Salvo
Kayıtlı Üye
714-15 Musa Ve Tarikin Gözden Düşerek Azledilmeleri
714'te, hem Musa bin Nusayr, hem de Tarık bin Ziyad, halen İspanya'nın Cıllikiye (Galicia) bölgesinin kuzeyindeki dağlık bölgelerde, çetin bir şekilde seferlerini sürdürürlerken, çok uzakta, Şam'da, bulunan Halife'nin kendisine fetihler hakkında rapor vermelerini bildirdiği, kesin emirler aldılar. Musa, bölge valisi olmasından dolayı, Halife'den başka kimseye doğrudan bir sorumluluğu yoktu. İşin ilginç yanı, bir önceki yıl, memuru olan Tarık'ı sert bir şekilde azarlamasına sebep olan kabahati aynıyla şimdi kendi işliyor, amirinden bağımsız olarak hareket ediyordu. Yeni kazanılan bölgeyi, ikinci oğlu Abdül Aziz'in emrine bırakarak, Tarık'la birlikte, Berberi liderleri, saray mücevherleriyle yüklü Got prensleri, savaş esirleri ve İspanya'nın antik şehirlerinde elde edilen ganimetlerin oluşturduğu muazzam bir - hazineyi taşıyan kölelerden oluşan uzun bir konvoyun refakatında, Afrika, Mısır ve Filistin üzerinden, uzun bir kara yolculuğu yaptı. Musa, 715 Şubatında, zafer alayının başında Suriye'ye ulaştığında, Halife el-Velid ölüm döşeğinde yatıyordu. Kısa bir süre sonra, el-Velid'in haşin ve kindar kardeşi Süleyman (h. 715-7) halifeliği üstlendi, fakat ancak babası ve kardeşinin parlaklığı yanında ancak zayıf bir gölge olarak kaldı. Büyük başarıları alkışlamak yerine, fazla güçlü ve potansiyel tehlike olarak gördüğü kahramana aşağılayıcı davrandı. Aslında, Musa, neredeyse bağlı olduğu Haüfeninki kadar büyük bir bölgenin kontrolünü elinde tuttuğundan, gerçekten güçlenmişti, fakat Şam'dan bağımsızlığını açıklamak gibi bir fikri de yoktu; hatta Fransa, İtalya ve Yunanistan'dan oluşan bütün Hristiyan Avrupa'yı fethetmek için büyük fakat ciddi bir plan hazırladığı da sanılıyordu. Mamaafih, daha Şam'da iken, iki fatih gözden düşmüş olarak görevlerinden alındılar ve hayatlarının geri kalanını muallakta bekleyerek geçirdiler.
714'te, hem Musa bin Nusayr, hem de Tarık bin Ziyad, halen İspanya'nın Cıllikiye (Galicia) bölgesinin kuzeyindeki dağlık bölgelerde, çetin bir şekilde seferlerini sürdürürlerken, çok uzakta, Şam'da, bulunan Halife'nin kendisine fetihler hakkında rapor vermelerini bildirdiği, kesin emirler aldılar. Musa, bölge valisi olmasından dolayı, Halife'den başka kimseye doğrudan bir sorumluluğu yoktu. İşin ilginç yanı, bir önceki yıl, memuru olan Tarık'ı sert bir şekilde azarlamasına sebep olan kabahati aynıyla şimdi kendi işliyor, amirinden bağımsız olarak hareket ediyordu. Yeni kazanılan bölgeyi, ikinci oğlu Abdül Aziz'in emrine bırakarak, Tarık'la birlikte, Berberi liderleri, saray mücevherleriyle yüklü Got prensleri, savaş esirleri ve İspanya'nın antik şehirlerinde elde edilen ganimetlerin oluşturduğu muazzam bir - hazineyi taşıyan kölelerden oluşan uzun bir konvoyun refakatında, Afrika, Mısır ve Filistin üzerinden, uzun bir kara yolculuğu yaptı. Musa, 715 Şubatında, zafer alayının başında Suriye'ye ulaştığında, Halife el-Velid ölüm döşeğinde yatıyordu. Kısa bir süre sonra, el-Velid'in haşin ve kindar kardeşi Süleyman (h. 715-7) halifeliği üstlendi, fakat ancak babası ve kardeşinin parlaklığı yanında ancak zayıf bir gölge olarak kaldı. Büyük başarıları alkışlamak yerine, fazla güçlü ve potansiyel tehlike olarak gördüğü kahramana aşağılayıcı davrandı. Aslında, Musa, neredeyse bağlı olduğu Haüfeninki kadar büyük bir bölgenin kontrolünü elinde tuttuğundan, gerçekten güçlenmişti, fakat Şam'dan bağımsızlığını açıklamak gibi bir fikri de yoktu; hatta Fransa, İtalya ve Yunanistan'dan oluşan bütün Hristiyan Avrupa'yı fethetmek için büyük fakat ciddi bir plan hazırladığı da sanılıyordu. Mamaafih, daha Şam'da iken, iki fatih gözden düşmüş olarak görevlerinden alındılar ve hayatlarının geri kalanını muallakta bekleyerek geçirdiler.