meridyen2
Kayıtlı Üye
Mümin Güzel Ahlakından Dolayı Kendisi İçin İstediği Herşeyi Kardeşi İçin de İster
Müminlerin kendileri için dua ettikleri gibi mümin kardeşleri için de dua etmeleri neden önemlidir?
Müminler kardeşleri için nasıl dua ederler?
Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda insanlar her şeyin en iyisinin kendilerinde olmasını isterler. Zaman zaman yakın arkadaşlar olarak tanınan kişilerin, hatta akrabaların arasında bile kıskançlıktan, hasetten kaynaklanan çekişmelerin yaşandığına ve insanların kendilerine rakip olarak görebilecekleri herkese zarar vermeye çalıştığına şahit oluruz. Oysa Kuranda tarif edilen mümin ahlakı haset ve kıskançlıktan uzak olan daima kardeşinin nefsini ve isteklerini kendisinden daha çok düşünen bir ahlaktır. Bu nedenle müminler, kendileri için Allahtan istediklerinin aynısını mümin kardeşleri için de isterler.
Müminler Allahtan Dünyada ve Ahirette İyilik İsterler
Mümin, dualarında Allahın en sevdiği, en razı olduğu kulu olabilmek için Allaha dua eder. Gelmiş geçmiş tüm insanlar arasında Allahın en yakın dostu olabilmeyi; Allahı, bir insanın sevebileceği en fazla sevgiyle sevebilmeyi ister. Tüm insanlar arasında, Allahı en hakkıyla takdir edip yüceltebilen kulu olmak ister. Allah Katında en makbul olan tavırlarda bulunmak,Allahın en seveceği ahlaka sahip olmak ister. Allaha en çok şükreden, Allahın nimetlerini en çok takdir edebilen kulu olmak ister. Allahın ahlakıyla en fazla ahlaklanmış ve Allahın isimlerinin en çok tecelli ettiği kişi olmak ister. Kuran ayetlerini en iyi anlayabilen ve en iyi uygulayabilen kimse olmak ister. Allahın Kuranda bildirdiği emir ve yasaklarını en kusursuz ve en titiz şekilde yerine getiren kişi olmayı ister. Allahın bildirdiği din ahlakını en güzel, en etkili, en samimi şekilde tebliğ eden kişi olmak ister. Malıyla canıyla Allah yolunda olabilecek en fazla çabayı harcayabilmenin kendisine nasip olmasını ister. Allahın, kendisini ruhen ve bedenen dünyanın en sağlıklı, en güçlü, en dayanıklı insanı kılmasını ve böylece Allaha, gücünün yettiğinin en fazlasıyla hizmet edebilmek ister. Yaptığı işleri olabilecek en ihlaslı şekilde yapabilmek için dua eder. Allaha tüm ruhuyla ve bedeniyle olabilecek en derin teslimiyetle teslim olabilmeyi ister. Allahın yarattığı eksikliklere karşı en şükredici, en tevekküllü, en sabırlı, en güzel ahlakı gösteren kişi olarak karşılık verebilmek için dua eder. Allahtan olabilecek en derin saygıyla korkup sakınan kişi olabilmek ister. En zor anlarda bile Allahtan en ümitvar olan, Allaha en çok güvenen, Allahın yardımından asla şüpheye düşmeyen, en emin kişi olabilmeyi ister. Şirkten en çok sakınan, Allahtan başka varlıklara asla tamah etmeyen, Allahtan başka bir İlah olmadığını en derin şekilde kavrayan insan olmak ister. Güzel ahlakta en öne geçen; insanlara karşı en sevgi dolu, en saygılı, en şefkatli ve merhametli, en hoşgörülü, en affedici, en bağışlayıcı, en fedakar, en özverili, en ikramkar, en kalender, en kanaatkar, en sabırlı, en anlayışlı, en yardımsever, en güvenilir, en neşe, mutluluk, huzur ve rahatlık veren, en güzel konuşan, en güzel öğüt veren, en teslimiyetle öğüt alan, en güzel söz dinleyen kişi olmak ister. Dünyadaki tüm Müslümanların en sevdiği, en saygı duyduğu, en güvendiği, en çok yanında olmak istedikleri, sohbetinden en çok hoşlandıkları, sözlerine en çok itimat ettikleri, dünyada ahirette sonsuz kadar birlikte olmayı en çok arzuladıkları insan olmak ister. Ahirette ise Allahın en yüksek derecelerle derecelendirdiği en güzel karşılığı almak ister. Allahın en razı olduğu kulu olmayı, Allaha en yakın kılınanlardan olarak Allahın en büyük nimetleriyle, en güzel cennetleriyle mükâfatlandırılmayı ister.
Müminler hem dünya hayatındaki güzellikleri, hem de ahiretteki nimetleri diğer müminlerle birlikte yaşarlar. Dünyada nimetler kısıtlı olduğundan kimi zaman bir müminin bunları kardeşleriyle paylaşması, bazen de kendi nefsinden fedakarlık yaparak kardeşine ikram etmesi gerekebilir. Nitekim Kuranda mümin vasıfları tanıtılırken bu özelliğe de ayrıca dikkat çekilir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
... Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)
Müminler Arasındaki Tesanüt, Dualarına da Yansır
Müminler Allahtan istedikleri güzelliklerin her birinde olabilecek en yüksek dereceyi elde edebilmek isterler. Ancak Kuran ahlakından öğrendikleri sevgi anlayışı ve ihlasları gereği, tüm bu nimet ve güzellikleri, yine en fazlasıyla kardeşleri için de isterler. Nasıl ki kendileri Allaha en yakın kişi; Allahın en sevdiği kul olmak istiyorlarsa, mümin kardeşlerinin de Allahın en sevdiği; Allaha yakınlıkta en ileri geçmiş kimseler olmalarını isterler. Bu yüzden de dualarında Allaha, ben diye değil, biz diyerek dua ederler. Tüm bu nimetleri bana ver Allahım değil, tüm bunları bize ver Allahım diye dua ederler. Bir mümin kendilerine güzel bir dua temennisinde bulunduklarında da, verdikleri karşılık yine bu üslupla olur. Örneğin kendilerine Allah iyi günler versin denildiğinde, böyle bir müminin cevabı, Allah hepimize iyi günler versin şeklinde olur. Aynı şekilde Allah razı olsun denildiğinde, Allah hepimizden razı olsun diyerek karşılık verirler. Kuranda müminlerin bu dualarına şöyle bir örnek verilmiştir:
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, vadinden cayıp-dönmez. (Al-i İmran Suresi, 8-9)
İmanda en önde olmak, takva sahiplerine en örnek olmak isteyen, Allahı en çok seven insanın göstermesi gereken bir ahlaktır. Dolayısıyla duada gösterilen bu ahlak şekli, o kişinin imanının, Allah sevgisinin, Allah korkusunun, ihlasının ve derinliğinin çok önemli bir alametidir.
Kuranda müminlerin diğer müminleri de kapsayan dualarına pek çok örnek vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz.
Bizi doğru yola ilet;
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi, 4-7)
Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru der. (Bakara Suresi, 201)
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. (Al-i İmran Suresi, 8)
Onlar: Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru diyenler; sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir. (Ali- İmran Suresi, 16-17)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allahı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. (Al-i İmran Suresi, 191)
Müminlerin Dualarının Diğer Müminleri de Kapsaması Allah Rızası İçindir
Dua müminin hayatının tümüne hakim olan ve inancının gücünden kaynaklanan bir hayat şeklidir. Bu ruh, kişinin çevresindeki her konuya karşı vicdani bir duyarlılık içerisinde olmasını gerektirir. İman eden bir insan, içindeki derin Allah sevgisi ve güçlü Allah korkusu ile dünya hayatındaki tüm menfaatlerin gelip geçici olduğunu ve bir gün mutlaka Yüce Allahın huzuruna varıp hesap vereceğini unutmaz. Dünya hayatında Allahın rızası, rahmeti ve cenneti yerine, nefsini ve çıkarlarını korumayı hedefleyen insanların ahirette sonsuz bir azapla buluşacakları gerçeği daima aklındadır. Bu nedenle dualarında, Rabbimizin hem kendisini hem de mümin kardeşlerini dünyada da ahirettte de iyilik ve güzellikle mükafatlandırmasını ister. Sevgi dolu ve başkalarını da düşünen bu güzel ahlakı nedeniyle hem Allahın rızasını hem de ahiret güzelliklerini umar. Bu davranışlarda bulunanlar, Kuranda şöyle müjdelenmektedir:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 83. sayı (Mayıs 2011) 60. sayfada yayınlanmıştır.
Müminlerin kendileri için dua ettikleri gibi mümin kardeşleri için de dua etmeleri neden önemlidir?
Müminler kardeşleri için nasıl dua ederler?
Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda insanlar her şeyin en iyisinin kendilerinde olmasını isterler. Zaman zaman yakın arkadaşlar olarak tanınan kişilerin, hatta akrabaların arasında bile kıskançlıktan, hasetten kaynaklanan çekişmelerin yaşandığına ve insanların kendilerine rakip olarak görebilecekleri herkese zarar vermeye çalıştığına şahit oluruz. Oysa Kuranda tarif edilen mümin ahlakı haset ve kıskançlıktan uzak olan daima kardeşinin nefsini ve isteklerini kendisinden daha çok düşünen bir ahlaktır. Bu nedenle müminler, kendileri için Allahtan istediklerinin aynısını mümin kardeşleri için de isterler.
Müminler Allahtan Dünyada ve Ahirette İyilik İsterler
Mümin, dualarında Allahın en sevdiği, en razı olduğu kulu olabilmek için Allaha dua eder. Gelmiş geçmiş tüm insanlar arasında Allahın en yakın dostu olabilmeyi; Allahı, bir insanın sevebileceği en fazla sevgiyle sevebilmeyi ister. Tüm insanlar arasında, Allahı en hakkıyla takdir edip yüceltebilen kulu olmak ister. Allah Katında en makbul olan tavırlarda bulunmak,Allahın en seveceği ahlaka sahip olmak ister. Allaha en çok şükreden, Allahın nimetlerini en çok takdir edebilen kulu olmak ister. Allahın ahlakıyla en fazla ahlaklanmış ve Allahın isimlerinin en çok tecelli ettiği kişi olmak ister. Kuran ayetlerini en iyi anlayabilen ve en iyi uygulayabilen kimse olmak ister. Allahın Kuranda bildirdiği emir ve yasaklarını en kusursuz ve en titiz şekilde yerine getiren kişi olmayı ister. Allahın bildirdiği din ahlakını en güzel, en etkili, en samimi şekilde tebliğ eden kişi olmak ister. Malıyla canıyla Allah yolunda olabilecek en fazla çabayı harcayabilmenin kendisine nasip olmasını ister. Allahın, kendisini ruhen ve bedenen dünyanın en sağlıklı, en güçlü, en dayanıklı insanı kılmasını ve böylece Allaha, gücünün yettiğinin en fazlasıyla hizmet edebilmek ister. Yaptığı işleri olabilecek en ihlaslı şekilde yapabilmek için dua eder. Allaha tüm ruhuyla ve bedeniyle olabilecek en derin teslimiyetle teslim olabilmeyi ister. Allahın yarattığı eksikliklere karşı en şükredici, en tevekküllü, en sabırlı, en güzel ahlakı gösteren kişi olarak karşılık verebilmek için dua eder. Allahtan olabilecek en derin saygıyla korkup sakınan kişi olabilmek ister. En zor anlarda bile Allahtan en ümitvar olan, Allaha en çok güvenen, Allahın yardımından asla şüpheye düşmeyen, en emin kişi olabilmeyi ister. Şirkten en çok sakınan, Allahtan başka varlıklara asla tamah etmeyen, Allahtan başka bir İlah olmadığını en derin şekilde kavrayan insan olmak ister. Güzel ahlakta en öne geçen; insanlara karşı en sevgi dolu, en saygılı, en şefkatli ve merhametli, en hoşgörülü, en affedici, en bağışlayıcı, en fedakar, en özverili, en ikramkar, en kalender, en kanaatkar, en sabırlı, en anlayışlı, en yardımsever, en güvenilir, en neşe, mutluluk, huzur ve rahatlık veren, en güzel konuşan, en güzel öğüt veren, en teslimiyetle öğüt alan, en güzel söz dinleyen kişi olmak ister. Dünyadaki tüm Müslümanların en sevdiği, en saygı duyduğu, en güvendiği, en çok yanında olmak istedikleri, sohbetinden en çok hoşlandıkları, sözlerine en çok itimat ettikleri, dünyada ahirette sonsuz kadar birlikte olmayı en çok arzuladıkları insan olmak ister. Ahirette ise Allahın en yüksek derecelerle derecelendirdiği en güzel karşılığı almak ister. Allahın en razı olduğu kulu olmayı, Allaha en yakın kılınanlardan olarak Allahın en büyük nimetleriyle, en güzel cennetleriyle mükâfatlandırılmayı ister.
Müminler hem dünya hayatındaki güzellikleri, hem de ahiretteki nimetleri diğer müminlerle birlikte yaşarlar. Dünyada nimetler kısıtlı olduğundan kimi zaman bir müminin bunları kardeşleriyle paylaşması, bazen de kendi nefsinden fedakarlık yaparak kardeşine ikram etmesi gerekebilir. Nitekim Kuranda mümin vasıfları tanıtılırken bu özelliğe de ayrıca dikkat çekilir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
... Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin cimri ve bencil tutkularından korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)
Müminler Arasındaki Tesanüt, Dualarına da Yansır
Müminler Allahtan istedikleri güzelliklerin her birinde olabilecek en yüksek dereceyi elde edebilmek isterler. Ancak Kuran ahlakından öğrendikleri sevgi anlayışı ve ihlasları gereği, tüm bu nimet ve güzellikleri, yine en fazlasıyla kardeşleri için de isterler. Nasıl ki kendileri Allaha en yakın kişi; Allahın en sevdiği kul olmak istiyorlarsa, mümin kardeşlerinin de Allahın en sevdiği; Allaha yakınlıkta en ileri geçmiş kimseler olmalarını isterler. Bu yüzden de dualarında Allaha, ben diye değil, biz diyerek dua ederler. Tüm bu nimetleri bana ver Allahım değil, tüm bunları bize ver Allahım diye dua ederler. Bir mümin kendilerine güzel bir dua temennisinde bulunduklarında da, verdikleri karşılık yine bu üslupla olur. Örneğin kendilerine Allah iyi günler versin denildiğinde, böyle bir müminin cevabı, Allah hepimize iyi günler versin şeklinde olur. Aynı şekilde Allah razı olsun denildiğinde, Allah hepimizden razı olsun diyerek karşılık verirler. Kuranda müminlerin bu dualarına şöyle bir örnek verilmiştir:
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. Rabbimiz, kendisinde şüphe olmayan bir günde insanları gerçekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, vadinden cayıp-dönmez. (Al-i İmran Suresi, 8-9)
İmanda en önde olmak, takva sahiplerine en örnek olmak isteyen, Allahı en çok seven insanın göstermesi gereken bir ahlaktır. Dolayısıyla duada gösterilen bu ahlak şekli, o kişinin imanının, Allah sevgisinin, Allah korkusunun, ihlasının ve derinliğinin çok önemli bir alametidir.
Kuranda müminlerin diğer müminleri de kapsayan dualarına pek çok örnek vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz.
Bizi doğru yola ilet;
Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna
Gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil. (Fatiha Suresi, 4-7)
Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru der. (Bakara Suresi, 201)
Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen. (Al-i İmran Suresi, 8)
Onlar: Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru diyenler; sabredenler, doğru olanlar, gönülden boyun eğenler, infak edenler ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir. (Ali- İmran Suresi, 16-17)
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allahı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru. (Al-i İmran Suresi, 191)
Müminlerin Dualarının Diğer Müminleri de Kapsaması Allah Rızası İçindir
Dua müminin hayatının tümüne hakim olan ve inancının gücünden kaynaklanan bir hayat şeklidir. Bu ruh, kişinin çevresindeki her konuya karşı vicdani bir duyarlılık içerisinde olmasını gerektirir. İman eden bir insan, içindeki derin Allah sevgisi ve güçlü Allah korkusu ile dünya hayatındaki tüm menfaatlerin gelip geçici olduğunu ve bir gün mutlaka Yüce Allahın huzuruna varıp hesap vereceğini unutmaz. Dünya hayatında Allahın rızası, rahmeti ve cenneti yerine, nefsini ve çıkarlarını korumayı hedefleyen insanların ahirette sonsuz bir azapla buluşacakları gerçeği daima aklındadır. Bu nedenle dualarında, Rabbimizin hem kendisini hem de mümin kardeşlerini dünyada da ahirettte de iyilik ve güzellikle mükafatlandırmasını ister. Sevgi dolu ve başkalarını da düşünen bu güzel ahlakı nedeniyle hem Allahın rızasını hem de ahiret güzelliklerini umar. Bu davranışlarda bulunanlar, Kuranda şöyle müjdelenmektedir:
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 26)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 83. sayı (Mayıs 2011) 60. sayfada yayınlanmıştır.