Hepimizin çocukluk arkadaşı olan en bilindik masal kahramanları yıllardır Hollywood tarafından her yaşa ve talebe uygun halde revize edilerek çeşitli versiyonlarla beyazperdeye aktarılıyor. Son birkaç yıldır özellikle kadın kahramanları iki seksen uzanıp beyaz atlı prensi beklemek yerine kılıç kalkan kuşanıp mücadele edebilen savaşçı hatunlara dönüştüren aksiyonu ağır basan filmler gişeye de faklı bir heyecan katıyor bence. Gerçi en son izlediğim Pamuk Prensesin Kristen Stewartlı versiyonu bende ciddi hayal kırıklığı yaratmış o filmden benim için sağ çıkan tek oyuncu Charlize Theron olmuştu. Bu haftada bildiğiniz üzere Cadı Avcılığına çıkan Hansel ve Gretel salonlarda yerini aldı. Henüz izleyemedim, fakat iki talihsiz kardeşin nasıl cadı avcısına dönüştüğünü merak ediyorum ilk fırsatta izleyeceğim.
Çocukluğumuzda bize okunan yada okuduğumuz, hatta okul müsamerelerinde bire bir canlandırmaya çabaladığımız, Disney harikası versiyonlarından şimdide aksiyon soslu daha karanlık halleriyle beyaz perdede izlediğimiz masal kahramanlarının gerçek hikayeleri aslında ezberimize kazıdığımız hallerinden daha farklı. Bu yazıyı okuduğum bazı kaynaklardan derlediğimi hemen not düşeyim, o çok masum sandığımız hikaye ve masal kahramanlarıyla acı gerçekler yazının devamında
Uyuyan Güzel: Parmağına batan zehirli bir iğne yüzünden yüz yıl uykuya hapsolan güzeller güzeli prenses, yakışıklı ve bittabi beyaz ata sahip bir prens tarafından öperek uyandırılır. Sonsuza kadar mutlu yaşadıklarını söylemeye gerek bile görmüyorum.. Bize anlatılan haliyle gayet naif duran hikayenin orjinali oldukça ürkütücü; Bir kahin tarafından uyarılmasına rağmen yine zehirli bir iğne tarafından zehirlenen güzel prenses ya ölür yada (bitkisel yaşama girer). Sarayda uyur şekilde yalnız bırakılan kadın gelen prens tarafından tecavüze uğrar ve hamile kalır. Uyku halinde ikizlerini dünyaya getirir. (Burada Almodovarın Konuş Onunlası aklıma geldi.) Bebeklerden biri annesinin parmağındaki zehri emer ve uyuyan güzel iki çocuklu anne olarak uyanır! Prens mi, tabii ki yerinde yeller esmektedir.
Hansel and Gretel: Üvey anne ve öz babaları tarafından ormana bırakılan Hansel ve Gretel ormanın derinliklerinde kaybolurlar. Karşılarına çıkan şeker ve çikolata kaplı evin büyüsüne kapılan talihsiz kardeşler cadı tarafından hapsedilir ve tıka basa doyurulurlar. İki kardeşe oldukça yatırım yapan cadı onları fırına sürecekken kendisi fırına atılır ve hikaye mutlu sonla biter. Aslında hikaye ortaçağda yaşanan açlık, savaş, sefalet günlerinde ailelerin çocuklarını ormana terk etmesi gerçeğinden gelmektedir. Açlık nedeniyle ormanın derinlerine hapsedilen talihsiz çocukların hikayesi zamanla böylesi bir masalı doğurmuştur.
Kırmızı Başlıklı Kız: Tanımadığım insanlara güvenirsem başıma mutlaka bir halt gelir fobisinin ilk tohumunu içimize atan hikaye sanırım Kırmızı Başlıklı Kızdır. Kurdun kızı midesine indirmesinden sonra gelişen umut dolu bir son yoktur. Aslında masal orada vahşi bir şekilde sona erer. Hikayeyi tatlı sona bağlamak için uydurulan -kurdu boydan boya yarıp kızı kurtaran oduncu- işin masal kısmıdır.
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler: Şimdilerde de öylemi bilmiyorum ama bizim dönemimizin okul müsamerelerinin en sevilen masalıydı Pamuk Prenses. Benimde vakti zamanında cadıyı canlandırdığım masalın öyküsü bildiğiniz gibi kötü kalpli cadı, çok konuşan aynası, hiç sevmediği güzeller güzeli üvey kızı, pek emre itaat etmeyen avcısı, yedi cüce ve finalde beyaz atlı bir prens arasında cereyan ediyordu. Hikayenin aslı çok bozulmuş sayılmaz birkaç değişiklik olmuş onlarda şu şekilde, Kraliçe Pamuk Prensesin hem karaciğerini hem de akciğerini akşam yemeği menüsünde görmek istemiş, ayrıca Prenses bir öpücükle değil Prensin atının terkisinde kendiliğinden uyanmıştır. Birde Grimm kardeşlerin kötü kalpli Kraliçeye biçtikleri sonda kızgın demir ayakkabılar giyip ölene kadar onlarla dans etmesi vardır.
Fareli Köyün Kavalcısı: Farelerin istilasına uğramış bir köyü kavalından çıkan nağmelerle tertemiz edeceğini söyleyen bir adam köylüler tarafından kandırılınca yine kavalının nağmeleriyle köyün çocuklarını büyüleyip bir mağaraya hapseder, aklınca köylülere bir ders verecektir. Bu masalın bilindik naif versiyonudur. Aslında köyü para karşılığı farelerden temizleyen kavalcı parasını almayınca köyün çocuklarını çaldığı bir müzikle büyüler ve peşinden nehrin sularına kadar sürükler. Büyünün etkisinde olan çocukların hepsi nehirde boğularak ölür. Tek kurtulansa bacağı sakat olduğu için diğerlerine yetişemeyen bir çocuktur. Bu hikaye cidden korkunçtur!
Aslı budur diye yazmış olduğum satırların içinde de fantastik öğeler olunca o haline dönüşmeden önceki ilk hali nasıldı bu hikayelerin acaba demeden edemiyorum. Neyse bir varmış bir yokmuş.. diye başlayan ve hep güzel sonlara bağlanan halleriyle masallar daha güzel ve öyle hatırlamakta daha kolay. Hiç yorulmayın ve sonsuza kadar mutlu yaşayın canlarım
-Alıntıdır-
