Silencio
Kayıtlı Üye
Eğlenceli, samimi iki komedyen Ahmet Kural ile Murat Cemcir. Çalgı Çengi ile beyazperdeye sessizce adım attılar, İşler Güçler dizisiyle adlarını ezberlettiler. İlk filmin devamını beklerken Düğün Dernek ile çıkagelen ikiliyle sohbetteyiz.
Seyirci Çalgı Çenginin devamını beklerken araya düğün girdi. Nedir sebebi?
Murat Cemcir: Düğün Dernek bizim Selçukla (Aydemir-Yönetmen) ilk bir araya geldiğimiz proje. O dönem Kültür Bakanlığına başvurduğumuz, kendi imkânlarımızla çekmek istediğimiz bir filmdi. Ciddi miktarda bütçe gerektiriyordu, paramız olmadığı için vazgeçtik. Sonra Çalgı Çengiyi çektik. Ciddi bir etki yaratınca sanki Çalgı Çengi hayatımızın işiymiş gibi oldu. Süreç 5 yıldır aklımızda bulunan filmi yapalıma getirdi, BKM de destek verince tamam dedik.
Neden Kütahya, Tokat değil de, Sivası mesken tuttunuz?
Ahmet Kural: Selçuk Sivaslı ondan. Sivasa borcum var, onu ancak bir filmle ödeyebilirim dedi ve orası için bir film yaptı. Halaydan yola çıkarak yazdığı bir hikâye.
Gitmeden önce Sivası bir turizm merkezi olarak mı biliyordunuz?
A.K: Yok. (Gülüyor) Güzel bir mizah yapmış filmde. Biz gitmiyor, kalmıyoruz ki. Millet niye kalsın? Güzel espri.
M.C: Çok güzel yerler de var. Divriği, Şelale 1200lü yıllardan gelen bir şey var.
Daha önce gidip geliyor muydunuz?
A.K: Ben ilk defa gittim. Bir hafta öncesinden. Murat, Tokatlı. O önceden gitmiş.
M.C: Sivasa devlet parasız yatılı sınavı için gitmiştim, kazanamadım. Fen lisesi sınavına gittim, kazanamadım. Üniversite sınavına gittim, yine kazanamadım. Geçen gün orada gala yaptık. O zaman yüzüm güldü.
Sivasın mizahını, kültürünü bir haftada filmin içine almak kolay olmasa gerek...
A.K: Bütün işlerimizde birkaç ay öncesinden kapanma durumumuz oluyor. Murat zaten oranın şivesine hâkim. Sete çıkmadan ne yapacağımızı biliyorduk. Muratın babası filmde de babasını oynadı. Doğallığı yakalamamız için bize çok yardımcı oldu.
Yönetmenin memleketinde olunca böreklerin, dolmaların gelip gittiği bir set mi oluyor?
A.K: Allah eksik etmesin, setlerimizde kendimizi yemekten geri koymuyoruz. Yemek hadisesini çok seviyoruz. Çalışırken Selçukun kafası gittiği için hiçbirimizle ilgilenmiyor.
M.C: Setimin olmadığı bir gün otelden dışarıyı izliyorum. Bunlar bir şeyler konuşuyorlar. Bir tane tüp kamyonu var. Ahmet gelip duracak, içeri girecek. O kadar. Sonra Selçukun kendini gülerek yere attığını gördüm. Koşarak aşağı indim, Ne oluyor? dedim. Şimdi Ahmet arabadan atlayıp arabayı durduracak, dedi. Yaa yürü bir git, dedim.
A.K: Sabah 07.30da kalkmışım, makyajımı yapmışım. Bana şunu diyor: Arabadan in, giderken durdur! Tövbe tövbe, bunu nasıl yapayım hocam? Bir iki dakika bekledim. Onu bana söylüyorsa kesin yapacağımı biliyordur, ben de nasıl yapacağımı düşünüyorumdur. Arabayı boşa aldım, inip durdurdum.
Birbirinize yaslanarak oynadığınız halay sahnesi bir hayli dikkat çekti. Hüzünlü bir hikâyesi varmış...
A.K: 41-42 farklı halayı var Sivasın. Tamamı kas gücüne bağlı. Biri ötekine benzemiyor. Bizim kültürümüzde halayların genelde dramatik bir altyapısı olur, zamanla eğlenceli hale getiririz. Halayın hikâyesi şöyle: Kurtuluş Savaşı döneminde öndeki Mehmetçik yorgun düşüyor, arkasındakiler düşmesin diye onu dik tutmaya çalışıyorlar. Öyle anlattılar, yalan olmasın.
41-42 halayın kaçına hâkimsiniz?
A.K: Hiçbirine. (Gülüyor) O gördüğünüz halayın bir kısmı sadece. Görsel olarak iyi olsun diye yapmak istedim. Bizim yapamayacağımız şey yok aslında. İki gün göstersinler, yaparız. Ama zor tabii.
Film, soluksuz bir komedi vaat ediyor ama finale nefesi yetmiyor eleştirileri var. Ne dersiniz?
M.C: 7 defa seyirciyle beraber filmi izledik. İzmir, Köln, Sivas, Ankara Seyircinin bir kısmı ilk yarıda çok gülüyor, ikinci yarı heyecanlı diyor. Çok daha fazla espri bombardımanına tutabilirdik ama yapmadık. DVDde artık.
A.K: Seyirci gülerken diğer espriyi kaçırıyor, onun için ikinci kez gittiği oluyor. Aaa bu da komikmiş, diyor.
M.C: Komedi filmleri bizde genellikle hikâyeden yoksun, tiplerle yol alıyor. Seyirci Çalgı Çengide şaşırdı. Film ağır ilerliyor, karanlık bir atmosferi var. Normalde hiç kimsenin izlemeyeceği türden bir filmken nereden baksanız 5,5-6 milyon takipçisi var internette. O filmden sonra motivasyonumuz kendimiz gülelim, her defasında başka bir üslupla yapalım, aileye ulaşalım oldu. Sizi sadece belirli bir kitle izliyor eleştirisi geliyordu. Bunun böyle olmadığı anlaşıldı. Memleket sıkılmış aga, insanlar gülmek istiyor.
A.K: Ertem Eğilmez filmleri gibi Adile Naşit, Münir Özkulumuz var, başrolümüz yok.
Ankara ağzını çok iyi konuşuyorsunuz. Bu, sete sızmadı mı?
A.K: Ben Ankaralıyım. Murat Tokatlı. İkisi de İç Anadoludan. Onun babası şoför, benimki memur. Yıllarca her yeri gezdik. O ağız böyle büyüyen çocukların içine yerleşir. Genetik kodlarımızda var. Onu da yaptık, basit oldu.
Birkaç yerde gereksiz argoya başvurmuşsunuz...
M.C: İnanın buna çok dikkat ediyoruz. Kendimizi seyircinin yerine koyarak sinema yapıyoruz çünkü. Altını çizerek aile filmi diyoruz. Hayatın içinde ne kadar varsa o kadar. Hatta kıstık. O küfür değil, kültürel bir kot.
A.K: Sivasta yaşayan bir tüpçüyüm. Küfrederim. Daha doğrusu kabalık yaparım. Tabii ki dozu aşmadan. Ağır oluyor ama insanlar güldüğü için içinde eritebiliyor.
Bıyıksız çıkmaktansa saçsız çıkarım!
Saçları kazıtmış, göbek yapmışsınız.
A.K: Saçımı, bıyığımı da boyattım. Kilo almadım, biraz şişirerek oynadım. Murat 600e yakın kaynak yaptırdı, yüzünü, saçını beyaza boyattı. Cilt sorunu yaşadık ama değdi.
M.C: Tırstık. Scarface (Yaralı yüz) olacaktım bir ara. O 24 saat geçmedi. Ertesi gün çok rahatladım.
Set sonrası nasıldı?
A.K: Normalde set bittikten sonra saçı kazıtmamam lazım. Bir hafta, 10 gün beklemem gerekiyor ki bir daha çekim yapmamız gerekebilir diye. Stop dendi, usturayı vurdurdum. O halim daha güzeldi. Hocadan da izin aldık Allahtan.
Kazıtılmış kafayla insan içine çıkmaktan utanmadınız mı?
A.K: Memnundum. Bıyıksız çıkmaktansa saçsız çıkmayı tercih ederim.
Çalgı Çengide zorla komedi oynattılar demişsiniz. Zorla?..
A.K: Murat geldi, Selçukla Çalgı Çengiyi yapacağız, oynar mısın? dedi. Sinemaya çıkacak, sonrasında televizyona satılıp para kazanılacak bir yapım. Tamam demeden mırın kırın ettim, jön havalarında geziyordum çünkü. Komedi yapabileceğime inanmıyordum. Bendeki yeteneği ortaya çıkaracak adamın karşıma çıkmasını istiyordum. Selçukla yolumuz kesişti. Ne yapabileceğimi çok iyi biliyor. Birbirimizi çok iyi tanıdığımız için başarılı şeyler ortaya çıkıyor.
Komedi oynayabileceğinizi setteki performansınızla mı gördünüz yoksa?
A.K: Ramazan Güzeldir diye bir iş vardı. Bir bölümlüğüne gittim, Erdal Tosun, Sümer Tilmaç dâhil herkesi dövdüm. Ramazanda mahalleye gelen, davulcuyu bile haraca bağlayan bir mafya karakteri. Kuzuyu bile dövüyor. Sonrasında Çalgı Çengi geldi. Biz Bir Bulut Olsam dizisinde karşılaştırıldık ve boşuna olmadı diye düşünüyoruz. Bu insanların bir görevi var ona inanıyoruz. Allah bozmasın diye dua ediyoruz. Birbirimizi kolay kolay satacak adamlar değiliz.
Albüm tekliflerinin haddi hesabı yok
Farklı rollerle renkli oyuncular olduğumuzu gösterelim düşüncesi var mı?
M.C: İlk filmim ile ikincisinin açılışını kıyaslayan yabancı bir seyirci çok şaşırır. Bu adamlar ne yaptı da böyle ilgi görüyor? Oysa arada bir dizi yaptık. 13 bölüm süren Üsküdara Giderken var bir de. 10 yıldır sektörde olan adamlar değiliz. Yaptığımız işlerin resimlerini yan yana koyun, hepsi çok farklı adamlar. Bu beni çok mutlu ediyor.
Cemcir, Zeki Demirkubuzun filminde oynadı. Kıskançlık oldu mu?
A.K: Oldu. Çatladım. Demirkubuzun filminde oynamak bana ve birçok insana göre başka bir şey.
Sivastaki galada nasıl karşıladılar sizi?
A.K: Davul, zurnalarla. Üniversitede halaylar çektik. Sinemanın önü tıklım tıklımdı. Yarı Sivaslı olduk, içimize yerleşti. M.C: Bekliyordum da bu kadarını değil. İzdiham kelimesinin karşılığını gördüm.
Selçuk Aydemirin heykelini dikerler artık...
A.K: Biraz fazla alçı kullanmaları lazım.
M.C: Onu artık butafordan falan yaparlar. (Gülüşmeler)
Siz kimlere gülüyorsunuz?
A.K: Şafak Sezerin komedisini beğeniyorum. Yıllardır hayranım ona. Şener Şeni tek geçiyorum. Yurtdışından değişik mizah kafalarını takip ediyorum.
M.C: Ben Ahmet Kurala gülüyorum. Bir de Emre Gündüz diye bir arkadaşım var, ona.
A.K: Sanatçı olarak sordu. Ona bakarsan ben de kendime çok gülüyorum.
Entarisi Dım Dım Yar, 7 milyondan fazla tık aldı. Albüm teklifi geliyor mu?
M.C: Çalgı Çengiden sonra gelen albüm teklifinin haddi hesabı yok. Biz müzisyen değiliz. Şarkı, türkü söylemek işimiz değil.
A.K: Hadsiz değiliz. Söylediğimiz şarkıların albümü yapılabilir. Öyle bir şey olursa evet.
Röportaj: AYHAN HÜLAGÜ - İSTANBUL
Seyirci Çalgı Çenginin devamını beklerken araya düğün girdi. Nedir sebebi?
Murat Cemcir: Düğün Dernek bizim Selçukla (Aydemir-Yönetmen) ilk bir araya geldiğimiz proje. O dönem Kültür Bakanlığına başvurduğumuz, kendi imkânlarımızla çekmek istediğimiz bir filmdi. Ciddi miktarda bütçe gerektiriyordu, paramız olmadığı için vazgeçtik. Sonra Çalgı Çengiyi çektik. Ciddi bir etki yaratınca sanki Çalgı Çengi hayatımızın işiymiş gibi oldu. Süreç 5 yıldır aklımızda bulunan filmi yapalıma getirdi, BKM de destek verince tamam dedik.
Neden Kütahya, Tokat değil de, Sivası mesken tuttunuz?
Ahmet Kural: Selçuk Sivaslı ondan. Sivasa borcum var, onu ancak bir filmle ödeyebilirim dedi ve orası için bir film yaptı. Halaydan yola çıkarak yazdığı bir hikâye.
Gitmeden önce Sivası bir turizm merkezi olarak mı biliyordunuz?
A.K: Yok. (Gülüyor) Güzel bir mizah yapmış filmde. Biz gitmiyor, kalmıyoruz ki. Millet niye kalsın? Güzel espri.
M.C: Çok güzel yerler de var. Divriği, Şelale 1200lü yıllardan gelen bir şey var.
Daha önce gidip geliyor muydunuz?
A.K: Ben ilk defa gittim. Bir hafta öncesinden. Murat, Tokatlı. O önceden gitmiş.
M.C: Sivasa devlet parasız yatılı sınavı için gitmiştim, kazanamadım. Fen lisesi sınavına gittim, kazanamadım. Üniversite sınavına gittim, yine kazanamadım. Geçen gün orada gala yaptık. O zaman yüzüm güldü.
Sivasın mizahını, kültürünü bir haftada filmin içine almak kolay olmasa gerek...
A.K: Bütün işlerimizde birkaç ay öncesinden kapanma durumumuz oluyor. Murat zaten oranın şivesine hâkim. Sete çıkmadan ne yapacağımızı biliyorduk. Muratın babası filmde de babasını oynadı. Doğallığı yakalamamız için bize çok yardımcı oldu.
Yönetmenin memleketinde olunca böreklerin, dolmaların gelip gittiği bir set mi oluyor?
A.K: Allah eksik etmesin, setlerimizde kendimizi yemekten geri koymuyoruz. Yemek hadisesini çok seviyoruz. Çalışırken Selçukun kafası gittiği için hiçbirimizle ilgilenmiyor.
M.C: Setimin olmadığı bir gün otelden dışarıyı izliyorum. Bunlar bir şeyler konuşuyorlar. Bir tane tüp kamyonu var. Ahmet gelip duracak, içeri girecek. O kadar. Sonra Selçukun kendini gülerek yere attığını gördüm. Koşarak aşağı indim, Ne oluyor? dedim. Şimdi Ahmet arabadan atlayıp arabayı durduracak, dedi. Yaa yürü bir git, dedim.
A.K: Sabah 07.30da kalkmışım, makyajımı yapmışım. Bana şunu diyor: Arabadan in, giderken durdur! Tövbe tövbe, bunu nasıl yapayım hocam? Bir iki dakika bekledim. Onu bana söylüyorsa kesin yapacağımı biliyordur, ben de nasıl yapacağımı düşünüyorumdur. Arabayı boşa aldım, inip durdurdum.
Birbirinize yaslanarak oynadığınız halay sahnesi bir hayli dikkat çekti. Hüzünlü bir hikâyesi varmış...
A.K: 41-42 farklı halayı var Sivasın. Tamamı kas gücüne bağlı. Biri ötekine benzemiyor. Bizim kültürümüzde halayların genelde dramatik bir altyapısı olur, zamanla eğlenceli hale getiririz. Halayın hikâyesi şöyle: Kurtuluş Savaşı döneminde öndeki Mehmetçik yorgun düşüyor, arkasındakiler düşmesin diye onu dik tutmaya çalışıyorlar. Öyle anlattılar, yalan olmasın.
41-42 halayın kaçına hâkimsiniz?
A.K: Hiçbirine. (Gülüyor) O gördüğünüz halayın bir kısmı sadece. Görsel olarak iyi olsun diye yapmak istedim. Bizim yapamayacağımız şey yok aslında. İki gün göstersinler, yaparız. Ama zor tabii.
Film, soluksuz bir komedi vaat ediyor ama finale nefesi yetmiyor eleştirileri var. Ne dersiniz?
M.C: 7 defa seyirciyle beraber filmi izledik. İzmir, Köln, Sivas, Ankara Seyircinin bir kısmı ilk yarıda çok gülüyor, ikinci yarı heyecanlı diyor. Çok daha fazla espri bombardımanına tutabilirdik ama yapmadık. DVDde artık.
A.K: Seyirci gülerken diğer espriyi kaçırıyor, onun için ikinci kez gittiği oluyor. Aaa bu da komikmiş, diyor.
M.C: Komedi filmleri bizde genellikle hikâyeden yoksun, tiplerle yol alıyor. Seyirci Çalgı Çengide şaşırdı. Film ağır ilerliyor, karanlık bir atmosferi var. Normalde hiç kimsenin izlemeyeceği türden bir filmken nereden baksanız 5,5-6 milyon takipçisi var internette. O filmden sonra motivasyonumuz kendimiz gülelim, her defasında başka bir üslupla yapalım, aileye ulaşalım oldu. Sizi sadece belirli bir kitle izliyor eleştirisi geliyordu. Bunun böyle olmadığı anlaşıldı. Memleket sıkılmış aga, insanlar gülmek istiyor.
A.K: Ertem Eğilmez filmleri gibi Adile Naşit, Münir Özkulumuz var, başrolümüz yok.
Ankara ağzını çok iyi konuşuyorsunuz. Bu, sete sızmadı mı?
A.K: Ben Ankaralıyım. Murat Tokatlı. İkisi de İç Anadoludan. Onun babası şoför, benimki memur. Yıllarca her yeri gezdik. O ağız böyle büyüyen çocukların içine yerleşir. Genetik kodlarımızda var. Onu da yaptık, basit oldu.
Birkaç yerde gereksiz argoya başvurmuşsunuz...
M.C: İnanın buna çok dikkat ediyoruz. Kendimizi seyircinin yerine koyarak sinema yapıyoruz çünkü. Altını çizerek aile filmi diyoruz. Hayatın içinde ne kadar varsa o kadar. Hatta kıstık. O küfür değil, kültürel bir kot.
A.K: Sivasta yaşayan bir tüpçüyüm. Küfrederim. Daha doğrusu kabalık yaparım. Tabii ki dozu aşmadan. Ağır oluyor ama insanlar güldüğü için içinde eritebiliyor.
Bıyıksız çıkmaktansa saçsız çıkarım!
Saçları kazıtmış, göbek yapmışsınız.
A.K: Saçımı, bıyığımı da boyattım. Kilo almadım, biraz şişirerek oynadım. Murat 600e yakın kaynak yaptırdı, yüzünü, saçını beyaza boyattı. Cilt sorunu yaşadık ama değdi.
M.C: Tırstık. Scarface (Yaralı yüz) olacaktım bir ara. O 24 saat geçmedi. Ertesi gün çok rahatladım.
Set sonrası nasıldı?
A.K: Normalde set bittikten sonra saçı kazıtmamam lazım. Bir hafta, 10 gün beklemem gerekiyor ki bir daha çekim yapmamız gerekebilir diye. Stop dendi, usturayı vurdurdum. O halim daha güzeldi. Hocadan da izin aldık Allahtan.
Kazıtılmış kafayla insan içine çıkmaktan utanmadınız mı?
A.K: Memnundum. Bıyıksız çıkmaktansa saçsız çıkmayı tercih ederim.
Çalgı Çengide zorla komedi oynattılar demişsiniz. Zorla?..
A.K: Murat geldi, Selçukla Çalgı Çengiyi yapacağız, oynar mısın? dedi. Sinemaya çıkacak, sonrasında televizyona satılıp para kazanılacak bir yapım. Tamam demeden mırın kırın ettim, jön havalarında geziyordum çünkü. Komedi yapabileceğime inanmıyordum. Bendeki yeteneği ortaya çıkaracak adamın karşıma çıkmasını istiyordum. Selçukla yolumuz kesişti. Ne yapabileceğimi çok iyi biliyor. Birbirimizi çok iyi tanıdığımız için başarılı şeyler ortaya çıkıyor.
Komedi oynayabileceğinizi setteki performansınızla mı gördünüz yoksa?
A.K: Ramazan Güzeldir diye bir iş vardı. Bir bölümlüğüne gittim, Erdal Tosun, Sümer Tilmaç dâhil herkesi dövdüm. Ramazanda mahalleye gelen, davulcuyu bile haraca bağlayan bir mafya karakteri. Kuzuyu bile dövüyor. Sonrasında Çalgı Çengi geldi. Biz Bir Bulut Olsam dizisinde karşılaştırıldık ve boşuna olmadı diye düşünüyoruz. Bu insanların bir görevi var ona inanıyoruz. Allah bozmasın diye dua ediyoruz. Birbirimizi kolay kolay satacak adamlar değiliz.
Albüm tekliflerinin haddi hesabı yok
Farklı rollerle renkli oyuncular olduğumuzu gösterelim düşüncesi var mı?
M.C: İlk filmim ile ikincisinin açılışını kıyaslayan yabancı bir seyirci çok şaşırır. Bu adamlar ne yaptı da böyle ilgi görüyor? Oysa arada bir dizi yaptık. 13 bölüm süren Üsküdara Giderken var bir de. 10 yıldır sektörde olan adamlar değiliz. Yaptığımız işlerin resimlerini yan yana koyun, hepsi çok farklı adamlar. Bu beni çok mutlu ediyor.
Cemcir, Zeki Demirkubuzun filminde oynadı. Kıskançlık oldu mu?
A.K: Oldu. Çatladım. Demirkubuzun filminde oynamak bana ve birçok insana göre başka bir şey.
Sivastaki galada nasıl karşıladılar sizi?
A.K: Davul, zurnalarla. Üniversitede halaylar çektik. Sinemanın önü tıklım tıklımdı. Yarı Sivaslı olduk, içimize yerleşti. M.C: Bekliyordum da bu kadarını değil. İzdiham kelimesinin karşılığını gördüm.
Selçuk Aydemirin heykelini dikerler artık...
A.K: Biraz fazla alçı kullanmaları lazım.
M.C: Onu artık butafordan falan yaparlar. (Gülüşmeler)
Siz kimlere gülüyorsunuz?
A.K: Şafak Sezerin komedisini beğeniyorum. Yıllardır hayranım ona. Şener Şeni tek geçiyorum. Yurtdışından değişik mizah kafalarını takip ediyorum.
M.C: Ben Ahmet Kurala gülüyorum. Bir de Emre Gündüz diye bir arkadaşım var, ona.
A.K: Sanatçı olarak sordu. Ona bakarsan ben de kendime çok gülüyorum.
Entarisi Dım Dım Yar, 7 milyondan fazla tık aldı. Albüm teklifi geliyor mu?
M.C: Çalgı Çengiden sonra gelen albüm teklifinin haddi hesabı yok. Biz müzisyen değiliz. Şarkı, türkü söylemek işimiz değil.
A.K: Hadsiz değiliz. Söylediğimiz şarkıların albümü yapılabilir. Öyle bir şey olursa evet.
Röportaj: AYHAN HÜLAGÜ - İSTANBUL