Salvo
Kayıtlı Üye
Mary Wollstonecraft
DÖNEMİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR (1759-1797)
17201er Robinson Crusoe adlı kitabın yazarı Daniel Defoe, İngiltere'de "Kadınlar Akademisi" kurulmasını önerir.
1750'ler "Mavi Çorap" (Blue Stockings) sözcüğü Londra'da bir edebiakımın öncülüğünü yapan kadınlara takılan alaycı bir sözcük halinegelir.
1776 ABD'de bağımsızlık ve "İnsan Hakları Beyannamesi" açıklanır.
1789 Amerikan örneğine göre Fransızlar da "İnsan Hakları Bildirgesini yayınlarlar.
1791 Fransız kadınları yalnızca erkeklerin katıldığı ulusal kongreye "Kadın Hakları Bildirgesini" getirirler.
1792 Mary Wollstonecraft'ın "Kadın Hakları Savunusu" yayınlanır.
1798 Mary Wollstonecraft'ın ölümünden bir yıl sonra Amerikalı CharlesBlockden Brown, Wollstonecraft'ın etkisi altında kalarak kadınındurumunun düzeltilmesi için bir yazı yazar: Alenin, İkili konuşma;zamanla unutulmuş bir eserdir bu.
"KADINLARI AKILLI-ÖZGÜR VATANDAŞLAR YAPMALI."
Neden erkek çocuklar kız çocuklardan başka muamele görür, yani tercih edilirler?
Daha altı yaşında bir kızken, İngiliz Mary Wollstonecraft bu soruylauğraşır. Dedesi öldüğünde yedi yaşındaki erkek kardeşinin nasıl tekvaris olduğuna tanık olur. Mary'nin eline hiçbir şey geçmez, çünkü "ozaten sadece bir kız çocuktur". Bu cümleyi daha sonraki yıllarda daaile içinde sık sık duymak zorunda kalır.
Ailesi: Baba, Edward John Wollstonecraft, karısı ve çocukları iledurmadan adres değiştiren, daldan dala konan bir tiptir. İçkiyi fazlakaçırdığında -ki bunu çok sık yapardı- hırslanan, kendisine hâkimolamayan biridir. Anne, Elizabeth Wollstonecraft, "kocasına kul köleolanların en kölesi ve en birincisi görünümündedir". En azındanMary'nin müstakbel kocası ve biyograf William Godwin, annesini böyletanımlar.
Kendini anne ve babası tarafından geri plana itilmiş hisseden Maryhakkında ise "Mary daha çocukken çok kindardı," diyor William. MaryWollstonecraft'ın çocukluğu hakkında daha ne biliyoruz? Ona, yaniikinci büyüğe, ev kadınlığı görevleri çok erken yaşta yüklenir. Erkekkardeşi Ned'in okula gitmesine izin verilirken, Mary ev işlerineyardımcı olmak ve kendisinden küçük üç kardeşine bakmak zorunda kalır.Okuma yazmayı ikincil bir iş olarak yaşlı bir kâhyadan öğrenir.
O zamanlar, kimse kız çocuklarının "cazibeli ve erdemli bir izlenimbırakmak" dışında bir şeyler bilmeleri gerektiğine inanmazdı. 18.yüzyılın haftalık dergilerinden biri olan Tatler, Mary ve onun tümçağdaşlarının nasıl eğitilmesi gerektiği konusunu aynen şöyle dilegetiriyordu: "Onların bilgisi sadece eğitimli bir masumiyettir."
Kızların eğitimi devlet tarafından en ufak bir şekilde desteklenmezdi.Koca buluncaya dek ders vererek para kazanma yolunu seçmek zorundakalan tek tuk yoksul kızlar vardı. Böbürlene böbürlene "Bu okulda gençbayanlara ders verilir ve isterlerse yatılı da okurlar" şeklinde ilanveren özel okullar da vardı. Birkaç kelime de olsa yarım yamalakFransızca, birkaç zarif dans hareketi, piyanonun ilk bilgileri ötesindegenç bayanlara bu okullarda da bir şey öğretilmezdi.
Kızlara, kendilerini salt dış görünümleriyle, ustaca toplanmış saçları,dantelalı başlıkları ve rahat hareket etmelerini iyice engelleyen sıkısıkıya bağlanmış korseleri ile nasıl bir bayan, bir hanımefendiolmaları gerektiğini öğretmek daha önemli görünürdü.
On beş yaşındaki Mary de bu yöntemin kendisi üzerinde uygulanmasınaizin vermek zorunda kalır. Ailesi içinde kendisini eskiden olduğundandaha fazla yalnız hisseder. İçinde tek başına olacağı, düşünebileceği,kendine ait bir odası olsun ister. Sadece geçimini sağlamak içinevlenmek onun için söz konusu bile olamaz!
On sekiz yaşındaki kız arkadaşı Fanny'ye sırılsıklam âşık olduğunda onaltı yaşındadır. Fanny ile birlikte ev tutup birlikte yaşamak,Fanny'nin geçimini sağlamak ister. Böylece kendisine bir iş arar;yaşlı, zengin bir hanımın nedimesi olur. Ekonomik özgürlüğe ilk adımınıatar.
1781 sonbaharında Mary eve geri çağrılır. Annesi ağır hastadır veailenin en büyük kızı olarak onun bakımını üstlenmesi en doğal şeydir."Birazcık sabret, yakında her şey geçer," cümlesi Mary'nin annesindenduyduğu son sözlerdir. Kadınların yaşamının tam bir sembolü gibialgılar Mary bu sözleri. Özgürlük, kişisel özgürlük sadece erkekleriçindi.
Mary bunu akraba ve tanıdık çevrelerinde, her yerde yaşar. Annesi,kocasının aşağılamalarına katlanmak zorundadır. Fanny'ninebeveynlerinin evliliğinde de durum aynıdır. Genç yaşta evlenip dahayeni anne olan Mary'nin kız kardeşi depresyon geçirir. "Kadınlardüzenli şekilde sıfıra indirgeniyor" teşhisini koyar MaryWollstonecraft. Henüz bu tür düşünceleri ifade etmeye hazır değildir.Yine de işe koyulur.
Kız kardeşi Eliza'yı, takma isimle kendisiyle birlikte Londra'yaseyahat etmeye ikna eder. Mary daha sonra, "Eliza, yolculuk sırasındasinirden evlilik yüzüğünü kemirip duruyordu," diye anlatır bu kaçışı.İki kız kardeş bir otele yerleşip Fanny ile bir okul açmayıkararlaştırırlar. "Namuslu şekilde" geçimlerini başkaca nasılsağlayabilirlerdi?
Üç kadın da bu okul ile gerçek mutluluğa ulaşamazlar. Eliza kocasını veçocuğunu terk ettiği için suçluluk duymaktadır. Mary öğretmenlikmesleğini pek sevmez ve Fanny en sonunda âşık olur, evlenir ve Lizbon'ataşınır. Mary'nin en sevdiği arkadaşı, ilk bebeğini doğururken ölür.Mary hiç düşünmeden, beş parasız, ona bakmak için Portekiz'e gider.Geri döndüğünde üç kadının kurduğu okul o kadar aksamıştır ki artıksürdürmek olanaksızdır.
Mary kendisi ve kız kardeşi için mürebbiyelik aramaya başlar. Biryıllığına İrlanda'da Lord Kingsborough diye birinin evine gider. Pekiya bundan sonra?
Mary Wollstonecraft için hayat yirmi sekizinde başlar. Londra'ya geridöner. Geçmiş yıllarda mürebbiyelik, öğretmenlik, nedimelikmesleklerini denemiş ve bunların arzuladığı meslekler olmadığını farketmiştir. Yazmak, zihinsel çalışmayla kişisel özgürlüğünü yaratmakister.
Kingsborough'larda mürebbiyelik yaparken Mary adlı uzun bir hikâyeyazmıştır. Buna ilişkin yorumu şöyledir: "Benim hikâyem en tatlıseslerin bile yankısı olmakla yetinmeyen, düşünce gücüne sahip azsayıda seçkinler arasına girmiş bir kadının varlığını göstermelidir!"Onun bu açıklaması bile yaşadığı zamanda Mary Wollstonecraft'ın yepyenibir kadın tipi çizdiğini gösterir. İkinci küçük kitabı Kız ÇocuklarınEğitimi de, ilki gibi, ünlü Fleet-Street yayımcısı Joseph Johnsontarafından yayınlanır.
Johnson, Mary'i ilk gördüğü andan itibaren ona hayran olmuştur.Herhalde Mary'nin ele avuca sığmayan özgürlük arayışındanetkilenmiştir. Bu henüz tanınmayan genç kadını yayınevine editör olarakalır ve kitaplarını yayımlar. Çoğunluk tercüme yapan (kendi kendineFransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenmiştir!) ve eğitim sorunlarınailişkin makaleler yayınlayan yazar Wollstonecraft'ı kamuoyu henüzbenimsememiştir.
790'da otuz bir yaşında iken birdenbire üne kavuşur. Hem de öylesinebir üne kavuşur ki, William Godwin onun hakkında daha sonra şöyleyazacaktır; "Belki de hiçbir kadın Avrupa'da bir yazar olarak onunkadar ünlü olamamıştı."
Felsefeci ve politikacı Edmund Burke'ye karşı İnsan HaklarınınKorunması başlıklı iddialı bir yazı yayınlar Mary Wollstonecraft.Fransız Devrimi'ne karşı olan Burke, önemsiz bir kadının -MaryWollstonecraft'ın- hiç beklenmedik bir şekilde, sert ve acımasızsaldırısına uğrar. Mary'ye derhal "Jüponlu Sırtlan" lakabı takılır.Fakat sürekli Mary konuşulmaktadır. Ve yayınevi sahibi Mary'yitutmaktadır.
İki yıl sonra, 1792'de, daha fazla ilgi çeken Vindication of the Rightsof Woman (Kadın Haklarının Savunması] adlı kitabı çıkar. Yayınevisahibinin dediğine göre, Mary bu kitabı altı hafta içinde yazmıştır.Kitabın ithaf edildiği kişi de, Fransız devlet adamı Talleyrand'danbaşkası değildir. Çünkü Mary Wollstoneeraft düşüncelerinde FransızDevrimi'nin görev ve amacına hizmet etmektedir. İnsan haklarıbildirgesi bu kitap için de temeldir.
Nasıl olur da bu kadar sene sonra kadınlar ellerini ağızlarının önündetutarak fısıltıyla "Bu çok, çok berbat bir kitap!" derler?Wollstonecraft'ın ifadelerindeki bu "korkunçluk" neredenkaynaklanmaktadır?
Mary, kadının ikinci sınıf sayılmasına gerekçe gösterilen tüm temeltaşları yerinden oynatmaktır. Örneğin şöyle der: "Kadının erkek içinyaratılmış olduğu egemen görüşü herhalde Musa'nın şiirsel anlatısındangeliyor. Bu konuda iyice düşünen biri, Havva'nın Adem'in birkaburgasından yaratıldığı efsanesini kelimesi kelimesine kabul etmez.Erkeklerin en eski zamanlardan beri kadınları boyunduruk altına almayahakları olduğu ve tüm yaratıkların onların zevk ve eğlenceleri içinyaratılmış oldukları tezi tümüyle geçersizdir."
Kendi hayatındaki Kız Çocukların Eğitimi kitabını hatırlamış olmalı ki,hiddetle şöyle söyler: "Çocuk, özellikle kız çocuğu bir an olsun kendihaline bırakılmıyor, böylece bağımlı kılınıyor, sonra da bu bağımlılığa'kadın doğası' deniyor. Bedensel güzelliği korumak için (kadınlığın enbüyük onuru!) aklı ve bedeni birbirine bağlanıyor ve oturmaya yönelikyaşam şekli, genç yaşlardan itibaren kadının kaslarını ve sinirlerinizayıflatıyor."
Mary, erkek çocuklara verilen eğitimin aynısını kız çocukları için deister: "Bizim de erkek çocuklar gibi benzer bedensel hareketleriyapmamıza izin verilsin. Yalnız çocukluk döneminde değil, gençlikyıllarımızda da. Bıraksınlar bu sayede bizim vücudumuz da tam olarakgelişsin. Böylece edineceğimiz tecrübeyle erkeğin doğal üstünlüğününhangi ölçüler içinde kaldığını da görmüş oluruz."
Mary Wollstonecraft kendi deneyimlerinden şunu da bilmektedir:"Kadınların edinebileceği çok az sayıdaki mesleğin tümü de ev işleriyleilgili."
Mary şundan da emindir: "Oysa kadınlar eczacılık eğitimi görebilir veaynı şekilde hemşire olabildikleri gibi doktor da olabilirler...Kadınlar siyasal bilimler eğitimi görerek katılımlarını en geniştabanda pekiştirebilir."
Mary, sık sık, ne erkeklerin nefretini kazanmak ne de kadın-erkekilişkisini bozmak amacında olduğunu vurgular. Fakat kendi yaşantısındatanık olduğu türden cinsiyetler arası ilişkilere karşıdır. Kadınerkeğin "hayat arkadaşı" olmalıdır. Mary'nin gelecekte görmek istediğide budur: "Eğer eğitimle erkeğin hayat arkadaşı olmayayönlendirilmezse, kadının bilgi ve ahlak yönünden ilerlemesigeciktirilir. Gerçek herkesin gerçeği olmalıdır, yoksa kadının toplumüzerindeki etkisi zayıf kalır."
Kitabının sonuna doğru Mary bir kez daha özetle şöyle der: "Buradançıkardığım sonuç gayet açık. Kadınları akıllı, özgür vatandaşlaryapmalı. İşte o zaman kadınlar iyi birer eş ve anne olurlar. Erkeklerinkocalık ve babalık görevlerini ihmal etmemeleri koşulu ile."
Çelişki, hiddet, hayranlık. Mary Wollstonecraft "herkesin dilinde"dir.Ve yalnızca kendi yurdunda da değil. Kitabı çok geçmeden Fransızca veAlmancaya çevrilir. Sayın Talleyrand, yapıtını kendisine ithaf edenyazarı şahsen tanımak için Fransa'dan İngiltere'ye geçer. Hararetlisohbetler yaparlar. Talleyrand, Mary'nin kendisine çay fincanında şarapsunuşunu unutulmaz bir anı olarak anımsar. Böyle bir görgüsüzlükyapmamalıydı Mary. (Talleyrand bir erkek arkadaşıyla sohbet ederken deböyle bir olayı ayıplar mıydı acaba...)
Fransız Devrimi sırasında Mary Wollstonecraft İngiltere'de daha fazlakalamaz. 1793'te Paris'e gider. Orada yazmak ve evli İsviçreli ressamJohann Heinrich Füssli'ye duyduğu umutsuz aşkı unutmak ister. Paris'teAmerikalı kaptan Gilbert Imlay ile tanışır.
O sırada otuz yaşların ortalarında, hayranlık duyulan ünlü bir kadındırve aynı çocukluğunda olduğu gibi sevgiye öylesine hasrettir ki.Yazarlık da yapan Imlay, ilk çocuğunun babası olur. Evlenemezler.Hamileliği sırasında ve kızı Fanny'nin doğumundan sonra Gilbert Imlay'abir sürü sevgi dolu mektup yazar. O ise pek ender yanıtlar bunları.Mary'nin ona yazdığı son mektupta da açıkça ifade ettiği gibi, çoktanyeni bir dala konmuştur.
Evlilik dışı bir anne olarak Mary Wollstonecraft Londra'ya geri döner.Bir ara tüm cesaretini kaybeder. Artık yaşamak istememektedir. Hayattabaşladığı her şeyin başarısızlıkla sonuçlandığını sanmaktadır. ThamesIrmağı'nda boğulmaktan son dakikada kurtarılır. Her şeye baştanbaşlamak zorundadır.
Bu sırada yayıncısı vasıtasıyla tanıdığı bir adam ilgilenmektedironunla. William Godwin adlı kendine özgü bu kişi, bir keşiş gibiyaşamaktadır. Yazan, düşünen ve zamanın yaşam sorunlarıyla boğuşanbiridir.
Mary'yle derin bir dostluktan aşka dönüşen ilişkisini şöyle ifadeediyor: "Birbirimize ilgi duyduk, Mary benim için aşkın en şefkatlişekliydi. Bu aşk her iki tarafta da aynı ölçüde büyüdü. Açıklama zamanıgeldiğinde, her iki taraf için de dile getirilecek bir şey kalmamıştı."
Mary yeniden hamile kalınca, William Godwin'le evlenirler. Aslındaikisi de evliliğe karşıdır. Mary'nin evliliğe karşı olduğu zatenbilinmektedir. Godwin de yazılı ve sözlü olarak durmadan bu tarzbirlikte yaşamaya karşı olduğunu açıklayagelmiştir. Fakat Mary enazından ikinci çocuğuna toplumsal meşruiyetini vermek istemektedir. Buşekilde eski yeminini bozar. Hamilelik sırasında iki kitap üstündebirden çalışmaktadır: Kadının durumu ve bir çocuk kitabı. Her iki kitapda yarım kalır. Mary Wollstonecraft otuz dokuz yaşında, ikinci kızınındoğumundan on gün sonra ölür.
Ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra onun çığır açan fikirleriniokuyabilmemizi bir İsviçreli kadına borçluyuz. Zürihli Berta Rahm1975'te Mary Wollstonecraft'ın Kaçlın Haklarının Savunusu kitabınıyayınladı. Berta Rahm önsözünde; "Onu okuduğumda benden önce oncakadının bu öncüye niçin hayranlık duyduğunu veya kendilerine şu soruyusorduklarını anladım: Niçin biz hâlâ daha ileri bir aşamada değiliz?"
DÖNEMİNDEKİ ÖNEMLİ OLAYLAR (1759-1797)
17201er Robinson Crusoe adlı kitabın yazarı Daniel Defoe, İngiltere'de "Kadınlar Akademisi" kurulmasını önerir.
1750'ler "Mavi Çorap" (Blue Stockings) sözcüğü Londra'da bir edebiakımın öncülüğünü yapan kadınlara takılan alaycı bir sözcük halinegelir.
1776 ABD'de bağımsızlık ve "İnsan Hakları Beyannamesi" açıklanır.
1789 Amerikan örneğine göre Fransızlar da "İnsan Hakları Bildirgesini yayınlarlar.
1791 Fransız kadınları yalnızca erkeklerin katıldığı ulusal kongreye "Kadın Hakları Bildirgesini" getirirler.
1792 Mary Wollstonecraft'ın "Kadın Hakları Savunusu" yayınlanır.
1798 Mary Wollstonecraft'ın ölümünden bir yıl sonra Amerikalı CharlesBlockden Brown, Wollstonecraft'ın etkisi altında kalarak kadınındurumunun düzeltilmesi için bir yazı yazar: Alenin, İkili konuşma;zamanla unutulmuş bir eserdir bu.
"KADINLARI AKILLI-ÖZGÜR VATANDAŞLAR YAPMALI."
Neden erkek çocuklar kız çocuklardan başka muamele görür, yani tercih edilirler?
Daha altı yaşında bir kızken, İngiliz Mary Wollstonecraft bu soruylauğraşır. Dedesi öldüğünde yedi yaşındaki erkek kardeşinin nasıl tekvaris olduğuna tanık olur. Mary'nin eline hiçbir şey geçmez, çünkü "ozaten sadece bir kız çocuktur". Bu cümleyi daha sonraki yıllarda daaile içinde sık sık duymak zorunda kalır.
Ailesi: Baba, Edward John Wollstonecraft, karısı ve çocukları iledurmadan adres değiştiren, daldan dala konan bir tiptir. İçkiyi fazlakaçırdığında -ki bunu çok sık yapardı- hırslanan, kendisine hâkimolamayan biridir. Anne, Elizabeth Wollstonecraft, "kocasına kul köleolanların en kölesi ve en birincisi görünümündedir". En azındanMary'nin müstakbel kocası ve biyograf William Godwin, annesini böyletanımlar.
Kendini anne ve babası tarafından geri plana itilmiş hisseden Maryhakkında ise "Mary daha çocukken çok kindardı," diyor William. MaryWollstonecraft'ın çocukluğu hakkında daha ne biliyoruz? Ona, yaniikinci büyüğe, ev kadınlığı görevleri çok erken yaşta yüklenir. Erkekkardeşi Ned'in okula gitmesine izin verilirken, Mary ev işlerineyardımcı olmak ve kendisinden küçük üç kardeşine bakmak zorunda kalır.Okuma yazmayı ikincil bir iş olarak yaşlı bir kâhyadan öğrenir.
O zamanlar, kimse kız çocuklarının "cazibeli ve erdemli bir izlenimbırakmak" dışında bir şeyler bilmeleri gerektiğine inanmazdı. 18.yüzyılın haftalık dergilerinden biri olan Tatler, Mary ve onun tümçağdaşlarının nasıl eğitilmesi gerektiği konusunu aynen şöyle dilegetiriyordu: "Onların bilgisi sadece eğitimli bir masumiyettir."
Kızların eğitimi devlet tarafından en ufak bir şekilde desteklenmezdi.Koca buluncaya dek ders vererek para kazanma yolunu seçmek zorundakalan tek tuk yoksul kızlar vardı. Böbürlene böbürlene "Bu okulda gençbayanlara ders verilir ve isterlerse yatılı da okurlar" şeklinde ilanveren özel okullar da vardı. Birkaç kelime de olsa yarım yamalakFransızca, birkaç zarif dans hareketi, piyanonun ilk bilgileri ötesindegenç bayanlara bu okullarda da bir şey öğretilmezdi.
Kızlara, kendilerini salt dış görünümleriyle, ustaca toplanmış saçları,dantelalı başlıkları ve rahat hareket etmelerini iyice engelleyen sıkısıkıya bağlanmış korseleri ile nasıl bir bayan, bir hanımefendiolmaları gerektiğini öğretmek daha önemli görünürdü.
On beş yaşındaki Mary de bu yöntemin kendisi üzerinde uygulanmasınaizin vermek zorunda kalır. Ailesi içinde kendisini eskiden olduğundandaha fazla yalnız hisseder. İçinde tek başına olacağı, düşünebileceği,kendine ait bir odası olsun ister. Sadece geçimini sağlamak içinevlenmek onun için söz konusu bile olamaz!
On sekiz yaşındaki kız arkadaşı Fanny'ye sırılsıklam âşık olduğunda onaltı yaşındadır. Fanny ile birlikte ev tutup birlikte yaşamak,Fanny'nin geçimini sağlamak ister. Böylece kendisine bir iş arar;yaşlı, zengin bir hanımın nedimesi olur. Ekonomik özgürlüğe ilk adımınıatar.
1781 sonbaharında Mary eve geri çağrılır. Annesi ağır hastadır veailenin en büyük kızı olarak onun bakımını üstlenmesi en doğal şeydir."Birazcık sabret, yakında her şey geçer," cümlesi Mary'nin annesindenduyduğu son sözlerdir. Kadınların yaşamının tam bir sembolü gibialgılar Mary bu sözleri. Özgürlük, kişisel özgürlük sadece erkekleriçindi.
Mary bunu akraba ve tanıdık çevrelerinde, her yerde yaşar. Annesi,kocasının aşağılamalarına katlanmak zorundadır. Fanny'ninebeveynlerinin evliliğinde de durum aynıdır. Genç yaşta evlenip dahayeni anne olan Mary'nin kız kardeşi depresyon geçirir. "Kadınlardüzenli şekilde sıfıra indirgeniyor" teşhisini koyar MaryWollstonecraft. Henüz bu tür düşünceleri ifade etmeye hazır değildir.Yine de işe koyulur.
Kız kardeşi Eliza'yı, takma isimle kendisiyle birlikte Londra'yaseyahat etmeye ikna eder. Mary daha sonra, "Eliza, yolculuk sırasındasinirden evlilik yüzüğünü kemirip duruyordu," diye anlatır bu kaçışı.İki kız kardeş bir otele yerleşip Fanny ile bir okul açmayıkararlaştırırlar. "Namuslu şekilde" geçimlerini başkaca nasılsağlayabilirlerdi?
Üç kadın da bu okul ile gerçek mutluluğa ulaşamazlar. Eliza kocasını veçocuğunu terk ettiği için suçluluk duymaktadır. Mary öğretmenlikmesleğini pek sevmez ve Fanny en sonunda âşık olur, evlenir ve Lizbon'ataşınır. Mary'nin en sevdiği arkadaşı, ilk bebeğini doğururken ölür.Mary hiç düşünmeden, beş parasız, ona bakmak için Portekiz'e gider.Geri döndüğünde üç kadının kurduğu okul o kadar aksamıştır ki artıksürdürmek olanaksızdır.
Mary kendisi ve kız kardeşi için mürebbiyelik aramaya başlar. Biryıllığına İrlanda'da Lord Kingsborough diye birinin evine gider. Pekiya bundan sonra?
Mary Wollstonecraft için hayat yirmi sekizinde başlar. Londra'ya geridöner. Geçmiş yıllarda mürebbiyelik, öğretmenlik, nedimelikmesleklerini denemiş ve bunların arzuladığı meslekler olmadığını farketmiştir. Yazmak, zihinsel çalışmayla kişisel özgürlüğünü yaratmakister.
Kingsborough'larda mürebbiyelik yaparken Mary adlı uzun bir hikâyeyazmıştır. Buna ilişkin yorumu şöyledir: "Benim hikâyem en tatlıseslerin bile yankısı olmakla yetinmeyen, düşünce gücüne sahip azsayıda seçkinler arasına girmiş bir kadının varlığını göstermelidir!"Onun bu açıklaması bile yaşadığı zamanda Mary Wollstonecraft'ın yepyenibir kadın tipi çizdiğini gösterir. İkinci küçük kitabı Kız ÇocuklarınEğitimi de, ilki gibi, ünlü Fleet-Street yayımcısı Joseph Johnsontarafından yayınlanır.
Johnson, Mary'i ilk gördüğü andan itibaren ona hayran olmuştur.Herhalde Mary'nin ele avuca sığmayan özgürlük arayışındanetkilenmiştir. Bu henüz tanınmayan genç kadını yayınevine editör olarakalır ve kitaplarını yayımlar. Çoğunluk tercüme yapan (kendi kendineFransızca, Almanca ve İtalyanca öğrenmiştir!) ve eğitim sorunlarınailişkin makaleler yayınlayan yazar Wollstonecraft'ı kamuoyu henüzbenimsememiştir.
790'da otuz bir yaşında iken birdenbire üne kavuşur. Hem de öylesinebir üne kavuşur ki, William Godwin onun hakkında daha sonra şöyleyazacaktır; "Belki de hiçbir kadın Avrupa'da bir yazar olarak onunkadar ünlü olamamıştı."
Felsefeci ve politikacı Edmund Burke'ye karşı İnsan HaklarınınKorunması başlıklı iddialı bir yazı yayınlar Mary Wollstonecraft.Fransız Devrimi'ne karşı olan Burke, önemsiz bir kadının -MaryWollstonecraft'ın- hiç beklenmedik bir şekilde, sert ve acımasızsaldırısına uğrar. Mary'ye derhal "Jüponlu Sırtlan" lakabı takılır.Fakat sürekli Mary konuşulmaktadır. Ve yayınevi sahibi Mary'yitutmaktadır.
İki yıl sonra, 1792'de, daha fazla ilgi çeken Vindication of the Rightsof Woman (Kadın Haklarının Savunması] adlı kitabı çıkar. Yayınevisahibinin dediğine göre, Mary bu kitabı altı hafta içinde yazmıştır.Kitabın ithaf edildiği kişi de, Fransız devlet adamı Talleyrand'danbaşkası değildir. Çünkü Mary Wollstoneeraft düşüncelerinde FransızDevrimi'nin görev ve amacına hizmet etmektedir. İnsan haklarıbildirgesi bu kitap için de temeldir.
Nasıl olur da bu kadar sene sonra kadınlar ellerini ağızlarının önündetutarak fısıltıyla "Bu çok, çok berbat bir kitap!" derler?Wollstonecraft'ın ifadelerindeki bu "korkunçluk" neredenkaynaklanmaktadır?
Mary, kadının ikinci sınıf sayılmasına gerekçe gösterilen tüm temeltaşları yerinden oynatmaktır. Örneğin şöyle der: "Kadının erkek içinyaratılmış olduğu egemen görüşü herhalde Musa'nın şiirsel anlatısındangeliyor. Bu konuda iyice düşünen biri, Havva'nın Adem'in birkaburgasından yaratıldığı efsanesini kelimesi kelimesine kabul etmez.Erkeklerin en eski zamanlardan beri kadınları boyunduruk altına almayahakları olduğu ve tüm yaratıkların onların zevk ve eğlenceleri içinyaratılmış oldukları tezi tümüyle geçersizdir."
Kendi hayatındaki Kız Çocukların Eğitimi kitabını hatırlamış olmalı ki,hiddetle şöyle söyler: "Çocuk, özellikle kız çocuğu bir an olsun kendihaline bırakılmıyor, böylece bağımlı kılınıyor, sonra da bu bağımlılığa'kadın doğası' deniyor. Bedensel güzelliği korumak için (kadınlığın enbüyük onuru!) aklı ve bedeni birbirine bağlanıyor ve oturmaya yönelikyaşam şekli, genç yaşlardan itibaren kadının kaslarını ve sinirlerinizayıflatıyor."
Mary, erkek çocuklara verilen eğitimin aynısını kız çocukları için deister: "Bizim de erkek çocuklar gibi benzer bedensel hareketleriyapmamıza izin verilsin. Yalnız çocukluk döneminde değil, gençlikyıllarımızda da. Bıraksınlar bu sayede bizim vücudumuz da tam olarakgelişsin. Böylece edineceğimiz tecrübeyle erkeğin doğal üstünlüğününhangi ölçüler içinde kaldığını da görmüş oluruz."
Mary Wollstonecraft kendi deneyimlerinden şunu da bilmektedir:"Kadınların edinebileceği çok az sayıdaki mesleğin tümü de ev işleriyleilgili."
Mary şundan da emindir: "Oysa kadınlar eczacılık eğitimi görebilir veaynı şekilde hemşire olabildikleri gibi doktor da olabilirler...Kadınlar siyasal bilimler eğitimi görerek katılımlarını en geniştabanda pekiştirebilir."
Mary, sık sık, ne erkeklerin nefretini kazanmak ne de kadın-erkekilişkisini bozmak amacında olduğunu vurgular. Fakat kendi yaşantısındatanık olduğu türden cinsiyetler arası ilişkilere karşıdır. Kadınerkeğin "hayat arkadaşı" olmalıdır. Mary'nin gelecekte görmek istediğide budur: "Eğer eğitimle erkeğin hayat arkadaşı olmayayönlendirilmezse, kadının bilgi ve ahlak yönünden ilerlemesigeciktirilir. Gerçek herkesin gerçeği olmalıdır, yoksa kadının toplumüzerindeki etkisi zayıf kalır."
Kitabının sonuna doğru Mary bir kez daha özetle şöyle der: "Buradançıkardığım sonuç gayet açık. Kadınları akıllı, özgür vatandaşlaryapmalı. İşte o zaman kadınlar iyi birer eş ve anne olurlar. Erkeklerinkocalık ve babalık görevlerini ihmal etmemeleri koşulu ile."
Çelişki, hiddet, hayranlık. Mary Wollstonecraft "herkesin dilinde"dir.Ve yalnızca kendi yurdunda da değil. Kitabı çok geçmeden Fransızca veAlmancaya çevrilir. Sayın Talleyrand, yapıtını kendisine ithaf edenyazarı şahsen tanımak için Fransa'dan İngiltere'ye geçer. Hararetlisohbetler yaparlar. Talleyrand, Mary'nin kendisine çay fincanında şarapsunuşunu unutulmaz bir anı olarak anımsar. Böyle bir görgüsüzlükyapmamalıydı Mary. (Talleyrand bir erkek arkadaşıyla sohbet ederken deböyle bir olayı ayıplar mıydı acaba...)
Fransız Devrimi sırasında Mary Wollstonecraft İngiltere'de daha fazlakalamaz. 1793'te Paris'e gider. Orada yazmak ve evli İsviçreli ressamJohann Heinrich Füssli'ye duyduğu umutsuz aşkı unutmak ister. Paris'teAmerikalı kaptan Gilbert Imlay ile tanışır.
O sırada otuz yaşların ortalarında, hayranlık duyulan ünlü bir kadındırve aynı çocukluğunda olduğu gibi sevgiye öylesine hasrettir ki.Yazarlık da yapan Imlay, ilk çocuğunun babası olur. Evlenemezler.Hamileliği sırasında ve kızı Fanny'nin doğumundan sonra Gilbert Imlay'abir sürü sevgi dolu mektup yazar. O ise pek ender yanıtlar bunları.Mary'nin ona yazdığı son mektupta da açıkça ifade ettiği gibi, çoktanyeni bir dala konmuştur.
Evlilik dışı bir anne olarak Mary Wollstonecraft Londra'ya geri döner.Bir ara tüm cesaretini kaybeder. Artık yaşamak istememektedir. Hayattabaşladığı her şeyin başarısızlıkla sonuçlandığını sanmaktadır. ThamesIrmağı'nda boğulmaktan son dakikada kurtarılır. Her şeye baştanbaşlamak zorundadır.
Bu sırada yayıncısı vasıtasıyla tanıdığı bir adam ilgilenmektedironunla. William Godwin adlı kendine özgü bu kişi, bir keşiş gibiyaşamaktadır. Yazan, düşünen ve zamanın yaşam sorunlarıyla boğuşanbiridir.
Mary'yle derin bir dostluktan aşka dönüşen ilişkisini şöyle ifadeediyor: "Birbirimize ilgi duyduk, Mary benim için aşkın en şefkatlişekliydi. Bu aşk her iki tarafta da aynı ölçüde büyüdü. Açıklama zamanıgeldiğinde, her iki taraf için de dile getirilecek bir şey kalmamıştı."
Mary yeniden hamile kalınca, William Godwin'le evlenirler. Aslındaikisi de evliliğe karşıdır. Mary'nin evliliğe karşı olduğu zatenbilinmektedir. Godwin de yazılı ve sözlü olarak durmadan bu tarzbirlikte yaşamaya karşı olduğunu açıklayagelmiştir. Fakat Mary enazından ikinci çocuğuna toplumsal meşruiyetini vermek istemektedir. Buşekilde eski yeminini bozar. Hamilelik sırasında iki kitap üstündebirden çalışmaktadır: Kadının durumu ve bir çocuk kitabı. Her iki kitapda yarım kalır. Mary Wollstonecraft otuz dokuz yaşında, ikinci kızınındoğumundan on gün sonra ölür.
Ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra onun çığır açan fikirleriniokuyabilmemizi bir İsviçreli kadına borçluyuz. Zürihli Berta Rahm1975'te Mary Wollstonecraft'ın Kaçlın Haklarının Savunusu kitabınıyayınladı. Berta Rahm önsözünde; "Onu okuduğumda benden önce oncakadının bu öncüye niçin hayranlık duyduğunu veya kendilerine şu soruyusorduklarını anladım: Niçin biz hâlâ daha ileri bir aşamada değiliz?"