Mr.TyLér ||
Kayıtlı Üye
Bir Rus'un başkanlığında, bundan yaklaşık 114 yıl önce (1889) bulunan ve bütün dünya ilim çevre*lerinin ilgisini çeken Orhun Yazıtları üzerine dünyanın dört bir yanından ilim adamlarının çalıştığını hepimiz bilmek*teyiz. En son olarak da bu eserleri orta*ya koyanların torunları olan Türkiye Türkü ilim adamlarıyla dost Moğolis*tan'ın değerli âlimleri birlikte çalışarak tarihe ışık tutmaya gayret etmektedirler.
Bulunduğu günden itibaren üzerin*de en çok çalışılan Türkçe kaynakların başında hiç şüphesiz Köktürk alfabe*siyle yazılmış olan Orhun Yazıtları gel*mektedir. Tabii ki bunların önemi, Türk tarihi ve kültürü açısından içerisinde bu*lunan değerli bilgilerden kaynaklanmak*tadır. Çünkü burada Türk tarihini, edebi*yatını, sanatını, gelenek ve görenekleri*ni, dinini, ordu teşkilâtını, sosyal hayatı*nı, kısaca Türk milletine ait ne varsa hepsini görmek mümkündür. Bu bakım*dan sadece Türkiye Türklerini değil, bü*tün dünya Türklüğünü ilgilendirmektedir. Elbette ki bu yazıtların önemi sadece Türk tarihi ve kültürüyle sınırlı değildir. Aynı zamanda onların çağdaşı olan Asya kavimlerinin Çin, İran, Soğd. Kore, Tibet, Moğol vs. ile Bizans, Arap gibi milletlerin tarih ve kültürleriyle de ilişkilidir.
İlk defa Köktürkçe yazılı abidelerin varlığından bahseden, 13. yüzyıl İlhan*lı tarihçilerinden Târîh-i Cihângüşâ adlı eserinde Cüveynî olmuştur. Da*ha sonra bir botanikçi olan D.Messerschmidt, 1721'de, Yenisey vadisinde yaptığı araştırmalar sırasında, Köktürkçe ile yazılmış taşların varlığından haber veriyordu, fakat onun bu haberi yankı uyandırmamıştı. Ama bilim dünyasının en büyük keşiflerinden biri olan Köktürk Yazıtlarının bulunması ve dünya*ya tanıtılması, İsveçli bir subay olan J.F.Strahlanberg sayesinde oldu. Bu yazıtların okunması için dünyada büyük bir yarış başlamış ve ilk önce Danimarkalı büyük dil bilgini Vilhelm Thomsen yazıtları deşifre etmiş*tir. Böylece araştırmacıların eline kıy*meti hiçbir şey ile ölçülemeyecek olan belgeler geçmiş oldu.
KÖL TİGİN ANIT MEZARLIĞI
1992 senesinde Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) kurulduktan sonra eğitim ve kültür alanlarında bir di*zi çalışmalar yapıldı. Bu yıllarda TİKA' nın gerçekleştirmek için hazırladığı bir proje de, Moğolistan ve çevre bölgelerdeki Türk eserlerinin kurtarılmasıyla ilgili idi. Bu projenin temelinde Moğo*listan'da, özellikle Orkun (Koşo-Çaydam) ve Nalayh havalisindeki Türk anıt*larının restorasyonu ve korunması yer alıyordu. Koşo-Çaydam'da bulunan Bil*ge Kağan ve Köl Tigin Anıt Mezarlıkla*rında kazılar yapılacak, yılların tahriba*tına uğrayan bu kompleksler tamir edilecek, gerekirse yerinde veya bir müze*de korunmaya alınacak, bölgede araştırmacıların yararlanabilmesi ve konak*lamaları için merkezler inşa edilecekti. Bunlar, hem Köl Tigin ve Bilge Kağan Anıt Mezarlıklarında, hem de Tunyukuk Anıt Alanında yapılacaktı. Ayrıca bu bü*yük âbidelerin kopyaları alınacak, her biri Türk Cumhuriyetlerinin başkentleri*ne dikilecekti. Nitekim 1993 yılında tamamlanan bu projeden Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgili kurumları haberdar edildi. 1995’te zamanın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Moğolis*tan'ı ziyaret etmesi ve burada iki ülke arasında imzalanan bir mutabakat zap*tı ile proje uygulamaya geçmişti. İşte bu anlaşmaya bağlı olarak Türkiye Cum*huriyeti yaklaşık sekiz yıldır bölgede birtakım faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu amaçla da zaman zaman Orhun ve Tunyukuk Yazıtlarının bulunduğu Nalayh havalisine ekipler yollanmaktadır.
Daha sonra 1997 senesinde bir bi*lim heyeti bölgede ilk çalışmaları yaptı. 1998'de de kazı alanlarına Türkiye ta*rafından birer depo-kazı evi inşa edildi. Arkasından 2000 yılına ka*dar bu işe bir ara verildi, 2000 tarihinde yeniden kazı ve restorasyon faaliyetlerine girişildi. Bu ekibin içerisinde konularında uzman pek çok ilim adamı yer aldı. Moğolistan'da bulundukları sürece anıtların restoras*yonu, depo evlere taşınması, harita ve jeofizik çalışmaları başta olmak üzere, çok değerli işler gerçekleştirildi. 2000 yılında olduğu gibi, 2001 kazı dönemi için de bir çalışma grubu tespit edilmiş, bunların faaliyet plânları hazırlanmış ve Moğolistan'a gönderilmişlerdir. Ulaan-Bator'a ulaşan Türk bilim heyeti, ilk önce restorasyon ve harita ekibiyle beraber, 2001 'de ilk defa çalışma grubu içerisinde yer alan bir uzman müzeci Tunyukuk Abidesinde çalışmalarını yürüttü. Bu müze uzmanı daha sonra Orhun bölgesine geldi. Her iki depo binasını da inceleyip, âbideleri ve diğer eserleri yerinde tetkik etti. Gözlemlerini değerlendiren müzeci, yazıtların bu*lunduğu alanları esas alarak bir plân çizmiş ve depo olarak inşa edilen binaların müzeye dönüştürülmeleri için alt yapılan tamamlamıştır.
KAZI-DEPO-MÜZE EVİ
İlk çalışmalarını Nalayh'taki Tunyukuk Anıt Mezarlığı etrafında yapan harita*cılardan ayrı olarak, restorasyon ekibi anıt mezarlık içerisinde bulunan heykel*leri depo binasına taşıdılar. Yapılan bu ta*şıma işlemiyle beş adet insan heykeli ve yüzeyde bulunan bu eserlere ait olabile*cek irili ufaklı parçalar depoya nakledildi*ler. Bu arada yazılı taşlar ve sanduka mezar üzerinde temizlik işleri gerçekleşti*rildi. Bilge Tunyukuk Anıt Mezarlığının batısında yer alan balballardan birkaçı da ayağa kaldırıldı. Önümüzdeki yıllarda Tunyukuk Yazıtları bölgesinde kazı çalış*malarına başlanabilmesi için Moğolis*tan'da kalış süresinin son on gününde je*ofizik ve harita ekibi birlikte buraya çalış*mak üzere tekrar gönderildi.
TUNYUKUK ANIT MEZARLIĞI
2001 yılı çalışmalarının en önemli ayaklarından birini teşkil eden ve daha önceden üç parça ve yatık durumda bu*lunan Bilge Kağan Yazıtı'nın ayağa kaldı*rılması ve birleştirilmesi için bir dizi hazır*lık yapıldı. Restorasyon ekibinin istekleri doğrultusunda, taş bir kaide bulunmadı*ğından, çelik bir ayak yaptırılarak Bilge Kağan Yazıtı dik konuma getirilmeye ça*lışıldı. Yazıtın önce alt tarafındaki ana parça, daha sonra ikinci parça onun üze*rine yerleştirildi, adeta Bilge Kağan Yazı*tı dikilişinden 1266 yıl sonra yeniden bü*tün ihtişamıyla ayağa kaldırıldı. Bilge Ka*ğan Yazıtının artık dağılmaya yüz tutmuş olan kaplumbağası ikiye parçalanmış du*rumdayken müzeye taşınarak, üzerinde koruma önlemleri uygulandı. Ayrıca KöI Tigin Yazılı taşının ikiye bölünmüş kap*lumbağa kaidesinin birleştirilmesi için müze evine getirildi.. Bilge Kağan Anıl Mezarlığında 2001 yılı kazı çalışmaları bittikten sonra açılan yerler kapatıldı ve kazı alam geniş bir di*kenli tel ile çevrildi.
BİLGE KAĞAN YAZITI
2001 yılı programı çalışmalarından birisi de hiç şüphesiz kazı faaliyetleridir. Adı geçen senede. 21 haziran günü itiba*rıyla derhâl açmalara başlandı. Bu açma*larda arkeolojik buluntu olarak çok değer*li malzemelere rastlanıldı. İlk aşamada her şeyden evvel Bilge Kağan Anıt Me*zarlığının restorasyonuna yönelik plânlar çıkarılmaya başlanmıştı. Buna bağlı ola*rak Köl Tigin ve Bilge Kağan Anıtlarının jeofizik ve harita alanları genişletilmiş, âdeta güneydeki taşlı dağdan, kuzeydeki dağlara kadar uzanan sahanın ölçümleri aşağı-yukarı yapılmıştır. En azından bu*radaki kazı çalışmaları bittiğinde toprağın altında ne vardı veya ne unuttuk gibi bir endişe kalmayacaktır.
2001 YILI KAZI ÇALIŞMALARINDAN
Kazı çalışmaları sırasında, değişik açmalardan farklı boyutlarda ve özellikler*de ok uçları, at dizginlerine ait olduğu sa*nılan halkalar, gem parçaları, elbise kop*çaları, kemer iğnesi, çatı kiremitlerini süs*leyen desenli kapaklar, bir at kafası ile bir koyun iskeleti çıkarılmıştır ki; Moğol bilim adamları onların buraya dinî tören ama*cıyla atıldığını ifade etmektedirler. Ayrıca çeşitli keramik parçaları da bulundu.
2001 YILI BULUNTULARINDAN
2001 senesindeki kazı işlemleri es*nasında ilginç yapı ve malzemelere de rastlanmıştır. Meselâ bunlardan birisi yazıtın ön tarafındaki bölümde, kaynak*larda belirtilmeyen bir kırık heykel. Ayrıca yine şimdiye kadar Radloff dahil kimsenin bahsetmediği, sunağın kuzey tarafında ve 1,5-2 metre uzaklıktaki bir lahdin de*senli köşe taşlarının çıkması sayılabilir. Bu sanduka mezarın tespiti yapıldığı gibi, estampajları da alındı.
BİLGE KAĞAN'DAKİ SEMBOLİK MEZAR
Bir diğer önemli buluntu da, Bilge Kağan Yazıtından 31 metre doğuda, ikinci ya da üçüncü balbal olduğu sanı*lan taşın üzerindeki iki tamgadır ki, bun*dan da daha önce hiçbir eserde bahse-dilmemektedir. Yazıtın önünden geçen yolun altında tesadüfen jeofizik çalışma*ları sırasında görülmüştür. Bu tamgalı balbalın üzerindeki işaretler, muhtemelen bölgeye Köktürklerden sonra hâkim olan, Uygurlar tarafından kazınmış ol*malıdır. Belki de anıt mezarlığa en bü*yük zararı Uygur ve Kırgız Türkleri ver*miş olmalarına rağmen, onların da bu kutsal mekâna hiç sahip olmadıklarını söylemek haksızlık olur,
Sununla beraber, Köl Tigin Yazıtın 2-3 km. kuzeyinde bir sembolik mezar tespit edildi ve burada da ekibimiz elemanları incelemeler yaptı. Lahit parçalarının üç adet olduğu belirlendi. Maalesef taşlardan birisi kayıp, diğerleri de kırılmış durumdadır. Bu desenli mezar taşların kâğıt kopyaları alınarak müzeye taşıttırılmış ve önümüzdeki yıllarda bunları kalıplarının çıkarttırılarak, kopyaların yerine konmasına karar verilmiştir.
2001 YILINDA AÇILAN ANONİM MEZAR
2001 yılı faaliyetlerimizin kazı ayağı*nın bir diğer önemli buluntusu da, Bilge Kağan'a ait olduğunu sandığımız bir gü*müş kutu içindeki eşyalardır ki, bunlar bir hazine kıymetindedir. Mezar yapılırken buraya geyik heykelcikleri, tas kaplar gibi gümüş ve diğer madenlerden yapılma parçalar da konmuştur. Bu hazine sunak ile sunak taşının kuzeyindeki sembolik mezar arasında ve en alt zemine gömül*müş bir şekilde keşfedilmiştir. Daha ön*ceden sanduka mezarın etrafında bir ka*nunsuz kazı yapıldığı hâlde bu parçaların çalınmaması veya görülmemesi bizim için bir şanstır. Bilge Kağan veya onun bir yakınına ait bu hazine yüzlerce parçadan meydana gelmekledir. Özellikle sandık olarak tahmin edilen nesnenin üzerindeki gümüş süsler binlerce adettir. Moğol bilim adamlarının bildirdiklerine göre, Moğolistan'da rastlanan en önemli bulun*tudur. Bu parçanın bir eşinin daha ortaya çıkarılmadığı söylenmektedir. Türk tari*hinde şimdiye kadar ele geçirilen en mü*him buluntuların başında geldiği, bir haki*kattir. Altın Elbiseli Adam kalıntılarının ardından böyle bir arkeolojik malzemenin varlığı göz ardı edilemeyecek bir keşiftir. Kağanın tacı ve kemeri de dahil olmak üzere çeşitli süs ve ziynet eşyalarının içe*risinde bulunduğu bu eserlerin kıymeti hiçbir şey ile ölçülememektedir. Buluntu*lar iki taraf temsilcilerinin hazırladığı bir tutanak ile Moğolistan Millî Tarih Müzesi*ne teslim edildi.
2001 yılı Moğolistan Türk Anıtları Projesi ekibi âdeta Türk tarihini ve kültü*rünü yeniden yazdılar. Bu buluntular ve yapılan çalışmalar hakkında daha çok şeylerin söyleneceği, bir gerçektir. Ayrı*ca daha evvel Radloff'un da bahsettiği üzere anıt mezarlığın yazıt kısmına var*madan önceki giriş alanında Sağda ve solda koç heykelleri de ortaya çıkarıldı, ama maalesef her iki koçun da başları tahrip edilmişti. Barka doğru giden yo*lun solunda ise yine baş kısmı ve bel*den aşağısı kırılmış bir erkek heykeline de rastlanıldı. Bunlar 2001 kazı çalış*maları sona erdiği zaman, müzeye taşındı.
ANIT MEZARLIĞIN GİRİŞİNDEKİ KOÇLAR
Kazı çalışmaları sırasında, kaplum*bağanın önündeki bölgede Bilge Kağan Yazıtına ait kırık yazı parçalarına da rast*lanıldı. Daha önceden bu yerde bir araş*tırma yapılmadığından. 2003'te de başka kırık parçaları toplama imkânına sahip ol*duk. Ayrıca şimdiye kadar Bilge Kağan Yazıtı'nın eksik ve okunamayan yerlerin*den birisi de sunak taşı temizlenirken or*taya çıkarıldı. Ekibimiz içerisinde yer alan Türk dili ve edebiyatı uzmanı bir epigraf, Moğolistan'ın çeşitli yerlerindeki Türk dö*nemi abidelerinin ve eserlerinin daha ön*ceki yıllarda olduğu gibi belgeleme işle*mini de gerçekleştirdi.
Orhun havalisi doğudan batıya, ku*zeyden güneye eski Türklere; özellikle de Kök Türk dönemine ait yüzlerce buluntu*yu ihtiva etmektedir. Vadiyi çevreleyen dağlarda Hun ve Köktürk çağına dair mezarların olabileceği gibi, Kök Türklerin ünlü hükümdarları ve beylerine ait de kur*ganlara rastlamak mümkündür. Zaten ça*lışma yapılan saha çepeçevre Köktürk Börülü (Aşina) ailesinin mezarlığı duru*mundadır. Bu nedenle 2001'de etraftaki bazı kurganların da jeofizik ve haritalama işlemleri yaptırılmıştı.
ORHUN'DAKİ BÜYÜK KURGAN
Bu projeden ayrı olarak yapılması dü*şünülen Kara-Balgasun harabelerinin de yüzey çalışmalarına yönelik ön hazırlık*larda bulunulmuş; jeofizik, harita ve kazı ekibi elemanları çalışacakları alanı yakın*dan tanıma imkânına sahip olmuşlardı.
KARABALGASUN HARABELERİ
Türkiye'nin altı senedir yürüttüğü ve önemli bir eksiklik olan, Orhun bölgesin*de bulunan Türk eserlerinin kopyalarının alınması işine de başlandı ve bu amaçla Türkiye'den özel bir alet getirtilerek, dijital ortamda yazıtların kopyalarının alınması işlemi yapıldı. Daha önce müze evine alı*nan eserlerin böylece yerlerine en azın*dan kopyalarının dikilebilme imkânı do*ğacaktır ve belki de tarih eski ihtişamıyla yeniden diriltilecektir. Bu proje dünyadaki en kapsamlı yüzey araştırmaları ve kazı çalışmalarından birisidir. Burada yapılan iş Türk ve Moğol tarihiyle kültürüne önemli derecede ışık tutacaktır.
Kazı çalışmalarının 2002 döneminde de yine Türkiye'den giden ekip ile Moğol uzmanlar, Anıt Mezarlığın değişik bölge*lerinde mimarî yapının hususiyetlerini be*lirlemeye yönelik kazılar yaptılar.
2003 senesi kazı programı dahilinde temmuz ayında Moğolistan'a gelen Türk ekip, Moğol meslektaşlarımızla birlikte uyum içinde derhâl çalışmalara başladı. Bu çalışmalar sonucunda, günümüzden 1268 yıl önce Bilge Kağan'ın çocukları ta*ralından inşa edilen anıt mezarlığın plânı ortaya çıkarılmış; bu inşaatta kullanılan malzemeler tespit edilmiş ve bu veriler ne*ticesinde yapılacak orijinal kopyanın nasıl olabileceği hususundaki fikirler ortaya kon*muştur. Bundan sonraki aşamada öncelikli hedef, Bilge Kağan Anıt Mezarlığının bir benzerini Orhun vadisine inşa etmektir.
BİLGE KAĞAN ANIT MEZARLIĞININ GİRİŞİ
2003 yılı kazı faaliyetleri her zaman olduğu gibi ancak iki ay gibi kısıtlı bir sü*rede gerçekleştirildi. Hem Türkiye'den gi*den hocalar, nem de Moğol meslektaşla*rın zamanlarının daha fazla olmamasının yanı sıra, Moğolistan'ın iklim şartları an*cak yaz ayında, o da haziran ortası ile ağustosun yarısına kadar imkân tanı*maktadır. Mevsim durumunun anormal Ölçüde tutarsız olması zaman zaman ça*lışmaların da aksamasına sebep olmak*tadır. Şöyle ki, 2003 kazı dönemi boyun*ca aşağı yukarı iki ay boyunca yağmurla*rın aralıksız sürmesi, soğukların erken*den başlaması gibi durumlar çalışma or*tamını olumsuz etkilemiştir. Bütün bunla*ra rağmen bu faaliyet zamanı da çok ve*rimli geçmektedir.
Şimdi Bilge Kağan Anıl Mezarlığında*ki kalıntılara gelecek olursak; 2003 döne*minin en önemli buluntularından veya ke*şiflerinden birisi de; 2001 tarihinde Bilge Kağan'ın hazinelerinin ortaya çıkarılma*sından sonra, 1268 yıl öncesine ait Kök Türk devri kültürünü aksettiren resimli bir çatı kiremidine tesadüf edilmesidir. Elbet*te biz biliyoruz ki. Köl Tigin ve Bilge Ka*ğan yazıtlarının ilgili yerlerinde onların cenaze merasimlerinden bahsedilirken, bir sürü devletten elçiler gelmekle bera*ber, bu anıt mezarlıkların yapılışları esna*sında hususiyetle Türk ve Çinli ustalarla, sanatçıların birlikte çalıştığını kaynaklar bize haber veriyorlar. Adı geçen Türkçe belgelerde ve Çin vesikalarında Köl Tigin ile Bilge Kağan Anıt Mezarlıklarında bu ressamlar ve ustalar bu binaların çeşitli yerlerine savaş ve av sahneleri, belki de Köl Tigin ile Bilge Kağan m kendileriyle, yakınlarını resmetmişler olabilir. Fakat hem Köl Tigin, hem de Bilge Kağan Anıt Mezarlığında şimdiye kadar yapılan kazı*larda herhangi bir resimli sahneye tesa*düf edilmemiştir, Bunu da şuradan biliyo*ruz; bu mekânlarda Türklerden önce kazı yapan yabancı heyetlerin raporlarında bu türden bir not görülmüyor. Ama şunu da söylemeliyiz ki. kırmızı-beyaz duvar bo*yalarına rastlanılıyordu. Bu sebeple 2003 yılı kazı faaliyetlerinde ele geçirilen savaş veya av sahneli resim, gerçek manada Türk kültür tarihi açısından büyük bir önem taşıyor.
ANIT MEZARLIKTA BULUNAN RESİMLİ KİREMİT
Kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan yeni buluntular ve özellikle tamgalı bal*ballar zikredilmeye değer. 2003 yılında Bilge Kağan Anıt Mezarlığında ele geçi*rilen tamgalı balballardan birisi, NH-268 B şeklinde kodlandırılan bir açma bölgesinde 204 cm. uzunlu*ğunda, 37 cm. genişliğinde olarak bu*lundu. Balbal üzerinde açıkça görülen bir tane tamga mevcuttur. Resimde şe*killeri görülen bu tamgaların Köktürk-Uygur çağlarında sıkça kullanıldığını, hatta bugün çeşitli Türk ve Moğol boyla*rınca da hâlâ önemi olabileceğini düşü*nülüyor. Silinmiş veyahut da kırılmış yerdeki tamga daha önce pek çok yazıt*ta ve balbalda görülen keçi ya da kotuz tamga olabilir. Diğerinin ise ay ve güneşten ibaret olduğunu sanılıyor. Ay ve gü*neş, Türk konar-göçer hayatında olduğu gibi dinî literatüründe de oldukça önemli bir yere sahiptir. Ay ve güneş, konar-gö*çer hayat tarzında vazgeçilmez iki un*surdur. Güneş her gün dünyayı aydınla*tan, ısıtan, canlılara hayat veren bir nes*ne olduğu üzere, ay da göçerlerin gece*lerini ısıtan, yollarını aydınlatan bir var*lıktır. Dolayısıyla eski Türk hayat biçimi ve anlayışında yeri tartışılmaz.
2003 YILINDA BULUNAN AY-GÜNEŞ TAMGA
Bilge Kağan Anıt Mezarlığının kazı çalışmaları esnasında doğu tarafı, güney ucunda NI-268 A kodlu açma alanında da, 23 Ağustos 2003 tarihinde iki yeni balbal üzerinde farklı iki tamgayı daha tespit etme imkânına sahip olduk. Arala*rındaki uzaklık 2 m. civarında bulunan kuzeydeki tamganın üzerinde âdeta çift taraflı misineyi andıran bir şekil vardır. Balbalın uzunluğu 1.52 m., eni 40 cm.dir. Tamganın boyu ve eni ise, 12 cm. kadar*dır. Güneyde yer alan balbal üzerinde ka*zınmış olan tamganın eni 7 cm. uzunluğu 13 cm, olup, balbal da 93 cm, boyunda, 26 cm. genişliğindedir. Bunun üstünde bulunan tamga da bizim şimdiye kadar gördüklerimizden biraz farklılık arz et*mektedir. Aşağıda resimlerini de görece*ğiniz bu tamgalardan ikincisi sanki bir tu*ğu andırmaktadır. Ancak üç tuğlu bir san*cak görünümündedir.
2003 YILINDA BULUNAN TUĞLU TAMGA
Kazı çalışmalarımızın sona ermeden bir önceki günü olan 28,8.2003 günü NG-268 Akodlu açma bölgesinde 2 m. boyun*da, 32 cm. eninde tamgalı bir balbal orta*ya çıkarıldı. Bu da daha önce Moğolis*tan'da rastlanılan hiçbir tamgaya benze*miyor. Eni 10 cm., boyu 19 cm. kadar olan bu tamga, neredeyse bir çadırın üzerinde duran kelebek motifini hatırlatıyor.
2003 YILINDA BULUNAN KELEBEK MOTİFLİ TAMGA
Moğolistan'daki Türk Anıtları kazı ve restorasyon çalışmaları sırasında, tarafı*mızın başkanlık ettiği kazı faaliyetlerinde 2001 ve 2003 yılı buluntuları arasındaki balbalların durumu ve daha önce bulu*nanları karşılaştırdığımızda belki şunları söyleyebiliriz: Bilge Kağan ve Köl Tigin Anıt Mezarlıklarının önünde doğuya doğ*ru uzayıp giden balbalların yanı sıra, anıl mezarlıkların dış duvarlarının içinde belir*li mesafelerle dizilmiş tamgalı ve tamgasız balballara tesadüf edilmektedir. Birta*kım arkadaşlarımda da yaptığımız isti*şarelere göre, bu balbalların dışındakilerden farklı olması gerekir. Herhalde bunlar Köl Tigin ve Bilge Kağan'ın cena*ze merasimine katılan devletleri ve Türk boylarını ifade ediyor olmalıdır. Tamgalıların Türk kabilelerine, tamgasızların ise yabancılara ait olma ihtimali vardır. Bir başka düşünce de, bu balballar Kök Türk Kağanlığına bağlı olan Türk ve yabancı kavimleri temsil edebilir.
Bunun yanı sıra 2003 yılı kazı döne*minde çeşitli madenî eşya ve paralar, özellikle de kurban olarak sunulan hay*van iskeletlerine rastlanılmakla beraber, kazı çalışmalarımızın son günlerinde (28.8-2003) Giriş Yerinin önünde, sağ ta*rafta Uygur dönemine ait olduğu sanılan baklava motifli bir küp bulundu.
Bulunduğu günden itibaren üzerin*de en çok çalışılan Türkçe kaynakların başında hiç şüphesiz Köktürk alfabe*siyle yazılmış olan Orhun Yazıtları gel*mektedir. Tabii ki bunların önemi, Türk tarihi ve kültürü açısından içerisinde bu*lunan değerli bilgilerden kaynaklanmak*tadır. Çünkü burada Türk tarihini, edebi*yatını, sanatını, gelenek ve görenekleri*ni, dinini, ordu teşkilâtını, sosyal hayatı*nı, kısaca Türk milletine ait ne varsa hepsini görmek mümkündür. Bu bakım*dan sadece Türkiye Türklerini değil, bü*tün dünya Türklüğünü ilgilendirmektedir. Elbette ki bu yazıtların önemi sadece Türk tarihi ve kültürüyle sınırlı değildir. Aynı zamanda onların çağdaşı olan Asya kavimlerinin Çin, İran, Soğd. Kore, Tibet, Moğol vs. ile Bizans, Arap gibi milletlerin tarih ve kültürleriyle de ilişkilidir.
İlk defa Köktürkçe yazılı abidelerin varlığından bahseden, 13. yüzyıl İlhan*lı tarihçilerinden Târîh-i Cihângüşâ adlı eserinde Cüveynî olmuştur. Da*ha sonra bir botanikçi olan D.Messerschmidt, 1721'de, Yenisey vadisinde yaptığı araştırmalar sırasında, Köktürkçe ile yazılmış taşların varlığından haber veriyordu, fakat onun bu haberi yankı uyandırmamıştı. Ama bilim dünyasının en büyük keşiflerinden biri olan Köktürk Yazıtlarının bulunması ve dünya*ya tanıtılması, İsveçli bir subay olan J.F.Strahlanberg sayesinde oldu. Bu yazıtların okunması için dünyada büyük bir yarış başlamış ve ilk önce Danimarkalı büyük dil bilgini Vilhelm Thomsen yazıtları deşifre etmiş*tir. Böylece araştırmacıların eline kıy*meti hiçbir şey ile ölçülemeyecek olan belgeler geçmiş oldu.
KÖL TİGİN ANIT MEZARLIĞI
1992 senesinde Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) kurulduktan sonra eğitim ve kültür alanlarında bir di*zi çalışmalar yapıldı. Bu yıllarda TİKA' nın gerçekleştirmek için hazırladığı bir proje de, Moğolistan ve çevre bölgelerdeki Türk eserlerinin kurtarılmasıyla ilgili idi. Bu projenin temelinde Moğo*listan'da, özellikle Orkun (Koşo-Çaydam) ve Nalayh havalisindeki Türk anıt*larının restorasyonu ve korunması yer alıyordu. Koşo-Çaydam'da bulunan Bil*ge Kağan ve Köl Tigin Anıt Mezarlıkla*rında kazılar yapılacak, yılların tahriba*tına uğrayan bu kompleksler tamir edilecek, gerekirse yerinde veya bir müze*de korunmaya alınacak, bölgede araştırmacıların yararlanabilmesi ve konak*lamaları için merkezler inşa edilecekti. Bunlar, hem Köl Tigin ve Bilge Kağan Anıt Mezarlıklarında, hem de Tunyukuk Anıt Alanında yapılacaktı. Ayrıca bu bü*yük âbidelerin kopyaları alınacak, her biri Türk Cumhuriyetlerinin başkentleri*ne dikilecekti. Nitekim 1993 yılında tamamlanan bu projeden Türkiye Cumhuriyeti'nin ilgili kurumları haberdar edildi. 1995’te zamanın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının Moğolis*tan'ı ziyaret etmesi ve burada iki ülke arasında imzalanan bir mutabakat zap*tı ile proje uygulamaya geçmişti. İşte bu anlaşmaya bağlı olarak Türkiye Cum*huriyeti yaklaşık sekiz yıldır bölgede birtakım faaliyetlerde bulunmaktadır. Bu amaçla da zaman zaman Orhun ve Tunyukuk Yazıtlarının bulunduğu Nalayh havalisine ekipler yollanmaktadır.
Daha sonra 1997 senesinde bir bi*lim heyeti bölgede ilk çalışmaları yaptı. 1998'de de kazı alanlarına Türkiye ta*rafından birer depo-kazı evi inşa edildi. Arkasından 2000 yılına ka*dar bu işe bir ara verildi, 2000 tarihinde yeniden kazı ve restorasyon faaliyetlerine girişildi. Bu ekibin içerisinde konularında uzman pek çok ilim adamı yer aldı. Moğolistan'da bulundukları sürece anıtların restoras*yonu, depo evlere taşınması, harita ve jeofizik çalışmaları başta olmak üzere, çok değerli işler gerçekleştirildi. 2000 yılında olduğu gibi, 2001 kazı dönemi için de bir çalışma grubu tespit edilmiş, bunların faaliyet plânları hazırlanmış ve Moğolistan'a gönderilmişlerdir. Ulaan-Bator'a ulaşan Türk bilim heyeti, ilk önce restorasyon ve harita ekibiyle beraber, 2001 'de ilk defa çalışma grubu içerisinde yer alan bir uzman müzeci Tunyukuk Abidesinde çalışmalarını yürüttü. Bu müze uzmanı daha sonra Orhun bölgesine geldi. Her iki depo binasını da inceleyip, âbideleri ve diğer eserleri yerinde tetkik etti. Gözlemlerini değerlendiren müzeci, yazıtların bu*lunduğu alanları esas alarak bir plân çizmiş ve depo olarak inşa edilen binaların müzeye dönüştürülmeleri için alt yapılan tamamlamıştır.
KAZI-DEPO-MÜZE EVİ
İlk çalışmalarını Nalayh'taki Tunyukuk Anıt Mezarlığı etrafında yapan harita*cılardan ayrı olarak, restorasyon ekibi anıt mezarlık içerisinde bulunan heykel*leri depo binasına taşıdılar. Yapılan bu ta*şıma işlemiyle beş adet insan heykeli ve yüzeyde bulunan bu eserlere ait olabile*cek irili ufaklı parçalar depoya nakledildi*ler. Bu arada yazılı taşlar ve sanduka mezar üzerinde temizlik işleri gerçekleşti*rildi. Bilge Tunyukuk Anıt Mezarlığının batısında yer alan balballardan birkaçı da ayağa kaldırıldı. Önümüzdeki yıllarda Tunyukuk Yazıtları bölgesinde kazı çalış*malarına başlanabilmesi için Moğolis*tan'da kalış süresinin son on gününde je*ofizik ve harita ekibi birlikte buraya çalış*mak üzere tekrar gönderildi.
TUNYUKUK ANIT MEZARLIĞI
2001 yılı çalışmalarının en önemli ayaklarından birini teşkil eden ve daha önceden üç parça ve yatık durumda bu*lunan Bilge Kağan Yazıtı'nın ayağa kaldı*rılması ve birleştirilmesi için bir dizi hazır*lık yapıldı. Restorasyon ekibinin istekleri doğrultusunda, taş bir kaide bulunmadı*ğından, çelik bir ayak yaptırılarak Bilge Kağan Yazıtı dik konuma getirilmeye ça*lışıldı. Yazıtın önce alt tarafındaki ana parça, daha sonra ikinci parça onun üze*rine yerleştirildi, adeta Bilge Kağan Yazı*tı dikilişinden 1266 yıl sonra yeniden bü*tün ihtişamıyla ayağa kaldırıldı. Bilge Ka*ğan Yazıtının artık dağılmaya yüz tutmuş olan kaplumbağası ikiye parçalanmış du*rumdayken müzeye taşınarak, üzerinde koruma önlemleri uygulandı. Ayrıca KöI Tigin Yazılı taşının ikiye bölünmüş kap*lumbağa kaidesinin birleştirilmesi için müze evine getirildi.. Bilge Kağan Anıl Mezarlığında 2001 yılı kazı çalışmaları bittikten sonra açılan yerler kapatıldı ve kazı alam geniş bir di*kenli tel ile çevrildi.
BİLGE KAĞAN YAZITI
2001 yılı programı çalışmalarından birisi de hiç şüphesiz kazı faaliyetleridir. Adı geçen senede. 21 haziran günü itiba*rıyla derhâl açmalara başlandı. Bu açma*larda arkeolojik buluntu olarak çok değer*li malzemelere rastlanıldı. İlk aşamada her şeyden evvel Bilge Kağan Anıt Me*zarlığının restorasyonuna yönelik plânlar çıkarılmaya başlanmıştı. Buna bağlı ola*rak Köl Tigin ve Bilge Kağan Anıtlarının jeofizik ve harita alanları genişletilmiş, âdeta güneydeki taşlı dağdan, kuzeydeki dağlara kadar uzanan sahanın ölçümleri aşağı-yukarı yapılmıştır. En azından bu*radaki kazı çalışmaları bittiğinde toprağın altında ne vardı veya ne unuttuk gibi bir endişe kalmayacaktır.
2001 YILI KAZI ÇALIŞMALARINDAN
Kazı çalışmaları sırasında, değişik açmalardan farklı boyutlarda ve özellikler*de ok uçları, at dizginlerine ait olduğu sa*nılan halkalar, gem parçaları, elbise kop*çaları, kemer iğnesi, çatı kiremitlerini süs*leyen desenli kapaklar, bir at kafası ile bir koyun iskeleti çıkarılmıştır ki; Moğol bilim adamları onların buraya dinî tören ama*cıyla atıldığını ifade etmektedirler. Ayrıca çeşitli keramik parçaları da bulundu.
2001 YILI BULUNTULARINDAN
2001 senesindeki kazı işlemleri es*nasında ilginç yapı ve malzemelere de rastlanmıştır. Meselâ bunlardan birisi yazıtın ön tarafındaki bölümde, kaynak*larda belirtilmeyen bir kırık heykel. Ayrıca yine şimdiye kadar Radloff dahil kimsenin bahsetmediği, sunağın kuzey tarafında ve 1,5-2 metre uzaklıktaki bir lahdin de*senli köşe taşlarının çıkması sayılabilir. Bu sanduka mezarın tespiti yapıldığı gibi, estampajları da alındı.
BİLGE KAĞAN'DAKİ SEMBOLİK MEZAR
Bir diğer önemli buluntu da, Bilge Kağan Yazıtından 31 metre doğuda, ikinci ya da üçüncü balbal olduğu sanı*lan taşın üzerindeki iki tamgadır ki, bun*dan da daha önce hiçbir eserde bahse-dilmemektedir. Yazıtın önünden geçen yolun altında tesadüfen jeofizik çalışma*ları sırasında görülmüştür. Bu tamgalı balbalın üzerindeki işaretler, muhtemelen bölgeye Köktürklerden sonra hâkim olan, Uygurlar tarafından kazınmış ol*malıdır. Belki de anıt mezarlığa en bü*yük zararı Uygur ve Kırgız Türkleri ver*miş olmalarına rağmen, onların da bu kutsal mekâna hiç sahip olmadıklarını söylemek haksızlık olur,
Sununla beraber, Köl Tigin Yazıtın 2-3 km. kuzeyinde bir sembolik mezar tespit edildi ve burada da ekibimiz elemanları incelemeler yaptı. Lahit parçalarının üç adet olduğu belirlendi. Maalesef taşlardan birisi kayıp, diğerleri de kırılmış durumdadır. Bu desenli mezar taşların kâğıt kopyaları alınarak müzeye taşıttırılmış ve önümüzdeki yıllarda bunları kalıplarının çıkarttırılarak, kopyaların yerine konmasına karar verilmiştir.
2001 YILINDA AÇILAN ANONİM MEZAR
2001 yılı faaliyetlerimizin kazı ayağı*nın bir diğer önemli buluntusu da, Bilge Kağan'a ait olduğunu sandığımız bir gü*müş kutu içindeki eşyalardır ki, bunlar bir hazine kıymetindedir. Mezar yapılırken buraya geyik heykelcikleri, tas kaplar gibi gümüş ve diğer madenlerden yapılma parçalar da konmuştur. Bu hazine sunak ile sunak taşının kuzeyindeki sembolik mezar arasında ve en alt zemine gömül*müş bir şekilde keşfedilmiştir. Daha ön*ceden sanduka mezarın etrafında bir ka*nunsuz kazı yapıldığı hâlde bu parçaların çalınmaması veya görülmemesi bizim için bir şanstır. Bilge Kağan veya onun bir yakınına ait bu hazine yüzlerce parçadan meydana gelmekledir. Özellikle sandık olarak tahmin edilen nesnenin üzerindeki gümüş süsler binlerce adettir. Moğol bilim adamlarının bildirdiklerine göre, Moğolistan'da rastlanan en önemli bulun*tudur. Bu parçanın bir eşinin daha ortaya çıkarılmadığı söylenmektedir. Türk tari*hinde şimdiye kadar ele geçirilen en mü*him buluntuların başında geldiği, bir haki*kattir. Altın Elbiseli Adam kalıntılarının ardından böyle bir arkeolojik malzemenin varlığı göz ardı edilemeyecek bir keşiftir. Kağanın tacı ve kemeri de dahil olmak üzere çeşitli süs ve ziynet eşyalarının içe*risinde bulunduğu bu eserlerin kıymeti hiçbir şey ile ölçülememektedir. Buluntu*lar iki taraf temsilcilerinin hazırladığı bir tutanak ile Moğolistan Millî Tarih Müzesi*ne teslim edildi.
2001 yılı Moğolistan Türk Anıtları Projesi ekibi âdeta Türk tarihini ve kültü*rünü yeniden yazdılar. Bu buluntular ve yapılan çalışmalar hakkında daha çok şeylerin söyleneceği, bir gerçektir. Ayrı*ca daha evvel Radloff'un da bahsettiği üzere anıt mezarlığın yazıt kısmına var*madan önceki giriş alanında Sağda ve solda koç heykelleri de ortaya çıkarıldı, ama maalesef her iki koçun da başları tahrip edilmişti. Barka doğru giden yo*lun solunda ise yine baş kısmı ve bel*den aşağısı kırılmış bir erkek heykeline de rastlanıldı. Bunlar 2001 kazı çalış*maları sona erdiği zaman, müzeye taşındı.
ANIT MEZARLIĞIN GİRİŞİNDEKİ KOÇLAR
Kazı çalışmaları sırasında, kaplum*bağanın önündeki bölgede Bilge Kağan Yazıtına ait kırık yazı parçalarına da rast*lanıldı. Daha önceden bu yerde bir araş*tırma yapılmadığından. 2003'te de başka kırık parçaları toplama imkânına sahip ol*duk. Ayrıca şimdiye kadar Bilge Kağan Yazıtı'nın eksik ve okunamayan yerlerin*den birisi de sunak taşı temizlenirken or*taya çıkarıldı. Ekibimiz içerisinde yer alan Türk dili ve edebiyatı uzmanı bir epigraf, Moğolistan'ın çeşitli yerlerindeki Türk dö*nemi abidelerinin ve eserlerinin daha ön*ceki yıllarda olduğu gibi belgeleme işle*mini de gerçekleştirdi.
Orhun havalisi doğudan batıya, ku*zeyden güneye eski Türklere; özellikle de Kök Türk dönemine ait yüzlerce buluntu*yu ihtiva etmektedir. Vadiyi çevreleyen dağlarda Hun ve Köktürk çağına dair mezarların olabileceği gibi, Kök Türklerin ünlü hükümdarları ve beylerine ait de kur*ganlara rastlamak mümkündür. Zaten ça*lışma yapılan saha çepeçevre Köktürk Börülü (Aşina) ailesinin mezarlığı duru*mundadır. Bu nedenle 2001'de etraftaki bazı kurganların da jeofizik ve haritalama işlemleri yaptırılmıştı.
ORHUN'DAKİ BÜYÜK KURGAN
Bu projeden ayrı olarak yapılması dü*şünülen Kara-Balgasun harabelerinin de yüzey çalışmalarına yönelik ön hazırlık*larda bulunulmuş; jeofizik, harita ve kazı ekibi elemanları çalışacakları alanı yakın*dan tanıma imkânına sahip olmuşlardı.
KARABALGASUN HARABELERİ
Türkiye'nin altı senedir yürüttüğü ve önemli bir eksiklik olan, Orhun bölgesin*de bulunan Türk eserlerinin kopyalarının alınması işine de başlandı ve bu amaçla Türkiye'den özel bir alet getirtilerek, dijital ortamda yazıtların kopyalarının alınması işlemi yapıldı. Daha önce müze evine alı*nan eserlerin böylece yerlerine en azın*dan kopyalarının dikilebilme imkânı do*ğacaktır ve belki de tarih eski ihtişamıyla yeniden diriltilecektir. Bu proje dünyadaki en kapsamlı yüzey araştırmaları ve kazı çalışmalarından birisidir. Burada yapılan iş Türk ve Moğol tarihiyle kültürüne önemli derecede ışık tutacaktır.
Kazı çalışmalarının 2002 döneminde de yine Türkiye'den giden ekip ile Moğol uzmanlar, Anıt Mezarlığın değişik bölge*lerinde mimarî yapının hususiyetlerini be*lirlemeye yönelik kazılar yaptılar.
2003 senesi kazı programı dahilinde temmuz ayında Moğolistan'a gelen Türk ekip, Moğol meslektaşlarımızla birlikte uyum içinde derhâl çalışmalara başladı. Bu çalışmalar sonucunda, günümüzden 1268 yıl önce Bilge Kağan'ın çocukları ta*ralından inşa edilen anıt mezarlığın plânı ortaya çıkarılmış; bu inşaatta kullanılan malzemeler tespit edilmiş ve bu veriler ne*ticesinde yapılacak orijinal kopyanın nasıl olabileceği hususundaki fikirler ortaya kon*muştur. Bundan sonraki aşamada öncelikli hedef, Bilge Kağan Anıt Mezarlığının bir benzerini Orhun vadisine inşa etmektir.
BİLGE KAĞAN ANIT MEZARLIĞININ GİRİŞİ
2003 yılı kazı faaliyetleri her zaman olduğu gibi ancak iki ay gibi kısıtlı bir sü*rede gerçekleştirildi. Hem Türkiye'den gi*den hocalar, nem de Moğol meslektaşla*rın zamanlarının daha fazla olmamasının yanı sıra, Moğolistan'ın iklim şartları an*cak yaz ayında, o da haziran ortası ile ağustosun yarısına kadar imkân tanı*maktadır. Mevsim durumunun anormal Ölçüde tutarsız olması zaman zaman ça*lışmaların da aksamasına sebep olmak*tadır. Şöyle ki, 2003 kazı dönemi boyun*ca aşağı yukarı iki ay boyunca yağmurla*rın aralıksız sürmesi, soğukların erken*den başlaması gibi durumlar çalışma or*tamını olumsuz etkilemiştir. Bütün bunla*ra rağmen bu faaliyet zamanı da çok ve*rimli geçmektedir.
Şimdi Bilge Kağan Anıl Mezarlığında*ki kalıntılara gelecek olursak; 2003 döne*minin en önemli buluntularından veya ke*şiflerinden birisi de; 2001 tarihinde Bilge Kağan'ın hazinelerinin ortaya çıkarılma*sından sonra, 1268 yıl öncesine ait Kök Türk devri kültürünü aksettiren resimli bir çatı kiremidine tesadüf edilmesidir. Elbet*te biz biliyoruz ki. Köl Tigin ve Bilge Ka*ğan yazıtlarının ilgili yerlerinde onların cenaze merasimlerinden bahsedilirken, bir sürü devletten elçiler gelmekle bera*ber, bu anıt mezarlıkların yapılışları esna*sında hususiyetle Türk ve Çinli ustalarla, sanatçıların birlikte çalıştığını kaynaklar bize haber veriyorlar. Adı geçen Türkçe belgelerde ve Çin vesikalarında Köl Tigin ile Bilge Kağan Anıt Mezarlıklarında bu ressamlar ve ustalar bu binaların çeşitli yerlerine savaş ve av sahneleri, belki de Köl Tigin ile Bilge Kağan m kendileriyle, yakınlarını resmetmişler olabilir. Fakat hem Köl Tigin, hem de Bilge Kağan Anıt Mezarlığında şimdiye kadar yapılan kazı*larda herhangi bir resimli sahneye tesa*düf edilmemiştir, Bunu da şuradan biliyo*ruz; bu mekânlarda Türklerden önce kazı yapan yabancı heyetlerin raporlarında bu türden bir not görülmüyor. Ama şunu da söylemeliyiz ki. kırmızı-beyaz duvar bo*yalarına rastlanılıyordu. Bu sebeple 2003 yılı kazı faaliyetlerinde ele geçirilen savaş veya av sahneli resim, gerçek manada Türk kültür tarihi açısından büyük bir önem taşıyor.
ANIT MEZARLIKTA BULUNAN RESİMLİ KİREMİT
Kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan yeni buluntular ve özellikle tamgalı bal*ballar zikredilmeye değer. 2003 yılında Bilge Kağan Anıt Mezarlığında ele geçi*rilen tamgalı balballardan birisi, NH-268 B şeklinde kodlandırılan bir açma bölgesinde 204 cm. uzunlu*ğunda, 37 cm. genişliğinde olarak bu*lundu. Balbal üzerinde açıkça görülen bir tane tamga mevcuttur. Resimde şe*killeri görülen bu tamgaların Köktürk-Uygur çağlarında sıkça kullanıldığını, hatta bugün çeşitli Türk ve Moğol boyla*rınca da hâlâ önemi olabileceğini düşü*nülüyor. Silinmiş veyahut da kırılmış yerdeki tamga daha önce pek çok yazıt*ta ve balbalda görülen keçi ya da kotuz tamga olabilir. Diğerinin ise ay ve güneşten ibaret olduğunu sanılıyor. Ay ve gü*neş, Türk konar-göçer hayatında olduğu gibi dinî literatüründe de oldukça önemli bir yere sahiptir. Ay ve güneş, konar-gö*çer hayat tarzında vazgeçilmez iki un*surdur. Güneş her gün dünyayı aydınla*tan, ısıtan, canlılara hayat veren bir nes*ne olduğu üzere, ay da göçerlerin gece*lerini ısıtan, yollarını aydınlatan bir var*lıktır. Dolayısıyla eski Türk hayat biçimi ve anlayışında yeri tartışılmaz.
2003 YILINDA BULUNAN AY-GÜNEŞ TAMGA
Bilge Kağan Anıt Mezarlığının kazı çalışmaları esnasında doğu tarafı, güney ucunda NI-268 A kodlu açma alanında da, 23 Ağustos 2003 tarihinde iki yeni balbal üzerinde farklı iki tamgayı daha tespit etme imkânına sahip olduk. Arala*rındaki uzaklık 2 m. civarında bulunan kuzeydeki tamganın üzerinde âdeta çift taraflı misineyi andıran bir şekil vardır. Balbalın uzunluğu 1.52 m., eni 40 cm.dir. Tamganın boyu ve eni ise, 12 cm. kadar*dır. Güneyde yer alan balbal üzerinde ka*zınmış olan tamganın eni 7 cm. uzunluğu 13 cm, olup, balbal da 93 cm, boyunda, 26 cm. genişliğindedir. Bunun üstünde bulunan tamga da bizim şimdiye kadar gördüklerimizden biraz farklılık arz et*mektedir. Aşağıda resimlerini de görece*ğiniz bu tamgalardan ikincisi sanki bir tu*ğu andırmaktadır. Ancak üç tuğlu bir san*cak görünümündedir.
2003 YILINDA BULUNAN TUĞLU TAMGA
Kazı çalışmalarımızın sona ermeden bir önceki günü olan 28,8.2003 günü NG-268 Akodlu açma bölgesinde 2 m. boyun*da, 32 cm. eninde tamgalı bir balbal orta*ya çıkarıldı. Bu da daha önce Moğolis*tan'da rastlanılan hiçbir tamgaya benze*miyor. Eni 10 cm., boyu 19 cm. kadar olan bu tamga, neredeyse bir çadırın üzerinde duran kelebek motifini hatırlatıyor.
2003 YILINDA BULUNAN KELEBEK MOTİFLİ TAMGA
Moğolistan'daki Türk Anıtları kazı ve restorasyon çalışmaları sırasında, tarafı*mızın başkanlık ettiği kazı faaliyetlerinde 2001 ve 2003 yılı buluntuları arasındaki balbalların durumu ve daha önce bulu*nanları karşılaştırdığımızda belki şunları söyleyebiliriz: Bilge Kağan ve Köl Tigin Anıt Mezarlıklarının önünde doğuya doğ*ru uzayıp giden balbalların yanı sıra, anıl mezarlıkların dış duvarlarının içinde belir*li mesafelerle dizilmiş tamgalı ve tamgasız balballara tesadüf edilmektedir. Birta*kım arkadaşlarımda da yaptığımız isti*şarelere göre, bu balbalların dışındakilerden farklı olması gerekir. Herhalde bunlar Köl Tigin ve Bilge Kağan'ın cena*ze merasimine katılan devletleri ve Türk boylarını ifade ediyor olmalıdır. Tamgalıların Türk kabilelerine, tamgasızların ise yabancılara ait olma ihtimali vardır. Bir başka düşünce de, bu balballar Kök Türk Kağanlığına bağlı olan Türk ve yabancı kavimleri temsil edebilir.
Bunun yanı sıra 2003 yılı kazı döne*minde çeşitli madenî eşya ve paralar, özellikle de kurban olarak sunulan hay*van iskeletlerine rastlanılmakla beraber, kazı çalışmalarımızın son günlerinde (28.8-2003) Giriş Yerinin önünde, sağ ta*rafta Uygur dönemine ait olduğu sanılan baklava motifli bir küp bulundu.