By_XMaT
Kayıtlı Üye
— Günaydın çocuklar.
— Günaydın örttmeniiimm.
— Ne gerek var şimdi bu kadar bağırmaya? Seslere bak, kocaman. Başlıcam sizin ergeriliğinize haa, oturr. Gelir gelmez günaha sokmaym adamı,.. Sen! En arkadaki, burnunda bilezik olan. Çıkar hemen şunu ordan. Gelirsem oraya, o şeyi takacak bir burnun kalmaz bak. Adın neydi senin?
— Kitara örtmenim.
— Nitara??
— Kii-taa-raa,
—Ne demek o öyle?
—Bi ses örtmenim. Yani nası desem şimdi. nası annatsam? Şimdi eee şöyle. Uzakdoğu’da eeee, baharın gelişini müjdeleyen eee, bi kuşuun çıkardığı ece, bi ses yane. Hani ben de geliyomuşum ya, babamlar bahar geliyo gibisinden öyle demişler işte bana, iltifat şeysinden. Olay bu yağğne.
— Kızım o sakızı ya çıkar ya da ebediyyen yut... Ayrıca yok öyle bir kuş muş. Baban atmış kafadan. Ne yani, baharın habercisi öten bi kuş değil de böğüren bi inek olaydı baban sana böğğğ mü dicekti şimdi? Bence Japon’un teki bu ismi kullanmış kullanmış, yıpranınca da atmış bi kenara, baban da yerden almış sana takmış. Oturrr. O sakızı da çıkar, dışarıdan ağzına yapıştır. Böyle bir Türkçe’yle konuşma bi daha... Heey sen! Duvar tarafında oturan. Bana mı öyle geliyo, yoksa senin kulağının arkasında sigara mı var? Dua et, bana öyle geliyo olsun, dua et, halüsinasyon görüyo olayım... Oğlum ne bakıyosun öyle aynada kendini ilk kez gören Aborjinler gibi? Sana konuşuyorum sanaa.
—Kim,ben mi?
— Hayır dublörün. Yok, ben her gün aynı saatte o yöne bakıp “Hey sen’ derim. Tööbe yaa. Tabi ki sen. Çabuk yok et o sigarayı ordan.
— Ne sigarası hocam yiaaa? Sigara değil ki bu.
— Ne peki, bazuka mı? Utanmaz, saygısız, arlanmaz. Kulak arkası paket taşı bari... Hişşş!
Sen sen, keşin arkasındaki, Bak bakiyim sen bana bi?
-Kim? Ben mi?
— Hoppalaa. Yahu bu sınıfta kimse kendini tanımıyo mu be zombiler? Bak oğlum, tanıştırayım seni. Bu sen, bu da sen. Haydi memnun olun bakiyim.,. Kendine gel. Sınıfta olduğunu unutma..
— Ya n’aptım hociyam yiaa?
— Çıkar kafanı o cips paketinden ya da tamamen gir içine, kaybol hadi!.. Ya ne bu sınıfın hali yaa? Bi de bunlara ders anlatıcaz ha. Daha beyinleri nerede onu bulamadık. Koca sınıfınkini toplasan bir omurilik soğanı etmez be... Hey hey hey! Sen sen!
- Kim? Ben mi?
— Pess yani, inan pess. Evet sen oğlum, sen. Ta kendin. Ne o saçlar öyle beline kadar uzamış? Ceketinin içine sok bari. Hem sıcak tutar. Hayır, nasıl da kamufle etmiş. Yeni fark ediyorum, bababa.
— Hocam neresi uzun bunların ya?
— Oğlum kural ense değil mi? Senin ensen belinde mi? İki de belik ör bari, bir de kurdele bağla, kızılderili şefi gibi dolaş ortalıkta. Derhal kestiriyosun onları. Görmücem yarın.
— Ne diyosunuz siz hocam ya? Onlar benim uğurum.
— Uğurların çok uzamış. O kadar uğur fazla sana. Birer parça kes, arkadaşlarına dağıt. Onlara da hayırlı uğurlu olsun.
— Nasıl kesiyim hocam, kıyılır mı bunlara? Bi baksanıza şunlara.
— Bana bakk, savurma saçlarını öyle. Gelirsem yanına, o uğurlarının son kullanma tarihi aniden dolar, uğursuzluğun olur. Yarın görmicem, dedim. Anlaşılmayan bi şey?
- Ööööfföf,
— Öfürdeme. Okulun kurallarına uyulacak. İşte o kadar.
— Hocam siz okulun kuralları değil, kuralların okulu yaptınız burayı ama.
— Öyle mi Rapunzel? Sen bir öğrencisin ve okul bitene kadar şırıl şırıl göricem o enseyi, işte e kadar. Söyle o saçlarına, ya kafatasının içine doğru uzasın ya da gitsin kuralsız biz yerde uzayabildiği kadar uzasın. Yarın görmiyirn... Hayır, ders anlatacagımız güruhu yontmaktan, öğrenci haline getirmeye çalışmaktan bir türlü derse başlayamadık ki... Bakın, beni Kel Mahmut ilan edeceğinizin farkındayım. Ama isterseniz Führer ilan edin, umurumda bile değil. Tepkilerimin tüm sertliği üzüntümden kaynaklanıyor. Ya ne bu haliniz, nesiniz siz, kimsiniz?.,. Al işte yaa, al işte. Gel de çıldırma şimdi. Kızım o tırnaklarının hali ne öyle, çapa mı yapıcan?
— Laf atan oğlanları cırmıklıycam örtmenim. Silah onlar silah, ha ha ha.
— Kesss! Laubalilik istemez. Guinness Rekorlar Kitabına girmeden derhal kesiyosun onları. Hatta arkadaşın da yardım etsin. Çünkü normal bi insanın gücü yetmez. Elektrikli tes- tere lazım sana be.. Yok yaa, ben şimdiden kafayı yedim yaa, iflah olmam ben artık. Çocuklar bakın, yeminle söylüyorum, halinize kendi çocuğum kadar üzülüyorum. Hayır, zaten üç kuruşa talim ediyoruz, bari karımız siz olun istiyoruz. Hiç değilse ruhen doymuş oluruz bari. Biz geleceğimizi sizlere teslim edicez ama görünen o ki gelecek hiç gelmeyecek. Bu nesil öyle bir nesli kil, böyle bir nesil...
— Paaatttt!
— Kız sen çıkarmadın mı o sakızı hala? Suratına da yapıştırdı, ceset gibi oldu. Kalk git, çabuk temizle şu suratını... Güya burda laf anlatıyoruz. “Hoca nutuk atıyo.” diyosunuz di mi? “Dinlemesek de olur.” Anlamayı zaten geç... Neyse, size beyin nakli yaptırmadan hiçbir şey işlemez, biliyorum ya neyse. En iyisi bırakalım dağınık kalsın. Bari kalbiniz kırılmasın. Sonra öğretmenler odasında herkes çayını içip sohbet ediyo, ben bir köşede, sigara dumanları arasında, bir elim başımda kahır içinde oturuyorum.
— ... Dudu dudu dilleri, lıkır lıkır...
— Kim o? Ne o Al işte al yaaa. Telefon mu
—Yok hocam, Tarkan bu. Cebimde taşiyom da, ha ha ha ha. Telefonun melodisi bu hocam, ne olcak başka?
— Bana ne melodisinden be. Okulda telefonun ne işi var? Çabuk ver onu bana. Aman be amaaan. Annem ne güzel astronot ol demişti bana. Hiç olmazsa gerçek uzaylılarla uğraşırdım. Içime fenalık geldi be.
— Bana da mesaj geldi hocam.
— Bana bak, küstahlık etme. Yuttururum o telefonu sana, akşama kadar dudu dudu dola şırsın ortalıkta. Ver çabuk şunu bana. Bu telefonu bir daha burda öterken görmicem. Bugün olanları görmezlikten geliyorum. Hatta bugüne tamamen kör oluyorum. Yarın herkes insan suretinde gelecek, karşıma. Yoksa bugünküleri de eklerim, müebbet okursunuz bu okulda... Neyse, bakalım geçen seneden neler hatırlıyorsunuz bir sınayalım... 371 Orkun, kalk yavrum tahtaya.
Kim? Ben mi?
— Hayır oğlum İzzet Altınmeşe... Yahu tabi ki sen, kim olacak başka? Kalk tahtaya.
— Şimdi mi?
— Hayır yavrum. Nasipse önümüzdeki ayın son perşembesine randevu veriyorum. Heehh, buraya da not alalım. Geç kalma, tamam mı oğlum? Haydi güle güle... Kalk ulen tahtaya, dişçin mi sandın beni? Tabi ki şimdi.
— Öfffff! Hayret bi şiii yaaa.
—Sensin hayret. Oğlum gelsene buraya, neden korkuyosun, yemicez gel.
_ Eveeet, pankreasın görevleri nelerdir? Döktür bakalım.
—Eeee, pankreasın görevleri çoktur hocam. Bildiğiniz gibi değil.
Hımmm. Dünyanın yükü omuzlannda diyosun yani hı?... “Bildiğiniz gibi değil.” dedin. Pekala, senin bildiğin gibi nasıl? De bakalım. Nerde mesela bu organ? Yani nerde ikamet ediyor? Kolda mı, kafada mı, karnımızda mı?
— Kolda, amann karnımızdadır hocam, Beni de şaşırttınız yaa.
— Evet oğlum, ben şaşırttım. Yoksa sen şakk diye bilecektin... Peki ne yer, ne içer? Bi şey salgılıyodu bu organımız neydi o?
— Yav hocam ne bulursa salgılıyo işte. Ne bileyim ben, bir tükürük, bir su, ee efendime söyleyeyim bir ter... Belli olmuyo ki. Zamane pankreası işte...
— Öyle diyosun yani. At yavrum at, açılırsın. Eee sonra? En sevdiği popçu kim?.. Geçç yerine. 100 üzerinden -1... Sen Kitara, baharın habercisi olan kuş. Müsaitseniz tahtaya buyrun lütfen, o sakızı da gizli gizli sonra çiğnersiniz. Anlat bakalım kızım, mitoz bölünme nedir?
— Mitoz ya da mayoz fark etmez hocam. Bülünmek iyi bi şii değildir. Zaten bizi bölmek isteyen çok... Yağni adı ne olursa olsun, bölünmek iyi bi şii değildir hocam.
— Diyosun, Şehitler ölmez, hücre bölünmez yani ha? Geç kızım yerine. Gözlerim yaşardı. Bu cevaba layık bir not bulamadım. Şimdilik al şu sıfirı, idare et. Sonra aramızda anlaşırız. Maksat ayağın alışsın.
— Saat kaç hocam?
—Şimdi çalacak
— Zaaarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr!
— Hadi geçmiş olsun.
MİNE SOTA/ Gerçek Hayat
— Günaydın örttmeniiimm.
— Ne gerek var şimdi bu kadar bağırmaya? Seslere bak, kocaman. Başlıcam sizin ergeriliğinize haa, oturr. Gelir gelmez günaha sokmaym adamı,.. Sen! En arkadaki, burnunda bilezik olan. Çıkar hemen şunu ordan. Gelirsem oraya, o şeyi takacak bir burnun kalmaz bak. Adın neydi senin?
— Kitara örtmenim.
— Nitara??
— Kii-taa-raa,
—Ne demek o öyle?
—Bi ses örtmenim. Yani nası desem şimdi. nası annatsam? Şimdi eee şöyle. Uzakdoğu’da eeee, baharın gelişini müjdeleyen eee, bi kuşuun çıkardığı ece, bi ses yane. Hani ben de geliyomuşum ya, babamlar bahar geliyo gibisinden öyle demişler işte bana, iltifat şeysinden. Olay bu yağğne.
— Kızım o sakızı ya çıkar ya da ebediyyen yut... Ayrıca yok öyle bir kuş muş. Baban atmış kafadan. Ne yani, baharın habercisi öten bi kuş değil de böğüren bi inek olaydı baban sana böğğğ mü dicekti şimdi? Bence Japon’un teki bu ismi kullanmış kullanmış, yıpranınca da atmış bi kenara, baban da yerden almış sana takmış. Oturrr. O sakızı da çıkar, dışarıdan ağzına yapıştır. Böyle bir Türkçe’yle konuşma bi daha... Heey sen! Duvar tarafında oturan. Bana mı öyle geliyo, yoksa senin kulağının arkasında sigara mı var? Dua et, bana öyle geliyo olsun, dua et, halüsinasyon görüyo olayım... Oğlum ne bakıyosun öyle aynada kendini ilk kez gören Aborjinler gibi? Sana konuşuyorum sanaa.
—Kim,ben mi?
— Hayır dublörün. Yok, ben her gün aynı saatte o yöne bakıp “Hey sen’ derim. Tööbe yaa. Tabi ki sen. Çabuk yok et o sigarayı ordan.
— Ne sigarası hocam yiaaa? Sigara değil ki bu.
— Ne peki, bazuka mı? Utanmaz, saygısız, arlanmaz. Kulak arkası paket taşı bari... Hişşş!
Sen sen, keşin arkasındaki, Bak bakiyim sen bana bi?
-Kim? Ben mi?
— Hoppalaa. Yahu bu sınıfta kimse kendini tanımıyo mu be zombiler? Bak oğlum, tanıştırayım seni. Bu sen, bu da sen. Haydi memnun olun bakiyim.,. Kendine gel. Sınıfta olduğunu unutma..
— Ya n’aptım hociyam yiaa?
— Çıkar kafanı o cips paketinden ya da tamamen gir içine, kaybol hadi!.. Ya ne bu sınıfın hali yaa? Bi de bunlara ders anlatıcaz ha. Daha beyinleri nerede onu bulamadık. Koca sınıfınkini toplasan bir omurilik soğanı etmez be... Hey hey hey! Sen sen!
- Kim? Ben mi?
— Pess yani, inan pess. Evet sen oğlum, sen. Ta kendin. Ne o saçlar öyle beline kadar uzamış? Ceketinin içine sok bari. Hem sıcak tutar. Hayır, nasıl da kamufle etmiş. Yeni fark ediyorum, bababa.
— Hocam neresi uzun bunların ya?
— Oğlum kural ense değil mi? Senin ensen belinde mi? İki de belik ör bari, bir de kurdele bağla, kızılderili şefi gibi dolaş ortalıkta. Derhal kestiriyosun onları. Görmücem yarın.
— Ne diyosunuz siz hocam ya? Onlar benim uğurum.
— Uğurların çok uzamış. O kadar uğur fazla sana. Birer parça kes, arkadaşlarına dağıt. Onlara da hayırlı uğurlu olsun.
— Nasıl kesiyim hocam, kıyılır mı bunlara? Bi baksanıza şunlara.
— Bana bakk, savurma saçlarını öyle. Gelirsem yanına, o uğurlarının son kullanma tarihi aniden dolar, uğursuzluğun olur. Yarın görmicem, dedim. Anlaşılmayan bi şey?
- Ööööfföf,
— Öfürdeme. Okulun kurallarına uyulacak. İşte o kadar.
— Hocam siz okulun kuralları değil, kuralların okulu yaptınız burayı ama.
— Öyle mi Rapunzel? Sen bir öğrencisin ve okul bitene kadar şırıl şırıl göricem o enseyi, işte e kadar. Söyle o saçlarına, ya kafatasının içine doğru uzasın ya da gitsin kuralsız biz yerde uzayabildiği kadar uzasın. Yarın görmiyirn... Hayır, ders anlatacagımız güruhu yontmaktan, öğrenci haline getirmeye çalışmaktan bir türlü derse başlayamadık ki... Bakın, beni Kel Mahmut ilan edeceğinizin farkındayım. Ama isterseniz Führer ilan edin, umurumda bile değil. Tepkilerimin tüm sertliği üzüntümden kaynaklanıyor. Ya ne bu haliniz, nesiniz siz, kimsiniz?.,. Al işte yaa, al işte. Gel de çıldırma şimdi. Kızım o tırnaklarının hali ne öyle, çapa mı yapıcan?
— Laf atan oğlanları cırmıklıycam örtmenim. Silah onlar silah, ha ha ha.
— Kesss! Laubalilik istemez. Guinness Rekorlar Kitabına girmeden derhal kesiyosun onları. Hatta arkadaşın da yardım etsin. Çünkü normal bi insanın gücü yetmez. Elektrikli tes- tere lazım sana be.. Yok yaa, ben şimdiden kafayı yedim yaa, iflah olmam ben artık. Çocuklar bakın, yeminle söylüyorum, halinize kendi çocuğum kadar üzülüyorum. Hayır, zaten üç kuruşa talim ediyoruz, bari karımız siz olun istiyoruz. Hiç değilse ruhen doymuş oluruz bari. Biz geleceğimizi sizlere teslim edicez ama görünen o ki gelecek hiç gelmeyecek. Bu nesil öyle bir nesli kil, böyle bir nesil...
— Paaatttt!
— Kız sen çıkarmadın mı o sakızı hala? Suratına da yapıştırdı, ceset gibi oldu. Kalk git, çabuk temizle şu suratını... Güya burda laf anlatıyoruz. “Hoca nutuk atıyo.” diyosunuz di mi? “Dinlemesek de olur.” Anlamayı zaten geç... Neyse, size beyin nakli yaptırmadan hiçbir şey işlemez, biliyorum ya neyse. En iyisi bırakalım dağınık kalsın. Bari kalbiniz kırılmasın. Sonra öğretmenler odasında herkes çayını içip sohbet ediyo, ben bir köşede, sigara dumanları arasında, bir elim başımda kahır içinde oturuyorum.
— ... Dudu dudu dilleri, lıkır lıkır...
— Kim o? Ne o Al işte al yaaa. Telefon mu
—Yok hocam, Tarkan bu. Cebimde taşiyom da, ha ha ha ha. Telefonun melodisi bu hocam, ne olcak başka?
— Bana ne melodisinden be. Okulda telefonun ne işi var? Çabuk ver onu bana. Aman be amaaan. Annem ne güzel astronot ol demişti bana. Hiç olmazsa gerçek uzaylılarla uğraşırdım. Içime fenalık geldi be.
— Bana da mesaj geldi hocam.
— Bana bak, küstahlık etme. Yuttururum o telefonu sana, akşama kadar dudu dudu dola şırsın ortalıkta. Ver çabuk şunu bana. Bu telefonu bir daha burda öterken görmicem. Bugün olanları görmezlikten geliyorum. Hatta bugüne tamamen kör oluyorum. Yarın herkes insan suretinde gelecek, karşıma. Yoksa bugünküleri de eklerim, müebbet okursunuz bu okulda... Neyse, bakalım geçen seneden neler hatırlıyorsunuz bir sınayalım... 371 Orkun, kalk yavrum tahtaya.
Kim? Ben mi?
— Hayır oğlum İzzet Altınmeşe... Yahu tabi ki sen, kim olacak başka? Kalk tahtaya.
— Şimdi mi?
— Hayır yavrum. Nasipse önümüzdeki ayın son perşembesine randevu veriyorum. Heehh, buraya da not alalım. Geç kalma, tamam mı oğlum? Haydi güle güle... Kalk ulen tahtaya, dişçin mi sandın beni? Tabi ki şimdi.
— Öfffff! Hayret bi şiii yaaa.
—Sensin hayret. Oğlum gelsene buraya, neden korkuyosun, yemicez gel.
_ Eveeet, pankreasın görevleri nelerdir? Döktür bakalım.
—Eeee, pankreasın görevleri çoktur hocam. Bildiğiniz gibi değil.
Hımmm. Dünyanın yükü omuzlannda diyosun yani hı?... “Bildiğiniz gibi değil.” dedin. Pekala, senin bildiğin gibi nasıl? De bakalım. Nerde mesela bu organ? Yani nerde ikamet ediyor? Kolda mı, kafada mı, karnımızda mı?
— Kolda, amann karnımızdadır hocam, Beni de şaşırttınız yaa.
— Evet oğlum, ben şaşırttım. Yoksa sen şakk diye bilecektin... Peki ne yer, ne içer? Bi şey salgılıyodu bu organımız neydi o?
— Yav hocam ne bulursa salgılıyo işte. Ne bileyim ben, bir tükürük, bir su, ee efendime söyleyeyim bir ter... Belli olmuyo ki. Zamane pankreası işte...
— Öyle diyosun yani. At yavrum at, açılırsın. Eee sonra? En sevdiği popçu kim?.. Geçç yerine. 100 üzerinden -1... Sen Kitara, baharın habercisi olan kuş. Müsaitseniz tahtaya buyrun lütfen, o sakızı da gizli gizli sonra çiğnersiniz. Anlat bakalım kızım, mitoz bölünme nedir?
— Mitoz ya da mayoz fark etmez hocam. Bülünmek iyi bi şii değildir. Zaten bizi bölmek isteyen çok... Yağni adı ne olursa olsun, bölünmek iyi bi şii değildir hocam.
— Diyosun, Şehitler ölmez, hücre bölünmez yani ha? Geç kızım yerine. Gözlerim yaşardı. Bu cevaba layık bir not bulamadım. Şimdilik al şu sıfirı, idare et. Sonra aramızda anlaşırız. Maksat ayağın alışsın.
— Saat kaç hocam?
—Şimdi çalacak
— Zaaarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr!
— Hadi geçmiş olsun.
MİNE SOTA/ Gerçek Hayat