Balmumu, yağ, parafin, stearik asit, pallustik asitle meydana getirilen karışımlardan yapılan, ortasında bir fitil bulunan, yandığı zaman parlak alev veren, genellikle silindir, kesik koni ve çeşitli dekoratif biçim verilmiş çubuklara mum denmektedir. Parmak boyunda, renkli süslü mumlar olduğu gibi insan boyunda ve kalın olanları da vardır. Kullanılmaya başlandıkları zaman kesin olarak bilinmemekle beraber, yapılan araştırmalar mumların yapımının çok eski tarihlere dayandığını ortaya çıkarmıştır.
Bulunan ilk örnekler, eski Mısır medeniyetine ait, koni şekilli, meşale yerine kullanılan, saz fitil etrafına balmumu sarılarak yapılmış
irice mumlardır. Ortaçağ boyunca Avrupa’da aydınlatmanın en pratik yolu olan saz mumları, yağa batırılmış kalınca saz parçalarından imal ediliyordu. Gerek balmumundan, gerekse yağlardan yapılan mumların kullanılması yaygınlaşınca arzu edilen incelikte imal yoluna gidildi. Ancak mum ortaçağın ilk yarısı boyunca iptidai usüllerle imal ediliyor ve seri üretim sağlanamıyordu. On üçüncü yüzyılda Paris’te ilk mum imal evi kuruldu. Bu şehirde balmumu ve yağdan yapılanlar olmak üzere iki ayrı kola ayrılan mum endüstrisi elli yıl kadar sonra Londra’da da aynı gelişmeyi gösterdi. Bu durum 15. asra kadar devam etti. Bu asırdan îtibaren ilk kalıpların kullanılmasına başlanmasına rağmen, elle mum yapma uzun süre ehemmiyetini kaybetmedi.
1820 senesinde Fransız mühendisi M. E. Chevrel, mum îmalinde yağlarla birlikte yağ asitleri ve gliserini denedi. Bu maddeleri, yağları alkaliler ve sülfürik asit ile muameleye sokarak elde etmişti. Bu başlangıçtan îtibaren, mum îmalinde hızlı bir gelişme görüldü.
Köpek balıklarının yumurtalarından yapılan spermeçet mumlarının üretilmesine ise 1860’ta İngiltere’de başlandı. Bu mumların, mum endüstrisinde standartlaşmaya önayak olması ve fotometrik ölçü kabul edilmesiyle büyük bir gelişme oldu. Bunlar aynı zamanda önceki mumlardan daha parlak bir ışık vermekteydiler. Günümüzden 2 bin yıl önce, hayvansal yağların arasına pamuk sokularak ilk mum yapıldı. Ancak, bu mumlar herkesin kullanamayacağı kadar pahalı ve lükstü. 17. yüzyıla kadar da bu durum böyle devam etti. Fransız bilim adamı Sieur le Brez, kalıba dökülen mumları yapınca, üretim çok daha ekonomikleşti ve mum kullanımı büyük hızla arttı. Artık herkes, mum alabiliyordu. Böylece birtakım faaliyetler gecelere de sarktı. Parafin mumların ilki ise, 1850 yılında Iskoçya’da James Young adlı kimyager tarafından yapıldı.
Aynı senelerde İngilizlerin uzun süren çalışmalardan sonra petrolden parafin imal etmeye muvaffak olması, 1859’da ABD’de petrol bulunması ile parafin de mum yapımında kullanılmaya başlandı. Parafin rafine edilmiş petrolün destilasyonu ile elde ediliyordu. Parafinin tek dezavantajı erime noktasının düşük olmasıydı. Bu problem parafinin stearik ve palmitik asitlerle birlikte kullanılmasıyla
ortadan kaldırılınca, mum endüstrisinin en önemli hammaddesi parafin oldu. Bundan sonra mum yapımındaki gelişmeler, fitilin niteliği ile ilgili olup, mumun hammaddesinde çok az değişiklikler oldu. İlk önceleri basit sicimlerden yapılan fitiller daha sonra W. Camba Ceréss’in 1825’te bulduğu bir usül ile boraks, potasyum nitrat, amonyum nitrat çözeltilerine batırılarak imal ediliyor ve bu sayede fitilin daha uzun süre dayanması ve alevin daha parlak olması sağlanıyordu. Günümüzde yapı olarak bunlardan fark göstermeyen mumlar, ileri teknoloji sayesinde daha hızlı olarak imal edilebilmektedir.
Günümüzde kullanılan otomatik mum imal makinaları, Joseph Morgan’ın 1834’te icat ettiği kalıp makinalarının gelişmiş şekilleridir. Bunlar, seri halde, standart mum üretmeyi temin ederler.
Mum, Hıristiyanlık ve Yahudilikte ve diğer bazı batıl inançlarda ibadet vasıtası olarak da kullanılmaktadır. Mesela Hıristiyanlar, noel yortularında (yılbaşında) adetleri olarak çam ağaçlarını mum ile süslemektedirler.
Bulunan ilk örnekler, eski Mısır medeniyetine ait, koni şekilli, meşale yerine kullanılan, saz fitil etrafına balmumu sarılarak yapılmış
irice mumlardır. Ortaçağ boyunca Avrupa’da aydınlatmanın en pratik yolu olan saz mumları, yağa batırılmış kalınca saz parçalarından imal ediliyordu. Gerek balmumundan, gerekse yağlardan yapılan mumların kullanılması yaygınlaşınca arzu edilen incelikte imal yoluna gidildi. Ancak mum ortaçağın ilk yarısı boyunca iptidai usüllerle imal ediliyor ve seri üretim sağlanamıyordu. On üçüncü yüzyılda Paris’te ilk mum imal evi kuruldu. Bu şehirde balmumu ve yağdan yapılanlar olmak üzere iki ayrı kola ayrılan mum endüstrisi elli yıl kadar sonra Londra’da da aynı gelişmeyi gösterdi. Bu durum 15. asra kadar devam etti. Bu asırdan îtibaren ilk kalıpların kullanılmasına başlanmasına rağmen, elle mum yapma uzun süre ehemmiyetini kaybetmedi.
1820 senesinde Fransız mühendisi M. E. Chevrel, mum îmalinde yağlarla birlikte yağ asitleri ve gliserini denedi. Bu maddeleri, yağları alkaliler ve sülfürik asit ile muameleye sokarak elde etmişti. Bu başlangıçtan îtibaren, mum îmalinde hızlı bir gelişme görüldü.
Köpek balıklarının yumurtalarından yapılan spermeçet mumlarının üretilmesine ise 1860’ta İngiltere’de başlandı. Bu mumların, mum endüstrisinde standartlaşmaya önayak olması ve fotometrik ölçü kabul edilmesiyle büyük bir gelişme oldu. Bunlar aynı zamanda önceki mumlardan daha parlak bir ışık vermekteydiler. Günümüzden 2 bin yıl önce, hayvansal yağların arasına pamuk sokularak ilk mum yapıldı. Ancak, bu mumlar herkesin kullanamayacağı kadar pahalı ve lükstü. 17. yüzyıla kadar da bu durum böyle devam etti. Fransız bilim adamı Sieur le Brez, kalıba dökülen mumları yapınca, üretim çok daha ekonomikleşti ve mum kullanımı büyük hızla arttı. Artık herkes, mum alabiliyordu. Böylece birtakım faaliyetler gecelere de sarktı. Parafin mumların ilki ise, 1850 yılında Iskoçya’da James Young adlı kimyager tarafından yapıldı.
Aynı senelerde İngilizlerin uzun süren çalışmalardan sonra petrolden parafin imal etmeye muvaffak olması, 1859’da ABD’de petrol bulunması ile parafin de mum yapımında kullanılmaya başlandı. Parafin rafine edilmiş petrolün destilasyonu ile elde ediliyordu. Parafinin tek dezavantajı erime noktasının düşük olmasıydı. Bu problem parafinin stearik ve palmitik asitlerle birlikte kullanılmasıyla
ortadan kaldırılınca, mum endüstrisinin en önemli hammaddesi parafin oldu. Bundan sonra mum yapımındaki gelişmeler, fitilin niteliği ile ilgili olup, mumun hammaddesinde çok az değişiklikler oldu. İlk önceleri basit sicimlerden yapılan fitiller daha sonra W. Camba Ceréss’in 1825’te bulduğu bir usül ile boraks, potasyum nitrat, amonyum nitrat çözeltilerine batırılarak imal ediliyor ve bu sayede fitilin daha uzun süre dayanması ve alevin daha parlak olması sağlanıyordu. Günümüzde yapı olarak bunlardan fark göstermeyen mumlar, ileri teknoloji sayesinde daha hızlı olarak imal edilebilmektedir.
Günümüzde kullanılan otomatik mum imal makinaları, Joseph Morgan’ın 1834’te icat ettiği kalıp makinalarının gelişmiş şekilleridir. Bunlar, seri halde, standart mum üretmeyi temin ederler.
Mum, Hıristiyanlık ve Yahudilikte ve diğer bazı batıl inançlarda ibadet vasıtası olarak da kullanılmaktadır. Mesela Hıristiyanlar, noel yortularında (yılbaşında) adetleri olarak çam ağaçlarını mum ile süslemektedirler.