` гєçєL
Bayan Üye
Selçuklu coğrafyasında milliyetçi ve muhafazakâr değerler öne çıkarken sahillerde günün ruhunu kavrayan politikalara vurgu yapılması isteniyor.Herkesin müttefik olduğu konu ise parti içi eğitimin önemi
"Biz neden hâlâ, 'MHP baraj üstü mü, altı mı' diye tartışıyoruz. Türk milliyetçiliği yanlış bir fikir olduğu için millet savunmuyor diyebilir miyiz? Hayır, en başta ben diyemem. İkinci ihtimal, doğru fikri sunduğumuzu sandığımız millet, milli değerlerine bağlı Türk milleti değil. Bunu söylemek de bir milliyetçinin yapabileceği bir şey değil. Demek ki tek bir ihtimal kalıyor; doğru fikri doğru millete yanlış kadrolarla, yanlış metotlarla götürdük"
Kıdemli bir ülkücünün bu sözleri, camiada yaygın bir düşünme biçimini özetliyor aslında. MHP'de ne zaman "başarısızlık" diye nitelenebilecek bir gelişme olsa ya da "başarı"nın geciktiği düşünülse, ilk konuşulmaya başlanan şey, "öze dönüş" oluyor. Zaten, Devlet Bahçeli de, 1997'de Genel Başkan olduğu Kongre'yi, 1999'da da iktidar ortağı olduğu seçimleri "öze dönüş" sloganıyla ve "öze dönüş koalisyonu" kadrolarıyla kazanmıştı.
GECİKMİŞ TARTIŞMA HANGİ BİZ?
Referandumdan seçime doğru yol alınırken MHP, yine benzer tartışmaları yaşıyor: "Özden uzaklaşma", "öze dönüş", "öz kadrolar"... Ama bu sefer, kanatları, sözcüleri ve liderleri oluşmamış, gruplar halinde örgütlenmemiş olsa da, daha geniş bir yelpazede yürüyor tartışma. "Dönülecek öz hangi öz? Öz kadrolar kim?" "MHP kimin partisi?" sorusunda olduğu gibi, "MHP neyin partisi?" sorusuna da öneriler muhtelif. Kristalize olmuş, ortaklaşa hale gelmiş çözüm formülleri henüz yok.
Uzun yıllar MHP'de yer almış bir ülkücü, ideolojik belirsizliği şöyle çiziyor: "Biz o zamanlar Marksist ve liberal politikalar arasında bir çıkış yolu arıyorduk ve ona ne dedik; Milliyetçi Toplumcu Hareket. Doğru, yanlış buna girmiyorum ama bir söylemimiz vardı, şimdi maalesef yok. Son 15 yılda yayımlanmış bir tane MHP kaynaklı kitap var, hareket kitapsızlaşıyor. Hareketin kitabı yok"
MHP Genel Başkan Yardımcısı, Mehmet Ekici de, "öz tartışmalarının" nedenlerini 12 Eylül 1980'e kadar götürüyor: "Milliyetçilik, sündürülen ve faşistleştirilmeye çalışılan bir kanal olarak karşımıza çıktı. Muhafazkarlık diye bir kavram yükseltilmeye başlandı. Liberal kavramının altına herkes, en çok da ideoloji kaçkınları girdi. Öyle bir ideolojik saldırı aldık ki, bizim dışımızdaki bir grubun buna direnebilmesi mümkün değildi. Bütün bunlara rağmen hem ideolojik, hem siyasi anlamda yenilenerek ayağa kalkabildik. Çok pahalı bir başarıdır bu". Ancak süren tartışmalar, sürecin hala tamamlanmadığını gösteriyor.
Geleceği ıskalamamak
MHP'de süren "öz ve kadro" tartışmalarında, kabaca üç ana eğilimden bahsedilebilir: Birincisi, "Ülkücülerin partisi olmak", İkincisi "Merkez sağ parti olmak". Üçüncüsü, "Yeni Türkçü bir parti olmak". "Hepsinden biraz" şeklinde özetlenebilecek, "alakart ideolojik yaklaşım" da yaygın dördüncü bir eğilim olarak not edilebilir.
"Birinci grup; "ideolojik öz" ve ağırlıklı olarak, 78 kuşağını işaret eden "Ülkücü kadrolar" konusunda tutucu bir tavır içinde ve "büyümekten önce özü korumak gerek" görüşünde. İçerisinde, 1990'larda BBP'nin ayrılmasıyla MHP'de dozu azalan "islami reflekslerin" geri çağırılmasını talep eden de var. 12 Eylül mahsülü "Türk - İslam sentezi"ni hatırlatan da. " Sizin nasıl olduğunuz önemli değil nasıl algılandığınız, göründüğümüz önemli. MHP özüyle barışık görünmüyor" diyen eski MHP yöneticisi, bunun büyümenin de anahtarı olacağı görüşünde.
İkinci grup, hem ideoloji, hem de kadro düzeyinde "dışa açılma" istidadında, bugün siyasi olarak boşaltılmış merkez sağ kulvara hamle edilerek hızlı bir büyüme olacağı görüşünde. Özal'ı bile aşan liberal yaklaşımlardan, Demirel'in "sosyal adaletçi" çizgisine kadar yayılıyor bu eğilim. Hatta, Neden CHP tabanında da hesabımız olmasın diyen de var. Denizli İl Başkanı Zafer Kaplan, "en büyük hata geçmişten bahsetmek olur. Biz geleceğe dönük olmalıyız" sözleriyle, pozitif bir dil beklentisini yansıtıyor.
Üçüncü grup, daha önce de "Ulusalcı Türkçü Sol" ittifakına yatırım yapmış olan, "Yeni Milliyetçilik" ekolü. Daha çok parti dışında ve medyada güçlü desteği bulunan bu eğilimin en organize kanat olduğu söylenebilir. Ancak, "Ergenekon Davası süreciyle" birlikte, bu cenahta da bazı ayrışmalar yaşanmaya başladığı görülüyor. Daha önce bu kanadın partiye "sızma" hamlesi, Bahçeli tarafından çok sert biçimde durdurulmuş, yayın organları parti teşkilatlarına yasaklanmıştı.
YENİ ASRA YENİ İDEOLOJİ
Eski MHP milletvekili Cemal Enginyurt, "Türk Milliyetçiliği manifestosu acilen yazılmalı. 9 Işık, 1969da yazıldı. 2010a gereken yanıtı vermiyor.. MHP kadroları var, Ülkü Ocaklarında yetişen insanlar var, bunu yapabilecek birikim var. Yeterki bir şûra oluşsun" diyor. Ancak, herkesin mutabık kaldığı bir "şura" o kadar da kolay değil.
MHP MYK Üyesi Atila Kaya "ideolojik tahkimatı yapacak" kadrolarla yaşanan sorunu şöyle çiziyor: " Milliyetçiliğin yeni yorumunu yapanlar liberal olarak eleştiriliyor. Ulusalcılık dış kaynaklı bir nifak olarak görülüyor. Türk Ocağıyla sorunlar sürüyor. Milliyetçiliği değişik yansıtanlar var. Dışarıda durup oradan partiyi yönetmek istiyor havası yaratanlara tepki oluşuyor".
İdeolojik kadronun niteliği de tartışma konusu; " Yönetim kadrosunun entelektüel seviyesinin kendisine oy veren kitlenin önünde olması lazım. Cemil Meriç 12 Eylüle gelirken MHPnin gazetesinde yazıyordu. Nevzat Köseoğlu Genel Sekreter Yardımcısı'ydı. Onların aklının zekatı ile 20 tane parti kurulur" diyor eski bir "MHP eğitimcisi".
"Biz neden hâlâ, 'MHP baraj üstü mü, altı mı' diye tartışıyoruz. Türk milliyetçiliği yanlış bir fikir olduğu için millet savunmuyor diyebilir miyiz? Hayır, en başta ben diyemem. İkinci ihtimal, doğru fikri sunduğumuzu sandığımız millet, milli değerlerine bağlı Türk milleti değil. Bunu söylemek de bir milliyetçinin yapabileceği bir şey değil. Demek ki tek bir ihtimal kalıyor; doğru fikri doğru millete yanlış kadrolarla, yanlış metotlarla götürdük"
Kıdemli bir ülkücünün bu sözleri, camiada yaygın bir düşünme biçimini özetliyor aslında. MHP'de ne zaman "başarısızlık" diye nitelenebilecek bir gelişme olsa ya da "başarı"nın geciktiği düşünülse, ilk konuşulmaya başlanan şey, "öze dönüş" oluyor. Zaten, Devlet Bahçeli de, 1997'de Genel Başkan olduğu Kongre'yi, 1999'da da iktidar ortağı olduğu seçimleri "öze dönüş" sloganıyla ve "öze dönüş koalisyonu" kadrolarıyla kazanmıştı.
GECİKMİŞ TARTIŞMA HANGİ BİZ?
Referandumdan seçime doğru yol alınırken MHP, yine benzer tartışmaları yaşıyor: "Özden uzaklaşma", "öze dönüş", "öz kadrolar"... Ama bu sefer, kanatları, sözcüleri ve liderleri oluşmamış, gruplar halinde örgütlenmemiş olsa da, daha geniş bir yelpazede yürüyor tartışma. "Dönülecek öz hangi öz? Öz kadrolar kim?" "MHP kimin partisi?" sorusunda olduğu gibi, "MHP neyin partisi?" sorusuna da öneriler muhtelif. Kristalize olmuş, ortaklaşa hale gelmiş çözüm formülleri henüz yok.
Uzun yıllar MHP'de yer almış bir ülkücü, ideolojik belirsizliği şöyle çiziyor: "Biz o zamanlar Marksist ve liberal politikalar arasında bir çıkış yolu arıyorduk ve ona ne dedik; Milliyetçi Toplumcu Hareket. Doğru, yanlış buna girmiyorum ama bir söylemimiz vardı, şimdi maalesef yok. Son 15 yılda yayımlanmış bir tane MHP kaynaklı kitap var, hareket kitapsızlaşıyor. Hareketin kitabı yok"
MHP Genel Başkan Yardımcısı, Mehmet Ekici de, "öz tartışmalarının" nedenlerini 12 Eylül 1980'e kadar götürüyor: "Milliyetçilik, sündürülen ve faşistleştirilmeye çalışılan bir kanal olarak karşımıza çıktı. Muhafazkarlık diye bir kavram yükseltilmeye başlandı. Liberal kavramının altına herkes, en çok da ideoloji kaçkınları girdi. Öyle bir ideolojik saldırı aldık ki, bizim dışımızdaki bir grubun buna direnebilmesi mümkün değildi. Bütün bunlara rağmen hem ideolojik, hem siyasi anlamda yenilenerek ayağa kalkabildik. Çok pahalı bir başarıdır bu". Ancak süren tartışmalar, sürecin hala tamamlanmadığını gösteriyor.
Geleceği ıskalamamak
MHP'de süren "öz ve kadro" tartışmalarında, kabaca üç ana eğilimden bahsedilebilir: Birincisi, "Ülkücülerin partisi olmak", İkincisi "Merkez sağ parti olmak". Üçüncüsü, "Yeni Türkçü bir parti olmak". "Hepsinden biraz" şeklinde özetlenebilecek, "alakart ideolojik yaklaşım" da yaygın dördüncü bir eğilim olarak not edilebilir.
"Birinci grup; "ideolojik öz" ve ağırlıklı olarak, 78 kuşağını işaret eden "Ülkücü kadrolar" konusunda tutucu bir tavır içinde ve "büyümekten önce özü korumak gerek" görüşünde. İçerisinde, 1990'larda BBP'nin ayrılmasıyla MHP'de dozu azalan "islami reflekslerin" geri çağırılmasını talep eden de var. 12 Eylül mahsülü "Türk - İslam sentezi"ni hatırlatan da. " Sizin nasıl olduğunuz önemli değil nasıl algılandığınız, göründüğümüz önemli. MHP özüyle barışık görünmüyor" diyen eski MHP yöneticisi, bunun büyümenin de anahtarı olacağı görüşünde.
İkinci grup, hem ideoloji, hem de kadro düzeyinde "dışa açılma" istidadında, bugün siyasi olarak boşaltılmış merkez sağ kulvara hamle edilerek hızlı bir büyüme olacağı görüşünde. Özal'ı bile aşan liberal yaklaşımlardan, Demirel'in "sosyal adaletçi" çizgisine kadar yayılıyor bu eğilim. Hatta, Neden CHP tabanında da hesabımız olmasın diyen de var. Denizli İl Başkanı Zafer Kaplan, "en büyük hata geçmişten bahsetmek olur. Biz geleceğe dönük olmalıyız" sözleriyle, pozitif bir dil beklentisini yansıtıyor.
Üçüncü grup, daha önce de "Ulusalcı Türkçü Sol" ittifakına yatırım yapmış olan, "Yeni Milliyetçilik" ekolü. Daha çok parti dışında ve medyada güçlü desteği bulunan bu eğilimin en organize kanat olduğu söylenebilir. Ancak, "Ergenekon Davası süreciyle" birlikte, bu cenahta da bazı ayrışmalar yaşanmaya başladığı görülüyor. Daha önce bu kanadın partiye "sızma" hamlesi, Bahçeli tarafından çok sert biçimde durdurulmuş, yayın organları parti teşkilatlarına yasaklanmıştı.
YENİ ASRA YENİ İDEOLOJİ
Eski MHP milletvekili Cemal Enginyurt, "Türk Milliyetçiliği manifestosu acilen yazılmalı. 9 Işık, 1969da yazıldı. 2010a gereken yanıtı vermiyor.. MHP kadroları var, Ülkü Ocaklarında yetişen insanlar var, bunu yapabilecek birikim var. Yeterki bir şûra oluşsun" diyor. Ancak, herkesin mutabık kaldığı bir "şura" o kadar da kolay değil.
MHP MYK Üyesi Atila Kaya "ideolojik tahkimatı yapacak" kadrolarla yaşanan sorunu şöyle çiziyor: " Milliyetçiliğin yeni yorumunu yapanlar liberal olarak eleştiriliyor. Ulusalcılık dış kaynaklı bir nifak olarak görülüyor. Türk Ocağıyla sorunlar sürüyor. Milliyetçiliği değişik yansıtanlar var. Dışarıda durup oradan partiyi yönetmek istiyor havası yaratanlara tepki oluşuyor".
İdeolojik kadronun niteliği de tartışma konusu; " Yönetim kadrosunun entelektüel seviyesinin kendisine oy veren kitlenin önünde olması lazım. Cemil Meriç 12 Eylüle gelirken MHPnin gazetesinde yazıyordu. Nevzat Köseoğlu Genel Sekreter Yardımcısı'ydı. Onların aklının zekatı ile 20 tane parti kurulur" diyor eski bir "MHP eğitimcisi".