Müminlerin Üzerindeki Önemli Bir Sorumluluk: İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak

meridyen2

Kayıtlı Üye
Müminlerin Üzerindeki Önemli Bir Sorumluluk: İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak

Müminleri diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerinden biri, tüm yaşamları boyunca Kuran’ı kendilerine rehber edinmeleridir. Yüce Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği ahlaktan hiçbir koşulda taviz vermeyen müminlerin yerine getirmeleri gereken en büyük sorumluluklarından biri “iyiliği emredip kötülükten sakındırma”dır. Bu sorumluluğun gereği olarak, müminler hatalı davrandıklarında birbirlerini en güzel şekilde uyarmalı, diğer insanları da kötü ahlak özelliklerinden sakındırmalı ve Allah’ın emrettiği şekilde yaşamaları için teşvik etmelidirler.

Öğüt vermek ve hatırlatma yapmak, Kuran’da müminlere bildirilen bir ibadettir. Kuran ahlakını yaşayan bir insan, din ahlakından uzak yaşayan ya da din ahlakını yaşarken birtakım hatalı veya eksik davranışlarda bulunan bir kimsenin göreceği zararları bildiği için, kendisini vicdanen bu durumdan sorumlu kabul eder ve o kişiyi uyarma zorunluluğu hisseder. Bu uyarı ve hatırlatmalar her vicdanlı müminin yapması gereken bir harekettir. Bu tavır Kuran’da “iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak” şeklinde bildirilmektedir.

“İyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak”, namaz, oruç ve zekat gibi Kuran’da emredilen ve her Müslümanın üzerine farz olan bir ibadettir. Dolayısıyla Kuran’ın pek çok ayetinde bildirilen bu ibadeti yerine getirmek iman edenlerin temel vasıflarından biridir. Kuran'da şu şekilde bildirilir:

Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte Allah’ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)

Yüce Allah bir başka ayette ise iyiliği emretme ve kötülükten men etme ibadetini yerine getirenlerin ahirette alacakları karşılığı şöyle müjdelemektedir:

Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)

Mümin Kardeşlerini Uyarmak Müminlerin Görevidir

Hiçbir Müslüman tamamen hatasız ve günah işlemekten uzak değildir. Mümin unutarak, bilmeyerek hata yapabilir. Ancak, müminlerin önemli özelliklerinden biri de hataları üzerinde ısrar etmemeleri; uyarılınca, hata yaptıklarının şuuruna varınca hemen düzeltip doğru olanı benimsemeleridir. Allah Kuran’da şöyle buyurmaktadır:

Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir`. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 135)

Eksikleri ya da hataları konusunda birbirlerini uyarmak müminlerin görevidir. Eğer bir mümin kardeşinin davranış ya da düşüncelerinde Kuran’a göre eksik veya kusur varsa, bunu fark eden müminin onu en güzel şekilde uyarması ve ona doğru olanı hatırlatması gerekir. Böylece müminler sürekli olarak birbirlerini gözetip kollamış olurlar. Bunun sonucunda mümin eksik ve kusurlarını hızla telafi eder, Allah’ın Kuran’da bildirdiği mümin tavırlarını daha fazla gösterir ve Allah’a daha fazla yakınlaşmaya vesile bulur.

Yüce Allah Kuran’da bu ibadeti hakkıyla uygulayan sevgi ve merhamet sahibi müminleri övmekte, onların ziyana uğramayıp kazananlardan olacaklarını bildirmektedir:

Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf (iyi ve islam’a uygun) olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah’a iman edersiniz... (Al-i İmran Suresi, 110)

Asra andolsun; Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (Asr Suresi, 1-3)

Müminler Güzel Ahlakın Yeryüzünde Yayılması İçin Çaba Harcarlar

“İyiliği emredip kötülükten sakındırmak” yalnızca müminlerin birbirlerine karşı yerine getirmeleri gereken bir sorumluluk değildir. İslam ahlakını bilmeyen veya bu ahlaktan uzak yaşayan insanları da bu güzel ahlaka, Kuran ahlakına davet etmek gerekir.

Kuran ahlakını anlatmak ve Allah’ın yoluna davet etmek, bütün peygamberlerin ve onların izinde olan müminlerin en önemli vazifeleridir. Kuran ayetleri incelendiğinde, peygamberlerin hayatlarının hiçbir güçlükten yılmadan bu şerefli görevi yerine getirmekle geçtiği görülmektedir. Yüce Allah kutlu elçilerinden biri olan Hz. Nuh’un bu konudaki çabasını ayetlerde şu şekilde bildirmektedir:

Dedi ki: “Rabbim gerçekten ben kavmimi gece ve gündüz davet edip-durdum.” “Fakat benim davet etmem bir kaçıştan başkasını arttırmadı.” “Doğrusu ben, Senin onları bağışlaman için her davet edişimde onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, örtülerini başlarına çektiler ve büyüklük tasladıkça büyüklük gösterip-direttiler.’ “Sonra onları açıktan açığa davet ettim.” “Daha sonra (davamı) onlara açıkça ilan ettim ve kendilerine gizli gizli yollarla yanaşmak istedim.” (Nuh Suresi, 5-9)

Ancak Kuran’da da bildirildiği üzere, din ahlakını yaşaması için bir insan zorlanamaz. Müminin bu görevi yerine getirirken yapması gereken sadece doğruyu en açık bir şekilde ortaya koymaktır. İman etmek Allah’ın dilemesi ile gerçekleşir. Gerekli açıklamalar, deliller ortaya konulduktan sonra kabul edip etmemek karşı tarafın vicdanına kalmıştır. Kendisine düşen tebliğ görevini en iyi şekilde yapan mümin, sorumluluğunu yerine getirmiş olur.

Karşısındaki insanın kabul etmemesinden dolayı müminin üzerine düşen bir sorumluluk yoktur. Bu gerçek Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmektedir:

Bizim üzerimizde de (sorumluluk ve görev olarak) apaçık bir tebliğden başkası yoktur. (Yasin Suresi, 17)

Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara ‘zor ve baskı’ kullanacak değilsin. (Gaşiye Suresi, 21-22)

Bu noktada belirtilmelidir ki; insanlara Kuran ahlakını anlatmak, öğüt verip hatırlatmada bulunmak Allah ile kul arasına girmek değildir. Bilakis tebliğ, Allah’ın emrettiği bir ibadettir ve İslam ahlakının bütün insanlar tarafından öğrenilmesinin, Allah’ın emir ve yasaklarının uygulanmasının sağlanması için öncelikli olarak yerine getirilmelidir.

Yeryüzündeki zulme ve adaletsizliğe razı olmadığını söyleyen kişilerin yapması gereken de, insanlara Allah’ın varlığını, hesap gününü hatırlatmak, onları Kuran ahlakını yaşamaya davet etmektir. Doğru olanın bu olduğunu bildiği halde tebliğden kaçınan, gördüğü zulümlere göz yuman bir insan ise Allah’ın azabından korkmalıdır. Çünkü sonsuz kudret sahibi Yüce Allah insanları yeryüzüne yerleştirmiş ve onların nasıl davranışlarda bulunacağını deneyeceğini bildirmişir:

Andolsun, sizden önceki nesilleri, resulleri kendilerine apaçık deliller getirdiği halde, zulmettikleri ve iman etmeyecek oldukları için yıkıma uğrattık. İşte Biz, suçlu-günahkar olan bir topluluğu böyle cezalandırırız. Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık. (Yunus Suresi, 13-14)

İslam Ahlakını Yaymak Birlik ve Beraberlik Gerektirir

Kuran ahlakından uzak bir yaşam süren toplumlar, bugün içine düştükleri durumdan kurtulabilecek bir çıkış yolu aramakta; dünyaya barış, huzur, adalet getirecek bir yol gösterici beklemektedirler. Bu yol göstericilik, İslam ahlakını yaşayan kişilerin sorumluluğudur ve tüm Müslümanların bu bilinçle hareket etmeleri gerekmektedir. Nitekim farklı dillerden, ırklardan ve cemaatlerden Müslümanların dünyanın dört bir yanında İslam ahlakını tebliğ etmek için gösterdikleri çaba neticesinde, yeryüzünde Müslümanların sayısı gün geçtikçe daha da artmaktadır. İnsanlık doğruya yönelmeye başlamıştır. Bu ortam içerisinde İslam’a hizmet çabası içinde olan her mümin son derece değerlidir.

Hataları, eksiklikleri, bazı yanlışları olabilir; bunlar zamanla giderilebilir. Kuran ahlakının ve Peygamberimiz (sav)’in sünnetlerinin gereği olarak İslam ahlakını yaymaya çalışan, dini değerleri ortadan kaldırmaya çalışan felsefelere karşı fikri mücadele yürüten Müslümanların yaptıkları hizmetleri takdir etmek ve ortaya konan hizmetin daha da büyütülmesi için hep birlikte gayret etmek gerekir.
Zira birlik ve beraberlik içinde hareket etmek Allah’ın müminlere bir emridir. Müminlerin bu birliği ve yardımlaşmayı sağlamamaları halinde yeryüzünde gerçekleşecek olan karanlık ortamı Rabbimiz Kuran’da şöyle bildirmektedir:

İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
(makale harun yahya)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst