Migren ve Aşk

serhatytoprak

Kayıtlı Üye
Sinemadan çıkıyoruz, gözlerine bakıyorum. Bişeyler içsek mi diyor ve gülümsüyor. Kafede oturmuş ve 2 çay söylemişiz. Buraya nerden geldik? İçimde küçük bir ürperti. Hani diyorum açılacaktım bu kıza. Anladı mı yoksa? Telefonunu kurcalıyor, mesaj gelmiş olmalı. Ve akşama işim var kızı okuldan sen al diyor. Kız mı? Ha bir de evliyiz yani? Hani evlenmeyecektin oğlum. Sen bozacaktın o geleneği. Boğazını bile bile sen geçirmeyecektin ilmeğe. Secdeden kalkıyorum. Karşımda oturmuş daha bitiremedi şu işi diye mırıldanıyor. Secde? Ne secdesi yahu? En son namaz kılalı ne kadar oldu? Kafede çay içmiyor muyduk biz? Sinemaya nerden gittik? Allah’ım noluyor?

Alnımın kenarlarında muhteşem bir baş ağrısı var. Bileğinizde nabız ölçmek için elinizi koyduğunuz nokta varya hani zonk zonk atan, işte şakaklarımda öyle atan bir damar. Güneş ışığı geliyor gözlerime. Migren diyorum. Migren seni şeyini şettiğimin şeyoğlusu ! Babam olsa “eşşoğlueşşek” derdi. Kızınca hep öyle der. Gözlerimi kapasam kaldığım yerden devam edebilir miyim diye merak ediyorum. Yok edemem. O tecrübeyle sabit bikere. Daha fazla zorlamadan yataktan kalkıp mutfağa doğru yol alıyorum. Yatak odasının önünden geçerken içerden sesler geliyor. İstemsiz kulak kesiliyorum. Hepiniz tahmin etmiştir ne olduğunu? hımm bak seeen diyorum içimden. Dışarıdan, sen bana karışamazsın efendim bal gibi alırım, sesleri. Tartışma sesleri tabiî ki. 20 yıllık evli çiftlerden başka ses çıkmaz muhtemelen. Başka sesten kastım “mutluluk sesleri”. Ses çıkmaz derken de sesin çıt diye çıkıp kesilmesi değil, bir müddet devam etmesi. 19,9 yıldır devam eden kavgalar gibi. Sonra aklımda bir word dosyası açıyor ve adını “Acı Hayat Tavsiyeleri” koyuyorum. İçine de bir not düşüyorum: Evlilik cız, ilişkiler coz. Ctrl+S.

Aşk yalan, evlilikler saçma; vur patlasın, çal oynasın görüşlerini benimsemiş değilim. En azından henüz benimseme aşamasına gelmedim. Ancak kafamı kaldırıp 4-5 sene sonrasına baktığımda ufukta şekillenen cismaniyet “ilişki” namına çoğu şeye küs. Necip Fazıl “her köşe başını kesmiş ama gibi evler” yerine “her köşe başını kesmiş kavga eden çiftler” dese daha doğru olmazmıydı. Ve gelgitlerimden çıkardığım o sonuç: Dünyada bulacağın en büyük zenginlik “huzur” olsun ve bir duan olacaksa bu kısım için, kısa kes çabuk olsun.

Mutfağa geçiyor, ocakta kaynayan suyla çayı demliyorum. Kapıda annem, babama sesleniyor: canım bari bişeyler yeseydin aç kalacaksın bak şimdi. Babam acelesi olduğunu söyleyerek kapıya yönelmiş ceketini giyerken cebimde bir titreme. Mesaj gelmiş olmalı. Babam anneme onu akşam yemeğine nereye götüreceğini soruyor, annem babamın kravatını düzeltme peşinde. Telefona bakıyorum O’ndan geldiğini söylüyor mesajın. Annem kapıyı kapatıp dönerken yüzünde bir tebessüm “çıt”. Yüzde kaçı gerçek anlamıyorum. Meğer mutlulukta süregelen bir ses olmazmış diye geçiyor içimden. Word’e not almalıyım bunu da. Mesajda küçük kardeşimle sinemaya gidecez sen de gelir misin? demiş. Oldu canım daha neler! Ben o filmi daha yeni izledim.

*Cengiz Aytmatov – Gün Olur Asra Bedel” kitabında geçiyordu: İki tarafa mutluluk veren evlilikler pek azdır. İşte onlarınki bu türdendi.

Başım ağrıyor. Migren var da bende.
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst