Türkiye Taşkömürü Kurumuna bağlı Kozlu Müessesesinde meydana gelen metan degajı (ani metan basıncı ve buna bağlı göçük, zehirlenme) sonrası 8 maden işçisi yaşamını yitirdi Zonguldakta. Güzel mi öldüler. Ölümden kaçmak mümkün değil mi? Kaderimizde ne varsa onu mu yaşarız? Ölüm hak mıdır? Bu tür demeçleri verecek yetkim de vicdanım da.
Aslında ne güzel kandırıkçılık oynuyoruz. Ciddi ve olgun soslu bir kandırıkçılık! Dikkat ettiniz mi hiç; Bilmiyorum! Ülkemizde yaşanan nerdeyse hiçbir olayın somut, elle tutulur bir sorumlusu yok. Hep aşkın, soyut nedenler. Trafik kazalarındaki milli suçlumuz: Trafik canavarı; Kışın insanlar sobadan sızan dumandan ölür. Katillerimiz; meşhur lodos ve Soba(nın) zehirlemesi. İşçi ölümlerinde ise ihmal ve dikkatsizlik. Özü nedir bu olguların? sobadan sızan duman; trafik canavarı ve madenden sızan gaz; İnsanlığa düşman varlıklar mıdır ? Yol koşulları; sürücü eğitimi; yoksulluk; İş ortamı-koşullar vs hep görmezden gelinir.
Kazayla ilgili farklı açıklamalar, eleştiriler var. Firma dikkatsiz; önceden uyarılmış; gereken önlemler alınmamış vs vs. İçinde yaşadığınız toplumdan, kültürden; sosyo-ekonomik yapısından bağımsız bir değerlendirmenin, sorunları ne açıklayıcı ne de çözme özelliği vardır. Bu nedenle sorunun/sorunların özüne inmek gerekir. Bugün özelleştirme; taşeronlaşma, özel mülkiyet, emek sömürüsü ve maksimum kar kavramları tartışılmaksızın yapılacak çözümlemeler; bundan sonraki ölümlerin bahaneleri olacaktır. Bu nedenle eleştirileri tam da bu ilişkileri üreten sisteme/kapitalizme yöneltmek gerekir diye düşünüyorum.
Kapitalizm; çocuk ve kadın işçilerin 16 saatlik çalışma saatleri ile var olmuştur. Temel prensibi maksimum kar üzerine bina edilmiştir. Üretim toplumsalken Mülkiyet özeldir . Kapitalizm Kutuplaştırıcıdır. Zenginlik ve Yoksulluk üretir. Kapitalizm emeğin ürettiği artı-değere el koyarak sermaye biriktirirken diğer yandan mülksüzleştirir. Özellikle Esnek Üretim ile emeğin üretime katılma sürecinin değişmesi beraberinde, tam da o eski VAHŞİ özelliğini açığa çıkartmıştır: Özelleştirme; Taşeronlaştırma iş güvencesiz-sendikasız çalışma vs. Kısaca çalışma hayatı işçilerin aleyhine sürekli olarak değişir, değişiyor. Taşeronlaştırma; aynı zamanda sendikalaşmasının/örgütlülüğünün minumum düzeye inmesi anlamı taşır. Taşeronlaştırma emek maliyetlerinin düşürülmesi diğer bir ifadeyle İşçiyi; açlık sınırı altındaki asgari ücrete razı etmektir. Taşeronlaştırma; sosyal devlet olgusunun iflası ve beraberinde Kamu faaliyetlerinin özelleştirilmesi yoluyla sermayeye yeni alanlar oluşturmasını içerir.
Zonguldaktaki işçi cinayetlerini bu bilgiler ışığında değerlendirdiğimizde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Metan gazı tek başına öldürmez. Soba zehirlemez. Bina öldürmez. Öldüren; Kapitalist ekonominin işleyişi ve sonuçlarıdır. Bu yüzden öldüren metan gazı değil kapitalizmin kendisidir. Kapitalizmin kuralları değişmediği sürece işçi ölümleri artarak devam edecek; emek mücadelesi parçalanacak ve işçiler açlık sınırının altında bir ücretle yaşama uyarlanmak zorunda kalacaklar.
Ölen madenciler ne ilktir ne de bu sistem devam ettikçe son olacaktır. Sadece bu yıl bine yakın insan öldü. 2012deki İşçi Ölümleri ile ilgili bazı veriler : Yazılı, görsel, dijital basından ve emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında tespit edilebildiği kadarıyla aralık ayında en az 76 işçi hayatını kaybetti. Böylece 2012 yılında iş cinayetleri sonucu hayatını kaybeden işçilerin sayısı en az 878e ulaştı. 24 Şubatta Adana Kozan Gökdere Barajında 10 işçi boğularak, 11 Martta Esenyurt Marmara Park AVMde 11 işçi yanarak ve 22 Kasımda Samsun Eti Bakırda 7 işçi ezilerek hayatlarını kaybetti. 4 Aralıkta ise batan bir geminin 9 mürettebatı ile kurtarma botundaki iki kaptan ve kurtarma faaliyetine katılan 1 balıkçı olmak üzere 12 denizci boğularak yaşamını yitirdi.
Son sözü Ruhi Suya bırakalım.
Bir gece kulübünde bugün
Kırk bin, elli bin liradır
Bir Zeki Müren dinletisi
Ve elbette güzeldir canım
Emeğin değerlendirilmesi
Ama benim memleketimde bugün
İnsan kanı sudan ucuz
Oysa en güzel emek insanın kendisi
Kolay mı kan uykularda kalkıp
Ninniler söylemesi
Aslında ne güzel kandırıkçılık oynuyoruz. Ciddi ve olgun soslu bir kandırıkçılık! Dikkat ettiniz mi hiç; Bilmiyorum! Ülkemizde yaşanan nerdeyse hiçbir olayın somut, elle tutulur bir sorumlusu yok. Hep aşkın, soyut nedenler. Trafik kazalarındaki milli suçlumuz: Trafik canavarı; Kışın insanlar sobadan sızan dumandan ölür. Katillerimiz; meşhur lodos ve Soba(nın) zehirlemesi. İşçi ölümlerinde ise ihmal ve dikkatsizlik. Özü nedir bu olguların? sobadan sızan duman; trafik canavarı ve madenden sızan gaz; İnsanlığa düşman varlıklar mıdır ? Yol koşulları; sürücü eğitimi; yoksulluk; İş ortamı-koşullar vs hep görmezden gelinir.
Kazayla ilgili farklı açıklamalar, eleştiriler var. Firma dikkatsiz; önceden uyarılmış; gereken önlemler alınmamış vs vs. İçinde yaşadığınız toplumdan, kültürden; sosyo-ekonomik yapısından bağımsız bir değerlendirmenin, sorunları ne açıklayıcı ne de çözme özelliği vardır. Bu nedenle sorunun/sorunların özüne inmek gerekir. Bugün özelleştirme; taşeronlaşma, özel mülkiyet, emek sömürüsü ve maksimum kar kavramları tartışılmaksızın yapılacak çözümlemeler; bundan sonraki ölümlerin bahaneleri olacaktır. Bu nedenle eleştirileri tam da bu ilişkileri üreten sisteme/kapitalizme yöneltmek gerekir diye düşünüyorum.
Kapitalizm; çocuk ve kadın işçilerin 16 saatlik çalışma saatleri ile var olmuştur. Temel prensibi maksimum kar üzerine bina edilmiştir. Üretim toplumsalken Mülkiyet özeldir . Kapitalizm Kutuplaştırıcıdır. Zenginlik ve Yoksulluk üretir. Kapitalizm emeğin ürettiği artı-değere el koyarak sermaye biriktirirken diğer yandan mülksüzleştirir. Özellikle Esnek Üretim ile emeğin üretime katılma sürecinin değişmesi beraberinde, tam da o eski VAHŞİ özelliğini açığa çıkartmıştır: Özelleştirme; Taşeronlaştırma iş güvencesiz-sendikasız çalışma vs. Kısaca çalışma hayatı işçilerin aleyhine sürekli olarak değişir, değişiyor. Taşeronlaştırma; aynı zamanda sendikalaşmasının/örgütlülüğünün minumum düzeye inmesi anlamı taşır. Taşeronlaştırma emek maliyetlerinin düşürülmesi diğer bir ifadeyle İşçiyi; açlık sınırı altındaki asgari ücrete razı etmektir. Taşeronlaştırma; sosyal devlet olgusunun iflası ve beraberinde Kamu faaliyetlerinin özelleştirilmesi yoluyla sermayeye yeni alanlar oluşturmasını içerir.
Zonguldaktaki işçi cinayetlerini bu bilgiler ışığında değerlendirdiğimizde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Metan gazı tek başına öldürmez. Soba zehirlemez. Bina öldürmez. Öldüren; Kapitalist ekonominin işleyişi ve sonuçlarıdır. Bu yüzden öldüren metan gazı değil kapitalizmin kendisidir. Kapitalizmin kuralları değişmediği sürece işçi ölümleri artarak devam edecek; emek mücadelesi parçalanacak ve işçiler açlık sınırının altında bir ücretle yaşama uyarlanmak zorunda kalacaklar.
Ölen madenciler ne ilktir ne de bu sistem devam ettikçe son olacaktır. Sadece bu yıl bine yakın insan öldü. 2012deki İşçi Ölümleri ile ilgili bazı veriler : Yazılı, görsel, dijital basından ve emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında tespit edilebildiği kadarıyla aralık ayında en az 76 işçi hayatını kaybetti. Böylece 2012 yılında iş cinayetleri sonucu hayatını kaybeden işçilerin sayısı en az 878e ulaştı. 24 Şubatta Adana Kozan Gökdere Barajında 10 işçi boğularak, 11 Martta Esenyurt Marmara Park AVMde 11 işçi yanarak ve 22 Kasımda Samsun Eti Bakırda 7 işçi ezilerek hayatlarını kaybetti. 4 Aralıkta ise batan bir geminin 9 mürettebatı ile kurtarma botundaki iki kaptan ve kurtarma faaliyetine katılan 1 balıkçı olmak üzere 12 denizci boğularak yaşamını yitirdi.
Son sözü Ruhi Suya bırakalım.
Bir gece kulübünde bugün
Kırk bin, elli bin liradır
Bir Zeki Müren dinletisi
Ve elbette güzeldir canım
Emeğin değerlendirilmesi
Ama benim memleketimde bugün
İnsan kanı sudan ucuz
Oysa en güzel emek insanın kendisi
Kolay mı kan uykularda kalkıp
Ninniler söylemesi