Maddî Gerçeğin Araştırılması Ilkesi

Asi Ruh

Kayıtlı Üye
MADDÎ GERÇEĞİN ARAŞTIRILMASI İLKESİ

Ceza Muhakemesinde, medenî muhakemeden farklı olarak, şeklî gerçekle yetinilmeyip işin esası araştırılır. Yargıtay’ın 19.4.1993 tarihli bir ilke kararına göre; ceza yargılamasının amacı hiç bir duraksamaya yer vermeden maddî gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Bu araştırmada, yani gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. GERÇEK; akla uygun ve realist, olayın bütünü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa bir takım VARSAYIMLARA DAYANILARAK SONUCA ULAŞILMASI, Ceza Yargılamasının amacına kesinlikle aykırıdır, Ceza Yargılamasında kuşkunun bulunduğu yerde, mahkûmiyet kararından söz edilemez. Bu ilke evrenseldir.

Öte yandan, örneğin CMK m. 160 da, savcının işin hakikatini araştırmak mecburiyetinde olduğu açıklanmakla bu ilkeye işaret edilmiştir. Ancak bir hukuk devletinde, maddî gerçeğin her ne pahasına olursa olsun araştırılması kabul edilmemekte; delil yasakları ile bu ilkeye bazı sınırlar getirilmektedir.
Maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin sonucu olarak, mahkeme, muhakemeye katılanların iddiaları, özellikle de sanığın itirafı ile bağlı değildir. Yine medeni yargılamanın aksine yoklukta muhakeme istisnaidir (Bkz. m.213/2, 409 HUMK). Sanığın duruşmaya gelmemesinden, onun suçluluğu sonucu çıkarılamaz. Nihayet mahkeme, ileri sürülen delillerle bağlı değildir, kendiliğinden delil araştırabilir. Oysa medeni yargılamada, tarafların ileri sürmediği iddiaları hakim kendiliğinden göz önüne alamayacağı gibi, bunları hatırlatmada dahi bulunamaz (m. 75/1 HUMK). Nihayet ceza muhakemesinde, medeni yargılamadan farklı olarak ispat yükü sorunu yoktur.

Maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin sınırını delil yasakları oluşturur.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst