meridyen2
Kayıtlı Üye
Mübarek Ramazan
Tüm İslam Dünyası'nın her yıl büyük bir heyecanla beklediği, mübarek Ramazan Ayı'nın içerisindeyiz. Bütün Müslümanların, bereket, hayır, huzur ve öncelikle de barış getirmesini gönülden temenni ettiğimiz bu mübarek ayını kutlarız.
Her yıl dile getirdiğimiz hayır temennilerimiz içerisinde yinelemekten en rahatsızlık duyduğumuz hiç kuşkusuz 'barış' temennimiz. Pek çok Müslüman bu Ramazan'a da çatışma, zulüm ve sıkıntı içerisinde giriyor. Filistin'deki, Çeçenistan'daki, Keşmir'deki, Doğu Türkistan'daki ve Endonezya'daki pek çok Müslüman Ramazan Ayı'nı yine çatışma ve savaşlarla karşılıyor. Çatışmaların, fakirliğin, açlığın ve türlü hastalıkların pençesindeki bu masum insanların en büyük istekleri ise, dinlerini rahatça yaşayabilecekleri, barışın ve istikrarın sağlandığı bir ortamda, huzur içinde hayatlarını devam ettirmek
Arzu edilen barış ve huzur ortamının oluşması için ise tüm Müslümanların öncelikle Kuran ahlakını yüce Allah'ın emrettiği titizlikle yaşamaları gerekmektedir. Çünkü ancak bu ahlak yaşandığında, Kuran ahlakının güzelliklerini anlatmak için ciddi bir çaba sarf etmek, iyilik konusunda dayanışma içinde olmak, ihtiyaç içinde olan Müslüman kardeşlerine ellerinden gelen her türlü yardımı yapmak mümkün olacaktır. İslam Dünyası içerisinde Ramazan Ayı, yardımlaşmanın ve dayanışmanın daha da ön plana çıktığı, çok önemli bir dönemdir. Burada önemli olan, hiç kimsenin "benim yardımımdan ne olur" diye düşünmeden, samimi bir kalple gayret göstermesidir. Asla unutulmaması gerekir ki, bu gayretleri başarılı kılacak ve iman edenlerin dualarına icabet edecek olan Alemlerin Rabbi olan Allah'tır. (Harun Yahya, Kolaylık Dini İslam)
Hayırlara Vesile Bir Ay: Ramazan
Yüce Allah'ın kullarına bir lütfu olan Ramazan Ayı, tüm insanlığa bir rehber olarak gönderilen Kuran'ın indirildiği ve içinde "...bin aydan daha hayırlı" (Kadir Suresi, 3) olduğu bildirilen Kadir Gecesi'nin bulunduğu bir bereket ayıdır. Bu ay boyunca, dünya üzerindeki tüm Müslümanlar oruç ibadetlerini yerine getirir, verdikleri nimetler için Rabbimize şükreder ve hatalarından dolayı tevbe ederler.
Allah, Bakara Suresi'nde, Ramazan Ayı ile ilgili şu şekilde buyurmaktadır:
"Ramazan Ayı İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz." (Bakara Suresi, 185)
Ramazan Ayı ve Oruç
Yüce Allah'ın vermiş olduğu sayısız nimete karşılık bir şükür vesilesi olan oruç ibadetinin Allah'ın razı olacağı şekilde yerine getirilmesi, güçlü bir imanın, ihlasın, samimiyetin ve Allah korkusunun göstergesidir. Çünkü oruç, Allah ile kul arasındaki bir ibadettir. İnsanın bu farzı yerine getirirken ne niyette olduğunu, samimiyetini, ihlasını, haram ve helalleri uygulamada gösterdiği titizliğini ancak gizlinin de gizlisini bilen Allah bilmektedir. Bir kişinin, çevresindekilere gösteriş amaçlı ya da samimi bir niyetle orucunu tutup tutmadığını hiç kimsenin bilmesi mümkün değildir. Oruç tutan kişinin bu ibadetinin karşılığı ancak Allah katındadır. Peygamber Efendimiz de (sav) iman edenleri bir hadisinde şu şekilde müjdelemiştir: "Bu ayı oruç tutarak, ibadet ederek ve hayır için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!"
Allah, orucun farz olduğunu Bakara Suresi'nde şu şekilde bildirir:
"Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız." (Bakara Suresi, 183)
Oruç ibadetinin Müslümanlar için birçok hikmeti bulunmaktadır. Belki de en önemli hikmeti ise, kişinin gün boyunca Allah'ı ve dini aklından çıkarmamasına vesile olmasıdır.
Ramazan harici günlerde birçok insan günlük hayatın karmaşası içinde koştururken çoğu zaman gaflete düşerek Allah'ı aklından çıkarabilmektedir. (Allah'ı tenzih ederiz.) Ancak açlık ve susuzluk gibi iki önemli faktör, insanın gün boyu dikkatini yaptığı ibadete vermesine sebep olacak ve her acıktığı ya da susadığı an oruçlu olduğunun bilinciyle sabır gösterecektir. Tüm bunlar ise kişinin Allah için yaptığı bu ibadetin kendisine getirdiği manevi gücü yaşamasına vesile olacaktır.
Orucun bir diğer faydası da insanların sakınmaları, yani kötülüklerden uzak durup, nefislerini terbiye etmeleridir. Bunun tek yolu da, Allah'a samimi bir kalple iman edip, Rabbimizin emir ve tavsiyelerine uymak, vicdanının sesini dinleyip, nefsinin kışkırtmalarından uzak durmaktır. Böyle bir kişinin ahlakı zaman içinde güzelleşecek, imanı olgunlaşacak ve Allah korkusu daha da güçlenecektir.
Müminler bir ay boyunca Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu emri uygularlar ve oruç ile birlikte diğer ibadetlerini de yerine getirirken nefislerini terbiye ederler. Kişi, hayatının her alanında, Ramazan Ayı'nda aldığı bu özel terbiyenin nimetlerinden yararlanır. Çünkü nefsini terbiye etmiş -yani elindeki nimetlerin Allah'a ait olduğunu ve acizliğini fark etmiş- bir insanın hayatında birtakım değişiklikler meydana gelir. Oruçla nefsini terbiye etmiş bir insanın dünya görüşü, olaylar karşısındaki tepkileri ve yorumları farklılaşır. Bu farklılaşma sonucu yüce Allah'ın büyüklüğü karşısındaki acizliğini anlar ve Allah'a olan saygı ve sevgi dolu korkusu artmış olur.
Ramazan Ayı Allah'ın Üzerimizdeki Rahmetinin Bir Hatırlatmasıdır
"Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?" (Yasin Suresi, 71-73)
Allah insanları bu dünyada çeşitli eksikliklere ve acizliklere sahip olarak yaratmıştır. İnsanın hayatının sonuna kadar beslenmek zorunda olması, hayatta kalmasının bu koşula bağlanmış olması da aslında bir eksikliktir. Ancak çoğu insan, belki de beslenme konusunu bir acizlik olarak görmeyi daha önce hiç düşünmemiştir. Bunu, insanın yaratılışı gereği sahip olduğu doğal bir ihtiyaç olarak kabul etmiştir. Ama insanın böyle bir ihtiyacının olması bir eksikliktir ve bu eksikliğin altında gizlenmiş hikmetler vardır. Her insanın bu hikmetleri kavramaya çalışması gerekir. Çünkü ancak bu mantığı kavradığı takdirde, Yaratıcımıza karşı acizliğini ve O'ndan gelecek her nimete ne kadar muhtaç olduğunu anlayabilir. Oruç tutmanın müminler üzerine farz kılınmasının hikmetlerinden birisi de budur; kısa süreli, geçici bir açlık ve susuzluğun dahi insanın kendi aczini ve zayıflığını hatırlamasına ve hissetmesine, Allah'a ne derece muhtaç olduğunu anlamasına yardımcı olur.
Allah, Gönülden ve Katıksız Bir İmanı Emreder
" Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır." (Bakara Suresi, 184)
"Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun." (Bakara Suresi, 238)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi Allah, yapılan ibadetlerin hep gönülden olmasını bildirmiştir. Örneğin namaz kılan, oruç tutan, zekat veren, itaat eden bir insanın asıl niyeti, kalbinden geçirdikleri önemlidir. Allah, Kuran'da gösteriş için infak eden veya gösteriş için namaz kılan insanlar olduğunu haber verir. Bu insanlar, namaz kılarken Allah'ı düşünmüyor, O'nun karşısında ne kadar aciz ve boyun eğici olduğunu düşünmeden sadece ağzıyla dua ve tespihleri yapıyor olabilirler. Ancak bu insanlar eğer bu yaptıklarını, Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek, Allah'a karşı aciz ve muhtaç olduğunu düşünerek, ahiretten korkarak yapmıyorlarsa, Allah katında kabul edilmeyebilir. Allah, insanların kestikleri kurbanların kanlarının değil, sahip oldukları takvanın Kendisi'ne ulaşacağını bildirir:
"Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver." (Hac Suresi, 37)
Sonuç
Ramazan Ayı, bu ayda yapılan tüm ibadetler ve Allah'ın Kuran'da bize emrettiği güzel ahlak samimi bir şekilde kalpten Allah'a yönelerek hareket etmemizi sağlamaktadır. Çünkü Allah'ın istediği ve bizim bağışlanmamızı sağlayacak en önemli özellik samimi olarak yaptığımız ibadetlerimizdir.
Yapılan tüm bu ibadetler yüce Rabbimiz'e takvaca yaklaşabilmek için birer vesiledir. Bu noktada önemli olan Müslüman bir kişinin kendisini Allah'a yaklaştıracak vesileler araması ve her vesileyi gönülden değerlendirmesidir.
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz." (Maide Suresi, 35)
Unutulmamalıdır ki kişiye düşen kendi üzerinde tecelli eden tüm özelliklerini şükür vesilesi yaparak sonsuz merhamet sahibi olan Allah'a katıksızca bağlanmak ve O'nun emrettiği ibadetleri yerine getirmektir.
"De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)
(makale harun yahya)

Tüm İslam Dünyası'nın her yıl büyük bir heyecanla beklediği, mübarek Ramazan Ayı'nın içerisindeyiz. Bütün Müslümanların, bereket, hayır, huzur ve öncelikle de barış getirmesini gönülden temenni ettiğimiz bu mübarek ayını kutlarız.
Her yıl dile getirdiğimiz hayır temennilerimiz içerisinde yinelemekten en rahatsızlık duyduğumuz hiç kuşkusuz 'barış' temennimiz. Pek çok Müslüman bu Ramazan'a da çatışma, zulüm ve sıkıntı içerisinde giriyor. Filistin'deki, Çeçenistan'daki, Keşmir'deki, Doğu Türkistan'daki ve Endonezya'daki pek çok Müslüman Ramazan Ayı'nı yine çatışma ve savaşlarla karşılıyor. Çatışmaların, fakirliğin, açlığın ve türlü hastalıkların pençesindeki bu masum insanların en büyük istekleri ise, dinlerini rahatça yaşayabilecekleri, barışın ve istikrarın sağlandığı bir ortamda, huzur içinde hayatlarını devam ettirmek
Arzu edilen barış ve huzur ortamının oluşması için ise tüm Müslümanların öncelikle Kuran ahlakını yüce Allah'ın emrettiği titizlikle yaşamaları gerekmektedir. Çünkü ancak bu ahlak yaşandığında, Kuran ahlakının güzelliklerini anlatmak için ciddi bir çaba sarf etmek, iyilik konusunda dayanışma içinde olmak, ihtiyaç içinde olan Müslüman kardeşlerine ellerinden gelen her türlü yardımı yapmak mümkün olacaktır. İslam Dünyası içerisinde Ramazan Ayı, yardımlaşmanın ve dayanışmanın daha da ön plana çıktığı, çok önemli bir dönemdir. Burada önemli olan, hiç kimsenin "benim yardımımdan ne olur" diye düşünmeden, samimi bir kalple gayret göstermesidir. Asla unutulmaması gerekir ki, bu gayretleri başarılı kılacak ve iman edenlerin dualarına icabet edecek olan Alemlerin Rabbi olan Allah'tır. (Harun Yahya, Kolaylık Dini İslam)
Hayırlara Vesile Bir Ay: Ramazan
Yüce Allah'ın kullarına bir lütfu olan Ramazan Ayı, tüm insanlığa bir rehber olarak gönderilen Kuran'ın indirildiği ve içinde "...bin aydan daha hayırlı" (Kadir Suresi, 3) olduğu bildirilen Kadir Gecesi'nin bulunduğu bir bereket ayıdır. Bu ay boyunca, dünya üzerindeki tüm Müslümanlar oruç ibadetlerini yerine getirir, verdikleri nimetler için Rabbimize şükreder ve hatalarından dolayı tevbe ederler.
Allah, Bakara Suresi'nde, Ramazan Ayı ile ilgili şu şekilde buyurmaktadır:
"Ramazan Ayı İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kuran onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz." (Bakara Suresi, 185)
Ramazan Ayı ve Oruç
Yüce Allah'ın vermiş olduğu sayısız nimete karşılık bir şükür vesilesi olan oruç ibadetinin Allah'ın razı olacağı şekilde yerine getirilmesi, güçlü bir imanın, ihlasın, samimiyetin ve Allah korkusunun göstergesidir. Çünkü oruç, Allah ile kul arasındaki bir ibadettir. İnsanın bu farzı yerine getirirken ne niyette olduğunu, samimiyetini, ihlasını, haram ve helalleri uygulamada gösterdiği titizliğini ancak gizlinin de gizlisini bilen Allah bilmektedir. Bir kişinin, çevresindekilere gösteriş amaçlı ya da samimi bir niyetle orucunu tutup tutmadığını hiç kimsenin bilmesi mümkün değildir. Oruç tutan kişinin bu ibadetinin karşılığı ancak Allah katındadır. Peygamber Efendimiz de (sav) iman edenleri bir hadisinde şu şekilde müjdelemiştir: "Bu ayı oruç tutarak, ibadet ederek ve hayır için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!"
Allah, orucun farz olduğunu Bakara Suresi'nde şu şekilde bildirir:
"Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız." (Bakara Suresi, 183)
Oruç ibadetinin Müslümanlar için birçok hikmeti bulunmaktadır. Belki de en önemli hikmeti ise, kişinin gün boyunca Allah'ı ve dini aklından çıkarmamasına vesile olmasıdır.
Ramazan harici günlerde birçok insan günlük hayatın karmaşası içinde koştururken çoğu zaman gaflete düşerek Allah'ı aklından çıkarabilmektedir. (Allah'ı tenzih ederiz.) Ancak açlık ve susuzluk gibi iki önemli faktör, insanın gün boyu dikkatini yaptığı ibadete vermesine sebep olacak ve her acıktığı ya da susadığı an oruçlu olduğunun bilinciyle sabır gösterecektir. Tüm bunlar ise kişinin Allah için yaptığı bu ibadetin kendisine getirdiği manevi gücü yaşamasına vesile olacaktır.
Orucun bir diğer faydası da insanların sakınmaları, yani kötülüklerden uzak durup, nefislerini terbiye etmeleridir. Bunun tek yolu da, Allah'a samimi bir kalple iman edip, Rabbimizin emir ve tavsiyelerine uymak, vicdanının sesini dinleyip, nefsinin kışkırtmalarından uzak durmaktır. Böyle bir kişinin ahlakı zaman içinde güzelleşecek, imanı olgunlaşacak ve Allah korkusu daha da güçlenecektir.
Müminler bir ay boyunca Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu emri uygularlar ve oruç ile birlikte diğer ibadetlerini de yerine getirirken nefislerini terbiye ederler. Kişi, hayatının her alanında, Ramazan Ayı'nda aldığı bu özel terbiyenin nimetlerinden yararlanır. Çünkü nefsini terbiye etmiş -yani elindeki nimetlerin Allah'a ait olduğunu ve acizliğini fark etmiş- bir insanın hayatında birtakım değişiklikler meydana gelir. Oruçla nefsini terbiye etmiş bir insanın dünya görüşü, olaylar karşısındaki tepkileri ve yorumları farklılaşır. Bu farklılaşma sonucu yüce Allah'ın büyüklüğü karşısındaki acizliğini anlar ve Allah'a olan saygı ve sevgi dolu korkusu artmış olur.
Ramazan Ayı Allah'ın Üzerimizdeki Rahmetinin Bir Hatırlatmasıdır
"Ellerimizin yaptıklarından kendileri için nice hayvanları yarattığımızı görmüyorlar mı? Böylece bunlara malik oluyorlar. Biz onlara kendileri için boyun eğdirdik; işte bir kısmı binekleridir, bir kısmını(n da etini) yiyorlar. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve içecekler vardır. Yine de şükretmeyecekler mi?" (Yasin Suresi, 71-73)
Allah insanları bu dünyada çeşitli eksikliklere ve acizliklere sahip olarak yaratmıştır. İnsanın hayatının sonuna kadar beslenmek zorunda olması, hayatta kalmasının bu koşula bağlanmış olması da aslında bir eksikliktir. Ancak çoğu insan, belki de beslenme konusunu bir acizlik olarak görmeyi daha önce hiç düşünmemiştir. Bunu, insanın yaratılışı gereği sahip olduğu doğal bir ihtiyaç olarak kabul etmiştir. Ama insanın böyle bir ihtiyacının olması bir eksikliktir ve bu eksikliğin altında gizlenmiş hikmetler vardır. Her insanın bu hikmetleri kavramaya çalışması gerekir. Çünkü ancak bu mantığı kavradığı takdirde, Yaratıcımıza karşı acizliğini ve O'ndan gelecek her nimete ne kadar muhtaç olduğunu anlayabilir. Oruç tutmanın müminler üzerine farz kılınmasının hikmetlerinden birisi de budur; kısa süreli, geçici bir açlık ve susuzluğun dahi insanın kendi aczini ve zayıflığını hatırlamasına ve hissetmesine, Allah'a ne derece muhtaç olduğunu anlamasına yardımcı olur.
Allah, Gönülden ve Katıksız Bir İmanı Emreder
" Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır." (Bakara Suresi, 184)
"Namazları ve orta namazını (üstlerine düşerek, titizlik göstererek) koruyun ve Allah'a gönülden boyun eğiciler olarak (namaza) durun." (Bakara Suresi, 238)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi Allah, yapılan ibadetlerin hep gönülden olmasını bildirmiştir. Örneğin namaz kılan, oruç tutan, zekat veren, itaat eden bir insanın asıl niyeti, kalbinden geçirdikleri önemlidir. Allah, Kuran'da gösteriş için infak eden veya gösteriş için namaz kılan insanlar olduğunu haber verir. Bu insanlar, namaz kılarken Allah'ı düşünmüyor, O'nun karşısında ne kadar aciz ve boyun eğici olduğunu düşünmeden sadece ağzıyla dua ve tespihleri yapıyor olabilirler. Ancak bu insanlar eğer bu yaptıklarını, Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek, Allah'a karşı aciz ve muhtaç olduğunu düşünerek, ahiretten korkarak yapmıyorlarsa, Allah katında kabul edilmeyebilir. Allah, insanların kestikleri kurbanların kanlarının değil, sahip oldukları takvanın Kendisi'ne ulaşacağını bildirir:
"Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver." (Hac Suresi, 37)
Sonuç
Ramazan Ayı, bu ayda yapılan tüm ibadetler ve Allah'ın Kuran'da bize emrettiği güzel ahlak samimi bir şekilde kalpten Allah'a yönelerek hareket etmemizi sağlamaktadır. Çünkü Allah'ın istediği ve bizim bağışlanmamızı sağlayacak en önemli özellik samimi olarak yaptığımız ibadetlerimizdir.
Yapılan tüm bu ibadetler yüce Rabbimiz'e takvaca yaklaşabilmek için birer vesiledir. Bu noktada önemli olan Müslüman bir kişinin kendisini Allah'a yaklaştıracak vesileler araması ve her vesileyi gönülden değerlendirmesidir.
"Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın; O'nun yolunda cihad edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz." (Maide Suresi, 35)
Unutulmamalıdır ki kişiye düşen kendi üzerinde tecelli eden tüm özelliklerini şükür vesilesi yaparak sonsuz merhamet sahibi olan Allah'a katıksızca bağlanmak ve O'nun emrettiği ibadetleri yerine getirmektir.
"De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)
(makale harun yahya)