nones
Bayan Üye
Muhteşem bir hayat****
>Kendimizi yararsız bulduğumuzda çok yararlı işler yapmışızdır,>
sevilmediğimizi sandığımızda sevilmişizdir, değersiz olduğumuzu>düşündüğümüzde değerimizi bilenler çıkmıştır.>
>Birçok hayatı aynı anda kımıldatan o sihirli rüzgarı yaratmakta bizimde farkına varmadığımız büyük bir rolümüz olmuştur.
****Kendimizi manasız ve yararsız bulduğumuz zamanlar vardır. Değersizbulduğumuz, sevilmediğimizi düşündüğümüz zamanlar.
****Takatsiz bir halde hayatın bir kenarına tutunmaya uğraşırken "niye"diye sorarız kendimize, "niye böyle oldu, neden hayatın bir kıyısındayapayalnız kaldım, neden hayallerim gerçekleşmedi?"
****O anda kaderin haksızlığına öylesine inanmışızdır ki, bu kaderiyaratan gücün bize ses vermesi gerektiğine, bir cevabı hakettiğimizeinanırız.
****İnandırıcı bir cevap için bütün ümitlerimizden, hayallerimizden,beklentilerimizden vazgeçmeye bile hazırızdır.
****Koskoca yeryüzünde yalnızca bizim başımıza geldiğine inandığımız buinsafsızlığın, bu gizli kederin, paylaşılması zor bu acının, bu>çaresizliğin bir sebebi olmalıdır.
****İlahi bir kaprisin kurbanı olduğumuzu düşünmekten bizi kurtaracak birsebep.
****Varlığımızın anlamsızlığına anlam katacak bir cevap isteriz, kusurunbizde olduğunu da kabullenebiliriz, yeter ki bize verilecek cevapinandırıcı olsun.
****Hatta zamanla kusurun tümüyle bizde olduğuna bile inanırız.
****Onun hangi kusur olduğunu bulmaya çabalarız bu kez de...
****Yeterince zeki mi değiliz, güzel mi değiliz, bilgili mi değiliz,eğlenceli mi değiliz?****Bulacağımız neden bizi üzecek de olsa hiç değilse hayatın bir ritmi,bir düzeni, bir kuralı olduğuna bizi ikna edecektir; bizi rastgeleaçılmış bir ateşte vurulmuş bir zavallı olmaktan kurtarıp, hiç olmazsabilerek hedef alınmış biri yapacaktır.
****Bir neden bulursak, geçmiş için üzülsek de gelecek için bir ümidimizolacaktır.****Neden varsa çare vardır çünkü.****Ama nedensizlik...****Bu öldürücüdür.****Manasızlığı derin ve kalıcı kılar.
****Benim hikayelerim "çok uzun yıllar önce" diye başlıyor artık.****Çok uzun yıllar önce...****Sığırcık sürülerinin neşeli çığlıklarla yeni yeni tomurcuklananağaçlara konduğu ılık bir akşamüstü, Paris’te küçük bir sinemayagirmiştim.****Kahve, deri, zift, rutubet kokularının karıştığı siyah duvarlı loşsalonda birkaç kişiydik.
****Eski bir Amerikan filmi izleyecektik.****James Stewart’la Donna Reed’in başrollerini paylaştığıfilm başladı.****Stewart, minik bir kasabadaki fakir bir işadamını oynuyordu.****Çocukluğundan beri bütün hayali dünyayı dolaşmaktı ama art arda gelenolaylar yüzünden kasabasını terk edememiş, sonunda babasının pek de parlakolmayan işini devralmak zorunda kalmıştı.****Sevdiği bir karısı ve çocukları vardı.****Ama işler iyi gitmiyordu.****Borçlar birikmişti.
****Yaşadığı hayal kırıklığına bir de borçlar eklenince dayanacak gücükalmamıştı.****Karlı bir gece arabasına binip, kasabanın biraz ötesinden akan nehrinkıyısındaki bara gidip iyice sarhoş olana kadar içtikten sonra kendiniköprünün üzerinden atıvermişti.****Stewart sulara düşerken, karanlık göklerden gelen bir konuşma duyuldu.
****Tanrı, "ikinci sınıf meleklerden" birine görev veriyordu.****- Eğer bu ümitsiz adama yeniden yaşama isteği vermeyi başarırsan, bende sana çok istediğin o iki kanadı verir, seni birinci sınıf melekyaparım.****Ve, yeryüzüne tonton, yaşlı bir adam kılığında "başarısız" bir melekdüşüyordu.****O güne dek bir türlü verilen görevleri doğru dürüst yerinegetiremediği için istediği kanatlara kavuşamayan, kederli bir melekti bu.****Görevi ise çok zordu.****Tümüyle çaresiz, borçlar içinde yüzen, hayallerini kaybetmiş,>istediklerinden hiçbirine kavuşamamış, dünyayı gezmek isterken önemsizbir kasabaya sıkışıp kalmış bir adama hayatı yeniden sevdirecek, onuintihardan vazgeçirecekti.
****Melek yeryüzüne indiğinde, bir polis Stewart’ı sulardançıkarıyordu.****Onu, kendini sulara atmadan önce son içkisini içtiği bara götürüyorduama orası şimdi çok değişikti.****Serserilerin toplandığı, pis bir batakhane olmuştu.****Kimse Stewart’ı tanımıyordu.****Stewart kasabaya dönüyordu ama orada da eski dostları onun kimolduğunu bilmeyen gözlerle ona bakıyorlardı.
****Kasaba bakımsızdı, çirkindi, karanlıktı.****Eski bir okul arkadaşı arka sokaklarda fahişelik yapıyordu.****Karısı ise bir kütüphanede çalışan zavallı bir yaşlı kızdı.****O sulara atlamadan önce ünlü bir adam olarak dünyayı dolaşan erkekkardeşinin ise bir kilisenin bahçesinde mezarı duruyordu.
****Stewart, suya düşmesiyle çıkması arasında geçen bu beş dakikada herşeyin nasıl bu kadar değişebilmiş olduğunu anlayamadan etrafına bakarken"ikinci sınıf melek" yanına yaklaşıyordu.****Ona anlatmaya başlıyordu.
****- Sen hayatına son vermek istedin ya, ben daha iyisini yaptım, sen hiçbu dünyaya gelmemiş gibi oldun... Sen olmamış olsaydın ne olacaktı,gör...****Kardeşim ne zaman öldü, diye soruyordu Stewart.****- Sen dokuz yaşındayken o kuyuya düşmüştü ve sen onu kurtarmıştın...Ama ben senin doğumunu iptal edince ve sen hiç doğmayınca onu kurtaracakkimse de olmadı... O çocukken öldü.
****- Peki sınıf arkadaşım ne zaman fahişe oldu?****- Bir gün o çok parasız kalmıştı, para bulabileceği hiçbir yer yoktuve sen ona borç vermiştin... Ama sen olmayınca o gece kendini sattı vesonra fahişe olarak kaldı.
****- Kasaba niye böyle bakımsız ve korkunç gözüküyor?****- Çünkü sen babanın yerini aldıktan sonra insanlardan para toplayıpkooperatifler kurmuştun, binalar yapmıştın, kasaba gelişmişti... Sen hiçolmadığın için o kooperatif kurulmadı, o binalar yapılmadı, kasababakımsız kaldı, o inşaatta çalışıp para kazanan birçok insan parakazanamayıp serseri oldu.
****Bütün seyircilerle birlikte Stewart da, bir insanın farkına varmadanne kadar çok başka insanın hayatına değdiğini, o hayatları varlığıyladeğiştirdiğini, en sıradan insanın bile bu hayatta tahmin edemeyeceğiölçüde önemi olduğunu görüyordu.****Tavana asılmış, birçok değişik parçadan oluşmuş oyuncaklar vardır, herbir parça başka bir parçaya dokunarak bir rüzgar yaratır ve oyuncak dönüpdurur.****O parçalardan birini çıkardığınızda bütün rüzgarı kesersiniz.****Oyuncak kımıltısız kalır.
****Frank Capra’nın o filminde de, hayatın aynen o oyuncak gibibirbirine değen insanlarla döndüğünü, aradan bir tek insanı bile çıkarıpaldığınızda hayatın dönüşünü etkilediğinizi, birçok olayınfarklılaştığını, herkesin sandığından daha büyük bir rolü ve değeriolduğunu anlıyordunuz.****Değersiz ve işlevsiz kimse yoktu.
****Stewart, o yaşlı ve tonton "ikinci sınıf" melek sayesinde bu gerçeğigörünce intihar etmekten vazgeçiyordu.****Kendisine o kadar manasız ve değersiz gözüken hayatının aslında birçokinsan için ne kadar değerli olduğunu kavrıyordu.****O intihar etmekten vazgeçince yeniden her şey eskisine dönüyordu.
****"Bu muhteşem bir hayat" isimli film, mutlu sonla biterken degökyüzünde bir "çın" sesi duyuluyordu.****Tonton meleğe, Tanrı çok arzuladığı kanatlarını veriyordu.****Kendimizi manasız ve yararsız bulduğumuz zamanlar vardır.****Değersiz olduğumuzu, sevilmediğimizi düşünürüz.
****Hayalkırıklıklarıyla dolu hayatımızda neden istediklerimizin hiçgerçekleşmediğini merak ederiz.****Cevaplar ararız.****Bulamayız genellikle.****Cevaplar vardır aslında.
****Kendimizi yararsız bulduğumuzda çok yararlı işler yapmışızdır,>sevilmediğimizi sandığımızda sevilmişizdir, değersiz olduğumuzu>düşündüğümüzde değerimizi bilenler çıkmıştır.****Birçok hayatı aynı anda kımıldatan o sihirli rüzgarı yaratmakta bizimde farkına varmadığımız büyük bir rolümüz olmuştur.
****Eğer Tanrı "ikinci sınıf" meleklerinden birini bize gönderse ve bizsizbir hayatın nasıl olacağını gösterseydi, sanırım hepimiz kendimize dehayata da başka türlü bakardık.****Hatta, o melek bize "istediklerimiz gerçekleştiğinde nasıl birhayatımız olabileceğini" gösterseydi belki istediklerimizingerçekleşmemesi için dua ederdik.
****Bu muhteşem bir hayattır.****Cevabı ve sırrı kendi içinde saklıdır.****Ve, o hayatı hep birlikte yaparız.****Bazen rolümüzden şikayet ediyorsak, bu da rolümüzün kıymetini>bilemememizdendir.****
Ahmet Altan..
>Kendimizi yararsız bulduğumuzda çok yararlı işler yapmışızdır,>
sevilmediğimizi sandığımızda sevilmişizdir, değersiz olduğumuzu>düşündüğümüzde değerimizi bilenler çıkmıştır.>
>Birçok hayatı aynı anda kımıldatan o sihirli rüzgarı yaratmakta bizimde farkına varmadığımız büyük bir rolümüz olmuştur.
****Kendimizi manasız ve yararsız bulduğumuz zamanlar vardır. Değersizbulduğumuz, sevilmediğimizi düşündüğümüz zamanlar.
****Takatsiz bir halde hayatın bir kenarına tutunmaya uğraşırken "niye"diye sorarız kendimize, "niye böyle oldu, neden hayatın bir kıyısındayapayalnız kaldım, neden hayallerim gerçekleşmedi?"
****O anda kaderin haksızlığına öylesine inanmışızdır ki, bu kaderiyaratan gücün bize ses vermesi gerektiğine, bir cevabı hakettiğimizeinanırız.
****İnandırıcı bir cevap için bütün ümitlerimizden, hayallerimizden,beklentilerimizden vazgeçmeye bile hazırızdır.
****Koskoca yeryüzünde yalnızca bizim başımıza geldiğine inandığımız buinsafsızlığın, bu gizli kederin, paylaşılması zor bu acının, bu>çaresizliğin bir sebebi olmalıdır.
****İlahi bir kaprisin kurbanı olduğumuzu düşünmekten bizi kurtaracak birsebep.
****Varlığımızın anlamsızlığına anlam katacak bir cevap isteriz, kusurunbizde olduğunu da kabullenebiliriz, yeter ki bize verilecek cevapinandırıcı olsun.
****Hatta zamanla kusurun tümüyle bizde olduğuna bile inanırız.
****Onun hangi kusur olduğunu bulmaya çabalarız bu kez de...
****Yeterince zeki mi değiliz, güzel mi değiliz, bilgili mi değiliz,eğlenceli mi değiliz?****Bulacağımız neden bizi üzecek de olsa hiç değilse hayatın bir ritmi,bir düzeni, bir kuralı olduğuna bizi ikna edecektir; bizi rastgeleaçılmış bir ateşte vurulmuş bir zavallı olmaktan kurtarıp, hiç olmazsabilerek hedef alınmış biri yapacaktır.
****Bir neden bulursak, geçmiş için üzülsek de gelecek için bir ümidimizolacaktır.****Neden varsa çare vardır çünkü.****Ama nedensizlik...****Bu öldürücüdür.****Manasızlığı derin ve kalıcı kılar.
****Benim hikayelerim "çok uzun yıllar önce" diye başlıyor artık.****Çok uzun yıllar önce...****Sığırcık sürülerinin neşeli çığlıklarla yeni yeni tomurcuklananağaçlara konduğu ılık bir akşamüstü, Paris’te küçük bir sinemayagirmiştim.****Kahve, deri, zift, rutubet kokularının karıştığı siyah duvarlı loşsalonda birkaç kişiydik.
****Eski bir Amerikan filmi izleyecektik.****James Stewart’la Donna Reed’in başrollerini paylaştığıfilm başladı.****Stewart, minik bir kasabadaki fakir bir işadamını oynuyordu.****Çocukluğundan beri bütün hayali dünyayı dolaşmaktı ama art arda gelenolaylar yüzünden kasabasını terk edememiş, sonunda babasının pek de parlakolmayan işini devralmak zorunda kalmıştı.****Sevdiği bir karısı ve çocukları vardı.****Ama işler iyi gitmiyordu.****Borçlar birikmişti.
****Yaşadığı hayal kırıklığına bir de borçlar eklenince dayanacak gücükalmamıştı.****Karlı bir gece arabasına binip, kasabanın biraz ötesinden akan nehrinkıyısındaki bara gidip iyice sarhoş olana kadar içtikten sonra kendiniköprünün üzerinden atıvermişti.****Stewart sulara düşerken, karanlık göklerden gelen bir konuşma duyuldu.
****Tanrı, "ikinci sınıf meleklerden" birine görev veriyordu.****- Eğer bu ümitsiz adama yeniden yaşama isteği vermeyi başarırsan, bende sana çok istediğin o iki kanadı verir, seni birinci sınıf melekyaparım.****Ve, yeryüzüne tonton, yaşlı bir adam kılığında "başarısız" bir melekdüşüyordu.****O güne dek bir türlü verilen görevleri doğru dürüst yerinegetiremediği için istediği kanatlara kavuşamayan, kederli bir melekti bu.****Görevi ise çok zordu.****Tümüyle çaresiz, borçlar içinde yüzen, hayallerini kaybetmiş,>istediklerinden hiçbirine kavuşamamış, dünyayı gezmek isterken önemsizbir kasabaya sıkışıp kalmış bir adama hayatı yeniden sevdirecek, onuintihardan vazgeçirecekti.
****Melek yeryüzüne indiğinde, bir polis Stewart’ı sulardançıkarıyordu.****Onu, kendini sulara atmadan önce son içkisini içtiği bara götürüyorduama orası şimdi çok değişikti.****Serserilerin toplandığı, pis bir batakhane olmuştu.****Kimse Stewart’ı tanımıyordu.****Stewart kasabaya dönüyordu ama orada da eski dostları onun kimolduğunu bilmeyen gözlerle ona bakıyorlardı.
****Kasaba bakımsızdı, çirkindi, karanlıktı.****Eski bir okul arkadaşı arka sokaklarda fahişelik yapıyordu.****Karısı ise bir kütüphanede çalışan zavallı bir yaşlı kızdı.****O sulara atlamadan önce ünlü bir adam olarak dünyayı dolaşan erkekkardeşinin ise bir kilisenin bahçesinde mezarı duruyordu.
****Stewart, suya düşmesiyle çıkması arasında geçen bu beş dakikada herşeyin nasıl bu kadar değişebilmiş olduğunu anlayamadan etrafına bakarken"ikinci sınıf melek" yanına yaklaşıyordu.****Ona anlatmaya başlıyordu.
****- Sen hayatına son vermek istedin ya, ben daha iyisini yaptım, sen hiçbu dünyaya gelmemiş gibi oldun... Sen olmamış olsaydın ne olacaktı,gör...****Kardeşim ne zaman öldü, diye soruyordu Stewart.****- Sen dokuz yaşındayken o kuyuya düşmüştü ve sen onu kurtarmıştın...Ama ben senin doğumunu iptal edince ve sen hiç doğmayınca onu kurtaracakkimse de olmadı... O çocukken öldü.
****- Peki sınıf arkadaşım ne zaman fahişe oldu?****- Bir gün o çok parasız kalmıştı, para bulabileceği hiçbir yer yoktuve sen ona borç vermiştin... Ama sen olmayınca o gece kendini sattı vesonra fahişe olarak kaldı.
****- Kasaba niye böyle bakımsız ve korkunç gözüküyor?****- Çünkü sen babanın yerini aldıktan sonra insanlardan para toplayıpkooperatifler kurmuştun, binalar yapmıştın, kasaba gelişmişti... Sen hiçolmadığın için o kooperatif kurulmadı, o binalar yapılmadı, kasababakımsız kaldı, o inşaatta çalışıp para kazanan birçok insan parakazanamayıp serseri oldu.
****Bütün seyircilerle birlikte Stewart da, bir insanın farkına varmadanne kadar çok başka insanın hayatına değdiğini, o hayatları varlığıyladeğiştirdiğini, en sıradan insanın bile bu hayatta tahmin edemeyeceğiölçüde önemi olduğunu görüyordu.****Tavana asılmış, birçok değişik parçadan oluşmuş oyuncaklar vardır, herbir parça başka bir parçaya dokunarak bir rüzgar yaratır ve oyuncak dönüpdurur.****O parçalardan birini çıkardığınızda bütün rüzgarı kesersiniz.****Oyuncak kımıltısız kalır.
****Frank Capra’nın o filminde de, hayatın aynen o oyuncak gibibirbirine değen insanlarla döndüğünü, aradan bir tek insanı bile çıkarıpaldığınızda hayatın dönüşünü etkilediğinizi, birçok olayınfarklılaştığını, herkesin sandığından daha büyük bir rolü ve değeriolduğunu anlıyordunuz.****Değersiz ve işlevsiz kimse yoktu.
****Stewart, o yaşlı ve tonton "ikinci sınıf" melek sayesinde bu gerçeğigörünce intihar etmekten vazgeçiyordu.****Kendisine o kadar manasız ve değersiz gözüken hayatının aslında birçokinsan için ne kadar değerli olduğunu kavrıyordu.****O intihar etmekten vazgeçince yeniden her şey eskisine dönüyordu.
****"Bu muhteşem bir hayat" isimli film, mutlu sonla biterken degökyüzünde bir "çın" sesi duyuluyordu.****Tonton meleğe, Tanrı çok arzuladığı kanatlarını veriyordu.****Kendimizi manasız ve yararsız bulduğumuz zamanlar vardır.****Değersiz olduğumuzu, sevilmediğimizi düşünürüz.
****Hayalkırıklıklarıyla dolu hayatımızda neden istediklerimizin hiçgerçekleşmediğini merak ederiz.****Cevaplar ararız.****Bulamayız genellikle.****Cevaplar vardır aslında.
****Kendimizi yararsız bulduğumuzda çok yararlı işler yapmışızdır,>sevilmediğimizi sandığımızda sevilmişizdir, değersiz olduğumuzu>düşündüğümüzde değerimizi bilenler çıkmıştır.****Birçok hayatı aynı anda kımıldatan o sihirli rüzgarı yaratmakta bizimde farkına varmadığımız büyük bir rolümüz olmuştur.
****Eğer Tanrı "ikinci sınıf" meleklerinden birini bize gönderse ve bizsizbir hayatın nasıl olacağını gösterseydi, sanırım hepimiz kendimize dehayata da başka türlü bakardık.****Hatta, o melek bize "istediklerimiz gerçekleştiğinde nasıl birhayatımız olabileceğini" gösterseydi belki istediklerimizingerçekleşmemesi için dua ederdik.
****Bu muhteşem bir hayattır.****Cevabı ve sırrı kendi içinde saklıdır.****Ve, o hayatı hep birlikte yaparız.****Bazen rolümüzden şikayet ediyorsak, bu da rolümüzün kıymetini>bilemememizdendir.****
Ahmet Altan..