Gitarist
Bayan Üye
MİNİK MELEĞİM
"Sanki başka bir gezegenden gelmiş gibisin" dedi delikanlı çokta uzun zamandır tanımadığı ama aşık oluverdiği kıza. Öylesine saf ve masumdu ki bu dünyada yetişmiş olamazdı. Bu dünyanın hiçbir yerindeki hiçbir genç kız yeni doğmuş bir bebek kadar güzel ve masum değildi. Hepsi hayatın getirdiği kargaşanın, mücadelenin, sahte gülümseyişlerin ve hayal kırıklıklarının acı hatırasıyla sevmek duygusunu yitirmişlerdi. O ise her şeyi seviyordu.
Hiç karşılaşmamıştı böylesi ile. Şaşılacak bir şeydi bu. Birden aklına bu kızın da diğerleri gibi rol yapıyor olabileceği fikri geldi ve kendince mantıklı bir açıklama bulduğunu düşünerek sevindi "Hem de rolünü çok iyi oynuyor! Ama bu kez yemeyeceğim! Ne kadar güzel olursan ol Küçük Hanım!" bu düşünceler içinde kaybolmuşken genç kızın sesiyle irkildi;
"Tek bildiğim buraya ait değilim ve evimi çok özlüyorum." Nasıl da dalmış gitmişti. Kızın sözlerinin başını duyamamıştı bile. Tekrar da soramazdı ki, içi içini yiyordu şimdi. Ve genç kız anlatmaya devam etti;
"Senin bilmediğin bir yerden geldim ben. Tarif etmemi istersen benden bir tek kelimeyle yetinemem.Yağmurla yıkardım yüzümü, kimi zaman ırmakta akan pırıl pırıl suyla... parfümü bilmezdim buradaki şehirli kızlar gibi. Göğsümde çiçekler taşırdım. Şimdi kokusunu duysan hayran kalırdın. Bir evimiz vardı, kocaman bir de bahçesi. En çok bahçedeki ağaçların altında oyun oynamayı severdim küçükken, babam bir çiftçiydi. Sabah erkenden çıkar akşamüstü gelirdi. Her sesini duyduğumda bahçeye koşar ve kucağına atlardım. Minik meleğim deyip sıkıca sarılır, yanağıma bir öpücük kondururdu. Sonra içeri geçer hep beraber annemin hazırladığı o güzel yemekleri yerdik. Ben okula giderken annem kardeşime hamileydi. Babam beni her sabah bisikletinin arkasına oturtur ve şarkılar söyleyerek okula götürürdü.
Bir gün yol kenarında küçük bir köpek yavrusu bulmuştuk. Onu alıp evime götürmeyi çok istedim ama babam, hiç bir anneyi yavrusundan ayırmamalıyız, mutlaka dolaşırken kaybolmuştur annesi onu bulur meleğim dedi. Ama benim köpeğim ona annelik yapabilir diye o kadar çok ağlamıştım ki babam daha fazla dayanamayıp onu evimize götürmeye ikna olmuştu. Ama ona annelik yapmam şartıyla! Sırf onu eve götürmek için susuyordum ama bir yandan da merak ediyordum niye annesi ben oluyorum!!!
Eve gittiğimizde anneme sordum ve köpeğimizin bir erkek olduğunu onun ancak babası olabileceğini gülümseyerek ve sabırla anlattı bana"
Genç kız anlatırken gözlerinin içi gülüyordu. Az önce düşündükleri için pişman oldu ve ondan sessizce özür diledi Delikanlı, bu bir rüya olmalı dedi kendi kendine, babası ne kadarda güzel bir isim bulmuş o gerçek bir Melek.. ve kız anlatmaya devam etti ;
"Pek fazla arkadaşım yoktu, bu nedenle zamanımın çoğunu köpeklerimle geçiriyordum. Bazen beraber kırlara giderdik, anneme kır çiçekleri toplardım, akşam yemeğinde masamızda güzel yemek kokularına karışırlardı. Yine böyle bir akşam bahçede oynarken annemin çığlıklarıyla irkildim ve odaya koştum. Babam komşumuzu çağırmamı istedi ve kardeşin geliyor dedi. O an ne yapacağımı şaşırmıştım o kadar çok merak ediyordum ki tekrar annemin odasına yöneldim. Babamsa bu kez daha heyecanlı bir sesle isteğini tekrarladı. Koşmaya başladım. Ömrümde hiç o kadar hızlı koştuğumu hatırlamıyorum, evlerinde ışık yoktu ve diğer eve doğru koştum, misafirliğe gitmiş olabilirlerdi. Kapıyı çaldım hızla, kapıyı açan bayan ne oluyor küçüğüm dedi, kardeşim geliyor lütfen yardım edin dedim ve içerden çıkan birkaç kişi bizim eve doğru yöneldi. Kadınlar yavaşça yürüdükçe ben eteklerinden çekiştirip hızlanmalarını istiyordum. Eve girdiğimizde annemin çığlıklarının kesildiğini fark ettim. Babam her zaman, doğduğunda o kadar çok ağlamıştın ki seni susturmak için ne yapacağımızı şaşırmıştık derdi, kardeşimin sesi gelmiyordu. Belki o benden daha usludur diye sevinmiştim.
O kadar çok merak ediyordum ki yerimde duramıyordum. İçeri girmemin çok ayıp olacağı annem tarafından önceden söylenmişti ama dayanamıyordum. Bir süre sonra kadınlar teker teker çıkmaya başladılar bir tanesi başımı okşadıktan sonra zavallı yavrucak diye mırıldanarak gitti. Nasıl yanı uslu bir kardeşim olduğu için mi zavallıyım? diyerek kızmıştım. Babamın çıkmasını kucağında onu bana getirmesini sabırla bekliyordum. Ve sonunda geldi. Kucağı boştu. Amma da miskinmiş hemen uyudu mu dedim.
Babam dizlerinin üstüne çöktü, ağlıyordu. Bana sımsıkı sarıldı ve Minik meleğim tıpkı sana benzeyen bir tane daha meleğimiz oldu ama gökyüzüne uçmakta o kadar çok acele etti ki ne yaptıysak onu yakalayamadık dedi. Başımı kaldırdım ve yıldızlara baktım. En güzel parlayanını seçtim, ona bir öpücük göndererek el salladım. Mırıldanıyordum kendi kendime, niye bu kadar acele ettin ki seni görebilmek için hep geceleri beklemek zorunda kalacağım minik meleğim ...
Annemin yanına gitmek istedim babam pekte iyi olmadığını söyledi. Bende odama gidip sessizce ağlayarak uyudum. Ertesi gün sabah kalkmış, annemin kahvaltısını hazırlamıştım. Babam çok erkenden gitmişti. Odasına girdiğimde yatağında uzanıyordu. Yaklaşıp yanağından öptüm ve kardeşimin bir yıldız olduğunu onu dün gece gördüğümü ve her gece göreceğimi söyledim. Annem, o öldü, dedi.
Sadece bunu söylemişti. Ve yalnız kalmak isteyeceğini düşünüp odasından çıktım, onu merak edip tekrar girdiğimde hiçbir şey yemediğini gördüm. Anneciğim onu sende her gece görebilirsin sana onu bu gece göstereceğim dedim, beni itti ve odasından çıkmamı istedi. Dışarı çıktım bahçedeki ağacın altına oturdum. Köpeğim yanıma koşarak geldi oynamak istiyordu, hiç keyfim yoktu. Ama onun annesiydim, onu üzmemeliydim. Babamın sözü geldi sonra aklıma, hiçbir anne yavrusundan ayrılmamalı, demişti. Belki de tüm bunların suçlusu bendim onu annesinden ayırdığım için Tanrı beni cezalandırmıştı.
Uzun bir süre düşündüm, annem de bana bu yüzden böyle davranıyor olmalıydı. Beni suçlu buluyordu. Ondan özür dilemek için odasına gittiğimde beni dinlemeden kovdu. Ne yapacağımı şaşırdım kardeşimi öldürmüştüm. Koşarak ırmağa gittim, kendimi çimlerin üzerine attım ve akşam olmasını bekledim meleğimi görmek ve ondan özür dilemek istiyordum. Yağmur yağmaya başladı, kendimi cezasını çekmesi gereken bir mahkum gibi görüyordum ıslanmalı, hasta olmalıydım. Ölmeyi ben hakkediyordum aslında. Böylece ailemin üzerindeki lanet kalkacaktı. Saatlerce bekledim ama yıldızlar yoktu, o yoktu. Bulutlar gizliyordu onu benden bir kötülük yapacakmışım gibi. Korkuyordum ve ağlıyordum. Gözyaşlarım yağmura karışıyordu.
Köpeklerim yanımdaydı ben yerde. Beni bırakıp bir ağacın altına sığınmıyorlardı. Onun annesi olsaydı böyle yağmurda bırakmazdı diye düşünerek son bir pişmanlıkla yıldızları görebileceğimiz bir ağacın altına gittik. Ve babamın çığlığıyla uyandığımda sabah olmuştu. Bana bağırarak minik meleğim neden bizi terkettin seni çok merak ettik diyordu. Bütün kasaba kaybolduğumu duymuş gece beni aramıştı. Annen meraktan çıldıracaktı, bana olanları anlattı dedi. Bense o köpeği almakla hata ettiğimi bütün bunların bu yüzden başımıza geldiğini anlattım. Beni susturdu ve çok yanlış düşündüğümü o köpeğin annesine bir araba çarptığı için yalnız kaldığını yeni öğrendiğini ve çok güzel bir davranışta bulunduğumu söyledi. İyi ki onu almışız yoksa hiçbir zaman anne şefkatini bilmeyecekti dedi. Annemin yanına gittiğimde zorla yatağından kalktı ağlayarak beni sardı, özür diledi. Sadece çok üzgün olduğu için böyle davrandığını ve benim için çok endişelendiğini anlattı. Onu çok sevdiğimi söyledim. O gece yağmur yağmadı ve hepimiz bahçeye çıkarak minik meleğimize el salladık...
O günden sonra tüm canlılara eskisinden olduğundan daha çok önem verdim. Kendi zevklerim için onları mutsuz etmedim. İnsanları her zaman sevdim ve zarar vermedim. Çünkü bunun pişmanlığıyla yaşayamazdım. Şimdi ailem ve yedi yaşındaki kardeşim o küçük evde yaşıyor. Evim hala çok güzel ve köpeklerimiz bahçede oynuyor. Bense doktor olabilmek için bu şehre okumaya geldim. Okulum bitince kasabama döneceğim ve sağlıklı bebeklerini annelerinin kucağına vereceğim. Biliyor musun gökyüzündeki yıldızları görebildiğim her gece minik meleğime el sallıyorum..." Delikanlı, kız sözlerini bitirdiğinde bir masaldan uyanmış gibiydi. Ona aşık olmasının sebebini şimdi anlıyordu. Evet bir insan bu kadar masum olabilirdi. Bir melek gibi olabilirdi. Başka bir gezegenden gelmese bile, bir kasabadan gelse bile... Ondan bir gece minik meleğe beraber el sallamalarını istedi. Genç kız gülümseyerek kabul
ALINTIDIR
"Sanki başka bir gezegenden gelmiş gibisin" dedi delikanlı çokta uzun zamandır tanımadığı ama aşık oluverdiği kıza. Öylesine saf ve masumdu ki bu dünyada yetişmiş olamazdı. Bu dünyanın hiçbir yerindeki hiçbir genç kız yeni doğmuş bir bebek kadar güzel ve masum değildi. Hepsi hayatın getirdiği kargaşanın, mücadelenin, sahte gülümseyişlerin ve hayal kırıklıklarının acı hatırasıyla sevmek duygusunu yitirmişlerdi. O ise her şeyi seviyordu.
Hiç karşılaşmamıştı böylesi ile. Şaşılacak bir şeydi bu. Birden aklına bu kızın da diğerleri gibi rol yapıyor olabileceği fikri geldi ve kendince mantıklı bir açıklama bulduğunu düşünerek sevindi "Hem de rolünü çok iyi oynuyor! Ama bu kez yemeyeceğim! Ne kadar güzel olursan ol Küçük Hanım!" bu düşünceler içinde kaybolmuşken genç kızın sesiyle irkildi;
"Tek bildiğim buraya ait değilim ve evimi çok özlüyorum." Nasıl da dalmış gitmişti. Kızın sözlerinin başını duyamamıştı bile. Tekrar da soramazdı ki, içi içini yiyordu şimdi. Ve genç kız anlatmaya devam etti;
"Senin bilmediğin bir yerden geldim ben. Tarif etmemi istersen benden bir tek kelimeyle yetinemem.Yağmurla yıkardım yüzümü, kimi zaman ırmakta akan pırıl pırıl suyla... parfümü bilmezdim buradaki şehirli kızlar gibi. Göğsümde çiçekler taşırdım. Şimdi kokusunu duysan hayran kalırdın. Bir evimiz vardı, kocaman bir de bahçesi. En çok bahçedeki ağaçların altında oyun oynamayı severdim küçükken, babam bir çiftçiydi. Sabah erkenden çıkar akşamüstü gelirdi. Her sesini duyduğumda bahçeye koşar ve kucağına atlardım. Minik meleğim deyip sıkıca sarılır, yanağıma bir öpücük kondururdu. Sonra içeri geçer hep beraber annemin hazırladığı o güzel yemekleri yerdik. Ben okula giderken annem kardeşime hamileydi. Babam beni her sabah bisikletinin arkasına oturtur ve şarkılar söyleyerek okula götürürdü.
Bir gün yol kenarında küçük bir köpek yavrusu bulmuştuk. Onu alıp evime götürmeyi çok istedim ama babam, hiç bir anneyi yavrusundan ayırmamalıyız, mutlaka dolaşırken kaybolmuştur annesi onu bulur meleğim dedi. Ama benim köpeğim ona annelik yapabilir diye o kadar çok ağlamıştım ki babam daha fazla dayanamayıp onu evimize götürmeye ikna olmuştu. Ama ona annelik yapmam şartıyla! Sırf onu eve götürmek için susuyordum ama bir yandan da merak ediyordum niye annesi ben oluyorum!!!
Eve gittiğimizde anneme sordum ve köpeğimizin bir erkek olduğunu onun ancak babası olabileceğini gülümseyerek ve sabırla anlattı bana"
Genç kız anlatırken gözlerinin içi gülüyordu. Az önce düşündükleri için pişman oldu ve ondan sessizce özür diledi Delikanlı, bu bir rüya olmalı dedi kendi kendine, babası ne kadarda güzel bir isim bulmuş o gerçek bir Melek.. ve kız anlatmaya devam etti ;
"Pek fazla arkadaşım yoktu, bu nedenle zamanımın çoğunu köpeklerimle geçiriyordum. Bazen beraber kırlara giderdik, anneme kır çiçekleri toplardım, akşam yemeğinde masamızda güzel yemek kokularına karışırlardı. Yine böyle bir akşam bahçede oynarken annemin çığlıklarıyla irkildim ve odaya koştum. Babam komşumuzu çağırmamı istedi ve kardeşin geliyor dedi. O an ne yapacağımı şaşırmıştım o kadar çok merak ediyordum ki tekrar annemin odasına yöneldim. Babamsa bu kez daha heyecanlı bir sesle isteğini tekrarladı. Koşmaya başladım. Ömrümde hiç o kadar hızlı koştuğumu hatırlamıyorum, evlerinde ışık yoktu ve diğer eve doğru koştum, misafirliğe gitmiş olabilirlerdi. Kapıyı çaldım hızla, kapıyı açan bayan ne oluyor küçüğüm dedi, kardeşim geliyor lütfen yardım edin dedim ve içerden çıkan birkaç kişi bizim eve doğru yöneldi. Kadınlar yavaşça yürüdükçe ben eteklerinden çekiştirip hızlanmalarını istiyordum. Eve girdiğimizde annemin çığlıklarının kesildiğini fark ettim. Babam her zaman, doğduğunda o kadar çok ağlamıştın ki seni susturmak için ne yapacağımızı şaşırmıştık derdi, kardeşimin sesi gelmiyordu. Belki o benden daha usludur diye sevinmiştim.
O kadar çok merak ediyordum ki yerimde duramıyordum. İçeri girmemin çok ayıp olacağı annem tarafından önceden söylenmişti ama dayanamıyordum. Bir süre sonra kadınlar teker teker çıkmaya başladılar bir tanesi başımı okşadıktan sonra zavallı yavrucak diye mırıldanarak gitti. Nasıl yanı uslu bir kardeşim olduğu için mi zavallıyım? diyerek kızmıştım. Babamın çıkmasını kucağında onu bana getirmesini sabırla bekliyordum. Ve sonunda geldi. Kucağı boştu. Amma da miskinmiş hemen uyudu mu dedim.
Babam dizlerinin üstüne çöktü, ağlıyordu. Bana sımsıkı sarıldı ve Minik meleğim tıpkı sana benzeyen bir tane daha meleğimiz oldu ama gökyüzüne uçmakta o kadar çok acele etti ki ne yaptıysak onu yakalayamadık dedi. Başımı kaldırdım ve yıldızlara baktım. En güzel parlayanını seçtim, ona bir öpücük göndererek el salladım. Mırıldanıyordum kendi kendime, niye bu kadar acele ettin ki seni görebilmek için hep geceleri beklemek zorunda kalacağım minik meleğim ...
Annemin yanına gitmek istedim babam pekte iyi olmadığını söyledi. Bende odama gidip sessizce ağlayarak uyudum. Ertesi gün sabah kalkmış, annemin kahvaltısını hazırlamıştım. Babam çok erkenden gitmişti. Odasına girdiğimde yatağında uzanıyordu. Yaklaşıp yanağından öptüm ve kardeşimin bir yıldız olduğunu onu dün gece gördüğümü ve her gece göreceğimi söyledim. Annem, o öldü, dedi.
Sadece bunu söylemişti. Ve yalnız kalmak isteyeceğini düşünüp odasından çıktım, onu merak edip tekrar girdiğimde hiçbir şey yemediğini gördüm. Anneciğim onu sende her gece görebilirsin sana onu bu gece göstereceğim dedim, beni itti ve odasından çıkmamı istedi. Dışarı çıktım bahçedeki ağacın altına oturdum. Köpeğim yanıma koşarak geldi oynamak istiyordu, hiç keyfim yoktu. Ama onun annesiydim, onu üzmemeliydim. Babamın sözü geldi sonra aklıma, hiçbir anne yavrusundan ayrılmamalı, demişti. Belki de tüm bunların suçlusu bendim onu annesinden ayırdığım için Tanrı beni cezalandırmıştı.
Uzun bir süre düşündüm, annem de bana bu yüzden böyle davranıyor olmalıydı. Beni suçlu buluyordu. Ondan özür dilemek için odasına gittiğimde beni dinlemeden kovdu. Ne yapacağımı şaşırdım kardeşimi öldürmüştüm. Koşarak ırmağa gittim, kendimi çimlerin üzerine attım ve akşam olmasını bekledim meleğimi görmek ve ondan özür dilemek istiyordum. Yağmur yağmaya başladı, kendimi cezasını çekmesi gereken bir mahkum gibi görüyordum ıslanmalı, hasta olmalıydım. Ölmeyi ben hakkediyordum aslında. Böylece ailemin üzerindeki lanet kalkacaktı. Saatlerce bekledim ama yıldızlar yoktu, o yoktu. Bulutlar gizliyordu onu benden bir kötülük yapacakmışım gibi. Korkuyordum ve ağlıyordum. Gözyaşlarım yağmura karışıyordu.
Köpeklerim yanımdaydı ben yerde. Beni bırakıp bir ağacın altına sığınmıyorlardı. Onun annesi olsaydı böyle yağmurda bırakmazdı diye düşünerek son bir pişmanlıkla yıldızları görebileceğimiz bir ağacın altına gittik. Ve babamın çığlığıyla uyandığımda sabah olmuştu. Bana bağırarak minik meleğim neden bizi terkettin seni çok merak ettik diyordu. Bütün kasaba kaybolduğumu duymuş gece beni aramıştı. Annen meraktan çıldıracaktı, bana olanları anlattı dedi. Bense o köpeği almakla hata ettiğimi bütün bunların bu yüzden başımıza geldiğini anlattım. Beni susturdu ve çok yanlış düşündüğümü o köpeğin annesine bir araba çarptığı için yalnız kaldığını yeni öğrendiğini ve çok güzel bir davranışta bulunduğumu söyledi. İyi ki onu almışız yoksa hiçbir zaman anne şefkatini bilmeyecekti dedi. Annemin yanına gittiğimde zorla yatağından kalktı ağlayarak beni sardı, özür diledi. Sadece çok üzgün olduğu için böyle davrandığını ve benim için çok endişelendiğini anlattı. Onu çok sevdiğimi söyledim. O gece yağmur yağmadı ve hepimiz bahçeye çıkarak minik meleğimize el salladık...
O günden sonra tüm canlılara eskisinden olduğundan daha çok önem verdim. Kendi zevklerim için onları mutsuz etmedim. İnsanları her zaman sevdim ve zarar vermedim. Çünkü bunun pişmanlığıyla yaşayamazdım. Şimdi ailem ve yedi yaşındaki kardeşim o küçük evde yaşıyor. Evim hala çok güzel ve köpeklerimiz bahçede oynuyor. Bense doktor olabilmek için bu şehre okumaya geldim. Okulum bitince kasabama döneceğim ve sağlıklı bebeklerini annelerinin kucağına vereceğim. Biliyor musun gökyüzündeki yıldızları görebildiğim her gece minik meleğime el sallıyorum..." Delikanlı, kız sözlerini bitirdiğinde bir masaldan uyanmış gibiydi. Ona aşık olmasının sebebini şimdi anlıyordu. Evet bir insan bu kadar masum olabilirdi. Bir melek gibi olabilirdi. Başka bir gezegenden gelmese bile, bir kasabadan gelse bile... Ondan bir gece minik meleğe beraber el sallamalarını istedi. Genç kız gülümseyerek kabul
ALINTIDIR