Liberalizm

ßLaCK.AnqeL

Bayan Üye
LİBERALİZM NEDİR?

Liberalizm, İspanyolca'dan İngilizce'ye geçmiş ve ilk defa 19. Yüzyılın başlarında siyasi terminolojiye girmiştir. Bir görüşe göre Adam Smith, Wealth of Nations'daki "liberal ihracat ve ithalat sistemi" ifadesiyle liberal kavramını ilk kullanan yazar olmuştur. Zamanla kullanımı yaygınlaşan kavram, yüzyılın ortalarına ve sonlarına doğru siyaset sözlüğüne iyice yerleşerek, "laissez faire laissez passer" ifadesinin yerini almış ve düşünce özgürlüğünü, ifade hürriyetini, basın özgürlüğünü ve serbest ticareti savunanların adlandırılmasında kullanılan etiket haline gelmiştir. Etimolojik bakımdan "liberalizm" ve "liberty" (özgürlük) kelimeleri arasında bir bağlantı vardır. Bireysel hürriyetin önemi hakkındaki ortak kanaat çoğu liberalizm yorumlarının kalbinde yatmaktadır. Sabine'e göre liberalizm, dar anlamda muhafazakarlıkla sosyalizm arasında yer alan, geniş anlamda ise komünizme ve faşizme karşı olan bir siyasal teoridir.

Aslında çeşitli düşünürler liberalizmin temel özelliklerini kendilerine göre belirtmişlerdir. Fakat genel bir bakış açısıyla bakıldığına, klasik liberalizmin dört temel unsurunun olduğu söylenebilir: Bireycilik, özgürlük, kendiliğinde doğan düzen ve piyasa ekonomisi, hukukun hakimiyeti ve sınırlı devlet.

a. Bireycilik:
Liberal düşünürlerin hepsinde, birey sosyal teorinin temelini teşkil etmektedir. Liberalizmin bireyciliği hem ontolojik hem de metodolojik bir bireyciliktir. Birey temel varlıktır. Bireyin varlığı sınıf, halk gibi "bütünlerin" varlığından daha gerçektir. Birey, toplumların tüm yapılarından üstündür. Birey teorik olarak toplumdan önce var olmuştur ve dolayısıyla bireyin hakları da toplumdan önce vardır.

Diğer taraftan bireycilik, bireyin insan olarak kendi amaçlarını serbestçe seçebilmesini ve bunları gerçekleştirmek için lüzumlu eylemleri yapabilmesini gerektirir. Bunun için birey özgür olmalıdır. Ayrıca, bireyin, hiç kimsenin müdahale edemeyeceği özel bir hayat alanı mevcuttur. Diğer bireyler gibi devlet de bu alana tecavüz etmemelidir. O yüzden, devletin hareket alanı da sınırlandırılmalıdır. Böylece bireycilikten hukukun hakimiyeti ve sınırlı devlet ilkesine ulaşılır.

b. Özgürlük:
Liberalizmde en fazla kıymet verilen değerlerden biri de özgürlüktür. Liberalizmin özgürlük anlayışı genellikle negatif özgürlük olarak adlandırılmaktadır. Negatif özgürlüğün esası, bireyin dışardan gelen keyfi bir zorlama altında kalmaksızın davranabilmesi, serbestçe hareket edebilmesidir. Bir birey davranışlarına, hareketlerine diğerleri tarafından müdahale edilmediği sürece özgürdür.

Burada özgürlük bir şeyden özgürlüktür ( freedom from), bir şeye özgürlük (freedom to) değildir. Özgürlükte esas olan bireye bir şey sağlanması değil, onun dış baskı ve zorlamalara maruz bırakılmamasıdır.

Klasik liberal anlayışa göre özgürlüğe olan en büyük tehdit devlettir. Devletin, bireylerin özgürlüğünü hiçe sayan, yok eden bir despot olması önlenmelidir. Bunun yolu da devletin hareket alanını sınırlamak, onu bazı kurallarla bağlamaktır. Liberalizmin özgürlük anlayışının önemli bir parçası da ekonomik özgürlüktür. Bundan kastedilen, ekonomik faaliyetlerde bulunmak veya genellikle ifade edildiği gibi ekonomik girişimcilik hakkına sahip olmaktır. Bu da piyasa ekonomisinin olması demektir.

c. Kendiliğinde Doğan Düzen ve Piyasa Ekonomisi:
Piyasa sisteminin çok önemli bir özelliği, sistemdeki bütün insan ilişkilerinin gönüllü olmasıdır. Piyasa düzeninin işleyişinde zorlamanın yeri yoktur. Devletin görevi de bireylerin, piyasa ekonomisinin korunmasına ve düzgün işlemesine olan zararlı eylemlerini önlemektir. Piyasa ekonomisinin temel itici gücü, fiyat sistemidir; yani almaya ve satmaya istekli olanların karşılıklı eylemleri sonucunda beliren değişim oranları bütünüdür. Bir işlemde alan ve satan tatminkar buldukları seviyede uzlaşma sağlanır. Piyasa ekonomisi, iş bölümü altında sosyal işbirliği veya üretim araçlarının devlet veya toplum tarafından sahiplenildiği sistemden farklıdır. Piyasa ekonomisinin alternatifine sosyalizm, komünizm, planlı ekonomi veya devlet kapitalizmi denir.

Kendiliğinden doğan düzenin bir örneği olan piyasa sisteminin işleyişinde rekabetin çok fonksiyonel bir yeri vardır. Rekabet olmaksızın piyasa sistemi yaşayamaz. Rekabet, daha yararlı üretim metotlarını daha az yararlı olanların yerine yerleştirir, yüksek verimle çalışanı az verimle çalışan rakibine karşı korur. Herkesin en iyi becerdiği işi yapmasını ve her üretim faktörünün en çok gerekli olduğu yerde kullanılmasını, yani en etkin kaynak tahsisini sağlayarak ilerleme ve gelişmenin yolunu açar.

d. Hukukun Hakimiyeti ve Sınırlı Devlet:
Zor kullanmak suretiyle insan haklarını ihlal etmeye iki aday vardır. İlki bireylerdir. Bir bireyin başka bir bireye zor kullanması durumu kriminal bir olaydır. İkincisi ise devlettir. Sınırlandırılmamış, kurallarla bağlanmamış bir devlet insanın özgürlüğüne en büyük tehdittir. Liberal devletin sınırlılık niteliğinin "hukuk devleti" veya "hukukun hakimiyeti" kavramlarıyla ifade edildiğini görürüz. Doğal hukuk devletten önce vardır ve onu bağlayıcı niteliktedir.

Klasik liberal yazarlar genelde devlete aynı sınırlı görevleri yüklemişlerdir: Adalet, iç güvenlik ve ulusal savunma. Başka bir deyişle mahkemeler, polis ve ordu. Bu sınırların aşılmasını engellemek için de devletin hukuki normlara bağlanması zorunludur. Liberal yazarlara göre devletin, "sosyal adaleti" sağlama gibi bir fonksiyonu üstlenmesi, yeniden dağıtımcı politikalar izlemesi yanlıştır. Bu süreç, özgürlüklerin kısıtlanmasıyla son bulur. Bireysel özgürlüklerin güvence altına alınabilmesi için hukukun hakimiyeti ve sınırlı devlet anlayışı şarttır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst