünyada yaşamaya başlarlar. Onların bu yanlış zanları ve direnmeleri nedeniyle hem dünyayı hem de ahireti kaybettikleri bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
İnsanlardan kimi, Allaha bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü döner. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)
Sayın Adnan Oktar Allaha teslimiyetin önemini anlatıyor
ADNAN OKTAR: Tevbe Suresi, 24. ayet; şeytandan Allaha sığınırım. Cenab-ı Allah diyor ki; De ki: Eğer babalarınız, çocuklarınız, yani aileye insanlar titizdir ya, kardeşleriniz, eşleriniz, karısıysa kocası, kocasıysa karısı, aşiretiniz, arkadaş çevresi, kazandığınız mallar, ticaret, insanların en çok kafayı taktığı konulardan birisi, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret, hep az kar getireceğinden çekiniyor insanlar, ve hoşunuza giden evler, sizlere Allahtan, Onun Resûlünden, yani Allahın Mehdisi olan Peygamberimiz (s.a.v.)den, ve Onun yolunda cehd etmekten, yani Allah yolunda İttihad-ı İslamı oluşturmak için gayret etmekten, daha sevimli ise, artık Allahın emri gelinceye kadar bekleyin. Ölüm sizi alıp götürünceye kadar. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez diyor Allah. Müslüman ne yapacak? Bütün bu sayılanları kenarda bırakıp, bütün kalbiyle Allaha teslim olup, Allah yolunda cehd edecek, gayret edecek; İttihad-ı İslam için, Müslümanların birliği için, Türk-İslam Birliğinin asrımızda oluşması için gayret edecek, inşaAllah. Kuran bunu farz kılmış, Allah bunu farz kılmış ayette. (Sayın Adnan Oktarın 12 Mart 2012 tarihli A9 TV sohbetinden)
Müslümanların Allaha Güven ve Teslimiyeti Tamdır
Mümin, her işin Allaha ait olduğunu bilir. Herşeyin bir amaç ile yaratıldığından, her olayın hayır ve hikmetle sonuçlanacağından emindir. Her bir varlığın, gerçekleşen her olayın, Allahın bilgisi dahilinde olduğuna iman etmiştir. Yüce Allah, ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
Onun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. (Hud Suresi, 56)
Göklerde ve yerde bulunanlar Onundur; hepsi Ona gönülden boyun eğmiş bulunuyorlar. (Rum Suresi, 26)
Mümin, Allaha dayanıp güvenmekle Allaha tevekkül etmiş olur. Tevekkül eden kişi, Allahı vekil kılmıştır. Allaha yönelip, Ona dua edip, tevekkül ettikten sonra, endişe edecek hiçbir şey olmadığını bilmektedir. Allah, mümin için mutlaka en hayırlı sonucu oluşturacaktır. Kurandaki, Allaha tevekkül et, vekil olarak Allah yeter (Ahzab Suresi, 3) hükmüyle Rabbimiz müminlere bu güvenceyi vermektedir.
Allaha güvenen, kendisini Ona teslim eden insan, nefsinin ve şeytanın kışkırtmalarından da korunmuş olur. Kuranda bu gerçek, Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur (Nahl Suresi, 99) hükmü ile haber verilmektedir.
Allahı takdir edebilen bir insan, zaten Allahtan başka Kendisine güvenilecek, Kendisinden yardım beklenecek başka bir varlık olmadığını da bilmektedir. Vekil kılınmaya layık olan, Kendisine tevekkül edene mutlaka yardım edecek olan yalnızca Allahtır. Allahtan başka Yaratıcı, yardımcı ve vekil yoktur.
Teslimiyet İmani Olgunluk Gerektirir
Yüce Allaha teslim olmak, Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. Onun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rablerine tevekkül ederler. (Enfal Suresi, 2) ayetiyle bildirildiği gibi imani olgunluğa erişmiş müminlerin önemli bir özelliğidir. Çünkü;
Teslimiyet, Allahtan çok korkmak, Ona her şeyden ve herkesten çok bağlanmak ve Onu çok sevmekle mümkündür. Bir insanın Allaha gerçek anlamda teslim olması ise ancak, kendisine yalnızca Allahı dost ve veli edinmesi ile mümkün olabilir.
Yalnızca kamil iman sahipleri kendileri de dahil olmak üzere tüm varlıkların Allahın denetiminde olduğunu, her şeyin tek Yaratıcısı, tek sahibi ve tek hakiminin Yüce Allah olduğunu kavrayarak Ona teslim olmanın huzurunu yaşarlar.
İmani olgunluğa erişmiş bir mümin, her insanın Rabbimize muhtaç olduğunu bilip, Allahın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığını ve her işi bir kader ile yarattığını anlayarak kendi bedenini ve ruhunu Allaha emanet eder ve tam teslim olur.
Kamil iman sahipleri hayatları boyunca karşılarına çıkan her olayın Allahın izni ile gerçekleştiğini ve tüm bunların özel hikmetlerle yaratıldığını bilirler. Bu nedenle de her ne olursa olsun, teslimiyetli tavırlarından taviz vermez ve her zaman için Allaha karşı boyun eğici, itaatli ve şükredici bir tavır içerisinde olurlar. Müminlerin bu tavırları ise, Yüce Allahın beğendiği ve razı olduğu Kuran ahlakının en güzel biçimde yaşanmasına vesile olur.
Allah, insanları hayatları boyunca kaderlerinde belirlediği birçok olayla dener. Bu olaylara tevekkül edenler, Allahın hoşnutluğunu ve sevgisini kazanırlar. Tevekkülsüz davrananlar ise, hem dünyada sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluk yaşarlar, hem de ahirette sonsuz bir azapla karşılık görürler. Tevekkülün insan için hem dünyada hem de ahirette büyük bir kazanç ve kolaylık olduğu çok açık bir gerçektir. Allah, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek onların üzerinden zorlukları almış ve onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirmiştir.
Sıkıntılardan Kurtulmak İçin Yüce Allaha Teslim Olmak Gerekir
Sorunlar, acılar, zorluklar, beklentiler ya da istekler birbirlerinden ne kadar farklı olursa olsun, dünyanın dört bir yanındaki tüm insanların sıkıntılarının çözümü tektir. Çözüm Allaha yönelmek, Allahı çok sevip, Allaha güvenip, herşeyi Allahtan istemektedir. Olayların içinde kaybolup bir çıkış yolu aramaktansa, çözüm o olaydan dışarı çıkıp, sonucunu ve yardımı Allahtan beklemektedir. Unutmamak gerekir ki;
Allah bir kimseyi severse, onu dilediği herkese sevdirir.
Allah bir kimseye rahmetini, nimetini açarsa; tüm dünyada, tüm insanlarda ona karşı rahmetiyle ve nimetiyle tecelli eder.
Bir insan Allahın koruması altında olursa, kimse ona zarar vermeye güç getiremez.
Allah bir kimseye mutluluk, neşe, huzur, bereket verirse, hiçbir şey ya da hiçbir insan, bunları engellemeye güç yetiremez.
Allah bir insanın yolunu açarsa, bir kişiye kolaylık dilerse, hiçbir olay ya da hiçbir insan bu yolu kapayamaz.
Dünya üzerinde her nereye gidilirse gidilsin, Allahtan bağımsız, canlı cansız hiçbir varlık yoktur. Herşey ve herkes Yüce Rabbimize boyun eğmiştir. Her biri, her an Allahın emrine uymakta ve Rabbimizin buyruğunu yerine getirmektedir. İşte, dünyanın en büyük sorunlarıyla, acılarıyla ya da sıkıntılarıyla yüzleşen bir insanın dahi, bu kesin ve değişmez gerçeği asla unutmaması gerekir.
Bir insan bu gerçeği bildiği ve bu gerçeğe inanarak yaşadığı takdirde; sorunlar, konular her ne olursa olsun, gerçek çözümün bilgisinin şuurunda olacaktır. Allaha teslim olup Allahı dost ve vekil edinmekten, Allaha güvenmekten, Allahtan yardım istemekten ve Allahın en güzelini yaratacağından emin olmak, herşeyin tek ve kesin çözümüdür. Elbetteki insan fiili olarak elinden gelen her yolu deneyecek, tüm sebeplere sarılacak, gücünün yettiği en fazla çabayı harcayacaktır. Ama bunların sadece birer dua mahiyetinde olduğunu asla unutmayacak ve çözümün yalnızca Allaha yönelmek ve teslim olmak olduğunu bilecektir. Allah Kuranda pek çok insanın zaman zaman gaflete düştüğü bu önemli gerçeği kullarına şöyle hatırlatmaktadır:
Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allaha sarılın, sizin Mevlanız Odur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)
Müminlerin imtihanı Allahtan bir rahmet olarak çok kolay yaratılmıştır. Fakat bu kolaylık yalnızca samimi iman eden ve kadere tevekkül edenler içindir. Hakkıyla iman eden, samimiyetle Allaha teslim olan bir Müslüman, karşısına çıkarılan görüntülerin sürekli değişmesini ibretle, heyecanla, şükürle, tefekkürle seyreder. Koltuğa oturup bir filmi seyreden kişinin rahatlığı içinde, onun için hazırlanmış olan kaderi güven ve sevinçle takip eder. Bazen hareketli, bazen ürkütücü, bazen nefse hoş gelen, bazen sakin görüntülerden oluşan bu kader görüntülerinin tamamında bir iman zevki, iman heyecanı vardır. Ürkütücü görüntüler, özel hazırlanmış görüntülerdir. En ince detayına kadar planlıdır. Ama sonuçta bunların tümü Allahın bilgisi dahilinde ve Onun kontrolündedir.
(makale harun yahya)