` nazLı ..
Bayan Üye
O gün hava çok güzeldi. Gün ışığı yeşil çimenleri ısıtıyor yapraklardaki çiğ damlalarını ışıtıyordu. Sanki birer inci gibi parlıyordu su damlaları çiçeklerin, çimenlerin yapraklarında. Ağaçlar her tarafa tebessüm ediyorlar ve çiçeklerden gülücükler dağıtıyorlardı.
Merhametli kuş kanat çırptı, şu dala kondu. Sonra kanat çırptı bu dala kondu. Ortalık o kadar sessizdi ki bir dost bir arkadaş aradı. Ama kimsecikler yoktu etrafta.
Biraz ötede bir bahçe vardı. Oraya doğru uçmaya başladı. Kanatları gün ışığı ile yelpaze gibi renkli görünüyordu.
Biraz sonra bahçeye ulaştı. Bahçenin güzelliği gözlerini kamaştırdı. Bahçenin ortasında bir havuz vardı. Pırıl pırıl suyu ile sanki ayrı bir güzellik sunuyordu ortalığa.
Dallardan dökülen yapraklar yer yer suyun üzerinde yüzüyordu. Bunlar mevsimin sonbahar oluşuyla ilgili bir şey değildi. Rüzgârın düşürdüğü yapraklardı. Kuş, bahçenin çevresindeki ağaçlara baktı. Bazıları meyve ağacıydı bunların. Erik, elma, nar, kayısı, incir ağaçları bahçenin çok verimli bir toprağa sahip olduğunu gösteriyordu.
Bir ara bir ses duydu merhametli kuş.
Ses havuzdan geliyordu. İyice kulak verdi sese. Dinledi. Bu bir ağlama sesiydi.
Bir minik ağlıyor ve annesine "Açım, açım..." diye yalvarıyordu. Sesin geldiği yöne doğru uçtu. Yani havuza doğru. Çünkü ses havuzdan geliyordu. Baktı havuzun içinde balıklar vardı. Balıklardan en küçüğü durmadan ağlıyordu. "Açım anneciğim, açım!" diyordu.
Merhametli kuş bir müddet daha bu ağlama sesini dinledikten sonra suya doğru 'cik cik' diye ötmeye başladı. Balıklar bu sesi duyunca kaçıştılar. Bir düşman var zannedip havuzun en kuytu köşelerine gizlendiler. Korku ile birbirine sokulmuşlardı.
Kuş 'cik cik' diye ötmesine devam etti.
Sanki onlara "Ben düşman değilim, dostum!" demek istiyordu.
Yavru balık hâlâ ağlıyordu. "Açım anneciğim, açım. Bir yiyecek ver bana!" diyordu.
Merhametli kuş bu sesi duyuyor ve çok üzülüyordu. Bir ara suya doğru seslendi. Arkadaşlar, dedi "Benden korkmayın. Ben kötü niyetli biri değilim!" Balıklar onun sesine kulak vermediler. "Belki bu bir oyun olabilir!" diyorlardı.
Kuş birkaç defa daha seslendi suya doğru. "Ben size zarar vermeyeceğim, benden korkmayın!" dedi.
Bunun üzerine anne balık suyun üstüne doğru yüzdü. Sonra yavrusu onun yanına geldi. Anne balık kuşa seslendi. "Mademki bize düşman değilsin, bunu kanıtla." dedi. Merhametli kuş ona baktı ve gülümsedi:
"Nasıl kanıtlamamı istersin?" dedi.
Anne balık:
Biz burada pek açız. Yavrumun günlerdir midesine bir tek lokma girmedi. Biz dayanabiliyoruz ama onun gücü tükendi. Bir an önce imdadına yetişmezsen ölecek yavrum!" dedi. Bunu duyan kuş epey üzüldü. Ama üzüntünün bir faydası yoktu. Kendisi dışarda birçok yiyecek bulabilirdi. Ama bu kanatsız varlıklar, bu su içinde ne ile besleneceklerdi.
Bunun üzerine yiyecek bulmak için oradan uçtu. Bir süre sonra ağzındaki bir sinekle oraya geldi. Sonra suyun kıyısına yaklaştı. Yavru balık da kıyıya yaklaştı. Yavru balık uzandı ve ağzını açtı. Merhametli kuş sineği onun ağzına bıraktı. Yavru balık önce tedirgindi, ama sineği midesine indirince bayram etti. Hemen kuyruk sallayarak aşağıya doğru yüzdü. Onu iyice yiyip bitirdi. Sonra tekrar dışarı çıktı ve beklemeye başladı. Bir süre sonra kuş tekrar geldi ve bir böcek verdi balığa. Bu böyle epeyce sürdü. Bir süre sonra artık yavru balık doymuştu. Diğer balıklar sıraya girdiler ve tek tek karınlarını doyurdular. Merhametli kuş onları gün boyu besledi.
Bütün balıklar ona teşekkür ettiler.
Ondan sonra her gün geldi ve havuzdaki balıkları besledi. Bir anne gibi onların karnını doyurdu. Bu durum bahçe sahibinin balıkları hatırlayıp onlara yiyecek getirmesine kadar sürdü. Bahçe sahibi balıklara yiyecek sunduğu gün kuşun da ayrılık günüydü. Çünkü vazifesi bitmişti. Artık balıkların ayağına yiyecek geliyordu. Onlardan ayrılmak pek zor oldu. Giderken balıklar tekrar tekrar teşekkür ettiler. O "Beni size gönderen Yüce Yaradıcı'ya teşekkür edin!" dedi. "Ben sadece bir vesile oldum, ama asıl size yiyecekleri veren odur!" diye onlara bir başka ders verdi. Balıklar onun öğüdünü bir ömür boyu unutlmadılar. Ne zaman onlara biri yardım etse içten içe Allah'a şükrettiler.
Merhametli kuş kanat çırptı, şu dala kondu. Sonra kanat çırptı bu dala kondu. Ortalık o kadar sessizdi ki bir dost bir arkadaş aradı. Ama kimsecikler yoktu etrafta.
Biraz ötede bir bahçe vardı. Oraya doğru uçmaya başladı. Kanatları gün ışığı ile yelpaze gibi renkli görünüyordu.
Biraz sonra bahçeye ulaştı. Bahçenin güzelliği gözlerini kamaştırdı. Bahçenin ortasında bir havuz vardı. Pırıl pırıl suyu ile sanki ayrı bir güzellik sunuyordu ortalığa.
Dallardan dökülen yapraklar yer yer suyun üzerinde yüzüyordu. Bunlar mevsimin sonbahar oluşuyla ilgili bir şey değildi. Rüzgârın düşürdüğü yapraklardı. Kuş, bahçenin çevresindeki ağaçlara baktı. Bazıları meyve ağacıydı bunların. Erik, elma, nar, kayısı, incir ağaçları bahçenin çok verimli bir toprağa sahip olduğunu gösteriyordu.
Bir ara bir ses duydu merhametli kuş.
Ses havuzdan geliyordu. İyice kulak verdi sese. Dinledi. Bu bir ağlama sesiydi.
Bir minik ağlıyor ve annesine "Açım, açım..." diye yalvarıyordu. Sesin geldiği yöne doğru uçtu. Yani havuza doğru. Çünkü ses havuzdan geliyordu. Baktı havuzun içinde balıklar vardı. Balıklardan en küçüğü durmadan ağlıyordu. "Açım anneciğim, açım!" diyordu.
Merhametli kuş bir müddet daha bu ağlama sesini dinledikten sonra suya doğru 'cik cik' diye ötmeye başladı. Balıklar bu sesi duyunca kaçıştılar. Bir düşman var zannedip havuzun en kuytu köşelerine gizlendiler. Korku ile birbirine sokulmuşlardı.
Kuş 'cik cik' diye ötmesine devam etti.
Sanki onlara "Ben düşman değilim, dostum!" demek istiyordu.
Yavru balık hâlâ ağlıyordu. "Açım anneciğim, açım. Bir yiyecek ver bana!" diyordu.
Merhametli kuş bu sesi duyuyor ve çok üzülüyordu. Bir ara suya doğru seslendi. Arkadaşlar, dedi "Benden korkmayın. Ben kötü niyetli biri değilim!" Balıklar onun sesine kulak vermediler. "Belki bu bir oyun olabilir!" diyorlardı.
Kuş birkaç defa daha seslendi suya doğru. "Ben size zarar vermeyeceğim, benden korkmayın!" dedi.
Bunun üzerine anne balık suyun üstüne doğru yüzdü. Sonra yavrusu onun yanına geldi. Anne balık kuşa seslendi. "Mademki bize düşman değilsin, bunu kanıtla." dedi. Merhametli kuş ona baktı ve gülümsedi:
"Nasıl kanıtlamamı istersin?" dedi.
Anne balık:
Biz burada pek açız. Yavrumun günlerdir midesine bir tek lokma girmedi. Biz dayanabiliyoruz ama onun gücü tükendi. Bir an önce imdadına yetişmezsen ölecek yavrum!" dedi. Bunu duyan kuş epey üzüldü. Ama üzüntünün bir faydası yoktu. Kendisi dışarda birçok yiyecek bulabilirdi. Ama bu kanatsız varlıklar, bu su içinde ne ile besleneceklerdi.
Bunun üzerine yiyecek bulmak için oradan uçtu. Bir süre sonra ağzındaki bir sinekle oraya geldi. Sonra suyun kıyısına yaklaştı. Yavru balık da kıyıya yaklaştı. Yavru balık uzandı ve ağzını açtı. Merhametli kuş sineği onun ağzına bıraktı. Yavru balık önce tedirgindi, ama sineği midesine indirince bayram etti. Hemen kuyruk sallayarak aşağıya doğru yüzdü. Onu iyice yiyip bitirdi. Sonra tekrar dışarı çıktı ve beklemeye başladı. Bir süre sonra kuş tekrar geldi ve bir böcek verdi balığa. Bu böyle epeyce sürdü. Bir süre sonra artık yavru balık doymuştu. Diğer balıklar sıraya girdiler ve tek tek karınlarını doyurdular. Merhametli kuş onları gün boyu besledi.
Bütün balıklar ona teşekkür ettiler.
Ondan sonra her gün geldi ve havuzdaki balıkları besledi. Bir anne gibi onların karnını doyurdu. Bu durum bahçe sahibinin balıkları hatırlayıp onlara yiyecek getirmesine kadar sürdü. Bahçe sahibi balıklara yiyecek sunduğu gün kuşun da ayrılık günüydü. Çünkü vazifesi bitmişti. Artık balıkların ayağına yiyecek geliyordu. Onlardan ayrılmak pek zor oldu. Giderken balıklar tekrar tekrar teşekkür ettiler. O "Beni size gönderen Yüce Yaradıcı'ya teşekkür edin!" dedi. "Ben sadece bir vesile oldum, ama asıl size yiyecekleri veren odur!" diye onlara bir başka ders verdi. Balıklar onun öğüdünü bir ömür boyu unutlmadılar. Ne zaman onlara biri yardım etse içten içe Allah'a şükrettiler.