Salvo
Kayıtlı Üye
Yazıya bu soru ile başlamamın nedeni şudur: Türkiyede İlk Öğretim seviyesinde eğitim görmüş hemen herkes Millî Mücadele döneminin ünlü belgesi Misak-ı Millî yi duymuştur ama ne olduğunu pek bilemez, hatırlayamazlar.
Ama hepsi de Misak-ı Millî Hudutlarını bilir ve Türkiyenin bölünmez bütünlüğü ile ilgili bir şeyler söylemek, hamasi bir konuşma yapmak istediği zaman da genellikle Misak-ı Millî Hudutları ifadesini kullanmaktan büyük keyif alır. Oysa bu belge: en az ABD Halkının ünlü Bağımsızlık Bildirgesi veya Fransız Halkının İhtilal Bildirgesi kadar önemsenmesi gereken bir belge olup, 1920 yılında Sevr Barış görüşmeleri devam ederken, Türk Halkının hangi şartlarda barışı kabul edebileceğini bütün dünyaya açıklayan, 6 maddelik bir bildirgedir. Bu gün bu Tarihi belgenin ne olduğunu ve nasıl oluşturulduğunu işlemek istiyoruz.
Sivas Kongresinden sonra İstanbul Hükümet temsilcileri ile yapılan görüşmeler sonucunda Osmanlı Mebuslar Meclisinin yeniden açılması karar altına alındı, açılışın Ocak ayında yapılabilmesi için çalışmalar başlatıldı. Sivas Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Anadoludan seçilip gönderilecek mebusları oryante etmek ve gelişmeleri yakından izleyebilmek amacıyla, Aralık 1919 sonunda Ankaraya geldiğini hatırlıyoruz. Ankaraya uğrayan Milletvekilleri ile görüş alışverişinde bulunularak İstanbulda nasıl bir politika izleneceği kendilerine anlatıldı. En önemli görevleri; Mecliste bir Müdafaa-i Hukuk grubu kurmak ve Mustafa Kemali Meclis Reisi seçmeye gayret göstererek Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların Meclis Üyeleri ve İstanbul Hükümeti tarafından benimsenmesini sağlamaktı.
Böylece Mustafa Kemal Paşa Anadoluda, halkın kurduğu bir Millî Meclisin başkanlığı yanında, Anayasal bir kuruluş olan Millet Meclisinin de başkanı olarak güçlü bir siyasi söz hakkına sahip olabilecekti.(1) Ne yazık ki milletvekilleri Mecliste her iki hususu da gerçekleştirememiş, ancak Felahı Vatan adında yeni bir siyasi grup kurabilmişlerdi. (2) Bu grubun teşebbüsleri ile Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar, Ankarada kararlaştırıldığı gibi, Ulusal Ant (Misak-ı Millî) adı ile 28 Ocak 1920′de Milletvekillerine onaylatılmış (3) ve 17 Şubat 1920 günkü oturumda da ilkeler açıkça ilan edilmiştir.(4)
Metin esasta 8 madde olarak Ankarada hazırlanmış ve Trabzon mebusu Hüsrev Sami Geredeye teslim edilerek İstanbula gönderilmiştir. Ankara metninde ayrı maddeler halinde yazılan Mütareke sınırı ve Müslüman halkın bölünmezliği maddelerinin diğer maddelerle birleştirilmesi sonunda metin 6 maddeye indirilmiştir.
Ahd-ı Milli (Millî Yemin) Beyannamesi, 17 Şubat 1920 tarihinde, Edirne Milletvekili Mehmet Şeref (Aykut) Beyin verdiği önergenin kabul edilmesi ile Mecliste okunmuş ve aynı gün kabul edildiği gibi, alınan kararların basına verilerek bütün Dünyaya duyurulması kararlaştırılmıştır. Bu isimle kabul edilen bildiri daha sonra Misak-ı Millî olarak adlandırılmıştır. Bu terim de (Ulusal Yemin) anlamına gelmektedir. Misak-ı Millînin içerdiği maddeler şunlardır:
Osmanlı Devletinin yalnız Arap çoğunluğuna sahip topraklardan 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinin imzalanması sırasında düşman kuvvetlerin işgali altında kalan bölgelerin geleceği halkın özgürce vereceği oylarla kararlaştırılmalıdır. Aynı antlaşma sırasında Türk askerinin kontrolü altında bulunan bölgeler ayrılmaz bir bütündür. (Hatay ve Musul bu sınırlama içinde kalmaktadır.)
Halk oylaması ile anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum illerinde gerekirse yeniden bir halk oylaması yapılmasını ve sonucun herkes tarafından kabul edilmesini istiyoruz.
Batı Trakyanın hukuki durumu özgürce yapılacak bir halk oylaması ile tespit edilmelidir.
Hilafet Merkezi ve Osmanlı İmparatorluğunun başşehri İstanbul ve Marmara Denizinin güvenliği esastır. Bu ilke esas alınmak suretiyle Boğazların ticari geçişlere açılabilmesi için diğer devletlerlerle birlikte alacağımız karara uymağa hazırız.
Yapılacak barışta azınlıkların hakları; komşu ülkelerde yaşayan Müslüman halklara da benzer hakların tanınması şartı ile teminat altına alınacaktır.
Ekonomik gelişmemize imkân sağlamak için her devlet gibi bizimde özgür ve bağımsız olmaya hakkımız var. Bu nedenle mali, ekonomik ve hukuksal kısıtlamalara karşıyız. Ancak ekonomik gelişmelerimiz için her ülke ile görüşmeye hazırız.(5)
Misak-ı Millî İngiliz emperyalistlerin asi Türklere karşı duyduğu hoşnutsuzluğu arttırdı. 19 Şubat 1920′de General Milne, müttefiklerin kararı gereği İstanbulun Türkiyenin başkenti olarak kalacağını duyurdu ve Türk birliklerinin harekâtının durdurulmasını istedi. Aslında İngiliz hükümeti, İstanbulun Padişahın oturduğu yer olarak kalmasını, Boğazların uluslararası bir statüye kavuşturulmasını ve her hususta kontrolün İngilizlerde bulunmasının menfaatlerine daha uygun olacağını kabul ediyordu.(6)
Mustafa Kemal Paşanın Meclisin açılmasına rağmen ısrarla sürdürdüğü mücadele işgal güçlerini olduğu kadar Ali Rıza Paşa hükümetini de rahatsız ediyordu. Bursa Valisi iken 8 Şubatta İçişleri Bakanlığına getirilen Ebubekir Hazım Tepeyran anılarında bu konuya temas etmektedir:
Sadrazam Paşa-bugün Mecliste Felahı Vatan Grubu ile görüşüp konuşacağız, Salih Paşada (Bahriye Nazırı) gelecek siz de bulunsanız iyi olur deyince toplantıya ben de katıldım.
Sadrazam Paşayı Mecliste okuduğu nutkun mahut fıkrasıyla, vilayetlere çekilen telgrafın sebep olduğu teessür ve hiddet içinde şiddetli sözlerle hayli sıktılar.
Hücum edenlerin başında Heyeti Temsiliyeden Rauf (Orbay) Bey vardı. Sadrazamın biri Anadoluda, biri İstanbulda olmak üzere iki hükümetle memleket idare edilmez sözü gürültüyü arttırdığı bir sırada İstanbulun bize bırakıldığına dair gelen telgraf sadrazamın imdadına yetişti.
Bu iyi fırsattan istifade ile Babıâliye gitti.(7)
DİPNOTLAR:
(1) B. Kurtuluş, a.g.e. s.86
(2) Atatürk Özel Arşivinden Seçmeler, s.120123
(3) Komutan, Devrimci ve Devlet Adamı Yönleriyle Atatürk, s.239 (Genkur Basınevi, Ankara1980); M. Gönlübol, Cem Sar, a.g.e. s.612
(4) T.Z. Tunaya, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, s. 71 (İst1984); S. Ağaoğlu, Kuvayı Milliye Ruhu, s.16, 17 (İstanbul)
(5) Alev Coşkun: Kuvayı Milliyenin Kuruluşu, s.276 ( En Uzun 15 gün1997)
(6) Johannes Glasneck, Kemal Atatürk Çağdaş Türkiye, s.118, 119 (Çeviren Arif Gelen, Onur Yayınları, Ankara1976)
(7) Ebubekir Hazım Tepeyran, Belgelerle Kurtuluş Savaşı Anıları, s.16 (Çağdaş Yayınları, İstanbul1982
Ama hepsi de Misak-ı Millî Hudutlarını bilir ve Türkiyenin bölünmez bütünlüğü ile ilgili bir şeyler söylemek, hamasi bir konuşma yapmak istediği zaman da genellikle Misak-ı Millî Hudutları ifadesini kullanmaktan büyük keyif alır. Oysa bu belge: en az ABD Halkının ünlü Bağımsızlık Bildirgesi veya Fransız Halkının İhtilal Bildirgesi kadar önemsenmesi gereken bir belge olup, 1920 yılında Sevr Barış görüşmeleri devam ederken, Türk Halkının hangi şartlarda barışı kabul edebileceğini bütün dünyaya açıklayan, 6 maddelik bir bildirgedir. Bu gün bu Tarihi belgenin ne olduğunu ve nasıl oluşturulduğunu işlemek istiyoruz.
Sivas Kongresinden sonra İstanbul Hükümet temsilcileri ile yapılan görüşmeler sonucunda Osmanlı Mebuslar Meclisinin yeniden açılması karar altına alındı, açılışın Ocak ayında yapılabilmesi için çalışmalar başlatıldı. Sivas Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Anadoludan seçilip gönderilecek mebusları oryante etmek ve gelişmeleri yakından izleyebilmek amacıyla, Aralık 1919 sonunda Ankaraya geldiğini hatırlıyoruz. Ankaraya uğrayan Milletvekilleri ile görüş alışverişinde bulunularak İstanbulda nasıl bir politika izleneceği kendilerine anlatıldı. En önemli görevleri; Mecliste bir Müdafaa-i Hukuk grubu kurmak ve Mustafa Kemali Meclis Reisi seçmeye gayret göstererek Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararların Meclis Üyeleri ve İstanbul Hükümeti tarafından benimsenmesini sağlamaktı.
Böylece Mustafa Kemal Paşa Anadoluda, halkın kurduğu bir Millî Meclisin başkanlığı yanında, Anayasal bir kuruluş olan Millet Meclisinin de başkanı olarak güçlü bir siyasi söz hakkına sahip olabilecekti.(1) Ne yazık ki milletvekilleri Mecliste her iki hususu da gerçekleştirememiş, ancak Felahı Vatan adında yeni bir siyasi grup kurabilmişlerdi. (2) Bu grubun teşebbüsleri ile Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlar, Ankarada kararlaştırıldığı gibi, Ulusal Ant (Misak-ı Millî) adı ile 28 Ocak 1920′de Milletvekillerine onaylatılmış (3) ve 17 Şubat 1920 günkü oturumda da ilkeler açıkça ilan edilmiştir.(4)
Metin esasta 8 madde olarak Ankarada hazırlanmış ve Trabzon mebusu Hüsrev Sami Geredeye teslim edilerek İstanbula gönderilmiştir. Ankara metninde ayrı maddeler halinde yazılan Mütareke sınırı ve Müslüman halkın bölünmezliği maddelerinin diğer maddelerle birleştirilmesi sonunda metin 6 maddeye indirilmiştir.
Ahd-ı Milli (Millî Yemin) Beyannamesi, 17 Şubat 1920 tarihinde, Edirne Milletvekili Mehmet Şeref (Aykut) Beyin verdiği önergenin kabul edilmesi ile Mecliste okunmuş ve aynı gün kabul edildiği gibi, alınan kararların basına verilerek bütün Dünyaya duyurulması kararlaştırılmıştır. Bu isimle kabul edilen bildiri daha sonra Misak-ı Millî olarak adlandırılmıştır. Bu terim de (Ulusal Yemin) anlamına gelmektedir. Misak-ı Millînin içerdiği maddeler şunlardır:
Osmanlı Devletinin yalnız Arap çoğunluğuna sahip topraklardan 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinin imzalanması sırasında düşman kuvvetlerin işgali altında kalan bölgelerin geleceği halkın özgürce vereceği oylarla kararlaştırılmalıdır. Aynı antlaşma sırasında Türk askerinin kontrolü altında bulunan bölgeler ayrılmaz bir bütündür. (Hatay ve Musul bu sınırlama içinde kalmaktadır.)
Halk oylaması ile anavatana katılan Kars, Ardahan ve Batum illerinde gerekirse yeniden bir halk oylaması yapılmasını ve sonucun herkes tarafından kabul edilmesini istiyoruz.
Batı Trakyanın hukuki durumu özgürce yapılacak bir halk oylaması ile tespit edilmelidir.
Hilafet Merkezi ve Osmanlı İmparatorluğunun başşehri İstanbul ve Marmara Denizinin güvenliği esastır. Bu ilke esas alınmak suretiyle Boğazların ticari geçişlere açılabilmesi için diğer devletlerlerle birlikte alacağımız karara uymağa hazırız.
Yapılacak barışta azınlıkların hakları; komşu ülkelerde yaşayan Müslüman halklara da benzer hakların tanınması şartı ile teminat altına alınacaktır.
Ekonomik gelişmemize imkân sağlamak için her devlet gibi bizimde özgür ve bağımsız olmaya hakkımız var. Bu nedenle mali, ekonomik ve hukuksal kısıtlamalara karşıyız. Ancak ekonomik gelişmelerimiz için her ülke ile görüşmeye hazırız.(5)
Misak-ı Millî İngiliz emperyalistlerin asi Türklere karşı duyduğu hoşnutsuzluğu arttırdı. 19 Şubat 1920′de General Milne, müttefiklerin kararı gereği İstanbulun Türkiyenin başkenti olarak kalacağını duyurdu ve Türk birliklerinin harekâtının durdurulmasını istedi. Aslında İngiliz hükümeti, İstanbulun Padişahın oturduğu yer olarak kalmasını, Boğazların uluslararası bir statüye kavuşturulmasını ve her hususta kontrolün İngilizlerde bulunmasının menfaatlerine daha uygun olacağını kabul ediyordu.(6)
Mustafa Kemal Paşanın Meclisin açılmasına rağmen ısrarla sürdürdüğü mücadele işgal güçlerini olduğu kadar Ali Rıza Paşa hükümetini de rahatsız ediyordu. Bursa Valisi iken 8 Şubatta İçişleri Bakanlığına getirilen Ebubekir Hazım Tepeyran anılarında bu konuya temas etmektedir:
Sadrazam Paşa-bugün Mecliste Felahı Vatan Grubu ile görüşüp konuşacağız, Salih Paşada (Bahriye Nazırı) gelecek siz de bulunsanız iyi olur deyince toplantıya ben de katıldım.
Sadrazam Paşayı Mecliste okuduğu nutkun mahut fıkrasıyla, vilayetlere çekilen telgrafın sebep olduğu teessür ve hiddet içinde şiddetli sözlerle hayli sıktılar.
Hücum edenlerin başında Heyeti Temsiliyeden Rauf (Orbay) Bey vardı. Sadrazamın biri Anadoluda, biri İstanbulda olmak üzere iki hükümetle memleket idare edilmez sözü gürültüyü arttırdığı bir sırada İstanbulun bize bırakıldığına dair gelen telgraf sadrazamın imdadına yetişti.
Bu iyi fırsattan istifade ile Babıâliye gitti.(7)
DİPNOTLAR:
(1) B. Kurtuluş, a.g.e. s.86
(2) Atatürk Özel Arşivinden Seçmeler, s.120123
(3) Komutan, Devrimci ve Devlet Adamı Yönleriyle Atatürk, s.239 (Genkur Basınevi, Ankara1980); M. Gönlübol, Cem Sar, a.g.e. s.612
(4) T.Z. Tunaya, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, s. 71 (İst1984); S. Ağaoğlu, Kuvayı Milliye Ruhu, s.16, 17 (İstanbul)
(5) Alev Coşkun: Kuvayı Milliyenin Kuruluşu, s.276 ( En Uzun 15 gün1997)
(6) Johannes Glasneck, Kemal Atatürk Çağdaş Türkiye, s.118, 119 (Çeviren Arif Gelen, Onur Yayınları, Ankara1976)
(7) Ebubekir Hazım Tepeyran, Belgelerle Kurtuluş Savaşı Anıları, s.16 (Çağdaş Yayınları, İstanbul1982